"Sen Alevisin!! Senin ne işin var İsa ile?" Nur Hayat

  • Bu konu 4 izleyen ve 4 yanıt içeriyor.
5 yazı görüntüleniyor - 1 ile 5 arası (toplam 5)
  • Yazar
    Yazılar
  • #27251
    Anonim
    Pasif

    Sen Alevisin.. Senin İsa ile ne isin var?

    Inner_Beauty_of_Jewish_Singles_Dating.jpg

    Sevgili kardeşler, Tanrı’nın selamı ve esenliği üstünüzde olsun.

    Ben Nur Samur, 1960 İskenderun doğumlu alevi kökenli bir aileden geliyorum. Evli bir kız çocuk annesiyim.
    Kutsal Kitapla tanışmam 13 yaşında gerçekleşti. Mahallemizde bulunan yolun sonunda çok güzel bir ev vardı, o evin bahçesi çok ilgimi çekerdi. Günlerden bir gün o evin bahçesine gizlice girip doğruca çiçeklerin arasına daldım ve başladım çiçekleri koparmaya. Derken evin kapısı açıldı, kapıda yaşlı bir kadın elinde bir kitap, bana orada ne yaptığımı, buraya nasıl girdiğimi sordu. Yaptılarımın yanlış olduğunu Kutsal Kitap’ın yazdığı gibi anlattı. “Çalmayacaksın” YASANIN TEKRARI 5:19 Çalmanın yanlış olduğunu, ev sahibinden izin almam gerektiğini söyledi. Ben de konuyu değiştirmeye çalışarak kadının elindeki kitabı sordum. O da bana elindeki kitabın Kutsal Kitap olduğunu söyledi. Ve böylece Kutsal Kitap’la tanışmış oldum. Aradan 1 hafta geçti. Oraya gitmek, o kitabı bir daha görmek, kitap hakkında bilgi almak için için yanıyordum. Nihayet korkumu yenip kadının evine gittim. Kadına sorular sormaya başladım, o kitap sanki sihirli bir kitaptı. Annemin babamın öğrettiklerinden farklıydı.

    O kitapta sevgi vardı, merhamet vardı, dürüstlük vardı en önemlisi İsa Mesih vardı. Böylece İsa Mesih sevgisini o gün öğrendim. Artık her hafta kadının evine gidiyor, İsa Mesih’in hayatını öğreniyordum. Hatta kadınla bir anlaşma yapmak istemiştim; her hafta evine gidecektim, o bana Kutsal Kitap hakkında bilgi verecek, ben de onun çöplerini dökecektim. O günleri şimdi hatırlıyorum da şaşırıyorum, Rab nasıl çalışıyor insanların yüreğinde.

    Birgün kadının evinden çıkarken babamla karşılaştım, burada ne yaptığımı sordu; ben de İsa Mesih’in hayatını öğreniyorum dedim. Kolumdan çekerek beni eve götürdü ve evden çıkıp gitti. Akşam eve tekrar geldiğinde yanında 1 metre hortumda vardı.

    Hayatımda ilk defa bu kadar kötü dayak yiyordum. Berbat bir şekilde babam bağırıyordu; “Sen alevisin, senin ne işin var İsa ile?” Ben de ağlıyordum, “Tamam baba, bir daha gitmeyeceğim” diye sürekli tekrarlıyordum. Şimdi anlıyorum ekici tohumlarını serpmişti tarlaya benim için. MATTA 13

    Ve böylece yıllar su gibi akıp gitti. Okul yıllarım evlilik yıllarım. Derken 44 yaşında kanser hastalığıyla tanıştım. Hastahanelerde kemoterapi, radyoterapi derken birden şunu keşfettim; kavgacı, sinirli, insanlardan nefret eden, insanları yargılayan, yalan konuşan bir tip olmuştum. En önemlisi Tanrı’ya olan inancımı yitirmiştim.

    O sıralarda herkez üstüme üstüme geliyordu; “ne olur Nur öleceksen imanınla öl. Namaz kıl, oruç tut, ibadetini yap!” diyorlardı. Fakat kimse bana sen bu hastalığı yenip ayağa kalkacaksın demiyordu. Bu da beni insanlardan ve Tanrı’dan uzaklaştırdı. Bu nasıl bir Tanrı’ydı? “Ben niye böyle oldum?” diyip, kendimi sorguluyordum.

    Böylece Mayısın 2. haftası olmuştu. O sıralarda televizyonlarda hristiyanlıkla ilgili haberler çıkıyordu. Melis (kızım) her akşam bu haberleri izliyor, bize hristiyanlık hakkında sorular soruyordu. Biz de ona bunların saçma sapan olduğunu söyleyip konuyu kapatıyorduk. Ama Melis benim gibi yıllar önce pes ettiğim gibi pes etmedi ve tek başına şu anda içinde bulunduğumuz kiliseye geldi. Aynı akşam bize yaptığı araştırmasını anlattı ve kendisini kiliseye götürmemi istedi. Ben de onu bu kiliseye getirdim. Bu arada kilisenin kapısından içeri girerken yıllar önce habersiz girdiğim bahçeye giriyormuş gibi hissetmeye başladım. Sanki Rab ikinci kez “evine HOŞ GELDİN!” der gibiydi.

    Bu düşüncelerle şu an oturduğumuz salona girip Ramazan Bey’in yani şu anda pastörümüz olan Ramazan’ın vaazlarını dinlemeye başladım. O gün verilen vaaz beni çok etkilemişti. Sürekli ağlıyor ne yapmam gerekiyor diye düşünüyordum. Ama ciddiyetimi hiç kaybetmiyordum. Sonuçta Melis bu dini seçmeye hazırlanıyordu, bunu anlıyordum. Ben de babam gibi karşı çıkacak, böyle birşey olmaz diyecektim. Vaazdan sonra Ramazan’a bir sürü sorular sordum. Hatta şöyle birşey demiştim; “Biz müslüman bir aileyiz, sizi tanımak, kızımız kiminle olmak istiyor bilmek, görmek için geldik.” dedim. Şimdi bu halime çok gülüyorum. Salı günü kiliseye kimseye haber vermeden geldim. Şu gerçeği anlamıştım, Rab kızımı kullanarak beni kendisine ikinci kez çekiyordu. HAMD OLSUN!

    Aynı gün Ramazanla konuşup iman ettim. Peki şimdi ne olacak? Ben hristiyan mı olmuştum? :)

    Hayır! Hristiyan olmak demek bu değildi.

    Ben yalan söyleyen, hırçın, kin tutan, riyakar birisi; hemen hristiyan oldum diye bunlar bitiyor mu? Hayır!

    Böylece Pamela kardeşimizden 4 ay boyunca ders aldım. Hayatımda kötü noktaları buldum, onları dışarı attım. Sevmeyi, affettmeyi, merhameti, kısacası burada insan olduğumu, bana değer verildiğini anladım.

    Evet şimdi hristiyan olmuştum. Yepyeni bir kişilikle İsa Mesih’i Rab ve kurtarıcım olarak kabul etmiştim.

    Bana yardım eden herkese teşekkür ediyor, Tanrı’nın selamı sizinle olsun diyorum!
    Nur Hayat Samur

    Eklenme Tarihi: 15.08.2010 15:19:58
    Okunma Sayısı: 88

    #35981
    Anonim
    Pasif

    Böylece Mayısın 2. haftası olmuştu. O sıralarda televizyonlarda hristiyanlıkla ilgili haberler çıkıyordu. Melis (kızım) her akşam bu haberleri izliyor, bize hristiyanlık hakkında sorular soruyordu. Biz de ona bunların saçma sapan olduğunu söyleyip konuyu kapatıyorduk. Ama Melis benim gibi yıllar önce pes ettiğim gibi pes etmedi ve tek başına şu anda içinde bulunduğumuz kiliseye geldi. Aynı akşam bize yaptığı araştırmasını anlattı ve kendisini kiliseye götürmemi istedi. Ben de onu bu kiliseye getirdim. Bu arada kilisenin kapısından içeri girerken yıllar önce habersiz girdiğim bahçeye giriyormuş gibi hissetmeye başladım. Sanki Rab ikinci kez “evine HOŞ GELDİN!” der gibiydi.


    Hristiyan Türk kardeşim yüreğine sağlık çok güzel bir paylaşım olmuş,Mesih’e geldikten sonra on beş yılı sıkıntılar içinde geçen bu katı yürekli kardeşini bile duygulandırdın,Haleluya.

    Evet Rab İsa’nın seçtiklerini ama iblis, ama başka bir güç kesinlikle İsa’nın elinden alamıyor,o seçip gönderdiğini sanki üzerinde cps koymuş gibi dünyaya getirdikten sonra,takip edip günü geldiğinde ama bir zalimi, ama bir alimi,ama bir çocuğu kullanıp kendine alıyor.

    Paylaşımınız o kadar etkili ki beni alıp, sizinle 13 yaşıma geri götürüp anılarımı tazeledi.

    Yıl 1974 Doğu anadoluda memur çocuğuyum ve orta birinci sınıfa başladım.Az çok çoğumuz biliriz o yıllarda bu kadar okul yok ve ilk okullar genelde aynı mahalleye,orta okullar ise tüm çevreye hitap ederdi.
    Tabi her semtten hatta çevre köylerden gelen çocuklar vardı.

    Bilirsiniz okullar açıldığında her öğrenci bir şekilde bütün dönem arkadaş olacağı (bu günkü lehçe ile) kankasını bir şekilde bulurdu.
    Benimde payıma Turan isminde tam yumurcak tabiri ile bir arkadaş düştü.Elazığa 10 kilometre uzaklıkta bir dağ köyündenmiş ve babası şehirde tek göz bir oda tutmuş orada kalıyordu.Hafta sonları köyüne gidiyordu.
    Bende bu tek göz eve ara sıra gidiyordum.
    Okullar kapanırken çocuk yüreğimiz çok duygusal anlar yaşadı ve ben arkadaşımı dört ay göremiyecektim ,fakat vedalaşırken bana köyünün ismini ve köye giden minübüsün nereden saat kaçta kalktığını söylemişti.
    Galiba temmuz ayı gelmişti ve ben Turan’ı çok özlemiştim ailemden izin alıp bir haftalığına köyüne gittim.Oraya vardığımda yaşlı bir nine beni karşıladı ve harman zamanı oğul hepsi harmanda patos vuruyorlar dedi, patos traktöre bağlı bir makina ve buğdayı sapından ayırıp taneliyor.
    Yani Rab’bin gelişinde iyi olanı delicelerden ayırıp kötü olanı ateşe atması gibi.
    Ben bir haftamı onlarla aynı şartlarda geçirdim onlar üstüme titreselerde ben hayır köy hayatı istiyorum onun için geldim dedim.
    Ve döneceğimi söylediğimde arkadaşım,bir gün daha bekle babam şehire dağ yollarından pekmez,peynir ve tereyağı götürüp satacak,bende gelecegim deyince benimde canıma minnet zaten çocukluğumdan beri maceracı bir kişiliğim var ve teklifi kabul ettim.
    Akşam yemegi ve ardından veda zamanı zaten bende köylülere ilginç gelmiştim.
    Turan arkadaşım tarlada ne iş yapmış ise bende aynısını yapmıştım, buda onların hoşuna gitmişti, bir sürü dost edinmiştim ayrılmak zor oldu.
    Yolculuk başladı ve iki tane harika eşşek üstleri dolu,iple biri birlerine bağlı ve öndeki eşeğin ipi de Turan’ın babasının elinde gece yolculuğumuz başladı,gece yolculuğumuzun nedeni ise şehir peynir ve pekmez pazarına sabah beşte varmak gerekiyormuş.
    Yürürkende arkadaşım bana işte burada bilmemne köyü varmış,şurada şu varmış gibi gönüllü rehberlik yapıyordu.Bir viraneden geçerkende bana dönüp (“bak burasıda kafir köyüymüş kaçıp gitmişler :)
    Ki..! insanlar neden vatanından toprağından kaçıp gitsinler :).)
    dedi ve ben ona kenerlarında çıkıntı olan yer neresi diye sorduğumda orasıda kafirlerin taptığı yer kilise diyorlar dediğinde,onlar eşşeklerle kopup giderken ben camları olmayan fakat pencerelerine çapraz tahtalar çakılmış viraneye dönderilmiş bir bir taş binanın etrafında dolanıp duruyor fakat neden böyle davrandığımıda bilmiyordum.
    Resmen Turan ve babasını kaybetmiştim gecenin zifiri karanlığında ve onlar beni iki saat sonra yıkılmış harap olmuş Ermeni kilisesinde bulmuşlardı.

    On yıl hep bu hareketimi sorguladım ve baba annemin ermeni olduğunu ailesinin bir şekilde..uygarca..uyarıldığını…………………………………:)
    O zamanlar kasabada tek kamyonu olan bir aileye bebek olduğu için (Besleme) olarak verildiğini.
    Doğuda yetim ermeni çocuklarına besleme denildiğini.
    Yıllar sonra öğrendim.

    Ve Mesih İsayı Rabb’bim ve kurtarıcım olarak kabul ettiğimde.

    Anladımki..?

    Anamın karnında ilmik ilmik örüldüğüm günden beri Mesih İsa’nın eli benim üzerimdeymiş.

    Senin üzerinde olduğu gibi.

    Tadı damakta bir paylaşım yapmışsınız işte dolu dolu anadolu bu,

    Güzel bir bahçe,
    Yaşlı teyze,
    Teyzenin elindeki kutsal kitap,
    Akşam hortumla dayak,

    Keşke babalarımızda hortumu değil, o bahçenin güzelliğini görseydi.

    Keşke o kitaptaki bir satırı dahi ne yazıyor diye merak etseydi,

    Esen kal kardeşim esen kal,paylaş kardeşim paylaş.

    Her bir Hristiyanın biri birine ve birilerine anlatacağı çok şey var !

    AMİN.

    #35982
    Anonim
    Pasif

    Bu hayat hikayelerini okumaya doymuyor insan… hepsi o kadar biricik, hepsi de o kadar ilginç ve mucizevi ki… hiç dinmesin bu türden paylaşımlar, hakikatten… : – )

    #35987
    Anonim
    Pasif

    @Viran dede 20457 wrote:

    Bu hayat hikayelerini okumaya doymuyor insan… hepsi o kadar biricik, hepsi de o kadar ilginç ve mucizevi ki… hiç dinmesin bu türden paylaşımlar, hakikatten… : – )

    Bahsi gecen Sayın Nur Samur hristiyan olduktan sonra kansere yenik düşüp öldü.Ölüm anına dek diğer hristiyan kardeşleriyle İsa’ya dua ediyordu.

    Ben o sırada aynı kiliseyi ziyaret etmiştim.Ve pazar toplantısı sonrası pastör tarafından verilen kısa bir ilan üzerine çok etkilenmiş ve yüreğimdeki hüzünle birlikte Sayın Nur Samur’u ziyaret etmiştim.

    Tanımadığı insanların dahi kendisini ziyaret ettiğini gören Nur hanım çok mutlu olmuştu.Fakat o gün benim için çok bunalımlıydı.

    Paylaşmak istedim.

    Saygılarımla

    #35993
    Anonim
    Pasif

    Tanrı dinlendirsin Nur kardeşimizi…

5 yazı görüntüleniyor - 1 ile 5 arası (toplam 5)
  • Bu konuyu yanıtlamak için giriş yapmış olmalısınız.