Yumuşak Huylulukla Gelen Mutluluk

  • Bu konu 1 izleyen ve 2 yanıt içeriyor.
3 yazı görüntüleniyor - 1 ile 3 arası (toplam 3)
  • Yazar
    Yazılar
  • #26044
    Anonim
    Pasif

    Yumuşak Huylulukla Gelen Mutluluk
    (Dr. Billy Graham)

    ‘Ne mutlu yumuşak huylu olanlara, çünkü onlar yeri miras alacaklar!’ (Matta 5:5).

    Çoğumuz mutluluğa, kestirme yoldan giderek ulaşmak isteriz. Ruhsal doyumun derinlerde bol bol bulunan altın külçelerini sığ yerlerde ararız. Hem ısının, hem ışığın, yaşamın görünmeyen güçlerini harekete geçiren bir direncin ürünleri olduğunu unutarak direncin en az olduğu çizgiyi izlemek yalnızca insana özgüdür.

    Çoğumuz bir hurda bahçesi olan adam gibiyizdir. Kentin arka sokaklarından topladığı eski malları alıp satan bu adam, uzun süre çok çalıştı. Ama birgün hurda bahçesinin altında petrol bulunduğunun farkına vardı. Bir sondaj ekibi kiraladı ve kısa bir süre sonra siyah altın yerin altından fışkırarak akmaya başladı. Hurda bahçesi, sınır tanımayan, gerçek bir zenginlik madenine dönüşmüştü.

    İsa’nın sözünü ettiği güzel davranışlarda ruhsal bir altın madeni bulunur. Bu, pek çok kişiye gerçekleşemeyecek kadar iyi göründüğünden, yaşamın yüzeyini kazıyıp, çekici ama gerçek olmayan altın çıkartarak kendi yollarından giderler. Mutluluğun bu gizli sırlardaki mücadele çağrısına ve vaade aldırmadıklarından parlak yaşam anahtarını kaçırır ve kendi yarattıkları bir mutsuzlukta, ruhsal yoksullar olarak kalırlar. İçlerinde olup bitenlerin, başlarına gelenlerden daha önemli olduğunu unuturlar. İçerden güçlendirilmedikleri için, düşmana yem olurlar. Güceniklikle dolar, hayal kırıklığı tarafından güçsüz düşürülür ve umutsuzluk tarafından bunaltılırlar.

    Eğer yaşam ve sonsuzlukla tek başımıza yüzleşebilseydik, Tanrı, biricik Oğlu’nu dünyaya gönderme zahmetine girer miydi? Mesih’in dünyaya gelişi, mutsuzluğumuzun Tanrı’yı mutlu etmediğinin kanıtıdır. Oğlu’nu yalnızca sonsuz yaşama sahip olalım diye değil, burada dünyadayken yaşama, bol yaşama, büyük harfiyle başlayan Yaşama kavuşalım diye gönderdi. İsa’nın öğretişi, eşsiz ve farklıydı. Dini teorik boyutlardan çıkartarak pratik boyutlara yerleştirdi. Kendi yaşam biçimini açıklarken, sınırlı anlatımlar ya da cümleler kullanmadı. ‘Bunu söylemeye cesaret ediyorum’ ya da ‘Belki de böyledir’ ya da ‘Bu benim görüşüm’ gibi sözler söylemedi.

    Yetkiyle konuştu! Kesin konuştu! Biliyormuş gibi konuştu… çünkü biliyordu! Dağdaki vaazı tamamlandığında, ‘Tüm topluluk O’nun öğretilerine şaşıp kaldı, çünkü onlara kendi din yorumcuları gibi değil, yetkili biri gibi öğretiyordu’ (Matta 7:28-29).

    Sözleri, gerçeği aramayı öğreten, ama kendisinin gerçeği asla bulamadığını itiraf eden bir düşünürün, yumuşak, boş varsayımları değildi. Çözümün kanıtı, sorunun içinde bulunabildiğinden, yanıtlarını duralamaksızın veren matematikçinin güven dolu sesinden daha fazlasıydı O’nun sesindeki. Yetkiyle öğretti, çünkü O yalnızca bir din öğretmeninin çok üstündeydi; O, insan bedeninde aşağı inen Tanrı’nın kendisiydi. Sözleri gerçektir, çünkü O,
    Tanrı’dır ve Tanrı yalan söylemez.

    ‘Tanrı… son günlerde Oğul aracılığıyla bizimle konuştu. O’nu her şeye mirasçı atadı. O’nun aracılığıyla evreni yarattı’ (İbranilere mek. 1:1-2).
    Ve O, beden almış Tanrı olduğundan, O’nun ve Sözü’nün güvenilirliğine tümüyle ve kesinlikle inanabiliriz. ‘Ne mutlu yumuşak huylu olanlara, çünkü onlar yeryüzünü miras alacaklar.’ Yumuşak huyluluğun mutluluk getiren deneyimini hiç yaşadınız mı?


    (Devam edecek)

    #32541
    Anonim
    Pasif

    Yumuşak Huyluluk Ne Anlama Gelir?

    Bugün ‘yumuşak huylu’ dendiğinde, insanların çoğunun aklına zayıf kişilikli, herkesin kendisini ezip geçmesine izin veren biri geliyor. Aslında yumuşak huyluluk günümüzde geçerli olan düşünceye göre arzulanılan bir kişilik özelliği değil. Toplumumuzda, ‘Gözdağı vererek, yıldırarak ilerle!’ ya da ‘kendi çıkarını gözet’ ilkeleri geçerli. Pek çok kişinin gözünde, ilerlemenin anlamı, yollarına çıkan diğer kişileri önemsemeyip itmek. Bir hanım, ‘başarı merdivenini tırmanmak istiyorum ve basamakları çıkarken kimin parmaklarına basacağım umurumda değil’ demişti.

    Ancak, yumuşak huyluluktan söz eden İsa Ne söylemek istiyor? Örneğin, Tanrı’nın önünde, başaramadığımız takdirde bize yapabileceklerinden korktuğumuz için, isteğine bir köle gibi boyun eğerek korkuyla sinmemizden mi sözediyor? Mesih, izleyicilerinin, efendisinin huzuruna kırbaçlanmış ve dövülmüş, zorla boyun eğdirilen bir köpek yavrusu gibi sürünerek gelemelerini istemiş olabilir mi? Kesinlikle olamaz!

    İsa, Tanrı’nın, egosu yalnızca zorlama teslimiyetle doyum bulan bir diktatör olduğu düşüncesini aktarmayı denemiyor. Bundan yanlış bir düşünce daha olamazdı. Yapmak istemediğiniz bir şeyi yapmaya zorlanmanız, mutluluk sağlamaz. Yaşamlarındaki konumlardan dolayı sürekli güceniklik duyan kişiler en acınacak kişilerdir. Özgürce sunulmayan bir bağlılık istemek, insanın özgür ahlak eylemine olduğu kadar Tanrı’nın doğasına da karşı gelmektedir. Tanrı, doğruluğuna uygun davranır. Sonsuz yaşamı ve ruhsal ölümü, iyiyi ve kötüyü, doğruyu ve yanlışı seçme özgürlüğümüze aykırı hareket etmez. Amacı, yalnızca kendisini yüceltmek değildir, taç giydirdiği yarattığı insan ile mutlu bir ilişki de hedeflemiştir. Seçme özgürlüğümüze engel olan bir istekte asla bulunmayacaktır.

    İsa’nın belirttiği yumuşak huyluluk, acaba zayıflık anlamına mı geliyor? Zayıf, güçsüz ve kolay kırılabilir kişilere özel bir bereket mi veriliyor? Tanrı’nın bu dünyadaki zayıf ve güçsüzlere özel bir ilgi duyduğu kesindir.

    ‘Bir baba çocuklarına nasıl acırsa, Rab’de kendisinden korkanlara öyle acır. Çünkü yaratılışımızı bilir, hatırlar ki biz toprağız’ (Mezmur 103:13-14).

    Ancak burada İsa’nın, yumuşak huylulukla söylemek istediği bu değil. Öğrencileri yumuşak huylu olmalıydı, ama zayıf ve kararsız değil. Öğretileceklerdi, ama zorla baskı altında tutulmayacaklardı. Yoksa İsa doğuştan yumuşak huylu olanlarda mı sözediyordu? Bazı insanlar diğerlerine kıyasla daha iyi huylara sahip olarak doğarlar. Yumuşak tutumları, dua ya da ruhsal lütuf ürünü olmayıp bir kalıtım konusudur. Anneleri, babaları ya da büyükanneleri yumuşak huylu oldukları için yumuşak huyludurlar. Bu, hayran olunacak bir özelliktir. Ama İsa’nın doğuştan bu iyi huylara sahip olan birkaç kişiyi kast etmediği kesindir. Böyle olsaydı bu, dedikodu makinelerine benzeyen huyları olan pek çok kişinin, İsa’nın söylediği mutluluğu asla tanımayacakları anlamına gelirdi.

    İsa, bu sözleriyle dinleyicilerine, oldukça çarpıcı ve devrimsel bir şeyi, Kendisine özgü bir biçimde anlatıyordu. ‘NE MUTLU YUMUŞAK HUYLU OLANLARA.’ Söyledikleri, bizim mutluluk yolu kavramımıza oldukça ters düşmekteydi.

    Bizler,
    ‘Akıllı olanlara ne mutlu, çünkü onlar arkadaşlarının hayranlıklarını miras alacaklardır’,

    ‘Ne mutlu saldırgan olmayanlara, çünkü onlar başarıyı miras alacaklar’,

    ‘Ne mutlu yetenekli olanlara, çünkü onlar bir parlak meslek yaşamını miras alacaklardır’,

    ‘Zengin olanlara ne mutlu, çünkü onlar birçok dostu ve modern aygıtlarla dolu bir evi miras alacaklardır’ diyoruz.

    (Devam edecek)

    #32832
    Anonim
    Pasif

    Yumuşak Huyluluğun Gerçek Anlamı
    (Dr. Billy Graham)

    İsa Mesih, yumuşak huyluluktan sözederken ne demek istiyordu? Yumuşak huyluluğun sözlük anlamı şöyledir: ‘Ilımlı, boyun eğen, uysal!’.


    William Barclay ‘yumuşak huylu’ sözcüğünün Yunanca’da, efendisinin buyruğunu dinlemek için terbiye edilmiş bir hayvanı tanımladığını belirtiyor. ‘Bir at ya da öküz gibi, ağır iş yapabilecek güçlü bir hayvan olabilir. ‘Zayıf’ değil, ama ‘yumuşak huylu’, sahibinin isteğine her zaman boyun eğen, terbiye edilmiş bir atın yaşama sağladığı katkılar, vahşi bir atınkinden daha fazladır. Enerji kontrol edilmediğinde tehlikeli, edildiğinde güçlüdür. Bu, İsa’nın ‘yumuşak huylulukla’ anlatmak istediğine canlı bir örnektir. Mesih’ten ayrı yaşadığımızda, bir anlamda vahşi bir hayvan gibiyizdir.


    Kendi içgüdülerimizin sözünü dinleyerek, kendi yaşamlarımıza egemen olarak, kendi arzu ve isteklerimize uyarak yaşarız. Ancak Mesih’e geldiğimizde amacımız farklılaşır. O zaman O’nun için ve O’nun isteğini yapmak için yaşamak isteriz. Bu, bizim için Tanrı’nın isteğidir, çünkü Mesih, ‘hepimizin yararına öldü.’


    ‘Öyle ki, yaşayanlar bundan böyle kendileri için değil, onların yararına ölüp dirilen için yaşasınlar’ (1.Korintliler 5:15).


    Efendimizin isteğine boyun eğerek ‘yumuşak huylu’ olur ve O’na hizmet etmeyi arzularız. Yaşamlarımız ve yüreklerimiz, gerçek yumuşak huylulukla damgalandığında gerçek mutluluğu tanırız. İsa, ‘yumuşak huylu’ olun, yeryüzünü miras alacaksınız’ demedi. O, yumuşak huyluluğun Tanrı’nın bir armağanı, yeniden doğuşun bir sonucu, insanın içindeki yeni bir yaşam olduğunu herkesten iyi biliyordu.


    MUSA, yumuşak huyluydu, ama doğuştan yumuşak huylu değildi. Öfkelenerek bir Mısırlı’yı öldürmüş ve pek çok kez, doğuştan yumuşak huylu olmadığını göstermişti. İsrail çocuklarının Rab’be sırt çevirerek putlara tapındıklarını gördüğünde öfkelenip On Emir’in yazılmış olduğu taş tabletleri yere fırtlatarak parçalamıştı. Yumuşak huyluluğun, insan doğasıyla çalıştığı belirgindi. Musa’nın yumuşak huyluluğu Tanrı’nın bir mucizesiydi. Sayılar 12:3’te ‘Musa’nın yeryüzündeki en yumuşak huylu insan’ olduğu yazılıdır.


    PETRUS da, doğuştan yumuşak huylu değildi. Öfkelenmiş ve İsa’yı tutuklamaya gelenlerden birinin kulağını kesmişti. (Aslında kulağını değil de boynunu hedeflediğini ,suçlandığında, kızgınlıkla bol bol küfretmiş, ancak sonra, insanların en yumuşak huylularından biri olmuş ve Hristiyanlığın en güçlü, en yiğit örneklerinden birini sergilemişti. Yumuşak huyluluğu ona nereden gelmişti?


    PAVLUS, tövbe etmeden önce yumuşak huylu değildi. Vahşet ve gururla tüm Mesih inanlılarını tutuklamış, onları yok etmek istemişti. Bağnaz, bencil ve övüngendi. Ama, Galatya’daki topluluklara sıcak ve sevecen mektubunu yazdığında, diğer konuların arasında yumuşak huyluluğa da değinmişti: ‘Ruh’un ürünü… iyi yüreklilik, iyilik… yumuşak huyluluk’ (Galatyalılar 4:22-23). Pavlus’un yumuşak huyluluğu, insanlardan değil, Tanrı’dan gelen bir üründü.


    İnsan doğamızda yumuşak huyluluk bulunmaz. Tam aksine insan doğamız gururlu ve kendini beğenmiştir. Bu nedenle yeniden doğmak her birimiz için gereklidir. İsa’nın yalnız Nikodemus’a değil, her birimize açıkça söylediği, ‘Yenidendoğmalılsınız’ (Yuhanna 3:7)sözleri, bu yüzden anlamlıdır.


    Yumuşak huyluluk yeniden doğmakla başlar. Doğanızı değiştirmelisiniz. Bu mutluluğu istiyor musunuz? O zaman yeniden doğmalısınız – bu, birinci adımdır! Eğer bu ilk adımı atmak için fazla gururlu, inatçı ve direngenseniz, yeryüzünü miras almak için uygun değilsiniz.

    Mesih’in bu buyruğunu geri çevirdiğinizde, O’nun sonraki vaatlerinde bulunan haklarımızı da kendiliğinden yitirmiş oluruz. Yanlış başlarsak, doğru bitiremeyiz. Yeniden doğuş yoksa, yumuşak huyluluk payımızı alamayız. Ve eğer yumuşak huyluluk yoksa, içten mutluluk da olamaz.


    Kendini beğenmişlikte çift yönlü acı vardır. Gururlu kişiler, diğer kişileri gücendirirler, ama böyle yapmakla aslında kendilerini daha çok yaralamış olurlar. Öfke duygularının açtığı yaralar, kızgın olduğum kişilerin açtığı yaralardan daha büyük olur! Bir kez, bir balarısı tarafından sokulmuştum. Arının iğnesi canımı yakmıştı, arıyı da öldürmüştü. Arı, soktuğu için ölmüştü, ama ben ölmemiştim. Aynı şekilde, birine sert ve ani bir çıkış yapabilirim. Davranışlarım sonucunda yaralanabilir ama daha çok yaralanan, arı örneğindeki gibi ben olurum.

    Ahmakça ve zorbaca saldırılara yapılan misillemeler çok görülmüş olup, buzdağının yalnızca uç noktasına benzerler. Babalar ve anneler tartışırlar, çekişirler. Çocuklar ve yaşlılar incinirler. Yuvalar dağılır. Hükümet yöneticileri görevlerinin saygınlığını korumayarak hararetle tartışmakta ve yakışıksızca konuşmaktadırlar. Tüm bu vahşet, toplumsal yaşamımızın içine nasıl işlemiştir? İsa’nın bu sözlerini unutmuş olduğumuz için: ‘Ne mutlu yumuşak huylu olanlara; çünkü onlar yeryüzünü miras alacaklardır.’


    Kötü huyları çekici hale getirdik ve iyi huyları önemsemiyoruz. Kalabalık, vahşet ve kötü huylara önem verirken, nezaket, terbiye ve ahlakı bir kenara ittik. ‘Diş ve pençe’, ‘en güçlü olanın ayakta kalması’ ve ‘güç haktır’ düşüncelerinin geçerli olduğu vahşet dönemine geri dönmüş bulunuyoruz. Bilgimiz zengin, ama bilgeliğimiz yoksul; savaşma usüllerini biliyoruz, ama ne yazık ki nezaketten, yumuşak huyluluktan ve güvenden yoksunuz. Bireysel olarak gücenme, öfke, acılık ve hayal kırıklığının mekanizmalarıyız.

    Yumuşak Huyluluk, Sevecenlik Demektir
    Hristiyanlık döneminden önce, tatlı, nazik, sevecen anlamına gelen centilmen sözcüğü bilinmiyordu. Bu yüksek karakter özelliği, Hristiyan imanının bir yan ürünüdür.

    ‘Yukarıdan gelen bilgelik ve her şeyden önce kusursuzdur; ondan sonra barışçıdır, iyi yüreklidir, uysaldır, acıma ve yararlı ürünlerle doludur. Kararsızlıktan ve iki yüzlülükten arınmıştır’ (Yakup 3:17).

    Sales’li St. Francis, ‘Hiçbir şey centilmenlik kadar güçlü değildir; hiçbir şey gerçek güç kadar sevecen ve yumuşak değildir’ demişti. Charles Dickens ise, ‘yürekte gerçek bir centilmen olmadıkça, asla gerçek bir centilmen gibi davranılamaz’ diye yazmıştı. Sert, kaba ve katı kişilerin , imanla yüreklerini açarak Mesih’i kurtarıcıları olarak kabul ettikten sonra sevecen, sabırlı ve acıma dolu kişilere dönüştüklerine tanık olmuşumdur.


    Biz Londra’da iken, Ford Motorları Şirketi, ekibimizin çeşitli randevulara götürmeleri için iki yeni Ford arabasıyla birlikte iki şöför vererek yardımcı olmuştu. Şöförlerden biri, bu dünyanın sunduklarından çok azını kaçırmış olan sert enseli bir adamdı. Toplantılara katıldı ve sahnede olup biteni kayıtsız bir ilgi ile izledi. Ama bir gece, danışma odasına giderek Mesih’i kabul etme kararı aldı. Böylesine değişen bir insan görmemişsinizdir. Sertliği yok oldu, çok bilmiş, yapmacık tavırları eridi gitti. Yeni bir yaratık olmuştu. Okuduğu tüm kitapları bir tarafa fırlattı ve Yeni Antlaşma’yı okumaya başladı ve kendisinde Mesih inanlısı, gerçek bir centilmenin özellikleri görünür oldu. ‘Ruh’un ürünü…sevecenlik… iyilik…yumuşak huyluluk’ (Galatyalılar 5:22-23).


    ‘Ateş arabaları’ adlı filmde öyküsü anlatılan Mesih inanlısı ünlü koşucu Eric Liddell hakkında, biri şunları söylemişti: ‘Kazandığında gülünç.’ Bu anlatım, yumuşak huyluluğun iyi bir tanımıdır.

3 yazı görüntüleniyor - 1 ile 3 arası (toplam 3)
  • Bu konuyu yanıtlamak için giriş yapmış olmalısınız.