Reddedilme / dişlanma

  • Bu konu 2 izleyen ve 3 yanıt içeriyor.
4 yazı görüntüleniyor - 1 ile 4 arası (toplam 4)
  • Yazar
    Yazılar
  • #25802
    Anonim
    Pasif

    REDDEDİLME / DIŞLANMA

    Adem’den beri insan reddedilme acısı yaşamaktadır.
    Bu acı yüreklerimizde derin bir yalnızlık hissinden başlayarak yüreğimizi sertleştirip umutsuzluk ve Baba Tanrı’ya isyana kadar gider.

    Reddedilme tam olarak nedir?
    Reddedilme, size karşı işlenmiş bir günahın sonucudur.
    Reddedilme, size istenmediğiniz, sayılmadığınız, dikkate alınmadığınız yada birşeyin içersinde olmadığınız duygusunu verir.
    Haksızlığa uğradığınızda içinizde yükselen o acı sestir.

    Gerçek reddedilme size karşı işlenen bazı günahların sonucunda ortaya çıkar.
    Güvenliğinizin elinizden alınması, kimliğinize yada değerinize uygun davranılmaması gibi…
    Siz yeniden doğmuş hristiyanlarsınız. Kimliğimiz Rab’dedir. Bunun bedeli ağır bir şekilde ödenmiştir. Değerimizi bu bedel belirlemiştir.
    Eger Tanrı, sizi uğrunuza ölmeye değecek kadar değerli bulduysa ve yaşamını sizin için verdiyse, hiçkimsenin sizi bu ailenin bir üyesi olarak hor görmeye kakkı yoktur.
    Eger biz bunu yaparsak, reddedilmeye neden oluruz.

    Reddedilme yada dışlanma korkudanda kaynaklanabilir.
    Dışlanma korkusu, daha önceden karşılaşılan ve üzerinde çalışılıp halledilemeyen bir süreç sonucu ortaya çıkar.
    Bu korkunun asıl kaynağı ise, günahımızın doğru bir şekilde itiraf edememiş olmamızdır.
    Haklı bir dayanağı olsada olmasada, birçok insan bu korkuyla yüzleşmiştir.

    Her birimiz bizi kuşatan günah nedeniyle reddedilmekten etkileniriz.
    Toplumlar neden reddederler, neden dışlarlar diye düşünmek gereklidir.
    Bizlerden aynı kültürü paylaşmamızı, aynı dünyasallığı yaşamamızı, aynı maddesellikler peşinde koşmamızı istemektedirler.
    Yapmış olduğumuz uğraşlarda bizlerden sürekli başarı beklerler.
    Aksi bir süreç bizlerin dışlanmasına sebep gösterilir.
    Yaşamlarımızda sinsice yer edinir.
    Toplumlarda; dışlanma, kabul görme ve onay alıp almama konusunda büyük bir yalnış anlaşılma vardır.

    Şeytan bu konudaki yalanını bugüne dek başarıyla sürdürmüştür.
    Bu ayrımı iyi bilmemiz gerekmektedir.
    Dışlanma ve kabul edilme; kişinin var oluşuyla, kimliğiyle ilgilidir.
    Onaylanma ve onaylanmama; kişinin yaptıklarıyla ilgilidir. Kişinin kimliği önemsizdir burada.

    Şeytan öğretisinde insanlışa şöyle seslenir;
    Doğru bir şey yaptığınızda onay alır, yalnış birşey yaptığınızda ise onay almayıp aynı zamanda da dışlanırsınız.
    Bunu çoğunlukla spor çevrelerinde görürüz.
    Sporcu başarılı olduğu dönemlerde desteklenir, teşvik edilir.
    Başarısızken ise yok sayılır ve küçümsenir, yuhalanır, başarısız kılınır ve acı çektirilir.
    Kutsal Kitap ise bizlere;
    İyi davranışlarımızın onaylandığını, günahlı davranışlarımızın sa onaylanmadığını,
    Davranışlarımızdan bağımsız kılındığımızı, birini kimliği yüzünden dışlamanın günah olduğunu ögretir.
    O halde onaylama veya onaylamama, karşımızdaki kişinin davranışıyla ilgilidir.
    Birisi iyi birşey yapınca onaylayıp teşvik etmeliyizdir.
    Teşvik etmek Kutsal Kitap’ın buyruğudur.
    Kişi günah işlediğinde ise onu onaylamayız ve teşvik etmeyiz.
    Onu uyarır, doğru olanı yapması için yardımcı oluruz.

    Baba bize birbirimizi onun bizi kabul ettiği gibi kabul etmemizi buyurur.
    Bizler, diğer insanlar her ne yaparlarsa yapsınlar kabul ederiz.
    Her insan Tanrı’nın benzeyişinde yaratıldığı için, asıl kimliklerinden dolayı kabul etmekle yükümlüyüzdür. Yargısızcasına.
    Günahkarları kabul edebilmeliyiz.
    Rab’bimiz İsa biz günahkarları çok değerli gördü ve hayatını günahkarlar için verdi.
    Kutsal Kitap, biz daha günahkarken Tanrı’nın bizleri sevdiğini söylemektedir.
    Bu nedenle insanı, insan oldukları için kabul edip sevebilmeliyiz.
    İnsan Tanrı’nın gözünde çok değerlidir.

    Dışlama, bizim asla yapmayacağımız birşey olmalıdır.
    Biz kimiz ki, Tanrı’nın biricik Oğlu’nu uğruna verdiği insanları dışlıyoruz.

    Sevgiyleeee

    #31703
    Anonim
    Pasif

    REDDEDİLME / DIŞLANMANIN KAYNAĞI

    Reddedilme günahın bir getirisidir demiştik. Kaynağını ise ilk insanın günahında bulmaktayız.
    Adem’in ilk günahını işlediğini ve bunun hemen reddedilme korkusuyla sonuçlandığını görüyoruz.
    Tanrı, Adem ile ilişki kurmak istediği ve onu bulana kadar aradığı halde Adem, Tanrı tarafından reddedilme korkusuyla gizlenmişti.
    Adem’in korkusu o kadar güçlüydüki yüreğindeki suçu Havva’ya atıp kendini bu suçtan kurtarmak istemişti.
    Ama Tanrı Adem’i reddetti.
    Tanrı Adem’in yaptığını hiç onaylamadı ve Adem’de tövbe etmedi.
    Tövbe edip kendisini alçaltmak yerine her yolla kendisini savundu.
    Tanrı’yı kendi düşünceleriyle ve istediği şekilde yönlendirmeye çalıştı.
    Reddedilme korkusunu ve o etkiyi Adem’in çocukları Habil ve Kayin’in yaşamlarındada görmekteyiz.

    Topluluğumuza veya ailemize yeni katılan her bireyi sevgi ile kucaklayabilmeliyiz.
    Onların geçmiş karanlık yaşamlarıyla değil, kimlikleriyle ilgilenmeliyiz.
    Her bir insan Tanrı’nın benzerliğinde yaratılmıştır.
    Tanrı’nın bizlere gösterdiği lütfu ve o karşılıksız aklayışı hatırlamalı ve karşımızdaki insanada benzer tavrı sergileyebilmeliyiz.
    Göstermiş olduğumuz içten sevgi ile tarafımızdan kabul gördüğünü o kişiye hissettirebilmeliyiz.
    Kişiyi olduğu gibi kabul edememek, onu dışlamak ve reddetmek olur.
    Sürekli yaşamındaki olumsuzluklara bakmak, o kişiyi rencide eder.
    Bizlerden ve toplulugumuzdan uzaklaştırır.
    Hatırlarsanız eger; İsa kuyuda su çekmeye gelen kadına nasıl davrandı.
    O kadın ki toplumda saygın bir kadın değildi,
    Onunla kimse konuşmaz, elinden birşey almazdı.
    İnsan olarak dışlanmış ve horgörülmüştü.
    Ama İsa, onun tüm geçmişini bildiği halde,
    Geçmişiyle ilgilenmedi.
    Cömertçe onun yanına gitti, onu kabul etti.
    Ama onun yaşam tarzınını onaylamadı.
    Yaptıklarından hoşnutsuzluğunu dile getirdi.
    Ama benimsedi yinede.
    Yapmamız gerekense!!
    Yaşamlarımızın her adımında Rab’bi örnek alabilmektir.
    Her türlü çıkmazda, Rab’bi düşünüp, kendimize sormalıyız.
    Acaba bu durumda, benim yerimde Rab İsa Mesih olsaydı ne yapardı?

    Sevgiyleee

    #31755
    Anonim
    Pasif

    NASIL TEPKİ VERİYORUZ

    Reddedilme ve reddedilme korkusuyla başa çıkmak,
    Bu olumsuzluğu aşabilmek için ne tür tepkiler veriyoruz.
    Bu tepkilerimiz bizi ne kadar özgür kılmaktadır acaba?
    Hiç düşündünüz mü?

    Öncelikle reddedilmemin bir yalan olduğunu iyice kavrayabilmeliyiz.
    Bu size karşı işlenmiş bir günah olduğu gibi,
    Reddedilmenize neden olan davranış ve sözlerde birer yalandır.
    Sizler çok değerli insanlarsınız.
    Tanrı benzerliğinde yaratıldınız.
    Unutmayınız ki, Tanrı, en değerli varlığını sizler uğruna verdi.
    İnsanlık tarihinde ödenen en değerli bedel karşılığında satın alındınız.
    Paha biçilemez bir değeriniz olduğunu herzaman anımsayın.

    Reddedildiğimize inanıyoruz.
    Yinede reddedilme duygusunu kabul ettiğinizde ne olur?
    Bu yalana inandığınızda neler olur?
    İşte o zaman güvenliğinizin bir parçasının elinizden alınmasına sebep olursunuz.
    Kendinizi aşağılık duygusunun egemen olduğu benliğinizle başbaşa bulursunuz.
    Üzüntü ve hayal kırıklıklarıyla yüzleşirsiniz.
    Hayal kırıklıkları ve aşağılık duyguları sinsice sizin özgürlüğünüzü alt edip, sizi kuşatır ve sizi yönetmeye başlar.
    Sonuçta emin olduğunuz şeylerden artık emin olamazsınız.
    Güvenliğiniz yok olduğu gibi, kimliğinizin de yok olma tehlikesiyle karşılaşabilirsiniz.
    Kendinizi yalnız, çaresiz, dışlanmış, ezik, tehlikede ve ikinci sınıf biri gibi hissedersiniz.

    Tüm bunların sonucunda ise, kendimizi acıma duygusuyla başbaşa buluruz.
    Umutsuzluk yaşamımıza girer.
    Özdenetimimizi yitirir, dünyamızı karartır, kendimizi perişan hissederiz ve tüm çözümler bize olumsuz bir yaklaşımmış gibi gelir.
    Kendi yaşamlarımızın değerini unutur, değersiz olduğumuz düşüncesiyle başbaşa kalırız.

    Dışlanma yalanı, sonu korkunç biten olumsuz bir sarmaldır.
    Bunu yaparak işlemiş olduğumuz günahsa, imansızlıktır.
    Tanrı’nın bütün ihtiyaçlarımızı karşılayacağı gerçeğine inanmaktansa, bu yalanlara inanırız.

    Reddedilmeye, reddederek yanıtlar verebiliyoruz.
    Reddedildiğimizde, aynı tepkiyle karşılıklar verebilmekteyizdir.
    Bu eylem bizi, karşıdan aldığımız etkiye tepki bağlamında olabilmektedir.
    Bir nevi refleks hareketi gibi.
    Biri bizi reddeder ve en kolay tepkide, reddedeni reddetmek olur.
    Taş atana taş atmak gibi,
    Göze göz… dişe diş kuramı gibi.
    Ne dersiniz ne derece doğru acaba!
    Kötülüğe, kötülükle yanıt vermiş olmuyormuyuz sizcede.
    Günahı, günahla onaylamaya benzemiyormu.
    Tanrı bizim birbirimizi reddetmemizi değil, kabul etmemizi istemektedir.
    Bizlerin bir olmasını istemektedir.
    Kardeş olduğumuz gerçeğini bizlere göstermektedir.
    Tek bir bedenin ayrılamaz bütünü olduğumuzu öğretmektedir.

    Reddedildiğimizde, tepki ile yanıt verecek olursak eger,
    İlk belirti yüreğimizin sertleşmesidir.
    Reddedilmeyle, kendi gücümüzle mücadele etmeye başlarız.
    Güvenliğimizden sonuçlanan sevgi ve sevinçten artık mahrum kalmışızdır.
    Güvenliğin ürünü olan yaşama sevincin artık elimizden alınmıştır.
    Tepkisel olarak buna neden olan insanı dışlamışızdır.
    Bu tutumumuz bağışlayamayan bir insan davranışıdır.
    Sevincimizin ne kadar ardından gitsekte, artık kazanamayız, sevincimize ulaşamayız.

    Reddedilişimizi umursamayız.İnsanlar tarafından hayal kırıklığına uğramışızdır.
    Hala sahip olduğumuz güvene tutunmak yerine, farklı yollardan sevincimize degerler yükleme çabaları içerisinde buluruz kendimizi.
    Nasıl mı; alkol, uyuşturucu, kendi kendine yeterli olma, seks, tatlı yiyecekler, abartılı yemekler gibi ayartılarla karşılaşırız ve mutluyuz sanırız kendimizi.
    Aynı zamanda hobiler, ruhsal yada dünyasal işlerde fazla çalışma, aşırı dinlenme, müzik de sıralanabilir.
    Tüm bunlar gerçekle yüzleşmeme ve kaçış ortamlarıdır.
    Umursuzca yaşar ve günümüze umursuzca devam ederiz.

    Kendimizle yüzleşmeli ve asla kaçmamalıyız.
    Bizler günahtan özgür kılındık.
    Günahın boyunduruğu altında değiliz.
    Birine, onu dışlayarak tepki vermekte, gururun verdiği bir günahtır.

    Ne yapabiliriz peki?
    Sorunu açığa çıkarmalıyız.
    O sorunla yüzleşmeliyiz.

    İsa’yı düşünecek olduğumuzda!!!
    Biz affedilelim diye, O günahlarımızı üstlendi.
    Biz şifa alalım diye, O bizim için acı çekti.
    Biz sağlıklı olalım diye, O hastalıklarımızı üstüne aldı.
    Biz sonsuz yaşama kavuşalım diye, O öldü.
    Biz kabul edilelim diye, O reddedildi.
    Biz güvenlik içerisinde olalım diye, O terkedildi.
    Bunların hepsinde İsa kendisine karşı işlenilen günahlara, karşıt bir ruhla davranış sergiledi.
    İsa’ya baktığımızda, bizlerde O’nun ışığını yansıtabilmeliyiz.

    Sevgiyleeee

    #31807
    Anonim
    Pasif

    @halleluya 11317 wrote:

    Reddedildiğimize inanıyoruz.
    Yinede reddedilme duygusunu kabul ettiğinizde ne olur?
    Bu yalana inandığınızda neler olur?
    İşte o zaman güvenliğinizin bir parçasının elinizden alınmasına sebep olursunuz.
    Kendinizi aşağılık duygusunun egemen olduğu benliğinizle başbaşa bulursunuz.
    Üzüntü ve hayal kırıklıklarıyla yüzleşirsiniz.
    Hayal kırıklıkları ve aşağılık duyguları sinsice sizin özgürlüğünüzü alt edip, sizi kuşatır ve sizi yönetmeye başlar.
    Sonuçta emin olduğunuz şeylerden artık emin olamazsınız.
    Güvenliğiniz yok olduğu gibi, kimliğinizin de yok olma tehlikesiyle karşılaşabilirsiniz.
    Kendinizi yalnız, çaresiz, dışlanmış, ezik, tehlikede ve ikinci sınıf biri gibi hissedersiniz.

    Tüm bunların sonucunda ise, kendimizi acıma duygusuyla başbaşa buluruz.
    Umutsuzluk yaşamımıza girer.
    Özdenetimimizi yitirir, dünyamızı karartır, kendimizi perişan hissederiz ve tüm çözümler bize olumsuz bir yaklaşımmış gibi gelir.
    Kendi yaşamlarımızın değerini unutur, değersiz olduğumuz düşüncesiyle başbaşa kalırız.

    Reddedilişimizi umursamayız.İnsanlar tarafından hayal kırıklığına uğramışızdır.
    Hala sahip olduğumuz güvene tutunmak yerine, farklı yollardan sevincimize degerler yükleme çabaları içerisinde buluruz kendimizi.
    Nasıl mı; alkol, uyuşturucu, kendi kendine yeterli olma, seks, tatlı yiyecekler, abartılı yemekler gibi ayartılarla karşılaşırız ve mutluyuz sanırız kendimizi.
    Aynı zamanda hobiler, ruhsal yada dünyasal işlerde fazla çalışma, aşırı dinlenme, müzik de sıralanabilir.

    Tüm bunlar gerçekle yüzleşmeme ve kaçış ortamlarıdır.
    Umursuzca yaşar ve günümüze umursuzca devam ederiz.

    Arkadaş;

    Sanki benim hayat kitâbımı okumuşsun.

    Şikâyetleri olan adam doktora gidiyor. Doktor, “Bunlar yaşadığın hayatın karşılığında çekeceğin sıkıntılardır; sabredeceksin, katlanacaksın” diyor.

    Adam sonra başka bir doktora gidiyor. O Doktor; “Şikâyetlerinin kaynağı yine san ait olan yanlışlardır. Yanlışların şunlar ve şunlar. Bunları düzeltmeye gayret et. Diğer sıkıntıların kaynağı dışımızdaki etkenlerdendir. İşte bunlara karşı akıllı, tedbirli ve sabırlı olmalı ve dua etmelisin.”

    Okuyanlar bilirler de, lâtife kâbilinden vaktiyle işittiğim bir fıkrayı aktarcağım. Bu mevzûya uygun düştüğünü zannediyorum.

    Memleketin birisine muazzam yağmurlar yağmış. Bir âfat, bir fırtına; ortalığı seller kaplamış. Herkes evinin damına çıkmış. Kurtarma görevlileri bu insanları âfet bölgesinden uzaklaştırmak için seferber olmuşlar.Tam herkesi kurtardık zannederken bakmışlar ki, uzakta bir evin çatısında yaşlı bir adamcağız oturur. Hemen bot ile yanına varmışlar. Ekipten birisi, “Hadi amca bey. Burada kimse kalmadı. senide alalım.” demiş.

    Adam;“Ben Rabbime yıllarca hizmet ettim o beni kurtarır.”

    Ne kadar uğraşılsa da adam gelmek istememiş. Daha sonra helikopter ile kurtarmaya çalışmışlar; yukarıdan merdiven sarkıtmışlar yine red.

    Nihâyet sular yükselmiş ve adam boğulmuş . Hikâye bu ya;diğer tarfta adam Tanrının huzuruna çıkarılınca sitem etmiş.

    “Tanrım ben sana güvendim ama, sen beni kurtarmadın.”

    İlâhi bir ses gerçeği anlatmış.

    “Önce bot gönderdim binmedin. Peşinden helikopter gönderdim; onu da kabul etmedin. Hem nimetlerimi görmek istemiyor, hem de şikâyet ediyorsun.”

    Tanrıdan hesap sorulmaz. Onun üzerimizdeki nimetlerini görmeli, tercihlerimizi doğru yapmalıyız.

4 yazı görüntüleniyor - 1 ile 4 arası (toplam 4)
  • Bu konuyu yanıtlamak için giriş yapmış olmalısınız.