İzmir’li Polikarp..

  • Bu konu 1 izleyen ve 0 yanıt içeriyor.
1 yazı görüntüleniyor (toplam 1)
  • Yazar
    Yazılar
  • #27704
    Anonim
    Pasif

    İzmirli Polikarpos

    Aziz Polikarpos, Havari Yuhanna’ nın öğrencisi idi. Sonradan Asya’nın en eski Kiliselerinden olan İzmir Kilisesine Episkopos olarak tayin edildi. MS.155 yılında İmparator Antonius Pius’un hükümdarlığı altında işkence gördü. Gördüğü ceza ve işkencelerin görgü tanığı olan Kilisesinin mensupları Frikya Kilisesine bir mektup yazarak onlara bu hadiseyi anlatmışlardır. Aziz Polikarpos’un şehit edilişine ait burada anlatılanlar bu mektuplardan alınmıştır.

    Kardeşlerimiz, size işkence çekenler ve Aziz Polikarpos hakkında yazıyoruz. Polikarpos’un işkence edilmesi ve ölümü ile bütün işkenceler son buldu ve Hıristiyanlar artık takip edilmiyorlar. Son olaylarla Gökteki Rabbimiz, Polikarpos’un acı ve işkence çekmesinin İncil’e uygun olduğunu gösterdi. Gerçektende Polikarpos Mesih İsa gibi ele verilmeyi bekledi. Bize örnek olup sadece kendimizin değil de başkalarının kazançlarınızda düşünmemiz gerektiğini gösterdi. Çünkü gerçek sevap sadece kendi kurtuluşunu arzulamak değil, kardeşlerimizin kurtuluşunu da istemektir.
    Evet, Allah’ın arzusuna göre olan bütün işkence ile ölümler azizlik ve cesaret örneğidir. Çünkü her konuda Allah’ın gücünü görecek kadar dindar olmalıyız. Kim işkence çenklerin cömertliğini, dayanma gücünü ve Rabbe olan sevgisini takdir etmez?
    Kırbaçlananların derileri yarılmış, damarları gözüküyordu, buna rağmen dayanma gücü buluyorlardı. O kadar ki seyirciler onlara acıyor, onlar için üzülüyorlardı. Korkunç acılar çekenler ise harika bir cömertlik örneğiyle ağızlarından hiçbir çığlık veya inleme kaçırmıyorlardı.

    Germanicus

    Şeytan onlara karşı birçok girişimler yapmıştı, ama Allah’a şükürler olsun hiç birini yenememişti.
    Germanicus, herkesten cesurdu ve herkesin ürkekliğini dayanma gücü ile kuvvetlendiriyordu. Hayvanlara karşı savaşmada harika idi. Konsül Vekili direnişini kırmak için gençliğine acıdığını söylüyordu. Ama o tam tersine hayvana şiddet göstererek kendisine çekiyor, haksızlıklar dolu bu hayattan bir an önce ayrılmayı arzuladığını gösteriyordu.
    O zaman bütün millet, dindar ve aziz olan Hıristiyanların cesaretlerine hayran kaldılar. Şöyle bağırmaya başladılar:
    – Dinsizlere ölüm! Polikarpos’u arayalım!

    Quintus Olayı

    Sadece bir kişi zayıflık gösterdi. Adı Quintus idi. Ülkesinden yeni gelmiş bir Frikyalı idi. Hayvanları görünce paniğe kapıldı. O da kendisini serbestçe teslim etmişti ve başkalarını da aynen yapmaya itmişti. Ancak Konsül Vekilinin ısrarları ile imanını inkar edip putlara kurban kesti.

    Askerler Polikarpos’u arıyorlar.
    Polikarpos her şeyi ile mükemmeldi. Olanları duyunca hiç etkilenmedi, hatta aynı şehirde kalmak bile istedi. Ama çoğunluk onu uzaklaşmaya ikna etti. Bunun için şehirden uzakta olmayan küçük bir eve arkadaşları ile birlikte çekildi.
    Adeti olduğu gibi gece ve gündüz bütün insanlar ve dünyadaki bütün kiliseler için dua ediyordu.
    Yakalanmasından üç gün önce dua ederken bir rüya görü. Odasını alevler içinde gördü. Arkadaşlarına dönüp, kehanette bulundu:
    – Canlı olarak yakılacağım!

    Onu yakalamak üzerelerken başka bir yere taşındı. O gider gitmez askerler onu yakalamak için varmıştı. Onu bulamayınca iki genci esir olarak ele geçirdiler. Aralarından biri işkencelere dayanamayıp konuştu.o andan itibaren Polikarpos artık saklanamıyordu, çünkü kendi evinden olan kişiler onu ele vermişlerdi. Herodes isimli yüzbaşı, onu stadyuma getirmek için acele ediyordu: Polikarpos’un kaderi, orada Mesih’in acılarını paylaşmaktı. Onu ele verenler de Yahuda’nın cezasını çekeceklerdi.

    Yakalanması

    Bir Cuma, akşam yemeği saatinde, genç köleyi götürdüler. Piyade ve atlı askerler, her zamanki gibi silahlı olarak, bir haydut’u kovalıyorlarmış gibi yola koyuldular. Vardıklarında karanlık çökmüştü ve Polikarpos’u yukarıdaki katta yatarken buldular.
    Oradan da kaçıp başka bir yere saklanabilirdi. Ama istemedi. Şöyle dedi:
    Tanrı’nın istediği olsun!

    Polikarpos vardıklarını duymuştu. Aşağıya inip onlarla konuşmaya başladı. Yaşı ve sakinliği ile herkesin hayranlığını uyandırdı. O yaşta birini tutuklamak için o kadar çok uğraşıldığına, emek sarf edildiğine şaşıyorlardı.
    Polikarpos hemen onlara diledikleri kadar yiyecek ve içecek ikram etti. Onlardan sadece rahatça dua edebilmesi için bir saat istedi. Kabul ettiler. Ayakta dua etti. Allah’ın lütuf’u ile dolu idi. Böylece iki saat dua etti. Onu duyanlar şaşkınlık içinde idiler. Çoğu böyle hürmete layık bir ihtiyarı yakalamaktan üzgündü.

    Stadyuma doğru yolda.
    Polikarpos onunla beraber yaşamış olan büyükler ve küçükler, meşhur veya halktan olan insanlar ve bütün dünyaya yayılmış Kilise için dua ettikten sonra yola çıkma zamanı geldi. Onu bir merkep üstüne oturttular ve şehre götürdüler. O gün cumartesi günü idi.
    Askerlerin başı ve onun babası Nicetus onu karşılamaya geldiler. Onu arabalarına aldılar ve aralarına oturttular. Onu ikna etmeye çalışıyorlardı:
    – Sezar Tanrıdır deyip ona günlük ikram etmekte ne kötülük var?
    Böyle yaparak hayatını kurtarırdım.
    O ilk önce hiç sesini çıkarmadı. Sonra ısrar ettikleri için şöyle cevap verdi:
    – Hayır, bana tavsiye ettiklerinizi yapmayacağım!
    Onu ikna edemeyeceklerini anladıklarında bu sefer ona küfür etmeye başladılar.
    Onu arabadan şiddetle dışarı attılar. O kadar ki ayağı bile yaralandı. Polikarpos başına hiçbir şey gelmemişçesine arkasına bakmadan stadyuma doğru yürümeye başladı.
    Orada o kadar çok gürültü vardı ki hiç kimse sesini duyurtamıyordu. Sonunda Polikarpos’u içeri aldılar. Onun yakalandığı duyulduktan sonra gürültü sağır edecek kadar çok fazlalaştı.


    Sorgu

    Polikarpos’u Konsül Vekiline götürdüler. Konsül Vekili onun Polikarpos olup olmadığını sordu. O, evet diye cevap verdi.
    Konsül Vekili ona, hayır demesini tavsiye etti.
    – Büyük yaşına saygı duy!
    Dedi ve adeti olduğu gibi buna benzer şeyler ekledi:
    – Sezar’ın adına yemin et! Geriye dön! Dinsizleri yuhla!
    O zaman Polikarpos ciddi bir ifade ile stadyumu dolduran putperestlere baktı, onları eliyle işaret etti, gözlerini gökyüzüne çevirdi ve içini çekerek şöyle dedi:
    – Dinsizlere yuh!
    Konsül Vekili ısrar ediyordu:
    – Yemin et ve seni serbest bırakacağım! Mesih’i inkar et!
    Polikarpos şöyle cevap verdi:
    – seksen altı senedir Mesih’e hizmet ediyorum ve bana hiçbir kötülüğü dokunmadı. Kralıma nasıl küfrederim?
    Konsül Vekili yeniden ısrar etti:
    – Sezar’ın adına yemin et!
    Polikarpos şöyle cevap verdi:
    – Dilediğin gibi yemin edeceğimi zannediyorsan, yanılıyorsun. Ve benim kim olduğumu bilmezlikten geliyorsun. İşte, dinle, ben sana açıkça söylüyorum: Ben Hıristiyanım!
    Konsül Vekili yeniden başladı:
    – Hayvanlarım var. Eğer fikir değiştirmezsen onlara yem olursun.
    Polikarpos cevap verdi:
    – haydi çağır onları! Çünkü bizler iyiden kötüye gitmek için fikir değiştirmeyiz. Ama kötüden iyiye geçmek, işte bu güzeldir!
    Konsül Vekili kızarak:
    – Madem ki hayvanları küçümsüyorsun, fikir değiştirmezsen seni ateşle yakarım.
    Polikarpos cevap verdi:
    – Sen beni bir an yakan sonra sönen ateşle korkutuyorsun. Ama kötüleri bekleyen sonsuz acıları ve yargılamanın ateşini bilmiyor musun? O halde geç kalma istediğine karar ver.

    Bunlar Polikarpos’un verdiği cevaplardan birkaç tanesiydi.

    Polikarpos’un yüzü güzellikten parlıyordu ve kuvvet, mutluluk doluydu. Soruşturma onu ne sıkmış ne de üzmüştü.
    Tersine Konsül Vekili sinirliydi. Sözcüsünü stadyumun ortasına yollayıp üç kere şunu bildirdi:
    – Polikarpos Hıristiyan olduğunu söyledi.

    Ölüme mahkum edilir

    Kahramanca söylediği bu sözlerden sonra putperestler ve İzmir’e yerleşmiş müsaviler kızgınlıkla bağırmaya başladılar:
    – İşte, Asya’nın öğreticisi, Hıristiyanların Babası, tanrılarımızı yıkan o dur! O kadar kişiye tanrılarımıza kurban kesmemeyi ve tapmamayı öğreten o dur! Bir taraftan kuvvetle bağırırlarken öte yandan Asiyark Filippus’tan Polikarpos’un üzerine bir aslan yollamasını istiyorlardı. Filippus bunu yapmaya yetkisi olmadığını söyledi. Çünkü hayvanlarla dövüşler sona ermişti.

    O zaman hep beraber karar verip şöyle bağırdılar:
    – Polikarpos canlı olarak yakılsın!

    Odunlar hazırlanıyor
    O zaman gerektiğinden kısa sürede oldu. Anında millet, tahtalar ve odunlar toplamaya ve üst üste yığmaya başladı. Museviler, adetleri olduğu gibi hevesle çalışıyorlardı. Odunlar hazır olunca Polikarpos soyundu; kemerini çözdü ve ayakkabılarını da çıkarmaya çalıştı. Genelde bunu kendi yapmazdı, çünkü etrafındaki imanlılar bu hizmeti ona yapmaya can atıyorlardı: adeta vücuduna dokunabilmek için yarışıyorlardı. Gerçekten de şehit olmadan önce bile ona büyük saygı duyuyorlardı, çünkü yaşamı ile büyük bir aziz olduğunu göstermişti.
    Onu yakmak için gerekenleri derhal hazırladılar. Onu çivilemek üzerelerken Polikarpos şöyle dedi:

    – Beni böyle bırakın! Bana alevlere dayanma gücü veren, çivisiz de kımıldamadan durmam için bana güç verecektir.
    O zaman onu çivilemediler, sadece bağladılar. Elleri sırtında zincirli, kurban edilmek üzere sürüden alınmış kaliteli, Tanrı için hazırlanmış güzel bir kurbana benziyordu!

    Şükran duası
    Polikarpos gözlerini göğe kaldırarak şöyle dedi:
    “Rabbim, her şeye kadir Tanrım,
    çok sevgili ve Kutsal Oğlum Mesih İsa
    bize senin adını öğretti.
    Meleklerin ve her güzün Tanrı’sı
    Bütün yaratıkların ve
    Senin indinde yaşayan
    Bütün dürüst insanların Babası
    Sana şükrediyorum,
    Çünkü beni bugünü ve bu saati yaşamaya layık gördün:
    Mesih’in kupasına ortak olmaya beni layık gördün;
    Öyle ki ruhum ve vücudum ebedi bir hayata dirilecek
    Ve Kutsal Ruh gibi ebediyen yaşayacaktır.
    Allah’ın bugün beni
    Değerli ve hoş bir sunak olarak yanında kabul et!
    Sen bunu eskiden beri hazırlamıştın.
    Bana bildirmiştin
    Ve de şimdi gerçekleştirdin.
    Ey Gerçeklerin Tanrı’sı!
    Bunun için ve diğer bütün lütuflar için
    Sana şan, şeref ve övgüler olsun.
    Ebedi büyük kahin olan
    Sevgili Oğlun Mesih İsa sayesinde
    Sana şan, şeref ve övgüler olsun!
    Mesih sayesinde, Mesih’le birlikte ve Kutsal Ruh’un
    Sağladığı birlik sayesinde
    Şimdi ve ebediyen sana övgüler olsun!
    AMİN.

    Alevlerin arasında
    Polikarpos “amin” deyip duasını bitirdikten sonra ateşi yaktılar. O zaman parlak bir alev yükseldi.
    Ve gördüklerimizi başkalarına anlatabilmemiz için orada bulunma şansına layık olan bizler harika bir şey gördük: alev rüzgardan şişmiş bir yelkenli gibi yükseldi ve Polikarpos’un vücudunun etrafını sardı. O ortada duruyordu. Yanan bir et gibi değil, pişen bir ekmek gibi idi. Ya da daha doğrusu ateşte parlayan bir gümüş gibi idi. Ve biz günlük kokusuna benzer en güzel kokulara bedel bir koku duyduk. Sonunda putperestler Polikarpos’un vücudunun ateşten etkilenmediğini görünce onu hançerlemek için birini yolladılar.
    Onu hançerlediklerinde o kadar çok kan aktı ki ateş söndü. Kalabalık, imansızlar ile seçilmişler arasındaki büyük farkı görmekten şaşkındılar.
    Ama kötü, kıskanç ve doğru olanların düşmanı, Polikarpos’un şehit olmasındaki büyüklüğü ve çocukluğundan beri kusursuz olan hayatını duydukça ve onun böyle büyük bir zaferler öldüğünü görünce zavallı cesedini almamıza izin vermedi. Hepimiz onun değerli vücuduna sahip olmak istiyorduk. O kötü, Herodes’in babası ve Alces’in kardeşi Nicetus’a bile vücudunu vermemeleri için aracılık yapmasını istedi. Ve şöyle diyordu:
    – Korkmalıyız, belki de haça gerilmişten vazgeçip Polikarpos’a tapmaya başlarlar!.
    Bunu Polikarpos’un vücudunu almak istediğimizde incelemeler yapan Museviler söylediler.
    Onlar, dünyada insanların kurtuluşu için acılar çeken Mesih’ten başkasına tapmayacağımızı bilmiyorlardı.
    Biz Mesih’i ne terk edebiliriz ne de başkasına değiştirebiliriz. Çünkü biz ona Tanrı’nın Ruhsal Oğlu,Tanrı’nın Söz’ü olduğu için tapıyoruz.
    Biz de keşke onların arkadaşları ve öğrencileri olabilsek!
    Yüzbaşı, Museviler tarafından çıkarılan kavgayı görünce cesedi herkesin görebilmesi için sergileri ve sonra adetleri gereğince onu yaktılar. İşte böylece biz de kıymetli taşlardan ve paha biçilmez altından daha değerli olan kemiklerini böylece toplayabildik ve doğru dürüst bir yere koyabildik.
    İşte orada, Allah’ın yardımı ile mümkün olduğu zamanlar sevinçler ve mutlulukla, Polikarpos’un ölüm yıldönümlerinde toplanıyoruz. Ve diğer din şehitlerini de hatırlıyoruz.
    Böylece kendimizi de ileride olabilecek zorluklara hazırlıyoruz.
    Bir örnek ve bir hatıra
    Bu mutlu Polikarpus’un öyküsüdür. Filadelfyadakilerle beraber İzmir’de şehit olan on ikinci kişidir. Fakat Polikarpus diğerlerinden daha çok hatırlanmaktadır, o kadar ki putperestler bile halen ondan bahsetmektedirler.

    Polikarpus sadece iyi bir hoca değil aynı zamanda İncil’e uygun olarak şehit olan örnek bir kişidir. Herkes onun acı çekmesini örnek almak istemektedir. Sabrı ile adaletsiz hakim önünde zafer kazandı ve ölümsüzlük taşına lâyık oldu.

    Polikarpus şimdi Havarilerle ve bütün doğru olanlarla birlikte mutlulukla Evrensel Kilisenin Çobanı, ruhlarımızın rehberi ve Kurtarıcımız Rabbimiz Mesih İsa’yı övmektedir.

    Esenlikle.

1 yazı görüntüleniyor (toplam 1)
  • Bu konuyu yanıtlamak için giriş yapmış olmalısınız.