Tanrı’nın özü tektir ve bu öz üç Kişi içerir.

  • Bu konu 1 izleyen ve 0 yanıt içeriyor.
1 yazı görüntüleniyor (toplam 1)
  • Yazar
    Yazılar
  • #23851
    Evangelist
    Anahtar yönetici

    Tanrı’nın doğası. Kutsal Yazı, Tanrı’nın sonsuz bir varlık olduğunu ve bu varlığın ruh olduğunu öğretir. Tanrı, kendi özü hakkında çok az bilgi verir, ancak bu iki özellik bizlerin O’nu tanımlamaya çalışmamızı engeller. O’nun sonsuz oluşu, O’nu ölçemeyeceğimizi anlamamızı sağlar. Ruh olduğu gerçeği ise, O’nu dünyasal kelimelerle tasvir edemeyeceğimizi anlamamızı sağlar. O, tüm dünyasal düşüncelerin çok üzerindedir.

    Kutsal Yazı Tanrı’dan, bir ağızı, kulakları, gözleri, elleri ve ayakları varmışcasına bahsettiğinden bazı insanlar Tanrı’yı insanmış gibi düşünürler. Kutsal Yazı bu şekilde konuşur çünkü zihinlerimiz görünür bir şekli olmayan bir şeyi düşünemez. Tanrı, Kutsal Kitap’ta bu gibi kelimeleri kullanarak bizlerin O’nu düşünmemize yardım eder. Tanrı, tabi ki görebilir, duyabilir ve eylemde bulunabilir. Ancak Tanrı’nın bir bedeni yoktur.

    Aynı Tanrıda üç farklı kişi. Tanrı’nın tek olduğu ancak bu tek olan Tanrı’nın içersinde üç Kişi’nin bilinip, birbirlerinden ayırt edilebileceği gerçeğini açıkça anlamalı ve buna sıkıca bağlı kalmalıyız. Tanrı’nın özü tektir (basittir) ve bölünemez. İbraniler 1:3’de, Mesih’in, Tanrısal özyapıdaki Baba kişisinin görüntüsü olduğu söylenir. Burada Tanrı’nın özünden bahsedilmemektedir. Sadece tek öz vardır. Ancak Mesih’i Baba’dan farklı kılan bir varlık verir. Oğul’un, Baba’nın görkeminin parıltısı olduğu söylenmektedir. Baba’nın karakteri, Oğul’da parlar. Bu sebeple, Oğul’un parlaması için Baba’dan farklı bir kişiliğe sahip olması gerektiği sonucuna varırız. Aynı şey Kutsal Ruh için de geçerlidir. Farklı bir kişilik Baba’dan ayırt edilebilir. Bu sebeple, Tanrısal özyapıda üç Kişinin olduğunu söyleyen elçinin öğretisine inanırız.

    Kaçınılması gereken hatalar. Bazı öğretmenler Mesih’in Tanrı ve Tanrı’nın Oğlu olduğu görüşünü benimsemiş; ancak Mesih’in yaratılmış olduğunu öne sürmüşlerdir. Mesih, Baba’yla tek ve aynı özde olduğundan bu mümkün değildir. Mesih’in başlangıcı olmuş olamaz. Bizler bu yüzden Tanrısal özyapının özde tek olduğunu çok kesin bir şekilde belirtiyoruz.

    Bazı kişiler de bizlerin Baba, Oğul ve Kutsal Ruh’tan bahsettiğimizde bununla tanrılığın farklı özelliklerini kastettiğimizi söylerler. Bu özellikler Tanrı’nın, bilgelik, kudret ve adalet gibi özellikleriyle benzer türden özellikler olurdu. Bu görüşe göre; Baba, Oğul ve Kutsal Ruh birbirlerinden ayırt edilmezler. Gerçeğin savunucuları buna, Tanrısal özyapının birliğinde üç Kişi’nin olduğunu söyleyen açık bir ifadeyle karşılık verirler.

    Bir başka yanlış öğreti de, Tanrı evreni sözüyle yaratmaya başladığı an Mesih’in oluşmaya başladığıdır. Elçi Yakup bizlere Tanrı’da değişkenlik olmadığını söyler. Hiçbir zaman Mesih’in yaradılış sırasında bir başlangıcı olduğunu düşünmemeliyiz. Zamanın öncesinde O, Tanrı’dan doğmuştu ve sonsuzluk boyunca Tanrı’yla beraberdi. Mesih kendisinde sonsuzluğu, kendiliğinden varlığı ve tanrılığı bulundurur.

    “Kişi”nin anlamı. Burada kullanılan “kişi” kelimesinin anlamı, Tanrı “öz”ünde (oluşunda) “var oluşa”sahip olan, karakteri ve kendine has işleyişiyle Tanrısal özyapının diğer üyelerinden ayrılan anlamındadır. “Var oluş” kelimesi, Tanrı’nın saf “öz”ünden ya da “oluş”undan farklı birşeyi belirtmek için kullanılır. Eğer Mesih Tanrı iseydi ve kendi içinde farklı hiçbir özelliği olmamış olsaydı, Yuhanna şu sözleri söylediğinde doğru olamazdı: “Söz, Tanrı’yla birlikteydi”. Ancak hemen ardından şu sözlerle devam ederek bizlere tanrısal özün birliğini hatırlatmaktadır: “ve Söz Tanrı’ydı”.

    Bu sebeple, Tanrı’dan bahsettiğimizde Baba’dan olduğu kadar Oğul ve Kutsal Ruh’tan da bahsetmiş oluruz. Baba hakkında Oğul’dan farklı olarak söz edildiğinde (“Baba, Oğul’u sever”, ya da “Baba, Oğul’u göndermiştir”), her bir tanrısal kişi diğerlerinden ayrılmıştır. Oğul’un işi Baba’ya, ya da Kutsal Ruh’a atfedilemez. Baba’nın insan olup, acı çektiğini veya Ruh’un, “Bu benim sevgili Oğlumdur” dediğini ileri süremeyiz.

    Oğul’un Tanrılığına ilişkin Kutsal Yazılar’dan kanıtlar. Kutsal Kitap “Tanrı’nın Sözü”nden bahsettiğinde sadece bir ses ya da peygamberlik sözünü kastetmez. Tanrı’nın Sözü, Tanrı’yla beraber olan ebedi bilgeliktir. Eski Antlaşma’yı yazan peygamberler hakkında Petrus, onların “içlerinde olan Mesih’in Ruhu, Mesih’in çekeceği acılara ve bu acıların ardından gelecek yüceliklere tanıklık ettiğinde, Ruh’un hangi zamanı ve nasıl bir dönemi belirttiğini” araştırdıklarını söyler. Bu peygamberlik sözlerinin ortaya çıktığı zamanlarda Mesih daha dünyaya gelmemişti. Bu sebeple, bu ifade sonsuzluktan beri Baba’yla birlikte olmuş olan ebedi Söz, Mesih hakkında söylenmiş olmalıydı. Peygamberler aracılığıyla konuşan Ruhun, Mesih’in Ruhu olduğunu bildiğimize göre, Mesih’in Tanrı olduğundan kesinlikle emin olabiliriz.

    Elçiler, evrenin Oğul aracılığıyla yaratıldığını ve her şeyin O’nun kudretli sözüyle devam ettirildiğini öğretirler (İbraniler 1:2,3). Mesih’in kendisi şöyle der, “Babam hala çalışmaktadır, ben de çalışıyorum” (Yuhanna 5:17). Yuhanna İncili’nin giriş kısmında bu daha da belirgindir. Başlangıçtan beri var olan Söz Tanrı’ydı ve Tanrı’yla birlikteydi, ve herşeyin kendisi aracılığıyla yaratıldığı bu Söz, Baba’yla beraberdi. Buradan açıktır ki, Söz ebedidir, farklı (ayrı) bir kişidir ve tüm yaratılış onun aracılığıyla var olmuştur. Tanrı’dan gelen tüm vahiyler O’nun Sözü olarak nitelendirilebilir ancak en büyük yücelik Söz’e, Tanrı’nın kendisi hakkındaki en yüce vahyine verilmelidir. Çünkü Söz, Tanrıdır.

    Eski Ahit’te Mesih’in Tanrılığına ilişkin kanıtlar bulunmaktadır. 45. Mezmur, Mesih’ten bahsederek şöyle der, “Ey Tanrı, tahtın sonsuza dek sürer.” İşaya 9:6’da yine Mesih hakkında söylenen şu sözleri okuruz, “onun adı: Acip Öğütçü, Kadir Allah, Ebediyet Babası ve Selamet Reisi çağrılacaktır.” İşaya aynı zamanda Mesih’i, “İmmanuel, Tanrı bizimle” diye çağırır. Yeremya, vaadedilen Davut Oğlu hakkında peygamberlik ederken şöyle der, “ve o, şu adla çağırılacak: Yehova, doğruluğumuz.” Evet, çok açıkça görüldüğü gibi Tanrı’nın yüce isimleri Baba’ya olduğu kadar Oğul’a da aittir.

    Yeni Ahit’te de Mesih’in Tanrılığına ilişkin birçok delil bulunmaktadır. Bunlardan birkaçı şöyledir: Eski Ahit’teki Tanrı’nın bir işleyişi olan peygamberlik sözlerinin Yeni Ahit içersinde Mesih’te yerine geldiğini görülür. Rab’bin, Yahuda için bir tökezleme taşı olacağına ilişkin (İşaya 8:14) İşaya aracılığıyla söylediği peygamberlik sözünün, Pavlus, Yeni Ahit’te Mesih’te yerine geldiğini belirtmektedir (Romalılar 9:33). Pavlus aynı zamanda şunu ekler, “Mesih’in yargı kürsüsü önüne hepimiz çıkacağız. Yazılmış olduğu gibi, Rab şöyle diyor: Varlığım hakkı için her diz önümde çökecek ve her dil Tanrı olduğumu açıkça söyleyecek”. Ve yine burada peygamberliklerin Mesih’te yerine geldiğini görüyoruz. İbraniler kitabının yazarının Mesih hakkında, sadece Tanrı’ya atfedilecek bir görkemle bahsettiğinde bu çok daha açık olarak görülür: “Ya Rab, başlangıçta yerin temellerini sen attın. Gökler de senin ellerin yapıtıdır.” Evet, açıkça görülür ki Yeni Ahit, Mesih’in Tanrı olduğuna ilişkin tanıklık etmektedir. Tomas O’na, “Rabbim ve Tanrım” dediğinde doğru söylüyordu.

    Mesih’in yaptıkları, onun Tanrı olduğunu daha da güçle kanıtlamaktadır. O’nun söylediklerini çoğu zaman reddeden Ferisiler bile Mesih, “Babam hala çalışmaktadır, ben de çalışıyorum” dediğinde onun Tanrı olduğunu iddia ettiğini anlamışlardı. Onu öldürmek istediler çünkü, “Tanrı’nın kendi Babası olduğunu söyleyerek, kendisini Tanrı’ya eş koşmuştu”.

    Mücizeleri de kendi ismiyle yapılmıştır. Tanrı’dan başkası bunu yapamaz. Bununla kalmayıp sahip olduğu yetkiyle, mucizeler yapmaları, cüzzamlıları iyileştirmeleri ve cinleri kovmaları için başkalarına güç de verebiliyordu (Matta 10:8; Markos 3:15). Petrus şöyle dedi, “İsa Mesih’in adıyla kalk ve yürü” (Elçilerin İşleri 3:6).

    Kutsal Ruh’un Tanrılığına ilişkin Kutsal Yazılar’dan kanıtlar. Yaradılışın başında Allah’ın Ruhu’nun suların yüzü üzerinde hareket ettiğini söylerken Musa, bu gerçeği çok açık olarak ortaya koymaktadır. Ruh, daha en baştan, dünya karmaşa içersindeyken gücünü iyilik için kullanmıştır. İşaya 48:16’da, sorgulanamayacak bir kanıt bulunmaktadır. Baba’nın sadece Kutsal Ruh aracılığıyla çalışmadığı ancak baba Tanrı’nın ve Kutsal Ruh’un birlikte bir iş yaptıkları söylenmektedir. “ve şimdi Rab Yehova ve onun Ruh’u beni gönderdi”. Ruh da, yüce yetkiye ortaktır. Enerjisi başka bir kaynaktan gelmekte değildir. O, hem yenilenmenin hem de ölümsüzlüğün yazarıdır. Biz biliriz ki Tanrı yaratılmış hiçbir şeye danışmaz ancak Ruh, “her şeyi, Tanrı’nın derin düşüncelerini bile araştırır”. Ruh, imanla aklar. Güç, gerçek, kutsallaştırılma, lütuf, ve mümkün olan tüm bereketler O’ndan gelir. Pavlus, Ruh’un hem yetki hem de arzusunun olduğunu açıkça belirtir. O, tüm bunlara ancak Tanrısal özyapının bir kişisi ve tamamen Tanrısal olduğu için sahip olabilir. Pavlus’un sözleri şunlardır, “Bunların hepsini etkin kılan bir ve aynı Ruh’tur. Ruh bunları herkese dilediği gibi dağıtır” (1. Korintliler 12:11).

    Kutsal Yazılar Ruh’tan bahsederken, onu Tanrı ismiyle çağırmaktan şüphe duymaz. Pavlus, Ruh’un bizlerde yaşadığını bilir ve bu sebeple Tanrı’nın tapınağı olduğumuzu söyler. Aslında, Tanrı birçok kez bizleri kendi tapınağı olarak seçeceğini vaat etmiştir ve bu vaadin gerçekleşmesi de tamamıyla bu gerçekte, yani O’nun Ruhu’nun bizlerde yaşadığı gerçeğinde yatmaktadır. Petrus, Hananya’yı Kutsal Ruh’a yalan söylediği için azarladığında, şu sözleri eklemektedir: “Sen insanlara değil, Tanrı’ya yalan söylemiş oldun” (Elçilerin İşleri 5:34).

    Tanrı’nın birliği. Tek bir Tanrı vardır. Pavlus, Efesliler 4:5,6’da “beden bir, Ruh bir, Rab bir, iman bir, vaftiz bir, her şeyin üzerinde, herşeyle ve her şeyde olan herkesin Tanrısı ve Babası birdir” der. Hepimiz iman aracılığıyla tek gerçek Tanrı’ya vaftiz edildik ancak Mesih aynı zamanda da bizlerin Baba, Oğul ve Kutsal Ruh’un adıyla vaftiz olmasını buyurmuştur. Bu tek olan Tanrı, kendisini mükemmel bir berraklıkla Baba, Oğul ve Kutsal Ruh olarak açıklamıştır.

    Kutsal Üçlü içersindeki kişilerin farklılığı. Bu büyük bir sırdır. Bu yüce gerçek hakkında konuşurken her zaman saygılı olmak konusunda dikkatli olmalıyız. Çok eskiden yaşamış Hıristiyan bir ilim adamı, Nazianzum’lu Gregory şöyle dedi: “Birini düşünür düşünmez, Üçünün görkemi çevremi sarar; düşüncelerim Üçünü ayırt eder etmez, yine Birine geri döner”. Tanrısal özyapıyı hiçbir zaman, Tanrı’nın ne sadece tek bir, ne de sadece üç tane olarak görmemize sebep olacak şekilde düşünmemeliyiz.

    Baba, Oğul ve Kutsal Ruh kelimeleri sadece isimler değildir. Gerçek bir farklılığı belirtirler. Ancak bu, içersinde bölünme olmayan bir ayrılıktır (farklılıktır). Eğer Baba’yla aynı kişi olsaydı, Oğul’un “Tanrı’yla birlikte” olduğunu ya da “Baba’yla beraberken görkemli” olduğunu söylemek mümkün olmazdı. Dünya’ya Baba değil, Oğul gelmiştir. Ölen ve öldükten sonra dirilen Oğul’du. Ve Baba’yla Oğul arasındaki farklılık, Oğul insan benzeyişinde dünyaya geldikten sonra da başlamadı. Tanrı’nın biricik Oğlu, tüm sonsuzluktan beri Baba’nın bağrındaydı ve bu beraberlikte kendi görkemine sahipti. Aynı zamanda Baba ve Ruh arasında da belirgin bir ayırım bulunmaktadır çünkü Kutsal Kitap Ruh’un Baba’dan çıkıp geldiğini söyler. Aynı şekilde Ruh, Mesih’le de aynı değildir. Mesih, Ruh’tan bahsederken “başka bir” ifadesini kullanır: “Ben de Baba’dan dileyeceğim ve O, sonsuza dek sizinle birlikte olsun diye size başka bir Yardımcı, Gerçeğin Ruh’unu verecek”.

    Tanrısal özyapıyı oluşturan kişiler arasında görev (işlev) farklılığı bulunmaktadır. Baba, işleyişin en başı, herşeyin kaynağıdır. Tüm yönetimin yetkisi, bilgeliği ve önbilgisi Oğul’dadır. Dünya’da işlemekte olan güç ise Kutsal Ruh’undur. Ancak, bu işlev farklılığını gereğinden fazla ileri götürmemeliyiz.

    Baba’nın ebediliği aynı zamanda Oğul’un ve Kutsal Ruh’un ebediliğidir ve hiçbiri diğerinden önce gelmez; buna karşın bu Kişilerden bahsederken bir sıra kullanırız. İlk önce Baba’nın tanınması gerekir. Oğul, Baba’dan gelir. Ruh ise her ikisinden, yani hem Baba’dan hem de Oğul’dan gelir. Ruh’un hem Baba, hem de Oğul’dan geldiğini Romalılar 8. Bölüm’den görebiliriz. Burada Pavlus aynı Ruh’u ilk olarak Mesih’in Ruh’u olarak isimlendiriyor ve daha sonra da bu Ruh’tan, Mesih’i ölümden dirilten Tanrı’nın Ruh’u diye söz ediyor.

    Anlaşılması güç olsa da; bu imanımızı kuvvetlendirebilecek bir gerçek olabilir. Baba ile Oğul’un birliği bu gerçekten daha da açıkca görlür. Tek bir Ruh’a sahiptirler. Bu sebeple Ruh, Baba ve Oğul’dan farklı birşey olamaz. Kutsal Üçlüğün her bir kişisinin kendine has kişiliği olmasına rağmen, her biri aynı zamanda Tanrısal özyapının tamamını oluşturur. İşte İsa bu nedenle şöyle diyebildi: “Ben Babadayım, Baba da bendedir”.

    Öyleyse, imanımızın temelini oluşturan bunlardan emin olalım. Bizler, tek bir Tanrı’ya inanırız. Bu tek bir Tanrı’yla kastettiğimiz, içinde üç kişinin olduğu tek bir bölünmemiş varlıktır. “Tanrı” ismini belirsiz şekilde kullandığımızda aynı zamanda bu kavrama Oğul ve Kutsal Ruh da dahildir. Ancak Tanrısal özyapıda belirli bir sıra olduğundan bazen Oğul ve Ruh’un yanında Baba’dan bahsederken, Baba’yı kastetmek için Tanrı kelimesini kullanırız. – Ör: Tanrı’nın Oğlu. Biz, Tanrı’nın birliğine, Tanrısal özyapıdaki kişilerin sırasına inanırız ve Oğul ve Kutsal Ruh’un Tanrılığını daha az görmeyiz.

1 yazı görüntüleniyor (toplam 1)
  • Bu konuyu yanıtlamak için giriş yapmış olmalısınız.