Re: Yumuşak Huylulukla Gelen Mutluluk

#32832
Anonim
Pasif

Yumuşak Huyluluğun Gerçek Anlamı
(Dr. Billy Graham)

İsa Mesih, yumuşak huyluluktan sözederken ne demek istiyordu? Yumuşak huyluluğun sözlük anlamı şöyledir: ‘Ilımlı, boyun eğen, uysal!’.


William Barclay ‘yumuşak huylu’ sözcüğünün Yunanca’da, efendisinin buyruğunu dinlemek için terbiye edilmiş bir hayvanı tanımladığını belirtiyor. ‘Bir at ya da öküz gibi, ağır iş yapabilecek güçlü bir hayvan olabilir. ‘Zayıf’ değil, ama ‘yumuşak huylu’, sahibinin isteğine her zaman boyun eğen, terbiye edilmiş bir atın yaşama sağladığı katkılar, vahşi bir atınkinden daha fazladır. Enerji kontrol edilmediğinde tehlikeli, edildiğinde güçlüdür. Bu, İsa’nın ‘yumuşak huylulukla’ anlatmak istediğine canlı bir örnektir. Mesih’ten ayrı yaşadığımızda, bir anlamda vahşi bir hayvan gibiyizdir.


Kendi içgüdülerimizin sözünü dinleyerek, kendi yaşamlarımıza egemen olarak, kendi arzu ve isteklerimize uyarak yaşarız. Ancak Mesih’e geldiğimizde amacımız farklılaşır. O zaman O’nun için ve O’nun isteğini yapmak için yaşamak isteriz. Bu, bizim için Tanrı’nın isteğidir, çünkü Mesih, ‘hepimizin yararına öldü.’


‘Öyle ki, yaşayanlar bundan böyle kendileri için değil, onların yararına ölüp dirilen için yaşasınlar’ (1.Korintliler 5:15).


Efendimizin isteğine boyun eğerek ‘yumuşak huylu’ olur ve O’na hizmet etmeyi arzularız. Yaşamlarımız ve yüreklerimiz, gerçek yumuşak huylulukla damgalandığında gerçek mutluluğu tanırız. İsa, ‘yumuşak huylu’ olun, yeryüzünü miras alacaksınız’ demedi. O, yumuşak huyluluğun Tanrı’nın bir armağanı, yeniden doğuşun bir sonucu, insanın içindeki yeni bir yaşam olduğunu herkesten iyi biliyordu.


MUSA, yumuşak huyluydu, ama doğuştan yumuşak huylu değildi. Öfkelenerek bir Mısırlı’yı öldürmüş ve pek çok kez, doğuştan yumuşak huylu olmadığını göstermişti. İsrail çocuklarının Rab’be sırt çevirerek putlara tapındıklarını gördüğünde öfkelenip On Emir’in yazılmış olduğu taş tabletleri yere fırtlatarak parçalamıştı. Yumuşak huyluluğun, insan doğasıyla çalıştığı belirgindi. Musa’nın yumuşak huyluluğu Tanrı’nın bir mucizesiydi. Sayılar 12:3’te ‘Musa’nın yeryüzündeki en yumuşak huylu insan’ olduğu yazılıdır.


PETRUS da, doğuştan yumuşak huylu değildi. Öfkelenmiş ve İsa’yı tutuklamaya gelenlerden birinin kulağını kesmişti. (Aslında kulağını değil de boynunu hedeflediğini ,suçlandığında, kızgınlıkla bol bol küfretmiş, ancak sonra, insanların en yumuşak huylularından biri olmuş ve Hristiyanlığın en güçlü, en yiğit örneklerinden birini sergilemişti. Yumuşak huyluluğu ona nereden gelmişti?


PAVLUS, tövbe etmeden önce yumuşak huylu değildi. Vahşet ve gururla tüm Mesih inanlılarını tutuklamış, onları yok etmek istemişti. Bağnaz, bencil ve övüngendi. Ama, Galatya’daki topluluklara sıcak ve sevecen mektubunu yazdığında, diğer konuların arasında yumuşak huyluluğa da değinmişti: ‘Ruh’un ürünü… iyi yüreklilik, iyilik… yumuşak huyluluk’ (Galatyalılar 4:22-23). Pavlus’un yumuşak huyluluğu, insanlardan değil, Tanrı’dan gelen bir üründü.


İnsan doğamızda yumuşak huyluluk bulunmaz. Tam aksine insan doğamız gururlu ve kendini beğenmiştir. Bu nedenle yeniden doğmak her birimiz için gereklidir. İsa’nın yalnız Nikodemus’a değil, her birimize açıkça söylediği, ‘Yenidendoğmalılsınız’ (Yuhanna 3:7)sözleri, bu yüzden anlamlıdır.


Yumuşak huyluluk yeniden doğmakla başlar. Doğanızı değiştirmelisiniz. Bu mutluluğu istiyor musunuz? O zaman yeniden doğmalısınız – bu, birinci adımdır! Eğer bu ilk adımı atmak için fazla gururlu, inatçı ve direngenseniz, yeryüzünü miras almak için uygun değilsiniz.

Mesih’in bu buyruğunu geri çevirdiğinizde, O’nun sonraki vaatlerinde bulunan haklarımızı da kendiliğinden yitirmiş oluruz. Yanlış başlarsak, doğru bitiremeyiz. Yeniden doğuş yoksa, yumuşak huyluluk payımızı alamayız. Ve eğer yumuşak huyluluk yoksa, içten mutluluk da olamaz.


Kendini beğenmişlikte çift yönlü acı vardır. Gururlu kişiler, diğer kişileri gücendirirler, ama böyle yapmakla aslında kendilerini daha çok yaralamış olurlar. Öfke duygularının açtığı yaralar, kızgın olduğum kişilerin açtığı yaralardan daha büyük olur! Bir kez, bir balarısı tarafından sokulmuştum. Arının iğnesi canımı yakmıştı, arıyı da öldürmüştü. Arı, soktuğu için ölmüştü, ama ben ölmemiştim. Aynı şekilde, birine sert ve ani bir çıkış yapabilirim. Davranışlarım sonucunda yaralanabilir ama daha çok yaralanan, arı örneğindeki gibi ben olurum.

Ahmakça ve zorbaca saldırılara yapılan misillemeler çok görülmüş olup, buzdağının yalnızca uç noktasına benzerler. Babalar ve anneler tartışırlar, çekişirler. Çocuklar ve yaşlılar incinirler. Yuvalar dağılır. Hükümet yöneticileri görevlerinin saygınlığını korumayarak hararetle tartışmakta ve yakışıksızca konuşmaktadırlar. Tüm bu vahşet, toplumsal yaşamımızın içine nasıl işlemiştir? İsa’nın bu sözlerini unutmuş olduğumuz için: ‘Ne mutlu yumuşak huylu olanlara; çünkü onlar yeryüzünü miras alacaklardır.’


Kötü huyları çekici hale getirdik ve iyi huyları önemsemiyoruz. Kalabalık, vahşet ve kötü huylara önem verirken, nezaket, terbiye ve ahlakı bir kenara ittik. ‘Diş ve pençe’, ‘en güçlü olanın ayakta kalması’ ve ‘güç haktır’ düşüncelerinin geçerli olduğu vahşet dönemine geri dönmüş bulunuyoruz. Bilgimiz zengin, ama bilgeliğimiz yoksul; savaşma usüllerini biliyoruz, ama ne yazık ki nezaketten, yumuşak huyluluktan ve güvenden yoksunuz. Bireysel olarak gücenme, öfke, acılık ve hayal kırıklığının mekanizmalarıyız.

Yumuşak Huyluluk, Sevecenlik Demektir
Hristiyanlık döneminden önce, tatlı, nazik, sevecen anlamına gelen centilmen sözcüğü bilinmiyordu. Bu yüksek karakter özelliği, Hristiyan imanının bir yan ürünüdür.

‘Yukarıdan gelen bilgelik ve her şeyden önce kusursuzdur; ondan sonra barışçıdır, iyi yüreklidir, uysaldır, acıma ve yararlı ürünlerle doludur. Kararsızlıktan ve iki yüzlülükten arınmıştır’ (Yakup 3:17).

Sales’li St. Francis, ‘Hiçbir şey centilmenlik kadar güçlü değildir; hiçbir şey gerçek güç kadar sevecen ve yumuşak değildir’ demişti. Charles Dickens ise, ‘yürekte gerçek bir centilmen olmadıkça, asla gerçek bir centilmen gibi davranılamaz’ diye yazmıştı. Sert, kaba ve katı kişilerin , imanla yüreklerini açarak Mesih’i kurtarıcıları olarak kabul ettikten sonra sevecen, sabırlı ve acıma dolu kişilere dönüştüklerine tanık olmuşumdur.


Biz Londra’da iken, Ford Motorları Şirketi, ekibimizin çeşitli randevulara götürmeleri için iki yeni Ford arabasıyla birlikte iki şöför vererek yardımcı olmuştu. Şöförlerden biri, bu dünyanın sunduklarından çok azını kaçırmış olan sert enseli bir adamdı. Toplantılara katıldı ve sahnede olup biteni kayıtsız bir ilgi ile izledi. Ama bir gece, danışma odasına giderek Mesih’i kabul etme kararı aldı. Böylesine değişen bir insan görmemişsinizdir. Sertliği yok oldu, çok bilmiş, yapmacık tavırları eridi gitti. Yeni bir yaratık olmuştu. Okuduğu tüm kitapları bir tarafa fırlattı ve Yeni Antlaşma’yı okumaya başladı ve kendisinde Mesih inanlısı, gerçek bir centilmenin özellikleri görünür oldu. ‘Ruh’un ürünü…sevecenlik… iyilik…yumuşak huyluluk’ (Galatyalılar 5:22-23).


‘Ateş arabaları’ adlı filmde öyküsü anlatılan Mesih inanlısı ünlü koşucu Eric Liddell hakkında, biri şunları söylemişti: ‘Kazandığında gülünç.’ Bu anlatım, yumuşak huyluluğun iyi bir tanımıdır.