Devlet ve Politika

  • Bu konu 3 izleyen ve 19 yanıt içeriyor.
15 yazı görüntüleniyor - 1 ile 15 arası (toplam 20)
  • Yazar
    Yazılar
  • #24920
    Anonim
    Pasif

    Dünya yaşantımız günlük etkileşimler içinde geçip gitmektedir. İster inanan olalım, ister olmayalım yaşam biçimleri açısından, doğal ve sosyal etkenlerle iç içe yaşama durumundayız.İmanlılar diğer insan kardeşleri gibi dünyadaki farklı devlet sistemleri içinde yaşamlarını sürdürmektedirler. Özellikle bu bölümde ister demokratik, ister daha farklı olsun altında yaşadıkları devletle, bu devletlerin politikaları ile inanlının ilişkisinin ahlak açısından bir değerlendirmesini yapmak istiyoruz.

    Kutsal Kitap bir bilim kitabı olmadığı gibi bir devlet yönetimi ya da politikasını tümüyle yönlendirecek bir kitap da değildir. Çünkü her şeyden önce Tanrı’nın kurtuluş planı kişilerin iç alemlerine seslenmektedir. Bu iç alemlere, ruhsal dünyaya olan sesleniş kişi yaşamını değiştirir ve kişilerin yaşamlarının değişmesi ile sosyal yapıda bir değişim söz konusu olur. Kutsal Kitap devlet ve politikayla ilgili olan kişileri Tanrı’nın adalet ve ahlak standartlarını gösteriyor.

    KUTSAL KİTAP VE DEVLET

    Tanrı düzeni seven bir Tanrı’dır. Dünyanın yaratılışı, insanların yaratılışı, kurtuluş planı dahil her şeyde muhteşem bir düzen görüyoruz. Evlilik sisteminin oluşturuluşunda, toplumsal yasaların yapılışında hep aynı düzene rastlıyoruz. Daha işin başında Tanrı’nın insanına kendi yarattığı dünyayı yönetme yetkisi ve sorumluluğu verdiğini görüyoruz:

    Tanrı, ” insanı kendi suretimizde, kendimize benzer yaratalım ” dedi, ” Denizdeki balıklara, gökteki kuşlara, evcil hayvanlara, sürüngenlere, yeryüzünün tümüne egemen olsun.” Tanrı insanı kendi suretinde yarattı. Böylece insan tanrı suretinde yaratılmış oldu. İnsanları erkek ve dişi olarak yarattı. Onları kutsayarak, ” Verimli olun, çoğalın ” dedi, ” Yeryüzünü doldurun ve denetiminize alın; denizdeki balıklara, gökteki kuşlara, yeryüzünde yaşayan bütün canlılara egemen olun. ” ( Yaratılış 1:26 – 28 )

    Bu ayetlerde Tanrı’nın dünyayı insanın yönetmesini istediğini görüyoruz.Dünyayı yönetimlerden uzak, başıboş bir çöl gibi yaratmadığını buradan anlıyoruz. Ama bu yönetim sorumluluğunda hangi yönetim şeklinin en iyi olduğunu, hangi yönetim şeklinin en kötüsü olduğunu belirtmediğini de görüyoruz. ( T. ÜÇAL – D. MALCOLM )

    Rabbin sevgisi ve ışığı sizinle olsun.:elsalla:

    #28851
    Anonim
    Pasif

    İlk imanlıların müjdeyi duyururken hükümet yetkililerinden, özellikle o zaman sivil yaşamda üst derecede yetkiye sahip dini önderlerden gelen muhalefetle karşılaşmaları kaçınılmazdı. İmanlılar bunun için hazırlıklıydılar. Bu duruma ağır başlılık ve asaletle tepki gösterdiler.

    Genel politikaları yöneticilerine, – Tanrı tarafından atanmış ve halk yararına hizmet için Tanrı’nın hizmetçileri olan yöneticilerine – saygı duymak ve itaat etmekti. Be nedenle Pavlus bilmeden başkahini azarlayıp hesap vermeye çağrıldığında, Mısır’dan Çıkış 22:28’den alıntı yaparak hemen özür diledi: ” Halkının hiçbir önderini kötüleme ” ( Elç. 23:5 )

    Ne var ki, insan yapısı yasalar Tanrı’nın buyruklarına dolaşıp takılınca, imanlıların tutumu, hükümete itaatsizlik ve bu itaaatsizliğin getirdiği sonuçlara katlanmak oldu. Örneğin, Petrus’la Yuhanna’ya müjdeyi vaaz etmeleri yasaklandığında şu karşılığı verdiler : Tanrı’nın önünde, Tanrı’nın sözü yerine sizinkini dinlemek doğru mudur, siz kendiniz karar verin. Biz gördüklerimizi ve işittiklerimizi anlatmadan edemeyiz.” ( 4:19,20 ). Petrus’la elçiler, Mesih’in adını öğretmeye devam ettikleri için mahkemeye çıkarıldıklarında, Petrus, “İnsanlardan çok, Tanrı’nın sözünü dinlemek gerek ” dedi ( Elç. 5:29 ).

    Hükümeti düşürme çabalarına katıldıklarına ya da katılacaklarına ilişkin hiçbir ima yoktur. Baskı ve zulme rağmen sadece yöneticilerin iyiliğini dinlediler ( Elç. 26:29 ).

    Ancak, hükümete hoş görünmek için de hiçbir sahtekarlığa boyun eğmeyeceklerini belirtmemize gerek yok. Örneğin vali Feliks, Pavlus’tan rüşvet almayı boş yere bekledi (24:26 ).

    Vatandaşlık haklarını kullanmalarının aldıkları iman çağrısına aykırı olmadığını düşündüler.

    Buna rağmen kendileri bu dünyanın politikasına karışmadılar. Neden ? Hiçbir açıklama verilmiyor. Tek bir amaçları vardı: Mesih’in müjdesini insanlara duyurmak. Kendilerini bu göreve ilgilerini bölmeksizin verdiler. Müjdenin insanın sorunlarına yanıt olduğuna inanmış olmalılar. Bu inanç onlarda o kadar güçlüydü ki, politika gibi ikincil yaklaşımlarla doyum sağlayamazlardı. ( William MacDonald )

    Rabbin sevgisi ve esenliği sizinle olsun.:elsalla:

    #28880
    Anonim
    Pasif

    Sel olayından sonra, dünya yönetimi Nuh ve ailesine veriliyor. Bu noktada Tanrı yönetim sorunlarını kolaylaştırmak, insanı insandan korumak ve yeterince adaleti sağlamak için yasalar oluşturmaya başlıyor:

    Sizin de kanınız dökülürse, hakkınızı kesinlikle arayacağım. Her insandan , kardeşinin canına kıyan herkesten hakkınızı arayacağım. ” Kim insan kanı dökerse, kendi kanı da insan tarafından dökülecektir. Çünkü Tanrı insanı kendi suretinde yarattı… ” ( Yar. 9: 5-6 )

    Aslında gördüğümüz bu yasalar bir devlet sistemini oluşturmamakla birlikte adil bir sistem oluşturmanın temellerini oluşturmaktadır.

    Hükümet sistemlerinde aranan hep insanın refah ve huzurudur. Yönetim olmaksızın insanlar anarşi içinde kıvranacaklardır. Zaten yönetimlerinde biraz zayıflama görülen ülkelerin halini her gün gazete ve televizyonlarda görmekteyiz. Sağlıklı ve güçlü bir yönetim insanların en büyük ihtiyaçlarından biridir. Düşünen beyinleri düzen içinde yaşatmak için yasalar ve etkin bir yönetim şarttır. Tanrı dünyayı yönetme konusunda yetki ve sorumluluğu insanoğluna vermiştir. Buna karşın insan insandır, günahlı ve sınırlı düşünme yeteneği, çevresel etkileşimleri ile her şeyi dört dörtlük yapabilme yetisinden uzaktır. Bu bağlamda insanların oluşturduğu devlet sistemlerinin her biri insanlar için enuygunudur demek yanlış olur. Ama burada bizi ilgilendiren hangi sistemin insanlığa uygunluğunu incelemek değildir. Bunu siyaset bilimciler yapacaktır. Biz bu kadar farklı sistemlerin altında yaşayan inanlıların kendi devlet, yönetim ve yöneticileri önünde bir inanlı olarak sorumluluklarını incelemekteyiz. ( T. ÜÇAL )

    Rabbin sevgisi ve esenliği sizinle olsun.rabbe hamdolsun

    #28915
    Anonim
    Pasif

    1. ESKİ ANTLAŞMA’NIN ÖĞRETİSİ

    Eski Antlaşma’nın başından itibaren Tanrı düzenini gözlemlemek mümkündür. Daha yaratılış aşamasının ardından insanın yaratılması ile insana yönetme yetki ve sorumluluğu verilmiştir. Daha sonra gelişen toplum düzeyi Musa’nın Tanrı’dan aldığı emirlerle daha da sistematik anlamda yasalarla karşılaşmışlardır. Bu yasalar Tanrı’nın ölçütlerini yaşamın her alanında , sosoyal, sivil ve dini düzenlemelerle belirginleştirmeye başlamıştır.Örneğin: Adam öldürme, çalma, zina gibi konular ilerdeki emirlerle daha da belirgenleşmiştir. Tanrı insanlarının çok daha düzenli, gereksinimlerine uygun ortamlarda yaşamalarını istemektedir.

    On iki oymaktan oluşan İsrail bir müddet bu oymakların liderlerince yönetilmiş daha sonra da bu dönemi hakimlerin idaresi izlemiştir. Hakimler’den sonra ise Saul’ün seçilmesi ile krallık sistemi gündeme gelmiştir.

    Aslında Musa peygambere gelen yasalarla İsrail teokratik bir yönetim sistemi altına oturtulmaktadır. İster önderler, ister hakimler, isterse krallar olsun Tanrı yasalarına uyan ve bu yasaları uygulayan kişilerse halkın bunlara itaati Tanrı’ya itaat gibi algılanmıştır. Aynı şey liderler için de geçerli görülmüştür. Teokratik sistemde aslında devletin, yönetimin başı Tanrı ve O’nun yasalarıdır.İdareciler Tanrı’nın adeta dünya üzerindeki temsilcileri olarak görev yapmaktadırlar.

    Tanrı halkı Tanrı ile antlaşma yasalarını bozdukları andan itibaren kendi bağımsızlıklarını kaybetmişler ve yabancı yönetimler altına girmişlerdir. Bu noktadan sonra da Tanrı’nın bu insanları teokratik bir sistem altında yaşatmak istediğine dair hiçbir işarete rastlamak mümkün değildir. Artık önemli olan Tanrı’nın halkı olarak yaşamalarıdır. Hangi yönetim, hangi ülke, hangi devlet biçimi altında olurlarsa olsunlar Tanrı’nın standartlarında yaşamaları gerekmektedir. Putperest krallar farkında olmadan Tanrı’nın İsrail üzerindeki amaçlarına hizmet ettiler. Zaman zaman kendi halkından kendisine itaat etmeyenlerin cezalandırılması konusunda bu putperest krallar kullanılmışlardır. Bazı zamanlarda bir bereket aracı olarak yine bu gibi yöneticiler kullanılmışlardır. ( ” Ahlak ” )

    Rabbin sevgisi ve esenliği sizinle olsun.:elsalla:

    #28967
    Anonim
    Pasif

    Tanrı’nın halkı sürgündeyken farklı ülkeler altında , putperest krallarca yönetiliyorlardı. Bu dönemde mümkün olduğu kadar bu ülkelerin yönetimine itaat ettiler , yaşamlarını, hizmetlerini sürdürdüler ve Rab de onların bu işlerini bereketledi.

    Mesih İsa’nın dünyaya gelişine dek Tanrı’nın yönetimleri hep İsrailli olmayan krallara, yöneticilere vereceğini Daniel görüm olarak görmüştür. Mesih İsa’nın gelişi ise O’nun ruhsal anlamda kendi seçtiklerine kral olması anlamındadır:

    ” Gece görümlerimde insanoğluna benzer birinin göğün bulutlarıyla geldiğini gördüm. Eskiden beri var Olan’ın yanına doğru ilerledi, O’nun önüne getirildi. Ona egemenlik, yücelik ve krallık verildi. Bütün halklar , uluslar ve her dilden insan ona tapındı. Egemenliği hiç bitmeyecek sonsuz bir egemenlik, krallığı hiç yıkılmayacak bir kralıktır. ” ( Daniel 7:13- 14 ) { ” Ahlak ” )

    Rabbin sevgisi ve ışığı sizinle olsun.:elsalla:

    #28971
    Anonim
    Pasif

    Çok güzel özetlemişsiniz. Teşekkürler .. Rab sizi bereketlesin.

    #28972
    Anonim
    Pasif

    Sayın matrix; foruma katılmanızdan ve yazılarınızı görmekten dolayı ; önce, hoş geldiniz diyorum ve de teşvik verici söyleminiz için teşekkür ediyorum.

    Yalnız; sanırım ki, dalgınlığınıza geldi ( Yalnış anlamayacağınızı umuyorum ) . Yazı; sayın Turgay ÜÇAL ve Derek MALCOM’a aittir. Rab, hepimizi bereketlesin. Burada bulunmanızdan dolayıda , çok mutlu olduğumu ifade edeyim.

    Rabbin sevgisi ve ışığı sizinle olsun.:elsalla:

    #28995
    Anonim
    Pasif

    Eski Antlaşma, Tanrı’nın insanları için oluşturduğu düzen ve yönetimle başlamaktadır. Daha sonra bu düzen yasalar halinde ilk yönetim oluşum temellerini oluşturmuştur ve On Emir ile birlikte Tanrı’nın idare şeklini yani teokratik biçimini almıştır. Ama insanlar Tanrı ile olan antlaşmalarını bozdukları için artık Tanrı’nın yönetim biçiminden insanın oluşturduğu yönetimlerin altına geçmişler ve Tanrı bu süreçte kalmalarını arzulamıştır. Artık bugünkü dünyada Kutsal Kitap’ta olan teokratik yönetim yoktur, ama önemli olan Tanrı halkının hangi yönetim ve sistem altında olursa olsun Tanrı ile esenlik içinde , Tanrı standartına uygun yaşayabilmesidir. Zaten Tanrı Yasanın yüreklere yazılacağını bildirmektedir. İşte bu noktada Mesih İsa’nın ruhların kralı olarak geleceğini ve bu dünyanın sonuna dek bunun bu şekilde olacağı gerçeği dile gelmektedir. Kısacası devlet ve politika insanın eline verilmiştir, Tanrı’nın istediği yönetim fiziksellikten, ruhsallığa geçiş yapmıştır. Tanrı’nın kurtuluş planındaki gerçek budur. Gerçek mükemmellik ancak Tanrı’dadır, elbette O’nun yönetimi en mükemmel olacaktır. O’nun tek tek insan boyutunda yaşanmasını sağlayacaktır. Hangi yönetim ve yönetici olursa olsun bu standartlarda kaliteli bir yaşam tanığı olacaktır. Onların kullandığı bütün dünyasal sistemlerde de bir düzen ve kalite ister istemez görünmüş olacaktır. ( ” Ahlak ” )

    Rabbin sevgisi ve ışığı sizinle olsun.rabbe hamdolsun

    #29036
    Anonim
    Pasif

    2. YENİ ANTLAŞMA’NIN ÖĞRETİSİ

    Yeni Antlaşma bambaşka bir devlet düzenini, yönetimi altında sahneye gelmektedir. İlk kilise Roma İmparatorluğu gibi imparatorluk yönetimi altındadır. Putperest olmasına karşın bütün dinsel geleneklerin üstünde bir devlet yönetimi söz konusudur.. Bu bağlamda Eski Antlaşma inanlıları ile Yeni Antlaşma inanlılarının içinde bulundukları durumlar birbirinden farklılık göstermektedir.Bazı zamanlar yaşadıkları devlet sisteminde zaman zaman yapılan zulme uğrayan iananlılar Yeni Antlaşma inanlılarını oluşturmaktadır. Bu nedenle inanlının devlet ve politika ile ilişkileri konusunda Yeni Antlaşma’da daha çok veri bulmak mümkündür.

    3. RAB İSA MESİH’İN ÖĞRETİSİ

    Rab İsa Mesih’in yaşadığı ortam tamamen bir imparatorluk ortamıydı. Bu ortam içerisinde Yahudiler bir azınlık kitleyi oluşturdukları gibi kendi içine kapalı bir grubu oluşturuyorlardı. Günümüz anlayışına göre bir demokrasiden bahsetmek söz konusu bile değildi. Böylesi bir durumda Tanrı’nın kurtuluşunu açıklamakla yükümlü Rab’bin devlet önünde davranışı ne olacaktı ? İncil bu konuda gerekli açıklamaları bize vermektedir. ( ” Ahlak ” )

    Rabbin sevgisi ve ışığı sizin olsun.rabbe hamdolsun

    #29093
    Anonim
    Pasif

    Mesih İsa’ya devlet önünde zor duruma sokmak ve tututklanmasını isteyen Yahudi din önderlerinin bu konudaki sorularına verdiği yanıt, Mesih İsa inanlısının devlet önündeki ilişkisinin ne olması gerektiğini net bir biçimde göstermektedir. Acaba Sezar’a vergi ödemek Tanrı önünde doğru bir davranış mıydı ? İşte tuzak burada gözüküyordu. Evet Mesih buna evet derse Yahudiler’in antipatisini kazanmak an meselesiydi; hayır doğru değil dese bu kez da Romalı askerlerin kendisini tutuklamasına yol açmış olacaktı. Bu sıkışık durumda Mesih İsa’nın da bu kon udaki öğretişi kesinleşmiş oldu: Markos 12: 13-17

    Rabbin sevgisi ve ışığı sizinle olsun.isamesihyasiyor

    #29212
    Anonim
    Pasif

    Mesih İsa’yı devlet önünde zor duruma sokmak ve tutuklanmasını isteyen Yahudfi din önderlerinin bu konudaki sorularına verdiği yanıt , Mesih İsa inanlısının devlet önündeki ilişkisinin ne olması gerektiğini net bir biçimde göstermektedir. Acaba Sezar’a vergi ödemek Tanrı önünde doğru bir davranış mıydı ? İşte tuzak burada gözüküyordu. Eğer Mesih buna evet derse Yahudiler’in antipatisini kazanmak an meselesiydi; hayır doğru değil derse bu kez de Romalı askerlerin kendisini tutuklamasına yol açmış olacaktı. Bu şıkışık durumda Mesih İsa’nın da bu konudaki öğretişi kesinleşmiş oldu:

    ” Daha sonra İsa’ya söyleyeceği sözlerle tuzağa düşürmek amacıyla Ferisiler’den ve Hirodes yanlılarından bazılarını O’na gönderdiler. Bunlar gelip İsa’ya, ‘ Öğretmenimiz ‘ dediler, ” Senin dürüst biri olduğunu, kimseyi kayırmadan, insanlar arsında ayrım yapmadan Tanrı yolunu dürüstçe öğrettiğini biliyoruz. Sezar’a vergi vermek, Kutsal Yasa’ya uygun mu, değil mi ? Verelim mi vermeyelim mi ? ” Onların ikiyüzlülüğünü bilen İsa şöyle dedi: ‘ Beni neden deniyorsunuz ? Bana bir dinar getirin bakayım ‘ Parayı getirdiler. İsa, ‘ Bu resim, bu yazı kimin ? ‘ diye sordu. ‘Sezar’ın dediler. ‘ İsa da, ‘ Sezar’ın hakkını Sezar’a, Tanrı’nın hakkını Tanrı’ya verin ‘ dedi. İsa’nın sözlerine şaşakaldılar. ” ( Markos 12:13-17 )

    Kısaca Mesih İsa evrenin yaratıcısı olan Tanrı’ya ibadet ve itaatle, yaşadığı yörenin atanmış önderine itaati ayrı tutmaktadır. Dünyasal anlamda farklı inanç ve görüşleri olan kişiler gelecek ve dünyanın çeşnisi içinde Tanrı’nın planının gerçekleşeceği süre içinde idarelerine devam edeceklerdir.Ama Tanrı zaten evrenin ve her şeyin sahibidir.O’nun izni olmadan yaprak düşmeyeceğine göre aslında bütün idareler yine O’nun izni altındadır. İyi ya da kötü olmaları insanın sınırlılığından kaynaklanmaktadır. Yöneticilere olan saygı da yine yönetimin gerektirdiği şekilde olmalıdır. Tanrı’nın öğretileri altında yaşayan kişi, insanlara karşı önyargılı olmaz. Yönetimde hizmet edenlere saygı gösterir. ( ” Ahlak ” )

    Rabbin sevgisi ve ışığı sizinle olsun.tanri sevgidir

    #29325
    Anonim
    Pasif

    Kefarnahum’a geldiklerinde , iki dirhemlik tapınak vergisini toplayanlar Petrus’a gelip , ” Öğretmeniniz tapınak vergisini ödemiyor mu ? ” diye sordular. Petrus , ” Ödüyor ” dedi. Petrus eve gelince , daha kendisi birşey söylemeden İsa ona, ” Simun ne dersin ? ” dedi. ” Dünya kralları gümrük ya da vergiyi kimlerden alır ? Kendi oğullarından mı yabancılardan mı ? ” Petrus’un ” Yabancılardan ” demesi üzerine İsa, ” O halde oğullar muaaftır ” dedi.” Ama vergi toplayanları gücendirmeyelim. Göle gidip oltanı at. Tuttuğun ilk balığı çıkar, onun ağzını aç, dört dirhemlik bir akçe bulacaksın. Parayı al, ikimizin vergisi olarak onlara ver.” ( Mat. 17: 24-27 )

    Burada.. Mesih İsa’nın çok değerli öğretilerinden birini görüyoruz. Mesih İsa , Tanrı Sözü, Tanrı Oğlu ve tapınak mecaz anlamda kendisi olduğu halde tapınak vergisini ödemektedir. Yani bulunduğu sisteme aygı göstermekte ve bu sistemin gerektiğini kendi ana aykırı olmadıkça yerine getirmektedir.

    Rabbin sevgisi ve ışığı sizinle olsun.hisusa

    #28651
    Anonim
    Pasif

    Özellikle yönetimlere itaat kendi ana öğretişinde yer almaktadır. Burada her 19 yaşına gelmiş bulunan erkeğin boynuna borç olan bir tapınak vergisi söz konusudur ( Mat. 17:24-27 ). Bu vergi roma İmparatorluğu’na değil, doğrudan din önderlerine gitmekteydi. Mesih İsa kuru ve ağır dini uygulamalara karşı olduğu halde, kendisi Tanrı’nın sözü olduğu halde yine de olumlu bir tavır takınmaktadır. Demek ki, hiçbir hristiyanın ” Ben vergimi ödemem, devletimin emirlerini dikkate almam, kültürümün değerlerine saygı göstermem ” deme hakkı yoktur. Ancak bu değerler, bu emirler Tanrı öğretişindeki değerlere saldırıyor, onları yok etmeye çalışıyorsa, bu noktada vicdanen kendini savunma hakkı da söz konusudur.

    İdarecilere, yönetimlere saygı konusunda daha başka örneklere de rastlamak mümkündür. Kutsal Kitap bütün dünyasal yönetim ve idarelerin Tanrı izni ile görev aldıklarını öğretmektedir. Mesih İsa, Pilatus’a bunu belirtmiştir:

    Yahudiler şu karşılığı verdiler: ” Bizim bir yasamız var, o yasaya göre O’nun ölmesi gerekir. Çünkü kendisinin Tanrı Oğlu olduğunu ileri sürüyor. ” Pilatus bu sözü işitince daha çok korktu. Yine vali konağına girip İsa’ya, ” Sen nereden geliyorsun ? ” diye sordu. İsa ona yanıt vermedi. Pilatus, ” Benimle konuşmayacak mısın ? ” dedi. ” Seni salıvermeye de, çarmıha germeye de yetkim olduğunu bilmiyor musun ? ” İsa, ” Sana gökten verilmeseydi, benim üzerimde hiçbir yetkin olmazdı. ” diye karşılık verdi. ” Bu nedenle beni sana teslim edenin günahı daha büyüktür. ” ( Yu. 19:7-11 )

    Rabbin sevgisi ve ışığı sizinle olsun.jesus…

    #29531
    Anonim
    Pasif

    Dünyanın bütün gururlu, kendini beğenen yöneticileri şunu bilmelidirler ki, ellerine verilmiş bütün yetki ancak Tanrı’nın izniyle ellerine verilmiştir. Tanrı bu gücü ellerinden alıverse, kendilerinde hiçbir güç kalmaz.

    Mesih İsa kendi krallığının dünya krallıklarından farklı olduğunu Pilatus’a anlatmaya çalışmıştı. O’nun krallığı devlet güçlerinin desteği ile oluşturulmuş bir krallık değildi. O’nun krallığı tamamen Tanrı’nın ruhsal krallığıydı:

    ” İsa, ‘Benim krallığım bu dünyadan değildir ‘ diye karşılık verdi. ‘ Krallığım bu dünyadan olsaydı, yandaşlarım, Yahudi yetkililere teslim edilmemem için uğraşırlardı. Oysa benim krallığım buradan değildir. ‘ ” ( Yu. 18:36 )

    Rabbin sevgisi ve ışığı sizinle olsun.

    Lütuf, İsa Mesih’i sevenlere ölümsüz sevgiyle !hac5 tanri sevgidir

    #29587
    Anonim
    Pasif

    Mesih İsa’yı götürmek için geldiklerinde O’nu izleyenlerden birisi hemen yanındaki kılıca sarılmış ve başkahin hizmetkarının kulağını kesmişti. Bu durumda Mesih İsa hemen bu yarayı iyileştirdi ve kılıcını kınına koymasını emretti. Bütün bu örneklerde Mesih İsa kendisinin yaşamı ile öğrettiği şudur: Altında bulunduğumuz hükümetlerimize, devletimize ve idarecilerine büyük bir saygı içinde olmamız ve devletimize karşı sorumluluklarımızı yerine getirmemiz gerekir. Bunların içinde vergi vermek, oy kullanmak, vatandaşlık görevlerimizi yerine getirmek, bayrağımıza, İstiklal Marşımıza idarecilerimize, devletin askerine, polisine saygı göstermek, askerlik yapmak gibi birçok sorumluluk vardır. Bu sorumlulukların hiçbiri bizim Mesih İsa’ya olan imanımızı, Yeni Antlaşma’nın yaşam tarzında yaşamamızı engelleyen şeyler değildir. Aksine bizim vatandaşlık görevlerimizi yerine getirmek Mesih İsa’nın örneğini yaşayarak tanrı’ya itaat etmemiz anlamına gelir. ( T. ÜÇAL )

    Rabbin sevgisi ve ışığı sizinle olsun.

    Lütuf, İsa Mesih’i sevenlere ölümsüz sevgiyle ! hisusa

15 yazı görüntüleniyor - 1 ile 15 arası (toplam 20)
  • Bu konuyu yanıtlamak için giriş yapmış olmalısınız.