İncil’in Arasındaki 100 $’ Dolari’ Arıyorum..

  • Bu konu 32 izleyen ve 40 yanıt içeriyor.
11 yazı görüntüleniyor - 31 ile 41 arası (toplam 41)
  • Yazar
    Yazılar
  • #33742
    Anonim
    Pasif

    Para ile değil; Allah’ın lütfu ile Mesih imanlısı olunur! Bunu İNCİL’den bir alıntı ile tekrar paylaşma gereği doğdu! Şöyle yazılıdır İNCİL’de:”İnsan kendine gökten verilmedikçe hiçbir şey alamaz “ (Yuhanna 3:27).

    İsa Mesih’in ardınca yürüyenler, Allah’ın lütfu ile yürüdüklerini bilerek iftiralara ve her türlü zorluğa rağmen Mesih sevincinin hem kanalıdırlar, hem de tanığıdırlar! Çünkü İNCİL’i para ile değil, Allah’tan sevindirici haber ile alıyorlar! Bu alıntı, Allah’tan yaşam alıntısıdır; para alıntısı değildir! İnsanlardan para ve maddi imkânlar alanlar, Mesih İsa’yı henüz tanımayanlardır! Halbuki İNCİL’in Allah’tan nasıl alındığına ilişkin İNCİL’de şu sözleri okuyoruz: ” Çünkü aranızda sizin için ne gibi adamlar olduğumuzu bildiğiniz gibi, incilimiz size yalnız sözle değil, fakat kudretle ve Kutsal Ruh’la ve çok itimatla geldi. Ve siz çok sıkıntı içinde Kutsal Ruh’un sevinciyle sözü kabul etmiş olarak bize ve Rab’be uyanlar oldunuz “(I.Selânik 1:5,6). Sözel incilden bahsedilmiyor burada! Çok sıkıntı içinde bulunanlar, İNCİL’den okumuş ve unutmuş oldukları sözleri Kutsal Ruh’un hatırlarına getirmesiyle içlerinde ruhsal anlayış, hakikati kavrayış ve sevinç de alıyorlar! İşte gerçek İNCİL budur! Okuduğumuz İNCİL’in doğruluğu ve değeri, gözlerimizde böyle büyüyor. İman etmeyenlerin karaladıkları bu İNCİL, bize verilen Kutsal Ruh esinleri ile böyle onaylanıyor! Orijinal İNCİL, işte budur! Allah’ın vahiyleri ile alınan İNCİL’den söz ediliyor okuduğumuz yazılı İNCİL’de! Tam bu noktada düşünürken, okuduğumuz bu İNCİL’i onaylarcasına, İNCİL’de yazılı şu sözler hatırıma geldi: ” Çünkü ey kardeşler, size bildiriyorum ki, benim tarafımdan vazolunan İNCİL insana göre değildir. Çünkü ben onu insandan almadım, ve öğretilmedim; fakat İsa Mesih’in vahyile aldım “(Galatya 1:11,12). Okuduğumuz bu İNCİL’de bizi teşvik eden, ” insan kendine gökten verilmedikçe, hiçbir şey alamaz ” sözü budur! Yani sözleri Kutsal Ruh esinleri ile aldığımız zaman İNCİL’in Allah’tan gelen ve bize verilen sevinçli haber olduğunu kavrarız! İslâm ruhunun reddettiği elimizdeki bu İNCİL’i Allah, içimizde sevinçle onaylıyor! Para ile değil; Allah’ın inayeti ile onaylanan bu İNCİL, bütün dünyada vazedilecektir! İNCİL’den okuduğumuz sözler, yazılı oldukları gibi, ” Allah’ın vahiyleri ile ” içimizde onaylanıyorlar (Rom.3:2).

    O halde onay, bize yukarıdan, yani gökten veriliyor! İNCİL, bu onaylar olacak vaadi ile kaleme alınmış ve günümüze ulaştırılmış! Allah’ın bu işini bozmak isteyen imansızlara hükmetmek, haddimiz değildir. Rab, onlara da merhamet etsin. İçimde bir umut ışığı şöyle diyor: “Öyle ise, iman işitmekten, ve işitmek Mesih’in kelâmı vasıtası ile olur “ (Rom. 10:17).

    Bunun açıklaması şöyledir: Okuduğumuz İNCİL sözlerini Rab’bin ağzından işiteceğiz! İNCİL, bu vaatle yazılmıştır! Sözleri Rab’bin ağzından işitmeyene kadar öksüzlük çekiyoruz! Kurtarıcımız Rab İsa Mesih’in bize vaadı şudur : ” Sizi öksüz bırakmam; size gelirim “ (Yuhanna 14:18).

    Musa’ya ” BEN OLANIM ” diyen Kurtarıcımız Rab İsa Mesih, ” ismimi hatırlattığım her yerde sana geleceğim, ve seni mubarek kılacağım ” diyerek de, söz vermiş! (Çıkış 3:27; 20:24).

    Kutsal Ruh’un esin yolu ile hatırımıza getirdiği her sözle Kurtarıcımız Rab İsa Mesih, bize gelecek ve bizi mubarek kılacaktır! Bunun ne demek olduğunu düşünürken, İNCİL’de yazılı şu söz hatırıma geldi:

    “Allah her birimizi kötülüklerinden döndürmekle mubarek kılsın diye, kendi çocuğu İsa’yı kıyam ettirip önce size gönderdi “ (Res.İşl.3:26).

    İNCİL’de yazılı bu sözü yüreğimde tutuyorum! Çünkü Hristiyanlar arasında benden fazla günahlara düşmüş olan başka biri var mı acaba? Ama her seferinde Kurtarıcım Rab İsa Mesih tarafından bulunup kendi düşüncelerim ardınca yürümekten ve kendi yollarımdan Baba’ya döndürüldüm! Eğer İsa Mesih, ölümden dirilmeseydi, kim beni Baba’ya döndürecekti? Günah yollarımdan ve kötü tutkularımdan İsa Mesih’in beni her vazgeçirişi ve Baba’ya taşıması, O’nun bu tarz bereketlemesi demektir! “Rab, seni bereketlesin ” demekteki duanın derin anlamı budur! Kurtarıcımız Rab İsa Mesih, Hristiyanlara eziyet eden Tarsus’lu Saul’u ” Saul, Saul, niçin bana eza ediyorsun? ” diyerek ziyaret etmiş ve onu kötü yolundan Baba’ya döndürmekle bereketlemiş! Demek oluyor ki, İsa Mesih’in insanları günah tutsaklığından çekip koparması ve Baba’ya döndürmesi olayına ” bereketlenme ” deniyor İNCİL’de!

    Kurtarıcımız Rab İsa Mesih, Tarsuslu Saul (Pavlus)’u bereketledikten sonra şu sözlerle onu Milletlere göndermiş: “Kendilerine seni göndereceğim kavmdan ve Milletlerden kurtaracağım, ta ki, onların gözlerini açıp onları karanlıktan nura ve Şeytan’ın hâkimiyetinden Allah’a döndüresin, ve bana olan iman ile günahların bağışlanmasına ve mukaddesler arasında mirasa nail olsunlar ” (Res.İşl. 26:17,18).

    Eğer Rab’bin Ruhu’ndan aldığımız bir esinle iman etmeyenlere konuştuğumuz zaman, Rab, bizi onların tepkilerinden de kurtaracaktır.
    Para ile değil; fakat Rab’bin Ruhu ile onlara konuştuğumuz zaman, ağzımızdan çıkan sözleri, Rab’bin bildirileri olarak algıladıkları anda sevinçle kabul ettiklerine ve bizim kardeşlerimiz olduklarına sevinçle ve hayretler içinde tanık olacağız! Rab’bin sözleri, iki ağızlı kılıç gibi, her iki tarafa tesir ediyor; önce bizim canımızla ruhumuzu birbirinden ayırarak bedensel sözler söyleyip bedensel hareketler yapmaktan bizi kurtarır ve ağzımızdan çıkan o keskin sözlerle, dinleyenleri etkiler! İşte böylelikle ey kardeşim ve kızkardeşim, İNCİL’den okuyarak söylediğimiz sözler diri sözler olmadıkça, karşılaşacağımız tepkiklere şaşırmayalım! Rab’den alacağımız her söz, diri olduğu için önce bize etki ederek bizi kontrolu altına alır ve ağzımızdan çıkarak karşımızdakini kontrolu altına alır! Kendiliğimizden sözler söylemenin verdiği zararları kim onarabilir? ” Zira kendi sözlerinle suçsuz, ve kendi sözlerinle suçlu çıkarılırsın ” diye yazılıdır!(Matta 12:37). Rab, bizi kendi sözlerimizden kurtarsın ve korusun. Amin.

    Kurtarıcımız Rab İsa Mesih’in şu sözü ne kadar önem kazanmış meğer! Söz, İNCİL’de şöyle yazılı: ” Kendiliğinden söyleyen kendi izzetini arar; fakat kendini gönderenin izzetini arayan, doğrudur, ve onda haksızlık yoktur ” (Yuhanna 7:18).

    Beden arzularıma sık sık kapılmalarımın sebebini bu âyetle düşünürken farkedip ayıktım! Çünkü İNCİL’den alıntılarla kendim konuşuyor gibi hareket ettim ve zarar verici arzulara kapıldım! Kendi sözlerimi söylerken farkına varmadan kendimi yüceltmişim! Bu nedenle bende Rab İsa Mesih değil; fakat hep haksızlıklar görünmüş! İşte bu düşüşlerimden sonra Kurtarıcım Rab İsa Mesih’in İNCİL’de yazılı şu sözünü bana söylenmiş söz olarak algıladım :

    “Fakat kalk ve ayakta dur; çünkü hem gördüğün şeylerde, hem sana görüneceğim şeylerde seni hizmetçi ve şahit tayin etmek için sana göründüm ” (Res.İşl. 26:16).

    Bu sözün yüceliğini farketmiş bir kardeşiniz olarak bu sitede birkaç defa sizlerle paylaşmıştım. Düşüşlerimde sebep ararken bu âyet bana hep konuştu! Size ders vermek için değil; fakat akılsızlığımda Kurtarıcım Rab İsa Mesih’in ” bana görünen şeyler ” oluşu ile beni nasıl kurtardığını ve bu ışığı ile aydınlattığını sizlerle paylaşmıştım. İNCİL’de yazılı Rab’bimiz İsa Mesih’in bu sözü, ne derin bir şeymiş meğer! İsa Mesih’in bende görünen şeyler olması, haksızlıkların bende görünmelerinin önünü alıyor! Bu bereketlemesi, O’nun bize lütuf yolu olduğunu düşündürüyor! Gerçekten İsa Mesih, ” BEN OLANIM ” dediği gibidir ve Allah’ımızdır!

    Bugün İNCİL okuyanlar, İsa Mesih’in “Hakikat ” olduğuna tanık olacaklardır. Para ile değil; hakikat Ruhu ile İsa Mesih’in tanıklarıyız! Akıllarını para düşünceleri ile meşgul edenler, kurtuluş yoluna giremiyorlar! Sevinç, Allah’tan para ile satın alınmaz! Para alanlar varsa, onları eleştirmek ve yargılamak da, işe yaramaz! Sonunda bütün insanlar, onu kabul edenler ve etmeyenler için İNCİL’de yazılı sözü şöyledir : ” Yaşamım hakkı için, her diz önümde çökecek ve her dil Allah’a ikrar edecektir “ (Yeşaya 45:23; Rom. 14:11).

    Kurtarıcımız Rab İsa Mesih, sonsuzluklar boyunca var olan Mukaddes ve Kusursuz Yaşam’dır! İsa’nın bedeninin dünlerinde o Mukaddes ve Kusursuz Yaşam görünmüştür! Şimdi de, bedeni olan Kilisesinde görünecektir! “Hem gördüğün şeyler, hem sana görüneceğim şeyler demesi, boşuna değildir! (Res.İşl. 26:16).

    Bizde haksızlıklar görünmesin diye, Kurtarıcımız Rab İsa Mesih’in bizde görünen şeyler olmasını bekleyelim!

    Rab, sizi bereketlesin.

    #33744
    Anonim
    Pasif

    Efendim;

    Lise yıllarında Psikoloji kitabında okuduğum bir bölümü hep hatırlarım. Esâsında lise bitirmiş herkesin mâlûmudur. Bu hatırladığım Pavlov’un meşhur ‘Şartlı refleks’ deneyidir.

    Bilindiği üzere Pavlov acıkan köpeğine et vermeden evvel zil çalar; sonra hayvanı doyurur. Bir müddet böyle devam ettikten zonra, zil’i yine çalar ama et vermez. Hayvan alıştığı üzere et geleceğini umud eder ve ağzı salyalanır.

    Bunu neden anlattım ?

    Açılmış olan başlıkla ilgisi nedir ?

    Doğrudan bir ilgisi yok. Lâkin aşağıda alıntıladığım bölümleri okuyanların benim alel acele bir savunma mekanizması geliştirip, ‘Kazan kazana dibin kara’ mantalitesinde cevap yetiştirmeye çalıştığımı düşünmesinler. ‘Ekmek arası köfte’ mantığında, ‘İncil arası 100 dolar’ iddiası, her şeyden evvel İncil’e ve İncil’e iman etmiş insanlara saygısızlıktır. Bu iddiayı bir yöntem olarak belirleyip uyguluyanlar olmuşsa, bunların davranışları daha büyük bir saygısızlıktır.

    Maide suresinin 113. ayetinde bulunan satırlar iman noktasındaki samimiyetsizliğin vahâmeti açısından korkunç derece de dikkat çekicidir. Bu hususa başka bir başlıkta da yer vermiştim.

    (Havâriler)“Ondan yemek istiyoruz, kalplerimiz tatmin olsun, senin de gerçekten bize doğru söylediğini bilelim ve buna şahidlerden olalım” demişlerdi. Maide/113

    Bir defa Havari olan kimselerin İman etmek için böyle bir istekte bulunmaları söz konusu olmadığı gibi, her akıl sahibi de düşünür ve anlar ki, iman için midesini adres gösterenleri ciddiye almak mümkün değildir.

    Kur’an da belirtilen ‘Havâri’ tanımına sadece Yahuda İşkaryot uymaktadır. Kaldı ki, mantık olarak her Havâri bu kabil samimiyetsiz ve ukâla bir tavrı sergilemişse, demek ki Yahuda İşkaryot’un elini diğerlerinden daha çabuk tuttuğunu kabul etmek lâzım gelir ki; Havârilere hakaret olacak böyle bir yaklaşımı kabul etmek ne Hrsitiyanlar, ne de Müslümanlar açısından mümkündür.

    Bunu alıntılama sebebim Kur’anda, kimi müslümanların iddiası olan ‘İncil arası 100 dolar’ mantığına yer verildiği hatta, bu yöntemin bir usûl olarak meşrûlaştırldığı gerçeğidir.

    Sadakalar ancak şunlar içindir: Fakirler, yoksullar, o işte çalışan görevliler, müellefe-i kulûb (kalbleri İslâm’a ısındırılacaklar), köleler, borçlular, Allah yolundakiler, yolda kalmışlar. Allah tarafından böyle farz kılındı. Allah her şeyi bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir. Tevbe/60

    Müellefe-i kulub: Yani kalbleri İslâm dinine ısındırılacak olanlar. Çeşitli rivayetlerden çıkan sonuca göre, bunlar başlıca üç kısım idiler. Bir kısmı bazı azılı kâfirler idi ki Resulullah, bunların şerlerini defetmek ve müslümanlara eziyetlerini önlemek, diğer kâfirlerle müşriklere ve zekât vermek istemeyenlere karşı çıkmalarını sağlamak ve İslâm tarafını tutmaları için böyle ihsan ve yardımlarla kendilerini İslâm’a meyilli kişiler yapardı. Diğer bir kısmı ise kabile reisi ve ileri gelen kimseler durumunda idi ki Hz. Peygamber, bunlara bol bol ikram ve ihsanda bulunur, kendi kabilelerinden İslâm’a girenlere eza ve cefa etmelerini önlemeye çalışırdı. Kendilerinin ve emrindekilerin İslâm’a girmeleri ve İslâm’da sebat etmeleri gibi bir takım İslâmî amaçlar ve maslahatlar gözetilirdi. Üçüncü bir kısım da İslâm’a yeni girmiş, niyetleri ve iradeleri henüz iyice pekişmemiş olan zayıf karakterli kişiler idi ki, fakir ve muhtaç olmasalar da kalbleri iyice İslâm’a ısınsın, imanları pekişsin ve İslâm’ı iyice benimsesinler diye özellikle fazla fazla ikram ve ihsan görüyorlardı. Ki Uyeyne b. Hısn, Akra’ b. Hâbis ve Abbas b. Mirdas bunlar arasındaydı.

    Kaynak: Elmalılı Hamdi YAZIR tefsiri

    Hevâzinlerin Başkanı ve Başkumandanı Malik b. Avf’ın Müslüman Oluşu

    Peygamberimiz Aleyhisselam; Hevâzin esirleri ve mallan bölüşülürken, Hevâzinlerin başkanı ve başkumandanı Malik b. Avf’ın ev halkı ile mallarını bölüştürme dışında tutmuş, ev halkının da Mekke’de onların halaları olan Ümmü Abdullah binti Ebu Ümeyye’nin yanında bir müddet tutuklu bulundurul*malarını emretmişti.

    Peygamberimiz Aleyhisselam, Hevâzin temsilcilerine:

    “Malik b. Avf ne yapıyor?” diye sormuştu.

    Temsilciler:

    “O, kaçıp Taif kalesine girdi. Şimdi Sakîflerin yanında bulunuyor!” dediler.

    Peygamberimiz Aleyhisselam:

    “Malik’e haber veriniz ki; eğer Müslüman olur, yanıma gelirse, kendisine ev halkını ve malını geri verir, ayrıca da yüz deve ihsan ederim” buyurdu.

    Malik b. Avf, Peygamberimiz Aleyhisselamın yaptığı vaadleri ve kavmi hakkında yapılanları, ken*disinin ev halkı ile mallarının tutulduğunu ve korunduğunu haber alınca,Peygamberimiz Aleyhisselamın söylediklerini Taifliler, Sakîfler öğrenirler de kendisini tutuklar!ar diye korktu.

    Adamlarına, devesini hazırlamalarını emretti. Dahnâ’da devesini hazırladılar.

    Atını getirmelerini emretti, geceleyin atı Taife getirildi.

    Gece Taif kalesinden çıktı. Atına binip, devesinin bulundurulmasını emrettiği yere kadar, atını koş*turdu.Dahnâ’da devesine bindi. Peygamberimiz Aleyhisselamın yanına geldi. Müslüman oldu. İslâm ibadetleriyle Müslümanlığını güzeli eştirdi.

    Yüce Allah ondan razı olsun!

    Peygamberimiz Aleyhisselam, ona ev halkı ile mallarını geri verdi. Ayrıca da, yüz deve ihsan etti. Kendisini, kavminden Müslüman olan kabilelere;Sümale, Selime ve Fehm kabilelerine vali ve kumandan tayin etti.

    KAYNAK: İslâm Tarihi/M. Asım KÖKSAL

    #34055
    Anonim
    Pasif

    Söze başlamadan önce herkese merhabalar, yeni üyeyim… Şu İncil içersine yerleştirilen yüz dolar bahsine çarptı gözüm. Mevzu sürüyle başka şeyler de getirdi aklıma. Misyonerlik, misyonerliğin Türk halkında çağrıştırdığı anlamlar falan. Ama şu ‘yüz dolar’dan başlayalım. Bir kere birinin öyle yüz dolarla din değiştirecek kişilerin bulunduğuna inanması düşüncesinin önyargılılığına ve, dolayısıyla, sığlığına işarettir. Yüz dolarla (veya milyon dolarla da olsa) din değiştirenin din değişikliği sahtedir elbet. Öyle bir insana zaten güvenilemez. Ve öyle bir insanı din değiştirmeye iteleyip sonuç olarak iyi bir şeyler çıkacağını sanmak aptallıktır. Aklı başında hiç bir misyoner etrafında bu tip insanlardan oluşmuş bir cemaat istemez. Şimdi bir deprem gibi doğal bir affet esnasında Hristiyanlar yardımda bulunmak için yüzer dolar dağıtmışlarsa bunu yardım ettiklerini din değiştirmeye sürüklemeye çalıştıklarından yapmamışlardır elbette. Bu durumda elde olan herşeyle yardım etmek her Hristiyan’ın insani ve kutsal görevidir. Her kime karşı olursa olsun, din, milliyet veya ırk farkı gözetmeksizin. İncil’in dağıtılması da normaldir, öyle bir durumda. Hristiyan olana göre hayatın anlamı ve maksadı ve her tür maddi manevi sorundan kurtuluş eğer bu kitaptaki öğretide yatıyorsa niye dağıtmasın ki. Özellikle de teselliye ihtiyacın olduğu öyle güç bir koşulda. Yeter ki bütün bu dağıtma durumunda dayatma veya şiddet olmasın. Misyonerlik de zaten has anlamında budur, baskısız zorlamasız yarar vereceğini düşündüğünü söylemektir. Ve her Hristiyan’ın en doğal vazifesidir. Karşı’dakine varlıksal çıkmazdan çıkmasına yardımcı olabilecek bir şey varsa niye vermesin ki? Vermemesi cimrilik ve günah teşkil etmiş olur. ‘İncil’ (Yunanca ‘Evangelion’un Arapça’daki değişime uğramış bir tellafuzu) kelimesinin anlamı ‘müjde’ değil mi ki zaten. İnsan herkese müjde teşkil edecek bir şeyi herkese söylemeyi istemez mi. Tarih boyunca Hristiyan misyoner ermişler hayatlarını tüm öldürülme, işkenceye maruz, açlıkta, güçlükte kalma ihtimallerine karşı bu yola adamışlardır. Hristiyanlık bu fedakarlıklar sonucu yayıyılmıştır Dünya’nın dört bir yanına.

    Şu son günler, duymuşsunuzdur belki, Rusya’da bir çok Müslüman’ı Hristiyanlığa getirmiş bir Rus Ortodoks papaz katledildi. Adam misyonerlik yapmamanın Tanrı’ya karşı işlenmiş bir günah olduğunu söylermiş. Öyledir de. Gerçeğin, insanın Yaradan’ı ile olan ilişkisinde tıkanıklığı giderebilecek herhangi bir şeyin saklı tutulması, söylenmemesi günah değil de nedir ki… Hristiyanlık’ta Misyonerlik de bu demek zaten. Karşında susamış biri duruyorsa ve sende su varsa, çıkarır verirsin. İstemiyorsa almasın, kendi bileceği iş ama sana suyu sunmak düşer. Misyonerlik eğer şiddet kullanımı ile, sahtekarlık ile, psikolojik şantaj ile, beyin yıkama metodları ile bir nev’i ordu gözü ile algılanan bir cemaate dünyevi güç kazanma amacıyla nefer kazandırma eylemi olarak görülüyorsa öyle bir şey zaten misyonerlik değildir. Öyle bir şey şeytani bir şeydir, her ne kadar nihai niyetinin iyi olduğunu ilan ederse etsin.

    Misyonerlik kelimesinin etimolojik anlamına gelince, ‘misyo-ner-lik’ Latince’deki ‘missionem = gönderilme, görev’ den türer ‘misyoner’ görevli olan anlamındadır. Misyoner Yunanca’daki ‘apostolos’un latince çevirisinden aslında. Yunanca’da ise ‘apostolos= gönderilen, görev üstlenmiş olan’ anlamındadır ve, müteakiben, havari anlamını da taşır. Misyonerlik Hristiyan tanımında havariliktir ve, dolayısıyla, bir Hristiyan için en doğal şeydir. Havarilik merhametlilikle özdeştir çünkü. İnsanoğlu’nu kendisine bulaşmış olan bir hastalıktan, günahtan yani, kurtaracak şifayı insanlara ulaştırma görevi oluşturduğundan.

    Şuracıkta yanlış anlaşılmalara sürüklenmeyi önleyecek bir de not düşelim: Hristiyanlık’taki bir çok terimin asıllarınınYunanca olması Yunan halkı ve Yunan dilinin Tanrı katında imtiyazlı bir mevkide olduğundan değildir, kesinlikle. Yunan dilinin ilk Hristiyanlarca en yaygın olarak kullanılan iletişim dili olarak benimsenmiş olması Yunanca’nın Yeni Ahit’in belirişinin tarih döneminde İngilizce’nin bugünkü beynelmilel konumu türünden bir konumda bulunmuş olmasından sadece. Hristiyanlık’ta ‘kutsal dil’ anlayışı yoktur. Her dilde ifadelenmiş dua eşit geçerliliktedir yeter ki kalpten olsun (kalpten olan Ruh’ul Kudüs ilhamlıdır zaten). Bir Türk, bir Eskimo, bir Polonyalı bir Aborijin veya her kim olursa olsun dil ve milli özerkliklerinden en ufak bir kayba uğramadan Hristiyan olabilir ve inançlarını kendi milli biriciklikleri ortamında yaşayabilir ve ifade edebilir, rahatlıkla.

    #34135
    Anonim
    Pasif

    Kim yayıyor ki bu 100 dolar ve benzeri söylentileri, ben de duydum bunu…

    #34216
    Anonim
    Pasif

    Emrah Merhaba
    İyi de Emrah İstanbul ve ülkemiz yüzyıllardır ortadoks Hristiyanlarının başkenti yani ruhani merkezi.
    Vatikan dan ayrılan Hristiyanlar bin küsür yıl önce İstanbul’da yaşadıkları için yurtları’da istanbul olduğu için doğu Roma konsülünü de orada kurdular.

    Türkler bu topraklara gelmeden önce buralarda Hristiyanlar yaşıyordu. Hatta bu günkü incil üçyüzlü yillarda iznik konsulünde kabul edildi.

    Yani sen geldin diye ortadoksların ve patrikhanenin istanbul’dan kalkması gerekmiyor,onlar zaten oradaydılar ve oralılar.

    Sevgili Emrah;
    Peki Fettulah Gülen ve İslam kaç yüz yıldır New York’lu……………….?

    #35599
    Anonim
    Pasif

    Arkadaşlar 40 kişi yazıyor çiziyor, 100$ dan bahsedip duruyor. Bunları bırakın lütfen ve insanın bu dünyaya geliş gayesini, bu kainat ile onun yaratıcısını düşünelim. O bizden ne istiyor? marziyatı nedir? Bizi nereye sevk ediyor? Rab İsa kimdir ve Ona nasıl yaklaşırız? Bu meseleleri konuşalım ve anlamaya çalışalım. Birinin hatası umuma yükletilmez.

    #35910
    Anonim
    Pasif

    @Kores 11156 wrote:

    Sevgili Didems
    Yazilarini büyük bir begeniyle takip etmekteyim.
    Rab’de bilgiyle dolu olan ve bu bilgisi günden güne gelisen bir kardesimsiniz.Rab seni bolca bereketlesin.
    Not: Son cümlen cok hosuma gitti 659.gif

    ben bir müslüman olarak incili okumak iyice anlamak ve ikna olursam bu yola baş koymak istiyorum. RAB yoluna kurban olunacaksa boynum kıldan ince aksiyse taştan sert olsun tüm inananlara saygılarımla

    #36097
    Anonim
    Pasif

    @Nadin 16666 wrote:

    Kim yayıyor ki bu 100 dolar ve benzeri söylentileri, ben de duydum bunu…

    hala mı Dolar…?
    Dolmaz.. dolmaz…Euro lazım euro. hem daha değerli hemde daha çok geçerliliği var :))

    Sevgili Kardeşim bu söylenti çıkması kadar tuhaf bir şey yok, Kiliseler inanlılarının her pazar verdikleri ondalıklarla Kiliselerini ayakta tutup, inanlaıların gelişimi adına kitaplar yayınlar basmaktadırlar. Hem sonra 100 değil 2000-3000 alsan yada verseler sana ben sana asla güvenmem ki, bu gün 100 dolara dinini satan yarın 200 dolara kilisesini satar…

    Bunlara itibar etmeyiniz. Bunları kim ya da kimler çıkarıyor söyliyeyim sana kardeşim..

    İnançlarının her gün körelmesinden, taraf kaybetmesinden, tarafı olupta dinini ve inançlarını sadece lafta yaşayanlar, Sanal ortamda eli bıçaklı cinler, her depremi, tsunami gibi doğasal afetlerde esrarengiz yaratıklar çıktı diyerek, yılan kafalı bebek insan kafalı hayvanlar çıktı diyerek Olmayan mucizeleri altında bastırılmamış duyguları ile eziklik yaşayaıp Allahları olduğunu söyledikleri hayali varlık adına mucizeler uyduranlar….!!!!!!!

    Rab Tek Rab Kutsal İlk ve Son Başlangıçta Verdiği Sözü İle Tastıktir.
    Onun Adı da İsa Mesih olup
    Devrinde Sezar’ın parası vardı.
    Dolar henüz icat edilmemişti ::)))

    Tanrı’nın hakkını para ile ödeyemez
    senet yapamaz
    tahvil ya da repoda kullanamazsın
    Onun Hakkı
    100 doları kazanmaktan daha kolay
    ama bir o kadar da zordur…
    Sevgiyle..

    #36355
    Anonim
    Pasif

    325 yılındaki İznik konsülüne dek İsa’yı tanrının oğlu kabul etmeyen mezhep ve inciller de vardı ve hala günümüzde hala günümüzde de bulunmaktadır ( Başta Üniteryen Kilisesi , Amerika’daki “üçleme karşıtları” adlı birlik ayrıca bunlar arasında “The Worldwide Church Of God” özellikle dikkat çekicidir. Bu kilisenin kurucusu Herbert W. Armstrong, üçleme inancının putperest kültürlerin etkisiyle ortaya çıkan bir batıl inanç olduğunu savunmaktadır! Kuzey Amerika’da 19. yüzyılda doğan ve Hz. İsa’nın dönüşünün çok yakın oluşuna dikkat çeken “Seventh Day Adventist” hareketide üçlemeyi reddeder! Gelelim Kitabı Mukaddes’ten örneklere. Bizzat İncil’de İsa’nın tanrıya dua örnekleri bulunmaktadır:

    “Biraz ileriye giderek yüzüstü yere kapandı, duaya koyuldu…” (Matta, 26/39) ,

    “Halka çimenlerin üzerine oturmalarını buyurduktan sonra, beş ekmekle iki balığı aldı, gözlerini göğe dikerek şükran duasını yaptı…” (Matta, 14/19) ,

    “Halkı salıverdikten sonra dua etmek için tek başına dağa çıktı. Akşam olurken orada yalnızdı.” (Matta, 14/23) ,

    “Sabah çok erkenden, ortalık henüz ağarmadan İsa kalktı, evden çıkıp ıssız bir yere gitti, orada dua etmeye başladı.” (Markos, 1/35) ,

    “Onları uğurladıktan sonra, dua etmek için dağa çıktı.” (Markos, 6/46) ,

    “İsa öğrencilerine, “Ben dua ederken siz burada oturun” dedi.” (Markos, 14/32) ,

    “O günlerde İsa, dua etmek için dağa çıktı ve bütün geceyi Allah’a dua ederek geçirdi.” (Luka, 6/12)

    , “İsa bir yerde dua ediyordu. Duasını bitirince öğrencilerinden biri ona, “Öğretmen” dedi, “Yahya’nın kendi öğrencilerine öğrettiği gibi sen de bize dua etmesini öğret.”” (Luka, 11/1) ,

    “ Ben, imanını yitirmeyesin diye senin için dua ettim. Geri döndüğün zaman kardeşlerini güçlendir.”” (Luka, 22/32)

    Kısacası ben hiç bişey anlamadım.. Kutsal üçleme tek tanrı isa ya ait degil mi.. peki neden İsa Mesih dua ediyor.. Kendi kendine mi dua ediyo anlamadım.. yardımcı olrsasnız çok sevinirim..

    #36545
    Anonim
    Pasif

    Hic senin dedigin gibi degil, Aziz olmayan Paulus. Incil 27 kitapciktan olusur. Isa Mesihin direk 12 ögrencisinden ve olaylara yakindan taniklik etmis kisiler tarafindan yazilmistir. Ilk yy da tamamlanmistir. Baska inciller diyorsun. Baska hicbir incil yoktur, incilin 27 yazilimi gibi bir kompozisyona sahip. Peki ne vardir? 2yy dan sonra felsefi görüsle kaleme alinmis, incilin ilk dört sahitligini taklitler vardir. O yy larda bu eserlerin elestirisi hristiyanlarca yapilmistir. Hristiyanlar ilk yy da yazilmis olan kitap metinlerini ibadethanelerde kullanmislardir. Iznik konseyinde, ilahiyat konulari tartisilmistir. 6. yy da senin inandigin kimsenin, Hristiyanlar ellerindeki kitapla hükmetsinler ayeti, seni yalanliyor. 6 yy da tüm dünyaya yayilmis kutsal metinlerini yok etmeye kimsenin gücü yetmez. Kutsal Kitabimiz güvenilirdir. Seytanin tüm oyunlarina karsi, meydanda, kanitlariyla ben varim demektedir ve diyecektir de. Hamdolsun.

    #36795
    klaus
    Anahtar yönetici

    Araf adlı üyeniz hayli aklı selimce, bilgece cevap vermiş ki söylenecek bişi bırakmamış ki herkes aynı şeyi söylemiş. Aslında konu ile ilgili ne olursa olsun bir özeleştiriye de ihtiyaç var. Memlekette Mesih inancı ile ilgili sıkıntıları değerlendirmek gerektiğinde sadece bu inanca mahsus olanların diğer inanca mahsus olanlar tarafından itham edildikleri şeyleri göz önünde bulundurmanın yanında sürecin de okunması iyi olur. birdönem hemen her medya kuruluşu “takkenin üstüne bir de haç mı geliyor” söylemleri ile hemen her akşam şimdi yerini reyting rekorları alan evlenme programları gibi diyanetten birilerini, bazı gazetelerden birilerini ortaya ekrana çıkartır veryansın ederlerdi. “bu millet neden İslam’dan dönüyor?” sorusuna bir cevap vermeye çalışmaktansa “vay para ile kandırıyorlar” vay “güzel kızlarla kandırıyorlar” “geçnlerimize sahip çıkalım” diye veryansın ederlerdi. işin başka boyutları da vardı tabi. Ama ne olursa olsun öz eleştiriye de ihtiyaç var. Malumunuz ki o dönemlerde din değiştiren (çok saçma bir tabir) kişilere baktığınızda büyük çoğunlukla gariban, meslek sahibi olamayan, bir takım sorunları olan ya da acizlikleri olan kimseleri görmekte idik. Bir öğretmen, bir doktor, bir polis, çıkmıyordu birileri toplumda itibar görebilecek ve “kardeşim birincisi size ne! Ben istediğime inanma özgürlüğündeyim, 2.si İsa Mesih’e iman ettim çünkü sebebi şudur (İslam da şöyle böyle)” diyen. Şu bir gerçek ki İsa Mesih’e ilk iman edenler de toplumun en alt tabakası idi hatta oyleki zevki sefa halinde olan din önderleri oyle elit olmuşlardı ki onlar Mesih İsa’yı tanıyabilmek için eleverenin öpücüğüne muhtaç kalmışlardı. Belki dönem kıyaslamak mantıksız gelebilir ama memlekette Mesih İsa’nın mesajının ilk kez ulaştığı insanların da Mesih İsa’nın öğretilerine başladığı ilk insanlarla benzerlik göstermesi yadırganacak bir durum değil tam aksine övünülecek bir haldir. Ve yine o dur ki eğer bugün Türk Hıristiyanlar gerçekten salih imanla yaşarlarsa sadece büyük şehirlerde olan vurdumduymamazlıktan kaynaklanan inandığın gibirahatça yaşayabilmek haricinde, anadolunun heryerinde Rabb’in adını ikrar edeceklerdir dille, duruşlarıyla, görünüşleriyle ve öyle ki bu günler yani Rabbin günleri gerçekten de çok yakın.
    esenlikler
    redchurch ruins

11 yazı görüntüleniyor - 31 ile 41 arası (toplam 41)
  • Bu konuyu yanıtlamak için giriş yapmış olmalısınız.