Başkalarinin Acisina Ortak Olmanin Getirdiği Mutluluk

  • Bu konu 2 izleyen ve 1 yanıt içeriyor.
2 yazı görüntüleniyor - 1 ile 2 arası (toplam 2)
  • Yazar
    Yazılar
  • #24949
    Anonim
    Pasif

    BAŞKALARININ ACISINA ORTAK OLMANIN GETİRDİĞİ MUTLULUK
    (Dr. Billy Graham)

    ‚Ne mutlu başkalarının acısına ortak olanlara; çünkü onlar acılarında destek bulacaklar’ (Matta 5:17).

    Kutsal Kitap şöyle der: ‘Yoksula acıyan Rab’be ödünç verir ve karşılığını Rab öder’ (Süleyman’ın Özdeyişleri 19:17).

    Bir grup işadamının, bir avcı kulübesi vardı. Her akşam birlikte dua etmeyi alışkanlık haline getirmişlerdi. Bir gece tanrısayar dağ bakıcısından duaya önderlik etmesini istediler. O da duaya şöyle başladı: ‘Rab, bize acı, çünkü günahlı durumumuza yakışan bize acımandır’. Kutsala Kitap’ta, acıma, haketmeyen ve suçlu olana sevecen davranmak anlamında kullanılır. Tanrı’nın Mesih’te bize gösterdiği acımanın dışında, acımanın Kutsal Kitap’ta var olan en güzel örneği, Yusuf’un haketmeyen kardeşlerine acımasıdır. Kardeşlerinin, Yusuf’u kıskançlık nedeniyle nasıl köle olarak sattıklarını ve babalarını, Yusuf’u vahşi hayvanların parçalayarak yediğine ikna ettiklerini anımsayacaksınız. Yusuf, yıllar sonra Tanrı’ya ve efendilerine olan bağlılığı aracılığıyla, Mısır’da Firavun’dan sonraki ikinci güçlü kişi konumuna yükseldi.

    Ülkelerindeki kıtlık, Yusuf’un neyle karşılaşacaklarından habersiz kardeşlerini yiyecek almak için Mısır’a sürükledi. Yusuf’un kardeşleriyle karşılaşmasını, onlara sevecenlikle davranmasını , yaşlı babasını ve kardeşlerinin ailelerini kıtlık yıllarında besleyebilmek için onları Mısır’a nasıl getirdiğini anlatan inanılmaz öyküyü tekrar okuyun. Öç almanın ve haklı misillemenin kesinlikle adil sayılacağı bir durumda, Yusuf yalnızca acıma ve sevecenlik göstermişti.

    Kaygılı kardeşlerine:Siz bana karşı kötülük düşündünüz, ama Tanrı bu kötülüğü, iyilik olarak düşündü… Bu nedenle şimdi korkmayın; sizi ve çocuklarınızı besleyeceğim. Ve onları avutup yüreklerini ferahlattı’(Yaratılış 50:20-21).

    Ne acıma!
    Aynı şekilde, Tanrı yaşamlarımızda, bize kötülük edip yaralayan, hatta zalimce davranan kişilere acımamızı ister. Eğer boyun eğer ve Tanrı’ya bağlı kalırsak, bu kötülük ve zalimliğin arkasında, Tanrı’nın bizim iyiliğimiz ve kendi yüceliği için çalışan ve sevgisini görebiliriz.

    İsa’nın gidip tüm malını satmasını ve yoksullara dağıtmasını, sonra da gelip kendisini izlemesini söylediği varlıklı genç adamın öyküsü, Yusuf’un öyküsünden tamamen farklıdır.

    ‘Varlıklı genç adam, yüreği üzüntüyle dolarak kalkıp gitti, çünkü mülkü pek çoktu’ (Matta 19:22).

    Açgözlülük, acıma gösterme fırsatına engel olmuştu.
    Varlıklı genç, mal mülkün kendisine mutluluk getireceğini düşünmüştü – ama getirmediler. Yine de Mesih’e, kalıcı mutluluğun tek gerçek kaynağına dönmek istemedi. Bencilliği ve açgözlülüğü nedeniyle başkalarına acıma göstermiyordu ve bunun için de üzüntüyle kalkıp gitti. Gerçek mutluluğu ve doyumu tadamadı. ‘Ne mutlu başkalarına acıyanlara’. Tanrı’ya boyun eğip eğmediğimizi gösteren gerçek denemelerden birinin, başkalarıyla paylaşma konusundaki istekliliğimiz olduğunu, İsa biliyordu. Başkalarına acımıyorsak,bu, Tanrı’nın acımasını hiç tatmamış olduğumuzu gösteren bir kanıttır.

    Acıma ben merkezli değildir


    Bu güzel davranışı, başka sözlerle açıklayacak olursak, şöyle diyebiliriz: ‘Tanrı’nın acımasını tatmış olanlar öyle mutludurlar ki, başkalarına acıma gösterebilirler’.İnancımızın kesin göstergesi, laf kalabalığı değil, başkalarına davranış biçimimizdir.

    Alexander Pope’nin duası şöyleydi: ‘Bana, başkasının acısını hissetmeyi ve gördüğüm hatasını gizlemeyi öğret. Başkalarına gösterdiğim acımayı bana göster’.

    Emercon, ‘Benliğin öyle yüksek konuşuyor ki, söylediğini işitmiyorum’ dediğinde, insan acımasının ölçüsünü okumuş olmalıydı.

    İsa, içtenlikle iman etme konusunu şöyle özetler:

    ‘Kim susarsa bana gelsin ve içsin. Kutsal Yazı’da belirtildiği gibi, bana iman eden kişinin içinden yaşam veren ırmaklar akacaktır’ (Yuhanna 7:37-38).

    Hristiyanlık, öncelikle Yaşam Suyu olarak içimizde akacak olan Mesih’e gelmektir. Sonra da , dışarıya akacak olan bir Yaşam Suyu ile diğerlerine ulaşmak ve sevgiyi, acımayı, sevecenliği onlarla paylaşmaktır. Girişi olup da çıkışı olmayan bir su birikintisinden durgun bir gölçük oluşacaktır. Hristiyanlığı, diğerleriyle paylaşma arzusu duymadan, benim deneyimim, benim duygularım, benim coşkum, benim sevincim, benim imanım olarak düşünürsem övüneceğim tek şey, durgunluğum olacaktır. Yaşamayan, cansız bir Hristiyanlık!

    Kutsal Yazılar’da şöyle der: ‘Zayıfı ve yetimi savunun; düşküne ve yoksula adil davranın’ (Mezmurlar 82:3).

    ‘Yoksulun feryadına kulağını kapatana, feryat ettiğinde yanıt verilmeyecektir’ (Süleyman’ın Özdeyişleri: 21-13).

    İsa:’Senden dilekte bulunana ver ve ödünç isteyeni geri çevirme’ (Matta 5:42).

    ‘Verin, size de verilecektir. Büyük ölçüde, bastırılıp silkelenmiş, tepeleme dolup taşmış olarak, kucağınıza boşaltılacaktır’(Luka 6:38).

    ‘Dışa akan’bu güzel acıma davranışıyla İsa, sevgisinin ve merhametinin diğer insanlara akacaği, tıkanmamış kanallar olmamız gerektiği gerçeğini vurgulamaktadır.

    Günlük yaşamda etkin olmayan, diğer insanlarla ilişkilermizi düzenlemekte başarısızı kalan ve bizleri ruhsal içe dönükler haline getiren bir inanca sahipsek, bu güzel sözleri söyleyen Mesih’i tanımadığımızdan emin olabiliriz.

    Şeytan, Hristiyanlık hakkındaki teorik bilgilerinize ya da Mesih’i tanıdığınızı ne kadar çok anlattığınıza aldırmaz. Karşı çıktığı tek şey, sizdeki Mesih’in sizden ne kadar çok göründüğüdür. Kendini dünyaya gösterdiği acıma sevecenliğinin ve sevgisinin aracı mısınız? Eğer Şeytan, acımayı Hristiyanlıktan çıkartabilseydi, tüm etkinliğini öldürmüş olurdu. İnancımızı yaşamak yerine, inancımız hakkında konuşmamızı sağlayabilirse gücümüzü çalmış olur.

    Yalnızca ruhsal, estetik bir müjdeyi kucaklıyor ve başkalarına olan davranışlarımızı göz ardı ediyorsak, müjdeyi bütünüyle bozuyoruz demektir. Yeni Atlaşma müjdesi, yalnızca Ruh’un tohumu, insan acımasının zengin toprağına gömüldüğünde çiçek açabilir. Önce içimize alırız, sonra dışarıya veririz. İsa, mutluluğu verdiğimiz zaman bulacağımızı söyler.

    Bir süre önce bir hanım şöyle yazmıştı: Altmışbeş yaşındayım. Bütün çocuklarım evlendi. Kocam öldü ve ben dünyadaki en yalnız insanlardan birisiyim’. Bu hanıma, inancını ve mal varlığını çevresindekilerle paylaşması önerildi. Birkaç hafta sonra yeniden yazdığında, ‘Kentteki en mutlu kadın benim. Başkalarıyla paylaşmak, bana yeni bir sevinç ve mutluluk sağladı’ diyordu.


    İşte İsa’nın vaat ettiği tam olarak budur!

    #28896
    Anonim
    Pasif

    Tanrı Sözü diyor ki (Romalılar 12:9-18):

    Sevginiz ikiyüzlü olmasın. Kötülükten tiksinin, iyiliğe bağlanın.Birbirinize kardeşlik sevgisiyle bağlı olun. Birbirinize saygı göstermekte yarışın.
    Gayretiniz eksilmesin. Ruhta ateşli olun. Rab’be kulluk edin.
    Umudunuzla sevinin. Sıkıntıya dayanın. Kendinizi duaya verin.
    İhtiyaç içinde olan kutsallara yardım edin. Konuksever olmayı amaç edinin.
    Size zulmedenler için iyilik dileyin. İyilik dileyin, lanet etmeyin.
    Sevinenlerle sevinin, ağlayanlarla ağlayın.
    Birbirinizle aynı düşüncede olun. Böbürlenmeyin; tersine, hor görülenlerle arkadaşlık edin. Bilgiçlik taslamayın.
    Kötülüğe kötülükle karşılık vermeyin. Herkesin gözünde iyi olanı yapmaya dikkat edin.
    Mümkünse, elinizden geldiğince herkesle barış içinde yaşayın.

2 yazı görüntüleniyor - 1 ile 2 arası (toplam 2)
  • Bu konuyu yanıtlamak için giriş yapmış olmalısınız.