Umut Kayboldu, Umut Bulundu!

  • Bu konu 2 izleyen ve 1 yanıt içeriyor.
2 yazı görüntüleniyor - 1 ile 2 arası (toplam 2)
  • Yazar
    Yazılar
  • #26626
    Armagan
    Anahtar yönetici

    Umut Kayboldu, Umut Bulundu!

    Bu dünyada yaşarken umudumuzu Tanrı’ya bağlamak mümkün müdür?

    Belki de en çok konuşulan kelimeydi umut. Gazete başlıklarında, kafelerdeki sohbetlerde bile egemendi her cümleye. En ihtiyacımız olan şeydi. Etrafımızda gelişen olaylar bizleri kuşatma altına almıştı. Ne dünü ne de geleceği görmek mümkündü. Umut sandığımız herşey bizleri yolda bırakıyordu. Ekonomik sistemler bir gecede çökebiliyordu. Güvendiğimiz insanlar bizleri bir anda yolda bırakabiliyordu. Üniversite mezunu olmak veya yabancı bir dil bilebilmek yetmiyordu artık. İşsizlik vardı. İçlerimizde kaybolan şeyler vardı. Her gün ama her gün hayal kırıklıklarıyla ve olamadıklarımızla yüzleşmek zorundaydık. Yaşamlarımız elimizden gelip geçiyordu. Ne anı tutabiliyorduk ne de bir sonrakini… Her gece yorgunlukla evlerimize dönüp, kronik yalnızlığımızla ve tüm gün bizleri takip eden, arkamızdan alaycı laflar atan, taşlayan kaybolmuşluğumuz geceleyin daha güç kazanıyordu bize karşı. Her an en derinlerden bir şeyler bizi öldürüyordu. Sessizce ağlamayı öğreniyorduk… Sessizce kabul etmeyi… Gençlik yıllarımızın hazır cevaplılığı ve her şeyi yapabileceğine olan inancı, yerini derin bir korkuya bırakıyordu. Zorlaşıyordu her şey etrafta. İlişkiler, iş bulmak, sevmek, sevilmek. İçtiğimiz her sigara arkamızdan Çin’de yakılan dua tütsüleriydi ve ilahi bir duman çıkartıyorlardı. S.O.S. sinyallari gönderiyorduk, dualar ediyorduk o dumanlarda. Ağıtlar yakıyorduk, umut şarkıları yayınlıyorduk. Ama duyan olmuyordu. Kayboluyorduk kalbimizin en derinlerinde. İçimizde çocuk bulamıyorduk, ya da bir güç, ya da bir cevher, ya da bir huzur. Soğuk bir morg gibiydi hayellerimizin gömülmeyi beklediği yer. Her gün yenilerini getiriyorduk ölenlerin. Çıplak soğuk bedenlerinde katil mesajlar bırakmıştı ‘Kaç buralardan vakit çok geç olmadan!’. Yatağımızda bir embiriyo gibi kıvrılıp yatıyorduk. Kendi tenimizin ısısını gerçek bir kucaklama sanmak istiyorduk. Daha kararmadan hava yatmak istiyorduk bir an önce. Karanlıkta yapılacak en iyi şey gözlerini kapatmaktı… aydınlığa kadar, sabah aydınlığa dirilme ümidiyle. Ama fikri bile korkutucuydu. Kim isterdi yeniden aynı kısır döngüye, aynı ölüme dirilmeyi?

    Tam o anda Habakkuk Peygamber’in sözleri yankılanıyordu; ‘Tomurcuklanmasa da incir ağaçları, asmalar üzüm vermese, boşa gitse de zeytine verilen emek, tarlalar ürün vermese de, boşalsa da davar ağılları, sığır kalmasa da ahırlarda, ben yine Rab sayesinde sevineceğim, Kurtuluşumun Tanrısı sayesinde sevinçten coşacağım.’ (Kutsal Kitap, Hab. 3:17-18) M.Ö. 7. yüzyılda yazılmıştı bu sözler. Nasıl olur da etrafında herşey ters gidiyor olmasına rağmen bunları söyleyebilirdi? Eğer bu dünya sadece tesadüfler zinciri sonucu var olduysa, tarih elden çıkmış bir zaman çizelgesi ise, eğer insan sadece bir iki DNA’dan oluşmuş bir organik makina ise, sadece gördüğümüz şeylerden ibaretse yaşam o zaman gerçekten gerçek bir umudumuz olamazdı. Bize düşen görev, her gece yenilgiyi kabul etmek ve acıların içinde debelenerek hayatta kalmaya çalışmaktı. Ürettiğimiz hiç bir şey bize ümit veremezdi, çünkü onlar da bizimle aynı karanlığı paylaşıyorlardı. Ama bu dünya sadece tesadüfler üzerine kurulu değildir, bir Yaratıcısı vardır, yaratılışında bir amaç ve anlam vardır. Tarih her gün daha da kaybolmuyor, ama belli bir noktaya doğru ilerliyordu. İnsan sadece biyolojik bir makina değildi, tek tek birey olarak, bir değerle, bir amaçla yaratılmıştı.

    Tanrı kaybolmuşluğumuza tepkisiz kalmamış ama bizlere konuşmuş, bizlere sadece kendisinde bulabileceğimiz gerçek güveni sunmuştur. İsa ‘Ben onlarda yaşam olsun, hem de bol yaşam olsun diye geldim’ derken aslında dediği buydu. Etrafımızı saran tüm umutsuzluğun içine, bizim karanlığımızın dışından bir ümit yayılıyordu. O zaman Habakkuk gibi bizler de sarsılmaz bir ümide sahip olabilirdik. Çünkü ümidimiz yaşayan diri Tanrı’da idi.

    #33958
    Anonim
    Pasif

    İlk iman ettiğim zamanlar bunu bilmiyordum.Bildiğim tek şey sadece duaydı.Kiliseden kardeşlerden duyardım. (…Tanrıya danışmalıyım…) İyide nasıl insan Tanrıya danışırki..? Bunu biraz saçma bulurdum imanlı oldugum halde,bu şekilde düşünürdüm,çünkü aldıgım gıda süt bile degildi.Daha sonraları öğrendim,bu bana hem ruhsal hemde maddi açıdan pahalıya mal oldu. İmanda güçlenmiş ve Mesihte yetişmiş kardeşler bunu bilirler.Ben yeni gelen yada bu konuyu bilmeyen kardeşlere yazma gereğini duydum.

    Kalbim kırıldıgında,
    İçim açı doldugunda,
    Akılsız ve bilgisizdim,
    Karşında bir hayvan gibi,
    Yine de sürekli seninleyim,
    Sağ elimden tutarsın beni,
    Öğütlerinle yol gösterir,
    Beni sonunda yücelige eriştirirsin.
    (Mez.73:21.22.23.24)

    Dua zamanı sadece kendi dualarımızı seslendirmek degil, Rab’bin çevaplarını da duymak içindir.Bazen kafamıza bir ses,bir düşünce gelebilir, ama bu bizim iç sesimiz mi yoksa Tanrı’nın sesi mi? Önce bundan emin olmalıyız, bunu bilmenin kuralları var.

    Tanrı bize seslenir….Nasılmı…?

    Kutsal Kitap aracılığı ile.
    Başka biri aracılıgı ile.
    Görünümler,Rüyalar ile.
    Dışardan Veya İçerden bir Sesle.

    Kutsal Kıtap aracılığıyla…
    Kutsal Kıtabı Öncelikle,anlıyarak okumalıyız,buna bir zaman ayırdıgımız taktırde Tanrı isteginin neler olabilecegini ögreniriz.Çünkü Kutsal Kitap bize,Tanrının asırlar boyunca isteklerini kurtuluş planının nasıl gerçekleştiğini anlatır. Pavlus Galatyalılara mektubunda şunları yazmıştı:

    ‘Ruhun ürünüyse sevgi,sevinç,esenlik,sabır,şevkat,bağlılık,yumuşak huyluluk ve özdenetimdir.bu ürününleri yasaklayan yasa yoktur’ (Gal.5:22.23).

    İsa Mesih Öğrencilerine..
    ‘Size buyurdugum herşeye uymayı onlara ögretin.İşte ben dünyanın sonuna dek her an sizinle birlikteyim’ (Matta.28:20).

    Rabbimiz İsa Mesih bugün aynı ürünlerin bizim hayatımızda görülmesi gerektigini bize bildirir. Bazen bir ayet birdenbire aklımıza gelir. Bu o an Tanrı’nın bize kişisel mesajıdır.Belki o an kavrayamayız ama bu gelen bir ayetse bunu iyi düşünmeliyiz derim. Bize birşey anlatır ya da bizden birşey istiyordur. İşte bu Tanrı’nın Kutsal Kıtap aracılıgı ile bize seslenişidir.

    Başka birisi aracılığı ile..

    Daha önce Tanrı peyganberlerine seslenmişti,bu bir ulusa ya da kavime yada topluluga olabiliyordu. Örnek, Rab’bin Meleginin laodikyadaki topluluga seslenmesi gibi:

    ‘Yaptıklarını biliyorum.Ne soğuksun ne sıcak ,keşke ya soguk yada sıcak olsaydın.oysa ne sıcak nede soğuksun. Ilıksın,bu yüzden seni agzımdan kusacagım.onun için gayrete gel tövbe et’ (vahiy 3:15.20).

    Tanrı’nın bu mesajı bütün topluluğa gönderildi ama her üye kendi üstüne alıp günahından tövbe edebilir. Aynı şey bugün bizim hayatımızda,da geçerlidir…..
    Bir Kardeşimiz gelip bir konuda bize bişey söyleyebilir bu teşvikte olur, eleştiride, uyarıda eyer söylenen şey Kutsal Kıtap,a uygunsa bu Tanrının bize konuşmasıdır. Kardeşimiz sadece Tanrı’nın kullandıgı aracıdır. Burda iki yol vardır, ya o kardeşi dinleriz ya da dinlemeyiz.Tanrı’dan olmasının bir ipucu da gelen kardeşin söyledığıni destekleyen içimizdeki Kutsal Ruh’un sesidir. Gene mi emin olamadık dua ederek bunu ruhsal olarak, yetkin biri ile paylaşıp onun fikrini de alabiliriz.

    Rüya yada Görünümlerle….

    En bilineni örnek vereyim Pavlus…
    ‘Yol alıp Şam,a yaklaştıgı sırada birdenbire gökten bir ışık çevresini aydınlattı.Yere yıkılan seul,bir sesin kendisıne seul seul neden bana zulmediyorsun dedigini işitti Seul Ey Efendim sen kimsin dedi.Ben senin zulmettigin İsa,yım diye yanıt geld’ (Elçil 9:3.6).

    Burada Tanrının görünüm yolu ile Pavlusa seslenişini ona verdigi görevi anlıyoruz .Tüm bunlar günümüzde,de hala geçerli Kutsal kitaba uyan Her tür görünümde Tanrı bize konuşur.

    Dularınızı ederken onunla konuşun size seslenişini muakkak duyacaksınız, yapmanız gereken isterken ve sonrasında yüreginizin durumu, yüreginizi yoklayın. Diledikleriniz Kutsal Kıtap’a uygun mu? Rab’bin istedigi Ruh’un meyvelerine sahip misini?.En önemlisi en güzel cevabı Rabbimiz yüreginize konuşacaktır. En güzel seslenişi ise bize verdigi esenliktir.

    Tanrı diyorki…’Uygun zamanda seni duydum,Kurtuluş günü sana yardim ettim’ ( Kor 6:2).

    ‘Koyunlarım sesimi işitir.Ben onları tanırım,onlarda beni izler’ (Yuh.1:27).

2 yazı görüntüleniyor - 1 ile 2 arası (toplam 2)
  • Bu konuyu yanıtlamak için giriş yapmış olmalısınız.