Ruh’ta yoksulluk derken isa ne demek istiyor? (1)

  • Bu konu 3 izleyen ve 5 yanıt içeriyor.
6 yazı görüntüleniyor - 1 ile 6 arası (toplam 6)
  • Yazar
    Yazılar
  • #25919
    Anonim
    Pasif

    RUH’TA YOKSULLUK DERKEN İSA NE DEMEK İSTİYOR?

    (Dr. Billy Graham)


    Ne mutlu ruhta yoksul olanlara; çünkü göklerin egemenliği onlarındır’ (Matta 5:3).

    ‘Ruhta yoksul’ olmak demekle İsa ne söylemek istemişti? Bu can alıcı soru, en az dört boyutta yanıtlanabilir.

    Eğer ruhta yoksul olacaksak, ruhsal yoksulluğumuzun farkında olmamız gerekir.

    Hiç kimse, gereksinimi büyük olup da bunun farkında olmayan adam kadar acınacak durumda olamaz. Samson’u anımsıyor musunuz? Sorek vadisinde Filistinli beyler tarafından kuşatıldığında, ‘…Rab’bin kendisinden ayrılmış olduğunu bilmiyordu’ (Hakimler 16:20).

    Ferisilerin acınacak yanı, ikiyüzlülüklerinden çok Tanrı’nın gözünde ne kadar yoksul olduklarını bilmeyişleriydi.

    İsa, yoksulluk ve zenginliğe ilişkin yanlış düşüncelere sahip bir adam hakkında dramatik bir öykü anlattı. Bu adam bir gece kendi kendine: ‘Ey canım, yıllarca yetecek kadar bol malın var. Rahatına bak, ye, iç, yaşamın tadını çıkar’ demiş (Luka 12:9).

    Canın malla, yüreğin de şarapla beslenemeyeceğini asla anlamamıştı. Akılsızlığı ve maddesel şeylere olan gereksiz bağlılığı nedeniyle Tanrı, ona: ‘Ey akılsız’ demişti. Tanrı yalnızca ona değil, her çağda onun gibi yanlış anlaması için ayartılan herkese, ‘Kendisi için servet biriktiren, ama Tanrı katında zengin olmayan kişinin sonu böyle olur’ demektedir (Luka 12:21).

    Her birimiz, gözler, kulaklar, burun, eller ve ayakları olan birer bedene sahibiz. Bu bedenin belirli, makul arzuları ve iştahları vardır. Yemek, içmek, cinselliği yaşamak ve paydaşlıkta bulunmak gibi. Bunların her biri, Tanrı’nın amaçladığı gibi kullanmamız için bizlere, Tanrı tarafından verilmiştir. Çarpıtılarak yanlış kullanıldıklarında yaşamlarımızda üzüntü ve yıkıma yol açarlar.

    Oysa Kutsal Kitap her birimizin yalnızca bir beden değil, öncelikle yaşayan bir can olduğumuzu öğretir. Canlarımız Tanrı’nın benzerliğinde yaratılmışlardır. Nasıl bedenlerimzin belirli özellik ve iştahları varsa, canlarımızın da vardır. Canın özellikleri kişilik, zeka, vicdan ve bellektir. İnsan canı ya da ruhu; huzur, hoşnutluk ve mutluluk özler.

    Canın en büyük özlemi Tanrı’ya duyduğu iştahtır; Yaratıcısı ile barıştırılmayı ve O’nunla sonsuza dek paydaşlıkta buunmayı arzular. Yaşadığımız dünyada en büyük ilgi bedenin iştahlarını doyurmaya gösterilirken canın iştahları göz ardı edilmektedir. Bunun sonucunda canlarımız zayıflar, güçsüzleşir ve kansızlaşırken, bedenlerimiz fiziksel ve maddesel olarak şişmanlar. Ya da dietler, egzersiz aletleri ve sağlık kapsülleri için aşırı zaman ve para harcarız. Bu şeyler pek çok insanın, yaşamın yalnızca fiziksel yanıyla ilgilendiklerini ortaya koymaktadır. Bedenlerimizi bize veren Tanrı’dır ve onlara hiç kuşkusuz her şekilde özen göstermemiz gerekir. Ancak, canlarımıza özen göstermemiz bundan daha da önemlidir. Elçi Pavlus, Timoteyus’a:

    Kendini tanrısayar yaşam için eğit. Beden eğitiminin yararı sınırlı, tanrısayarlığın ise sınırsızdır. Çünkü hem şimdiki yaşam hem de gelecek yaşam için vaadi kapsar’ (1.Timoteyus 4.7-8).

    Tanrı’nın benzerliğinde yaratılan can, uygun biçimde Tanrı’yı tanıyıncaya dek tam doyuma ulaşamaz. Canın, derin özlem, arzu ve gereksinimlerini yalnızca Tanrı karşılayabilir.

    Bir film kadar güzel ya da bir petrol milyarderi kadar zengin olsam da mutluluk, huzur ve doyuma kavuşamıyabilirim. Nedeni basit; canımla değil, bedenimle ilgilendiğim için. Bedenimin istediği ilgiyi, can da ister. Can, Tanrı’yla paydaşlık, beraberlik bekler. Her gün tapınma, sessizlik ve derin düşünce ile beslenmez ve eğitilmezse zayıflar ve kuruyarak buruşur. Hoşnutsuzlukla karışır, huzursuzlaşır.

    Pek çok insan, canın haykırış ve özlemlerini boğmaya çalışmak için alkol ya da uyuşturuculara yönelir. Bazıları yeni cinsel deneyimlerin peşinde koşarken bazıları da canlarının özlemlerini susturmak için başka girişimlerde bulunurlar. Ancak Tanrı’dan başka hiçbir şey tam doyum sağlayamaz, çünkü, Tanrı için yaratılmıştır ve Tanrı olmadan huzursuzluk ve gizli işkenceden kurtulamaz.

    Tanrı’ya Doğru Atılan İlk Adım, Ruhsal Yoksulluğumuzun Farkına Varmak


    Tanrı’ya doğru atılan ilk adım, ruhsal yoksulluğumuzun farkına varmaktır. Ruhta yoksul olanlar, yaşamın değerini, solup yok olan yersel mal varlıklarıyla değil, yok olmayacak sonsuzluk gerçekliğinin terimleriyle ölçerler. Bilge kişi, ruhsal zenginliği olmadığını açıkça itiraf eden ve yüreğini alçaltarak, ‘Tanrım, ben günahlıya merhamet et’ diye haykırandır.

    Tanrı’nın yönetiminde, dolmadan önce boşalma, bağışlamadan önce itiraf, zenginlikten önce yoksulluk gelir. Mesih, mutluluğun, Tanrı’nın canlarımıza gelmesine izin veren yoksulluğu kabullenmemizle gerçekleşeceğini söylemişti.

    Kutsal Kitap, canlarımızda bir hastalık bulunduğunu öğretir, ürkütücü kanser ya da kalp hastalığından daha kötü bir hastalık. Dünyadaki tüm sıkıntı ve zorlukların kaynağı olan bir bela! Kendi yaşamlarımızı dertler, karışıklıklar ve hayal kırıklıklarıyla dolduran bir hastalık. Adı çok çirkin bir sözcük. Bizler söylemekten hoşlanmasak da, psikiyatristlerin yeniden kullanmaya başladıkları bir sözcük bu. Modern olma isteğimizin bize neredeyse unutturduğu, ancak her insanın sıkıntılarının kaynağı olduğunu yeniden fark etmeye başladığımız bu sözcüğün adı, günah (yanlış düşünce) dir.

    Yaratıcımıza karşı günah işledik. (O’nun hakkında yanlış düşündük). Tanrı, kutsal, doğru ve adildir. Günahın huzuruna girmesine izin veremez. Bunun sonucu olarak günah Tanrı’yla aramıza girmiştir.

    Yasalarına karşı geldiğimizi kabul edip günahlarımızı terk etmeye istekli olmalıyız. O’nunla paydaşlık etmeksizin yaşamın anlamı olmadığını itiraf etmeliyiz. Bu kolay değil! Çeşitli biçimlerde ifade edilse de hepimiz gururluyuz. Hatamızı ya da başarısızlığımızı kabullenmekten hoşlanmayız. Ama Tanrı: ‘Herkes günah işledi ve Tanrı’nın yüceliğinden yoksun kaldı’ der (Romalılar 3:23). Mutluluk, huzurve hoşnutluğa giden yolun ilk adımı, günahlarımızı itiraf etmektir.

    Pek çok ikinci sınıf felsefe ile isteklendirilen bu kuşağın, Tanrı’yı unutarak yaşamaya çalışması boştur. Dünyada, son zamanlarda dinin yeniden dirilmesi, hüsmanizmin uğradığı başarısızlığın toplu itirafıdır. Biz de Leodikyalılar gibi ‘Zenginim, mallarım bollaştı, hiç bir şeye ihtiyacım yok’ (Esinleme 3:17) demekte, ancak güzellik ve varlık gibi zenginliklerimizin, sonsuz olan canlarımızı doyurmaya yetmediğini de fark etmekteyiz. Yüzleşmemiz gereken gerçek şudur: Dünyaya gelirken hiçbir şeyimiz yoktu, giderken de hiçbir şeyimiz olmayacak.

    Tanrı’nın gözündeki başarıyla bizimkinin aynı olduğu sanısına nereden kapılıyoruz? Bir kitap yazdınız; akıllı bir yönetici ve girişim sahibisiniz. Yetenekli bir sanatçısınız; hiç kimseye bağımlı olmayacak kadar zenginsiniz; ün ve servet edindiniz. Tanrı’nın bağışladığı zeka, hayal gücü, kişilik ve fiziksel enerjiniz olmasaydı bütün bunları yapabilecek miydiniz?

    Yoksul doğmadık mı, yoksul ölmeyecek miyiz? Tanrı’nın sonsuz merhameti ve sevgisi olmadan yoksul olmaz mıydık? Yoktan var edildik ve eğer bir şeysek, bu, Tanrı herşey olduğu içindir. Eğer gücü çok kısa bir süre için bizden esirgenseydi, yaşam nefesini bir an için durdursaydı, fiziksel varlığımız hiçlikte kurur ve canlarımız sonsuzlukta yok olurdu.

    Ruhta yoksul olanlar, yaratılmış olduklarının ve günahlılıklarının farkındadırlar, bunun da ötesinde günahlarını itiraf edip terk etmeye hazırdırlar.

    #32135
    Anonim
    Pasif

    Ruhsal Yoksulluğumuzun Üstesinden Gelinebilir mi?


    Evet! Ve böylelikle, İsa’nın ‘ruhta yoksul’ olmak ile anlatmak istedğinin ikinci boyutuna yöneliriz.


    Eğer ruhta yoksul olacaksak, Mesih’in ölümü ve dirilişiyle sağladığı zenginlikleri almamız gerekir


    İnsan doğasının sıkıntılarına kesin bir tedavi bulabilseydik ne harika olurdu! Tüm insan soyunun koluna, nefret yerine sevgi, açgözlülük yerine hoşnutluk sağlanacak bir aşı yapılmasının mümkün olduğunu varsayalım. Dünyanın şu anda karşı karşıya olduğu tüm sorunlar anında çözülürdü.


    Günlük gazeteler ve televizyonlardaki haberlerde, tüm dünyadaki hoşnutsuzluk ve mutsuzluk yayımlanmakta. Bu haberlerin hepsinin kaynağında açgözlülük, hırs, tutku, önyargılar ve kötü arzular yatmakta. İnsanlar bulundukları koşullarda mutlu olabilsel, diğer insanları; renklerini ve yaşamlarındaki sosyal durumlarını göz önüne almaksızın sevebilseler, zenginler ve yoksullara şefkat gösterebilseler, açgözlüler güç ve çıkar hırsından vazgeçebilseler, bu dünya yaşanacak daha farklı bir yer haline gelmez miydi?


    İnsanların geçmişteki hataları, başarısızlıkları ve günahlarını tedavi edecek bir yol bulunabileceğini, yaşamdaki tüm karmakarışık düğümlerin çözülebileceğini, yaşamdaki tüm karmakarışık düğümlerin çözülebileceğini ve yaşamın kopmuş iplerinin tamir edilebileceğini varsayarsak, böyle bir tedavi, dünya çapında bir paniğe neden olurdu.


    Tüm dünyadaki en heyecan verici haber bir tedavinin olduğu gerçeğidir. Bir ilaç sağlanmıştır. İnsanların tüm günahları bağışlanabilir. Yaşamlarımızda birikmiş olan tüm örümcek ağları uzaklaştırılabilir. Günah, karışıklık ve düş kırıklığı, yerini doğruluk, sevinç, hoşnutluk ve mutluluğa bırakabilir. Canımıza, dış koşullarımıza bağımlı olmayan bir huzur verilebilir. Bu tedavi, iki bin yıl önce Golgota tepesindeki çarmıhta, İsa Mesih tarafından sağlanmıştır.


    Çarmıh, Batı dünyasının büyük bir bölümünde, çarmıhın önemini anlamayan birçok rock yıldızı ve diğerleri tarafından kötüye kullanılan bir sembol haline gelmiştir.

    Mesih’in çarmıhtaki ölümü bir kaza değildir. Çarmıh, insanları kendisiyle barıştırmak isteyen, sevecen Tanrı’nın eylemidir. Günah, Tanrı’yla aramıza girmiştir. Tanrı’dan ayrı kalarak mutlu ve hoşnut olamazdık. Bu nedenle Tanrı, sevgisiyle lütfederek günahlarımızı yüklenmesi ve hak ettiğimz ceza ve yargıyı üstlenmesi için Oğlu’nu gönderdi. Ancak, Tanrı’nın yine de bizden istediği bir şey var. Ruhsal yoksulluğumuzu itiraf etmemizi, günahlarımızı terk etmemizi ve iman aracılığıyla Oğlu İsa Mesih’e dönmemizi bekliyor. Bunu yaptığımızda, yeniden doğarız. Tanrı bize yeni bir doğa verir. Cennetin bir parçasını canlarımıza ilk kez hoşnutluk, huzur ve mutluluk gelir.


    Sevinç, hoşnutluk ve mutlulukla yükselen bir can huzuruna kavuşmanın tek bir kalıcı yolu var ve bu yol, günaha tövbe etmek ve İsa Mesih’e Kurtarıcı olarak iman etmek. Yaşamımızda böyle bir an gerçekleşir mi? Mesih’i kabul etme deneyimini yaşadınız mı? Bu yalnızca duygusal bir deneyim değildir. İradenin Mesih’e teslim edilmesidir. Mutluluğu gerçekten istiyor musunuz? O zaman çarmıhın dibinde alçalma bedelini ödemeniz ve Mesihi Kurtarıcı olarak kabul etmeniz gerekir.

    #32136
    Anonim
    Pasif

    Ruhsal Yoksulluğumuzun Üstesinden Gelinebilir mi?


    Evet! Ve böylelikle, İsa’nın ‘ruhta yoksul’ olmak ile anlatmak istedğinin ikinci boyutuna yöneliriz.

    Eğer ruhta yoksul olacaksak, Mesih’in ölümü ve dirilişiyle sağladığı zenginlikleri almamız gerekir

    İnsan doğasının sıkıntılarına kesin bir tedavi bulabilseydik ne harika olurdu! Tüm insan soyunun koluna, nefret yerine sevgi, açgözlülük yerine hoşnutluk sağlanacak bir aşı yapılmasının mümkün olduğunu varsayalım. Dünyanın şu anda karşı karşıya olduğu tüm sorunlar anında çözülürdü.


    Günlük gazeteler ve televizyonlardaki haberlerde, tüm dünyadaki hoşnutsuzluk ve mutsuzluk yayımlanmakta. Bu haberlerin hepsinin kaynağında açgözlülük, hırs, tutku, önyargılar ve kötü arzular yatmakta. İnsanlar bulundukları koşullarda mutlu olabilsel, diğer insanları; renklerini ve yaşamlarındaki sosyal durumlarını göz önüne almaksızın sevebilseler, zenginler ve yoksullara şefkat gösterebilseler, açgözlüler güç ve çıkar hırsından vazgeçebilseler, bu dünya yaşanacak daha farklı bir yer haline gelmez miydi?

    İnsanların geçmişteki hataları, başarısızlıkları ve günahlarını tedavi edecek bir yol bulunabileceğini, yaşamdaki tüm karmakarışık düğümlerin çözülebileceğini, yaşamdaki tüm karmakarışık düğümlerin çözülebileceğini ve yaşamın kopmuş iplerinin tamir edilebileceğini varsayarsak, böyle bir tedavi, dünya çapında bir paniğe neden olurdu.

    Tüm dünyadaki en heyecan verici haber bir tedavinin olduğu gerçeğidir. Bir ilaç sağlanmıştır. İnsanların tüm günahları bağışlanabilir. Yaşamlarımızda birikmiş olan tüm örümcek ağları uzaklaştırılabilir. Günah, karışıklık ve düş kırıklığı, yerini doğruluk, sevinç, hoşnutluk ve mutluluğa bırakabilir. Canımıza, dış koşullarımıza bağımlı olmayan bir huzur verilebilir. Bu tedavi, iki bin yıl önce Golgota tepesindeki çarmıhta, İsa Mesih tarafından sağlanmıştır.


    Çarmıh, Batı dünyasının büyük bir bölümünde, çarmıhın önemini anlamayan birçok rock yıldızı ve diğerleri tarafından kötüye kullanılan bir sembol haline gelmiştir.


    Mesih’in çarmıhtaki ölümü bir kaza değildir. Çarmıh, insanları kendisiyle barıştırmak isteyen, sevecen Tanrı’nın eylemidir. Günah, Tanrı’yla aramıza girmiştir. Tanrı’dan ayrı kalarak mutlu ve hoşnut olamazdık. Bu nedenle Tanrı, sevgisiyle lütfederek günahlarımızı yüklenmesi ve hak ettiğimz ceza ve yargıyı üstlenmesi için Oğlu’nu gönderdi. Ancak, Tanrı’nın yine de bizden istediği bir şey var. Ruhsal yoksulluğumuzu itiraf etmemizi, günahlarımızı terk etmemizi ve iman aracılığıyla Oğlu İsa Mesih’e dönmemizi bekliyor. Bunu yaptığımızda, yeniden doğarız. Tanrı bize yeni bir doğa verir. Cennetin bir parçasını canlarımıza ilk kez hoşnutluk, huzur ve mutluluk gelir.


    Sevinç, hoşnutluk ve mutlulukla yükselen bir can huzuruna kavuşmanın tek bir kalıcı yolu var ve bu yol, günaha tövbe etmek ve İsa Mesih’e Kurtarıcı olarak iman etmek. Yaşamımızda böyle bir an gerçekleşir mi? Mesih’i kabul etme deneyimini yaşadınız mı? Bu yalnızca duygusal bir deneyim değildir. İradenin Mesih’e teslim edilmesidir. Mutluluğu gerçekten istiyor musunuz? O zaman çarmıhın dibinde alçalma bedelini ödemeniz ve Mesihi Kurtarıcı olarak kabul etmeniz gerekir.

    #32434
    Anonim
    Pasif

    Ruhsal Yoksulluğumuzu bilmek ve O’nun Zenginliklerini Almak İçin Mesih’e Dönmeliyiz

    Ruhsal yoksulluğumuzu bilmeli, O’nun zeginliklerini almak için tövbe ve imanla Mesih’e dönmeliyiz… Ancak ‘ruhta yoksul’ olmanın gerçek anlamını kavramak için daha da fazlası gerekli.


    Eğer ruhta yoksul olacaksak,Tanrı’ya olan bağımlılığımızın, ruhsal iflasımızın bilincinde olmalıyız.

    İsa, Tanrı’nın Egemenliği’ne girmeden önce çocuklar gibi olmamız gerektiğini söylemişti. Çocuklar bağımlıdırlar. Anne-babalarının koruma ve bakımına muhtaçtırlar. İlişki ve konumları nedeniyle yoksul değildirler. Ancak anne-babalarıyla kurulu bir ilişkileri olmasaydı, çaresiz ve gerçekten yoksul olabilirlerdi. Mesih’e geldiğimizde harika bir şey hemen gerçekleşir. Tanrı’nın çocukları oluruz. Oğulları ve kızları olarak ailenin bir parçası haline geliriz.


    ‘Kendisini kabul edip adına iman edenlerin hepsine Tanrı`nın çocukları olma hakkını verdi.

    Onlar ne kandan, ne beden ne de insan isteğinden doğdular; tersine, Tanrı`dan doğdular’ (Yuhanna 1:12-13).


    Kutsal Kitap, bu büyük gerçeği resmetmek için ‚evlat edinme’ fikrini kullanır. Bir zamanlar Tanrı’ya yabancıydık, haklarımız ve ayrıcalıklarımız yoktu. Ama Mesih’te, ailesine kabul edildik.

    ‘Kendi isteği ve iyi amacı uyarınca İsa Mesih aracılığıyla kendisine oğullar olalım diye bizi önceden belirledi.Öyle ki, sevgili Oğlu`nda bize bağışladığı yüce lütfu övülsün’(Efesliler 1:5-6).


    ‘Çünkü Mesih İsa`ya iman ettiğiniz için hepiniz Tanrı`nın oğullarısınız.Vaftizde* Mesih`le birleşenlerinizin hepsi Mesih`i giyindi’ (Galatyalılar : 3:26).


    Tanrı’nın çocukları olarak O’na bağımlıyız. Kutsal Kitap: ‘Bir baba çocuklarına nasıl acırsa, Rab’de kendisinden korkanlara öyle acır’ (Mezmurlar 103:13).
    Bağımlı çocuklar yiyecek, giyecek ve barınakları için kaygılanarak zaman geçirmezler. Her şeyin anne-babaları tarafından sağlanmasını beklerler ve beklemeye hakları da vardır. İsa Mesih şöyle der:


    Öyleyse, `Ne yiyeceğiz?` `Ne içeceğiz?` ya da `Ne giyeceğiz?` diyerek kaygılanmayın.
    Uluslar hep bu şeylerin peşinden giderler. Oysa göksel Babanız bütün bunlara gereksinmeniz olduğunu bilir.
    Siz öncelikle O`nun egemenliğinin ve doğruluğunun ardından gidin, o zaman size bütün bunlar da verilecektir’ (Matta 6:31-33).


    Rahatımızdan Tanrı sorumlu olduğu için, tüm kaygılarımızı O’na yüklememiz söylenir, çünkü O bizi kayırır. ‚Bütün kaygılarınızı O`na yükleyin, çünkü O sizi kayırır’ (1.Petrus 5:7).

    İsa Mesih, Yuhanna 14:1’de Tanrı’ya bağımlı olduğumuz için, ‚Yüreğiniz sıkılmasın’ der. Tanrı, ‚yükü ben alıyorum, düşünmeyin, bana bırakın’ der. Bağımlı çocuklar, gereksinimlerini söylerken çekinmezler. Eğer bu ihtiyaçlarını cesaretle bildirmezlerse anormal davranmış olurlar.


    Tanrı bağımlı çocuklarına şöyle der:Onun için Tanrı`nın lütuf tahtına cesaretle yaklaşalım; öyle ki, yardım gereksindiğimizde merhamet görelim ve lütuf bulalım’ (İbraniler 4:16).

    Tanrı, yaşamda gerekenler için O’na bağımlı olduğumuzun çok iyi farkındadır. İsa bu nedenle, ‚İsteyin size verilecektir, arayın bulacaksınız, kapıyı çalın size açılacaktır’ demektedir (Matta 7:7).


    Bugün size sıkıntı veren nedir? Yüreğinizi ağırlaştıran başa çıkamadığınız bazı sorunlarla mı karşı karşıyasınız? Bu sorunlar, ne olacağınızı bilmediğiniz için sizi kaygılarlar mı dolduruyor? Dinleyin: Mesih’e iman aracılığıyla Tanrı’nın bir çocuğu olarak , sizi sevdiğini ve size yardım edecek gücü olduğunu bilerek bu kaygılarınızı Mesih’e yükleyebilirsiniz. Bazen sorununuzu çözebilir, bazen de bu soruna katlanabilmeniz için güç verir. Ama her zaman O’nda dinlenebilirsiniz.

    ‘Hiç kaygılanmayın; her konudaki dileklerinizi, Tanrı`ya dua edip yalvararak şükranla bildirin.
    O zaman Tanrı`nın her kavrayışı aşan esenliği Mesih İsa aracılığıyla yüreklerinizi ve düşüncelerinizi koruyacaktır’ (Filipiler 4:6-7).

    Konuşmak için Tanrı’yla hergün bir araya gelen kişi mutludur. Her sabah, güne başlamadan önce Tanrı’yla geçirilen yalnız onbeş dakika bile görüşlerimizi değiştirip pillerimizi doldurabilir. Ama cennet depolarından akan bu mutluluk ve sınırsız yararlar Tanrı’yla olan ilişkimize dayanır. Tanrı çocuğu olmanın yükümlülükleri kesin bağımlılık, ve kesin teslimiyettir. Yalnızca Tanrı çocukları kendilerini mutluluğa götüren bu şeyleri almaya yetkilidirler ve O’nun çocuğu olmak için, iradenin O’na teslimiyeti gerekir. Zenginleştirilmeden önce yoksulluğumuzu kabullenmeliyiz. Evlat edinilerek çocukları olmadan önce muhtaç olduğumuzu itiraf etmeliyiz.

    İman iyiliğimizin, Tanrı gözünde kirli paçavralardan farksız olduğunu gördüğümüzde ve inatçı iradelerimizin yok edici gücünün farkına vardığımızda, başka hiçbir şey olmadan yalnızca iman aracılığıyla Tanrı’nın hak etmediğimiz iyiliğine olan kesin bağlılığımızı kavradığımızda, mutluluk yoluna girmişizdir.
    İşler aracılığıyla Tanrı’yı tanıyamayız – O’nu ancak lütuf ve iman yoluyla tanımak mümkündür. Mutluluk ve cennete iyi işler yaparak ulaşamayız; ahlakımızı düzelterek, kendimizi yenileyip daha iyi hale koyarak başarılı olamayız. Kurtuluş, Mesih aracılığıyla Tanrı’dan hak etmediğimiz bir armağan olarak gelir.

    #32441
    Anonim
    Pasif

    Daha evvel ‘Ruh da yoksulluk’ kavramının ne anlama geldiğini sormuştum. Sayın forum yetkilileri incelik gösterip emek verip çaba sarfederek hazırladıkları metinleri buraya astılar. Ben de kendilerine şükranlarımı arz ediyorum.

    Sayın Andreas’ın mesajındaki bir noktayı cehlimden dolayı anlayamadım..

    …Dinleyin: Mesih’e iman aracılığıyla Tanrı’nın bir çocuğu olarak , sizi sevdiğini ve size yardım edecek gücü olduğunu bilerek bu kaygılarınızı Mesih’e yükleyebilirsiniz

    …Mutluluk ve cennete iyi işler yaparak ulaşamayız; ahlakımızı düzelterek, kendimizi yenileyip daha iyi hale koyarak başarılı olamayız. Kurtuluş, Mesih aracılığıyla Tanrı’dan hak etmediğimiz bir armağan olarak gelir…

    Evvelâ burada ki cümleleri ana metinden ayırıp parça parça yazmakta bir ard niyetimin olmadığını belirtmeliyim. Sadece dikkat çekmeye çalıştığım hususları netleştirmek ve sormak istediğim mevzûya odaklanmak için yaptım bunu.

    İnsanın kurtuluşunu İsa Mesih de araması gereğini; ancak O’na bağlanarak kurtuluşa ulaşılabileceği vurgusunu anladım. Zâten sorum da bu değil. Ancak, anlatım öyle bir noktaya yaslanmış ki, ‘Yükü mesih’e yükle; keyfine bak’ gibi bir anlam çıkaranlar da olabilir.

    Özellikle Hristiyan forumlara çok farklı inanç ve kültür yelpâzesinden insanlar gelir. Bunların bir kısmı sorup öğrenmek, kurtuluşu İsa Mesih de görüp ona bağlanmak isteyenler olabileceği gibi; farklı inancı benimsemiş kimileri de, bilinç altına yerleşmiş ve bir tütlü kedilerine itirâf edip de hesaplaşamadıkları şüphe ve vesveseleri Mesih’e yükleyerek, kendi İmanlarının ‘sağlam’ lığına mesned teşkil edebilecek malzeme toplamaya çalışanlar olabilir.

    Bu bakımdan yazdıklarımızda ‘Leb’ demeden ‘leblebi’yi anlayacak Hrsitiyanlara göre değil de, değişik ihtimâlleri de hesap ederek yazarsak; hem meseleyi eğip-bükmek isteyen olursa fırsat vermemiş oluruz, hem de benim gibi yeni öğrenmeye ve anlamya çalışanların belki de gereksiz sorularına mahâl vermeyiz.

    İnsan elbette ahlaki kaygılarından kurtulmak ve kemâlât kazanmak için gayret sarfedecektir. Gerçek imanlı, İsa mesih neleri sevmişse onları seven; neleri sevmemişse onları da sevmeyen kişidir. İnsan iman ederek bir çırpıda bu noktaya ulaşamaz. Ancak İsa Mesih’in engin lütûf ve yardımlarıyla başarabilir. İmanlı bu lütufdan nasiplenmek için her an İsa Mesihle olan bağını sağlamlaştırmaya dikkat etmeli, nefsi ve şeytanın kışkırtmalarına karşı uyanık olmaldır.

    Çok hoşuma giden bir örneği vermek istiyorum. Mesih imanlısına düşen görev, arı gibi vızıldamaktır. ‘Bal’ı İsa Mesih yapar.

    Demem o ki, niyetimizin belli olması için doğruluğu, ahlâklı ve erdemli olmayı tâlep etmeli, nefsimize ve şeytana karşı mücadele ederken de İsa Mesih’den yardım almalıyız. Burada dikkat edilmesi gereken husus ise şudur. Bizim bu çabalarımız cenneti kazanmak için değidlir. Rab’in hoşnud olacağı kâmil bir insan olmak içindir. Kurtuluş ve cennet ise ancak lütûf ile dir.

    ÖNEMLİ NOT: Bu düşünceler tamamen şahsıma aittir. Hristiyanlık eğitimi almadım. Teolojisini bilmem. Sadece son beş aydır araştııp öğrenebildiklerimden süzülenleri yazıyorum. Hata varsa benimdir.

    İsâbet etmişsem ululuk ve yücelik ancak Rabbindir. Ben de o nun yardımı ile doğru olabilirim.

    #32444
    Anonim
    Pasif

    Sayın Araf,
    Öncelikle bizler size bu ruhsal yoksulluk’ konusuyla ilgili sormuş olduğunuz sorularınız ve bu konudaki hassasiyetiniz için çok teşekkür ediyoruz. Aslına bakarsanız buraya gelerek yazılan mesajları çarpıtmak isteyenler, farklı yorumlamaya çalışanlar her zaman çıkacaktır. Bunu engellememiz olanaksızdır. Ancak samimi bir arayışla buraya gelenlere ve gerçek bir arayış içinde olanlara Kutsal Ruh her zaman gerçeklerini açıklayacaktır bundan hiç kuşkunuz olmasın.

    Dinleyin: Mesih’e iman aracılığıyla Tanrı’nın bir çocuğu olarak , sizi sevdiğini ve size yardım edecek gücü olduğunu bilerek bu kaygılarınızı Mesih’e yükleyebilirsiniz.

    Dr. Billy Graham her zaman konuşmalarının ya da yazılarının sonunda, aynen aşağdaki gibi okuyucularına cesaret verici çağrılarda bulunmuştur:

    Alıntı:

    ALINT Bugün size sıkıntı veren nedir? Yüreğinizi ağırlaştıran başa çıkamadığınız bazı sorunlarla mı karşı karşıyasınız? Bu sorunlar, ne olacağınızı bilmediğiniz için sizi kaygılarlar mı dolduruyor? Dinleyin: Mesih’e iman aracılığıyla Tanrı’nın bir çocuğu olarak , sizi sevdiğini ve size yardım edecek
    gücü olduğunu bilerek bu kaygılarınızı Mesih’e yükleyebilirsiniz …

    1.) Burada Dr.Billy Graham, İsa Mesih’e iman aracılığıyla O’nun çocukları olduğumuzu, Tanrı’nın bizi sevdiğini ve bizlere yardım edecek güçte olduğunun altını çiziyor.

    2.) Daha sonra kaygılanmamamız, Mesih’e güvenmemiz ve tüm kaygılarımızı O’na atmamız gerektiği belirtiliyor. Burada atmak (bırakmak, vermek anlamını taşımaktadır). Eğer gerçekten Mesih’e iman etmişsek onun ruhsal evlatlarıyız, elimizde olmadan sorunlarımız, sıkıntılarımız için kaygılanabiliriz. Ama aslında İsa Mesih’e güvenmeliyiz, kaygılanmamalıyız. Birşeyler için sürekli kaygılanan insanlar ruhsal olarak yıpranırlar, karamsar olurlar ve imansızlıkları yüzünden olumlu bir sonuca ulaşamazlar. Yapmamız gereken tek bir şey var, Rab’be güvenmeyip kaygılandığımız için tövbe etmek, sorun ve sıkıntımızı O’na atmak yani O’nun ellerine teslim etmektir. O’na atmak ya da teslim etmek demek O’na güvenmek ve herşeyi O’na bırakmak anlamındadır.


    Alıntı:

    ALINTI*…Mutluluk ve cennete iyi işler yaparak ulaşamayız; ahlakımızı düzelterek, kendimizi yenileyip daha iyi hale koyarak başarılı olamayız. Kurtuluş, Mesih aracılığıyla Tanrı’dan hak etmediğimiz bir armağan olarak gelir…

    Sevgili Araf kardeş, sonsuz cehennem yargısından kurtuluşu ancak İsa Mesih’in biz insanların günahlarının bedelini ödemek için haç üzerinde kurban olup kanını döktüğüne iman ederek elde edebiliriz. Kurtuluş bir armağandır. Hristiyan inancının temeli de budur. İyi işlerimizle, sevaplarımızla, dindarlıklarımızla bunu elde etmek mümkün değildir. Kutsal Kitap’ta (Romalılar 3:9-27)’de konuyla ilgili olarak şu sözleri okuyoruz.

    ‘Yazılmış olduğu gibi: “Doğru kimse yok, tek kişi bile yok.

    Anlayan kimse yok, Tanrı`yı arayan yok. Hepsi saptı, Tümü yararsız oldu. İyilik eden yok, tek kişi bile!”

    Ağızları açık birer mezardır. Dilleriyle aldatırlar. “Engerek zehiri var dudaklarının altında.”

    Ağızları lanet ve acı sözle doludur. Ayakları kan dökmeye seğirtir. Yıkım ve dert var yollarında. senlik yolunu da bilmezler. Tnrı korkusu yoktur onlarda.

    Kutsal Yasa`da söylenenlerin her ağız kapansın, bütün dünya Tanrı`ya hesap versin diye Yasa`nın yönetimi altındakilere söylendiğini biliyoruz.

    Bu nedenle Yasa`nın gereklerini yapmakla hiç kimse Tanrı katında aklanmayacaktır. Çünkü Yasa sayesinde günahın bilincine varılır’.

    ‚Ama şimdi Yasa`dan bağımsız olarak Tanrı`nın insanı nasıl aklayacağı açıklandı. Yasa ve peygamberler buna tanıklık ediyor.

    Tanrı insanları İsa Mesih`e olan imanlarıyla aklar. Bunu, iman eden herkes için yapar. Hiç ayrım yoktur.

    Çünkü herkes günah işledi ve Tanrı`nın yüceliğinden yoksun kaldı. İnsanlar İsa Mesih`te olan kurtuluşla, Tanrı`nın lütfuyla, karşılıksız olarak aklanırlar.

    Tanrı Mesih`i, kanıyla günahları bağışlatan ve imanla benimsenen kurban olarak sundu. Böylece adaletini gösterdi. Çünkü sabredip daha önce işlenmiş günahları cezasız bıraktı. Bunu, adil kalmak ve İsa`ya iman edeni aklamak için şimdiki zamanda kendi adaletini göstermek amacıyla yaptı.

    Öyleyse neyle övünebiliriz? Hiçbir şeyle! Hangi ilkeye dayanarak? Yasa`yı yerine getirme ilkesine mi? Hayır, iman ilkesine.’(Romalılar 3:10-20).

    Alıntı:

    AlINTI/Demem o ki, niyetimizin belli olması için doğruluğu, ahlâklı ve erdemli olmayı tâlep etmeli, nefsimize ve şeytana karşı mücadele ederken de İsa Mesih’den yardım almalıyız. Burada dikkat edilmesi gereken husus ise şudur. Bizim bu çabalarımız cenneti kazanmak için değidlir. Rab’in hoşnud olacağı kâmil bir insan olmak içindir. Kurtuluş ve cennet ise ancak lütûf iledir.

    İsa Mesih bizleri olduğumuz gibi çağırıyor… Tüm günahlarımızla, tüm sorunlarımızla, tüm zayıfklıklarımızla, ruhta yoksul bir şekilde Tanrı’ya yaklaşıyoruz. O’na teslim oluyoruz ve kendimizi O’nun ellerine bırakıyoruz. İsa Mesih’e iman etmişsek, O Kutsal Ruh aracılığıyla bizde işleyecek, bizleri değiştirecektir. Günah içinde yaşayan bir hristiyan gerçek bir hristiyan olamaz. Mesih’in adına leke getirdiği gibi ruhsal olarak da büyüyemez. Haklısınız, şeytana karşı mücadele verirken Mesih’e sığınmalıyız, O’ndan yardım almalıyız. Çabalarımız cenneti kazanmak için değil, ama bizler için canını veren ve kanını döken yüce Kurtarıcımız İsa Mesih’i hoşnut etmek için olmalıdır.

    Rabbimiz’in sizi bolca bereketlemesini, tüm gizlerini size açıklayarak, sizi ruhsal olarak güçlendirmesini diliyoruz.

    Sevgiler
    Suna

6 yazı görüntüleniyor - 1 ile 6 arası (toplam 6)
  • Bu konuyu yanıtlamak için giriş yapmış olmalısınız.