Korkuyu yenmek

  • Bu konu 1 izleyen ve 0 yanıt içeriyor.
1 yazı görüntüleniyor (toplam 1)
  • Yazar
    Yazılar
  • #25686
    Anonim
    Pasif


    KORKUYU YENMEK

    Bizler bazen kendimizi korkutmak için Lunaparklardaki Roller Coaster’lara ya da korku filmlerine para veririz.
    Demek ki, korkunun kendince hayatımızda oynadığı bir rol vardır.
    Korkuyu da aslında bir pozitif enerji haline dönüştürebilmemiz mümkündür.

    Korku kelimesi İbranice kelime anlamında hem korkmak hem de görmek gibi iki anlamı üzerinde barındırmaktadır.
    Demek bir yönü bize fırsatları gösterirken diğer taraftan fırsatları kaçırma endişesini hissettirmektedir.
    Sonuç korkusu aslında bir işin etkin ve çabuk bir biçimde bitirilmesinde öncüdür.
    Ergen çocuğunuza “şu çöpü dışarı atarmısın” dediğinizde alacağınız cevap “sonra” olacaktır. “hımmm eğer atmazsan internet hattını kapatacağım” derseniz çocuğunuz hemen çöpü kapıp götürecektir.

    Korku da diğer duygularımız gibi hem olumlu, hem olumsuz yönü olan bir durumdur.
    Korku bizi tamamen kendimize getiren varlığımızı hissettiren, kanımızı hızlandıran bir gerçek duygusudur.
    Doğru bir seçim yapmak zordur.
    Kolay yolu seçmek her zaman temel eğilimimizdir.
    Sonuçları hesaplamadan bir seçim yapma “görmek ya da görmemek” kavramını bize hatırlatır.
    İşte korku sonuç korkusu aslında seçimimizi doğru yönde yapmaya bizi yönlendirecektir.

    Anlamsızlık korkusu

    Bazen bizim yaşamımıza benzer bir yarışma olur, bir markette on dakika içinde kişiler sepetlerini doldurmak için yarışırlar.
    Biz de yaşamı düşünmeksizin, sonuçları kayde almaksızın bu şekilde doldurmayı tercih ederiz.
    Oysa yaşam ciddi bir iştir.
    İnsanın aslında yaşamı anlamsız yaşama korkusu vardır.
    Bazen devekuşu gibi kafamızı kuma gömer ve bazı faaliyetlere katılmakla yaşamı anlamlı kıldığımızı düşünmek isteriz.
    Yok, sakın deve kuşu olmayın ve gerçekten korkmaktan korkmayın, yani yaşamımı ben ne yapıyorum diye sorunuzu sorun.

    Ölüm korkusu

    Her birimiz bir gün öleceğiz.
    Bazen kendimizi ölümsüz başkalarını ölümlü kılarız.
    Ölen bir arkadaşınızın öldüğüne bir türlü inanamazsınız. Ve kendimizi hemen bu ölümden soyutlarız.
    Fakat aslında bu ve benzeri olaylar bizi düşündürmeye başlar “zamanımı gerçekten en etkin bir biçimde kullanıyor muyum?”
    Hepiniz şöyle geçirdiğiniz zamana bir bakın.
    Ya geleceğiniz ne kadar acaba?
    Oysa her saniyemizi değerlendirmemiz aslında çok ama çok önemli.
    Bu nedenle her yaşadığınız anı sanki sona gelmişsiniz gibi tadına vararak yaşamanız esas olmalıdır.
    Bütün boş olan şeyleri temizleyin yaşamınızdan
    Örneğin, ailenizle tartışıyorsunuz, şöyle düşünün ya bu tartıştığınız günün yaşamınızın son günü olduğunun farkında olsaydınız.
    Acaba aynı şeyleri söyler miydiniz?
    Ya onların son dakikaları olduğunu düşünseniz yine onlara aynı şeyleri söyler miydiniz?
    Yaşam gerçekten bir takım streslere, kavgalara, dövüşlere girmeyecek kadar değerli ve çabucak geçip gidiyor.

    Kendinizi değerli olana, güzel olana ayarlayın.
    Ya gözünüzü kaybediyor olsanız acaba dünyaya nasıl bakardınız.
    Bir saat gözünüzü kapayın ve sırf bunun değerini anlamak için yürüyün.
    Bakın hayatınız nasıl değişecek.
    Ya yarın ölecek olsanız bugün yapıyor olduğunuz bir çok stres dolu şeyleri ve tavırlarınızı takınır mıydınız?.
    Korkunun sizi nasıl da şekillendirdiğine bir bakın.

    Tanrı’dan korkma

    Neden Tanrısal buyrukları yerine getiriyoruz?
    Çünkü örneğin çalma buyruğuna uymazsak aslında kendimizin kendimizi getirdiği sonuçların çok kötü olacağını biliyor, hissediyoruz da ondan kısacası sonuçları bizi çok korkutuyor da ondan.
    Kameraların sizin yaşamınızı kaydettiğini düşünseniz, kamera önünde daha dikkatli bir yaşam sürmez misiniz?

    Tanrı’nın evrensel gücü ve görkemi önünde sınırlı olan bizler aslında bu görkemden irkilmemizde çok büyük bir fayda olduğunun bilincinde olmamız gerekmektedir.
    Bu da insanın yararınadır.
    Evrensel Tanrı’nın o muhteşem görkeminden ürkme yaşama bir disiplin, bir düzen getirmektedir.
    Düzen Tanrı’sı Mesih örneğindeki kurtarışında da sunduğu gibi insanını kendi günahından arıtarak özgür kılar ve düzene sokar.
    Çünkü bu izlenme bize Tanrı’da uyanıklık verecektir.
    Bu da yaşam fırsatlarımızı en üst düzeye çıkaracaktır.
    Bir gün bizler gerçekten bu yaşamdaki tavırlarımızın muhakkak sonuçlarını göreceğiz.
    Bu korku bizi gelişme konusunda motive edecektir.

    İnsan ne hikmetse hep kendi kötü eğiliminden korkmaktadır.
    Çünkü o bizim hareketlerimizde sanki hep baskın çıkacakmış gibi gelir ve biz de bundan ötürü gerçekten ürkeriz, adım atmaktan, iş yapmaktan, kendimizi geliştirmekten korkarız.
    Oysa Mesih İsa’yı yüreğimize aldığımızı söylüyoruz.
    O Tanrı’ın mutlak kelamının bedende bize ulaşmış hali ise eğer onunla birlikte olduğumuzun bilincindeysek ve Tanrı’ın Ruhu ile hareket ediyorsak o zaman biraz daha gayretle adım atmalıyız.

    Tanrı, korkusu, O’nda olmanın getirdiği dinginlik ve dikkat ve O’nun Mesihinin bizde olması biz olması aslında bizim önümüzde bir başka engeli barındıramaz.
    Bu nedenle 23.Mezmur “ölüm vadisinde gezsem bile korkmam” diyerek meydan okumaktadır.
    O zaman bizi korkutan geri çeken nedir?
    Şu dört yanlı bilgimiz:

    1.Korku acı verir:
    Bir tarafımız korkuyu tehdit görürken diğer taraf, kendini korkutmaktan zevk almaktadır.
    Bu tezat nedir?
    Evet, korku rahatsızlık veren bir durumdur ama unutmayalım aynı zamanda bir zevk vermektedir.
    Kendinizi paraşütünüzle uçaktan attığınızda bir anlık her tür sorunu unutursunuz.
    Yaşamanın ne denli değerli olduğunu düşünürsünüz.
    Bu korku sizi birden bire pozitif düşünmeye itmiştir.
    Her anın değerinin farkındalığı.
    Demek ki, korku iyi kullanılırsa bir takım gerçeklerin anlaşılmasına neden olacaktır.
    Korku yoksa hayatın aslında ateşi yok demektir.
    Bu bağlamda “başarı” dahi korkuya bağlıdır.
    Yeni riskler hep korkuya bağlıdır.
    Korkuları biraz lunaparkta gönüllü olarak kendimizi korkutmak için bindiğimiz rollar coasterları hatırlayarak karşılamamız lazımdır.

    2.Korku felç eder:
    İnsanlar korkunun insanların potansiyelini aşağıya çektiğini düşünürler.
    Bu da doğrusu, yanlış bir bilgidir.
    Çünkü her şeyden önce çocuğunu kötü bir durumda duran kaç anne büyük bir hamle ile çocuğunu ölümden kurtarmıştır.
    Bu korkunun, dehşetin birden kişiye verdiği gücün bir örneğidir.
    Korku ancak ondan kaçtığımız zaman, korktuğumuz zaman yıkıcı olmaya başlar.
    Onu göğüslemek lazımdır.
    Korkuya rağmen dayak yiyen bir arkadaşınızı savunduğunuz için aslında gönül rahatlığı hissedersiniz.
    Ama arkadaşınızın dayak yemesini seyrederseniz bazen çok uzun süre vicdan azabı çekebilirsiniz.
    Korku aslında bizi yaşama ayarlar. İrkiliriz, farkında oluruz ve devam ederiz.

    Birisi size telefon defterinizin ön sayfasını ezberleyeceksiniz dese yapamam dersiniz ama yarına kadar ezberlemezsen öleceksin dese sorgusuz sualsiz ezberlersiniz.
    İşte korkunun gücü.

    3.Korku özgürlüğe manidir:
    Aslında biz Tanrı korkusundan bahsediyoruz.
    Bir despot dış korkudan değil.
    Aksi takdirde robot oluruz.
    Ama Tanrı’ın yolu, emirleri bizi kötü olandan korumak için olduğunun bilincinde aslında özgür oluruz.
    Örneğin; zinanın getireceği bütün sorunları düşünün, bu emre imanla tabi olmak, bizi aslında bir çok sorundan özgür kılmaktadır.
    Aksine disiplin edilmiş bir yaşam bizim gelişim özgürlüğümüzü kullanmamıza neden olacaktır.

    4.Korku kişiyi küçültür:
    Sonucu ne olursa olsun insanların doğru olanı yapması şeklinde bir düşünce vardır.
    Çünkü insanlar korkunun sonucunda kişinin kendini küçültebileceğinden korkarlar.
    Bir kişi eğer Tanrı’a Mesih İsa’da iyi bir hizmetkar olduğunu düşünüyorsa ve bunu bir ödül için yapıyorsa, yani bir beklentisi olduğu için yapıyorsa, ya da cezalandırılacağı korkusu ile yapıyorsa bu elbette değeri olmayan bir yaklaşımdır.
    Çünkü burada korku nedeniyle bir hizmet vardır.
    Demek ki, bu kişi şeytandan daha fazla korksa şeytana hizmet edecektir.

    O zaman korkuya ilişkin bazı Kitab-ı Mukaddes öğretilerine sahibiz.
    Sevgi, Mesih’in sevgisi bizi motive etmiyor mu?
    Elbette, cennete gitme çıkarı peşinde koşmaksızın Tanrı’ya hizmet Mesihleşerek O’nda olmak çok önemlidir.
    Ama diğer taraftan yoldan çıkmamayı bir şeyi yerli yerinde ve doğru yapma konusunda bizi dengede tutacak bir korkuya doğru yapma, yerinde davranma, Tanrı’nın istemine uygun olanı seçme gibi korkular vardır ki, bu korkularda bizi aslında sevginin motive etmesi gibi bizi motive edecek olan bir durumdur.

    Görüldüğü gibi korkumuzda acı gibi aslında bize verilen bir lütuftur tabi bunu Tanrı korkusu ve Mesih İsa gibi olamama korkusu gibi gerçek değerlerimizle birleştirdiğimizde, ne kadar büyük bir lütuf olduğunu görmemiz mümkündür.
    Korku bizim için kendimizi korumak için, yaşamımızı düzenlemek için bir reflekstir.
    Yeterki yersiz korkulara, psikolojik uç korkulara gidilmesin. Tanrı’ın o muhteşem dengesinde dengeli bir yaşam, Tanrı’ın Mesih’inde sağladığı kurtuluşta dünya düzeni içinde düzenli bir hayat yaşama için korku bizim adeta etkin kılavuzumuzdur.

    Sevgiyleeee

1 yazı görüntüleniyor (toplam 1)
  • Bu konuyu yanıtlamak için giriş yapmış olmalısınız.