Re: Etkin dinlemek

#31115
Anonim
Pasif

DİNLEMEK BİR SANATTIR.

Ben, Sen, O oyunu
Biz genelde etkin dinleme başlığı altında insanları üç düzeyde dinler, inceler, değerlendiririz.
Biz kendimizi ele aldığımızda daima beyaza boyamayı yani kendimizi hep iyi olarak değerlendirmeyi tercih ederiz.
Herkes bizim yanımızda yanlıştır, dürüst değildir hatta kötüdür. Biz hep iyiyizdir.
Karşımızda bir kişi varsa o zaman durum biraz daha farklıdır. Biz kendimize göre beyaz olan kişiyizdir karşımızda olan gridir.
Yani biz esas iyiyizdir karşımızdaki de eh işte şu anda karşımdadır başkalarını da çekiştirmek içinde iyi bir fırsattır o zaman bu çekiştirmede karşımdaki kişinin de şöyle ya da böyle bana yakın bir iyilikte olması gerekmektedir.
Yani gridir. Üçüncü şahıslar ise genelde kara insanlardır.

Hızla giden bir araba şöförü kendisi aslında tecrübelidir, her şeyi, trafiği bütün sorunları en iyi bilir cesurdur.
Sürücüye göre ise bu cesur değil biraz hayatını boş yere tehlikeye atan bir düşüncesizdir.
Üçüncü bir şahsa göre ise muhakkak bu insan bir çılgındır.

Gördüğümüz gibi hep değerlendirmemiz böyledir. Hatta hızlı giden şöför kendini met ederken siz ikinci şahsı alınmasın diye ya da onunla iyi bir diyalogda olmak için onu bir anlamda desteklersiniz.
Aman dikkat edelim dersiniz.
Ama hızlı gitmenin bir ahmaklık olduğunu genelde doğrudan söyleyemezsiniz.

Eğer kendinizi beyaz, karşınızdakini gri ve üçüncü şahsı siyah görme prensibini etkin bir yöntemle doğru konuşmakla ve Mesih İsa’nın “evetiniz evet, hayırınız hayır” olsun ilkesiyle birleştirerek söylemiş olsaydınız belki de sürücü kendisinin ahmak olduğunun farkında olup susup oturacaktı.
“beyefendi çoluğunu çocuğunu düşün bu cesaret değil enayilik” şeklinde tabi kibarca bir ifade de bulunabilseydik, bu kişiyi desteklemek yerine doğru bir biçimde hem onun hem de kendi canınızı düşünerek konuşabilseydiniz işte o zaman karşı tarafında “etkin dinleme” durumundan istifade etmesine yardımcı olacaktınız.

Ama genelde hepimiz “kimin arabasına binersek onun düdüğünü öttürme” yolunu seçiyoruz.
Burada yine terminoloji çok önemli tabi. Bu adam çılgınca araba sürerken bunu bir cesaret olarak değerlendirmektedir.
Oysa “cesaretin” esas anlamı gerekli, çok önemli bir anda ve her şeye deyecek bir amaca hizmet göze alınan risk için bir cesaret diyoruz.
Amaçsızca sadece ego tatmini için ya da birilerinden öç almak için bir şeyleri deli dolu yapmaya değil.
Temele dönersek

Etkin dinleme de ve etkin dinlemeyi sağlamada demek ki bizim söylediğimiz sözlerin aslında tam doğru anlamlarını bilerek söylememizin ne denli önemli olduğunu görüyoruz.
Örneğin; “ben hoşgörülü bir adamım” diyorsunuz. Ama bir bakıyoruz ki ailenizden bir yakınınız dışında bu hoşgörünüzün işlediğini dile getiriyorsunuz.
Kısacası gerçekten hoş gören bir kişi olmadığınız birkaç yaşam örneğinizde karşınıza çıkıyor.
Diğer taraftan aslında bizler ne hissettiğimizle hareket ediyoruz.
Barışmak istiyorsunuz ama bunu yapmak size zor geliyor.
Çünkü barışınca sanki “tükürdüğünüzü yalayacaksınız” “kendinizi küçülteceksiniz” “ya size tepki gösterirse” “rezil olursunuz diye korkuyorsunuz” gördüğünüz gibi bunları göğüslemek yerine siz kolay yolu ve doğru olmayanı seçiyorsunuz yani “bağışlamamayı”.
Demek ki hissetmekle bir şeyleri yapma arasında da oldukça fark olduğu gerçeği yine etkin dinlemeyi sağlayacak konuşmalarınızı ve etkin dinlenmenizi sağlayacak konuşmalarınızı etkilemiş oluyor.

Kısacası hissettiğiniz ve yaptıklarınızla ilgili ifadeleri taşıyan kelimeleri yerli yerinde bilmek büyük önem taşıyor.
Bazen denildiği gibi “söylediklerinizi kulaklarınızla duyuyor musunuz?” .
O zaman bizler gerçekten doğru kelimeler üzerinde hareketle doğru duyguları doğru hareketlerle bütünleme şansına sahip olabiliriz.
Ama yeter ki kararlı olalım. Mesih İsa’nın “evetiniz evet, hayırınız hayır” öğretisindeki netliğin farkındalığında bir imanlıya yakışır bir doğruluk içinde Mesih benzerliğinde bir yaşam sürmemiz için gerçekten yaşamın, günlük yaşamın içindeki bu detaylara önem vermemiz gerekiyor
(Devam edecek)