Ne Yerde, Ne Gökte!

  • Bu konu 3 izleyen ve 2 yanıt içeriyor.
3 yazı görüntüleniyor - 1 ile 3 arası (toplam 3)
  • Yazar
    Yazılar
  • #26237
    Anonim
    Pasif

    Hiç farkına vardınız mı? Bazı dindar insanların suratı hep 1979 İran Devrim Lideri Ayatollah Homeini’ye benzer. Yüzleri hiç gülmediği gibi, yüz ifadeleri daima suçlayıcı, bakışları ise hiddet doludur. Sanki da, kendisi hariç, çevresindeki herkes kâfir, imansız, Tanrı düşmanı ve günahkârdır. Her an yargılamaya ve ceza vermeye hazırlıklı bir yüzdür bu. Oralarda bir yerde ‘Merhamet Işığı’ görmek imkânsızdır. İşte bu yüz, dindar insanların yüzüdür. Din insana böyle yapar. Hangi din olursa olsun, neticesi aynidir.

    Hristiyanlıktan bile Kutsal Ruhu alırsan, çıkarırsan, elde sadece bir din kalır. Bugün bile bunu birçok dinî mezheplerde görmekteyiz. Kutsal Ruh çoktan gitmiş, geriye sadece ölü bir din ve kilise binası kalmıştır. Üç-dört asır evvelki Hristiyan Puritanlar’ın bazıları da böyleydi. Bunlar hep kutsallıktan ve Rab’bin yasalarından bahsetmiş, memleketlerindeki günah ve zulümden kaçmış ve göç ettikleri Amerika’da, daha sonra da birbirlerine düşmüşlerdi. Ve maalesef bunu, kutsallığı ve yasayı birbirlerine karşı savunurken yapmışlardı.

    Ama şimdi, tarihi bir tarafa bırakırsak, günümüzde de böyle suratlar tanımıyormuyuz? Hristiyan’ım deyip de yüzü asla gülmeyen, nerdeyse hiçbir zaman mutlu olmayan birilerini bilmiyormuyuz? Sebebi ne peki? Sebebi aynidir. DİN VAR; KUTSAL RUH YOK. Ama din çok sıkıcıdır. Bir görevdir. Bu yüzden insanlar mutlu olamıyorlar. Bu yüzden yüzleri Ayatollah Homeini’ye benziyor. Bu yüzden Rab’den, kiliseden, Kutsal Kitap’tan, duadan, hizmetten ve kardeşlerden uzaklaşıyoruz. Çünkü, Kutsal Ruh yok. Sadece can sıkıcı bir din var.

    Kardeşler, bizim de halimiz bu mu? Rab’de mutsuzmuyuz? Kutsal Kitab’I okumaya veya dua etmeye usanıyormuyuz? Kilise toplantılarına gitmektense, gezip tozmayı mı tercih ediyoruz içimizden? Hatta kilisede olduğumuzda bile, ruhumuz dışarılarda mı geziyor? Saate bakıp “Ne zaman biter bu toplantı” diye düşündüğümüz oluyor mu? Sebebi hep ayni. Kutsal Ruh’un eksikliği.

    Peki; Kutsal Ruh niye yok? Çünkü: NE YERDEYİZ, NE DE GÖKTE. İki arada, bir derede sıkışıp kalmışız. Cenneti istiyoruz ama dünyadan vaz geçmiş değiliz. Bir ayak Rab’de, bir ayak dünyada. Dünyaya bir türlü veda edemiyoruz. Bu yüzden ne birinin tadını çıkarabiliyoruz, ne de diğerinin. Günah sokağının ağzında dolaşıp duruyoruz. Oradan uzaklaşmıyoruz. Günaha davet çıkarıyoruz. Ondan sonra da: “Ne yapayım, düştüm. Elimden birşey gelmiyordu” diyoruz.

    Ama Kutsal Kelâm bu konuda hiç taviz vermiyor: “Ey vefasızlar, dünyayla dostluğun, TANRI’YA DÜŞMANLIK olduğunu bilmiyor musunuz? Dünyayla dost olmak isteyen, kendini Tanrı’ya düşman eder” (Yakup 4:4). Vay canına. Şu ayeti bir kere daha okumak istermisin? Tanrı Kelâm’I hakikaten iki tarafı keskin bir kılıç gibiymiş. Hiç “olabilir, edebilir” gibi lâflar yok. Söz kesindir. Ama behane arayanlar için hemen Yuhanna devreye giriyor: “Dünyayı da, dünyaya ait şeyleri de sevmeyin. DÜNYAYI SEVENİN BABA’YA SEVGİSİ YOKTUR” (1 Yuhanna 2:15).

    Şimdi olay anlaşıldı mı? Ben istediğim kadar “Rab’bi çok seviyorum” diyerek kendi kendimi aldatabilirim. Ama Rab bana ne diyor: “Beni sevmek, buyruklarımı yerine getirmektir. Senin yüreğinde ise ‘Bana Düşmanlık’ vardır. Bana karşı sevgin ise hiç yoktur. Sana bir buyruk verdim ‘Dünyayı sevme’ diye. Beni sevsen, buyruklarımı yerine getirirdin. Bu yüzden, kendi kendini aldatma”

    Tanrı’yı sevmeyende, hatta Tanrı’ya düşman olanda, Tanrı’nın Ruhu bulunurmu hiç? Tanrı’nın Ruhu yoksa, tüm Tanrı’nın işlerine ölüyüz demektir. Aslında, Tanrı’nın kendisine ölüyüz. Kiliseye gitmek, Kutsal Kitab’I okumak gelmiyor içimizden. Dua ederiz ama, kime? Birkaç söz söyleyip gidiyoruz ama kim duyuyor? Günahlarımızdan dolayı Rab’bin kulakları dualarımıza tıkalı ve biz halâ dincilik oynuyoruz. Dünyayla flört ediyoruz, günahla flört ediyoruz ve halâ kendimizi Rab’bin dostu zannediyoruz. İşte bu yüzden Kutsal Ruh yok. İçimizde alev alev yanan bir ateş, Rab için çarpan bir yürek, aldığı her nefesle O’nu daha fazla ve daha yakından bilme arzusu ile kıvranan bir hayat yok.

    Ne gökte ve ne de yerde olan bu insanlar, dünyanın en bedbaht insanlarıdırlar. Çünkü dünyalı olanlar, kendilerini dünyada mutlu hissederler. Rab’de olanlar ise, kendilerini Rab’de mutlu hissederler. Hem Rab’de, hem dünyada olanlar ise, aslında, ne Rab’de ve ne de dünyadadırlar. Rab yüzünden, dünyadan zevk alamazlar. Dünya yüzünden de Rab’den zevk alamazlar. Bunlar ne sıcaktır, ne de soğuk. “Ilıksın. Bu yüzden seni ağzımdan kusacağım” diyor Rab.

    Ama müjde şudur. Tövbe eder, tüm gücümüzle Rab’be dönersek, yüreğimizde hiçbir günah barındırmazsak, herşeyde O’na teslim olursak, artık kendimize değil de Rab’be ait olduğumuzu anlarsak ve O’nun için yaşarsak, Kutsal Ruh’la dolacağız ve dünyayı yenen muthiş bir güç, bizleri kutsallığa sürükleyecektir. Şeytan nasıl günaha sürüklerse; Kutsal Ruh, daha da güçlü bir şekilde bizi kendisine benzer kılacaktır. Hallelujah. Bunu tadanlar, bunu bilenler, cenneti tatmışlardır ve dünyanın en mutlu insanlarıdırlar. Pavlus gibi. Hiçbirşeyi yok. Ama herkesten daha zengin.

    Rab Hepimizi Bereketlesin.
    Sevgi ve Dualarımla.

    #33029
    Anonim
    Pasif

    Bu yazınızı okuyunca okuduğum mezmuru paylaşmak istedim. Davut’un mezmurlarını okuyunca, onun Rable ruhsal ilişkiye dayanan bir yaşamı olduğunu görürüz. Dincilik yapmıyordu. Aşağıda yer alan mezmurun 10. ayeti aslında herşeyi açıklıyor. Rab dincilik değil, sadakat ve sevgi bekliyor. Ve Rab sözüne uyanları sevgi ve sadakatle kendinde tutuyor. O’na yürekten sadık olduğumuzda ve yaptığımız her doğru şeyi Rab’be olan sevgimizden dolayı yaptığımızda canlı ilişkiyi yaşıyoruz. Rab’bin bütün buyrukları sevgi ve sadakate bağlıdır. Ve bu buyruklara da hiç üşenmeden, sorgulamadan, zorlanmadan uyarız. Yüreğimiz hayır diyemez. Rab’bi seven ve sadık olan yürek bunu diyemez.

    BÖLÜM 25

    Mez.25: 1 Ya RAB, bütün varlığımla sana yaklaşıyorum,

    Mez.25: 2 Ey Tanrım, sana güveniyorum, utandırma beni, Düşmanlarım zafer kahkahası atmasın!

    Mez.25: 3 Sana umut bağlayan hiç kimse utanca düşmez; Nedensiz hainlik edenler utanır.

    Mez.25: 4 Ya RAB, yollarını bana öğret, Yönlerini bildir.

    Mez.25: 5 Bana gerçek yolunda öncülük et, eğit beni; Çünkü beni kurtaran Tanrı sensin. Bütün gün umudum sende.

    Mez.25: 6 Ya RAB, sevecenliğini ve sevgini anımsa; Çünkü onlar öncesizlikten beri aynıdır.

    Mez.25: 7 Gençlik günahlarımı, isyanlarımı anımsama, Sevgine göre anımsa beni, Çünkü sen iyisin, ya RAB.

    Mez.25: 8 RAB iyi ve doğrudur, Onun için günahkârlara yol gösterir.

    Mez.25: 9 Alçakgönüllülere adalet yolunda öncülük eder, Kendi yolunu öğretir onlara.

    Mez.25: 10 RAB’bin bütün yolları sevgi ve sadakate dayanır Antlaşmasındaki buyruklara uyanlar için.

    #33031
    Anonim
    Pasif

    Ahh Kemal abicigim.Ne kadar dogru ve yerinde yazmissin.Herkes (ben de dahil) yazdigin aynaya bir baksak da ne oldugumuza karar versek..Hani biri demisti ya bin tane yarim hristiyan bir tane tam hristiyan etmez diye..Ne kadar dogru bir laf.Rab den dilegim hergecen gün beni de dahil kutsalliga dogru yönlendirsin ve benligin tüm tutkularindan ve günahin köleliginden bizleri azat etsin.Amin.

    Sevgi ve saygilarimla.
    Not:Yazilarindan gercekten cok bereket aliyoruz.Bazi degerli kardesler burda güzel hizmetler verdiler.Fakat sonradan ansizin ortadan kayboldular.Umarim Kemal abimiz de ansizin bizleri terk etmez.TANRISEVGIDIR.png

3 yazı görüntüleniyor - 1 ile 3 arası (toplam 3)
  • Bu konuyu yanıtlamak için giriş yapmış olmalısınız.