Re: Bilimsel Kanıtlar

#37027
klaus
Anahtar yönetici

Siz her ne kadar inkar etseniz de Ben gerçekleri söylemeye devam edeceğim:

4-) Göklerle Yerin Birbirinden Ayrılması

“O inkâr edenler görmüyorlar mı ki, (başlangıçta) göklerle yer, birbiriyle bitişik iken, biz onları ayırdık ve her canlı şeyi sudan yarattık. Yine de onlar inanmayacaklar mı?” (Enbiya Suresi: 30)

“Birbiriyle bitişik” olarak tercüme edilen “ratk” kelimesi, Arapça sözlüklerde “birbiriyle iç içe, ayrılmaz durumda, kaynaşmış” anlamlarına gelir. Yani tam bir bütün oluşturan iki maddeyi tanımlamak için bu kelime kullanılır.

Ayette geçen “ayırdık” ifadesi ise Arapça “fatk” fiilidir ki, bu fiil; bitişik durumdaki bir nesneyi yarıp, parçalayıp dışarı çıkması anlamına gelir. Örneğin tohumun filizlenerek topraktan dışarı çıkması arapçada bu fiille ifade edilir.

Şimdi ayete tekrar bakalım. Ayette göklerle yerin birbiriyle bitişik, yani “ratk” olduğu bir durumdan bahsediliyor. Ardından bu ikisi “fatk” fiili ile ayrılıyorlar. Yani biri diğerini yararak dışarı çıkıyor.

Gerçekten de Big Bang’in ilk anını düşündüğümüzde, evrenin tüm maddesinin tek bir noktada toplandığını görürüz. Diğer bir deyişle her şey, hatta henüz yaratılmamış olan “gökler ve yer” bile bu noktanın içinde, birbiriyle iç içe, ayrılmaz durumdadırlar. Yani ayette ifade edildiği gibi birbiriyle iç içe, “ratk” durumundaydılar. Ardından bu nokta şiddetli bir patlamayla yarılıp ayrıldı. Yani Kur’an’ın “fatk” kelimesiyle beyan ettiği ayrılma fiili meydana geldi.

İşte Kur’an, bilim adamlarının asrımızda ancak keşfedebildiği; Âlemin tek bir parça olup, daha sonra Big-Bang adını koydukları patlamayla birbirinden ayrılarak şu kâinatın oluştuğunu bundan 1400 sene evvel haber veriyor.

Elbette bu muzicevi haberi, ümmi olan ve okuma yazma bilmeyen bir beşerin ilmine dayandırmak mümkün değildir. Bunu kabul etmek, hakikate göz kapamaktır.

O halde Kur’an; “Göklerle yer, birbiriyle bitişik iken, Biz onları ayırdık” ayetinin tasdikiyle Allah’ın kelamıdır.

5-) Evrendeki Mükemmel Yörüngeler

“Ne güneş aya yetişip çarpar, ne de gece gündüzü geçebilir; onların her biri kendi yörüngesinde yüzerler”(Yasin: 40)

“Geceyi, gündüzü, Güneş’i ve Ay’ı yaratan O’dur. Her biri bir yörüngede yüzüp giderler”(Enbiya: 33)

“Görmedin mi ki, Allah geceyi gündüze sokuyor, gündüzü geceye sokuyor. Güneş ile ayı da emrine boyun eğdirmiştir. Her biri belirli bir süreye kadar akıp gidiyor” (Lokman:29)

“Özenle oluşturulmuş yollara sahip göğe andolsun”(Zariyat: 7)

Çıplak gözle Evren’in yörüngelerle dolu olduğunu anlamak mümkün değildir. Güneş’in her gün doğup batması, Ay’ın şekil değiştirmesine karşılık, gökyüzündeki yıldızlar, değişmeyen Evren izlenimini güçlü bir şekilde vermektedir. Geceleyin gökyüzüne baktığımızda dakikada binlerce kilometre hızla hareket eden yıldızlar bile bize hiç hareket etmiyorlarmış gibi gözükür. Evren’de bilinen tüm yıldızların, tüm cisimlerin hareket ettiği, ayetin ifade ettiği şekilde Evren’in yörüngelerle dolu olduğu teleskopun bulunması ve bilimdeki gelişmeler sayesinde anlaşılmıştır.

Yasin Suresi 38. ayette şöyle buyrulmuş:

“Güneş de bir karar yerine doğru akıp gitmektedir. Bu aziz ve âlim olan Allah’ın takdiridir”

Tarihin çok uzun bir döneminde insanlar Dünya’yı sabit, Güneş’i ise Dünyanın etrafında dönüyor zannettiler. Sonra Kopernik, Kepler, Galileo ile başlayan süreçte ise insanlar Güneş’in sabit bir şekilde ortada durduğunu, Dünyanın ise sabit bir Güneş’in etrafında döndüğünü zannettiler. Bilimde devrim sayılan bu keşif çok önemliydi ama Güneş’in bu modelde sabit, durağan sayılması yanlış bir kanaatti.

Daha sonra ise gelişmiş teleskopların sayesinde ve kozmoloji biliminin oluşturduğu birikimle Güneş’in de hareket ettiği, Dünyanın hareket eden bir Güneş’in etrafında döndüğü anlaşıldı. Oysa Güneş’in bu hareketi Kur’an’da 1400 yıl önceden açıklanmıştır.

Güneş’in Dünya etrafında kısır döngü yaptığı fikrine ve Güneş’in hareketsiz bir şekilde durduğu fikrine karşı Yasin Suresi’nin 38. ayeti, Güneş’in bir hedefe doğru akıp gittiğini söyleyerek doğru modeli ortaya koymuştur.

Güneş saatte 720.000 km’den daha büyük bir hızla Solar Apex adı verilen bir yörünge boyunca Vega Yıldızı’na doğru hareket etmektedir. Dünyanın hem kendi ekseni etrafında, hem Güneş’in etrafında dönerken, aynı zamanda Güneş sistemiyle beraber hareket ettiği de unutulmamalıdır.

Güneş her sabah doğmakta, her akşam batmaktadır. Fakat tüm bu doğuşları ve batışları her seferinde Evren’in ayrı bir noktasında gerçekleşmektedir. Yani sema denizinde yüzen yıldızlar ve gezegenler, geçtikleri yollardan bir daha geçmeden yörüngelerinde akıp giderler.

Bu hakikate Saffat Suresi 5. ayette şöyle işaret edilmiştir:

“O, semâvatın ve yeryüzünün ve bu ikisi arasındakilerin ve doğuların (güneşin doğduğu yerlerin) Rabbidir”

Bu ayetteki “doğuların rabbi” ifadesiyle anlatılmak istenen şudur;

“Dünyamızın çok değişik hareketleri vardır. Uzay’ın bir noktasından bir daha geçmemek üzere bütün sistemle birlikte Dünya da hareket halindedir. Dünyanın yuvarlak oluşu sebebiyle bir yerde doğan Güneş aynı anda bir başka yerde batıyor. Gece gündüzü, gündüz de geceyi kovalıyor. O halde Güneş’in doğduğu “yer” değil, “yerler” söz konusudur. Yerkürenin her noktası için sabah saatleri değişiktir. Her yer ayrı ayrı saniyelerde Güneş’in doğuşunu bekliyor. Güneş’i Uzay’ın bambaşka yerlerinden “doğarken” seyrediyoruz. Güneş aynı Güneş, Dünya aynı Dünya, ama Uzay’ın yeri değişik…”

Şimdi soruyoruz; Acaba Kur’an’ın 1400 sene önce verdiği bu haberin, bilim adamları tarafından tasdik edilmesi ne manaya gelir? Bu sözün tek bir manası vardır. O da; Kur’an’ın, gökleri yaratan, onda yollar takdir eden ve yıldızları o yollarda gezdiren Allah’ın kelamı olmasıdır.

Zira bu asra kadar yaşamış birçok bilim adamı tarafından reddedilen ve ancak bilim ve teknik asrı olan bu asırda, dev teleskoplarla keşfedilebilen bir hakikatin, 1400 sene evvel okuma yazma bilmeyen, ümmi bir zat tarafından keşfedilmesi mümkün değildir.

Bunu iddia etmek ise, hakikate göz kapamaktır.

6-)Bitkilerde Erkeklik Ve Dişilik

“Gökten su indirdi ve onunla çeşit çeşit bitkilerden eşler çıkardık.” (Taha Suresi: 53)

“Bütün meyvelerden ikişer eş yaratmıştır.”(Rad Suresi: 3)

Bitkilerin eşler halinde yaratılması Kur’an’da özellikle vurgulanmaktadır.

Ayetlerde geçen “zevc (çoğulu zevce)” kelimesi eski türkçemiz de eşleri belirtmek için kullanılmaktaydı, hanımlar beylerine “zevcim”, beyler hanımlarına “zevcem” demekteydiler.

Arapça’dan dilimize geçen bu kelime bitkilerin eşlerini belirmekte de kullanılan “zevc” kelimesidir.

Bitkiler üzerine yapılan incelemelerde bitkilerde de erkekliğin ve dişiliğin olduğu, bu farklı organlar sayesinde bitkilerde üremenin gerçekleştiği anlaşıldı.

Tohumlu ve çiçekli bitkilerde erkek ve dişi üreme hücreleri vardır. Bu hücreleri her ikisi de çiçeğin ortasında bulunan erkek organ ile dişi organ üretir. Dişi organın yumurtalık denen şişkince bölümünde küçük ve yuvarlak tohum taslakları, bunların içinde de dişi üreme hücreleri bulunur. Erkek üreme hücreleri ise erkek organın başçık bölümünün ürettiği çiçek tozlarının içinde saklıdır. Çok hafif olan çiçek tozları rüzgârla ya da çeşitli hayvanlar aracılığıyla çiçekten çiçeğe taşınırken, içlerinden bir bölümü dişi organın tepeciğine yapışıp kalır. Daha sonra bu çiçek tozu taneciği boyuncuktan aşağıya doğru inerek, yumurtalıklardaki tohum taslaklarına ince bir borudan uzanır. Erkek üreme hücresi de bu borudan geçer ve tohum taslağının içindeki dişi üreme hücresiyle birleşir. Erkek ve dişi üreme hücrelerinin birleşmesiyle tohum taslakları onlardan da tohumlar oluşur. Bu tohumlardan da yeni bitkiler gelişir.

Peygamberimiz (S.a.v.) döneminde biyoloji gelişmiş bir bilim değildi. Bitkilerin üremesi, bu üremedeki dişi ve erkek unsurların rolü bilinmiyordu. Biyoloji ve botanik ilminin gelişmesiyle tohumlu ve çiçekli bitkilerde erkek ve dişi üreme hücrelerinin varlığı anlaşıldı botanikçiler bitkilerde cinsiyet ayrımı olduğunu ancak 100 sene evvel keşfedebilmişlerdir.

Peki, insanların botanik ve biyolojiden habersiz olduğu bir dönemde ümmi bir zat bitkilerde erkeklik ve dişiliğin olduğunu nerden bilebilirdi?

Bu sorunun tek cevabı olabilir. Gökten suyu indirip, onunla bitkilerden eşler çıkaran Allah’ın bildirmesiyle.

not:Alıntıdır