Her şeyin kökten değiştiği an…

  • Bu konu 2 izleyen ve 1 yanıt içeriyor.
2 yazı görüntüleniyor - 1 ile 2 arası (toplam 2)
  • Yazar
    Yazılar
  • #26796
    Anonim
    Pasif

    Bir insanın hayatında her şeyin kökten değiştiği an Hz. İsa Mesih’in kim olduğunu anladığı andır. Bu andan sonra insanın hayatında her şey ama herşey değişir. Yeniden doğar insan. Evren’in bilincinde yansıyışı da tümden değişiktir, yepyenidir. Herşey yenidir öyle bir insana. İstese de artık reddedemez Mesih’i çünkü… aşikar olanı reddetmenin imkanı yoktur. Gidilecek başka bir yer kalmamıştır artık.

    Bu anlaşılma sadece akla depolanan yeni bir bilgi değildir. Bir malumat değildir. ‘Miktar’ ile alakası yoktur. Bir manzaradır daha ziyade. Bir körün gözlerinin açılması gibi bir şey. Üstelik bu farkındalık maddi konularda bile herşeyi yerli yerine koyan bir güçtür, hem de kendiliğinden. Lütf’un hayatta işleyişi budur işte. Bir radyonun fişinin prize takıldığında çalışmaya başlaması gibi… Cerayan bağlantısı sağlandı mı herşey kendiliğinden olur. Ruh’ul Kudüs kanalının tıkanıklıktan temizlenişi de buna benzer bir şeydir. Bu bağlantı yerli yerinde oldu mu hayattaki herşey, maddi olsun manevi olsun, kendiliğinden akar. İnsanın hayatında İllahi tasarruf zuhur eder. İhtiyacı olduğu herşey gelir kendisini bulur. Mucizeler ortamında yaşayıştır Hz. İsa Mesih’in kimliğinin anlaşılmasından sonraki durum.

    Tabi, bu anlaşılma nefsi çabayla olmasına imkan olmayan bir şeydir. Ruh’ul Kudüs’ün temiz, yeni olana açık, tüm kabullenmişliklerini hakikat uğruna terkedebilecek cesareti olan kalplere yerleşmesiyle olur. Ruh’ul Kudüs su altına batırılmış ağzı açık bir boş şişenin içine suyun dolması gibi hazır olan insanın hayatına dolar, orda iskan eder. İnsanın öyle bir vicdani açıklıkta olduğunda Ruh’ul Kudüs’ün kendisini ziyaret etmemesine imkan yoktur. Her kim olursa olsun insan… hangi ırktan, hangi toplumsal sınıftan, hangi tahsil düzeyinden, hangi meslekten olursa olsun.

    Ondandır ki işte içinde varlıksal sorgulanış belirmiş olan herkese hiç olmazsa İncil’lerden birinin okunmasının salık verilmesi gerekir. Haberdarlığın sağlanması için. Yukarıda sözü geçen anlaşılmanın olup olmayacağı Tanrı’ya kalmış bir mesele ama… Haberdar etme bir görevdir her Hristiyan’a… Müjde’yi vermek yani.

    ‘Misyonerlik’ dedikleri budur sadece… Bir Müjde’yi veriş. Ve her Hristiyan doğası itibarıyla bir misyonerdir de. Başka türlü olmasının imkanı yoktur. Elinde ilaç bulundurup da hastaya önermeyen suç işlemiş olur da ondan. Bu bazen kan içici canavarmış gibi gösterilen şey, misyonerlik (‘görevlilik’ yani), bir haberdar edişten ibarettir sadece. Ölüm döşeğindeki, sancılardan kıvranan hastaya ‘seni şifalandıracak ilacımız var, al istersen içersin, istersen döker atarsın’ deyiştir misyonerlik. Başka bir şey değildir. Hz. İsa Mesih efendimiz ‘sizi istemedikleri yerin tozunu bile ayağınızdan silkeleyip gidersiniz’ demiştir. ‘Zorla güzelliğin olamayacağını’ O’ndan iyi bilen kim vardır ki zaten…

    Esenlikler, herkese…

    #34656
    Anonim
    Pasif

    Sevgili Viran Dede,misyonerlik hakkında söylediklerine katılıyorum.
    Herkes nihayetinde doğru bildiğini,inandığını anlatmakla yükümlü bu konuda.Zaten İslamiyette de tebliğ etmek bir görev.misyonerliğin her dinde varolduğunu biliyoruz.Bu yolda insanların birbirine çamur atması,karalaması çok yanlış…Hepimiz biliyoruz ki;Türkiye ‘de ünv.öğrencilerine ve küçük ilçelerden illere günlük geliş gidiş yapmak zorunda olan liselilere bedava kalacak yer,yemek imkanları vererek onları bir evde toplayıp zorunlu cemaat oluşturan insanlar var.Her yemekten sonra sohbet başlığı altında kendi fikirlerini empoze etmeye çalışan,cennet vadeden insanlar var.Özellikle küçük yaştaki çocuklar yeterli muhakeme gücünün olmaması yada sunulan imkanlardan vazgeçmek istememesi nedeniyle orada kalmaya devam ediyor.Oradan ayrıldığındıysa(mümkün olabilirse tabi) o gence hiç bir şeyi kabul ettiremiyorsun,o at gözlüğünü takıp çıkıyorlar dışarı…Ve merak ediyorum bunları kimler ne amaçla finanse ediyorlar.Cihad mı yapacaklar.Tüm dünyaya baş mı kaldıracaklar,kaç kişiyle kime karşı savaşacaklar.Hz.Muhammet bile ‘senin dinin sana benimki de bana ‘demiş.Eğer dinimize bu kadar bağlıysalar neden peygamberin bu sözünü çiğniyorlar.(hoş onda da bi çelişki var ya…hem(tevbe 5 )müşrikleri kılıçtan geçirin deniliyor,hem de senin dinin sana) Bu nedenle herkesin saygılı olup diğerinin yoluna taş koymamaya çalışması lazım.çünkü doğruda korku yoktur…bize bu konuda Kenya Lİderinin sözleri anlatılr hep.’Misyonerler bizim topraklarımıza geldiğinde İncil onların,topraklar Afrikalıların elindeydi.Bize gözlrimiz kapalı dua etmeyi öğrettiler.Neden sonra gözlerimizi açtığımızda İncil bizim,topraklarımızsa onların olmuştu.’şimdi bu sözler üzerine benden açıklama yapmam bekleniyor çevrem tarafından.Bunun ingilizlerin bir politikası olduğunu anlatmaya çalışıyorum ama. Şunu da anladım ki,eksik bilgiyle insanların karşısında durmak berbat bir şey.Hele de böyle bir konuda.Daha öncede söylediğim gibi çok bilgilenmem lazım çok.Son olarak da Keruv’un ne olduğunu hemen o mesaj yazdıktan sonra araştırdım.Daha sonra gönderdiğiniz linkten resmi gördüm.Teşekkür ederim…Esenlikler….

2 yazı görüntüleniyor - 1 ile 2 arası (toplam 2)
  • Bu konuyu yanıtlamak için giriş yapmış olmalısınız.