Re: Depresyonun Üstesinden Gelmek
Sevgili Kardeşler,
Deprasyonun Rab’den değil, Şeytandan olduğunu ve içimizdeki bir yanlışlığın göstergesi olduğunu anlamamız gerekiyor önce. Yardım amacıyla yazılanların tümünü de çok faydalı bulduğumu söylemek isterim ve inanıyorum ki, hepsinin de özeti veya özü aynidir. DEPRASYON, TANRI’YA TAMAMEN TESLİM OLMAYIŞIMIZDAN DOĞAR VE BESLENİR.
Çare ise, tamamen teslim olmaktan geçer. “Bu kolaydır” demiyorum. Ama, “Benliğin çarmıha gerilmesine razı olmak gerekli” diyorum. Deprasyonun sebebi genellikle, ‘ya kendimizin, ya da içinde bulunduğumuz durumun’ değişmesini ısrarla istememizden gelir. Halbuki Rab: “Senin veya durumunun böyle olmasını veya böyle kalmasını istiyorsam, buna razı olmayacak mısın?” diyor.
Hakikaten imanda biri, “Rab, her gün ölsem de, öldürülsem de, cefa çeksem de, sevilmesem, takdir edilmesem, açlık, susuzluk içinde yaşasam, her gün başarısız olsam, hakaret edilsem, yüzüme tükürülse, her gün herkes tarafından terk edilsem, reddedilsem, ihanete uğrasam, hergün ölümün yüzüne bakar olsam; yine de Rab, sana isyan etmiyecek, bana hazırladığın kâseden, sonsuza dek içeceğim” der.
Buna razı olduğun an, deprasyonlarının sona erdiği andır. Ama şayet bunu yapmaz, bunun yerine, “Hiç mi gülmeyecek benim de yüzüm? Ne kader be? Bu kadar da olur mu? Herkese öyle, bana da böyle” gibi Şeytan’ın ‘Rab aleyhine’ sıraladığı lâflara kulak asar, onları doğru kabul edersen, bil ki, Şeytan’ın arkasını sıvazlamış ve Rab’be isyan etmiş olursun.
Milyonlarca kardeşlerimiz, asırlarca, Rab için, evlerinden, yuvalarından oldular, Rab için hapislerde yattılar, orda ömür çürütüp, orda öldüler. Güneş yüzü görmediler. Rab için, sevdikleri kızdan veya oğlandan ayrıldılar. Kelle pahasına, sırf birkaç kişiyi kurtarmak ümidi ile, işlerini, mesleklerini, rahatlarını bir tarafa bırakarak yollara düştüler. Gittikleri ülkelerde inanılmaz cefalar çektiler. Kimilerinden bir daha haber alınamadı. Hiçbir takdir görmediler. Onlar için hiçbir ‘Kahramanlık Destanı’ yazılmadı. Onların gözleri ve yürekleri, bu hayatta, bu dünyada değil, ‘Vaad Eden’le geçirecekleri hayattaydı. Onlar “Bu dünyaya ölü, bu dünya da onlara ölü idi”. Onlar, bundan çok daha fazlasına katlanmış olan Tanrı Kuzusu’nu düşündükçe, kendisine yapılanların az bile olduğuna iman etmiş olanlardır. Canlarını seve seve verenlerdir. “Benim değil, senin isteğin olsun Rab” diyenlerdir.
Rab’be teslim olanda büyük sevinç, huzur, coşku, mutluluk ve kutsallık vardır. “Kardeşlerim, size yalvarıyorum” diyor Pavlus. “Bedenlerinizi, Yaşayan Kurbanlar olarak Rab’be teslim edin”. O bedenlerde artık siz yaşamayın kardeşler; Rab yaşasın. Bu yüzden sizi, kendi kanıyla satın aldı. O, sizin bedeninizde yaşamak, sizin önünüze konan ve sizin reddettiğiniz kâseden, seve seve içmek istiyor. Buna razı olun. Tövbe edip, Rab’be teslim olun kardeşlerim.
Rab, tüm dualarınızı duyar. Bu yüzden bıkmanız, usanmanız, bir nevi ‘O’nu suçlamaktır’. Cevap gelmiştir bence, ama istediğiniz doğrultuda olmamıştır. Rab çevrenizi veya durumunuzu değil, sizleri değiştirmek istiyordur. O, her zaman sizi sevdi ve sevecektir. O, her zaman, sizin için en iyi olanı yapmaktadır.
Rab sizleri bereketlesin ve aydınlatsın.
Sevgi ve Dualarımla.