Re: Bebek Vaftizine Kelami bakış

#27931
Anonim
Pasif

NEDEN BEBEK VAFTİZİ KUTSAL KİTAP’A AYKIRIDIR?

1. Vaftizin teolojik, Kutsal Kitap anlamı bebek vaftizini dışlar.

a. Vaftiz eski, günahlı yaşama ölmenin Mesih’le özdeşleşerek yeni bir yaşama başlamanın simgesidir. Vaftiz olan kişi suya dalmakla eski günahlı yaşam biçimine öldüğünü, sudan çıkmakla da Mesih’le özdeşleşerek yeni bir yaşama başladığını dile getirir. Bir benzetmeyle tövbe ölmeyi vaftiz de gömülmeyi ve Mesih’le yeni bir yaşama başlamayı mimlerle anlatır. Kuşkusuz bir bebeğin vaftizinde eski günahlı yaşama ölme ve yeni bir yaşama başlama kavramı yoktur. Mesih’le özdeşleşerek birleşmesi de sözkonusu değildir. Bebek kendisine uygulanan vaftizin anlamı, amacı ve içeriği konusunda tamamen bilinçsizdir.

Bazıları Adem’den süregelen asli günahtan arınmak amacıyla bebekleri vaftiz etme gereğini vurgular. Oysa Kutsal Kitap’ın hiçbir bölümünde vaftizin asli günahı silme bağlanmında yapıldığını gösteren hiçbir kanıt yoktur. Augustin’in ortaya atıp geliştirdiği bu kavram Kutsal Kitap’ta öğretilmez. Kuşkusuz tüm insanlık, bebek, genç ve yaşlı daha doğuştan günah doğası veya virüsüyle doğar. Bebek günahkar olarak değil günahlı doğar. Günahlı doğasına uymakla da daha sonra günahkar olur. Bebek ya da yetişkin kişi Adem ve Havva’dan kalıtsal biçimde miras aldığı günahtan bireysel olarak sorumlu olmasa da sonuçları doğal olarak yaşamını etkiler. Hastalık, günah işlemeye eğilimli doğa, ölüm ve diğer olumsuzluklar zinciri.

Akılda bulunulsun ki, hiçbir bebek ya da yetişkin kalıtsal olarak miras edindiği günahtan dolayı sorumlu tutulmayacak. Sırf bu kalıtsal günahın neticesi cehennem yargısına uğramayacak. Ama bundan kurtulma olanağı varken bunu değerlendirmeyip tövbe etmediğinden cezalandırılacaktır. Bebek, vaftiz olmadan ölse bile sırf asli günaha bulaşmıştır diye helak olmayacak. Ya da sadece vaftiz olduğu birkaç damla su nedeniyle kurtuluş bulmayacak. Bu hem Kutsal Kitap’a hem de tanrısal adalete aykırıdır. Vaftiz olmadan ölen bebeklerin kurtuluşu belirgindir. İsa Mesih çocuklardan söz ederken “göklerin krallığı bu gibilerindir” diyerek bunu onaylamıştır (bkz. ). Asli günahtan yada gelecek yargıdan kurtuluş için bebeklerin vaftizini öngören görüş Kutsal Kitap’a aykırıdır.

b. Vaftiz bireysel bir angajman veya adanmadır (bkz.1Pt. 3:21). Kutsal Kitap’ta vaftizin teolojik anlamlarından biri de hizmet etmek ve izlemek amacıyla Tanrı’ya ve Mesih’e adanma anlamını taşımasıdır. İnanlı vaftiz adımıyla benliğine ölüp günaha ve dünyaya rest çektiğini ve bundan böyle Tanrı’ya ve Mesih’e ait olup hizmet için adandığı kararın altını imzalar (bkz. Luk. 14:26). Nasıl askere, orduya yada önemli bir hizmete katılırken resmi söz ya da atanma töreni düzenlenir bir yerde Tanrı’nın ruhsal ordusunda hizmet görme amacıyla adanmanın resmi töreni de vaftizdir. Bunu aynı zamanda yeni evli çiftlerin herkesin önünde verdiği sadakat sözüne benzetebiliriz. Çiftler birbirlerine adanışlarını simgeleyen yüzükleri takmakla bu adanışlarını herkesin önünde belirgin kıldıkları gibi Mesih’i kabul edenler de O’na adanışlarını herkesin önünde su vaftiziyle belirgin kılarlar. Önemli alım satımlar, alınan karar ya da iş antlaşmaları imzalamayla resmileştirilip pekiştirilir. Böyle antlaşma veya imzalamalarda aranılan temel koşul iki tarfında bunu bilinçli ve gönüllü olarak onaylayıp imzalamalarıdır. Aksi takdirde imza yada antlaşma geçersizdir. Bebek vaftizinde de durum aynıdır. Bebek vaftizinde kuşkusuz bebeğin böyle bilinçli ve gönüllü karar alması yada adanışı söz konusu değildir. Bebeğin Tanrı’nın ruhsal ordusuna katılmaktan, Tanrı’ya ve Mesih’e hizmet edinmek amacıyla adanmaktan vs. hiçbir haberi yoktur.

c. Vaftiz yürekte yaşanan içsel değişikliğin dışavurumu yada yürekte alınan kararın eyleme dönüştürülerek somutlaştırılmasıdır. Vaftiz Mesih’e iman ve tövbenin doğal doruğu veya sonucudur. Kurtuluş müjdesine yürekten iman ederek tövbe edenin yüreğinde Kutsal Ruh ruhsal bir arınış, değişiklik ve yenileniş gerçekleştirir. Bu olay yeniden doğuş yada Kutsal Ruh’un vaftizi olarak bilinir. Tanrı yürekte gerçekleşen bu soyut ruhsal deneyimin su vaftiziyle somutlaştırılmasını veya konkretize edilmesini öngörür. Bu nedenle elçiler her zaman müjdeledikleri şahısların sadece yürekte kalan bir iman veya kararla kalmayıp bunun görünür ve belirli bir eylemle somutlaştırılmasını talep etmekteydiler. Kutsal Kitap açık biçimde önce yürekle iman etmeyi ve ardından da ağızla Mesih’i Rab olarak ikrar etmeyi buyurmaktadır (bkz. Rom. 10).

Bu hareket yürekteki soyut imanın eyleme geçirilişi somutlaştırılmasıdır. Kuşkusuz bu ikrar yada eylemin somutlaştırılması suyla vaftiz olmaktan geçiyor. Nasıl güncel yaşamda alınan önemli antlaşma ve kararlar imza, yüzük takmak, kontratın imzalanması gibi somut eylemlerle toplumun yada temsilcilerin önünde onaylanır vaftiz de bu benzerlikte yüreğimizde Mesih’le ilgili almış olduğumuz kararın yada yaşadığımız ruhsal deneyimin herkesin önünde somutlaştırılmasıdır. Herkesin önünde atılan bu somut vaftiz adımı imanda zayıfladığımız zamanlarda bizlere cesaret kaynağı da olabilir. Evli çiftlerin tecrübe anlarında Tanrı’nın ve toplumun önünde verdikleri sadakat vaadını hatırlayarak cesaretlendikleri gibi… Bu nedenledir ki elçi Pavlus mektuplarında sık sık inanlıları vaftizlerini ve vaftizle neye angaje olduklarını hatırlamaya davet eder (bkz. Rom. 6)

Bu gerçek bize su vaftizinden önce yüreğimizde iman bulunmasını ve Kutsal Ruh’la vaftiz olma gereğini gösteriyor. Önce içerde, yürekte iman oluşmadıysa, Kutsal Ruh’un ateşiyle yüreğimiz arınıp ilzam olunmadıysa dışsal su vaftizinin hiçbir yararı olmayacaktır. Ateş olmayan yerde duman tütmez sözünü anımsayalım. Vaftiz içerde, yürekte bulunan ateşin dışarıya vuran yada tüten dumanıdır. Önce yürekte gerçek ateş sonra bunun tüten dumanı vaftiz olmalı. Bu tanım bir kez daha bebek vaftizi uygulamasını dışlar. Çünkü bebeğin yüreğinde iman ateşi Mesih’i izleme kararı bulunmaz. Eyleme geçirilen bu sembolik hareketin gerisinde asıl gerekli olan öz anlam ve ruhsal ateş bulunmaz. Bu durumda neden yüzeysel kandırıcı duman oluşturulsun ki?

ç. Vaftiz imanın ikrarı ve bireysel olarak alınan kararın toplumsal tanıklığı ve göstergesidir. Vaftiz olma esnasında sudayken vaftiz olan imanını, tövbe edip Mesih’i izleme kararını herkesin önünde ikrar ederek tanıklıkta bulunurdu. Vaftiz daima imanın ikrarı üzerine gerçekleştirilir. Vaftiz dışsal, jestsel ve sözsel bir tanıklıktır. Bununla herkesin önünde Mesih’in biz günahlılar için öldüğüne, gömüldüğüne ve dirildiğine tanıklık edip O’nu herkesin önünde Rab ve Kurtarıcı olarak izlemeye karar verdiğimizi ikrar ediyoruz. Kuşkusuz yine bir bebeğin vaftizinde böyle bir ikrar veya tanklıkta bulunması sözkonusu değildir.

Sonuç olarak vaftizin teolojik anlamı, içeriği ve amacı bebek vaftizini doğallıkla dışlar. Vaftizin anlamı, içeriği ve vaftize bağlı sorumluluk ve bereketler o denli büyüktür ki bu bir bir bebeğe uygulanamaz ve bir bebek bunları taşıyamaz. Vaftiz uygulaması kesinlikle bir bebeğe değil ama yalnızca yetişkinlere özgü bir uygulamadır. Aksi takdirde bu bir bebeğe sürücü ehliyeti vermeye benzer. Bir tanrıbilimcinin dediği gibi: “Yeni Antlaşma’nın vaftize yüklediği anlamın ağır yükünü bir bebek kaldıramaz”

2. Vaftizin İncil’de uygulanış sırası bebek vaftizini dışlar.

Kutsal Kitap’taki bütün vaftiz örnekleri kurtuluş mesajını işitme, iman etme, kabul etme, tövbe ve ikrarı izleyen bir eylemdir. İsa Mesih şöyle der:
“Bu nedenle gidin bütün ulusları öğrencilerim olarak yetiştirin; onları Baba, Oğul ve Kutsal Ruh’un adıyla vaftiz edin” (Mt. 28:19) .
“Dünyanın her yanına gidin, Müjde’yi bütün yaratılışa duyurun. İman edip vaftiz olunan kurtulacak, iman etmeyen ise hüküm giyecek” (Mrk. 16:16).

Burada açıkça görülüyor ki, vaftiz eyleminden önce Müjde’yi işitmek, yürekten Mesih’e iman etmek ve öğrenci olmak gerekiyor. İlk elçiler de vaftizi uygularken aynı şemayı izlediler. Elçi Petrus Pentikost günü toplanan kalabalığa uzun uzadıya kurtuluş bildirisini duyurduktan sonra “kurtulmak için ne yapmalıyız” diye soran halka şu yanıtı verdi:
“Tövbe edin, herbiriniz İsa Mesih’in adıyla vaftiz olsun” (Elçi 2:37). Hemen sonra da şunları okuruz: “Onun sözünü kabul edenler vaftiz olundular ve o gün üç bin kadar can onlara katıldı ” (41) .

Aynı şemayı Filipus’un müjdecilik hizmetinde de görmekteyiz. Belirtilerle Mesih’i ve O’nun kurtuluş haberini duyuran Filipus’un bildirisine birçok kişi iman etti ve daha sonra da “erkekler de kadınlar da vaftiz oldular” (Elçi 8:6,12-13). Dikkat edilsin ki bebeklerin de vaftiz olduğu belirtilmiyor.

Habeşiştan’lı hadımın vaftizinde de aynı gerçeği görüyoruz. Filipus Kutsal Ruh’un yönlendirmesiyle hadıma yaklaşıp okumakta olduğu Yeşaya peygamberin sözünden başlayarak “İsa’yı ona müjdeledi” (Elçi 8:35) . Ve daha sonra da bireysel biçimde Mesih’e iman etmiş olan bu hadımı vaftiz etmiştir. Görüldüğü gibi vaftiz olmadan önce müjdeyi işitip anlamak, iman etmek, tövbe etmek ve ikrar etmek gerekiyor. İman her zaman vaftizden önce geliyor. Herhangi bir bebek vaftizinde bunların bulunmadığı belirgindir. Bebek vaftizinde Kutsal Kitap’ın bu vaftiz sırası tümden değiştirilerek çiğnenmektedir. Bu durumda eylemsiz iman ölü olduğu gibi iman olmadan yapılan bebek vaftizi de ölü ve geçersizdir (Yk. ). Böyle bir girişim hiçbir eğitim görmemiş kişiye diploma vermeye, savaşmayan birine madalyon takmaya ve yarışmaya katılmayanı da ödüllendirmeyene benzer.

3. Kutsal Kitap’ın yalnızca imanla kurtuluş öğretisi bebek vaftizini dışlar.

İmanla kurtuluş Kutsal Kitap’ın temel bir öğretisidir. Günahlı varlık Kutsal Kitap’a göre ne hayır işleriyle ne sevapla ne de uygulanan bir sakramentle değil yanlızca iman yoluyla inayetle kurtuluşa erişebilir (bkz. Rom. 1:17; 3:22,26; 4:5; 5:1; Gal. 2:16; Ef. 2:8; İbr. 11:6). Ama Katolik, Ortodoks ve bazı Protestan kiliselerinin bebek vaftizini yenileniş, af bulma, yeniden doğuşu elde ederek Tanrı’nın topluluğuna katılma olarak öğretmeleri Kutsal Kitap’ın sadece imanla kurtulma öğretisine taban tabana zıt düşer.
Kutsal Kitap’ta vaftiz eylemi daima iman bağlamında uygulanmaktadır. İman ve imanın ikarı her zaman vaftizden önce gelip vaftize eşlik eder. Kurtuluş sağlayan vaftiz eylemi değil insanı vaftiz olmaya yönelten imandır. Vaftiz yürekteki imanın dışa vurumu, konkretize oluşudur. Bir anlamda içte alınan kararın resmiyete dökülerek imzalanışıdır. Oysa bebek vaftizi boş kağıda atılan anlamsız bir imza yada vurulan bir mühür gibidir. Kutsal Kitap’ta her zaman sadece iman edenlerin vaftiz edildiğini okuyoruz. Vaftiz adaylarında aranan temel koşul daima iman olmuştur. “Vaftiz olunmamam için engel nedir?” (Elçi 8:36) sorusu açıkça elçilerin vaftiz için bazı koşulların yerine getirilmesini beklediklerini gösterir. Bazı el yazmalarında “tüm yüreğinle iman edersen bu mümkündür” yanıtı da temel şartın iman olduğunu vurgular.

Elçi Petrus’un “bizim gibi Kutsal Ruh’u alanların vaftiz olmalarına kim engel olabilir” (Elçi 10:47) sözü de elçilerin yalnızca tövbe adımıyla Kutsal Ruh’u alanları vaftiz ettiklerini gösterir. Zaten açık biçimde Mesih de “iman edip vaftiz olan kurtulacak iman etmeyense yargılanacak” dememiş midir? (Mar. 16:16). Dikkat edilsin ayetin sonu vaftiz olunmayanların değil iman etmeyenlerin yargılanacağını belirtiyor. Sonuç olarak vaftiz veya sakramentler aracılığıyla kurtuluş duyurusu İncil’in iman yoluyla inayetle kurtuluş müjdesinden apayrı bir müjdedir (bkz. Gal. 1:9)

Kutsal Kitap’a göre vaftiz kesinlikle ileride sahip olunabilecek iman üzerine değil yürekte zaten var olan iman üzerine uygulanır. Bunun dışında uygulanan her vaftiz gerçeğin çarptırılmasından başka bir şey değildir. Dolayısıyla vaftiz için aranan temel koşul iman bebekte bulunmadığından bu uygulama Kutsal Kitap’a ve onun imanla kurtuluş öğretisine aykırıdır.

4. Kutsal Kitap’ta hiçbir bebek vaftizine rastlanılmaması bebek vaftizini dışlar .

Belirttiğimiz gibi Kutsal Kitap’ta aktarılan vaftiz olaylarının tümü de olgun ve aklıselim insanların vaftiziyle ilgilidir. Bilinçli ve bireysel iman ve tövbenin sonucunda yapılan vaftiz. Ama bazıları İncil’de sözü edilen bazı ev halklarının vaftizini ileri sürerek bu ev halkında bebeklerin de bulunduğunu ileri sürerler. Acaba bu böyle midir? Araştıralım.

Elçilerin İşleri kitabında “ev halkıyla birlikte vaftiz olan” beş olaydan söz edilir. Bunları yakından incelediğimizde bariz biçimde bebeklerin vaftiz olan yetişkiler arasında bulunmadığı anlaşılır. Örneğin Yüzbaşı Kornelyus’un ev halkı hakkında okuyoruz ki hepsi de “Tanrı’dan korkardı” (Elçi 10:2) , bütün ev halkı, akraba ve yakın dostların hepsi de Rabbin Petrus aracılığıyla söyleyeceklerini “dinlemek üzere Tanrı’nın önünde toplanmışlardı” (ayet 33) , Petrus daha konuşmaktayken Kutsal Ruh sözü “dinleyen herkesin üzerine indi” daha sonra da bunlar “dillerle konuşup Tanr’yı yüceltiyorlardı” (ayet 44-45) . Daha sonra da Petrus Kutsal Ruh’u alan bu kişilerin vaftiz olunmasında hiçbir sakıncanın bulunadığını bildirerek onları vaftiz etmiştir (ayet 47-48). Kaydedilmiş bu ayrıntılar açık biçimde bu ev halkı vaftizinde bebeklerin bulunmadığını gösteriyor. Çünkü bebekler henüz Tanrı korkusu hususunda bilinçlenmemiştir, onlar bir konuşmacıyı dinlemek için bir yere toplanamaz ve dillerle konuşup Tanrı’yı yüceltemezler.

Başka bir örnek de zindancının “ev halkıyla” vaftiz olmasıdır. Bu olayda da açık biçimde vaftiz olunanlar arasında bebeklerin bulunmadığını anlayabiliriz. Çünkü Pavlus’un hem zindancıya “hem de ev halkının hepsine Rabbin sözünü bildirdiğini”, hemen sonra da zindancının ev halkıyla birlikte vaftiz olduğunu ve “Tanrı’ya inanmanın onu ve evindekilerin hepsini sevince boğduğunu” okuyoruz (bkz. 16:32-34). Kuşkusuz bir bebeğe burada bildirildiği biçimde vaaz edilmez ve bir bebek Tanrı’ya iman ettiği için bu şekilde sevince boğulamaz. Bu ev halkını oluşturanlar arasında bebeklerin bulunmayıp aklıselim genç-yaşlılar olduğu açıktır.

Havra yöneticisi Krispus’un ev halkıyla vaftiz oluşu da aynı biçimde bireysel imanı izleyen adımın bir sonucu olmuştur. Açıkça bildirilmektedir ki Krispus ve “ev halkı Rabbe inandı. Pavlus’u dinleyen Korintliler’den birçoğu da inanıp vaftiz oldu” (bkz. Elçi 18:8). Elçi Pavlus da “İstefanos’un ev halkını vaftiz ettim” derken (1Ko. 1:16), aynı mektubun son bölümde bu ev halkı içinde bebek bulunmadığını gösteren şu ifadeyi okuruz: “Ahaya’da ilk iman eden ve kendilerini kutsalların hizmetine adayan İstefanas’ın ev halkını bilirsiniz” (1Ko. 16:15). Kuşkusuz bebekler ne iman edebilir ne de kendilerini inanlıların hizmetine adayabilirler.

Şunu da belirtelim ki Kutsal Kitap’ta kullanılan “ev halkı” ifadesi genel ve esnek bir ifade olup ailenin herbir ferdini içermeyebiliyor. Örneğin 1Samuel 1:21’de “Elkana’nın RAB’be yıllık kurban sunmak üzere ev halkıyla birlikte Şilo’ya gittiğini” okuyoruz. Oysa biliyoruz ki, eşi Hanna ve Samuel evde kalmışlardı.

Birçok araştırmacı teolog açık biçimde İncil’de ve ilk kiliselerde bebek vaftizinin uygulanmadığında hemfikirdir. Örneğin bu konuda uzman bir teolog olan G. Beasley-Murray şunları söyler: “İncil üzerinde kritik bir çalışma yürüten biçok bilgin Yeni Antlaşma’da ilk kilisede çocuk vaftizi uygulamasının bulunduğuna dair hiçbir kanıt bulunmadığında hemfikirdirler”. (A. Kuen, Baptem, sf. 182).

Bazıları bu bariz gerçekler karşısında kilisenin ilk çağlarında bebekleri vaftiz etmediğini ama bunun ilk kuşak inanlılar için doğal olduğunu sonraki kuşaklarda yetişkinlerin vaftizinden bebek vaftizine geçildiğini ileri sürerler. Hristiyanlık iyice yerleştiğinden artık bebek vaftiziyle yetinilip büyüklük vaftizine gerek olmadığını düşünürler. Bu durumda aynı mantık yaklaşımında şu sorulabilir: Madem ki, yetişkinlerin vaftizini bebeklik vaftizi almıştır ve yetişkinlerin vaftizine artık gerek yoktur o halde vaftiz gibi iman, tövbe, ikrar, yeniden doğuş da yetişkinler için artık gerekmez. Bunlar sadece ilk kuşak insanları içindi! Çünkü vaftiz adımı anlamı gereği bunları da içinde barındırıyor. Böyle bir yaklaşım kuşkusuz Kutsal Kitap’ın öğretisine tümden aykırıdır. Acaba Katolik ve Ortodoks kiliselerine mensup olanların bireysel iman ve tövbeye yanaşmamalarının temel nedenlerinden birisi de bu yaklaşım mantığı değil midir?

Rev. Sarkis PAŞAOĞLU