Üç Tanrı mı ? Tek Tanrı mı ?

  • Bu konu 31 izleyen ve 70 yanıt içeriyor.
15 yazı görüntüleniyor - 46 ile 60 arası (toplam 71)
  • Yazar
    Yazılar
  • #34334
    Anonim
    Pasif
    zocor;17109 wrote:
    Atladığınız önemli bir nokta var..

    Siz sarıya da yumurta diyorsunuz, halbuki yumurtanın sarısı = yumurta değildir..Keza kabuk ve akı da tek başına asla yumurta diye adlandırılamaz..

    Gerçek selamate ermeniz dileklerimle..

    [quote=zocor;17109
    Gerçek selamate ermeniz dileklerimle..[/quote]

    Biz gercek hrıstıyanlar zaten “gerçek selamete” coktan erişmişiz:))
    Siz kendiniz de erişmeye bakın:))))))

    Size esenlik (selamet) birakiyorum.
    Kaynak= Yuhanna Incil’i 14.bölüm ayet 27
    Söyleyen,vaat eden= Rab Isa Mesih (Yahsuah)

    TANRISEVGIDIR.png

    #34335
    Anonim
    Pasif

    @tuba 17111 wrote:

    Sayın Zocor,
    Biz bu tür örnekleri biraz olsun açıklamaya yardımcı olsun diye veririz. Ama tabii ki tam anlamıyla bizim inandığımız teslis inancını açıklamaya yetmez. Ama sı örneği bence tüm örneklerden daha yakın bir benzetme olacaktır. Belki verilmiştir bu örnek ama yine yazıyorum. Söyleyin şimdi, buz, su, su buharı arasında ki fark nedir. Aynı maddedir, su yani. Su hem 3 halde de bulunabilir. Ve siz bile su buharıyla, buz un farklı madde olduğunu iddia edemezsiniz. Yalnızca atomların birbirine olan uzaklıkları farklıdır, ama atom yapısı hepsinde aynıdır. Önemli olan da maddeleri tanımlarken molekül formulüdür. Hepsi de H2O dur. Rabbin üçlü birliği de bu şekildedir.Suyun bu üç halinden herhangi birini görseniz nasıl sonuçta tanımlarken su diyorsanız, Rab Mesihi de gördüğümüzde O Tanrı’dır diyoruz. Kutsal Ruhunu gördüğümüzde de , O Tanrı’dır diyoruz. Rab Tanrıyı Henüz kimse tamamen görmemiştir. Biz de Kutsal Ruhunu bize verdiği ölçüde O’nu tanıyoruz.Rab Mesih’in sözleri ve yaptıklarıyla Tanrı’nın nasıl olduğu konusunda fikir sahibi oluyoruz. Ama Sonsuz Yaşam Çağı geldiğinde O’nu apaçık göreceğiz. Şimdi Mesih ve Kutsal Ruh sayesinde sözlerini, düşüncelerini, karakterini bilebiliyoruz.

    Mesih; Beni gören Baba’yı görmüş demektir, demişti. Tanrı Mesih’le görünür olmuştur. Ama tüm görkemiyle değil tabi ki, sıradan bir insan gibi geldi, tıpkı meleklerin çokça yaptığı gibi.

    Mantık hatası yoktur, teslis anlaşılabilir birşeydir. Birçok kez söyledim, yine diyorum bir melek insan kılığında gelebiliyorsa, Tanrı neden yapamasın. Neden sınır koyuyorsunuz Tanrı’ya?… Peki size soruyorum siz hangisisiniz, bedeniniz siz mi, kişiliğiniz mi, ruhunuz mu? Beden ne ifade ediyor, Kişilik neyi ifade ediyor, Siz kendinizi nasıl tanımlıyorsunuz.

    Verdiğiniz örneği teslis inancını anlatmak için verdiğinizi anlıyorum..Fakat vermiş olduğunuz örnek ile teslis inancınız ile tam olarak uyuşmuyor..
    Suyun, buzun ve su buharınının temel maddesi su olmasına rağmen biz hiçbirzaman colamıza buz isterken “su” istiyorum demeyiz öyle değil mi..? Colamızı soğuk içmek istersek “buz” isteriz, “su” değil..
    Siz colanızı soğuk içmek için “su” isterseniz bu su sizin kolanızı soğutmaya yetmeyecektir..
    Suyun kullanım yerleri ile buzun kullanım yerleri tamamen farklıdır..
    Günlük hayatımızda suya buz dersek herkes bize güler öyle değil mi..

    Bir diğer konu olarak; Tanrı Mesih’ de görünmüş diyorsunuz..Tanrı zaten yarattığı bu kainat ile kendini göstermiyor mu sizce?
    Ölümlü bir insan vücudunda görünmek istemesi Tanrının da birgün öleceği manasına da gelecek ise Tanrı kendini ölümlü gösterebilir mi?
    Soruyorum Tanrı ölür mü?

    #34336
    Anonim
    Pasif

    @Heaven 17112 wrote:

    Zocor hoşgeldin…

    Bumu senin seviyeli tartışma anlayışın?,yazdıklarını okuyomusun bilmiyorum ama,eğer senin SEVİYELİ anlayışın bu ise kimse seninle tartışmaya girmez bile…Keşke önce kendini tanıtsaydın,keşke içindeki kini ni bukadar kusmasaydın(yazılarından bu anlaşılıyor) , keşke Hristiyanlık hakkında fazla değil birazcık bilgiye sahip olsaydın,zaten olsaydın bizim tek Tanrıya inandığımızı bilirdin.Rab in kalbine dokunması dileğiyle…

    Hoşbulduk..

    İstiklal Caddesindeki klisedeki kitapçıkları okudum..Dininiz hakkında da bilgim var..
    Musevilik, müslümanlık, hristiyanlık hepsi birer inanç, görmediğimiz şahit olmadığımız şeylere inanıyoruz..Herkesin bir inancı var bu yüzden inançlara hakaret diye birşey algıladıysanız yanlış algılamışsınız..

    Sizin rab dediğiniz kişiye de ben Allah’ ın peygamberi diyorum, kendisini de sadece bir insan olarak da Allah’ ın peygamberi olduğu için de saygı duyuyorum..

    #34337
    Anonim
    Pasif

    @Viran dede 17114 wrote:

    Sayın Zocor… şu yazdıklarınızı bir daha okuyuverin, içerdikleri hitab ediş tarzına bir bakın… Size bu şekilde hitab edilseydi hoş mu bulurdunuz? Bulmazdınız elbet… ‘Aziz bilmem ne’ymiş… Bu tür bir tavırla yaklaşıldığında, konuşulduğunda bir sonucun çıkması mümkün mü herhangi bir mevzuda? Küfür kelimelerde değil tarzda olur daha ziyade. Ve tarzda olan küfür daha da ağırdır, bilirisinizdir… Burdaki moderatörlerin de elbette ki bu tür davranışlar görüldüğünde eleyici olmayacakları yok. Bu gayetle normal. Burası külhani kahvesi değil.

    Hele bir tarzınızı muayane edin, ondan sonra sohbet ederiz bu konularda. Ama bu tarzla sohbet etmenin imkanı yoktur, siz de takdir edersiniz herhalde. Selamet diliyorsunuz ama sizin tarzınızda selametin zerresi yok… İnsan dediklerinden değil davranışlarından anlaşılır.

    Gerçekten ismini ogüne kadar hiç duymadığım için ve ismini gerçekten hatırlayamadığım için Aziz bilmem ne dedim..YAnlış anlaşıldıysam kusura bakmayın..

    Bahsettiğim Aziz teslis inancınızdaki hiçbir kişiye uymuyor..İsa mı, kutsal ruh mu, baba mı.?

    #34338
    Anonim
    Pasif

    @Kores 17120 wrote:

    Biz gercek hrıstıyanlar zaten “gerçek selamete” coktan erişmişiz:))
    Siz kendiniz de erişmeye bakın:))))))

    Size esenlik (selamet) birakiyorum.
    Kaynak= Yuhanna Incil’i 14.bölüm ayet 27
    Söyleyen,vaat eden= Rab Isa Mesih (Yahsuah)

    TANRISEVGIDIR.png

    Hepimiz görmediğimiz kişilere inanıyoruz..Dolayısı ile kimin gerçek selamette olduğunu ölünce anlayacaksınız merak etmeyin :)

    #34339
    Anonim
    Pasif
    zocor;17121 wrote:
    Verdiğiniz örneği teslis inancını anlatmak için verdiğinizi anlıyorum..Fakat vermiş olduğunuz örnek ile teslis inancınız ile tam olarak uyuşmuyor..
    Suyun, buzun ve su buharınının temel maddesi su olmasına rağmen biz hiçbirzaman colamıza buz isterken “su” istiyorum demeyiz öyle değil mi..? Colamızı soğuk içmek istersek “buz” isteriz, “su” değil..
    Siz colanızı soğuk içmek için “su” isterseniz bu su sizin kolanızı soğutmaya yetmeyecektir..
    Suyun kullanım yerleri ile buzun kullanım yerleri tamamen farklıdır..
    Günlük hayatımızda suya buz dersek herkes bize güler öyle değil mi..

    Bir diğer konu olarak; Tanrı Mesih’ de görünmüş diyorsunuz..Tanrı zaten yarattığı bu kainat ile kendini göstermiyor mu sizce?
    Ölümlü bir insan vücudunda görünmek istemesi Tanrının da birgün öleceği manasına da gelecek ise Tanrı kendini ölümlü gösterebilir mi?
    Soruyorum Tanrı ölür mü?

    Tanrı sonsuzdur, örneği bize kendini tanıttığı haller olarak benzettim. Su nasıl bu 3 şekilde bilinebilirse, Tanrı da 3 halde bize kendini tanıtır. Nerden nereye çekmişsiniz. Buz sudur. Kutsal Ruh Tanrı’dır, Mesih Tanrı’dır. Ayrı ayrı değillerdir. Aynı özdür. Farklı hallerde bize açıklamıştır kendini. Tanrı tabi ki ölmez. Ölen bedendir. Mesih bedeni olduğu için öldü. Tanrı sonsuzdur, Mesih bu dünyadayken Tanrı o bedende hapis değildi sizin gibi. Hem de her yerdeydi. Her şeye hakimdi. Anlayamadığınız, anlamak istemediğiniz durum bu. Tanrı’nın Mesih bedeninde bu dünyaya gelişinin, bedende ölümünün, acı çekişinin büyük bir amacı vardı. Tevratta ve incilde bunu görebilirsiniz. Siz ne yaparsanız yapın günahlısınız, ve yargı sizi bekliyor. Günah işlediniz.Kimse günahsız değil ve tövbe etseniz bile yine de günah işlersiniz. Çünkü siz günahkar bir ruha sahipsiniz. Diyebilir misiniz ki ben kesinlikle günah işlemem. Kendimi denetlerim, tamam ama denetlemek de çözüm değil ya düşüncede… Düşüncede de günah işlemem diyebilir misiniz. Peki nasıl kutsal, Rabbe yaraşır tertemiz olabilirsiniz. Cevabı Tanrı veriyor. Sen kendi benliğinle ne yaparsan yap günah işleyeceksin ve günahın cezası da cehennemdir, sonsuz bir yaşama sahip olacaksın ama o sonsuz zamanı cehennemde Rab’bin esenliğinden, görkeminden, Huzur diyarından uzakta, lanetlenmiş olarak geçireceksin. Lanetlenmiş, çünkü günahlısın. Tanrı’nın seni bu lanetten kurtarmak için katlandığı, gerçekleştirdiği mesih’in ölümünü inkar etme. Çünkü bu kurtuluşundur. Günahlarının sonucu üzerinde olan laneti Tanrı kendisi üzerine çarmıhta almış ve acı çekmiştir.Ölmüştür. Tanrı bunu senin için yapmıştır. Ona inanan, Mesih ile gerçekleştirdiği bu kurtuluş planını kabul eden, Mesih’in Tanrı olup, bizim için insan bedeninde gelip, bizim günahımız için tüm bunlara katlandığına iman eden herkes, artık kurtulmuştur. Yargı onları beklememektedir.

    Ama sizin adınızın üzerinde günahlar sıralıdır, ve bunun sonucu lanet de adınızın üzerindedir. Ve yargı günü yargılanacaksınız, ama iman eden bizler yargılanmayacağız, çünkü Tanrı’nın Mesih olarak katlandığı duruma iman ettik, günahımızı üstüne aldığına, tüm cezayı ödediğine iman ettik, dolayısıyla artık günahımız yoktur, çünkü hepsini Tanrı ödedi. Biz de bu BÜYÜK LÜTFA layık olmaya çalışıyoruz. Siz de bu lütfu elinizin tersiyle itmeyin. Zamanınız ne kadar kaldı bilmiyorsunuz. Geç olmadan bu sözlerimin en azından gerçek olup olmadığını Tanrı’ya sorun. Sizi cevaplaması için dua edin. Çünkü dediklerimiz doğruysa (biz eminiz tabi, sizin gözünüzden konuşuyorum) siz günahlarınızın laneti altındasınız ve yargı sizi bekliyor. Günahlarınızın bedelini siz çekeceksiniz. Bu da sonsuz cehennemdir. Işıktan, lütuftan, merhametten, huzurdan, esenlikten uzak, karanlıklar ve acı içinde bir yaşamdır cehennem. Ya dediklerimiz doğruysa… Kimse sizi ikna edemez, Ran sizi ikna edebilir. Güvenilir cevap da sizin için biliyorum ki Rabden gelecek olandır. Bu nedenle diyorum ki Rab’be sorun. Dua edin. Ciddi bir şekilde bilmek isteyene Rab cevabı verecektir. Arayan bulacaktır. Rab kendini bulduracaktır.

    #34340
    Anonim
    Pasif

    Gerçek selamette kimin olduğunun ölünce anlaşılacağına göre burdaki konuyu açmanızın nedeni ne… Siz huzur bulduğunuzda kalın biz de kendi huzur bulduğumuzda. Önemli olan ne maddi ne de manevi anlamda şiddet kullanılmaması… Ama sizin hayat görüşünüzde şiddete yer var mı? Onu bir kontrol edin bir önce… ‘Cihad’, ‘fetih’, ‘takkiye’, ‘zımmilik’, ‘cizye’, insanın suç işlediğinde ellerinden ayaklarından edilmesi gibi uygulamalar içeren ‘şeriat’ gibi kavramların kaynak eserlerinde bulunan bir dine mensup kimsenin barışçıl olmasına, değişik inancı olana hürmet etmesine, eşit haklar içersinde yaşamasını doğal saymasına imkan var mı? Hele bir bu mevzular aydınlatılsın bir, ondan sonra geçeriz Yaradan’ın tahtındaki zümrüt sayısı gibi meselelere… :-)

    Bir de… siz koca bir Hristiyanlığın, koca iki bin küsur yıllık bir geleneğin İstiklal caddesindeki ‘kitapçıklar’dan mı öğrenileceğini sanıyorsunuz… Yani İslamiyet hakkında esaslı bir bilgi edinmek isteyenin cami avlularında satılan ufak vaaz niteliğindeki ‘kitapçıklar’dan bilgi edinebileceğini mi iddia ediyorsunuz… Dostum bu ne sığlık. Eğer inandıklarınızla huzur buluşunuz bu sığlık sayesinde sağlanıyorsa, ne diyelim… Tanrı salihlik bağışlasın.

    O Tanrı’nın birliği, üçlüğü falan gibi meseleleri de bırakın, iyisi mi… ‘kitapçıklar’dan öğrenilebilecek şeyler değil bunlar. Kaldı ki Tanrı ne birdir ne çoktur. Tanrı özünde aşkındır. Her tür sayısallığın ötesindedir. Ebediyette zaman, mekan bölünmüşlüğü yoktur, dolayısıyla kendisi hakkında sayısallık da söz konusu olamaz. Teslis bu varlığın tümüyle aşkın nihai sırrının dışa vuruluşunda, insan tarafından algılanışıyla ilgili çok derin bir İllahiyat gerçeğidir. Ama… siz Hristiyanlar’ın üç tanrıya taptığına inanmakta diretirseniz… engel olacak olan çıkmaz inanın. Kimsenin sizi zımmi statüsüne sınıflandırıp cizye isteyeceği yok sizden… İçiniz rahat olsun :-) Kaldı ki bunları burada bunca serbestiyle konuşabilmemizin sebebi kökleri Hristiyanlığın dünya anlayışıyla beslenmiş bir medeniyetin atmosferinde yaşıyor olmamızdan (Kemalizm sayesinde). O sizin inancınızın tam olarak uygulandığı yerlerde bizim gibiler değil forumlarda sohbet etmek, çoktan hapislerde çürüyor olurdu. Dışarıda kalabilen aklı salimler de korku ve vicdani baskının doğurduğu sürekli bir riya içersinde yaşarlardı. Yaşıyorlar da zaten…

    Biz Hristiyanlar olarak sizlere gerçekten Rabb’in selametini bulmanızı dileriz ama (bunu her insana dileriz zaten)… Ondan sonrası sizle Rabb’in arasındaki mesele. İnsana düşen niyetinin iyi olması, ötesi Tanrı’nın…

    #34345
    Anonim
    Pasif

    @tuba 17125 wrote:

    Tanrı sonsuzdur, örneği bize kendini tanıttığı haller olarak benzettim. Su nasıl bu 3 şekilde bilinebilirse,Tanrı da 3 halde bize kendini tanıtır. Nerden nereye çekmişsiniz. Buz sudur. Kutsal Ruh Tanrı’dır, Mesih Tanrı’dır. Ayrı ayrı değillerdir. Aynı özdür. Farklı hallerde bize açıklamıştır kendini. Tanrı tabi ki ölmez. Ölen bedendir. Mesih bedeni olduğu için öldü. Tanrı sonsuzdur, Mesih bu dünyadayken Tanrı o bedende hapis değildi sizin gibi. Hem de her yerdeydi. Her şeye hakimdi. Anlayamadığınız, anlamak istemediğiniz durum bu. Tanrı’nın Mesih bedeninde bu dünyaya gelişinin, bedende ölümünün, acı çekişinin büyük bir amacı vardı. Tevratta ve incilde bunu görebilirsiniz. Siz ne yaparsanız yapın günahlısınız, ve yargı sizi bekliyor. Günah işlediniz.Kimse günahsız değil ve tövbe etseniz bile yine de günah işlersiniz. Çünkü siz günahkar bir ruha sahipsiniz. Diyebilir misiniz ki ben kesinlikle günah işlemem. Kendimi denetlerim, tamam ama denetlemek de çözüm değil ya düşüncede… Düşüncede de günah işlemem diyebilir misiniz. Peki nasıl kutsal, Rabbe yaraşır tertemiz olabilirsiniz. Cevabı Tanrı veriyor. Sen kendi benliğinle ne yaparsan yap günah işleyeceksin ve günahın cezası da cehennemdir, sonsuz bir yaşama sahip olacaksın ama o sonsuz zamanı cehennemde Rab’bin esenliğinden, görkeminden, Huzur diyarından uzakta, lanetlenmiş olarak geçireceksin. Lanetlenmiş, çünkü günahlısın. Tanrı’nın seni bu lanetten kurtarmak için katlandığı, gerçekleştirdiği mesih’in ölümünü inkar etme. Çünkü bu kurtuluşundur. Günahlarının sonucu üzerinde olan laneti Tanrı kendisi üzerine çarmıhta almış ve acı çekmiştir.Ölmüştür. Tanrı bunu senin için yapmıştır. Ona inanan, Mesih ile gerçekleştirdiği bu kurtuluş planını kabul eden, Mesih’in Tanrı olup, bizim için insan bedeninde gelip, bizim günahımız için tüm bunlara katlandığına iman eden herkes, artık kurtulmuştur. Yargı onları beklememektedir. Ama sizin adınızın üzerinde günahlar sıralıdır, ve bunun sonucu lanet de adınızın üzerindedir. Ve yargı günü yargılanacaksınız, ama iman eden bizler yargılanmayacağız, çünkü Tanrı’nın Mesih olarak katlandığı duruma iman ettik, günahımızı üstüne aldığına, tüm cezayı ödediğine iman ettik, dolayısıyla artık günahımız yoktur, çünkü hepsini Tanrı ödedi. Biz de bu BÜYÜK LÜTFA layık olmaya çalışıyoruz. Siz de bu lütfu elinizin tersiyle itmeyin. Zamanınız ne kadar kaldı bilmiyorsunuz. Geç olmadan bu sözlerimin en azından gerçek olup olmadığını Tanrı’ya sorun. Sizi cevaplaması için dua edin. Çünkü dediklerimiz doğruysa (biz eminiz tabi, sizin gözünüzden konuşuyorum) siz günahlarınızın laneti altındasınız ve yargı sizi bekliyor. Günahlarınızın bedelini siz çekeceksiniz. Bu da sonsuz cehennemdir. Işıktan, lütuftan, merhametten, huzurdan, esenlikten uzak, karanlıklar ve acı içinde bir yaşamdır cehennem. Ya dediklerimiz doğruysa… Kimse sizi ikna edemez, Ran sizi ikna edebilir. Güvenilir cevap da sizin için biliyorum ki Rabden gelecek olandır. Bu nedenle diyorum ki Rab’be sorun. Dua edin. Ciddi bir şekilde bilmek isteyene Rab cevabı verecektir. Arayan bulacaktır. Rab kendini bulduracaktır.

    Kişisel görüşüm olarak eğer bir insanın ruhu Tanrı ise o insan biyolojik olarak ölemez..Tanrının ruhuna sahip bir insanın kalbi duramaz, Tanrı acı çekmez, Tanrının acı çekmesi onun acizliğini gösterir..Bunlar tamamen benim fikrim..

    Bu görüşümle ilgili karşı tez sunacaksınız mutlaka ama bu tezleriniz bir inançtan, görmediğiniz şahit olmadığınız bir inançtan öteye gitmeyecek..

    İnsanların hayatları oyunca günah işlemekten kaçamayacağını ve mutlaka günah işleyeceğini, bu günahların affı için İsa’ nın acı çektiğini belirttiniz..

    Eğer İsa benim günahlarımın affı için acı çekip ölmüş ise o zaman hristiyanların günah işlemesinde hiç bir mahzur olamaz öyle değil mi..Nasıl olsa sizin günahlarınıza tabiri yerinde ise babaya kefaret veren bir oğul İsa var..

    Ben bugün bi restauranta gidip 70 kişi öldürsem de, kadınlara tecavüz etsem de, hırsızlık yapsamda çok büyük günahkar olsamda benim için kefaret ödeyen bir kişi var ve ben cehenneme gitmeyeceğim..

    Böyle birşeyin izah edilebilir bir tarafı varmıdır, varsa nasıl izah edebilirsiniz ?

    Dikkat edilrise ben burda kendi inancımın propogandasını yapmıyorum, yapsam sizin inancınıza karşıt çok güzel tespitler sıralarım ama burda merak ettiğim hristiyanlığın tam olarak ne olduğu..

    Ayrıca İstiklal Caddesindeki kilisede gördüğüm ve üçlü teslisin hiçbiri olmayan ismini hatırlayamadığım kişiye de neden tapıyorsunuz bunun da cevabını alırsam sevinirim..

    Teşekkürler..

    #34347
    Anonim
    Pasif

    sn. zocor

    Siz hala, istiklal caddesindeki Aziz’demisiniz.
    Çok güzel sıvışma yolunu bulmuşsunuz. Dinimi tebliğ etmiyorum, edersem çok çelişki bulurum demişsiniz.
    Eger bizler sizin dininizin çelişkilerini bir yazmaya başlarsak, okumaya, sizin ömrünüz yetmez. İşin içinden de çıkamazsınız.
    Sizin sorularınızın cevabı Mutaf kardeşin yazılarında, nedense göremiyorsunuz veya Mutaf’la tartışma işinize gelmiyor.
    Rab bizlere öğrenme amacı ile gelenle, Mikserlik yapmaya gelenleri ayırt edebilme bilgeligini verdi.
    Sn Zocor siz en iyisi gidip ait olduğunuz dinin ( hangi dinse !) sitesinde
    mücadelenizi verin, bu site size birkaç gömlek büyük gelir.

    #34348
    Anonim
    Pasif

    Yuhanna 15:2-10
    ,
    1. Ben gerçek asmayım ve Babam bağcıdır.

    2. Bende meyve vermeyen her çubuğu kesip atar, meyve veren her çubuğu ise daha çok meyve versin diye budayıp temizler.

    3. Size söylediğim sözle siz şimdiden temizsiniz.

    4. Bende kalın, ben de sizde kalayım. Çubuk asmada kalmazsa kendiliğinden meyve veremez. Bunun gibi, siz de bende kalmazsanız meyve veremezsiniz. (tövbe etmeyen, rabbi duymayan kişiler böyledir, tövbe etmeli ve Rab’bi takip etmemiz isteniyor, Kutsal olmaya çağrılırız, bu nedenle örnek olarak verdiğiniz olayı gerçekleştiren kesinlikle Rab’bi takip etmemiş, Rab’bi dinlememiş, Gerçek Asma’da çürük meyveler vermiş olandır. Böyleleri de kesilip atılır. Affı yoktur. )

    5. Ben asmayım, siz çubuklarsınız. Bende kalan ve benim kendisinde kaldığım kişi çok meyve verir. Bensiz hiçbir şey yapamazsınız.

    6. Bir kimse bende kalmazsa, çubuk gibi dışarı atılır ve kurur. Böylelerini toplar, ateşe atıp yakarlar.

    7. Eğer bende kalırsanız ve sözlerim sizde kalırsa, ne isterseniz dileyin, size verilecektir.

    8. Babam çok meyve vermenizle yüceltilir. Böylelikle öğrencilerim olursunuz.

    9. Baba`nın beni sevdiği gibi, ben de sizi sevdim. Benim sevgimde kalın.

    10. Eğer buyruklarımı yerine getirirseniz sevgimde kalırsınız, tıpkı benim de Babam`ın buyruklarını yerine getirdiğim ve sevgisinde kaldığım gibi…

    Matta 18:24-34

    Sizin örneğinizde ki kişi bu köleden bile beter, bakın tanrı bu köle gibi olanlara ne diyor!…

    Acımasız Köle Benzetmesi

    24. Kral hesap görmeye başladığında kendisine, borcu on bin talantı bulan bir köle getirildi.

    25. Kölenin ödeme gücü olmadığından efendisi onun, karısının, çocuklarının ve bütün malının satılıp borcun ödenmesini buyurdu.

    26. Köle yere kapanıp efendisine, `Ne olur, sabret! Bütün borcumu ödeyeceğim` dedi.

    27. Efendisi köleye acıdı, borcunu bağışlayıp onu salıverdi.

    28. Ama köle çıkıp gitti, kendisine yüz dinar borcu olan başka bir köleye rastladı. Onu yakalayıp, `Borcunu öde` diyerek boğazına sarıldı.

    29. Bu köle yüzüstü yere kapandı, `Ne olur, sabret! Borcumu ödeyeceğim` diye yalvardı.

    30. Ama ilk köle bunu reddetti. Gitti, borcunu ödeyinceye dek adamı zindana kapattı.

    31. Öteki köleler, olanları görünce çok üzüldüler. Efendilerine gidip bütün olup bitenleri anlattılar.

    32. Bunun üzerine efendisi köleyi yanına çağırdı. `Ey kötü köle!` dedi. `Bana yalvardığın için bütün borcunu bağışladım.

    33. Benim sana acıdığım gibi, senin de köle arkadaşına acıman gerekmez miydi?`

    34. Bu öfkeyle efendisi, bütün borcunu ödeyinceye dek onu işkencecilere teslim etti.

    Petrus 1:15

    Kutsal Olun

    13. Bu nedenle zihinlerinizi eyleme hazırlayın, ayık olun. Umudunuzu tümüyle İsa Mesih`in görünmesiyle size sağlanacak olan lütfa bağlayın.

    14. Söz dinleyen çocuklar olarak, bilgisiz olduğunuz geçmiş zamandaki tutkularınıza uymayın.

    15. Sizi çağıran Tanrı kutsal olduğuna göre, siz de her davranışınızda kutsal olun.

    16. Nitekim şöyle yazılmıştır: “Kutsal olun, çünkü ben kutsalım.”

    17. Kimseyi kayırmadan, kişiyi yaptıklarına bakarak yargılayan Tanrı`yı Baba diye çağırdığınıza göre, gurbeti andıran bu dünyadaki zamanınızı Tanrı korkusuyla geçirin.

    Romalılar 11:22
    22. Onun için Tanrı`nın iyiliğini de sertliğini de gör. O, düşenlere karşı serttir; ama O`nun iyiliğine bağlı kalırsan, sana iyi davranır. Yoksa sen de kesilip atılırsın!

    Tanrı adildir, kutsaldır, merhametlidir diyoruz. Daha doğrusu Tanrı diyor.Yukarıda ayetleri verdim. O dediğiniz benzetmede ki kişiyi, gaddar yüreğini besleyen, bilerek isteyerek kötülük yapan o kişiyi, tövbe olmaksızın, yüreğinde acı hissederek af dilemeyen ama nasılsa kurtuldum deyip geri kalan hayatımda kötülük yapmamda sakınca yok diyen kişiyi Bizim Tanrımız affetmez. Ayetler açıktır.

    Ama bunu İslamın Allah’ı affeder. Cihad yapan böyledir. Ve o kişi nasılsa ben ümmettenim, muhammedin kuluyum, ona bağlıyım, zaten allah da öldürmemi söylüyor, diye düşünüyor. Ve affedilmeyi bırakın direk cennete gidip hurilerle, içkilerle, ona verilecek şehirlerde sefaat verileceğine inanıyor, kuran da böyle yazıyor.

    Bunlar bu kadar açıkken umarım hala daha bu konunun üzerinde durup saçma sorular sormazsınız. İncili alıp okusanız zaten tüm cevapları bulacaksınız. Bu forumu biraz araştırsanız bu ve benzer sorulara direk ya da dolaylı olarak cevap verilmiş olduğunu da görecektiniz. Şimdi size önerim incili okumanızdır.

    #34354
    Anonim
    Pasif
    zocor;17131 wrote:
    Kişisel görüşüm olarak eğer bir insanın ruhu Tanrı ise o insan biyolojik olarak ölemez..Tanrının ruhuna sahip bir insanın kalbi duramaz, Tanrı acı çekmez, Tanrının acı çekmesi onun acizliğini gösterir..Bunlar tamamen benim fikrim..

    Bu görüşümle ilgili karşı tez sunacaksınız mutlaka ama bu tezleriniz bir inançtan, görmediğiniz şahit olmadığınız bir inançtan öteye gitmeyecek..

    İnsanların hayatları oyunca günah işlemekten kaçamayacağını ve mutlaka günah işleyeceğini, bu günahların affı için İsa’ nın acı çektiğini belirttiniz..

    Eğer İsa benim günahlarımın affı için acı çekip ölmüş ise o zaman hristiyanların günah işlemesinde hiç bir mahzur olamaz öyle değil mi..Nasıl olsa sizin günahlarınıza tabiri yerinde ise babaya kefaret veren bir oğul İsa var..

    Ben bugün bi restauranta gidip 70 kişi öldürsem de, kadınlara tecavüz etsem de, hırsızlık yapsamda çok büyük günahkar olsamda benim için kefaret ödeyen bir kişi var ve ben cehenneme gitmeyeceğim..

    Böyle birşeyin izah edilebilir bir tarafı varmıdır, varsa nasıl izah edebilirsiniz ?

    Dikkat edilrise ben burda kendi inancımın propogandasını yapmıyorum, yapsam sizin inancınıza karşıt çok güzel tespitler sıralarım ama burda merak ettiğim hristiyanlığın tam olarak ne olduğu..

    Ayrıca İstiklal Caddesindeki kilisede gördüğüm ve üçlü teslisin hiçbiri olmayan ismini hatırlayamadığım kişiye de neden tapıyorsunuz bunun da cevabını alırsam sevinirim..

    Teşekkürler..

    Sayin zocor daha önce sizi uyarip inancimiza saygi duymanizi ve gizlice de kendi dininizin propagandasini yapmayin demistik.Ama gördük ki uyarimiza dikkat etmediniz ve sonucta yasaklandiniz.Yazdiginiz burdaki satirlardan da anlasilacagi gibi hristiyanligi kendi kafanizda önyargilarla taniyor ve gercekte bizlerden birseyler ögrenmeye calismiyorsunuz.Yazdiklariniza bölüm bölüm yanit vereyim.

    [quote=zocor;17131
    Kişisel görüşüm olarak eğer bir insanın ruhu Tanrı ise o insan biyolojik olarak ölemez..Tanrının ruhuna sahip bir insanın kalbi duramaz, Tanrı acı çekmez, Tanrının acı çekmesi onun acizliğini gösterir..Bunlar tamamen benim fikrim….[/quote]

    Sizin kisisel fikriniz yanlistir.Tanri insan bedenine bürünmüs olarak senin benim günahimin bedelini ödemek icin dünyaya geldi.Tanri’nin insan bedeninde aci cekmesi Tanri’nin aciz oldugunu göstermiyor.Aciz olan insan bedenidir.Tanri ise merhametli,sevgi dolu ve kudreti sonsuz olandir.Tanri’nin düsüncesini ve planini hicbir insan tam olarak anlayamaz ve kavrayamaz.Üclübirlikteki Tek Tanri inanci da böyledir.

    [quote=zocor;17131
    Bu görüşümle ilgili karşı tez sunacaksınız mutlaka ama bu tezleriniz bir inançtan, görmediğiniz şahit olmadığınız bir inançtan öteye gitmeyecek….[/quote]

    Biz Kutsal Kitab’taki Tanri Söz’lerine iman ediyoruz.Kendi kisisel fikirlerimiz ve tezlerimiz degil bunlar.Bu inancin sayisiz sahitleri sayisiz eserler ve tanikliklar biraktilar.Körü körüne inanmiyoruz.Siz de sorgulayin ve körü körüne inanmayin.

    [quote=zocor;17131
    İnsanların hayatları oyunca günah işlemekten kaçamayacağını ve mutlaka günah işleyeceğini, bu günahların affı için İsa’ nın acı çektiğini belirttiniz..

    Eğer İsa benim günahlarımın affı için acı çekip ölmüş ise o zaman hristiyanların günah işlemesinde hiç bir mahzur olamaz öyle değil mi..Nasıl olsa sizin günahlarınıza tabiri yerinde ise babaya kefaret veren bir oğul İsa var……[/quote]

    Hristiyanlar nasil olsa Isa Mesih benim günahlarimin bedelini ödemistir deyip günah isleme özgürlünde degildirler.Hic bir hristiyan böyle bir düsünce de olmaz.Yani Isa Mesih nasil olsa benim her günahimin bedelini ödemistir öyleyse günah islemeye devam edeyim mantigiyla hareket etmez.Kutsallikla hareket edip günahinin bedelini ödemis olan kurtaricisina layik olmaya ve günahtan kacinmaya özen gösterir.Böyle davranmayip günah icerisinde debelenen ve Kurtaricisinin carmihina layik bir yasam sürmeyen milyonlarca “kimlik hristiyani “sizleri yaniltmasin.Isa Mesih’i Rab ve Kurtarici olarak hayatina alip,tövbe edip O’nu Yüce ismiyle vaftiz olmus bir kisinin günahlar icerisinde yüzmedigini ama zayif bir benlikte yasadigimiz icin bazen günahlara yenik düstügümüz oluyor.Ama Isa Mesih bizlere güc veriyor ve hemen günahin farkina varip bu günahlari Isa Mesih’in kutsal kaninda yikiyoruz.Umarim aradaki farki anlamissinizdir.

    [quote=zocor;17131
    Ben bugün bi restauranta gidip 70 kişi öldürsem de, kadınlara tecavüz etsem de, hırsızlık yapsamda çok büyük günahkar olsamda benim için kefaret ödeyen bir kişi var ve ben cehenneme gitmeyeceğim..

    Böyle birşeyin izah edilebilir bir tarafı varmıdır, varsa nasıl izah edebilirsiniz ?

    Insanlarin hayatinda iki dönem vardir.1.Tövbeden önce 2 Tövbeden sonra.

    Tövbeden önce degil 70 kisi 70.000 kisi bile öldürmüs olsaniz,sayisiz kadina tecavüz etmis olsaniz,dünyanin en büyük katili,hirsizi ve günahkari bile olsaniz sonucta günahkarsiniz ve tövbe etmesseniz ceheneme gideceksiniz.Fakat Tövbe edip Rab Isa Mesih’e iman edip tövbe ettiginiz zaman gecmisteki tüm günahlariniz artik anilmiyor ve günahlarinizin affina kavusup yepyeni bir kisilige kavusuyorsunuz.Mesih’in degerli kani bizi hertür günahtan arindiracak güctedir.Tövbeden önceki yasamim degil sonraki yasamim Tanri’nin gözünde önemlidir.Bir insan tövbe ettikten sonra artik günahli yasamina dönmek istemez.Tövbe ettigini söyleyip de yukarida sizin söylediginiz günahlari isleyen kisi nasil olsa Isa Mesih benim icin kefaret ödemistir deyip kendini avutuyorsa o kendi kendini kandiriyor demektir.Böyle birinin düstügünden ve Mesih’e düsman olan biri olduguna süphe yoktur.

    [quote=zocor;17131
    Dikkat edilrise ben burda kendi inancımın propogandasını yapmıyorum, yapsam sizin inancınıza karşıt çok güzel tespitler sıralarım ama burda merak ettiğim hristiyanlığın tam olarak ne olduğu….[/quote]

    Bu cümlelerinizde bile gizlice kendi inancinizin propagandasini yapmis oluyorsunuz.Sizin, bizim inancimizla alakali cok karsit tespitler(!!!) siralamaniz sizin hakliliginizi degil hristiyanlikla ilgili ne derece yanlis bilgilere sahip oldugunuzu ortaya koyar.Sizin o cok güzel tespitlerine herzaman cevaplar verilmis ve ne yazik ki ne sizin tarafindan ne de sizin gibi düsünenler tarafindan hicbir zaman dikkate alinmamis veya okunmamistir ya da anlasilmak istenmemistir.

    [quote=zocor;17131
    Ayrıca İstiklal Caddesindeki kilisede gördüğüm ve üçlü teslisin hiçbiri olmayan ismini hatırlayamadığım kişiye de neden tapıyorsunuz bunun da cevabını alırsam sevinirim….[/quote]

    Bu konuda da ne kadar bilgisiz ve önyargili oldugunuz ortaya cikiyor.O kilise bir katolik kilisesi..ve o kilisede sizin tapiniyorlar dediginiz katoliklikteki bir azizin heykeli ve o mezhepteki insanlar o azizden kendileri icin dua isteklerinde bulunuyorlar.Yani üclübirlikle bir alakali durum degil.Katolik Kiliselerinde bazi azizlerin be kilise büyüklerinin heykelleri ve resimleri bulunur.Bu mezhebe ait inananlar o insanlardan kendileri icin dua isteklerinde bulunurlar.Bu hristiyanlikta cok tartisilan bir konudur.Dogrudan Tanri’dan dua isteginde bulunabiliriz.

    #34359
    Anonim
    Pasif

    @seda-nur 10586 wrote:

    sayın colgocen ısa as hangı dıl ı konusutordu sanırım aramıce konusuyordu hıc aramıce yazılmıs bır ıncıl ıle karsılastınız mı yada goren varmı kur an 1400 yıldır degısmemıs olarak karsımıza cıkabılırken ıncıl neden aramıce olarak yok cok tuhaf degılmı? mısır donemıne aıt tarıhı eserler gunumuze kadar gelırken ıncıl neden yok sankı bırılerı ıncılın ortaya cıkmalarını ıstememısler gıbı

    Kuranın 1400 yıl boyunca değişmediğinden eminsiniz yani bu kadar,Neden değişmemiş peki? Tanrı izin vermediği içinmi, O halde incil ve tevrat ın değişmesine neden izin versin ki?Kurana gelince gücü yetmiş, İncil ve tevrata yetmemiş mi?İslamiyette peygamberlere ve kitaplara iman etme şartı var mı yok mu?Aramice olarak incil neden yok derken, aslında incili red mi ediyorsunuz bunu da anlamış değilim.

    #34357
    Anonim
    Pasif

    @zocor 17122 wrote:

    Hoşbulduk..

    İstiklal Caddesindeki klisedeki kitapçıkları okudum..Dininiz hakkında da bilgim var..
    Musevilik, müslümanlık, hristiyanlık hepsi birer inanç, görmediğimiz şahit olmadığımız şeylere inanıyoruz..Herkesin bir inancı var bu yüzden inançlara hakaret diye birşey algıladıysanız yanlış algılamışsınız..

    Sizin rab dediğiniz kişiye de ben Allah’ ın peygamberi diyorum, kendisini de sadece bir insan olarak da Allah’ ın peygamberi olduğu için de saygı duyuyorum..

    Sen, bence Allah diye isimlendirerek, arap kültürünü temsil ediyorsun,zaten müslümanların pekçoğunun din adı altında yaşadığı şey arap kültürü, islamiyet girdiği her toplumu araplaştırmak gibi bir özelliğe sahip.Kilisedeki birkaç kitapçıktan çabucak öğrendiğin gibi, bize de tavsiye etsene birkaç kitapçık biz de hemen öğrenelim islam dinini…Gerçi şimdi islam dini senin mentalitendeki birisi için birkaç kitapçıkla öğrenilmez, ama diğer dinleri birkaç kitapçığa sığdırabilmek mümkün, böyle düşündüğünden eminim.

    #34358
    Anonim
    Pasif

    İnciller’in elimizde bulunan en eski metinlerinin neden Aramice yazılmış olmadıklarını anlamak için o zamanların tarihi hakkında bir fikrinin olması gerekir insanın. Hz. İsa’nın yaşamış olduğu tarihlerde İsrail beldesinde Yunan kültürünün çok derinden bir etkisi hüküm sürer durumdaydı. Büyük İskender’in haleflerinin hakimiyeti kültürel açıdan koca Hindistan’a kadar varan bir bölgeye ortak dili Yunanca olan bir beynelmilellik, bir nev’i globalleşme kültürü yerleştirmişlerdi. Ve tabi ki zamanın siyasi hükmedicisi Roma imparatorluğunda da Yunanca kültür diliydi (Çiçero, hatırladığım kadarıyla, bir yerde artık tüm Roma entellektüellerinin Yunanca’ya oranla kendi dilleri olan Latince’yi ikinci plana ittiklerinden şikayet eder). Yani tarihin bu süresinde evrenselliği olan ve herkesçe bilinebilecek, okunabilecek bir mesajı yaymanın tek yolu uluslararası anlaşma dili olan Yunanca’yı kullanmaktı. Ondandır zaten ki öyle oldu.

    Zamanın İsrail’inde tamamiyle Yunan hayat tarzını benimsemiş İsrail’lilere rastlamak çok alışılagelmiş bir durumdu. Hatta o zamanlar ‘izm’ takısıyla kurulan terimsel ifadelerin olmadığından bu hayat tarzını benimsemiş olanlara Yunan-izmci diyeceklerine doğrudan ‘Yunanlı’ derlerdi. Paulus’un kendisi bunlardan biridir. Ondandır ki kendisine ‘milletler havarisi’ de denir. Bu beynelmilelliği yaşayan biri olduğundan, İbrani olmasına rağmen, rahat Yunanca konuşan ve resmen Roma vatandaşı olan biriydi kendisi.

    Hristiyanlık’ta zaten İncil’in haslığı Ruh’ül Kudüs’ün insana gerçeği şahsi olarak vahyetmesi ile anlaşılır. Hristiyanlık’ta Tanrı diri, faal ve insanla günlük hayatında irtibatta bulunan bir tanrıdır. Kullanılmış olan dilin hiç bir esaslı olan önemi yoktur, neticede. Dil bir araçtır, kendiliğinden herhangi bir kudsiyeti yoktur. İnsan ümmi olup da rahatlıkla azizliğe varabilir. Bu Hristiyanlar’ın Tanrı’ya tam teslimiyetinin de belirtisidir zaten. Dünya’yı kurtaracak olanların kendi çabaları olduğuna inanmazlar kesinlikle… Herşeyin Tanrı’nın hükmünde olduğuna inanırlar. Dolayısıyla da orijinal bir dili muhafaza etmek gibi bir kaygıları da yoktur. Hayattaki muvaffakiyetlerinin, bazen akıl almaz cesaret gerektiren yaşam tarzlarının, riyazetlerinin vs. bu teslimiyetleri atmosferi içersinde üzerlerinde zuhur eden Tanrı’nın eylemleri olarak görürler. Hiç bir zaman herhangi bir başarıyı kendilerine atfetmezler. İnsan’ın nefsi anlayışı değil de Tanrı nuru perspektifinden görüldüğünde zaten hayattaki her hakiki başarı sadece Tanrı’dan gelen bir lütuftur, nefsi bir çabanın ürünü değildir asla.

    #35272
    Anonim
    Pasif

    pekimerak ediyorum gerçekten merak ettiğim için soruyorum.örneğin biz müslümanlar dünyaya neden geldiğimizi biliyoruz..dünya bizim için sınav yeridir.kim hkkıyla yaşarsa ödüllendirilecektir kimde günahlarıyla yaşarsa cezasını çekecek tövbe ederse affedilecektir.2 kere 2 nasıl 4 se bizde de bu böyledir her güzelin ödülü varsa her kötününde bir bedeli olacaktır.allah katında cinayet işleyen hırsızlık yapan tecavüz edenle iyi işler yapan sadaka veren zekat veren hiç bir olurmu.insanlar herşeyin bedelini ödeyecek.Şimdi sorum size lütfen samimiyetme inan “siz dünyaya neden geldiniz” amacınız ne hani sizin tabirinizle günahlarınızın cezasını çeken biri var siz bu dünyada durmadan günah işlesenizde önemli değil nasılsa ödendi keyfimize bakalımgibi bir hayat tarzımı benimsediniz.gerçekten birine bir kötülük yaptığınızda (ki yapıyorsunuz demiyorum farz edelim )bunun bedelinin olmadığını nasılsa ödendiğinimi düşünüyorsunuz..eee ozaman ne güzelmiş siz boşuna yaşıyorsunuz amacınız yok ki siz doğmadan cennet ayaklarınıza serilmiş görüşleiniz bunu gösteriyor.ben sadece şunu bilir şunu söylerim hiç bir kötülük bedelsiz kalmayacak cennette öyle kolay ulaşılamayacak…bu benim fikrim…sizinki nedir?

15 yazı görüntüleniyor - 46 ile 60 arası (toplam 71)
  • Bu konuyu yanıtlamak için giriş yapmış olmalısınız.