Tanrı’nın bulunduğu yer neresidir..?

  • Bu konu 2 izleyen ve 1 yanıt içeriyor.
2 yazı görüntüleniyor - 1 ile 2 arası (toplam 2)
  • Yazar
    Yazılar
  • #27427
    Anonim
    Pasif

    İnsanız,doğal olarak düşünüyoruz.
    Bilmiyorum siz hiç düşündünüzmü.?
    Tanrı,nerededir..?
    İnancımız O’nun her zaman her yerde ve her şeyde olduğu şeklindedir.
    Eski Antlaşma bölümünde dikkatinizi Kral Süleymanın şu duası çektimi.!
    Duasında diyorki:

    “Göklerden,oturduğun yerden kulak ver ve bağışla.” 1 ci Krallar 8:39
    Ayet’in başında yani 8:27 de.

    “Tanrı gerçekten yeryüzünde yaşar mı:?
    Sen göklere,göklerin göklerine bile sığmasın.”

    Dikkat ettiyseniz, Kral Süleyman gökler diyor.Kastettiği,gökler bizim anladığımız anlamda mıdır.?
    Yaratılış bölümünde 1’inci Ayet’te

    “Başlangıçta Tanrı göğü ve yeri yarattı “der.ve devam eden Ayet’te;

    “Gök ve yer bütün öğeleriyle tamamlandı”der (Yaratılış 2:1)

    Bu ayetleri okuduğumuzda ,başlangıçta herşeyi yaratan Tanrı’nın yaratılıştan Önce gökler daha var olmadanda.. öncesinde var olduğunu bize anlatır.

    Bu ne demektir,?
    Bence,Kutsal Kıtap’ta bahsedilen aslında bildiğimiz gökyüzü değilde bahsedilen Ruhsal bir gökyüzü olabilir.

    Elçi Yuhanna Kutsal Kıtap’ımızda bize gerçekten olağan üstü görünümleri anlatır.
    Hatırlayın yada açıp okuyun,Vahiy 4:1 ‘i.

    Orda derki
    Bundan sonra gökte açık duran bir kapı gördüm.”

    “O an Ruhun etkisinde kalarak gökte bir taht ve tahta oturan birini gördüm.”Vahiy 4:2

    Ayet devam ederek, yer olarak Tanrı’nın Olağan üstü görüntüsü tarif edilir.
    Anlatılan Tanrı’nın Göz kamaştırıcı ve eşsiz ihtişamının canlı görüntüsüdür.
    Görünümde anlatılan Gökkuşağı huzur ve barış,Şimşekler ve sesler Tanrısal güç,Camdan deniz Tanrısal saflık temizlik,saydamlık ifade edebilirmi..?
    Evet.çünkü olağan üstü anlatım, aklımıza bunları getiriyor.

    Bu denli olağan üstü bir yaratıcı,elbetteki herzaman ve her yerde olabilir. Olan her şeyden, haberi nasıl olur..? diyede düşünmeden edemiyorum.
    Bunu bize açıklayan yine, Kutsal Kıtap’ımız.Kutsal Ruhu sayesinde.yani burdaki güç kendinde etkin olan güç ve kudret.sayesinde olan biten her şeyden haberi olmasıdır.

    Davut Peyganber, Tanrı’nın güc’ünü anlatırken :

    “Senin ruhundan uzağa nereye gidebilirim.,senin önünden nereye kaçabilirim,Göğe çıksam sen ordasın,döşeğimi ölüler diyarına sersem,
    yine ordasın.( Mezmur 139 )

    Demişti

    “Rabbin gözleri bütün yürekleriyle kendisine bağlı olanlara güç vermek için her yeri görür.”2Ci Tarihler 16:9

    Tanrı evrenin her yerinde istediği şeyi gerçekleştirir ve her şeyi Ruh’unun güçü sayesinde görür,ve bunu yaparken yanlız değildir.Emrinde olan ruhi varlıklar yani melekleri ki kutsal kitap’ımızda okuyoruz ,sayısız rakkam olarak , teleffuz edilmeyecek kadar fazla melekten bahsedilir.Bu Daniel 7 Bölümde geçer Ayette:

    “Binlerce binler,
    O’na hizmet ediyordu;
    Onbinlerce on binler;
    Önünde duruyordu.”

    Anlatılır.
    Kutsal Kıtap’ımızdan şunu da öğreniyoruz.Meleklerin Tanrı’nın temsilcileri olarak hareket ettiği ,bir çok durumun var olduğu,ve onların bazen yeryüzüne gelip insanlarla konuştuğu da anlatılır.
    İbrahim peyganber in zamanında Meleklerin Sadom ve Gomora hakkında bilğilenme ve araştırma, gibi görevlerde bulunduklar bilğisi gibi.

    Tanrı ,yarattığı varlıklar hakkında her konuda ,her şeyin farkında ve bilğisinde olacak kadar kudret ve güç sahibidir.Onun her hangi bir mekanda bulunmaya ihtiyacıda yoktur.Çünkü gölkemi ve gücü her yeri fazlası ile doldurmuştur.Bildiğimiz tek gerçek O’nun bulunduğu yerde Huzur,güç,ihtişam ve pak’lığın olduğudur,

    “Eğemenliğin gelsin,
    Gökte oldüğü gibi,yeryüzündede Senin isteğin olsun.
    Matta 6:10

    Esenlikle.

    #36179
    Anonim
    Pasif

    Saba kardeşimizin dediklerine ilave olarak şunları da söyleyelim: Tanrı her yerdedir ve, aynı zamanda, hiç bir yerde de değildir. Tanrı aşkındır, varlık ile yokluğun ötesindedir. Eğer ‘şurdadır’, ‘burdadır’ diye nerde olduğunu tespit edebilseydik tespit ettiğimiz Tanrı değil yaradılmışlar dünyasından bir şey olmuş olurdu. Nitekim ‘şurda’, ‘burda’ gibi işaretlemeler sınırlılık içerir, doğaları itibarıyla. Gösterilmeye tabi her şey sınırlıdır… aksi takdirde gösterilemez. Tanrı ise sınırsızdır, gösterilmesine imkan yoktur.

    Tanrı’nın ‘evi’ ‘hiç’liktir… ‘hiç’lik her yerde hacimsiz ve boyutsuz olarak vardır. Bir santimdeki ‘hiç’lik miktarı bir metredeki ‘hiç’lik miktarı ile eşittir. Ama bu ‘hiç’lik içinde tüm kainatı barındırır, tüm varlık ordan kaynaklanır… mekansızlık ve zamansızlıktan.

    Tanrı’nın özü tabiatı itiabarıyla bilinmesi imkansız bir sırdır. ‘Bilinme’ye hitap eden türden değildir. Bilinebilir ama bilinme ötesi bir yoldan bilinebilir. Bu yolu ise sadece Kendisi doğrudan şahsi olarak insana vahyeder.

    Dolayısıyla içinde yaşadığımız evren hiç öyle üşenti doğuracak bir evren değildir. Her tarafı bu aşkınlık sırrı ile taşar… Yüce Rab’bimiz tam da kendi ihtişamına uygun bir evren yaratmış. Sevgiden yaratmış zaten… sevgi ise tüm sadeliğine karşın en has ihtişamı içerir. O Efendimiz’in değindiği ‘tarlanın zambakları’ misali…

    Esenlikler…

2 yazı görüntüleniyor - 1 ile 2 arası (toplam 2)
  • Bu konuyu yanıtlamak için giriş yapmış olmalısınız.