Meryem Ana'nın Kimliği ve Rolü Konusundaki Farklılık?

  • Bu konu 1 izleyen ve 0 yanıt içeriyor.
1 yazı görüntüleniyor (toplam 1)
  • Yazar
    Yazılar
  • #23729
    Evangelist
    Anahtar yönetici

    Meryem Ana'nın Kimliği ve Rolü Konusundaki Farklılık?

    Mesih İnanlılarını Katolik ve Ortodokslardan ayıran diğer önemli bir nokta da Meryem ananın kimliği ve rolü konusudur. Katolikler ve Ortodokslar (Ermeni Apostolik Kilisesi, Süryani Kadim kilisesi vs…) Meryem anayı adeta bir tanrıçaya dönüştürmüşlerdir. Ayinleri ve öğretilerinin merkezi neredeyse Mesih değil ama Meryem anadır. O‘nun onuruna yapılan kiliseler, hac yerleri ve bayramların sayısı İsa Mesih‘inkinden daha fazladır. Kutsal Kitap ışığında Katolik ve Ortodoks‘ların Meryem ana konusunda düşmüş oldukları beş temel yanılgı kısa olarak şunlardır.

    1.Meryem anaya vermiş oldukları görkemli ünvanlar konusundaki yanılgıları . Meryeme şu görkemli ünvanlar verilir: ‘ Tanrı‘nın kutsal anası‘, ‘sabah yıldızı‘, ‘cennetin kapısı‘, ‘günahkarların sığınağı‘, ‘Hıristiyanların destekleyicisi ve yardımcısı‘, ‘meleklerin, gökün ve evrenin kraliçesi‘, ‘dünyanın Mesih ile ortak kurtarıcısı‘, ‘Avukat, aracı veya meyancı‘ vs…

    Oysa Kutsal Kitap, bu isimlerin hiçbirini, hiçbir şekilde Meryem‘e vermez. ‘Sabah yıldızı‘, ‘cennetin kapısı‘, ‘günahkarların dostu‘, ‘meyancı‘, ‘avukat ‘ isimlerini yalnızca İsa Mesih‘e verir. Aynı zamanda Hıristiyanların yardımcısı veya destekleyicisiyse Kutsal Kitap‘a göre yalnızca Kutsal Ruh‘tur (Yu. 14:16-18). Kutsal Kitap yine açık bir şekilde yalnızca tek bir meyancının var olduğunu ve bunun yalnızca İsa Mesih olduğunu vurgular:

    ‘O, tüm insanların kurtulmasını ve gerçeğin bilincine erişmesini ister. Çünkü tek bir Tanrı ve Tanrı ile insanlar arasında tek bir Aracı vardır. Bu da insan olan ve kendisini herkes için fidye olarak sunmuş bulunan Mesih İsa'dır‘(1Tim.2:4-6).
    Yalnızca İsa Mesih‘e ve Kutsal Ruh‘a yaraşan bu isimlerin bir yaratığa verilmesi ciddi bir yanılgı ve hatadır. Şunu da belirtmeliyiz ki, Meryem‘e verilen ‘göklerin kraliçesi‘ ismi tamamen putperestlikten gelmektedir. Bu isim Kutsal Kitap‘ın Yeremya 7:16,20 ve İşaya 44:16-23‘te Meryem‘e değil, Babil tanrıçası Astarte‘ye ilişkin söylenmektedir. Tanrı burada kendisini öfkelendirmek için gökler kraliçesine pideler hazırlayıp sunan kişileri açıkça lanetlemektedir. Şu da açıktır ki, Babil‘lilerin tanrıçalarına verdikleri birçok isim 5‘inci yüzyıldan itibaren, putperestlikten Hıristiyanlığı seçmiş, ama gerçekte putperest alışkanlıklarından tam olarak vazgeçmemiş ama onları Hıristiyan kisvesi altında muhafaza edenlerce Meryem‘e atfedilmiştir.

    4‘üncü yüzyıldan itibaren Mesih‘i doğurmasından dolayı Meryem‘e verilmeye başlanan ‘Tanrı‘nın anası‘ ünvanına gelince; bu isim Kutsal Kitap‘a ve biz Mesih İnanlılarına göre Tanrı‘ya karşı büyük bir hakaretttir. Bu isim ancak mitolojilerde rastlanan Tanrı‘dan önce var olup, Tanrı‘yı doğurmak, Tanrı‘ya hayat vermek gibi Kutsal Kitap‘a tamamen ters düşen, çarpık düşüncelere sebebiyet vermektedir. Tanrı‘nın kesinlikle annesi yoktur, hiç olmamıştır ve olamaz da.. Hiç kimse Tanrı‘yı doğuramaz veya O‘na hayat veremez. Tanrı‘dan önce kendisine sebebiyet verecek hiç kimse var olmamıştır. Tanrı ezelidir. Başlangıcı ve sonu yoktur. Meryem ancak İsa Mesih‘in insanlığının annesi olmuştur Tanrılığının değil. Doğrudur ki, Luka 1:43‘te Elizabet Meryem‘e ‘Rabbimin anası‘ demiştir. Ama dikkat edilsin ki, burada ‘Tanrı‘mın anası‘ değil, ‘ Rabbimin anası‘ deniliyor. Burada kullanılmış olan ‘Rab‘ kelimesi Tanrı anlamında değil ama Efendi veya sahip anlamında olup o zamanlarda bir çok saygın kişi bu şekilde çağrılmaktaydı (Mat.23:8-12). Başka bir bölümde Yakup‘tan söz edilirken onun da ‘Rabbin kardeşi‘ olduğu belirtilir (Gal.1:19). Şüphesiz bizler bunu ‘Tanrı‘nın kardeşi‘ anlamında yorumlayıp, bundan Yakup‘un da çok özel biri olduğu sonucunu çıkarmamalıyız. Bu bizleri çarpık düşüncelere götürür. Bu yalnızca Mesih‘in bedensel yöndeki kardeşi anlamındadır.

    2. Meryem ananın doğuştan günahsızlığı konusundaki yanılgıları . Katolik ve Ortodoklar Meryem‘in ‘anne karnında oluşmaya başladığı andan itibaren aslî günahtan tamamen arı kaldığını veya korunduğunu‘ bildirip, ‘hayatı boyunca da Meryem‘in hiç bir günah işlememiş‘ olduğunu öğretirler (C.EC sf.135, H.D.Ö. sf.23). Meryem‘in lekesiz varoluşu görüşü 1854 yılında resmen onaylanmış ve tüm Hıristiyanlarca kesinlikle kabul edilmesi gereken bir dogm olarak ilan edilmiştir.

    Oysa Kutsal Kitap‘ın hiçbir yerinde böyle bir görüş veya düşünce bile mevcut değildir. Kutsal Kitap çok açık bir ifadeyle içinde Meryem de olmak üzere bütün insanlığın günahlı olduğunu ve günahlı doğduğunu vurgular:

    ‘Doğru olan kimse yok, bir kişi bile yoktur… Hepsi yoldan saptılar… iyilik eden bir kişi bile yoktur… Hiç ayırım yoktur. Çünkü HERKES günah işledi ve Tanrı‘nın yüceliğinden yoksun kaldı‘ (Rom.3:10-12,22-23; 5:12).
    Kutsal Kitap bunun dışında kalan tek kişinin yalnızca İsa Mesih olduğunu bildirir (İbr.4:15,7:26; 1Pet.1:19, 2:22; Yu. 8:46, 1Yu. 3:5; Eyb.14:4). Meryem‘in kendisi bile Luka 1:46-47‘de Tanrı‘ya ‘Kurtarıcım‘ diye hitap etmekle günahlılığını ve kurtuluşa muhtaç biri olduğunu dile getirmiştir. Bundan başka Luka 2:22-24‘te şeriatın doğrultuda Meryem‘in tapınakta bir çift güvercin yavrusu sunması da Levililer 12:6- 8‘e göre onun günahlılığının başka bir kanıtıdır. Günahsız birinin kurban sunmaya gereksinimi olmadığı açıktır. Zaten M.S. 4‘üncü yüzyıldan itibaren ileri sürülmeye başlana Meryem‘in günahsızlığı konusu 1854‘te resmen bir dogm olarak kabul edilişine kadar kilise içinde bir sürü tartışmalara ve protestolara neden olmuştur. Bu görüş kesinlikle Kutsal Kitap‘ın bir öğretisi değildir. Kilisece ortaya atılmış geleneklere dayalı bir öğretidir o kadar. Bundan başka eğer Meryem günahsız doğsaydı bu onun anne ve babasının da günahsız doğmasını gerektirecekti. Anne babası günahsız doğduysa onların anne babaları da vs… bu sürüp gider.

    3. Meryem‘in bedeni ve canıyla ölümden sonra göğe kaldırılması görüşü. Katolik kilisesi 1950 yılındaki bir konsilde, Mereym'le ilgili olarak bütün Katoliklerce kabul edilmesi gereken yeni bir dogm ortaya attı. Bu dogm Meryem ananın ‘yeryüzündeki yaşamı sona erince, bedeni ve canıyla' aynı Mesih gibi göke kaldırılıp, hükmetmek amacıyla ‘Rab tarafından evrenin kraliçesi olarak yüceltilmesi' öğretisiydi (CEC.sf. 254). O tarihten bu yana her sene 15 Ağustosta tüm Katolik ve Ortodokslar Meryem'in göğe alınışını kutlarlar. Hıristiyan Dininin Özü adlı kitap ‘ Aziz Meryem'in göğe alınışı bir iman maddesi midir? diye sorar ve heman ardındanda yanıtlar: ‘Aziz Meryem'in göğe alınışı bir iman maddesidir, çünkü o Kilise'nin yanılmaz yetkisiyle belirlenmistir' (sf.32).

    Oysa Kutsal Kitap'ta bu görüşü destekleyecek tek bir ayet bile mevcut değildir. Bu Katolik kilisesinin Meryem'e duyduğu aşırı saygı ve bağlılıktan kaynaklanan hayal ürünü bir öğretidir. Bilindiği gibi Mesih haçta asılıyken Meryem'i öğrencisi Yuhanna'ya emanet etmiştir. Meryem'in ölümüne dek onunla kalan Yuhanna kesinlikle böyle bir düşünce veya olaydan söz etmemiştir. Hatta ‘ İnsanoğlundan başka hiç kimsenin göğe çıkmadığını' belirten Mesih'in sözlerini de o kaydetmiştir (Yu.3:13). Böyle bir olay olsaydı o bunu şüphesiz bildirecekti. Seneler sonra, Meryem'in ölümünden bile sonra Esinleme kitabında yaşlı Yuhanna dirilen Mesih'i görmüş ama O'nun yanında ne Meryem'i görmüştür ne de onun gökte olduğundan söz etmiştir. Esinleme 12'de sembolik bir tarzda güneşe sarılmış, ayaklarının altında ay ve başında oniki yıldızdan oluşmuş bir taçla beliren hamile kadın kesinlikle Meryem değil ama oniki sıptan oluşup bereket ve imtiyazlara mahsur olmuş, Kurtarıcının kendisinden geldiği Israil halkıdır bu (Tek.37:9;Rom.9:4-5). Bundan başka Kutsal Kitap dirilişlerin sıralanışından söz ederken şunları belirtir:

    ‘'Herkes nasıl Ådem'de ölüyorsa, herkes Mesih'te yaşama kavuşacak. Her biri sırası gelince dirilecek : ilk örnek olarak Mesih , sonra Mesih'in gelişinde Mesih'e ait olanlar'' (1Kor.15:23).
    Bu ayet açık bir şekilde göstermektedir ki, dirilerek göğe giden yalnızca Mesih'tir. Mesih'in dirilişinden sonra, Mesih'e ait olanların dirilişiyse, yalnızca Mesih'n ikinci geliş anında gerçekleşecektir. Bu ikinci gelişten önce, içinde Meryem de olmak üzere Mesih benzerliğinde hiç kimse dirilmemiş ve göğe alınmamıştır. Kutsal Kitap'a dayanmayan böyle bir öğretinin bir iman maddesi ve dogm olarak empoze edilmesi üzücü bir gerçektir.

    4. Meryem ananın ebediyen bakire kalması görüşü. Katolik ve Ortodoksların diğer bir yanılgısı da Mesih‘in doğumundan sonra Meryem‘in Yusuf ile normal bir karı-koca yaşamına sahip olmayıp onun ebediyen bakire kalması ve dolayısıyla Yusuf‘tan da çocukları olmayı öğretileridir(CEC. Sf.134-135).

    Biz Mesih İnanlıları Kutsal Kitap verilerine dayanarak Meryem‘in yalnızca Mesih‘in doğuşuna kadar bakire kaldığını fakat Mesih‘in doğumundan sonra Meryem‘in aynen diğer insanlar gibi Yusuf ile beraber normal bir karı-koca yaşamına sahip olup hatta bunun sonucunda birçok çocukları bile olduğunu kabul ederiz. Zaten bizzat melek Gabriel Yusuf‘a ‘ Meryem‘i kendine karı olarak alamaktan karkma‘ (Mat.1:20) diyerek açıkça Meryem ve Yusuf‘un normal bir aile yaşamı sürdürmesinde bir sakınca olmadığını belirtmiştir. Yusuf meleğin talimatı üzere ‘Meryem‘i eş olarak yanına aldı. Ne var ki, Meryem oğlunu doğuruncaya dek Yusuf onunla birleşmedi‘ (Mat.1:24-25). Açıkça görüldüğü gibi Yusuf, yalnızca İsa doğana dek Meryemle birleşmedi. Bundan sonrası için hiçbir sınırlama yok.

    Bundan başka İncil‘in birçok yerinde İsa‘nın kardeş ve kızkardeşlerinden söz edilir ve hatta isimleri sıralanır:

    ‘Meryem'in oğlu, Yakup, Yose, Yahuda ve Simun'un kardeşi olan marangoz değil mi bu? Kızkardeşleri burada, aramızda yaşamıyor mu?” Ve gücenip O'nu reddettiler.‘.
    ‘Birisi İsa'ya, “Bak” dedi, “annenle kardeşlerin dışarıda duruyor, seninle konuşmak istiyorlar.” İsa, kendisiyle konuşana şu karşılığı verdi: “Kimdir annem, kimdir kardeşlerim?” Eliyle öğrencilerini göstererek, “İşte annem, işte kardeşlerim!” dedi. “Göklerdeki Babamın isteğini kim yerine getirirse, kardeşim, kızkardeşim ve annem odur.”(Mat. 12:46-50).
    Bazıları bu kardeşler sözünü İsa'nın bedensel değil de ruhsal kardeşleri olduğunun ileri sürer. Bu çürük bir tezdir çünkü Kutsal Kitap ilk başlarda bu kardeşlerinin kendisine inanmadığını belirtir:

    ‘Yahudilerin Çardak Kurma bayramı yaklaşmıştı. Bu nedenle İsa'nın kardeşleri O'na, “Buradan ayrıl, Yahudiye'ye git” dediler, “öğrencilerin de yaptığın işleri görsünler. Çünkü kendini açıkça tanıtmak isteyen bir kimse yaptıklarını gizlemez. Madem ki bu şeyleri yapìyorsun, kendini dünyaya göster!” Kardeileri bile O'na iman etmiyorlardì .'(Yu. 7:2-5).
    İsa‘nın kardeşlerinin onun kuzenleri olduğunu söylemek de yanlıştır çünkü Yunanca da kuzen için ayrı, kardeş için ayrı kelimeler vardır. Eğer gerçekten kuzenleri olsaydı asıl kuzen kelimesini kullanacaktı Kutsal Kitap ama bu böyle değildir. Doğrudur ki, kardeş kelimesi bazen aynı topluma, aynı millete ait insanlara nispeten kullanılır. Kutsal Kitap‘ta bu sözün bu anlamda kullanıldığı yerler açıktır. Ama İsa‘nın kardeşlerinden söz edildiğinde bunun ailesel ve harfî anlamda olduğu açıktır. İncil‘de yine şu ifadeleri okuruz:

    ‘Bundan sonra İsa, annesi, kardeşleri ve öğrencileri Kafernahum‘a inerek orada birkaç gün kaldılar‘(Yu.2:12;Eiçi 1:14).
    Burada da açıkça görüyoruz ki özenle öğrencileri anası ve kardeşleri ayrı ayrı belirtilmektedir. Katolik ve Ortodoks kiliselerinin Meryem‘in ebediyen bakire kaldığı iddiasının gerisinde evlilik olgusunun hor görülmesi ve kutsal bir kadına bunun yakışmayacağı çarpık düşünce yatmaktadır. Kutsal Kitap açık bir şekilde evliliği kutsal niteler ve asla onu hor görmez. Bu ve buna benzer ayetler açıkça belgelemektedir ki, Meryem ebediyen bakire kalmamış fakat Yusufla evlenerek birçok çocukları olmuştur.

    5. Meryem anaya dua ve ibadet edilip yüceltilmesi yanılgısı. Katolik ve Ortodokslar (Ermeni Apostolik, Süryani Kadim vs…) kiliseleri Meryem‘e bağlılıklarında daha da ileri gidip, ona özel bir ibadet, tapınış ve dua sunarak yanılgılarının doruğuna varırlar. Meryem‘e sunmuş oldukları birçok dua da ondan merhamet, yardım, günahlardan bağış dileyip, yaşamlarını onu eline teslim ettiklerini dile getirirler. Katoliklerce hazırlanan Hıristiyan dininin Özü adlı kitapçıkta Meryem‘e şu dua yükseltilir:

    ‘ Ey şevkatli Bakire Meryem , himayene sığınan, yardımını dileyen ve aracılığını isteyen hiç kimsenin, senin yardımını görmeden geri çevrildiğini hatırla. Bundan cesaret alarak sana koşuyorum . Ey Mesih İsa‘nın Annesi ve benim şevkatli Annem , sans geliyorum ve günahlarım yüzünden çektiğin acılarla ayaklarına kapanıyorum . Ey Kurtarıcımız Mesih‘in Annesi, dualarımı reddetme, onları dinle ve kabul et. Amin ‘(sayfa 79-80).
    Kutsal Kitap'a göre Meryem'e sunulan bu dua, tapınış ve şereflendirme eylemleri, büyük bir günah olup ‘ karşımda başka ilahların olmayacak, onlara tapınmayacaksın' emrini çiğnemektir (Çık.20:3-5). İsa Mesih, elçiler ve melekler açık bir şekilde yalnızca Tanrı'ya tapınılıp, O'na dua edilmesini ve yalnızca O'na hizmet edilmesi gerektiğini belirtmişlerdir. Yalnızca Tanrı'ya ve Mesih'e sunulması gereken bu dua ve tapınışın bir yaratık olan Meryem'e sunulması Hıristiyan kiliselereince kabul edilemeyecek bir uygulama olup Yaratıcı'dan ziyade yaratığa tapma hatasına düşmektir. Kutsal Kitap'ın hiç bir yerinde Meryem'e sunulan bir dua, bir tapınış veya yüceltme eylemi mevcut değildir. Her ne kadar Katolik kilisesi Meryeme sunulan bu tapınışın Tanrı‘ya sunulan (latri) tapınıştan farklı ve aşağı bir (hiperduli) tapınış olduğunu söylese de uygulamada arada hiçbir fark yoktur ve bu putatapıcılıkla aynıdır. Sırf Kurtarıcı İsa‘nın annesidir diye Meryem‘e dua etmek, tapınmak veya onu yüceltmek büyük bir hatadır. Bizzat İsa Mesih‘in kendisi bu gerçeği Luka 11:27-28‘de açıkça şu şözlerle ifade etmiştir:

    ‘İsa bu sözleri söylerken kalabalığın içinden bir kadın O'na, “Ne mutlu seni taşımış olan rahme, seni emzirmiş olan memelere!” diye seslendi. İsa, “Daha doğrusu, ne mutlu Tanrì 'nìn sözünü dinleyip uygulayanlara!” dedi ‘
    İsa Mesih‘in kendisi bile birçok olayda Meryem‘e fazla yer vermemiştir. Annen ve kardeşlerin dışarda seni görmek istiyorlar denildiğinde O ‚ ‘benim anam kimdir? ve kardeşlerim kimdir?‘ demiş ve öğrencilerini gösterek ‘göklerde olan Baba‘mın iradesini kim yaparsa benim kardeşim ve anam odur‘ diye vurgulamıştır (Mat.12:46-50). Kana şehrindeki düğünde de İsa Mesih annesine ‘kadın‘ diyerek hitap etmiştir. Elçiler de kendi aralarında ona özel bir yer vermemişlerdir. Son olarak adı geçen Elçiler kitabında Meryem‘i ve kardeşlerini diğer öğrencilerle dua hizmetinde görüyoruz o kadar. Bundan sonra ne mektuplarda ne de diğer yazılarda ondan söz edilmez. Eğer Katolik ve Ortodoksların Meryem hakkındaki düşünceleri doğru olsaydı böyle bir suskunluk mevcut olmayacaktı.

    Şüphesiz biz Mesih İnanlıları Rab İsa‘nın diğer öğrencilerine karşı duyduğumuz saygı benzerliğinde Meryem‘e de saygı duyarız. Fakat asla ona ne dua eder, ne tapar, ne de şereflendiririz. Kendisi diğer elçiler ve kutsallar gibi şimdi ölüdür ve Rabbin huzurunda bedensel dirilişini beklemektedir. Kendisi neticede bir insan, bir yaratık olduğundan, zaman ve yerle sınırlıdır ve kendisine sunulan duaları ne işitebilir ne de cevaplayabilir. Bundan başka Meryem‘e dua ederek onu çağırma hareketi ölmüş birini çağırmak anlamına gelip Tanrı‘nın şu buyruğunu çiğnemek demektir:

    ‘Aranızda … ölülere danışan bulunmayacaktır‘ (Tes.18:9-12).
    Meryem‘e tapınmak alışkanlığı 4‘üncü yüzyılda, tanrıçalara tapınma alışkanlıkları yaygın olan putperestllerin Hıristiyanlığı benimsemesiyle başlamıştır. Bu kişiler tapınmış oldukları tanrıçaları Meryem‘le özdeşleştirerek sapık alışkanlıklarını Hıristiyan kisvesinde sürdürmüşlerdir.

    ©2005 Brüksel İncili (Avederenagan) Kilisesi


    'Çünkü ben Müjde'den utanmıyorum. Müjde, önce Yahudilerin, sonra da Yahudi olmayanların olmak üzere, iman eden herkesin kurtuluşu için Tanrı'nın gücüdür.' (İNCİl – Romalılalar 1:16).

1 yazı görüntüleniyor (toplam 1)
  • Bu konuyu yanıtlamak için giriş yapmış olmalısınız.