sahte misyoner

  • Bu konu 2 izleyen ve 1 yanıt içeriyor.
2 yazı görüntüleniyor - 1 ile 2 arası (toplam 2)
  • Yazar
    Yazılar
  • #26402
    Anonim
    Pasif

    SAHTE MİSYONER

    O konuştu, misyoner cinayetleri peş peşe geldi…

    Canlı yayında Müslüman olan papaz İlker Çınar’ın uzman çavuş rütbesiyle istihbarat elemanı olarak çalıştığı belirlendi. Çınar papazlık yaparken primleri Emekli Sandığı’na düzenli olarak yatırılmış.

    Misyonerlik tartışmalarının zirve yaptığı 2005 yılının en çok konuşulan ismi eski papaz İlker Çınar, uzman çavuş çıktı. Kara Kuvvetleri Komutanlığı’na bağlı istihbarat elemanı olduğu tespit edilen Çınar’ın papazlık yaptığı dönemde Emekli Sandığı’na düzenli olarak pirimleri yatırılmış.

    15 yıl boyunca Türkiye’nin dört bir tarafında misyonerlik faaliyetlerinde bulunan, son olarak da Tarsus bölgesinin papazı olan İlker Çınar 2005 yılında yardımcısı Sinan Yorulmaz ile birlikte tekrar Müslüman olduğunu iddia etmişti. Anılarını “Şifre Çözüldü” isimli kitapta toplayan ve çok çarpıcı iddialara yer veren İlker Çınar , son 3 yılda Türkiye’nin dört bir tarafını dolaşarak misyonerlik faaliyetleri aleyhine konferanslar veriyordu.

    Eski papaz İlker Çınar’ın sigorta kayıtları ilginç veriler içeriyor. Emekli Sandığı Mersin Bölge Müdürlüğü’nden 16.8.1992 tarihinde 706661XX sicil numarası ile ‘uzman çavuş’ olarak kayıt olan Çınar’ın sigorta primleri düzenli olarak yatırılmış. Sosyal Güvenlik uzmanları Emekli Sandığı’na bireysel prim yatırılamayacağını yani bir kurum tarafından düzenli olarak primlerinin yatırılması gerektiğine dikkat çekiyorlar. Halen Tarsus’ta yaşayan İlker Çınar bu durumla ilgili sorulara “Konuşmak istemiyorum” cevabını verdi.

    TARTIŞMAYI ATEŞLEDİ

    2004- 2005 yıllarında yoğun olarak yaşanan misyonerlik tartışmaları Çınar’ın çıktığı televizyon programı ile başlamıştı. Yardımcısı Sinan Yorulmaz ve Prof. Dr. Zekeriya Beyaz ile 28 Şubat 2005’te Flash TV’de yayınlanan Hulki Cevizoğlu’nun hazırlayıp sunduğu Ceviz Kabuğu programına çıkarak tekrar Müslüman olduğunu iddia eden Çınar çarpıcı açıklamalarda bulunmuştu. “Türkiye’de 40 bin kilise ev var” diyen Çınar’ın iddiasına göre misyoner teşkilatlar Türkiye’nin dört bir yanında cirit atıyor ve ülke elden gidiyordu.

    ‘ÜLKE ELDEN GİDİYOR…’

    Türkiye’yi bölmek isteyen misyoner teşkilatlar bu iş için 73 milyar dolar bütçe ayırmışlardı ve son on yılda Türkiye’de 15 milyon 600 bin İncil dağıtılmıştı. Özellikle Alevi ve Kürtler üzerinde yoğun çalışmalar yaptıklarını anlatan Çınar yabancı güçlerin Türkiye’yi bölmek için misyonerleri kullandıklarını, AK Parti hükümetinin de çıkardığı AB uyum yasalarıyla bu bölünmeye destek verdiğini iddia etmişti. İlker Çınar takip eden günlerde medyada sıklıkla boy gösterip ‘ülke elden gidiyor’ konferansları verirken Haydar Baş’ın başkanı olduğu Bağımsız Türkiye Partisi’ne katılarak anti-misyoner çalışmalarda bulunmuştu.

    CiNAYETLER TETiKLENDi

    İlker Çınar ve ekibinin başı çektiği misyonerlik iddiaları sonrasında art arda cinayetler işlendi. İlk olarak 5 Şubat 2006’da Trabzon’da Rahip Santoro 16 yaşındaki O. A. tarafından öldürüldü. O.A. televizyonda izlediği misyonerlik tartışmalarından etkilendiğini söylerken bir başka vahşi cinayetin haberi de Malatya’dan geldi.

    MALATYA ZİRVE BASKINI

    18 Nisan 2007 tarihinde ise Malatya’da meydana gelen olayda, Niyazi Mısri Caddesi’nde bulunan Ağbaba İşhanı’nda faaliyet gösteren Zirve Yayınevi basılarak Necati Aydın, Uğur Yüksel ve Alman uyruklu Tilman Geske vahşice işkence yapılarak öldürülmüştü.

    Kaynak : Bugün Gazetesi

    Adem Yavuz ARSLAN

    Bu haberde adı geçen şahısları 2005 yılında yayınlanan ceviz kabuğu programında görmüştüm. Bu programı izlediğimde henüz iman etmiştim ve yetkin değildim, ama tüm bunlara rağmen neyi gördüğümü de biliyordum. Bu program beni etkilemişti. İman etmemi sağlayan, daha doğrusu beni bilgilendiren, Rab’bin sözlerinden haberdar eden Kemal Başaran’dı.

    Bu programı yarıyıl tatilinde evimde izlemiştim sonra tekrar kıbrısa döndüm ve bu sefer uzak durmaya çalıştım. Ve artık kiliseye de gelmek istemedeğimi Kemal Amca’ya söyledim. Tabii o bunları duyunca şaşırdı. Neden böyle fikir değiştirdiğimi sordu. Gerçeği, yani bu programda anlatıldığı gibi paralı misyoner olup olmadığından şüphe ettiğimi söyleyemezdim. Çünkü bu programda ki sonradan öğrendiğim sahte şahısların söylediklerini kalbimde aslında Kemal Başaran’a konduramıyordum ve sonunda onu üzmek de istemiyordum. Ama şüphe aklıma girdi bir kere. Şeytan bunu ekti. Ama gördüklerim ve birebir tecrübe ettiğim bu kişi, anlatılan gibi biri değildi. Sadece zaman içinde gözlem yapmaktı istediğim. Ve Kemal Amca gerçekten üzülmüştü ve sebebini tekrar sordu. Ben de istemeyerek de olsa bu programdan bahsettim ve içimde onunla ilgili şüphe başladığını söyledim. Ama bunu derken bile ağzımdan çıkan bu sözlere ben inanmıyordum. Çünkü karşımda suçladığım kişiyi biliyordum, hergün onu görüyordum, arkadaşlarını bile biliyordum, ve herşeyi açıkça ortadaydı.

    Bu şüphemi söyledikten sonra sessizlik oldu, ve gözleri doldu, sesi titredi ve ilk defa onu bu kadar üzülmüş halde gördüm. O ne kadar üzüldüyse, aynı şekilde ben de üzüldüm. Dayanamadı,ağlamak üzereydi, hızla evine gitti. Bense koltuğuma çivilendim sanki, haraketsiz kaldım, yalnızca neden inanmadığım halde bu şüpheyi içimde sakladığımı kendime sordum ve şeytana lanet ettim.

    Geri geldi, gözleri kızarıktı. Koltuğuna oturdu ve konuştu. Bana dediği şuydu ve haklıydı, aynı şeyleri ben de kendime söylemiştim, şöyle dedi;

    “Tuğba, aynı yerde yaşıyoruz, bu kadar zamandır beni görüyorsun, kiliseye geliyorsun, konuştuğum kişilerin hepsini biliyorsun, hatta kiliseye açıklamadan önce birçok şeyi ilk sen biliyorsun, düşüncelerimi sana anlatıyorum, ne istediğimi, amacımı, herşeyim açık. Ben Rabbi’mi paraya satmam, canımı bile hiç önemsemeden veririm. Bu gibi şeylerin seni etkilediği için sana da kızmıyorum. Ama bu gibi şeyleri hep duyacaksın. Çünkü imansızlar Rab’be olan sevgimizi anlayamazlar ve tek yaptıkları iftara ve karalamadır. Hepsi yalandır. Birçok kişi hristiyan diye dövülür, ezilir elenir. Suçları sadece ama sadece hristiyan olmaktır. Bundan sonra kiliseye gelmek istemezsen gelmeyebilirsin. Seni zorlayamam. Ama tüm bu haberde anlatılanlar eminim ki yalandır. Bir kurmacadır.”

    Sözlerini bitirdi ve ben odama çıktım. Ağladım. Çok ama çok üzüldüm. Bu kadar iyi birini, gerçekten Rab’bin kulu olan bu değerli kişiyi haksız yere suçladığım için kendime kızdım. Pişman oldum. Ve ona neler hissettğimi bildirdim, ne kadar üzgün olduğumu. Vazgeçmeyeceğimi ve kiliseye gelmek istediğimi bildirdim. Ve huzur tekrar sağlandı. Ve bundan sonra ki 4 sene de yanılmadığımı hergün bir kez daha anladım. Gerçekten Rab’bin kuluydu ve tek amacı Rab’be hizmet etmekti. Beraber Rab’be hizmet ettik.

    Gören mi bilir, duyan mı sözü çok doğru bir sözdür. Tecrübe eden bendim, gören, yaşayan benim ve hiçbir söz beni tekrar şüpheye düşüremezdi. Ve öyle de oldu. Rabbe şükürler olsun. Hristiyan olmak demek imansızların gözünde ya vatan hainisin demeki ya paralı misyonersin, ya da gavursun, ya da akılsızsın demektir. Milliyetçilerin gözünde, bir türkün hristiyan olmasını kabul edilemez. Bu nedenle hristiyanlar her zaman dış güçlerin kullandığı maşadır, vatan hainidir, ve kesinlikle para alıyorlardır, öldürülmeleri ya da fişlenmeleri de bu ülkeye hizmettir, pislikler temizlenmiş olur demektir. Aşırı dinci müslümanlara göre ise gavurlardır, kafirlerdir, şirk koşanlardır, başlarına kötü birşey gelmesi haktır. Ateistlere göre ise akılsızlardır.

    Ama Rab’bin kulları şeytanın tüm engellerine karşın canları pahasına Rab’be hizmet etmeye devam edeceklerdir. Bu gibi iftiralar, oyunlar, karalamalar, haksız yere eziyetler yaşanacak ama vazgeçiremeyecek. Ve Rab’be gelenler gelecek, nefret edenler, nefret etmeye devam edecek. Her zaman Rab’bin kullarıyla, şeytanın kulları mücadele halinde olacak ama zafer son gün gerçekleşecek ve Rab’bin ve kullarının olacak. Amin. Gel Rab İsa. Özlemle gelişini, zaferini görmeyi ve huzur diyarına alınmayı bekliyoruz. Yücelik ve güç sonsuzlara dek senindir Rab’bim ve Tanrım. Adın yücelsin.

    #33468
    Anonim
    Pasif

    Sevgili Tuba,
    verdiğin bilgilere teşekkür ediyorum. Hepsinden çok ama dikkatimi çeken bu şahsın sicil numarası. Bu bir tesadüf mü?

    Eski papaz İlker Çınar’ın sigorta kayıtları ilginç veriler içeriyor. Emekli Sandığı Mersin Bölge Müdürlüğü’nden 16.8.1992 tarihinde 706661XX sicil numarası ile ‘uzman çavuş’ olarak kayıt olan Çınar’ın sigorta primleri düzenli olarak yatırılmış.

    706661XX

2 yazı görüntüleniyor - 1 ile 2 arası (toplam 2)
  • Bu konuyu yanıtlamak için giriş yapmış olmalısınız.