Testimony of a former Muslim, Kemal..

  • Bu konu 4 izleyen ve 4 yanıt içeriyor.
5 yazı görüntüleniyor - 1 ile 5 arası (toplam 5)
  • Yazar
    Yazılar
  • #26300
    Armagan
    Anahtar yönetici

    Testimony of a former Muslim, Kemal.. Watch… A powerful testimony..

    testimony_kamal_small.jpg
    http://link.brightcove.com/services/player/bcpid6531891001?bctid=6545536001

    #35205
    Anonim
    Pasif

    Super bir taniklik.. Ingilizce bilenler mutlaka izleyin!!

    #35225
    Anonim
    Pasif
    Rüzgar;18729 wrote:
    Super bir taniklik.. Ingilizce bilenler mutlaka izleyin!!

    Sevgili Rüzgar,
    Bu konuşmayı anlayabilecek düzeyde İngilizce bilmiyorum.Siz yada sitedeki herhangi bir kardeşimiz kısaca da olsa bize yazamaz mı? Teşekkür ederim

    #35228
    Anonim
    Pasif

    KEMAL – ESKİ BİR MÜSLÜMAN’IN TANIKLIĞI –

    Ortadoğudaki bir ülkede, Sunni bir Müslüman ailesine doğmuştum. Kardeş ve kızkardeşlerimin toplam sayısı 14 idi. Küçüklükten beri İslâmî inançlar ve bilhassa annem ve babamın öğretileriyle büyümüştüm. Bizde sık sık tekrarlanan bazı ayetler vardı ki, ‘Kurtuluşun’ ancak ‘Allah için yaptığımız işlerden dolayı’ olabileceğini öğretiyordu. Bunları ezberleyip tekrarladıkça, İslâm’ın dünyanın yalnızca ‘en yeni’ değil; ‘en iyi’ dini olduğunu da anlamıştım.

    İçimdeki güçlü bir duygu, İslâm’a güven, tüm dünyayı İslâm’laştırma arzusu yaratmıştı bende. Tüm Hristiyan ve Müsevi’leri (Yahudileri) değiştirmek, onları İslâm’laştırmak istiyordum. Hayatımın yegâne gayesi bu olmuştu artık. Kuran, dünyayı değiştirecekti.

    Bir gün, arabamda giderken korkunç bir kaza yaptım. Kendimi arabanın dışında buldum. Boynum iki yerden kırılmıştı. Acılar içerisinde idim. Allah buna nasıl müsaade etti düşüncesiyle, “Allah’ım neredesin?” diye haykırdım. Bir müddet sonra yanıma bir adam geldi. Çok sevgi dolu ve güleryüzlü idi. “Hiç merak etme. Herşey güzel olacak. Ambulans çağırdım. Yanından ayrılmayacak, ne gerekirse yapacağım” demişti. Sonra dizlenerek, gömleğini çıkardı ve yüzümdeki çamurları temizledi. Sözleri ile devamlı beni teselli ediyordu.

    Hastaneye götürüldüğümde de durum ayni idi. Orada doktorlar etrafımı sarmış, benimle canı-gönülden ilgileniyorlardı. Hastane masraflarını karşılayacak sigortam yoktu ve hastanenin çok pahalı olduğunu biliyordum. “Üzülme! Biz hallederiz” dediler. Sadece tıbbî müdahaleyle kalmadılar, benim için dua da ettiler. Şüpheye düşmüştüm. “Bunlar Hristiyan olmalı ve benimle alay ediyor olmalılar. Bunlar Şeytan’ın adamları. Benim kim olduğumu ve üstlendiğim görevi biliyor olmalılar” diye düşündüm.

    Birbirlerine karşı olan sevgileri ve davranışları, birbirlerini kardeşçe kucaklamaları ve nezaketleri ve bana yardım için uğraşları beni çok şaşırttı. “Eyvah! Bunlar kesinlikle Hristiyan” diye düşündüm ama yine de hiçbirşeye anlam veremedim. Bunlar Hristiyanlığı sadece konuşmakla kalmıyorlar, adeta yaşıyorlardı.

    Bir müddet sonra, hastane faturaları çok yüksek olduğu için, tedaviye doktorlardan birinin evinde devam etmek zorunda kaldılar. Hastane masraflarının tümünü kendi ceplerinden ödemişlerdi. Şimdi ise, hangisinin evinde misafir olacağımın kavgasını veriyorlardı. Sonunda, eşi hemşire olan bir doktorun evinde kalmamın en yararlı olacağına karar verdiler. Bana, evlerindeki en büyük odayı vermişlerdi.

    Gittiğim evde 3 küçük çocuk vardı. “Kemal amca! Kemal amca!” diyerek yatağın etrafını sarmışlardı. İçimden öfke duydum. “Ben sizin amcanız değilim” dedim. Ama onlar gelip yatağa tırmandılar ve elleriyle bana dokunarak, bana şifa vermesi için, İsa Mesih’e dua etmeye başladılar. Bu da yetmezmiş gibi, doktorlar beni her ziyarete geldiklerinde, yatağımın etrafını kuşatır, el ele verir ve ayni şekilde benim için dua ederler, şifa dilerlerdi. Yüzlerinde gülümseme ve sevgi hiç eksik olmazdı. Benim içimde ise, savaş ve öfke vardı. Ama yine de, sevgileri karşısında, sessizliğimi koruyabilmiştim.

    Bunlar ‘kötü kişiler’ değillerdi. Biz onları hep yanlış bilirdik. Bizlere söylenenler böyle değildi. Hatta küçüklükten beri, “Defolup gidin. Sizi bu şehirde istemiyoruz” gibi sözlerle tehdit ederdik onları. Ama onlar aslında kuzular gibiydiler. Hiçbir zararları yoktu. Nefret, düşmanlık yoktu içlerinde. Kurbanlık kuzulardan farkları yoktu. “Müslüman olduğun için ölmelisin” veya “cehenneme gideceksin” gibi hiçbir sözleri de olmadı. Hiçbir mecburiyetleri olmadığı halde, tüm faturalarımı ödediler ve bana hiç karşılıksız, sadece sevgi gösterdiler.

    Bir gün, yeteri kadar iyileştiğimde, “Artık kendi evine gidebilirsin. Biz seni ziyaret eder, durumunu kontrol ederiz. Hiç merak etme” dediler. Eve gidince, hemen diz çöktüm ve “Allah’ım, bunu bana nasıl yaparsın. Beni onlara niye muhtaç kıldın” diye ağladım. “Sana hayatımı verdim. Ama bu insanlar seni biliyor. Ben ise bilmiyorum. Onlar sana, sen de onlara konuşuyorsun. Onlar senden şifa istiyor, sen de veriyorsun. Benim senle hiçbir zaman böyle bir ilişkim olmadı. Bu sevgiyi, bu yakınlığı ben hiç tadmadım” diye acı acı şikâyette bulundum. Hayatımı boşuna harcamıştım. Beni Yaratanı aslında hiç bilmiyordum.

    Kafam karmakarışıktı. Bunca yıl öğrendiklerim, bunca Müslüman’ın öğrendikleri, hepsi boşmuydu? İslâm mıydı doğru din, yoksa Hristiyanlık mıydı? O kadar bedbahttım ki, artık kendimi vurup öldürmek istiyordum. Tabancamı aldım ve tetiği çekmek üzereydim. Son bir kez daha acılar içinde haykırdım, “Ey Tanrım! Ey İbrahim babamızın Tanrı’sı! Seni bilmek, seni tanımak istiyorum. Ordaysan eğer, lütfen gel.” Odayı birden Tanrı’nın varlığı doldurdu. “Kemal!” dedi derin bir ses. İrkildim. “Kimsin sen Tanrım?” diye sordum. “Alfa ve Omega, Başlangıç ve Son olan Benim. Bundan böyle artık sen, Benim savaşçımsın” dedi.

    Hayatım bir anda değişti. İsa Mesih Rab idi ve O diriydi. Bana dokundu ve birden herşey değişti. Onu artık biliyordum. Yaşayan Tanrı’yı artık ben de biliyordum. Kurtuluş ‘Yapılan İşlerle’ değil; ama İsa Mesih’in bir armağanı olduğunu anladım. Kurtuluşun, işlerle veya sevaplarla kazanılamıyacağını artık anlamıştım. İslâm bir esaretti. Hristiyanlık ise tam bir hürriyet. Tanrı ile günlük ilişki içerisinde yaşıyorum ve mutluluğun ne olduğunu öğrendim. İncil benim için, ‘Yaşayan Söz’ haline geldi.

    Hem Matta’da, hem Luka’da, düşmanlarımızı sevmemiz, onlar için dua etmemiz ve iyilik dilememiz yazılıdır. Ayni zamanda İncil’in birçok yerinde, bu dünyanın egemeni olan Şeytan’ın insanları ruhsal körlüğe ittiğini ve ‘Kurtulmamış’ olduklarını fark edemediklerini yazıyor. Onlar için, Rab’bin huzurunda yalvarıp, kurtuluş dilememiz lâzımdır. Bizlerin kurtuluşa ulaştığı gibi, ailemizin, yakın dostlarımızın ve hatta düşmanlarımızın bile, ruhsal gözlerinin açılıp da kurtuluşa erişmesi için, alçak gönüllülükle dua etmeliyiz. Belki bir rüya, belki bir görüm, hatta kim bilir, belki Rab bir melek veya O’na kulluk edenlerden bir kişi yollar da, gözleri açılır ve iman eder. Aynen bana olduğu gibi. Rab’be hamdolsun.

    #35235
    Anonim
    Pasif

    Kemal Abi,
    Çok teşekkür ederim,yüreğine,emeğine sağlık.

5 yazı görüntüleniyor - 1 ile 5 arası (toplam 5)
  • Bu konuyu yanıtlamak için giriş yapmış olmalısınız.