Kurtulmamışlığının sebebi sensin :

  • Bu konu 1 izleyen ve 0 yanıt içeriyor.
1 yazı görüntüleniyor (toplam 1)
  • Yazar
    Yazılar
  • #27893
    Anonim
    Pasif

    KURTULMAMIŞLIĞININ SEBEBİ SENSİN :

    Kurtulmadıysan, sebebi sensin. Kurtuluyorsan, sebebi yine sensin. Seni kurtaran da, yok eden de, senin ÖZGÜR İRADE’ndir. KURTULUŞ, ÖZGÜR İRADE sayesindedir.

    Fakat sadece bunu söylemek ve burada bırakmak, hemen bazılarını, mermi sıkar gibi, roket atar gibi veya el-bombası fırlatır gibi, Kutsal Kitap’tan ayetler fırlatmasına sebebiyet verir. Nasıl ki Müslümanlara “Kuran yakıyorlar” dediğinde, on kilise yakmadan, yirmi kafa kesmeden, elli rahibeye tecavüz etmeden hırslarını alamıyorlar, bizimkiler de, ‘ayet el bombalarına’ sarılıyorlar hemen, karşı tarafa haddini bildirmek için. Tabii, bizimki ‘sevgi ile’ yapılıyormuş.

    Bakınız; ‘ÖZGÜR İRADE’ Tanrı armağanıdır. İnsanları Manevî Varlık’lar yapan, iki şey vardır. Biri Özgür İrade, diğeri ise ‘İyi ve Kötüyü, Doğru ve Yanlışı’ bilmekdir. Bu ikisi birden olmadan, insanların KUTSAL veya GÜNAHKÂR olmaları imkânsızdır. Hayvanlar, ne günahkâr ve ne de Kutsal olabilirler. Tanrı’nın verdiği bu özgür iradeyi, tarih boyunca Tanrı’nın kendisi korumuştur.

    İnsan iradesini yok sayan ve insanı, ‘Üzerine binen sürücüsünün kölesi olan bir beygir’den farksız olduğunu düşünen Martin Luther; tüm insanların niye ‘ateşe ve suya düşüren cinlere tutulmuş’ olmadıklarını izah etmemiştir. İnsan iradesini hiç kimse kaale almıyorsa, bizlerden çok daha güçlü olan cinlerin, bizlere bunu yapmaması, onların lütfu olabilir mi? Yoksa Tanrı’nın bizlere verdiği Özgür İrade’nin kendisi tarafından korunması mı?

    Ben Şeytan’a kulak vermek istiyorsam, Tanrı bunu engelliyor mu? Hayır. Ben Şeytan’a tapmak istiyorsam, Tanrı bunu engelliyor mu? Hayır. Hatta bedenimi cinlerin evi haline getirir, fal bakar, medyumluk yapmak istiyorsam; Tanrı bunu engelliyor mu? Cevap yine ‘Hayır’dır. Çünkü onları ben davet ettim, onlara ben çanak tuttum. Tanrı’ya adeta, “Seni değil, onları istiyorum” dedim. Ama, böyle olmasına rağmen, Tanrı’ya bu kadar hunharca davranmama rağmen, ne zaman pişman olur, bana musallat olan bu kötü ruhlardan kurtulmak için, “Merhamet eyle Tanrım” diye yalvarsam, Şeytan ‘Gayri-Yasal’ duruma düştüğü için, hemen ordan kovulur.

    Tanrı’nın bana kutsal şeyler ‘fısıldama hakkı’ olduğu gibi, Şeytan’ın da var. Manevî varlık olmanın gerekçesidir bu. Savaş, eşit düzeydedir. Rab ‘İyi tohum’ ektiği gibi, Şeytan da ‘Kötü Tohum’ ekebiliyor. İnsan da özgür iradesiyle ve yine kendinin müsaade ettiği derecede, İyi Ruhla veya Kötü ruhla doluyor. İnsanların ‘kötü ruha’ yakalandıklarını duydunuz da, ‘İyi Ruh’a yakalandıklarını duydunuz mu hiç? Neden olmuyor? Çünkü Tanrı’nın, İNSAN İRADESİ’ne saygısı var da ondan. İmanlıların bile Kutsal Ruh’la doluluk oranları, onların anlık ve aktif müsaadelerine tabiidir.

    ‘KURTARAN ÖZGÜR İRADE’DİR diyoruz ve bu ifadenin yanlış anlaşılmalara yol açtığını veya açabileceğinden bahsediyoruz. Ama bu ifade, en güçlü ve en doğru bir ifadedir Kutsal Kitab’a göre. Rab Tanrı’mız herşeyi yapmış, herşeyi hazırlamış, bizleri kurmuş olduğu sofraya davet ediyor. Bizim tek yapacağımız, Özgür İrademizle bu davetiyeyi kabul etmektir. ‘Evet’ veya ‘Hayır’ demektir.

    Tabii ki Tanrı’nın da Özgür İradesi vardır, ama o İradeyi Tanrı’nın kendisi çok net bir şekilde açıklamıştır. Hepsinin Kurtuluşunu istiyor Tanrı. Kimsenin yok olmasını istemiyor. Tövbe edip gelen tek bir kişi için bile cennette bayram yaşanıyor. Rab, herkesin bu sofraya gelmesini istiyor. Ama bazıları tarla satın aldıkları için, bazıları inek satın aldıkları için, bazıları ise yeni evlendikleri için, dünya meşkuliyetlerinden dolayı ve kendi özgür iradeleriyle “Beni maruz görün, gelemiyecem” diyerek gitmiyorlar. Ama gidenlerin hepsinin kendi özgür iradeleriyle karar verip gitmelerine rağmen, hâlâ daha yer kalıyor.

    Bu, ‘şahsın kendi kendini kurtardığı’ anlamına gelmez. Çıkamadığı derin kuyudaki adamın, Kurtarıcısı İsa’nın uzanan eline, ‘elini vermesinden’ başka birşey değildir. En son karar insanındır. Tanrı kararını çoktan vermiş ve çoktan bildirmiştir. Sadece son bir adım, son bir KARAR kalmıştır ve bu da insanoğluna aittir. Kurtuluş veya Yok Oluş’un son kararı tamamen insana aittir. “Önüne Yaşam ve Ölümü koydum. Yaşamı seç ki yaşayasın” diyor Rab. Yani bu ÖZGÜR İRADE gücü, hiç geri alınmamak üzere ve Tanrı’nın buyruğu ve koruması altında, insanlara verilmiştir. Bunu elimizden almak isteyen Şeytan’a bile müsaade edilmez ve insanoğlu kendi özgür iradesiyle davet etmedikten sonra, sürücüsü asla İblis olamaz.

    “İnsan kararı ve iradesiyle kurtuluş olamaz” diyorlar ve ‘altar-call’ yani ‘Sunak Çağrısı’nı Şeytan Öğretisi olarak görüyorlar bu Özgür İrade düşmanları. Yani, hani şu ‘Gel, tövbe et ve İsa’yı kalbine Kurtarı’cın ve Kral’ın olarak davet et’ çağrısının İblisten olduğunu, böyle bir çağrı yapmanın yanlış olduğunu ve yapanın da aldatılmış olduğunu söylerler. Bakınız, böyle bir çağrıyı duyup da, halkın arasından çıkıp gelen, gözyaşlarıyle Rab’bin huzurunda çöken, ‘Affet beni Rab’ diye yalvaran, ‘Kurtar beni Tanrım’ diye dilenen bir kişiye nasıl, “Bu yaptıkların İblis’tendir, boşunadır, hiçbir yararı yoktur” diyebilirsiniz. Hangi şartlarda olursa olsun, Rab böyle bir duayı, böyle bir yakarışı reddedebilir mi? Ama yine ayni çağrıyı duyup da, günahlarıyle ve dünyayla, benlikle ve bedenle olan aşk ve ihtiraslarından dolayı gelmeyenler, bu basit duayı etmeyi reddedenler vardır. EN SON KARAR ONLARIN. Ne diyeyim: YAŞASIN ÖZGÜR İRADE.

1 yazı görüntüleniyor (toplam 1)
  • Bu konuyu yanıtlamak için giriş yapmış olmalısınız.