Gerçek Tövbe ve Bağışlama

  • Bu konu 1 izleyen ve 0 yanıt içeriyor.
1 yazı görüntüleniyor (toplam 1)
  • Yazar
    Yazılar
  • #26069
    Anonim
    Pasif

    Bundan böyle tövbeye yaraşır meyveler verin.
    Kendi kendinize, ‘Biz İbrahim’in soyundanız’ diye düşünmeyin. Ben size şunu söyleyeyim: Tanrı, İbrahim’e şu taşlardan da çocuk yaratabilir.
    Balta ağaçların köküne dayanmış bile. İyi meyve vermeyen her ağaç kesilip ateşe atılır.
    Gerçi ben sizi tövbe için suyla vaftiz ediyorum, ama benden sonra gelen benden daha güçlüdür. Ben O’nun çarıklarını çıkarmaya bile layık değilim. O sizi Kutsal Ruh’la ve ateşle vaftiz edecek.
    Matta 3: 8 – 9 – 10 – 11

    Yahya böyle diyordu vaftiz ederken ve insanları kurtuluşa çağırıyordu. Kendisininde belirttiği gibi kendisi suyla vaftiz ediyordu. Ama gelecek kişinin yani Isa Mesih’in ateşle vaftiz edeceğini belirtiyordu.
    Aslında ilk tövbe vaftiz olurken ediliyor. Isa Mesih’e iman ederek günahlarımızı kabul edip daha sonra günahlarımızın bağışlandığını görüyoruz. Yani daha en başta tövbe edip, yeni bir hayata adım atıyoruz. Neden ateş? Aslında bunu şöyle düşünebilirsiniz;
    Geçmişi geride bırakmaya karar verdiğimizde ilk ne yaparız? Geçmişte yaşadıklarımızı unutmak isteriz. Bu yüzdende geçmişe ait ne varsa fotoğraf vs. bunları yakarız. Sebebide bir daha gözüme çarpıp bize o günleri hatırlatmasın diye.
    Iste aynı şekilde Isa Mesih’te geçmişimizi unutmamız için ateşle vaftiz ettiğini düşünebiliriz.
    Peki bizler için gerçek tövbe nedir?
    Tövbe aslında sürekli hayatlarımızda olması gereken birşeydir. Çünkü günahımızı her zaman göremeyebiliriz. Bilmeden işlediğimiz günahlarımızda oluyor, bu yüzden bilmediğimiz bir günahımız için nasıl tövbe edebiliriz?
    Ben genelde dualarımda hep şunu söylerim “Bilerek ve bilmeyerek işlediğim günahlarımı bağışla.” Bunu her zaman Rab’be seslenirken söylemeliyiz. Çünkü gerçekten bilmeyerek ve günah olduğunu bilmediğimiz ama günah olan bir çok yanlışımız oluyor.
    Örnek vermek gerekirse mesela bir kardeşimiz bize selam veriyor ama biz kafamız yoğun olduğu için dalgın olduğumuzdan bunu farketmeyebiliyoruz ama o kardeşimiz bir sorun mu var? acaba diye düşünüp üzülüyor. Tabi biz bunu farketmediğimizden dolayı bilmiyoruz, bu yüzden günahımızın farkına varmıyoruz.
    Şimdi günah bunun neresinde diye düşünebiliriz. Günah kardeşimizi üzmemiz ve onun Ruh’unu kederlendirmemizdedir. Evet o an bizim hatamız olmaya bilir ve küçük bir şeymiş gibi görünebilir ama gerçekten önemli bir konu. Aslında örnekte düşünmemiz gereken başka bir şey daha var. O kardeş neden bize gelip anlatmıyor durumu? Bunu bende çok düşündüm ve şöyle bir durum var bazen bazı insanlar çekingen ve kırılgan olabiliyor, bu yüzdende gelip bize anlatamayabiliyorlar bunu böyle düşünmeliyiz diye düşünüyorum.

    Gelelim gerçek tövbe’ye.
    Biz çoğu zaman tövbe etmekten çekiniyoruz. Bunu şimdilik hatalı olduğumuz kısımlar için söylüyorum. Bir hatamız olduğu zaman gidip tövbe etmek yerine ya olayın üzerine dahada gidiyoruz, ya da sadece Rab’be açıyoruz ama o kişiye gitmiyoruz. Tabi bunu genellememekte gerekiyor, çünkü hatamızı farkedip tövbe ettiğimiz zamanlarda oluyor.
    Ya hatasızsak işte en zor olan kısım bu nokta. Çünkü genelde tövbe’yi biz hatalı olduğumuz zamanlar ve günah işlediğimiz zamanlar için düşünüyoruz.
    Ama hatasız yani haklı olduğumuz konulardada tövbe etmek çok önemlidir. En başta bu alçakgönüllülük örneğidir. Eğer bir kardeşe gidip haklı olduğumuz halde özürdileyip, tövbe edersek inanın bu çok etkileyici olacaktır ve karşı taraf kendi yaptığı hatanın farkına varacaktır. Haklılığımızı göstermek her zaman gerçeği göstermek için çaba sarfetmek değildir. Bu şekildede haklılığımız gün yüzüne çıkacaktır. Tabi biz benliğimizle ikilem içine düştüğümüz için baya bir sıkıntı çekiyor.
    Yani düşüncemizde beliren ilk şu oluyor: “Şimdi ben gidip haklı olduğum yerde tövbe edersem, herkes benim haksız olduğumu düşünecek.”
    Böyle düşündüğümüz içinde haklı olduğumuz için tövbe etmeye yanaşmaktan çekiniyoruz.
    Peki hatalı yani haksız olduğumuz dönemlerde tövbe nasıl oluyor?
    Aslında tövbeye bakış açısı her insanda aynıdır. Yani bir yanlış yaptıysak ve günah işlediysek ilk önce günah işlediğimiz kişiye gidip tövbe etmeli, daha sonrada Rab’be tövbe etmeliyiz. Ama malesef bunları yapmadan tövbe hakkında öğüt vermeye çalışan insanlarda olmuyor değil.
    Bunun dışında tövbe konusunu benlikle düşündüğümüzde oluyor. Bu da şekilde oluyor; Bir günah işlediğimizn farkına varıyoruz, daha sonra gidip günah işlediğimiz kişiden özürdileyip, tövbe ediyoruz ama içimizde bunu hissetmiyoruz.
    Nasıl sahte peygamberlik konusunda “kitabı bazen gösteriş olsun diye kullanıyoruz.” demiştim. Bu konuda da aynı şekilde, yani sırf kitap’ta yazıyor diye bunu yapıyoruz. Ama içimizde gerçek yoksa üzgünümki bu yaptığımız hiç doğru bir şey değildir.
    Böyle durumda ya hiç tövbe etmeyeceğiz, ya da ediyorsak bunu sırf kitap yazıyor diye değil, gerçekten hissederek yapacağız. Hatırlayın Rab Adem’e nerdesin derken onun nerede olduğunu bilmiyormuydu? Biliyordu ama ona sordu çünkü vereceği cevabı duymak istedi. Bunu neden yazdığımıda söyleyim, bizim nasıl bir tövbe ettiğimizide Rab biliyor bu yüzden böyle bir örnek verdim. Öyle bir durumda içimizde gerçek olmadan bunu yapabiliriz ama Rab’bi kandıramayız.
    Kutsal kitap tövbe konusunda daha başka neler yazıyor onlara bir göz atalım.

    Bu yüzden kendimi hor görüyor, Toz ve kül içinde tövbe ediyorum.”
    Eyüp 42: 6

    Kendisine karşı olanları yumuşak huyla yola getirmeli. Gerçeği anlamaları için Tanrı belki onlara bir tövbe yolu açar.
    2.Timoteos 2: 25

    Tanrı’nın isteğiyle çekilen acı, kişiyi kurtuluşla sonuçlanan ve pişmanlık doğurmayan tövbeye götürür. Dünyanın acılarıysa ölüm getirir.
    2.Korintliler 7: 10

    İnatçılığın ve tövbesiz yüreğin yüzünden Tanrı’nın adil yargısının açıklanacağı gazap günü için kendine karşı gazap biriktiriyorsun.
    Romalılar 2: 5

    Peki bağışlama nedir?
    Bağışlama konusunda hepimiz hep şu mantık içerisinde oluruz. Bir kişi gelip günahını kabul edip, içten bir şekilde tövbe ederse onu bağışlarım. Vay vay vay yazası geliyor insanın. Bu şey gibi beni seveni bende severim, bana karşı olanın karşısında dururum.
    Ama malesef hepimiz bu yanlışı yapıyoruz, biri bize bir adım atmadıkça biz o kişiye bir adım atmıyoruz. Şöyle bir şeyden bahsetmek istiyorum Rab tövbe edecek olan kadar, bağışlayacak kişiyede bakar. Bu konu hakkında derince bir düşünelim Kutsal Kitap’ta ne ile karşılaşacağız?
    Tanrı Isa Mesih’i bizim günahlarımız için dünya’ya gönderirken ve O’nu çarmıha gerdirip, ölümden diriltirken sizce bunu biz insanlar O’na bir adım atttığımız için mi yaptı? Yoksa biz insanlar bir adım atmadığımız halde bize merhamet ettiği için mi yaptı?
    Yani demek istediğim şu her zaman bir adım beklememiz gerekmiyor bağışlamamız için. Kutsal Kitap’ta bununla iligili çok önemli ayetler var. Önce bunları paylaşmak istiyorum.

    Kafatası denilen yere vardıklarında İsa’yı, biri sağında öbürü solunda olmak üzere, iki suçluyla birlikte çarmıha gerdiler.
    İsa, “Baba, onları bağışla” dedi. “Çünkü ne yaptıklarını bilmiyorlar.”
    Luka 23: 33 – 34

    Şöyle ki, Göklerin Egemenliği, köleleriyle hesaplaşmak isteyen bir krala benzer.
    Kral hesap görmeye başladığında kendisine, borcu on bin talantı bulan bir köle getirildi.
    Kölenin ödeme gücü olmadığından efendisi onun, karısının, çocuklarının ve bütün malının satılıp borcun ödenmesini buyurdu.
    Köle yere kapanıp efendisine, ‘Ne olur, sabret! Bütün borcumu ödeyeceğim’ dedi.
    Efendisi köleye acıdı, borcunu bağışlayıp onu salıverdi.
    “Ama köle çıkıp gitti, kendisine yüz dinar borcu olan başka bir köleye rastladı. Onu yakalayıp, ‘Borcunu öde’ diyerek boğazına sarıldı.
    Bu köle yüzüstü yere kapandı, ‘Ne olur, sabret! Borcumu ödeyeceğim’ diye yalvardı.
    Ama ilk köle bunu reddetti. Gitti, borcunu ödeyinceye dek adamı zindana kapattı.
    Öteki köleler, olanları görünce çok üzüldüler. Efendilerine gidip bütün olup bitenleri anlattılar.
    “Bunun üzerine efendisi köleyi yanına çağırdı. ‘Ey kötü köle!’ dedi. ‘Bana yalvardığın için bütün borcunu bağışladım.
    Benim sana acıdığım gibi, senin de köle arkadaşına acıman gerekmez miydi?’
    Bu öfkeyle efendisi, bütün borcunu ödeyinceye dek onu işkencecilere teslim etti.
    “Eğer her biriniz kardeşini gönülden bağışlamazsa, göksel Babam da size öyle davranacaktır.”
    Matta 18: 23 – 35

    Böyle diyor Kutsal Kitap yalnız bu ayetler bir şey dikkatinizi çekti mi? Sizce biz o ayetlerde geçen köleden çok mu farksızız?
    Bence birebir aynısını yaşıyoruz. Bir kişi bize karşı günah işlediğinde o kişiyi bağışlamıyoruz, hatta bazen o kişiyi hiç bir zaman afetmeyeceğimizi söylüyoruz. Ama ne acıdırki aynı o köle gibi efendimizin bizi bağışladığını yani Tanrı’nın bizi bağışladığını unutarak bunu yapıyoruz. Tabi ayetlerde de okuduğumuz gibi efendimiz bunu görüyor ve biliyor ve biz ne yaptırsak O’da bize bizim yaptığımız gibi davranacak.
    Bu yüzden hiç bir zaman kendimizin bağışlandığını unutmamamız gerekiyor ve o bunu bilerek yaklaşmamız gerekiyor. Ne olursa olsun, ne yaşarsak yaşayalım, bağışlamalıyız. Çünkü biz daha büyük bir şekilde bağışlandık, bu yüzden yaşadığımız hiç bir sorun Rab’bin bizi bağışlamasından daha zor bir bağışlama değildir.
    Rab bizleri bağışlarken bizlerinde O’nun gibi bağışlayıcı olmamızı istedi.

    “Başkalarının suçlarını bağışlarsanız, göksel Babanız da sizin suçlarınızı bağışlar.
    Ama siz başkalarının suçlarını bağışlamazsanız, Babanız da sizin suçlarınızı bağışlamaz.”
    Matta 16: 14 – 15

    Ne var ki, İnsanoğlu’nun yeryüzünde günahları bağışlama yetkisine sahipolduğunu bilesiniz diye…” Sonra felçliye, “Kalk, yatağını topla, evine git!” dedi.
    Matta 9: 6

    “Eğer her biriniz kardeşini gönülden bağışlamazsa, göksel Babam da size öyle davranacaktır.”
    Matta 18: 35

    “Kimin günahlarını bağışlarsanız, bağışlanmış olur; kimin günahlarını bağışlamazsanız, bağışlanmamış kalır.”
    Yuhanna 20: 23

    Kutsal Kitap bağışlama konusunda böyle yazıyor.
    Bu konuyla son bir şey daha paylaşmak istiyorum. Bizim bu konuda bir yanlaşımız daha var. Biz bazen şunu yapıyoruz bir kardeşin yaptıklarını bağışlıyoruz ama daha sonra başka bir sorun yaşadığımızda o kardeşin alakası olmadığı halde ondan şüphelenip onu suçluyoruz.
    Bu gerçekten çok acı bir durumdur, çünkü burada nasıl içten bağışlamadığımız ortaya çıkıyor. Tövbe konusunda nasıl içten tövbe etmemiz gerekiyorsa, bağışlarkende öyle olmalıyız.
    Bunun gibi bir diğer yanlışta kardeşimiz gelip bizden bağışlanma diledikten sonra yine aynısını yapınca yine suçlayıcı ve yargılayıcı oluyoruz. Ama Kutsal Kitap’ta petrus’un bir sorusu üzerine bakalım Rab ne diyor?

    “Size doğrusunu söyleyeyim, yeryüzünde bağlayacağınız her şey gökte de bağlanmış olacak. Yeryüzünde çözeceğiniz her şey gökte de çözülmüş olacak.
    Yine size şunu söyleyeyim, yeryüzünde aranızdan iki kişi, dileyecekleri herhangi bir şey için anlaşırlarsa, göklerdeki Babam dileklerini yerine getirir.
    Nerede iki ya da üç kişi benim adımla toplanırsa, ben de orada, aralarındayım.”
    Bunun üzerine Petrus İsa’ya gelip, “Ya Rab” dedi, “Kardeşim bana karşı kaç kez günah işlerse onu bağışlamalıyım? Yedi kez mi?”
    İsa, “Yedi kez değil” dedi. “Yetmiş kere yedi kez derim sana.
    Matta 18: 18 – 19 – 20 – 21 – 22

    Yukarıda okuduğumuz gibi bir kardeş ne kadar bize karşı günah işlerse işlesin, onu her seferinde yürekten bağışlamalıyız. Ne kadar bağışlarsak, o kadar bağışlanacağımız ortada.

1 yazı görüntüleniyor (toplam 1)
  • Bu konuyu yanıtlamak için giriş yapmış olmalısınız.