Armagan
Oluşturulan forum yanıtları
-
YazarYazılar
-
ArmaganAnahtar yönetici
Sevgili ziyaretçimiz, hrisitiyanlar üzerinde bu denli olumlu düşüncelere sahip olmanız bizi çok sevindirdi. Rab sizin yüreğinizde de egemen olsun. Burada bizlerle tanışmak, yazışmak ve paylaşamak isterseniz foruma üye olmanızı tavsiye edeceğim. Böylece diğer hristiyan türklerle de kolayca iletişime girebilirsiniz.. Esenlikler dilerim..
ArmaganAnahtar yöneticiQuote:Bana bunlar çok saçma geliyor baba oğul kutsal ruh.Bi kere Yuhanne dediğiniz yani tanrı doğmamış doğurmamıştır. İsa da her peygamber gibi isan olarak doğdu siz diyosunuzki Tanrının oğlu e o zaman Diğer peygamberlerde Tanrının oğlu böyle bişey olmaz bana kanıtlayın o zaman zaten bütün İnci ler hz isa zamanında yakılmadımı nerden biliyorsunuz doğru olup olmadığını zaten doğru olsa bile neden tanrı Kur-an-ı Kerimi dünyaya yolladı ? Lütfen AçıklayınSevgili dostum deadlow, bütün bunlar sana saçma gelebilir, ama bize saçma gelmiyor. Çünkü neye niçin inandığımızı biliyoruz. Sen foruma üye olur olmaz karşına çıkan ilk konuya böyle bir yorum yapmışsın. Seni kınamıyorum. Hristiyanlık ve İncil konularında sana ne verildiyse onlarla gelmiş olman gayet doğal.. Buraya gelip senin gibi yazanların sayısı az değil. Ama senin gibi düşünmüyor ya da inanmıyoruz diye senden bir eksiğimiz veya fazlamız yoktur. Karşılıklı saygı ve sevgi çerçevesinde kalarak birbirimizi daha iyi anlayabiliriz.
Evet, buraya gelmeyi sürdürdükce ve İncil’i kendin okuyup gerçekci bir şekilde arastirdikca düşüncelerin bundan etkilenerek değişecektir. Umarım sen de bizi ve inancımızı zamanla daha iyi anlarsın. Bize sorduğun soruların yanıtlarını forumda çesitli başlıklarda kerelerce verdik. Ençok Sorulan Sorular bölümünde bu soruların yanıtlarını bulabilirsin.Esenlikler diliyorum…
ArmaganAnahtar yöneticiEvet, tamamen keyfi bir uygulama. Antalyadaki bu ilkokul idaresi ve hatta Milli Eğitim Müdürlüğüne karşı kamu davası açılmalıdır. Meclis Kurulu onayı ve Milli Eğitim Bakanlığının açık tebliği ile müslüman olmayan öğrencilerin din derslerine girmelerinin zorunlu olmadığı belirtildiği halde yerel idareciler bu kararnameyi yerine getirmedikleri için suç işlemektedirler. İlhan kardeşimize tavsiyem şudur ki, bir an önce yasal yollara başvurup hakkını adli yollardan kazanmaya baksın..
ArmaganAnahtar yöneticiDışlanınca Sevinin
Sevgili Doğa kardeşim,
Yaşadıklarını çok iyi biliyor ve senin için dua ediyoruz. Rabbimiz seni teselli etmek için mutlaka bir yol gösterecektir.
Bu genelde hepimizin başına gelen bir şey olduğu için, konuya İncil’in ne dediğini de bilmekte yarar var diye düşündüm ve sizlerle beraber aşağıdaki ayetlere bakmak istedim:
Matta 5:10-12
Bu ayetlerde Rabbimiz İsa Mesih Tanrı çocuğunun nasıl biri olması gerektiğini açıklıyor. Bir hristiyan nasıl birisidir? Bir hristiyan, ruhsal anlamda yoksul, inleyen, kendi günahına ağlayan, alçakgönüllü bir öğrenci, Tanrı’ya acıkmış, kendisine saldıranlara acıyan, yaşamında Tanrı’nın çalıştığını gören, sorunları Tanrının gösterdiği yolda çözmeye kararlı olan ve barış için çalışan birisidir. Dünyanın bu tür insanları Kabul edeceğini, alkışlayacağını, sırtını sıvazlayacağını sanırsınız genellikle.. Ama hayır..Hiç de öyle olmuyor. Çoğu zaman dışlanıyorlar ve reddediliyorlar. İsa Mesih bizlere dünyanın göstereceği tepkiyle ilgili olarak şu vaadde bulundu:
‘Dışlanacaksınız!’
İsa Mesih’in yüzüne tükürdülerse sana omuz vurmuşlar veya seni reddetmişler, çok mu?
Matta 5:10-12 “Ne mutlu doğruluk uğruna zulüm görenlere! Göklerin Egemenliği onlarındır.11«Bana olan bağlılığınızdan ötürü insanlar size sövüp zulmettikleri, yalan yere size karşı her türlü kötü sözü söyledikleri zaman ne mutlu size! 12Sevinin, sevinçle coşun! Çünkü göklerdeki ödülünüz büyüktür. Sizden önce yaşamış olan peygamberlere de böyle zulmettiler.Matta 5:10-13 ayetlere baktığımız zaman Tanrının imanlının reddedilişiyle ilgili olarak üç şey söylediğini görürüz.
Dışlanma imanlının başına gelebilecek ihtimallerden biri değidir; tersine, inanlya vaad edilmiş kesin bir sonuçtur.
İnsanlar başkalarına çok çeşitli nedenlerle baskıda bulunurlar, onları reddederler. Karakterleri bozuktur, saldırgandırlar, her zaman ezecek birilerini ararlar, kendilerini doğru ve haklı gördükleri için, kendileri gibi düşünmeyen veya inanmayan kişilere hayatı zindan ederler. Ama İsa Mesih burada bundan söz etmiyor. İsa Mesih, inanlılara yapılan zulüm için iki neden sıralıyor: doğruluk ve Mesih İsa’yı izliyor olmamız.
Dünya iyi insanları, soylu ve cesur insanları onurlandırıyor. Ama Tanrıya inanıp O’nu yüceltmek için O’nun adını anarak bir şeyler söylediğiniz zaman her şey bir anda değişiveriyor. Günümüzün kötülüklerinden, haksızlıklardan, kaybolan insani değerlerden, içki ve uyuşturucudan, sokaklardaki fahişelikten ve pornodan bahsedersenız size dinleyen cıkar. Ama bunların önüne İsa Mesih’in adını koyduğunuz anda, kurtuluşun İsa Mesih’te olduğunu ve Ona iman etmeyenlerin sonsuz yargıyla yargılanacaklarını söylediğiniz anda, şeytan bundan rahatsız oluduğu için, hemen adamlarına emrederek size saldırıya geçer ve sonuçta şu ya da bu şekilde zulüm görürsünüz. İşte İsa Mesih’in burada sözünü ettiği şey budur.
Yuhanna 15:18-25’te geçen ‘nefret’ sözcüğüne dikkatinizi çekmek isterim. Nefret sözcüğü bu ayetlerde kaç defa kullanılmış, bir okuyun.
18«Dünya sizden nefret ederse, sizden önce benden nefret etmiş olduğunu bilin. 19Dünyadan olsaydınız, dünya kendisine ait olanı severdi. Ne var ki, dünyanın değilsiniz; ben sizi dünyadan seçtim. Bunun için dünya sizden nefret ediyor. 20Size söylediğim sözü hatırlayın: `Köle, efendisinden üstün değildir.’ Bana zulmettilerse, size de zulmedecekler. Benim sözüme uydularsa, sizinkine de uyacaklar. 21Bütün bunları size benim adımdan ötürü yapacaklar. Çünkü beni göndereni tanımıyorlar. 22Eğer gelmemiş ve onlara söylememiş olsaydım, günahları olmazdı; ama şimdi günahları için özürleri yoktur. 23Benden nefret eden, Babamdan da nefret eder. 24Başka hiç kimsenin yapmadığı işleri onların arasında yapmamış olsaydım, günahları olmazdı. Şimdiyse yaptıklarımı gördükleri halde hem benden hem de Babamdan nefret ettiler. 25Bu, yasalarında yazılı, `Hiçbir neden yokken benden nefret ettiler’ sözü yerine gelsin diye oldu.
İşte, dünyanın bize göstereceği tepki budur.
Eğer zulüm bizlere vaad edildiyse neden bunu daha fazlasıyla yasamıyoruz? Elçilerin İşleri kitabında zulüm, Mesih’in kilisesi için hayatın bir parçasıdır. Eğer insanlar bizim hristiyan olduğumuzu bilmezlerse başımız pek derde girmez. İnsanların onayını kazanmak için Mesihe olan inancımızdan taviz veriyorsak, bu durum bizim iman hayatımızı tehlikeye sokabilir. Ancak inanlılar birçok alanda zulüm yaşıyorlar. Hristiyan inancı birçok ülkede yasaktır ve hristiyanlar zulüm görmektedirler. Batı ülkelerinde bile, ismen hristiyan diye bilinen toplumlarda bile inanlılar, liberal ve inançsız gruplar tarafından dışlanmakta ve sesleri kesilmek istenmektedir.
Dışlanma birçok şekilde olabilir
Luka 6:22 ve Matta 5:11 hristiyanlar olarak tecrübe ettiğimiz altı farklı dışlanmadan söz eder:
1İnsanoğlu’na olan bağlılığınızdan ötürü 2insanlar sizden nefret ettikleri, 3sizi toplum dışı edip 4aşağıladıkları ve 5adınızı kötüleyip 6sizi reddettikleri zaman size ne mutlu!
«1Bana olan bağlılığınızdan ötürü 2insanlar size sövüp 3zulmettikleri, 4yalan yere size karşı her türlü 5kötü sözü söyledikleri zaman 6ne mutlu size! .
Yaşadığımız zulümlerin bazıları çok ağır ve ağrı verici olabilir. Yuhanna dışında diğer bütün elçiler zulüm görerek yaşamlarını yitirdiler.
Roma imparatorluğu Hristiyanlardan kurtulmak için onları diri diri yakma yoluna dahi gitmiştir. İlk dönemdeki hristiyanlar inançları uğruna inanılmaz zulüm ve işkence gördüler. Reformasyon öncesi ve sonrası dönemlerde Anabaptistler suya atılarak boğuldular, İngilteredeki Puritanlar diridiri yakıldılar, komunizm ve İslam da Hristiyanlara tarih içerisinde inanılmaz zulümler ve işkencelerde bulundu. Bunlar bugün de hala devam ediyor. Çok uzağa gitmeye gerek yok – daha geçen yılın Nisan ayında Malatya’nın göbeğinde gözü dönmüş caniler üç Mesih inanlısı kardeşimizi koyun keser gibi diri diri bıçakla boğazlarını keserek öldürdüler. İsa’yı izlemenin pahası bazen kan dökmek de olabiliyor. Her ne pahasına olursa olsun Mesih’e olan sadakatimizi sürdürecek miyiz?
ArmaganAnahtar yöneticiArdı arkası kesilmeyen bu sürecin hic bir şekilde düzelmemesi beni dini duygularda boşluğa itti . Yavaş yavaş ateizme yonlenmekten çekindiğimden, dinleri araştırmaya başladım.
Sevgili Blueofnight kardeşimiz,
Ateizme kaymaktansa ilkin diğer dinleri de araştırmayı seçmiş olman Tanrı’nın sana bir lütfudur. Maalesef birçokları bunu yapmadan Tanrı’yı yaşamlarından ve düşüncelerinden uzaklaştırıyorlar.
Kutsal Kitap’ta tanıtılan Tanrı’yı tanıdıkça düşüncelerin ve hislerin bundan mutlaka olumlu yönde etkilenecektir. Sana ilkin bir İncil kitabı edinmeni tavsiye edeceğim. İncilin sözleri, kendisine önyargısız yaklaşanların yüreğinde mucizeler yaratır. Tanrının sözlerini okudukca ve duydukça ruhun bundan büyük bir huzur duyacak ve başka hiçkimsenin veremediği teselliye kavusacaksın. Bizler buradayız. Soruların oldukça cekinmeden sor. Birileri sana her zaman severek yanıt verecektir.
Rabbin esenliği yüreğinde olsun!ArmaganAnahtar yöneticiAfter hearing that, I’m still not sure where he stands regarding his faith. He didn’t say he was or wasn’t associated with the muslim religion, even after the interviewer asked him a bunch of times. Why couldn’t he just say I’m a Christian or Muslim or something else. If he can’t give a straight answer on his own beliefs then how is he supposed to be straight forward with his policies and doctrines.
ArmaganAnahtar yöneticiEvet, aynen öyle oluyor zaten. Eskimiş kilise binalarını tamir bile edemiyorsunuz ülkemizde.. Başka bir şey demeye gerek var mı bilmiyorum. Böyle çağdışı kanunları hala iyileştirmedikçe hem Türkiyeye düşman olan çevrelere koz veriyoruz, hem de Türkiyede yasayan insanlarımızın özgürlüklerini kısıtlıyoruz. Türkiyemizi seviyoruz, bu ayrı bir konu, ama Türkiyemizdeki insan hakları ihlallerini bizim burada tekrar söylememize gerek yok.. Açın Türk basınını, hemen hemen hergün bu ihlalleri kendiniz basından izleyin.. Çünkü biz söyleyince bizi vatan hainliğiyle suçluyorsunuz…
ArmaganAnahtar yöneticiabdulKadir;10919 wrote:Sayın OrhanAnt ve Evangelist, içten ve aydınlatıcı cevaplarınız için teşekkür ederim. Ama Lut’un peygamberliğini anlamada kafam karıştı doğrusu :) Çünkü Evangelist’in yazdıklarında, sanki, peygamberdi gibi bir anlatım hakim. Yanlış anlamışsam düzeltin lütfen.
Lut’un kutsal kitaba göre peygamber olmadığını ilk kez duydum ve şaşırdım. Ayetlerde açıkça peygamberliğine işaret olmasa bile, meleklerin gelip ona ve ailesine yardım etmesi, o felaketten Allah’ın onları kurtarması, Lut’un peygamberliğine bir işaret sayılmaz mı acaba?
Aşağıdaki ayette de, sanki Lut ve soyunun bir ayrıcalığı olduğu gösteriliyor gibi. Bu ayetle sizin Moablar/Ammonlar hakkında verdiğiniz ve vermediğiniz diğer ayetlerin arasını nasıl bulacağız?
”Ammonlular’a yaklaştığında onlara düşman gözüyle bakma, onları savaşa kışkırtma. Çünkü mülk edinmen için Ammonlular’ın ülkesinden sana hiçbir toprak parçası vermeyeceğim. O ülkeyi mülk olarak Lut soyuna verdim.” (Yas.Tekr. 2/19)Bir de Süleyman’ın peygamber olduğunu belirtmişsiniz. Yahudilerin onu da Davud gibi sadece bir kral olarak kabul ettiklerini biliyorum. Hristiyanların da böyle inandığını düşünüyordum. Sizin ifadenize göre yanılmış oluyorum anlaşılan.
Sevgili Abdulkadir, ben Lut’un bir peygamber olduğunu söylemedim. Ben sizin önceki yazınızdan alıntı yaparak peygamberlik görevini yerine getirmiş kişilerin de bizden farklı olmadıklarını, onların da diğer bütün insanlar gibi günaha düşebileceklerini vurguladım. Ve günaha düşen bir peygamberin bu düşüşü nedeniyle Tanrı’nın yüceliğine herhangi bir gölge düşmeyeceğini, suçu kim işlediyse suçlunun o kişi olacağını berlirttim.
Evet, Süleyman bir kral olduğu kadar aynı zamanda bir peygamberdi. Onun Kutsal Kitap’ta kendi adıyla bilinen ‘Süleyman’ın Meselleri (Özdeyişleri)’ni, Vaiz ve Neşideler Neşidesi kitabını yazdığını biliyoruz.
ArmaganAnahtar yöneticiSevgili Abdulkadir dostum,
Şöyle soruyorsunuz:
Quote:Ama şu yukardaki açıklamada şöyle bir soru akla geliyor: Tanrı’nın peygamber olarak seçtiği insanların, bu şekilde iğrenç günahlara düşmesi, aynı zamanda Tanrı’nın yüceliğine de gölge düşürmüş olmuyor mu sizce ?
Tanrı’nın peygamber olarak seçtiği insanlar, sizin de cümlede kullandığınız gibi insandırlar ve Kutsal Kitap insanı tabiat itibarıyla ‘günahkar’ olarak adlandırır ve günahlı insan Tanrı’nın yüceliğinden mahrum ve yoksundur. Durum böyle olunca, peygamberlik yapmaya seçilen kişi sadece insanla Tanrı arasında aracılık edecek olan kişidir. Kutsal Tanrı önünde günahlarından döner ve tövbe derse bu kişinin günahları bağışlanır, ancak onun peygamberlik makamını icra etmiş olması onu günahsız ve melek durumuna getirmez. İnsanın işlediği ve şahsen kendisinin bilerek tercih ettiği bir düşüklük Tanrı’nın yüceliğine hiçbir şekilde zarar veremez. Çünkü Tanrı insanı günaha sürüklemez, tersine günaha insan kendi arzuları ve istekleri sonucunda sürüklenir. İşlediği suçun sorumluluğu Tanrıya değil, kesinlikle kendisine aittir.
Sonuç olarak, Tanrı her zaman kutsal ve adaletlidir ve hep o şekilde kalacaktır. İnsan ise günahlı, düşük ve kayıptır. Aranıp bulunmaya ve kurtarılmaya ihtiyacı olan kayıp bir koyun gibidir.ArmaganAnahtar yöneticiPeygamber, Tanrı için konuşan kişi demektir. Peygamberlikte bulunan kişi, genel olarak, Tanrı’nın sözlerini konuşur, insanları tövbeye çağırır, gelecek olan Tanrı yargısı konusunda uyarılarda bulunur, ve Rabbı yüceltir. Tanrı’nın Kutsal Ruhu göksel açıklamaları insanlara duyurmak istediği zaman birilerini seçer ve seçilen bu kişiler Tanrı’dan konuşurlar. Peygamberlik kısaca budur.
Kutsal Kitap peygamberliğin erkek ya da kadın tarafından yerrine getirileceği konusunda kesin bir sınırlamada bulunmaz. Çünkü peygamber, ister kadın olsun, ister erkek, Tanrı tarafından çağırılan ve bereketlenen, meshedilen birisidir.
Kutsal Kitap’ta kadın peygamberlere örnek:
Elçilerin İşleri 2: 17-18 .. kızlarınız peygamberlik edecek
Luka 2:36-38 Anna
Luka 2:41-45 Elisabet
Luka 2:26-51 Meryem
Elçilerin İşleri 21:8-9 Filipus’un dört peygamber kızı vardı
Nehemya 6:14 Naodiya
Yeşeya 8:3 Yeşeyanın karısı
2 Krallar 22:14
Hakimler 5:7 Debora
Hakimler 4:4,5 Debora
Çıkış 15:20 MiriyemArmaganAnahtar yöneticiMesih’te Çok değerli kardeşlerim,
Yurtdışında bulunmam nedeniyle yeterince zaman ve fırsat bulamadığım için Forumdaki konuları ve yazıları takip edemiyorum. Ama fırsat bulabıldiğimde giriyor ve yazılarınız için teşekkür ediyorum. Rab herbirinizin hizmetini bereketlesin. RAbde herbirinizi çok seviyor herbiriniz için Rabbimizden güç, cesaret, bereket ve esenlik diliyorum.
Forum bir tartışma platformudur ve herkesin her zaman bizimle aynı fikirde olması gerektiğini, bizim gibi düşünmesi gerektiğini ne söylüyoruz ne de daha önce söyledik. Koreş kardeşimizin de çok güzel tesbit ettiği gibi, bir düşünce, bir öğretiş varsa, bunun karşı düşüncesinin de aynı şekilde konuşulup tartışılması en doğru olanıdır. Yoksa her şey tek taraflı ve önyargılı olarak değerlendirilebilir.
Ankaralı kardeşimiz kendi anlayışına göre kendisini haklı görebilir. Ona karşı düşünenler de olacaktır. Ama bence her öğretişimizin temelini Kutsal Kitap oluşturmalıdır. Kutsal Kitapta sözü edilmeyen konuların nasıl yorumlanacagını da yine bence imanlılara ve yerel kiliselere bırakmamız en doğrusu olacaktır. Her konuda her zaman aynı görüşte olmayacağız. Karşılıklı saygı ve anlayış çerçevesinde kalarak birbirimize katlanmayı ve birbirimizi taşımayı öğrenmemiz gerektiği kanısındayım.
Suna’nın Ankaralı kardeşimize cavaben yazmış olduğu yazıda suçlamalar ve bu kadar alınacak veya küsecek unsurlar görmedim. Lütfen daha esnek ve alçakgönüllü bir yaklaşımla RAbbin önünde duralım ve tüm konuyu O’nun ellerine bırakalım.
Bu tür tartışmalar her zaman olacaktır. Ama eleştirildiğimizde nasıl bir tepki göstereceğimiz konularında RAbden bize lütuf göstermesine de çok ihtiyacımız olduğu kanısındayım..
Birbirinizi sevin.. TAnrı Mesihte bizi bağışladığı gibi birbirinizi bağışlayın.
RAbbimiz İsa Mesih’in esenliğinde kalın!
ArmaganAnahtar yöneticiseda-nur;10554 wrote:Kılıç çekenlerin hepsi kılıçla ölecek. Yoksa Babamdan yardım istemez miyim sanıyorsun? İstesem, hemen şu an bana on iki tümenden fazla melek gönderir.
yukarıdakı mesaj dan ıncılde gecen ayetın ıcınden ısa as yardım ıstersem onıkı tumen melek gonderılır dıyor neden meleklerı cagırırım gelırler demıyor yoksa ısa as cagırması ıle gelmezlermı? yanı ısa as rab olması baba olan rabbe olan muhtaclıgını ortadan kaldırmıyormu?veyahut yerdekı ıslerın rabbımı oluyor?ben bunları anlayamadım bırde yukarıda sıte yonetımının yukarıdakı guvercının sorularına cevap veremeyısı celıskılı bır durum ortaya cıkarıyor daha bılgılı bırısı guvercının yazdıgı ayetlerın cevabını verebılırSevgili Seda Nur, güvercinin sorularının yanıtı forum içerisinde zaten verilmiştir. Her defasında aynı soruları başka şekillerde getirip konu açmasını doğru bulmuyoruz. Ayrıca bu sorulara cevap veremediğimi nereden çıkarıyorsunuz? Burada verilen yanıtlar sizi tatmin etmediyse bu sizin veya böyle düşünenlerin sorunudur. Çünkü yukarıdaki yanıt Kutsal Kıtabın savaş konusuna nasıl baktığının genel ve standart bir yorumudur. Bunun dışında başka bir yorum beklemeyin. Güvercinin sorularına verilecek yanıtlar benim verdiğim cevapta var. Kutsal Kitabın, özellikle de İncilde İsa Mesihin hiçkimseyi savaşa kışkırttığını, din için inanlıları savaşa sürdüğünü iddia edemezsiniz. Böyle bir uygulama hristiyanlık tarihinde ne görülmüştür ne de öğretilmiştir. İsa bütün bu sözkonusu ayertlerde ruhsal savaştan ve Kendisine iman edecek kişilerin karşılaşacağı veya ugrayacagı baskılardan, zulümlerden söz etmektedir. Yoksa hiçbir zaman gidin kılıç alıp din adına savaşın dememiştir.
ArmaganAnahtar yöneticiGünahlı insanın Kutsal Tanrı önünde aklanması neye dayalı olabilir? Yaptığımız işlere mi, yoksa Tanrının belirlediği standartlara mı? Bir insanın tesadüfen müslüman veya hristiyan bir ana babadan dünyaya gelmiş olması tamamen bizim dışımızda bir olaydır. Herbirimiz günahlıyız ve herbirimizin kutsal Tanrı önünde durması ve hesap vermesi gerekiyor. O günde senin yanında seni savunacak günahsız ve sonsuz olan bir Kurtarıcın var mı? Sorulması gereken soru bence bu. Kurtuluş için ait olduğumuz dine ve yaptığımız işlere mi güveniyoruz, yoksa Tanrı’nın bizim kurtulmamız için yaptıklarına mı güvenmemiz gerekiyor?
ArmaganAnahtar yönetici(Bu Soruya Forumda daha önce yanıt verilmiştir. Aşağıda yanıtları bulacagınızı umuyorum. Burada yanıtları verilmemiş diğer sorulara da zaman içerisinde yanıt verilecektir.)
Hristiyanlıkta Savaş Günah mı?Hıristiyanlığın barışçı bir din olmadığını kanıtlamak için kullanılan tek “malzeme” Haçlı Seferleridir. Hıristiyanlar tarafından yapılan her şeyin Hıristiyanlığa uygun olduğunu düşünmek doğru değildir. Haçlı Seferlerinin de Hıristiyanlar tarafından yapılması, Hıristiyanlığın böyle bir eyleme izin verdiğini kanıtlamaz. İncil’i okuduğumuzda yalnızca sevgi görürüz. Hıristiyanlıkta şiddete yer yoktur. Hatta İncil’de şöyle yazar:
‘Tanrı sevgidir. Sevgi de yaşayan, Tanrı’da yaşar, Tanrı da onda yaşar‘ (İncil 1.Yuhanna 4:16).
Kılıç kullanmayı yasaklayan tek din Hıristiyanlıktır. İnanç uğruna savaşmak, Hıristiyan’ın ve Hıristiyanlığın ruhuna aykırıdır. Hiçbir gerçek Hıristiyan’ın, ne Haçlı Seferlerini ne de diğer din savaşlarını savunması mümkün değildir. Çünkü bunlar, İncil’e aykırıdır. Bir Hıristiyan’ın görevleri arasında savaşmak değil, savaşları durdurmak,yani barışı sağlamak vardır:
‘Ne mutlu barışı sağlayanlara! Onlara Tanrı oğulları denecek’.
Yine İsa Mesih, düşmanlarımızı bile sevmemizi istememiş miydi?
‘Düşmanlarınızı sevin, sizden nefret edenlere iyilik yapın, size lanet edenlere iyilik dileyin, size hakaret edenler için dua edin. İnsanların size nasıl davranmasını istiyorsanız, sizde onlara öyle davranın. Eğer yalnız sizi sevenleri severseniz, bu size ne övgü kazandırır? Günahkârlar bile kendilerini sevenleri severler. Size iyilik yapanlara iyilik yaparsanız, bu size ne övgü kazandırır? Günahkârlar bile öyle yaparlar’ (Luka 6:27-34).
İncil ‘deki sevgi, düşmanı bile sevebilen coşkun bir sevgidir. Böylesine coşkun sevgiye sahip bir inancın ” ‘savaş suçlusu” sayılması ve bu inancın simgesi durumunda olan “Haçın” bazı savaş adlarının ilk kısmını oluşturması, tamamen şeytansal bir planın sonucudur. İncil der ki:
‘Sevginiz ikiyüzlü olmasın. Kötülükten tiksinin, iyiliğe bağlanın. Birbirinizi kardeşlik sevgisiyle, şefkatle sevin. Birbirinize saygı göstermekte yarışın. Size zulmedenler için iyilik dileyin. İyilik dileyin, lanet etmeyin. Sevinenlerle sevinin, ağlayanlarla ağlayın. Herkesin gözünde iyi olanı yapmaya dikkat edin. Bütün insanlarla barış içinde yaşayın. Sevgili kardeşler, kendi kendiniz için öç almayın, bunu Tanrı’nın gazabına ( yargılamasına) bırakın. Çünkü şöyle yazılmıştır: ‘Rab diyor ki öç benimdir, kötülüğün karşılığını ben vereceğim’ Yine yazılmıştır: ‘Düşmanın acıkmışsa onu doyur, susamışsa su ver. Bunu yapmakla onun başı üzerine ateş korları yığarsın ( onu utanca boğarsın).’ Kötülüğe yenilme, ancak kötülüğü iyilikle yen’(İncil, Romalılar 12:9-21).
Bu ayetleri yaşamakla yükümlü olan bir Hıristiyan’ın, bırakın savaş yapmayı, insanları incitmekten bile sakınması lazımdır. Bazı kişiler ” bu ayetler çok güzel ama uygulanabilir mi?” diye sorabilirler. İncil bize, yaşanamayacak bir hayatı sunmuyor, tersine İsa Mesih ve bütün gerçek izleyicileri tarafından yaşanmış bir hayattan söz ediyor. Gerçek Hıristiyanlar, bu hayatı yaşadılar, yaşıyorlar ve yaşayacaklardır. İsa Mesih suçsuz yere öldürüldü, haç üzerinde asılı iken şunları söylüyordu.
‘Ey baba, onları bağışla; çünkü ne ettiklerini bilmiyorlar’ (İncil , Luka 23:34).
İsa’nın ilk izleyicilerinden olan İstefan, Yahudiler tarafından taşlanıyor, hiç karşılık vermiyor ve onun da son sözleri şöyle oluyordu:
‘Ya Rab, onlara bu günahı yükleme ( sayma)‘ (İncil, Elçilerin İşleri, 7:60).Yanlış Anlaşılan Ayetler
İncil’in okuyan herkes İsa Mesih’in şiddet yanlısı olmadığını rahatlıkla anlayabilir. Fakat bazı yazarlar, İncil’de yer alan bazı ayetleri anlamazlıktan gelerek Hıristiyanlığın barışçı bir inanç olmadığını ileri sürmektedirler. Şimdi yanlış anlaşılan bu ayetleri beraber inceleyelim ve Hıristiyanlığın barışçı bir inanç olup olmadığına beraber karar verelim.
‘Yeryüzüne barış getirmeye geldiğimi sanmayın! Ben barış değil kılıç getirmeye geldim. Çünkü ben oğulla babasının, kızla annesinin, gelinle kaynanasının arasına ayrılık koymaya geldim. İnsanın düşmanları, kendi ev halkı olacaktır’ (İncil, Matta 10:34-36).
‘Yeryüzüne barış getirmeye mi geldiğimi sanıyorsunuz? Size hayır diyorum, ben ayrılık getirmeye geldim. Bundan sonra bir evde beş kişi olacak, üçü ikiye, ikisi üçe karşı ayrılacaklar. Baba oğluna karşı, oğul babasına karşı, anne kızına karşı, kız annesine karşı, kaynana gelinine karşı, gelin kaynanasına karşı olacaktır’ (İncil, Luka 12:51-53).
Bu ayetlerde anlatılmak istenen nedir? İsa Mesih, yine bir yerde şunları söylüyor:
‘Benim adımdan ötürü herkes sizden nefret edecek’ (İncil, Matta10:22).
İsa Mesih bu ayetlerde, kendisine inanacak kişilerin çekeceklerinden sıkıntılardan söz etmektedir. İsa Mesih’in bu sözleri hemen, Hıristiyanlığın daha ilk yıllarında gerçekleşmeye başladı. O’nun 12 öğrencisinden, sadece biri – Yuhanna- doğal bir ölümle öldü. Diğerleri çeşitli şekillerde idam edilerek öldürüldüler. İlk Hıristiyanlardan birçok kişi aç aslanlara atıldı, diri diri ateşle atıldı, çarmıha asıldı ve daha birçok şekillerde şehit edildi. Ama bütün bunların ortak bir özelliği vardı: Kendilerine kötülük edenlere karşı kötülük düşünmediler.
Çünkü Efendilerinin şu sözünü unutmuş değillerdi:
‘Fakat ey dinleyenler, size diyorum: Düşmanlarınızı sevin, sizden nefret edenlere iyilik edin, size lanet edenlere iyilik dileyin, size hakaret edenler için dua edin’ (İncil, Luka, 6:27-28).
Evet, Hıristiyanların inancı, kendilerini her sıkıntıda ayakta tutabilecek güçtedir. Hıristiyanlık tarihi, aç aslanlara doğru giderken, ilahiler okuyan cesur Hıristiyanlarla doludur.
Bu ayetleri yanlış yorumlayan kişiler, bu ayetlerin anlamını İslamiyet’i bırakıp Hıristiyanlığı seçenlere sormalarını tavsiye ederiz. Ülkemizde, Hıristiyanlığı seçtiği için, ya Hıristiyanlığı ya da ailesini terk etmek zorunda bırakılan “oğullara, kızlarla, gelinlerle, kocalarla ve kaynanalarla” doludur. Yani Hıristiyanlığı seçen bir kişiye ilk önce ailesi düşman oluyor. Bu durum Yahudilerde ve putperestlerde de öyle idi. İşte İsa Mesih bu gerçeği vurgulamak istemiştir. İsa Mesih’in şiddet kullanılmasına her zaman karşı çıktığına dair İncil’den iki örnek verelim:
‘İsa kendi önünden haberciler gönderdi. Bunlar, kendisi için hazırlık yapmak üzere gidip Samiriyeliler’e ait bir köye girdiler. Ama Samiriyeliler Kudüs’e gitmekte olan İsa’yı kabul etmediler.
Öğrencilerden Yakup ile Yuhanna bunu görünce, ‘Rab, bunları yok etmek için bir buyrukla gökten ateş yağdırmamızı ister misin?’ dediler. Ama İsa dönüp onları azarladı. Sonra başka bir köye gittiler’(İncil, Luka 9:52-56 ).
İsa Mesih’in çarmıha gerilmek üzere tutuklandığında meydana gelen olay ve İsa Mesih’in bu olaya yaklaşımı ise çok açıktır:
‘İsa’yı yakalayıp tutukladılar. İsa’yla birlikte olanlardan biri ani bir hareketle kılıcını çekti, başkahinin kölesine vurup kulağını uçurdu. O zaman İsa ona, ‘Kılıcını yerine koy!’ dedi. ‘Kılıç çekenlerin hepsi kılıçla ölecek. Yoksa Babamdan yardım istemez miyim sanıyorsun? İstesem, hemen şu an bana on iki tümenden fazla melek gönderir. Ama böyle olması gerektiğini bildiren Kutsal Yazılar o zaman nasıl yerine gelirdi?’ (İncil, Matta, 26:50-54).
Eğer İncil’in Luka bölümü 22:51 ayete bakarsanız İsa Mesih’in o kişinin kulağını iyileştirdiğini görürsünüz. Hıristiyanlığın tek kaynağı olan İncil’de yer alan, sevgi ve barışçılık üzerine birkaç ayet daha:
‘Ama gökten gelen bilgelik her şeyden önce paktır, sonra barışçıl, yumuşak ve uysaldır. Merhamet ve iyi meyvelerle – özelliklerle- doludur’ (Yakup, 3:17).
‘Kötülüğe kötülükle, sövgüye sövgüyle değil, tersine kutsanmayla karşılık verin’(1.Petrus , 3:9).
Eğer bir kimse ‘Tanrı’yı seviyorum der ve kardeşinden nefret ederse, yalancıdır. Çünkü görmüş olduğu kardeşini sevmeyen, görmemiş olduğu Tanrı’yı sevemez. ‘Tanrı’yı seven, kardeşini de sevsin’ diyen buyruğu biz İsa Mesih’ten aldı’ (1.Yuhanna , 4:20-21).
“Kardeşinden nefret eden karanlıktadır, karanlıkta yürür ve nereye gittiğini bilmez. Çünkü karanlık, onun gözlerini kör etmiştir’(1.Yuhanna , 2:11).
‘Sakın kimse kötülüğe karşı karşılık vermesin. Birbiriniz ve tüm insanlar için her zaman iyiliği amaçlayın’ (1.Selanikliler 5:15).
Bu ayetlerden kolayca anlaşılabileceği gibi, hiçbir savaşı Hıristiyanlığa mal etmek mümkün değildir.
(Blog kardeşliğinden alıntı)
__________________ArmaganAnahtar yönetici5- KUR’AN’IN KUTSAL KİTAP’A VERDİĞİ DESTEK
İslam dünyası Hıristiyanları sürekli olarak Kutsal Kitap’ı değiştirmekle suçlarken Kur’an’ın Kutsal Kitap’ın Tanrı’nın değişmez Sözü olduğunu kabul etmesi, tarihin en büyük çelişkilerinden biridir. Bilindiği gibi Kutsal Kitap’ta iki kesim vardır: Eski Antlaşma ve Yeni Antlaşma. Bu ikisi Kur’an’da Tevrat (Şeriat) ve İncil (Müjde) olarak söz edilir. Kur’an bu ikisini birbirinden doğru olarak ayırır ve Tevrat’ı Musevilerin, İncil’i de Hıristiyanların Kutsal Yazıları olarak kabul eder. Kur’an’da Yahudilerden söz edilirken Muhammed’e şöyle denir:
“Allah’ın hükmünün bulunduğu Tevrat yanlarında iken, ne yüzle seni hakim tayin ediyorlar?” (Sure 5:43).
Burada Tevrat’ın Muhammed’in zamanında Yahudilerin elinde bulunduğu ve bunun Tanrı’nın geçerli vahyi olduğu açık bir şekilde belirtilmektedir. Bu Kur’an ayetinde Tevrat’ın bozulduğuna dair en küçük bir söz bile bulunmuyor. Kur’an bazı yerlerde Yahudileri gerçeği gizlemekle (3:71), Tevrat’ın manasını dilleriyle yanlış yorumlamakla (3:78) ve kendi düzenledikleri metinlerin Kutsal Yazı olduklarını duyurmakla (2;79) suçlar. Ama hiç bir yerde onları Tevrat’ı değiştirmekle suçlamaz.
Yahudiler tüm tarihleri boyunca, bugün elimizde “Eski Antlaşma” adıyla bilinen tek bir Tevrat tanımışlardır. İsa Mesih de Yahudileri Kutsal yazılar yerine kendi din adamlarının öğretişlerini tercih ettikleri için eleştirmiş (Matta 15:6), ama Eski Antlaşma’nın gerçekten de Tevrat olduğunu ve bunun hiç bir şekilde bozulmadığını (Yuhanna 10:35) önemle vurgulamıştır.
Buna göre, Kur’an’ın “Tevrat” diye sözünü ettiği kitabın Kutsal Kitap’taki “Eski Antlaşma” olduğu kabul edilmelidir. Kur’an Tevrat’ın Musa Peygamber’e indirilen bir kitap olduğunu söyler, ama aslında Eski Antlaşma’nın tamamı Tevrat değildir. Bunun ilk beş kitabı Tevrat’tır, sonraki kitaplar arasında Zebur ve diğer peygamberlik kitapları vardır. Gerçekten de Kur’an Yahudilerce ‘Tevrat’ diye kabul edilen Eski Antlaşma’dan başka diğer bir Tevrat bulunduğunu hiç bir yerde söylemez. İslam dünyasınca yetkisi bile soruşturulmayan tek kaynak olan Kur’an’dan, Eski Antlaşma’nın Tanrı’nın gerçek ve değişmez Sözü olduğu açıkça görülmektedir.
Aynı ilke Yeni Antlaşma, yani İncil için de geçerlidir. Kur’an Hıristiyanların elindeki Kutsal Yazılar’ın İncil olduğunu kabul eder. İncil, ‘Müjde’ ya da ‘İyi Haber’ anlamındadır. Kur’an burada da İncil’e Hıristiyanların verdiği aynı adı verir. Hıristiyanlık dünyası İncil’in tamamını bilir ve öğretişlerini ‘İncil’ diye özetler. (Bkz. Markos 1:1; Romalılar 1:1). Kur’an İncil’in Muhammed’in zamanındaki Hıristiyanların elinde bulunduğunu da kabul etmektedir:
“İncil sahipleri Allah’ın onda bildirdikleriyle hükmetsinler.” (Sure 5:47).
Hıristiyanların elinde geçerli ve sağlam bir İncil var olmuş olmasaydı, “İncil ile hükmetsinler” şeklinde bir tavsiye kesinlikle anlamsız ve değersiz olacaktı. Ne var ki Hıristiyan dünyası, tarih boyunca (Muhammet’ten yüzlerce yıl bile öncesinden) İncil adında sadece tek bir kitap tanımıştır ve sözkonusu bu kitap bugün ‘Yeni Antlaşma’ adıyla bilinen kitaptır. Tanrı tarafından açıklanan İncil’in Hıristiyanların elinde bulunduğunu ve bunun Hıristiyanlarca İncil olarak kabul edilen kitap olduğunu söylemekle Kur’an, Yeni Antla¦ma’nın Tanrı Sözü olduğu gerçeğine sözlü bir şekilde şehadet bile etmektedir. Kur’an, İncil’in Hıristiyanlarca ‘Evangel’ diye kabul edilen kitap olduğunu ve bunun Hıristiyanların elinde bulunduğunu söylemekle bizi şu tek gerçeğe götürmektedir: Bugün elimizdeki Yeni Antlaşma, İncil’in ta kendisidir. Hıristiyanlık dünyası başka bir İncil tanımamış, görmemiştir!
Bazı Müslümanlar da ilk indirilen kitabın ‘Eski Antlaşma’ olduğunu ve Hıristiyanların bunu ‘Yeni Antlaşma’ya dönüştürdüklerine inanmaktalar. Böyle bir şeye inanan bir insan herhalde hayal aleminde yaşıyor olmalı. Ve tüm bu gerçeklerden haberi olup da bu hayal aleminde yaşayan cahil Müslümanları aydınlatmayan bir Müslüman da gerçeği doğrulukla yansıtmıyor ya da açıklamıyor demektir. Her ne olursa olsun, Tanrı insanların cahillik içerisinde ve hayal alemlerinde yaşamalarını kabul etmez ve istemez. Üzülerek söylememiz gerekiyor ki, Yeni Antlaşma’nın, Eski Antlaşma’nın değiştirilmiş bir şekli olduğunu ileriye süren bir insan, Kutsal Kitap’taki bir bozukluk ve eksikliği değil de, asıl kendisinin Kutsal Kitap üzerinde ne kadar bilgisiz ve cahil olduğunu göstermektedir.
Kutsal Kitap’ta hem Eski Antlaşma hem de Yeni Antlaşma bulunmaktadır. Kur’an bunların birine “Tevrat”, diğerine “İncil” demekle bu gerçeği doğru olarak kabul eder ve bunların geçerli Tanrı Kelamı olduğuna şehadet eder. Eski ve Yeni Antlaşmanın geçerliliğini bir kez daha onaylayan başka bir Kur’an ayeti de şöyledir:
“‘Ey Kitab ehli! Tevrat’ı, İncil’i ve Rabbinizden size indirileni uygulamadıkça bir temeliniz olmaz’ de.” (Sure 5:68)
Eğer Tevrat ve İncil İslam peygamberinin yaşadığı dönemde, bugün birçok Müslümanın iddia ettiği gibi gerçekten bozuk ve değiştirilmiş olsaydı, Kur’an kolay kolay Yahudi ve Hıristiyanlara bu bozulan kitapları okuyup emirlerini tutmalarını söylemezdi. Kutsal Kitap’ın değiştirildiği çok modern bir masaldır ve Kur’an’daki birçok delille doğrudan çelişki içerisindedir. Bizce İslam dünyası Kutsal Kitap’ın değiştirilip bozulduğu hikayesini, daha önce de belirttiğimiz gibi, bir ihtiyaç karşısında ortaya çıkarmıştır. Müslümanlar Kutsal Kitap’ın içeriği ve öğretişlerinin İslam öğretişleriyle aynı doğrultuda olmayıp bütünüyle bir Hıristiyan kitabı olduğunu farketmişler, sonuçta bunu kabul etmemek için Tanrı’nın ebedi Sözlerine bu haksız lekeyi sürmeye kendilerini zorunlu hissetmişlerdir. Ama ne var ki bu büyük hatayı Kur’an bile tasvip etmemektedir.
Kur’an, İncil’in gerçekten de vahyedilen Tanrı Sözü olduğunu tasdik ederken, sade bir şekilde Hıristiyanların İsa’ya olan inançlarını biraz abarttıklarını söyler. Ne var ki Muhammed’in ölümünden sonra İslam dünyası Hıristiyan dininin bütünüyle, İsa Mesih’in beden almış Tanrı olduğunu öğreten İncil’in öğretişleri üzerine kurulu olduğunu ortaya çıkarmıştır. Gerçekten, İslam dünyası boşu boşuna Kutsal Kitap’ın bozulduğu iddiasında direteceğine Kur’an’ın bu yöndeki şehadetine kulak verip de Kutsal Kitap’ın Tanrı’nın değişmez Tevrat ve İncil’i olduğunu kabul etse çok daha iyi edecektir.
Bu kitapçıkta incelediğimiz çeşitli nüshalar ve farklılık gösteren ayetler Muhammed’in yaşadığı zamandan birkaç yüzyıl öncesinde bile Kutsal Kitap’ta vardı. Ama o zamandan günümüze kadar orjinal metinlerimizde herhangi bir değişiklik sözkonusu olmamıştır ve çağdaş tercümeler Muhammed’den çok önceleri var olan bu durumları açıklığa kavuşturma çalışmalarından başka birer şey değildir. Buna göre 20. yüzyılda elimizde bulunan Kutsal Kitap, gerçekten Kur’an’ın da onayladığı gibi Tanrı’nın değişmez ve ebedi Sözü’dür.
Sonuç olarak Kur’an ve Kutsal Kitap arasındaki çelişkiler, Kutsal Kitap’ın değil, ama Kur’an’ın yetkisini şüphede bırakacak ciddi manâlar ifade etmektedir. Çünkü en son olarak “Ben Tanrı Sözüyüm” iddiasında bulunan Kur’an’dır ve önceki kitaplarla çelişkileri varsa Tanrı Sözü olarak kabul edilemez! Tanrı’nın Kutsal Kitap’ta açıkladıkları, Kur’an’ın da onayladığı gibi kesinlikle değişmemiştir. Buna göre geçerli tek Tanrı inancı Tanrı’nın Kutsal Kitap’taki vahiylelerinde açıklanan inançtır‑ yani Mesih İnancı’dır!
******* -
YazarYazılar