Kadından pastör olur mu?

  • Bu konu 9 izleyen ve 18 yanıt içeriyor.
4 yazı görüntüleniyor - 16 ile 19 arası (toplam 19)
  • Yazar
    Yazılar
  • #34030
    Anonim
    Pasif

    Mutluluk kardeşim esenlik artan ölçüde sizinle olsun. Size tavsiyem son yıllarda kuruluş amaçlarından ve kutsal kitaptan uzaklaşıp tamamen sapkınlığa düşen kiliseleri araştırmanızdır..!
    Benim o örnekleri vermemin nedeni düşmüş kiliselerdeki bazı uygulamalardan örneklerdi.

    Eğer tanrının bedeni ve hizmeti amacı ile kurulmuş bu kiliseler incil’de olmayan bir sürü sapkınlıklara izin veriyorlarsa İncil’e göre düşmüş kiliselerdir.Yine söylüyorum kutsal kitab’ın neresinde bayan pastör ile ilgili ayet var……? Varmış gibi davranıp kilisenin başına kadın getiriliyorsa sizcede düşmüş ve amacından sapmış değiller mi..?

    Mesih erkek elçiler belirlemiş, çağın dinsel önderlerinden çok farklı davranarak kadınların saygınlığını onurlandırmış onlara hizmet etmiş onlarla birlikte yolculuk yapmış tanrı’ya ve kendisine hizmetleri için teşvik etmiştir.Buna rağmen kilisenin kalıcı temeli olarak belirlediği elçiler erkeklerdir.(efesliler.2:20),(vahi.21:14)

    Gelelim sormuş olduğunuz (galatyalılar 3:28-29)’a.
    “Artık ne yahudi, ne grek,ne köle,ne özgür,ne erkek,ne dişi ayrımı var.hepiniz mesih isa’da birsiniz.Eğer mesih’e aitseniz,İbrahimin soyundansınız,vaade göre de mirascısınız.”

    Benim anladığım kadarı ile siz dişi, erkek ve mirascısınız kelimelerinden farklı yorumlar çıkarmışsınız.

    Ayeti açıklayayım siz de öğrenin:Burada bahsedilen yasadır.

    “Yasanın tekrarı.7:6 Siz tanrınız rab için kutsal bir halksınız.Tanrı’nız Rab,öz halkı olmanız için yeryüzündeki bütün halklar arasından sizi seçti.”

    Yahudiler tanrı’nın seçilmiş halkı idi fakat yahudilerin söz dinlemezlik ve asilikleri yüzünden Müjde diger uluslarada (efesliler.3 bl)
    açıklanıp Tanrının mirasciları oldular.
    Bir yahudi diğer uluslardan birinden,özgür bir köleden,bir erkek bir kadından daha üstün yada ayrıcalıklı değildir.Mesih İsa’da oldukları için hepsi aynı düzeydedir.

    Bakın bu ayet sizin anladığınız gibi kadının erkekle kilisede pastörlük eşitliği anlamında değil,Tanrının kurtuluş planındaki eşitliğinden bahseder.

    Siz hala anlamak istemiyorsunuz….!
    Kilisede kadını hangi zihniyet susturmuştur…..?

    Kadın.
    * kilisede çocuklarımıza ögretmenlik yapabilir.
    * kilisede bayan toplantılarında ögretmenlik yapabilir.
    * kilisede ruhsal danışmanlık yapabilir.
    * kilisede muhasebe ve hesap işlerine bakabilir.
    * kilise kamplarında gözetmen-egitmen olabilir.
    * çekirdek toplantılarında sorumlu olabilir.
    * sosyal aktivitelerde (kermes,gezi, eğlence) önderlik yapabilir.
    * iç hizmet dua toplantılarını yönetebilir.

    Ama pastörlük yapamaz……
    Yapmaya kalkarsa:Tanrı’nın yaratılış ile ilgili tasarısına karşı gelmiş olur.
    “Kadın sükunet ve tam bir uysallık içinde ögrensin.Kadının öğretmesine ve erkege egemen olmasına izin vermiyorum,sakin olsun” 1 Timoteos.2:11-12
    ….Size göre….. Demek ki pavlus’ta da kadını kilisede susturan zihniyet vardı Yazık çok yazık….algılayamıyorsunuz.

    Sevgili Kores kardeşime yazdığınız gibi bunun çağla,geleneklerle,o anki topluluklarla hiç bir alakası yok…
    kardeşim yasada en büyük suçlardan olan zina suçunu işleyen kadını yobaz ferisilerin önünde “Günahsız olan ilk taşı atsın” diyen İsa Mesih yahudi geleneklerinden ve yasalarındanmı çekinecekti…?

    Net ve açık olan Tanrı kelamını,
    Gramer oyunları ile,anayasal ve geleneksel hukuk gibi dünyasal terimler ile çarpıtmaya ne sizin nede başkalarının hakkı var
    Sevgili kardeşim mutluluk Rab bir,tanrı bir ve incil birdir.değiştirilemez ve çarptırılamaz. yanlış öğretiler ile başkalarının tökezlemesine neden olmayalım.
    Benliğimizi degil kutsal kitap ayetlerini referans olarak alalım.

    peygamberlik konusuna gelince,
    1 korintlileri 12 bölümü daha dikkatli okursanız anlarsınız peygamberlik Mesih İmanlılarına Ruh aracılığı ile verilmiş armağanlardan biridir.
    Sizce kız kardeşlerimize verilen peygamberlik armağanı onlara pastör olabilme yetkisi de mi veriyor.? sizin bu paraleliği nasıl kurduğunuzu anlayabilmiş degilim..?

    Kraliçelik ve tevrat’tan tabiki haberim var.inanıyorum sizinde haberiniz var fakat sizde yorumlama sıkıntısı var. Bu konuda rahat olun zaman içerisinde kutsal kitap üzerinde yapacağınız detaylı araştırmalar,çalışmalar bu konuda sizi geliştirecektir.

    Siz aynaya bakmayın… sadece kutsal kitaba daha iyi bakın, yanlış yorumlamayın. Bu sizin için yeterlidir.

    Kraliçe Ester: Tanrı Ester’i kullanarak seçilmiş halkını yok olmaktan kurtarmıştır. Ester cesareti ve inancı ile ölümü göze alarak kuzeni mordekay ile beraber halkının katledilmesinin önüne geçmiştir.
    Kutsal kitap’ta bunun gibi onlarca örnek vardır…..
    hala anlayabilmiş değilim Ester örneğini niye verdiniz.
    Dikkat ederseniz kraliçe vaşti dahi eşinin huzuruna çıkmayı red ettiği için bulunduğu mevkiden alındı.Ester kraliçe olduğu halde kralın huzuruna izin olmadan çıkamıyordu.

    Örnek istersen:

    *Rab İsa Mesih çarmıhta iken Yuhanna dışında tüm öğrenciler Kaçtılar.
    İsa’nın çarmıhının yanında annesi Meryem,teyzesi, klopasın karısı meryem, ve mecdelli meryem duruyordu.
    *İsa ölümden dirildiğinde ilk göründügü kişi mecdelli meryem’di

    Olaylar yatıştıktan sonra hiç bir bayan elçileri suçlayıp önderlik iddaasında bulunmadılar.Sukunet ile geri planda itaat ve inanç ile İsa Mesih’e hizmet ettiler.
    Ve önderlik idialarında bulunup ortalığı karıştırmadılar.
    Kadınla erkeğin ilişkisinde baş yetki rolü yanlızca erkege verilmiştir.
    (Yaratılış 2:20-22-23),(1.kor 11:3)

    Kilisenin tek başı krallar kralı yanlızca isa’dır.her erkek önderin örneğide Rab’bimiz İsa Mesih’tir.

    Not: sevgili mutluluk kardeşim benim tarzımı sert bulmuşsunuz.sizi kırdıysam lütfen beni bağışlayın.
    Rab’bin Esenliği seninle olsun. Amin

    #34026
    Anonim
    Pasif

    çağla,geleneklerle,o anki topluluklarla hiç bir alakası yok…

    Hayır var!

    İlk mesajımdaki verdiğim linki iyi inceleyin. Acaba Pavlus kadın için o cümlelerini o anki şartlar için mi kullanmış yoksa her şart için mi kullanmış?

    Pavlus’un o sözlerini o şartlar için telafuz etmesi İncil’in evrenselliğinden hiç bir şey kaybettirmez. Çünkü o şartlar bu gün sağlanmış olsaydı o sözler yine geçerli olacaktır.

    Ayrıca hala bu sorunlar da var. Hala kadın ikinci planda. Ve siz kadına özgürlük verdiğiniz zaman havaya girecek, haddini aşacak, olup olmadık yerlerde konuşacak ve karışıklık çıkartacak yine bir yığın kadın vardır. Yani o sözler hala günümüz için geçerlidir. Ama siz bir genelleme yapıp o ayetlerin kendini bilen kadınlar içinde geçerli olduğunu savunuyorsunuz.

    Bütün ayetlerin mantıklı açıklamaları var. Sadece liderin “tek kadına sahip olmasının” mantıklı bir açıklaması yok.

    İşte bu da o günün topluluğunun şartları baz alınarak söylenmiş olabileceğini savunuyorum.

    Ki böyle örneklerde vardır. Siz olmadığını söylüyorsunuz ama var. Hatta bizzat Mesih İsa’dan size örnek vereyim.

    Ama ilk baş size şunu sormak istiyorum.

    Sizce Hristiyanlar çok eşe sahip olabilir mi?

    “Kesinlikle hayır” dır cevabınız dimi?

    Ama İncil’e baktığınız zaman İsa Mesih benzetmelerinden birisinde çok eşli bir aileyi kullanmıştır.

    Peki bunun bana açıklamasını yapabilir misiniz?

    İsa Mesih insanlara örnek verirken “çok eşli bir aile” temasını kullanarak aslında İncil’in karşı çıkmış olduğu çok eşliliği mi onaylıyordu?

    Kesinlikle onaylamıyordu…

    İşte Pavlus “Yahudiyle, Yahudi olunması” gerektiğini vurgularken bunu söylüyordu.

    Yani siz birisiyle iletişim içindeyken o kişinin o konuyu daha net bir şekilde anlayabilmesi için o kişinin seviyesine inmeniz gerekmektedir.

    Siz karşınızdaki kişinin seviyesine, kültürüne göre hareket etmiyorsanız o kişi sizi dışlayacaktır. Sizi dinlemeyecektir.

    İşte belki de Pavlus önderin tek kadına sahip olması gerekliliğini vurgularken o cümlesini böyle şartlar altında telafuz etmiştir.

    Yani bir toplum kadını dışlamışsa, kadını ikinci plana atmışsa siz o toplumdan bir kadın lider çıkartmak istiyorsanız siz zaten ta en baştan kaybetmiş olursunuz. Bunun riskini alamazsınız ve direk bir erkek lider çıkartırsınız o topluluktan.

    Bana anlayamadığımı, yorum getiremediğimi, eksik zekalı bir insan olduğumu söyleyebilirsiniz. Bu sizin olaya bakış açınızdır, düşüncenizdir. belkide haklısınızdırda…

    Ama lütfen Kutsal Kitap’a bilerek-isteyerek ters davranan bir şeytanmışım gibi beni lanse etmeye kalkarsanız, bunu kendime yapılmış büyük bir hakaret olarak algılarım.

    Bana her türlü eleştiriyi ve hakareti yapabilirsiniz. Ama en hassas olduğum konuda (Kutsal Kitap ile) beni vurmaya kalkmayın.

    Mesajınıza yazılacak çok cevap var ama açıkçası şevkimi kırdınız. Canım yazmak istemiyor.

    #34027
    Anonim
    Pasif

    Sevgili Kardeşler,

    Hepinizin çok değerli yazılarınızı ve Kutsal Kitap yorumlarınızı, büyük bir mutluluk içerisinde okuyorum ve Rab’be şükrediyorum. Bu konuyla ilgili yazanların tümünün çok geniş ve gayet güzel ‘Kutsal Kitap’ bilgisine sahip olduğunu görüyorum. Böyle kardeş ve kızkardeşlerim olduğu için de mutluluk duyuyorum. Sizleri Rab yetiştirdi.

    Düşüncelerde farklılıklar olsa da, yüreklerde olmadığına eminim. Hepiniz Rab’bin kulları olup, tüm yüreğinizle ve en doğru şekilde O’na hizmet için çırpınıyorsunuz ve gayet cesurca, böyle zor bir konuyu ele alıyorsunuz.

    Ben yazılanları yeniden yazmak yerine, sadece bir konuya açıklık getirmeye çalışacağım. Pavlus’un ‘Kadınları hor görmesi’ gibi yanlış bir anlayışa yol açabilen 1.Korintliler 14:34-35’teki sözleri:

    “Kadınlar toplantılarda sessiz kalsın. Konuşmalarına izin yoktur. Kutsal Yasa’nın da belirttiği gibi, uysal olsunlar. Öğrenmek istedikleri birşey varsa, evde kocalarına sorsunlar. Çünkü kadının toplantı sırasında konuşması ayıptır.”

    Bunun hangi anlama geldiğini öğrenebilmek için, o günün şartlarını iyi anlamak lâzım. Şöyle düşünelim: Evinize bir adam geliyor ve “Karınla görüşecem” diyor. O an siz ne düşünürsünüz? “Ne demek karımla görüşeceksin? Ben burda eşek başımıyım? Ne istiyorsan, bana söyliyeceksin” demez miydiniz?

    Bir adamı es geçerek, doğrudan karısıyla veya gelinlik kızıyla temasa geçmeye çalışmak ayıp değil mi? O adama hakaret değil mi? Bu günlerde, böyle bir hareketin ne kadar aşağılayıcı olduğunu (evin erkeği için) takdir etmek biraz zor belki, ama bazı bölgelerde, bu gün bile, bu nezaket kanunu devam etmektedir.

    Meselâ bir kadın, kapıyı komşusuna açıyor diye düşünürken, karşısına yabancı bir erkek çıkarsa, “Bir dakika, kocamı çağırayım” deyip, adamı doğrudan muhatap almaması lâzımdır. Bu kocasına saygıdır. Kadın da kocasını es geçmemeli. Çünkü o evin lideri ve sorumlusu, kocadır.

    Kocası yanında iken, bir kadını azarlamak veya ona hakaret etmek, bir erkek için, yani o koca için, ne kadar aşağılayıcıdır. “Ben kocası olarak yanında dururken, sen nasıl olur da benim karımı muhatap alır ve benim önümde ona hakaret edersin? Bir derdin varsa, bana söyliyeceksin” demez mi? Ya ordaki yabancı adam, ya da karısı, “Sen bu işe karışma” dese, ne olur? O kocanın yerinde kim olmak ister?

    Bu ticarî ilişkilerde de böyledir, askerlikte de. Hiçbir şirket patronu, gidip de başka bir şirket çalışanına buyruk veremez. Bir derdi varsa, o çalışanın patronu ile görüşür. Bir bölük komutanı da, başka bir bölüğe gidip, orda verilen emirleri değiştiremez. Bir derdi varsa, o bölüğün komutanını muhatap almalıdır. Bu durumlarda da, hem şirket patronu ve hem de bölük komutanı, “Biz eşek başımıyız?” diyebilirler ve haklı da olurlar.

    Bölüğün başı, ‘Bölük komutanı’dır. Bölüğe konuşmak isteyen General, bölük komutanına konuşur. Generale konuşmak isteyen bölük veya bölükten bir er, Bölük komutanına konuşur. Yani, bölük komutanına konuşmadan, hiçbir irtibat olmaz. Ne içeriye, ne de dışarıya. Herşey, bölük başından geçmelidir. Sorumlu odur. Bölükbaşının haberi olmadan, kimse bölüğe buyruk veremez, talimat veremez, azarlayamaz, ceza veremez. Erlerden hiçbiri de, bölük başını atlayarak, es geçerek, daha yüksek bir makama ulaşamaz, soru soramaz, bilgi isteyemez ve hatta bilgi bile veremez. Evin erkeği de, işte bu bölük başıdır.

    Pavlus’un yazdıkları, bir evin erkeğine, yani bir kadının kocasına göstermesi gereken saygıyı korumak amaçlı olmakla kalmıyor, ayni zamanda, bir kocanın karısına da saygı gösterilmesi gerektiğini ve onu direkt muhatap almanın saygısızlık olacağını öne çıkarıyor. Kimse Sara’ya saygısızlık edemez, çünkü o, İbrahim’in Sara’sıdır. Sara’ya saygısızlık, İbrahim’e saygısızlıktır. Ama şayet Sara, İbrahime saygısızlık eder, onu es geçerse, ne İbrahim’in ve ne de Sara’nın herhangi bir saygınlığı kalır.

    Umarım azacık olsun katkı koyabilmişimdir.
    Rab hepimizi Bereketlesin.

    #34031
    Anonim
    Pasif

    Ben mutluluk kardeşi anlıyorum ve anlayamadığım şeyler var benim de. En çok da kesinlikle kadından şartlar ne olursa olsun önder olamaz konusunda. Bense bir şartta olabilir kanısındayım. Çünkü Rab kadın ya da erkek olmasına bazı durumlarda bence bakmaz. Önemli olan ihtiyacı yerine gelmesi, O’na hizmet edilmesidir. Diğer türlü ferisilere benzeriz. Rab ferisilere kızmıştı:Matta 23:23, ya da Davutun zor durumda askerleriyle birlikte adak ekmeklerini alma durumunu ve Rab’bin buna kızmayışını hatırlayalım… Ve düşünelim lütfen. Evet Rab tüm havarileri erkek seçti. Evet düzenin böyle olmasından hoşnut olduğu içindi ama bazı özel durumlar olabileceğini gözardı etmeyelim. Rab Mesih hiçbir yerde kadın önder olamaz demiş midir? Pavlus demiştir. Pavlus’un yazdıları yanlış mıdır? Bence değildir. Hangi durumlarda geçerli olacağı belli midir? Bunu o zamanda kime ve hangi duruma karşı söylemiş olduğunu araştırdığımızda anlarız.Evet kadın erkek Rab’bin gözünde eşittir. Görev dağılımında farklılıklar vardır olabilir. Ama bir eşitsizlik var yine de. Eğer derseniz ki erkeklere öğretmenlik yapamaz, öğretemez, ben o zaman eşitlik ilkesine göre haklı olarak neden öğretemez diye sorarım. Rab nerede demiş öyle olamayacağını derim… Yani kadın sadece çocuklara, kadınlara öğretmenlik yapabilir demek ayrımcılıktır, ben bunu başka adlandıramıyorum ve Rab’bin de buna yani erkeğe öğretmenlikte ya da önderlikte bulunamaz “kesinlikle”ibaresi eşiğinde dediğine ve onayladığına inanmıyorum. Ne de kutsal kitapta açıkça hayır denildiğine rastlıyorum. Kadın bir şartta önder olabilir, öğretmenlik konusuna değinmiyorum bile, kadın, çocuk, yada erkek herkese öğretmenlik edebilir. Rab buna bakıp sözüm çiğnendi demez. Çünkü ben öğretemez diyen bir söze rastlamadım. Önderlik yapabilir, eğer önderlik görevini üstlenebilecek bir erkek o toplulukta yoksa olabilir.

    İstanbulda gittiğim kilisenin önderi bir bayandır. Ve bu kilisede erkek olarak önderlik yapacak erkek henüz yoktur. Erkek imanlılar vardır ama ne zamanlarını, ne tüm dikkatlerini bu iş için ayıran bulunmamaktadır. Başka görevler üstlenmişlerdir. Ama önderliğe talip olan da yoktur. Şimdi siz bu bayan kilise önderini siz Rab’bin sözünü çiğniyorsun diye hangi gerekçelerle yargılayabilir. Tam tersine teşekkür edilmelidir. Rab’bin yeni veya büyümeye çalışan kuzularına gözetmenlik ettiği, sahipsiz bırakmayıp ilgilendiği, bilgi yönünden geliştirdiği, dertleriyle ilgilendiği için bence alkışlanmalıdır. Bu kadın boş konuşan bir midir? Bilgisiz midir? Ya da erkeklerden daha mı az bilgilidir? Ya da önderlik edecek bir erkek vardı da buna rağmen liderlik mi taslamıştır? Bu kilisenin önderi olmasa, kilise topluluğu da dağılacaktı. Çünkü aynı zamanda kendi dillerini bilen başka bir kilise bilmiyorlar. Onu bırakın yeni, kendilerine uygun bir kilise bulacakları zaman kadar çok zaman geçecek. Sonuçta dağılan koyunlar olacaklar. Ve Rab bundan da sırf erkek önder olmalı diye sevinç duyacak. Gerçekten Rab böyle mi düşünür?… Böyle diyenlere Ferisilere dediği sözleri (matta 23:23) söylemeyecek mi?.. Bence söyleyecek. Davut Rab’bin tapınak düzenini bozup ekmekleri yediği için onu ve askerlerini cezalandırdı ya da kızdı mı? Hayır, çünkü zor bir durumdu ve müsemmaha gösterdi.Ya şabat günü yasası konusunda ferisilerin onu denemek için sorduğu sorular ve Rab’bin verdiği cevaplar (matta 12.bölümün tamamını okuyunuz!). “Hanginizin bir koyunu olur da Şabat Günü çukura düşerse onu tutup çıkarmaz? Demek ki Şabt Günü iyilik yapmak yasaya uygundur”. Bu sözler üzerinde düşünülmeli. Bence kadının önderlik etme imkanı yalnızca bir şartta (zor, olağan olmayan durumlarda) geçerlidir. Önder olabilecek erkek olmadığı durumlarda, ya da bu görevi üstlenen erkek yoksa olabilir. Çünkü Rab’bin kuzuları tüm görüntüsel yasalardan daha mühimdir. Yeni antlaşma ruhsaldır, eski antlaşma gibi değildir. Rab yüreklere bakar. Kuzularına sahip çıkılmasını, göz kulak olumasını ister. Ve gönüllü erkek yoksa bunu bir kadının üstlenmesinden rahatsız olmaz. Ama bu yalnızca bu şart için geçerlidir. Eğer erkek önder varsa, ve buna rağmen kadın önder atanıyorsa bu uygun değil. O zaman şabat günü iyilik için değil de, kendisi için ticaret yapmaya, şabatı boşverip hiçe sayıp günlük hayatına devam etmeye benzer. Rab o zaman tabii hoşlanmayacaktır, içinde bulunduğun durum ne düşen koyununu kurtarmak, ne de başka hayati bir mesele diyecek ve yargılayacaktır. Erkek varken düzen gereği önder erkek olmalı. Ve eğer kadın önder , bir erkeğin bu iş için yetkin duruma geldiğini görürse görevi ona bırakmalıdır. Rab Esenlik Tanrısı’dır. Benim düşündüklerim ve inandıklarım bunlardır. Özellikle Rab’bin ferisilere verdiği şabat günü ile ilgili cevaplar ve şu yasaya bağlılık konusunda verdiği cevap yol göstericidir. Rab anlayışımızı arttırsın.Esenlikler.

4 yazı görüntüleniyor - 16 ile 19 arası (toplam 19)
  • Bu konuyu yanıtlamak için giriş yapmış olmalısınız.