Meleklerin Varlığı

  • Bu konu 1 izleyen ve 4 yanıt içeriyor.
5 yazı görüntüleniyor - 1 ile 5 arası (toplam 5)
  • Yazar
    Yazılar
  • #25286
    Anonim
    Pasif

    Meleklerin Varlığı (Yazar: Hanspeter Tiefenbach)

    Kutsal Yazılar meleklerin varlığı ile ilgili birçok referansa sahiptir. Hem İbranice dilindeki ‘malak’ hem de Grekçe’deki ‘angelos’ kelimelerinin sözcük anlamı ‘haberci’ veya ‘ulak’ demektir. Bu kelime Kutsal Kitap’ta değişik biçimlerde kullanılır. Örneğin aşağıdaki iki ayette bu kelimenin sıradan insanlar için kullanıldığını görüyoruz:

    ‘Yakup Edom topraklarında, Seir ülkesinde yaşayan ağabey Esav’a önceden haberciler gönderdi’ (Yaratılış 32:3-4).

    ‘Aynı biçimde ulakları konuk edip değişik bir yoldan geri gönderen fahişe Rahav…’ (Yakup 2:25).

    Öte yandan aşağıdaki ayetlerde ise ‘malak’ veya ‘angelos’ kelimelerinin TANRI görevlisi için de kullanıldığını okuyoruz:

    ‘Sonra Rab’bin bir ulağı Hagay, Rab’bin şu sözlerini halka bildirdi…’ (Hagay 1:13).

    ‘Kahinin dudakları bilgiyi korumalı ve insanlar onun ağzından öğüt aramalı. Çünkü o her şeye Egemen Rab’bin ulağıdır’ (Malaki 2:7).

    ‘İşte habercimi senin önünden gönderiyorum’ (Matta 11:10).

    Ancak bu örneklerin yanı sıra Kutsal Kitap’ta ‘melek’ kelimesinin genellikle bildiğimiz göksel ve ruhsal varlıklardan söz ederken kullanmaktadır. Bu anlamda ilk kullanılışı Kutsal Kitap’ın ilk parçası olan Yaratılış yazısında yer aldığına göre, melek kelimesinin sonradan Farsi öğretilerden gelme iddiaları çürütülmüş olur.

    Eski Anlaşma’da 108, Yeni Antlaşma’da ise, 165 kez farklı yerlerde bildiğimiz anlamda meleklere değinilir. Ayrıca Kutsal Kitap’ın 66 bölümünün 34.ünde meleklerden söz edilir. Bu ayetlere baktığımızda TANRı’NIN görevlendirdiği bu varlıkların çok yönlü ve ilginç faaliyetlerine rastlıyoruz. Birkaç örnek vermek gerekirse şunlar sıralanabilir:

    Bir melek yorgun peygambere yemek pişirir (1.Krallar 19:5-6).

    • Melekler insanlarla birlikte yiyip içer (Yaratılış 18:1-8).
    • İsrail oğulları meleklerin (‘güçlülerin’) ekmeğini yediler (Mezmur 78:25).
    • Bir melek halk için savaştı ( 2.Krallar 19:35; Yeşeya 37:36).
    • Bir adam bir gece boyunca melekle güreşti (Yaratılış 32:30; Hoşea 12:4).
    • Eşek bir melek gördü. Eşeğin sahibi eşek gibi davranınca az kalsın hayatından oluyordu (Çölde Sayım 22:21-31).
    • Bir adam kendi oğlunu kurban etmek üzereyken Rab’bin meleği onu alıkoyar (Yaratılış 22:9-14).
    • Bir melek hapis kaldığı zindandan kaçması için bir adama yardım eder. Az sonra kaçan adamın da melek olduğu sanılıyor (Elçilerin İsleri 12:6-17).
    #29701
    Anonim
    Pasif


    Kutsal Kitap Boyunca Meleklerin Varlığı
    (Yazar: Hanspeter Tiefenbach)


    İlkin İsa Mesih’in öğretişine bakıp O’nun meleklerden nasıl söz ettiğini görelim. Öğrencilerini uyarırken onlara:

    Bu küçüklerden bir tekini bile hor görmekten sakının! Size şunu söyleyeyim, onların göklerdeki melekleri, göklerde olan Babamın yüzünü her zaman görürler’ (Matta 18:10) diyerek dikkatlerini onların varlığına çekti. Başka bir yerde, dileseydi onların yardımını isteyerek tutuklanmaktan kurtulabileceğini söyledi:

    ‘Yoksa babamdan yardım isteyemez miyim sanıyorsunuz? İstesem şu an bana iki tümenden fazla melek gönderir’ (Matta 26:53).

    O dönemde Roma ordusunun ‘lejyon’ denen bir askeri birliği yaklaşık 6000 erden oluşurdu. Buna göre Mesih hemen o anda 72.000’den fazla meleği yardımına çağırarak tutuklanmaktan kurtulabilirdi.

    İsa Mesih ikinci gelişiyle ilgili meleklerin varlığından söz ederken: ‘Kim benden ve benim sözlerimden utanırsa, İnsanoğlu’da babasının görkemi içinde kutsal meleklerle birlikte geldiğinde o kişiden utanacaktır’ (Markos 8:38) ve daha sonra, ‘o günü ve o saati, ne gökteki melekler, ne de Oğul bilir; Baba’dan başka kimse bilmez’ (Markos 13:32) dedi.

    Elçiler de aynı şekilde meleklerin varlığından söz ederek Mesih’in öğretişini yaydılar. Örneğin Pavlus Efesliler 1.21’de, ‘TANRI, Mesih’i tüm yönetim ve hükümranlıkların, tüm güç ve egemenliklerin, yalnız bu çağda değil, gelecek çağda da anılacak tüm adların çok üstüne çıkardı’ derken sadece insanların egemenliklerini kastetmedi. Başka bir yerde ruhsal varlıklar hakkında yazarken onları alıştığımız ‘angelos’ ile tarif eder.

    ‘RAB İSA kendi gücüne bağlı meleklerle gökten geldiğinde, siz acı çekenleri bizlerle birlikte sıkıntıdan kurtarıp rahata kavuşturmak da aynı hak tutumdur’ (Kitabı Mukaddes şirketi İncil çevirisinden, (2. Selanikliler 1:7).

    Petrus ve Yahuda da aynı şekilde meleklerin varlıklarını şu sözlerle dile getirirler: ‘Melekler ve gerçekleri yakından görmeye büyük özlem duyarlar’ (1.Petrus 1: 12). Oysa baş melek Mikail bile, Musa’nın cesedi konusunda İblis’le çekişip tartışırken dil uzatarak onu yargılamaya kalkışmadı ancak ‘Seni Rab azarlasın’ dedi (Yuhanna 9).
    Meleklerin varlığını göstermek için bunların yanı sıra hem Eski hem de Yeni Anltşma’da tarihsel olarak dile getirilen görümler de sıralanabilir. Son olarak ise bugünkü Mesih inanlılarını ilgilendiren şu uyarıya da kulak asmak gerekir. ‘Konuksever olmaktan geri kalmayın! Çünkü bu sayede bazıları bilmeden melekleri konuk ettiler’ (İbraniler 13:2).

    Bilmediğimiz Çok Şey Var

    Kutsal Kitap melekler konusunda bize her şeyi anlatmayıp fazla bilgilendirmese de bu konuda birçok ipucu verir. Onları okuyup düşünürsek Rab’be hamdetmek için birçok neden bulabileceğiz. Bilmeyeceklerimizin olması gerektiğini şimdiden kabul etmekte yarar vardır. Kutsal Kitap bu konuya ilişkin şunları söylemektedir:

    ‘Gizli şeyler Allahınız Rabbin’dir; fakat bu şeriatin bütün sözlerini yapalım diye açığa çıkarılmış olan şeyler ebediyyen bizimdir ve çocuklarımızındır’ (Yasanın Tekrarı 29:29).

    Teolog Wayne Grudem melekleri Kutsal Kitap’ın verdiği verilere dayanarak kitabında şu şekilde tanımlar: ‘Melekler ahlaki bir yargı görecek yüksek zekalı fiziksel bedenden yoksun yaratılmış ruhsal varlıklardır’.

    #29704
    Anonim
    Pasif

    Meleklerin Doğası
    (Yazar: Hanspeter Tiefenbach)

    Hollandalı Corrie Ten Boom ve kardeşi Betsy, Almanlar’ın toplama kampına götürülmüşlerdi. Çok soğuk bir havada iki gece dışarıda bırakıldıktan sonra , kampın büyük meydanına getirildiler. Alanda tutuklu olanlardan alınan giysiler sürekli büyüyen bir yığın oluşturmuştu. Elbiselerini bırakmak zorunda kalan kadınlar yıkanmak üzere duş odalarına sürüklendiler. Giysilerinin yerine onlara verilen ise sadece ince bir keten etek ve tahta nalındı.

    Corrie çok hassas bünyesi olan kardeşini ısıtmak için kendine doğru çekip sürekli dua etti. Bir SS onlara ‘giysilerinizi daha neden vermediniz, şimdi size gösteririz’ diyerek üzerlerine yürüdü. Başlarına gelenlere dayanabilmek için Rab’den yardım ve güç için istekte bulundular. Sonra Betsy hazır olduğunu söyledi. İkisi birlikte binaya doğru ilerlediler.

    Binanın içine girerken üzerlerindeki her şey onlardan alındı. Corrie tuvaleti sorunca ona duş odasında açılmış bir çukur gösterdi. Betsy’nin yanındayken birden içinden bir ses ona, ‘ondan yünlü iç çamaşırlarını çıkarıp vermesini iste ve onu sakla’ dedi. Betsy’ye sadece ‘Rab dualarımıza cevap vermekte’ diye fısıldadı. Duş odasından çıkarken yünlü iç çamaşırını kampta alıp giydiği ince keten elbisesinin altına sakladı. İçinden, Ya Rab, görevliler onu görmesinler. Beni meleklerinle çepeçevre sar ve onları gözle görünmez olarak gönderme ki, onların arkasında görünmeyeyim ve kapıdakiler beni farketmesinler’ diye yakardı. Coorie Ten Boom, ‘kapıdan geçen herkes sıkı bir kontrolden geçmek zorundaydı’ diye anlatmaya devam ediyor. Hiç bir şey nöbetçilerin gözlerinden kaçmıyordu. Ten Boom kardeşlerin önünde kontrol noktasına gelen bir kadının üzerinde saklanmış giysisi hemen bulundu. Corrie ise farkedilmemişti. Betsy’de arandıktan sonra dışarıda bir ikinci kontrol noktasına gelmişlerdi. Orada yer alan görevli kadınlar geçen herkesin üstünü didik didik aradılar. ‘Ben onların arasından geçerken melekler beni korudu’ diyor Corrie ve ‘yüreğimde sevinçle dolu bir haykırışın yanında Rab’be: ‘Ya Rab, sen dualarımı böylesine yanıtlarsan Ravensbrück kampına bile dayanabileceğimden eminim!’ diye şükrettiğini yazıyor.

    Rab gerçekten bugün halen bunları yapıyor mu? Kutsal Kitap bunu doğruluyor. Hatta bu tür şeylerin TANRI’NIN MELEKLERİ için birer çocuk oyuncağı olduğunu gösteriyor.

    Ama melekler nedir? Onların doğasını nasıl anlayabiliriz? Kutsal Kitap’ın bu konuda söylediklerine baktığıımızda şunları öğrenebiliriz:

    Melekler yaratılmış varlıklardır

    Melekler her zaman var olmamıştı. Billy Graham’ın melekleri konu eden kitabında dediği gibi: ‘Bir zamanlar melekler yoktu, çünkü tekteüç, üçtetek olan BABA, OĞUL VE KUTSAL RUH’tan başka var olan bir şey yoktu’. Melekler de Tanrı’nın yarattığı evrenin bir parçasıdır. Melekleri: ‘Göklerin ordusu’ diye nitelendiren bir paragrafta Ezra şöyle diyor: ‘Sen, yalnız sen Rabsin; gökleri, göklerin göklerini ve bütün ordularını.. yarattın ve göklerin ordusu sana secde kılar’ (Nehemya 9:6). Mezmur 148:2-5’te şöyle yazar TANRI’YI överken meleklerinin yaratılışlarını ‘Ey bütün melekleri O’na hamdedin; ey bütün ordusu O’na hamdedin! RABBİN ismine hamdetsinler; çünkü O buyruk verince, var oldular sözleriyle dile getirir.

    Okuduğumuz bu ayetlere göre melekler TANRI tarafından yaratılmış varlıklardır. Onlar ne ‘big bangın (büyük patlamanın) sonuçları ne de yavaş yavaş gelişen bir evrimin ürünüdürler.

    Birçoklarının düşündüğü gibi melekler ölmüş olan insanlardan ayrılmış ruhlar da değildirler. Yani bir insan öldüğü zaman meleğe dönüşecek diye bir şey yoktur. Batı dünyasında bu tür hikayeler çocuklara anlatılır. İnsanlar böyle anlatımlardan sevdikleri birini kaybettikleri zaman belki bir teselli bulabilirler, ama bu tür düşünceler Kutsal Kitap’ın öğretisine ters düşmektedir. Öldükten sonra Tanrı’nın huzuruna çıkan imanlılarla, meleklerin ayrı varlıkları olduğunu İbraniler Mektubunda bulunan şu sözlerden anlayabiliyoruz:

    ‘Hayır, yaklaştığınız dağ Sion Dağı, diri Tanrı’nın kenti, Göksel Yeruşalim, sayısız meleğin sevinçle kutlamaya katıldığı yerdir. Kutlama için toplananlara, göklerde adı yazılı ilk doğanların kilise topluluğuna, herkesin yargıcı olan TANRI’ya ve yetkinliğe erdirilen doğru kişilerin ruhlarına yaklaştınız’ (İbraniler 12:22-23).

    Pavlus Tanrı’nın her şeyi, görünen ve görünmeyeni Mesih’te ve O’nun için yarattığını yazar. Ondan sonra da özellikle melek dünyasını da içeren şu sözleri söyler:

    ‘Nitekim gökte ve yeryüzünde görünen ve görünmeyen şeyler, tahtlar, egemenlikler, yönetimler ve hükümranlıklar, her şey O’nda yaratıldı. Her şey O’nun aracılığıyla ve O’nun için yaratılmıştır’ (Koloseliler 1:16.’da yer alan bu
    sözcükler meleksel güçleri temsil eder).

    Daha önce meleklerin bir tanımına yer vermiştik. Bu tanımda yer alan diğer karakter özelliklerini de kısaca dile getirmek gerekirse Kutsal Kitap’a dayanarak şunlar söylenebilir: ‘Melekler ahlaklarına göre yargılanacaklar’. Onların bazılarının günah işlediklerini ve bundan dolayı konumlarından düştüklerini okuyoruz. 2.Petrus 2:4; Yahuda 6 (Bu durum ‘düşmüş melekler’ konusunda daha ayrıntılı olarak işlenecek).

    Meleklerin yüksek zekasını Kutsal Kitap boyunca insanlarla konuşmalarından (Matta 28:5; Elçilerin İşleri 12:6-11) ve TANRI’ya övgüler sunmalarından ( Esinleme 4:11; 5:11) anlıyoruz.

    Melekler İbraniler 1:14’te ruhlar olarak nitelendiriliyorlar. ‘Ruhsal varlıklar’ olduklarından onların bedenleri yoktur. Bu gerçek, Mesih’in Luka 24:39’da öğrencilerine söylediği şu sözlerden anlaşılır: ‘Bana dokunun, bir ruhun eti ve kemiği yoktur’. Onun için melekler normalde görünemez. Ancak Tanrı görebilmemiz için bizlere özel bir yetenek verdiğinde onları görebiliyoruz. Örneğin, Çölde Sayım 22:31’de Balam, ilk önce yolda duran meleği görmedi, fakat daha sonra Rab onun gözlerini açınca onu fark etti ve dehşete kapıldı. Benzer şekilde 2.Krallar 6:17’de Elişa’nın uşağı kendilerini yakalamak için gelen Suriye ordusunu çembere alan göksel orduyu ancak peygamberin duasından sonra görebildi.

    Kurtarıcı Mesih’in gelişini müjdeleyen göksel varlıkar ise çobanlar tarafından ansızın görüldü (Luka 2:13).

    #29705
    Anonim
    Pasif

    Meleklerin Dış Görünümleri
    (Yazar: Hanspeter Tiefenbach)


    Meleklere ilişkin sorabileceğimiz ikinci soru ise nasıl bir doğaya sahip olduklarına yönelik olabilir. Daha sonra gördüğümüz gibi elbette ruhun eti ve kemiği yoktur. Onun için bu soru da saçma sayılabilir. Ama Kutsal Kitap meleklerden söz ederken bazen onları bildiğimiz bir öğeyle dile getirmektedir. Mezmur 104:4 onlardan sözederken şu ifadelere yer verir: ‚O ki, rüzgarları melekler, ateş alevini uşak eder’. Hemen sonraki ayette Mezmur yazarı, dünyanın temellerinden söz eder. Eski Antlaşma’daki bu ayet İbraniler Mektubu’nu kaleme alan yazar tarafından da aynı şekilde dile geririlmektedir: ‚Melekler için de şunları bildirir: ‚O ki, meleklerini rüzgara dönüştürür, görevlilerini de ateş alevine’ (İbraniler 1:7).

    Bu ayetlerde melekler ateş alevine benzetilir. Biz, bildiğimiz bu dünya ve evrende yaşayıp hareket etmekteyiz ve onların ne olduğunu kavrayamayız. Çünkü onlar bizden farklı, bambaşkadır. Ama mecazi yönden de olsa melekler , Kutsal Kitap’ta birçok yerde ateşle birlikte dile getirilmektedir. Daha önce gördüğümüz gibi bazen melekler yıldızlara benzetilirler. Yıldızlar da ateş alevlerinden oluşan nesnelerdir.

    Melekler Sayılmazlar


    Tanrı melekleri yarattığı zaman hepsini belirli sayıda yarattı. Daha önce incelediğimiz Mezmur 104:4-5’te yer alan sözleri, bazı teologların yaptığı gibi bu konuda temel alırsak, meleklerin yaratılışın birinci gününde tam sayılarıyla yaratıldıklarını var sayabiliriz. Eğer bu doğru ise ikinci günden itibaren onların sayıları aynıdır. Onlar insan gibi hamile kalıp küçük yavru melekler doğurmazlar. TANRI hepsini bir anda yarattı ve sayıları o gün neyse bugün de böyledir.

    Peki sayıları konusunda Kutsal Kitap ne diyor? Belli bir sayı vermemekle birlikte Rab bizlere onların sayısının çok fazla olduğunu söylemektedir. Bu konu ile ilgili ayetlere bir bir bakalım:

    ‚Yasa’nın Tekrarı 33:2’de: ‚Rab Sina Dağı’ndan geldi, onbinlerce kutsalıyla geldi’ diye yazar.

    Mezmur 68:17’den ‚Tanrı’nın savaş arabalarının sayısız’ (veya K.M.Ş. çevirisindeki gibi, ‚yirmi bin, binlerce bin’) olduğunu öğreniyoruz.

    Daniel 7:10, Günleri Eski Olan’dan söz ederken O’nun oturduğu tahtın önünde , ‚Binlerce binler O’na hizmet ediyordu; onbinlerce onbinler önünde duruyordu’ diye anlatıyor.

    Benzer şekilde İncil’in Esinleme bölümünde şunları okuyoruz: ‚Sonra tahtın, canlı yaratıkların ve ihtiyarların çevresinde çok sayıda melek gördüm ve seslerini işittim. Sayıları binlerce binler, onbinlerce onbinlerdi’ veya Kutsal Kitap şirketi İncil çevirisi : ‚Sayıları milyonları buluyordu . Binlerce ve binlerce’ (Esinleme 5:11).

    Sadece 10.000X10.000’i hesaplarsak 100 milyonluk bir rakam karşımıza çıkar. Bu bile kavrayışımızı aşmaktadır. Basit bir hesapla bunu biraz göz önüne sermeye çalışalım: İstanbul’daki İnönü stadı 40.000 kadar seyirci alabiliyor. Buna göre önce dile getirdiğimiz melekleri böyle bir yere yerleştirmek istesek 2500 İnönü Stadı’na ihtiyacımız olacaktır.

    #29745
    Anonim
    Pasif

    Tanrı İsterse, Melekler İnsan biçiminde Görünürler (Hanspeter Tiefenbach)


    Yaratılış 18. bölümde İbrahim yeğeni Lut için Rab’be dua etmektedir. Hatta Rab’le pazarlık yaptığı bile söylenebilir. İbrahim, Lut’un nasıl bir yerde oturduğunu biliyordu ve bu konudaki kaygılarını elbette bizim yaptığımız gibi TANRI’ya aktarıyordu. Ayrıca TANRI’nın, İbrahim’in belki üzerinde fazla durmadığı bir vaadi vardı. İbrahim’in duasını işiten Rab bunun üzerine onu ziyaret etti. Söz ettiğimiz bu metinde İbrahim gündüz sıcağında Mamre meşeliğinde çadırın kapısında oturmaktaydı. Gözlerini kaldırdığında karşısına üç adam gördü. Onları karşılamaya koştu, önlerinde yere kadar eğildi. Sonra adamları yanında kalmaya ve yemek yemeye devam etti.

    Daha sonra göreceğimiz gibi burada Mesih, yanındaki iki melekle birlikte bir insan gibi görünür. RAB veya melekler isterlerse insanlara bir insan biçiminde görünüp hareket edebilirler. Bu bölümün ilk sekiz ayetinde ‚adamlar’ın yıkandıklarını, yemek yediklerini, dinlendiklerini, konuştuklarını okuyoruz. Daha sonra iki melek insan şeklinde Sodom’a gittiler (19:1), orada Lut’un evinde yattılar, ona dokunarak yanlarına çektiler (19:10).

    Buna benzer bir durum bugün bizim de başımıza gelebilir. Biri bize zor durumumuzda yardım edebilir ama sonra onun izine rastlamayız. Melekler bunu yapabilirler. Ne de olsa Rab onları ‚kurtuluşu miras alacaklara hizmet etmek için gönderilen görevli ruhlar’ tasarladı.

    ‚Bütün melekler kurtuluşu miras alacaklara hizmet etmek için gönderilen görevli ruhlar değil midir?’ (İbraniler 1:14).

    Tanrı bazen bir insanın gözlerini açabilir


    Çölde Sayım 22. ve 23. bölümlerde Balam’ın öyküsü yer alır. İsrail halkı çok kuvvetliydi ve yörede olan tüm kavimleri altetti. Bu yüzden endişe duyan Moav reisi Balak, oralarda ün yapmış bir peygamberi İsrail’i lanetlemek için kiralamak istedi. Bunun için adamlarını çok yüklü bir parayla bu işi yapabilecek Balam’a yolladı. O da Rabbe sorması gerektiğini söyledi. Tanrı ise ona gitmemesini buyurmuştu. Ancak Moav kralı Balak kolay kolay pes etmedi. Çünkü o, parayla hemen hemen her kapının açılacağını düşünen birisiydi. Israrlara dayanamayan Balam sonunda eşeğiyle yola koyuldu. Ancak bu yolculuk olaysız geçmeyecekti.

    Hayvan birden karşısında elinde yalın kılıcıyla Rab’bin meleğini gördü. Eşek korkudan yoldan sapıp tarlanın içine girdi. Meleği görmeyen Balam zavallı hayvana değnekle vurup tekrar yola soktu. Yolda bağların arasından geçerken melek yine hayvana göründü. Bu kez duvara sıkışan hayvanın üzerinde oturan peygamberin de ayağı sıkıştı ve eşeğe tekrar vurdu. Sonunda hem dar hem de sapacak yeri olmayan bir yola girdiklerinde eşek gördüğü meleğin karşısında yere çöktü. Küplere binen Balam tekrar hayvana vurunca RAB eşeğin ağzını açtı ve hayvan bön sahibine konuştu. Bu durumda bile hala anlayıştan yoksun olan Balam’ın karşısında burada anlatılanlara göre eşeğin kim olduğunu sorabiliriz:

    ‘Ve Rab Balam’ın gözlerini açtı. Ve yalın kılıcı elinde olarak Rab’bin meleğini yolda dikilmekte gördü ve başını eğdi ve yüzüstü yere düştü’ (Çölde Sayım 22:31).

    Önce eşek, daha sonra da sahibi eşeği gördü. TANRI insanın gözlerini açabilir. Şimdi 2.Krallar’da bunu dile getiren çok teşvik verici bir başka olaya bakalım.

    Suriye kralı Ben – Hadad İsrail’e karşı savaşıyordu. Ancak TANRI İsrail Kralı’na Elişa peygamber aracılığıyla sürekli Suriyeliler’in planlarını bildiriyordu. Böylece Suriye kralı istediği gibi İsrail’e saldıramıyordu. Bütün bunlara peygamber Elişa’nın sebeb olduğu ortaya çıkınca Ben – Hadad ordusunu toplayıp TANRI adamı Elişa’nın oturduğu Datan kasabasına yöneldi. Geceleyin atlar, cenk arabaları ve çok sayıda askerle birlikte şehri kuşattı. Ertesi gün Elişa’nın uşağı erkenden kalkıp etrafına bakınınca şehrin çevresindeki askerleri, atları ve arabaları gördü. Yüreği ağzına gelen hizmetçi:

    ‘Eyvah, efendim ne yapacağız?’ diye haykırdı. Elişa sakin bir şekilde uşağına: ‘Korkma!’ dedi. ‘Çünkü bizim yandaşlarımız onlarınkinden daha çok’ (6:16). Uşak daha şaşkın bir halde sahibine bakıp belki de içinden onun artık iyice sapıttığını düşünürken, Elişa’nın yalvararak şöyle dua ettiğini duydu:

    ‘Ya Rab, lütfen onun gözlerini aç, görsün!’ Rab uşağın gözlerini açtı,Uşak Elişa’nın çevresindeki dağların atlılarla ateşten savaş arabalarıyla dolu olduğunu gördü’ (2.Krallar 6:17).

    1950’lerin başında Kenya’da Maumau kabilesi bir isyan çıkartmıştı. Bu başkaldırma Birleşik Krallık’ın sömürgesine yönelik olduğu halde çoğu zaman başka ülkelerin beyaz vatandaşları da bu saldırıların hedefi olmuştu. Ölenlerin arasında çok sayıda müjdeci ve yerli imanlı vardı.

    Birgün Maumaular o yörede bulunan müjdeci grubun merkezine saldırmak üzereydiler. Erkekler ellerinden geldiğince merkezi savunmak üzere gerekli hazırlıkları yapmışlardı. İmkanlar dahilinde bir barikat kurulduktan sonra kadınlar merkezi binada saklanarak dua etmeye başladılar. Dışarıda ise erkekler birkaç silahla nöbet tuttular. Gece boyunca herhangi bir saldırı olmadı. Ertesi gün imanlılar RAB’bin onları koruduğundan emin olarak O’na sevinçle hamt ve şükür ettiler. Ama o gece ne olup bittiğinden hiç kimsenin tam olarak haberi yoktu.

    Aylar sonra bir Maumau savaşçısı tövbe edip İSA MESİH’e iman etti. Müjdecilerden biri Maumaulu imanlıya o gece olup bitenleri anlatınca , bu yeni imanlı kendisinin de saldırganlar arasında olduğunu itiraf etti:

    Savaşçı, saldırıyı gerçekleştirmeye kalktıklarında, gecenin karanlığında ateşten büyük yaratıkların, merkezle kendileri arasında durduklarını anlattı. Maumau savaşçıları korkuya kapılıp bir daha oraya dönmek istememişlerdi.

    Merkezde bulunan müjdecilerle yerli imanlılar yardımlarına gelen melekleri görememişlerdi, ama TANRI saldırmak isteyen savaşçıların gözlerini açmıştı!

    Kutsal Kitap’ta melekler insanlara göründüğü zaman bazen melek olarak da tanındı. Örneğin Yaratılış 32:1-2’de Yakup Mahanaim’de göksel orduya rast gelince onları tanır. 10:4 ve 22’deElçilerin İşleri asker Petrus’a, Kornelyus’a olanları anlatırken parlak giysiler içinde yüzbaşıya görünen adamın bir melek olduğunu söyledi. Daniel 3:25’te imanlı olmayan Nebukadnetsar fırındaki dördüncü kişiyi ‘ilah oğluna benzer’ biri olarak tarif eder.

    Melekler insanlara göründüğünde çoğu zaman muhteşem ve görkemli gözükürler. Örneğin, Daniel’e geleceğe yönelik bir giz açıklamaya gelen göksel varlık şu sözlerle tanımlanır: ‘Beden sarı yakut gibiydi. Yüzü şimşek gibi parlıyor, sesi büyük bir kalabalığın çıkardığı gürültüyü andırıyordu’ (Daniel 10:6).

    Esinleme 10:1’de Yuhanna’ya görünen melekse, ‘Buluta sarınmıştı, başının üzerinde gökkuşağı vardı. Yüzü güneşe, ayakları ateşten stünlara benziyordu.’ Meleklerin şimşeği andıran görünüşleri insanı bayıltabilir. Böyle bir olay mezarın önünde nöbette bekleyen kolcuların başına geldi. Taşı yuvarlayan, kar gibi bembeyaz giyinmiş meleğin karşısında onlar korkudan ölü gibi yere yıkıldılar (Matta 28:3-4).

5 yazı görüntüleniyor - 1 ile 5 arası (toplam 5)
  • Bu konuyu yanıtlamak için giriş yapmış olmalısınız.