Yusuf Kendisini Tanıtıyor

  • Bu konu 1 izleyen ve 0 yanıt içeriyor.
1 yazı görüntüleniyor (toplam 1)
  • Yazar
    Yazılar
  • #26025
    Anonim
    Pasif

    Yusuf Kendisini Tanıtıyor

    Size esenlik olsun.

    Yaratılış kitabının bu son bölümünde, kaldığımız yerden devam ediyoruz.

    Yusuf, kardeşlerine kendisini nasıl tanıtmıştı?
    Yusuf, ağabeylerine kendisini hemen tanıtmadı, çünkü önce, onların hilekar ve kötü yüreklerinin değişip değişmediğini bilmek için onları denemek istedi.

    Kutsal Yazılar bu konuda şöyle der:
    Yusuf kardeşlerini görünce tanıdı. Ama onlara yabancı gibi davranarak sert konuştu: «Nereden geliyorsunuz?» «Kenan ülkesinden» diye yanıtladılar, «Yiyecek satın almaya geldik.» (Yaratılış 42:7)

    Yusuf onlara pek çok soru sordu, onları casus olmak ile suçladı ve zindana atarak gözaltında tuttu.
    Yusuf, ağabeylerinin, yaşamları ve Tanrı’nın önündeki yürekleri hakkında düşünmelerini sağlamak istiyordu.
    Üç gün sonra, Yusuf, ağabeylerinin Mısır’dan ayrılmalarına izin verdi, ama içlerinden bir tanesini zindanda rehin bıraktı.
    Diğerlerine ise babalarının en küçük çocuğu olan küçük kardeşleri Benyamin’i alarak Mısır’a getirmelerini söyledi.
    Yusuf’un yüreğinde; kardeşlerinin kendisini hatırlamaları yatmaktaydı.

    Aylar geçti ve Yusuf’un ağabeyleri daha fazla buğday satın almak ve küçük kardeşleri Benyamin’i yanlarında getirmek için Mısır’a geri döndüler.
    Mısır’a vardıklarında, ülkenin yöneticisi Yusuf ile tekrar görüştüler, ama onu hala tanımadılar.
    Yusuf, ağabeylerini çok korkutan bir şey yaptı ve onları kendi evine götürdü.
    Onlar içi bir ziyafet sofrası hazırlattı ve onları masada kendi önünde büyükten küçüğe doğru yaş sırasına göre oturttu.
    Yusuf’un masasından onlara yemek dağıtıldı.
    Benyamin’e verilen yiyecek ötekilerinkinden beş kat fazlaydı.
    Yusuf, ağabeylerinin Benyamin’i, kendisini kıskandıkları gibi kıskanıp kıskanmadıklarını görmek için belki de onları deniyordu.
    Ancak, hiç biri, küçük kardeşleri Benyamin’e karşı bir kıskançlık belirtisi göstermedi.

    Ziyafet sona erdikten sonra, Yusuf kahyasına, ağabeylerinin torbalarına taşıyabilecekleri kadar yiyecek doldurmasını,
    Benyamin’in torbasına buğdayının parasını ve kendisine ait olan gümüş bir kaseyi koymasını buyurdu.
    Yusuf’un ağabeyleri Mısır’dan ayrıldıktan sonra,
    Yusuf, ağabeylerinin ardından gidip, onları hırsızlıkla suçlaması için baş kahyasını gönderdi.

    Baş kahya Yusuf’un ağabeylerine yetiştiği zaman, onlara şöyle dedi:
    “Niçin iyiliğe karşı kötülük yaptınız? Efendimin şarap içmek için kullandığı kase değil mi bu?”
    Adamlar, “Kaseyi biz almadık. Kase torbalarımızdan birinde çıkarsa öldürülsün, geri kalanlar efendimin kölesi olsun!” diye karşılık verdiler.
    Baş kahya şöyle dedi: “Kase, kimde çıkarsa kölem olacak, geri kalanlar suçsuz sayılacak ve yolarına devam edecekler.”

    Baş kahya tüm torbaları aradı, önce en büyük kardeşin torbasını aradı ve son olarak da en küçük kardeşin torbasına baktı ve kaseyi Benyamin’in torbasında buldu!

    Bunun üzerine Yusuf’un ağabeyleri elbiselerini yırttılar ve kente geri döndüler, Yusuf’un önünde yere kapandılar.
    Yusuf onlara şöyle dedi: “Nedir bu yaptığınız? Beni aldatabileceğinizi mi düşündünüz?”
    Yakup’un dördüncü oğlu ona şöyle karşılık verdi: “Ne diyelim efendim? Nasıl anlatalım? Kendimizi nasıl temize çıkaralım? Tanrı suçumuzu ve kötülüğümüzü ortaya çıkardı! Hepimiz köleniz artık; hem biz hem de kendisinde kase bulunan kardeşimiz!”

    Yusuf onu şöyle yanıtladı: “Yalnız kendisinde kase bulunan kişi kölem olacak. Siz esenlikle babanızın yanına dönün.”
    Yahuda bunun üzerine Yusuf’un yanına geldi ve ona babasının Mısır’a dönerlerken Benyamin’i de yanlarında götürmelerine ölüm derecesinde üzüldüğünü tekrar anlattı.
    Yahuda sonra Yusuf’a kendilerine merhamet etmesi ve Benyamin’in evine, babasının yanına dönmesine izin vermesi için yalvardı.
    Yusuf, ağabeylerinin geçmişte işledikleri günah nedeni ile üzüldüklerini ve babalarına ve küçük kardeşlerine ne kadar çok acıdıklarını gördüğü zaman, ağabeylerinin gerçekten tövbe etmiş olduklarını anladı.
    Artık ağabeylerine kendisini tanıtma zamanının geldiğini fark etti.

    Kutsal Yazılar bu konu hakkında şöyle yazarlar:
    Yusuf adamlarının önünde kendini tutamayıp, «Herkesi çıkarın buradan!» diye bağırdı. Kendini kardeşlerine tanıttığında yanında kimse olmasın istiyordu.
    O kadar yüksek sesle ağladı ki, Mısırlılar ağlayışını işitti. Bu haber firavunun ev halkına da ulaştı.
    Yusuf kardeşlerine, «Ben Yusuf’um!» dedi, «Babam yaşıyor mu?» Kardeşleri donup kaldı, yanıt veremediler.
    (Yaratılış 45:1-3)

    Yusuf, «Lütfen bana yaklaşın» dedi. Onlar yaklaşınca Yusuf şöyle devam etti: «Mısır’a sattığınız kardeşiniz Yusuf benim.
    Beni buraya sattığınız için üzülmeyin. Kendinizi suçlamayın. Tanrı insanlığı korumak için beni önden gönderdi.
    Çünkü iki yıldır ülkede kıtlık var, beş yıl daha sürecek. Kimse çift süremeyecek, ekin biçemeyecek.
    Tanrı yeryüzünde soyunuzu korumak ve harika biçimde canınızı kurtarmak için beni önünüzden gönderdi.
    Beni buraya gönderen siz değilsiniz, Tanrı’dır. Beni firavunun başdanışmanı, sarayının efendisi, bütün Mısır ülkesinin yöneticisi yaptı.
    Hemen babamın yanına gidin, ona oğlun Yusuf şöyle diyor deyin: ‘Tanrı beni Mısır ülkesine yönetici yaptı. Durma, yanıma gel.
    Goşen bölgesine yerleşirsin; çocukların, torunların, davarların, sığırların ve sahip olduğun her şeyle birlikte yakınımda olursun.
    Orada sana bakarım, çünkü kıtlık beş yıl daha sürecek. Yoksa sen de ailen ve sana bağlı olan herkes de perişan olursunuz.’
    «Hepiniz gözlerinizle görüyorsunuz, kardeşim Benyamin, sen de görüyorsun konuşanın gerçekten ben olduğumu.
    Mısır’da ne denli güçlü olduğumu ve bütün gördüklerinizi babama anlatın. Babamı hemen buraya getirin.»
    Sonra kardeşi Benyamin’in boynuna sarılıp ağladı. Benyamin de ağlayarak ona sarıldı.
    Yusuf ağlayarak bütün kardeşlerini öptü. Sonra kardeşleri onunla konuşmaya başladı.
    (Yaratılış 45:5-15)

    Yusuf tüm gerçekleri kardeşlerine anlatmıştı.
    Bunun üzerine Yusuf’un kardeşleri babalarının evine geri dönmek için hazırlandılar.
    Yusuf onlara, firavunun buyruğu üzerine atlı yük arabaları verdi ve aynı zamanda onlara yol için gerekli olacak her türlü tedariği sağladı.

    Yusuf’un kardeşleri Mısır’dan ayrılıp Kenan ülkesine, babaları Yakup’un yanına döndüler.
    Ona, «Yusuf yaşıyor!» dediler, «Üstelik Mısır’ın yöneticisi olmuş.» Babaları donup kaldı, onlara inanmadı.
    Yusuf’un kendilerine bütün söylediklerini anlattılar. Kendisini Mısır’a götürmek için Yusuf’un gönderdiği arabaları görünce, Yakup’un keyfi yerine geldi.
    «Tamam!» dedi, «Oğlum Yusuf yaşıyor. Ölmeden önce gidip onu göreceğim.»
    (Yaratılış 45:25-28)

    Bu olaydan sonra, Kutsal Yazılar bize Yakup ve ailesinin nasıl Kenan ülkesinden çıktıklarını ve Mısır’a gitmek üzere harekete geçtiklerini anlatır.

    Yakup, yolda giderken bir kurban sundu ve Tanrı orada onunla konuşarak öyle dedi:
    Tanrı, «Ben Tanrı’yım, babanın Tanrısı» dedi, «Mısır’a gitmekten çekinme. Soyunu orada büyük bir ulus yapacağım.
    Seninle birlikte Mısır’a gelecek, soyunu bu ülkeye geri getireceğim. Senin gözlerini Yusuf’un elleri kapayacak.»
    (Yaratılış 46:3, 4)

    Uzun bir yolculuktan sonra, Yakup ve ailesi Mısır ülkesine vardılar. Yakup, sevgili oğlu Yusuf’u bunca yıl sonra tekrar görebildiği için ne kadar da mutluydu!
    Böylece, aynı zamanda İsrail adını da taşıyan Yakup Mısır’da Goşen bölgesinde yerleşti.
    Bu bölgede yaşayarak sayıca çoğaldılar ve geniş bir kabile haline geldiler.
    Yakup Mısır’da on yedi yıl yaşadı.
    Ömrü toplam yüz kırk yedi yıl sürdü.
    Böylece İsrail oymaklarının babası olan Yakup öldü.
    Yakup, Yakup’un kardeşleri ve tüm Mısır halkı, yetmiş gün süre ile Yakup için yas tuttular. Yakup’un oğulları, babalarını büyükbabası İbrahim’in Kenan ülkesindeki mezarına gömdüler.

    Yaratılış kitabının son bölümü olan ellinci bölümde Kutsal Yazılar şöyle der:
    Babalarının ölümünden sonra Yusuf’un kardeşleri, «Belki Yusuf bize kin besliyordur» dediler, «Ya ona yaptığımız kötülüğe karşılık bizden öç almaya kalkarsa?»
    Böylece Yusuf’a haber gönderdiler: «Babamız ölmeden önce Yusuf’a şöyle deyin diye buyurmuştu: ‘Kardeşlerin sana kötülük yaptılar, lütfen onların suçunu, günahını bağışla.’ Ne olur şimdi günahımızı bağışla. Biz babanın Tanrısı’nın kullarıyız.» Yusuf bu haberi alınca ağladı.
    Bunun üzerine kardeşleri gidip onun önünde yere kapanarak, «Senin köleniz» dediler.
    Yusuf, «Korkmayın» dedi, «Ben Tanrı mıyım?
    Siz bana kötülük düşündünüz, ama Tanrı bugün olduğu gibi birçok halkın yaşamını korumak için o kötülüğü iyiliğe çevirdi.
    Korkmanıza gerek yok, size de çocuklarınıza da bakacağım.» Yüreklerine dokunacak güzel sözlerle onlara güven verdi.
    Yusuf’la babasının ev halkı Mısır’a yerleştiler. Yusuf yüz on yıl yaşadı.
    Efrayim’in üç göbek çocuklarını gördü. Manaşşe’nin oğlu Makir’in çocukları onun elinde doğdu.
    Yusuf yakınlarına, «Ben ölmek üzereyim» dedi, «Ama Tanrı kesinlikle size yardım edecek; sizi İbrahim’e, İshak’a, Yakup’a ant içerek söz verdiği topraklara götürecek.»
    Sonra onlara ant içirerek, «Tanrı kesinlikle size yardım edecek» dedi, «O zaman kemiklerimi buradan götürürsünüz.»
    Yusuf yüz on yaşında öldü. Onu mumyalayıp Mısır’da bir tabuta koydular.
    (Yaratılış 50:15-26

    Yaratılış kitabı bu şekilde sona erer. “Böylece Yusuf öldü ve onu Mısır’da bir tabuta koydular.”
    Tanrı’nın yaşamı nasıl yarattığı öyküsü ile başlayan yaratılış kitapı, bir ölüm öyküsü ile sona erer.
    Adem’in günahı nedeni ile tüm insanlara ölüm geldi. Hoşunuza gitse de gitmese de, “günahın ücreti ölümdür!” (Romalılar 6:23)
    Yaşam Koruyucusu ünvanını taşıyan Yusuf gibi iyi bir adam bile ölmek zorundaydı, çünkü o da yüreğinde günah kökleri bulunan Adem’in bir soyuydu.

    Yusuf, Tanrı’nın yardımı ile, Mısır halkını ve ailesini açlıktan ölmekten koruyabildi, ama onları ölümün kendisinden koruyamadı.
    Yine de sevinçli yürekler ile Tanrı’yı övebiliriz,çünkü Yaratılış kitabında aynı zamanda bize ölümün kendisini yenecek olan her şey için yeterli bir Kurtarıcı gönderme konusunda Tanrı’nın harika vaadini okuduk ve inceledik.
    Ölüm, günahın bir sonucudur.
    Tanrı’nın göndermeyi vaat ettiği Kurtarıcı, Adem’in soyunu, günahın kökünden ve günahın cezasından kurtaracaktı.
    Günahın kökü, Şeytan ve insanın kötü yüreğidir.
    Günahın cezası ölüm ve cehennemdir.
    Tanrı’nın göndermeyi vaat ettiği Kurtarıcı, bunların hepsini yendi ve O’na inananların yaşamlarını kendi planları doğrultusunda değiştirdi.

    Sizler; Şeytanı ve günahı, ölümü ve cehennemi yenmiş olan ve Adı’na inanan herkese sonsuz yaşam sunan bu her şey için yeterli Kurtarıcı’yı tanıyor musunuz?

    Kutsal Müjde (İncil) bu Kurtarıcı’dan şu sözler ile bahseder: “İsrail’in Tanrısı Rabe övgüler olsun! Çünkü halkının yardımına gelip onları fidye ile kurtardı. Eski çağlardan beri kutsal peygamberlerinin ağzından bildirdiği gibi, bizim için güçlü bir kurtarıcı çıkardı.” (Luka 1:68-70) Amin!

    Tanrı, Yaratılış kitabını özetleyen şu ayet üzerinde düşünürken, sizi bereketlesin:
    “Günahın çoğaldığı yerde, Tanrı’nın lütfu daha da çoğaldı.” (Romalılar 5:20)

    Sevgiyleeeee

1 yazı görüntüleniyor (toplam 1)
  • Bu konuyu yanıtlamak için giriş yapmış olmalısınız.