TANIKLIKLAR

 

 

Ayşen’nin Tanıklığı”

“Şeytana tapan birisiydim”

İnançlı bir aileden gelmeme rağmen, 18 yaşlarındayken inançsızlığı tercih edip kendimi yaşamın akışına bıraktım.Askerden döndükten sonra, geçmişte olduğu gibi yine Rock ve Metal barlarının sıkı müdavimleri arasına girmiş, bu müziklerle yatar kalkar olmuştum. Bu arada, kendimi şeytan’a inanan biri olarak buldum, zaten çevremde de şeytan’a inanan birçok tanıdığım vardı. Rock ve Metal müziğin en marjinal tınıları beni şiddete yöneltmeye başlamıştı. Geçmişte bolca tükettiğim alkolü daha fazla içmeye başladım; tüketimim günde altı şişe şaraba kadar yükselmişti. Bu alkol deryasını, zaman içinde çevremde kullanan arkadaşlarım aracılığıyla alıştığım uyuşturucu izledi. Alkol ve uyuşturucu çalışmama engel oluyordu; kim bilir kaç kez işten atıldım! İçki almak için gereken parayı bulmak için ayakkabı ve montumu bile satmak zorunda kaldığım zamanlar olmuştu… Para bulamadığımda, devreye saf alkol ve kolonya giriyordu! Bir ara alışkanlıklarımdan kurulmak için hastaneye başvurdum, ama grup terapisi gibi yaklaşımlara sıcak bakmadığım için tedaviyi de yarım bıraktım.

Eve gelmediğim zamanlar barlarda, sokakta , hatta bazen de apartmanlarda yatardım. Yaşamım sanki karanlık, soğuk ve ıssız bir boşlukta yol alıyordu; yüreğimdeki huzursuzluk fırtınalarını alkol de dindiremiyordu. Artan huzursuzluk daha fazla alkolü gerektiriyordu. İçsel huzursuzluğum evdekileri de etkilemeye başladı; ailemle sürekli kavga etmeye başladım. Birlikte büyüdüğüm arkadaşlarımla geçinemiyordum. Yaşamımdaki herkesi dışlıyordum, tabi herkes de beni dışlamaya başlamıştı. Beni zaten bu halimle kim kabul eder, kim sevebilirdi ki!

15 Temmuz 1995 akşamı evdekilerle kavga edip gece saat birde, içinde walkman, kasetler ve giyecek bir şeylerin bulunduğu sırt çantamı alıp kendimi sokağa attım.Kızgın bir şekilde doğruca yakınlardaki bir parka giderek yanıma aldığım bir iki şişe birayı alıp içip sonra da sızdım.

şehrin yükselen sesleri beni uyandırdı… Uyanır uyanmaz ilk gözüme çarpan şey, kardeşimin bir süre önce okumam için verdiği, ama benim tek satırını okumadığım kitap oldu. Çantanın açık ağzından hafifçe dışarı sarkmış olan bu kırmızı kapaklı kitap, İncil’di. Uzun zamandır tek satırını okumadığım, ama çantamda oradan oraya taşıdığım bu kitabı okumaya başladım. Aslına bakılırsa, pek de bir şey anlamadım, ama yine de okudum…

25 Temmuz akşamı deniz kenarında oturmuş, akşam karanlığında yine İncil’i okumaya çalışıyordum ki, sanki birinin bana ‘Oğlum evine git’ diye seslendiğini duydum. Hemen etrafıma bakındım, ama kimseyi göremeyince pek de umursamayıpbiten sigara paketini yenilemek için kalkıp markete doğru yöneldim. Yolda aynı sesi yeniden işittim: ‘Oğlum evine git!’ Üzerinde yine fazla durmadan markete girip alacaklarımı alıp dışarı çıktım. Parka doğru yola devam ederken aynı sesi daha sert biçimde işittim: ‘Orhan, elindekileri at ve şimdi eve git!’ O anda kendimi sanki vurulmuş gibi hissettim; içki şişeleri elimden kayıp yere düştü…Hızla yürümeye başladım… Bir yandan da gözlerimden yaşlar süzülmeye başlamıştı… Neler olyordu? Neden ağlıyordum?

Eve yaklaştığım sırada yanındaki bir arkadaşıyla beni aramak için dışarı çıkmış olan kardeşimi gördüm. Günlerdir sokaktaydım; sadece birkaç kez para almak için kardeşimin çalıştığı yere gitmiştim. Kardeşim, evdekilerin beni merak ettiklerini ve eve dönmem gerektiğini söyledi. Tereddüt etmeden o akşam kardeşimle birlikte eve döndüm; evdeki herkes beni çok iyi karşıladı.

Aynı akşam, bütün olanları kardeşime anlattım. Kardeşim de uzun zamandır gittiği bir kilise olduğunu, evden uzakta olduğum günler boyunca herkesin benim için dua ettiğini ve istersem kendisiyle birlikte kiliseye gelebileceğimi söyledi.

Ertesi gün birlikte kiliseye gittik. Kilise toplantısı birkaç ilahi söylenerek başladı, sonra dualar edildi ve nihayetinde biri çıkıp vaaz verdi. Toplantı bittikten sonra birkaç kişiyle tanıştım; tanıştığım bu kişiler, istersem benim için dua edebileceklerini söylediler. ‘Tabii ki, edebilirsiniz’ dedim kiliseden ayrılırken.

Daha sonraki haftalarda da kiliseye bu insanları tanımak için gittim. Çevremde o güne kadar hissetmediğim, ama bu insanların arasında var olan sevginin hissedilir varlığı beni sarstı. Onların arasındaki sevgi, bana gösterdikleri ilgi ve sabra ek olarak İncil’de okudıklarım, benim yavaş yavaş alkol ve uyuşturucudan uzaklaşmamı sağladı. Zaman içinde ailemle olan ilişkilerim düzeldi, bağımlılıklarımdna kurtulduğum için düzenli bir iş bulup çalışmaya başlayabildim.

Yaşamımı kökten değiştiren İsa Mesih’e inanıyorum. O benim yaşamımda büyük değişiklikler gerçekleştirdi. Eğer İsa Mesih beni kurtarmasaydı, bugün belki de uyuşturucu sonucu ölmüş olacaktım. Tanrı’nın İsa Mesih aracılığıyla yaşamımda gerçekleştirdikleri için binlerce kez hamt ediyorum!

‘Sizler bir zamanlar içinde yaşadığınız suçlardan ve günahlardan ötürü ölüydünüz. Bu dünyanın gidişine ve havadaki hükümranlığın egemenine, yani söz dinlemeyen insanlarda şimdi etkin olan ruha uymaktaydınız. Bir zamanlar hepimiz böyle insanların arasında, benliğn ve aklın isteklerini yerine getirerek benliğimizin tutkularına göre yaşıyorduk. Doğal olarak ötekiler gibi biz de gazap çocuklarıydık. Ama merhameti bol olan Tanrı bizi çok sevdiği için, suçlarımızdan ötürü ölü olduğumuz halde, bizi Mesih’le birlikte yaşama kavuşturdu. O’nun lutfuyla kurtuldunuz. Tanrı bizi Mesih İsa’da, Mesih’le birlikte diriltip göksel yerlerde oturttu. Bunu, Mesih İsa’da bize gösterdiği iyilikle, lütfunun sonsuz zenginliğini gelecek çağlarda sergilemek için yaptı. İman yoluyla, lütufla kurtuldunuz. Bu sizin başarınız değil, Tanrı’nın armağanıdır.’ (İncil, Efesliler 2:1-8).

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Loading