Sen Alevisin.. Senin İsa ile ne işin var?
Sevgili kardeşler, Tanrı’nın selamı ve esenliği üstünüzde olsun.
Ben Nur Samur, 1960 İskenderun doğumlu alevi kökenli bir aileden geliyorum. Evli bir kız çocuk annesiyim.
Kutsal Kitapla tanışmam 13 yaşında gerçekleşti. Mahallemizde bulunan yolun sonunda çok güzel bir ev vardı, o evin bahçesi çok ilgimi çekerdi. Günlerden bir gün o evin bahçesine gizlice girip doğruca çiçeklerin arasına daldım ve başladım çiçekleri koparmaya. Derken evin kapısı açıldı, kapıda yaşlı bir kadın elinde bir kitap, bana orada ne yaptığımı, buraya nasıl girdiğimi sordu. Yaptılarımın yanlış olduğunu Kutsal Kitap’ın yazdığı gibi anlattı. “Çalmayacaksın” YASANIN TEKRARI 5:19 Çalmanın yanlış olduğunu, ev sahibinden izin almam gerektiğini söyledi. Ben de konuyu değiştirmeye çalışarak kadının elindeki kitabı sordum. O da bana elindeki kitabın Kutsal Kitap olduğunu söyledi. Ve böylece Kutsal Kitap’la tanışmış oldum. Aradan 1 hafta geçti. Oraya gitmek, o kitabı bir daha görmek, kitap hakkında bilgi almak için için yanıyordum. Nihayet korkumu yenip kadının evine gittim. Kadına sorular sormaya başladım, o kitap sanki sihirli bir kitaptı. Annemin babamın öğrettiklerinden farklıydı.
O kitapta sevgi vardı, merhamet vardı, dürüstlük vardı en önemlisi İsa Mesih vardı. Böylece İsa Mesih sevgisini o gün öğrendim. Artık her hafta kadının evine gidiyor, İsa Mesih’in hayatını öğreniyordum. Hatta kadınla bir anlaşma yapmak istemiştim; her hafta evine gidecektim, o bana Kutsal Kitap hakkında bilgi verecek, ben de onun çöplerini dökecektim. O günleri şimdi hatırlıyorum da şaşırıyorum, Rab nasıl çalışıyor insanların yüreğinde.
Birgün kadının evinden çıkarken babamla karşılaştım, burada ne yaptığımı sordu; ben de İsa Mesih’in hayatını öğreniyorum dedim. Kolumdan çekerek beni eve götürdü ve evden çıkıp gitti. Akşam eve tekrar geldiğinde yanında 1 metre hortumda vardı.
Hayatımda ilk defa bu kadar kötü dayak yiyordum. Berbat bir şekilde babam bağırıyordu; “Sen alevisin, senin ne işin var İsa ile?” Ben de ağlıyordum, “Tamam baba, bir daha gitmeyeceğim” diye sürekli tekrarlıyordum. Şimdi anlıyorum ekici tohumlarını serpmişti tarlaya benim için. MATTA 13
Ve böylece yıllar su gibi akıp gitti. Okul yıllarım evlilik yıllarım. Derken 44 yaşında kanser hastalığıyla tanıştım. Hastahanelerde kemoterapi, radyoterapi derken birden şunu keşfettim; kavgacı, sinirli, insanlardan nefret eden, insanları yargılayan, yalan konuşan bir tip olmuştum. En önemlisi Tanrı’ya olan inancımı yitirmiştim.
O sıralarda herkez üstüme üstüme geliyordu; “ne olur Nur öleceksen imanınla öl. Namaz kıl, oruç tut, ibadetini yap!” diyorlardı. Fakat kimse bana sen bu hastalığı yenip ayağa kalkacaksın demiyordu. Bu da beni insanlardan ve Tanrı’dan uzaklaştırdı. Bu nasıl bir Tanrı’ydı? “Ben niye böyle oldum?” diyip, kendimi sorguluyordum.
Böylece Mayısın 2. haftası olmuştu. O sıralarda televizyonlarda hristiyanlıkla ilgili haberler çıkıyordu. Melis (kızım) her akşam bu haberleri izliyor, bize hristiyanlık hakkında sorular soruyordu. Biz de ona bunların saçma sapan olduğunu söyleyip konuyu kapatıyorduk. Ama Melis benim gibi yıllar önce pes ettiğim gibi pes etmedi ve tek başına şu anda içinde bulunduğumuz kiliseye geldi. Aynı akşam bize yaptığı araştırmasını anlattı ve kendisini kiliseye götürmemi istedi. Ben de onu bu kiliseye getirdim. Bu arada kilisenin kapısından içeri girerken yıllar önce habersiz girdiğim bahçeye giriyormuş gibi hissetmeye başladım. Sanki Rab ikinci kez “evine HOŞ GELDİN!” der gibiydi.
Bu düşüncelerle şu an oturduğumuz salona girip Ramazan Bey’in yani şu anda pastörümüz olan Ramazan’ın vaazlarını dinlemeye başladım. O gün verilen vaaz beni çok etkilemişti. Sürekli ağlıyor ne yapmam gerekiyor diye düşünüyordum. Ama ciddiyetimi hiç kaybetmiyordum. Sonuçta Melis bu dini seçmeye hazırlanıyordu, bunu anlıyordum. Ben de babam gibi karşı çıkacak, böyle birşey olmaz diyecektim. Vaazdan sonra Ramazan’a bir sürü sorular sordum. Hatta şöyle birşey demiştim; “Biz müslüman bir aileyiz, sizi tanımak, kızımız kiminle olmak istiyor bilmek, görmek için geldik.” dedim. Şimdi bu halime çok gülüyorum. Salı günü kiliseye kimseye haber vermeden geldim. Şu gerçeği anlamıştım, Rab kızımı kullanarak beni kendisine ikinci kez çekiyordu. HAMD OLSUN!
Aynı gün Ramazanla konuşup iman ettim. Peki şimdi ne olacak? Ben hristiyan mı olmuştum? :)
Hayır! Hristiyan olmak demek bu değildi.
Ben yalan söyleyen, hırçın, kin tutan, riyakar birisi; hemen hristiyan oldum diye bunlar bitiyor mu? Hayır!
Böylece Pamela kardeşimizden 4 ay boyunca ders aldım. Hayatımda kötü noktaları buldum, onları dışarı attım. Sevmeyi, affettmeyi, merhameti, kısacası burada insan olduğumu, bana değer verildiğini anladım.
Evet şimdi hristiyan olmuştum. Yepyeni bir kişilikle İsa Mesih’i Rab ve kurtarıcım olarak kabul etmiştim.
Bana yardım eden herkese teşekkür ediyor, Tanrı’nın selamı sizinle olsun diyorum!
Nur Hayat Samur