Cinsel Taciz ..?

  • Bu konu 5 izleyen ve 8 yanıt içeriyor.
9 yazı görüntüleniyor - 1 ile 9 arası (toplam 9)
  • Yazar
    Yazılar
  • #27781
    Anonim
    Pasif

    CİNSEL TACİZ.

    Çocukların yada yetişkin birinin maruz kaldığı taciz olaylarını bir çok insan görmüyor olabilir.Tacize maruz kalanlar bu durumdan kaynaklanan acı,utanç ve suçluluk gibi duyguları çok iyi biliyorlar

    Cinsel taciz,bir yetişkinin cinsel arzularını tatmin etmek için bir çocuğa cinsel içerikli bir harekette bulunması yada konuşarak taciz etmesidir.

    Tanrı cinsel taciz den nefret eder.Tanrı cinselliği evli çiftlerin birbirlerine olan sevgilerini göstermeleri için yarattı.
    Bunun dışında gerçekleşen bütün cinsel ilişkiler O ‘nun istediğini ve tasarısını ihlal etmek demektir.. Bu bir yetişkinin bir çocuğu cinsel tatmin için kullanılmasını da içerir.

    Cinsel taciz,duygusal,sosyal ve cinsel olgunluğun normal gelişimini de etkiler. Cinsel taciz gerçek insan sevgisi ve Tanrı sevgisi hakkında kafanızı karıştırır,kişiyi yaralar.

    Cinsel Tacizin, çocuklar yada yetişkinler üzerinde başka etkileri
    var mı dır.?

    Vardır.
    Fiziksel hastalık ve yara.
    Önüne gelen biriyle olan bir yetişkinin tacizi yüzünden AIDS ve cinsel yolla bulaşan diğer hastalıkların bulaşması. ve fiziksel zedelenmeler.Cinsel taciz den kaynaklanan hastalıklar ölümcül olabiliyor.
    Hamilelik.
    Bazı kızlar tecavüz yüzünden hamile kalabilir,zaten karmakarışık olan hayatları iyice karmaşık hale geliyor.
    Suçluluk duygusu.
    Çogu çocuk yetişkinleri haklı ve mükemmel görür.. bir yetişkin onların canın yakmışsa,cinsel taciz de buna dahil, bunu hak edecek kötü bir şey yapmış olduklarını düşünürler. Bazı çocuklar tacizin yanlış bir şey olduğunu bildikleri halde bunu önleyemedikleri için kendilerini suçlu hissederler.
    Utanç
    Taciz de hissedilen kirlilik,kötü,değersiz yada günahkarlık hissi,utancı beraberinde getirir.
    Çaresizlik.
    Taciz eden kişi tehdit ediyor veya rüşvet vererek susturuyor olabilir.Taciz edilen kişi bu olayı birilerine bahsettiği halde ciddiye alınmamış dinlenilmemiş olabilir kişi bu durumda kendini çaresiz hissedebilir.
    Değersizlik duygusu.
    Taciz edilenler, kendilerini değersiz ve sevgisiz hisseder.Kendini değersiz hissetme duygusu da yeme bozukluğu,ruhsal depresyon,intihar gibi başka sorunlara neden olabilir.

    “Ölüm iplerine dolanmıştım,
    Yıkım selleri basmıştı beni,
    Ölüler diyarının bağları sarmıştı,
    Ölüm tuzakları çıkmıştı karşıma.
    Sıkıntı içinde RAB’be yakardım,”
    Mezmur 18:2.6

    Daha fazla cinsel taciz.
    Yaşanılan taciz birden fazla olabilir.duyulan değersizlik duygusu yüzünden kendilerinin bunu hak ettiğini,düşünebilirler.
    Ve Başka etkileri.
    Başkalarına saldırma,başkalarına güven duyulmaması,zayıf sosyal beceriler,duygusal ve fiziksel içe kapanma,kaçma,suç teşkil eden işler yapma ilerleyen zaman içerisinde, ( Hayat kadınlığı gibi)sürekli korku duygusu,
    Tacizin verdiği acı sonrasında Farklı duygularla ortaya çıkabilir.
    Başkarına öfke yada umutsuzluk duyguları,sürekli ağlama duygusal olarak bitme ve kendini tükenmiş hissi,sinirlilik, hatta yaşanılan şeylerin olmasına izin verdiği için Tanrı’ya bile öfke duygusu bile olabilir.

    Cinsel tacizde, hissedilen duygularla baş etmenin yolu başkalarından gelecek olumlu yöndeki Ruhsal destektir.

    Kutsal Kıtap’ımızda Elçi Pavlus,diyor ki:
    ” Her türlü tesellinin kaynağı olan Tanrı’ya, merhametli Baba’ya, Rabbimiz İsa Mesih’in Tanrısı ve Babası’na övgüler olsun.
    Kendisinden aldığımız teselliyle her türlü sıkıntıda olanları teselli edebilmemiz için bizi bütün sıkıntılarımızda teselli ediyor.”
    2 Korintliler 1:3.4

    İnsanlarla acılar ve üzüntüler paylaşıldığı zaman, teselli bulabilirler.
    “Sevinenlerle sevinin, ağlayanlarla ağlayın.”
    Romalılar 12:15

    Ve,
    Cinsel tacizle başa çıkmanın yollarından bir de bunu ailede yakın gördüğün ve güvendiğin biri ile paylaşmak ve onun yardımını almaktır.Sizi sevenlerle birlikte olmaya çalışın,

    “Tanrı’ya dua edip yalvararak şükranla bildirin. O zaman Tanrı’nın her kavrayışı aşan esenliği Mesih İsa aracılığıyla yüreklerinizi ve düşüncelerinizi koruyacaktır.
    Benden öğrendiğiniz, kabul ettiğiniz, işittiğiniz, bende gördüğünüz ne varsa, onu yapın. O zaman esenlik veren Tanrı sizinle olacaktır.”
    Filipililer :4

    Esenlikle.

    #37099
    Anonim
    Pasif

    Burada değineceğim mevzû sn Saba’nın bu başlıkta yazdıklarına bir “reddiye/eleştiri” değildir. Sâdece, genel olarak ‘günah’ diye nitelendirilen davranışlarımızla alâkalı kendimce ulaşabildiğim bâzı tespitlerimi paylaşacağım.

    İçkiden tiksinen, içki kokusu duyunca midesi ağzından dışarı fırlayacakmış kadar rahatsız olan bir kişinin ‘ayyaş’ları neyin ayyaş ettiğini anlaması zordur. Çünki bâzı insanları müptelâ eden şey, o’na iğrenç gelmektedir. Bizler itici bulduğumuz/tiksindiğimiz davranışları yapmayız ancak; bununla da övünemeyiz. Çünki, bu husularda bizi günahın pençesine düşürecek, kendimize göre bir “lezzet” ya da “çekicilik” bulunmamaktadır.

    Günahın oluşumu ve işleyişindeki temel mantık herkeste aynıdır. Değişen sâdece günâh sayılan eylemin konusu, zaman, mekân, karşılaştığımız insanlar, yan etkenler/figuranlar vs. dir. İmânlı bir insanı örnek alarak diyorum ki; günâh sayılan amaç/istek/heyecan vb. düşünme yetimizi/aklımızı tümüyle ele geçirmedikçe, biz kolay kolay günah işlemeyiz. Aklımız kendi kontrolümüzden çıktığında, bütünüyle İblis veya ona bağlı güçlerin kontrolüne geçtiğinde, kendimizi nasıl savunacağız. ?

    İşte burada iman devreye giriyor.
    “…Gerçeği bileceksiniz ve gerçek sizi özgür kılacak” (Yuhanna: 8/31) buyruğunun “Önsöz”ü burada okunmaya başlanıyor.

    Korku ve beklentilerimizi, içine doğduğumuz kültürün bize dayatmalarını hiç düşünmeden sorgulamadan kabul etmişsek; sonuçta bizde meydana gelen şartlanmışlığı ‘iman’ zannediyoruz. Cehennem korkusu ile bir süre günah işlemiyoruz. Fakat diğer taraftan bize çekici/tatlı gelen ve günaha sürükleyen olguları da birer birer “halı”nın altına süprüyoruz. “Halı”dan kastım; bilinçaltımızdır. Cehennem korkusu üzerimizde etkili olduğu müddetçe, bizi günaha sevkedecek duygular bilinçaltında “hapis” kalıyor. Tabi ki bu hapishane’nin kapsı da hissettiğimiz korkumuz. Fakat takdir edersiniz ki, insan tüm hayatını bu korku ile yaşayamaz. Korkunun etkisi zayıflamaya başladığında, “Hapsihâne”nin kapsı da yavaş yavaş aralanıyor. Nihâyetinde de, rahatça günah işleyebiliyoruz.

    Misâl içkiyi bırakmak için mücâdele veriyorsak, içmeme ve içme istekleri arasında sıkışıp kaldığımız bir anda bir kadeh içsek, muhtemelen birkaç yudum sonrası içimizdeki içmeme hisssi gâlip gelir ve o kadehi fırlatıp atarız. Fakat bilinçaltı bu isteklerle yüklenip iyice dolduğu ve artık içmeme yönünde aldığımız karar hiç aklımıza gelmediği esnâda içme fırsatı bulursak, körkütük sarhoş oluncaya kadar içebiliriz. Sonrasında içkiye karşı kazandığımızı zannettiğimiz bütün o kumdan kaleler bire birer yıkılır; direncimiz yitip gider.

    Ya da; ileride ‘Şarap ırmakları’ akan ‘Cennet’e gitme düşleri ile yaşarken, elimizi uzatınca kavuşabileceğiz bir kadeh içki bize daha câzip gelecektir.
    Aslında Tanrı yolunda yürüme noktasında aldığımız kararlardan sık sık ricat etmemiz, plânlı/bilinçli bir riyâkarlık değildir lâkin; Şeytan’ın dayattığı ve ‘iman’ zannettiğimiz bu yanılsamadan, kim daha fazlasını bekleyebilir ki ?

    “Her ağaç meyvesinden tanınır.” Luka: 6/44

    Ha bir de “MESİH benim için öldü” geyiği var.

    MESİH hiç kimse için ölmedi.
    O, İblis’in lânetini ortadan kaldırmak ve Tanrı yolunda saf tutmayı amaçlayan insanlara bir kurutuluş kapsı açmak için öldü.
    Yani kutsal/yüce bir amaç uğruna öldü.
    Bizler de o kutsal amacın farkındalığı ile, kimin yanında saf tuttuğumuzun bilincinde olarak. hayatımıza yön verme uğraşı içinde olmalıyız.

    Gökten inmiş olan diri ekmek Ben’im. Bu ekmekten yiyen sonsuza dek yaşayacak. Dünyanın yaşamı uğruna vereceğim ekmek de benim bedenimdir. Yuhanna: 6/51

    #37100
    Anonim
    Pasif

    Sevgili Zakay Yazınızda şöyle bir cümle var

    “”Ha bir de “MESİH benim için öldü” geyiği var.””

    Ciddi bir yazının içinde yukarıdaki cümleyi görünce üzüldüm. Bir çok insan yukarıdaki cümledeki gibi düşünüyor olabilir. Siz düşünmüyor olabilirsiniz. Cümleniz şöyle olmalıydı “Ben Mesih benim için öldü düşüncesine katılmıyorum.”

    olmadı Zakay dostum… Yazınızın bir anlamı kalmamış.

    #37101
    Anonim
    Pasif
    Zakay;23329 wrote:
    Ha bir de “MESİH benim için öldü” geyiği var.

    MESİH hiç kimse için ölmedi.
    O, İblis’in lânetini ortadan kaldırmak ve Tanrı yolunda saf tutmayı amaçlayan insanlara bir kurutuluş kapsı açmak için öldü.
    Yani kutsal/yüce bir amaç uğruna öldü.
    Bizler de o kutsal amacın farkındalığı ile, kimin yanında saf tuttuğumuzun bilincinde olarak. hayatımıza yön verme uğraşı içinde olmalıyız.

    Sevgíli Zakkay
    Mesih, benim, senin ve her bir insanın kurtulması, sonsuz cehenneme gitmemesi için kendisini kurban sunusu olarak sundu ve bizlerin çekmemiz gereken o korkunç cezayı bizim yerimize çekti. Öyle ki biz ölmeyelim, sonsuza dek yaşayalım diye, kendisi bizim yerimize öldü. İsa Mesih’e iman etmiş herkes ‘Mesih, beni sonsuz ölümden ve cehennemden kurtarmak için benim için öldü’ diyebilir. Mesih’e iman etmek istemeyen, O’nu reddeden bir kimse ‘Mesih’in benim için öldüğüne inanmıyorum, bunu kabul etmiyorum’ demekle bu ölümün sağladığı sonsuz kurtuluştan yararlanamaz ve sonsuz ölüme mahkum olur. Ama bu, Mesih’in o kişi için öldüğü gerçeğini değiştirmez, çünkü Mesih o kişi için de ölmüştür, ama kişi bunu kabul etmemiştir. Mesih, kendisini reddeden kişiler için de canını vermiştir ama onlar bunu reddetmişlerdir ve bunun sonucuna katlanmak zorunda kalacaklardır. Keşke herkes bu gerçeğin bilincinde olup Mesih’in kendileri için öldüğünü kabul ederek kurtulsa.

    Sevgilerimle

    #37102
    Anonim
    Pasif

    @bulent71 23330 wrote:

    Sevgili Zakay Yazınızda şöyle bir cümle var

    “”Ha bir de “MESİH benim için öldü” geyiği var.””

    Ciddi bir yazının içinde yukarıdaki cümleyi görünce üzüldüm. Bir çok insan yukarıdaki cümledeki gibi düşünüyor olabilir. Siz düşünmüyor olabilirsiniz. Cümleniz şöyle olmalıydı “Ben Mesih benim için öldü düşüncesine katılmıyorum.”

    olmadı Zakay dostum… Yazınızın bir anlamı kalmamış.

    Bâzen anlatmak istediğime vurgu açısından sert/keskin ifâdeler kullanmayı tercih ediyorum. Bu tarzım; benim gibi düşünmeyen/inamayan insanları incitmeye yönelik bir amaç taşımıyor. Sâdece İtirâzınıza sebep olan cümleyi yazıp bırakmadım. Kendimce “haklı” olduğumu düşündüğüm gerekçeleirini de yazmıştım.

    Nâzik uyarınız için teşekkür ederim.
    En azından benim gibi inanmayan insanların inançlarına bir saldırı niyeti taşımadığımı anlatma fırsatı verdiğiniz için.

    Saygıyla.

    #37103
    Anonim
    Pasif

    sn. rüzgâr;

    Ben, bana çok iğrenç gelen bir koku ya da görüntü ile aynı mekânda bir dakika kalmaya bile tahammül edemezken; MESİH benim bu durumumla mukayese bile edilemeyecek şekilde, temiz/günâhsız doğasıyla biz günahkârlar arasında 33 yıl yaşamaya tenezzül buyurudu. Bırakın çarmıh’ı; biraz tefekkür edildiğinde bu dahi çok büyük bir önem arz etmektedir. Bir de çarmıh üzerinde hiç bir zaman işlemediği ve işlemeyeceği günah yüzünden temiz canını teslim ettiğini düşünürsek; mevzû, bizim akıl/hafsala/anlama/kavrama/ merhamet/fedâkârlık sınırlarımızı aşar. Böyle bir durumda “MESİH benim için öldü” demekle , O’nun gerçekleştirdiği eşsiz benzersiz fedâkârlığın kıymetini, âdemden bu tarafa dünyada yaşamış ve yaşayacak insanların sayısıyla sınırlamış oluruz.

    O’ Rab Tanrı’nın isteğiyle ve yüce bir ideal uğruna öldü.

    MESİH’in yaptığı fedâkarlık hiç bir ölçüye/anlayışa/kalıba sığmaz.
    Hiç bir cümle bu fedâkârlığı gereğince anlatamaz.
    Hiç bir beşer bu fedâkârlığın değerini gerektiği gibi anlayamaz.

    Bu itibarla, “MESİH benim için öldü” sözü bana itici geliyor. Kulağımı tırmalıyor ve ruhumu sızlatıyor. Bu cümle için “geyik” nitelemesini kullanmış olmam, ruhumdaki bu sızlamanın sonucudur. Bana “banâl” geliyor; efendiler efendisine yakıştıramıyorum. Yoksa; başkalarının iman algılarını eleştirmek veya aşağılamak gibi bir amacım ve haddim yok.

    O, “Benim değil, senin isteğin olsun” diyerek ne için öldüğünü İncilde net biçimde ifâde ediyor.

    Saygıyla.

    #37104
    Anonim
    Pasif

    Merhaba.

    Yazışmaları gördüm, katılayım dedim. Ama dikkatimi çeken bir şey oldu. “Mesih benim için öldü” ifadesi rahatsız edici olduğunu düşünmüyorum. Çünkü İncil bize böyle öğretiyor. Evet, Tanrı’nın bir amacı vardı ve o amaç Mesih’in günahlar için ölmesiydi. Ama Tanrı bunu neden yaptı? Yapmaya da bilirdi. Şunu anlatmak istiyorum; Mesih doğmasaydı, dünyaya gelmeseydi, ölmeseydi ve dirilmeseydi, Tanrı yine de seven, merhametli, şefkatli Tanrı olurdu. Ama Tanrı bunu yapmakla yani Mesih’in çarmıhıyla o yüce sevgisini ve Kendi yüceliğini bize sergiliyor. Şu muhteşem ayeti unutmamamız gerek: Tanrı ise bizi sevdiğini şununla kanıtlıyor: Biz daha günahkârken, Mesih bizim için öldü. (Romalılar 5:8).
    Biz çaresizken, O’nu tanımazken, O’na karşı isyan içindeyken Mesih bizim için öldü. Bu bir gerçektir.
    Başka bir yerde de şöyle diyor: Ey kocalar, Mesih kiliseyi nasıl sevip onun uğruna kendini feda ettiyse, siz de karılarınızı öyle sevin. (Efesliler 5:25). Mesih kilise için kendini feda etti. Bunu neden yaptı? Cevap ayette açıkça gösteriliyor; onu sevdiği için.
    Mesih bizi seviyor, bizim için öldü, bizi kurtarmak için öldü. Biz ölmeyelim diye, biz kurtulalım diye Mesih bizim için öldü. Az önce yukarıda verdiğim ayeti tekrar vermek istiyorum: Bir kimse doğru insan için güç ölür, ama iyi insan için belki biri ölmeyi göze alabilir. Tanrı ise bizi sevdiğini şununla kanıtlıyor: Biz daha günahkârken, Mesih bizim için öldü. (Romalılar 5:7-8).
    Ama elbette yanlış anlaşılmasın, her şeyin sonu insan mutluluğu demek istemiyorum. Böyle bir şey yok. Her şeyin sonu, Tanrı’nın yüceliğidir. Tanrı sevgisini, adaletini, yargısını, gazabını, merhametini göstermekle yücelir, bunu Kutsal Kitap’ta defalarca görürüz.
    Ama işte Tanrı bize yüceliğini (sevgisini) çarmıhta kanıtlıyor.

    Sevgiler.

    #37106
    Anonim
    Pasif

    sn. Togrul;

    Bu günâhkâr, MESİH’in eşsiz/benzersiz lutfuna ulaşalı dört yıl oldu. Geçen zaman, okuma/öğrenme anlamında az bir süre değil. Lâkin; tembelliğim, imandaki samimiyet eksiğim, günaha düşüren alışkanlıklarımı tümüyle terk edememe gibi sebeplerden, bu süreyi iyi değerlendiremedim. Henüz efendiler efendisinin buyruklarını anlama ve içselleştirme ile uğraşmaktayım. Pavlus’un mektuplarına biraz göz gezdirmişliğim vardır. Fakat Matta/Markos/Luka ve Yuhanna incillerinde beni etkileyen üslûp ve anlatım tarzını, Pavlus’un mektuplarında bulamıyorum. Bilmiyorum; belkide henüz mektupları okuyup anlayacak iman olgunluğuna ulaşamadığımdandır.

    Bizler burada iman algımıza kaynaklık teşkil eden düşüncelerimizi paylaşıyoruz.
    Asla bir münâkaşa veya iddialaşma içerisinde değiliz.

    “…Biz daha günahkârken, Mesih bizim için öldü.” Romalılar 5:8

    Peki biz daha hiç ortada yokken, üstelik hiç bir günah da işlememişken Rab Tanrı bizi ne için yarattı ?

    Tanrı’nın bize karşı – asla lâyık olmadığımız/haketmediğimiz – merhameti/sevgisi olmasaydı, MESİH bizim günahlarımız uğruna ölür müydü ?
    O, tiksindiği, nefret ettiği günahın bedeli için ölür müydü ?

    RAB’bin bize olan merhameti ve sevgisini ‘es’ geçip “MESİH benim için öldü” dersek,
    Bu içimizdeki bencil duyguları harekete geçirir.
    İblis’e, hiç bir zaman kendi çabasıyla elde edemiyeceği bir ortam hazırlar
    O’nun yanında gerçek yoktur.
    O, yalanın babasıdır.
    Böbürlenme, kendisini vazgeçilmez sanma, ilgi bekleme, herkes tarafından sevilme gibi insanı zaafları ustaca kullanır.
    En tehlikleli oyunu da “iman”maskesiyle servis ettiği hurâfelerdir.

    Epey bir zamandan beri, gerçek iman ile kültür dindarlığı arasındaki farkı hem kendim anlamaya, hem de anlayabildiğim kadarını forumlarda paylaşmaya çabalıyorum. Bilgi eksiğimden, anlatım tarzımın zaaflarından yeterince vurgu yapamadım demek ki…

    “Klişe”leştirlen sözler ezber getirir.
    Ezberle de ortama uyum sağlama veya şartlama olur da,
    Aslâ iman olmaz.

    Kutsal Kitap’ta hiç bir âyet klişe değildir.
    Lâkin, anlam üzerinde tefekkür etmeden, âyeti âdetâ ‘slogan’laştırdığımızda, maalesef papağan gibi tekraralar başlıyor.

    Bir insanın düşünüp araştırmak sûretiyle bir âyeti esas anlamına tamâmen zıt biçimde – ard niyet taşımadan/bilmeyerek – yorumlaması, ilgili âyetin anlamını hiç düşünmeden kabul edip, sırf çevresindeki insanlar öyle söylediği için tekrar eden kişilerin yaptığından mukayese kabul etmez dercede daha değerlidir.

    Çünki; yanlış yorumlayan, araştırarark/düşünerek bu sonuca ulaştığı için, aynı araştırma ve düşünme neticesinde ileri bir zamanda doğruyu bulabilir.

    Ama; âyetleri ezberinden tekrarlama ile alışkanlıklarını iman zanneden insan, bu hâlini değiştirmedikçe, düşünüp/tefekkür etmedikçe, bin yıl yaşasa da ağzından çıkanı kulağı duymaz.

    Saygıyla.

    #37107
    Anonim
    Pasif

    Esenlikler Zakay.

    Kısaca gurur konusuna değinmek istiyorum. “Mesih benim için öldü” ifadesi doğrudur. O benim için, sizin için kısacası bizim için öldü. Bunu gurur yapan insanda sorun vardır zaten. Eğer sırf bu yüzden o ifadenin gurur getirdiğini düşünüyorsanız, “Ben kurtuldum, onlar kurtulmadı” ifadesi de gurur yaratabilir. Yani anlatmaya çalıştığım, “Mesih benim için öldü” ifadesi tam aksine alçakgönüllülük yaratır. Çünkü biz çaresizken, ölümü hak ederken, cehennemde mahvolmaya doğru giderken, Rabbin Yüce Lütfu bizi kurtardı. “Övünen Rab’le övünsün” diye yazılmıştır. Gurur bir ayetten değil, insandan kaynaklanır. Yani insan yüreğinden.

    Sevgiler.

9 yazı görüntüleniyor - 1 ile 9 arası (toplam 9)
  • Bu konuyu yanıtlamak için giriş yapmış olmalısınız.