İsa Mesih’e inanlısının devlete karşı Sorumluluğu nedir?

  • Bu konu 1 izleyen ve 0 yanıt içeriyor.
1 yazı görüntüleniyor (toplam 1)
  • Yazar
    Yazılar
  • #25714
    Anonim
    Pasif

    İsa Mesih’e inanlısının devlete karşı Sorumluluğu nedir?
    (Yazar: Tomas Cosmades)

    Hükümet Tanrı tarafından saptanan bir kuruluştur. İyiliği işleyen, kötülüğü dinleyen.. Mesih inanlısı bu kuruluşa itaat eder, boyun eğer. İnanlı Tanrı’ya ve devlete sorumludur. Tanrı hükümetleri belirli bir amacı uygulamak için atadı. İsa, kendisine iman eden kişilerin hükümete de itaat etmesini salık verdi. Şu buyruk O’nun öğretişini özetleyebilir:

    ‘Herkes, baştaki yönetime bağlı olsun. Çünkü Tanrı`dan olmayan yönetim yoktur. Var olanlar Tanrı tarafından kurulmuştur.

    Bu nedenle, yönetime karşı direnen, Tanrı buyruğuna karşı gelmiş olur. Karşı gelenler yargılanır.

    İyilik edenler değil, kötülük edenler yöneticilerden korkmalıdır. Yönetimden korkmamak ister misin, öyleyse iyi olanı yap, yönetimin övgüsünü kazanırsın.
    Çünkü yönetim, senin iyiliğin için Tanrı`ya hizmet etmektedir. Ama kötü olanı yaparsan, kork! Yönetim, kılıcı boş yere taşımıyor; kötülük yapanın üzerine Tanrı`nın gazabını salan öç alıcı olarak Tanrı`ya hizmet ediyor.’

    Bunun için, yalnız Tanrı`nın gazabı nedeniyle değil, vicdan nedeniyle de yönetime bağlı olmak gerekir.

    Vergi ödemenizin nedeni de budur. Çünkü yöneticiler Tanrı`nın bu amaç için gayretle çalışan hizmetkârlarıdır.

    ‘Herkese hakkını verin: Vergi hakkı olana vergi, gümrük hakkı olana gümrük, saygı hakkı olana saygı, onur hakkı olana onur verin’ (Romalılar 13:1-7)

    ‘İnsanlar arasında yetkili kılınmış her kuruma -gerek her şeyin üstünde olan krala gerekse kötülük yapanların cezalandırılması, iyilik edenlerin onurlandırılması için kral tarafından gönderilen valilere Rab adına bağımlı olun’ (1.Petrus 2:13-14).

    Kutsal Kitap, devleti yönetenlerin esenliği için Tanrı’ya dua yükseltmemizi söyler.
    ‘Her şeyden önce şunu öğütlerim: Tanrı yoluna tam bir bağlılık ve ağırbaşlılık içinde sakin ve huzurlu bir yaşam sürelim diye, krallarla bütün üst yöneticiler dahil, bütün insanlar için dilekler, dualar, yakarışlar ve şükürler sunulsun.Böyle yapmak iyidir ve Kurtarıcımız Tanrı`yı hoşnut eder’ (1.Timoteos 2:1-3).

    Ruhsal sorunlarla dünya sorunları kesin olarak birbirinden ayrı tutulur. Yeryüzünde geniş çapta benimsenen laiklik ilkesi İsa Mesih’in öğretişinden doğar. O’nun gerçek öğrencisi tüm içtenliğiyle laiktir. Kendi hükümetine bağlılıkla yaşar, örnek biri olarak davranır. Devletin içtimai, hukuki, siyasi veya iktisadi temel tüzüklerine kusursuz saygı gösterir, onları hiçbir dinsel esasa ve inanca sokmak amacını gütmez. Devlet ile din işlerinin büsbütün ayrı tutulmasını öngörür. Bu ilkeyi tüm kanışı ile savunur.

    Mesih inancı hiçbir ulusun malı değildir! Tüm insanlığı kapsar o. Bu nedenle herhangi bir ulusun onu milli din niteliğinde benimsemesi ve anayasasına koyması İncil kurallarına aykırıdır. Bu davranış, kişisel inancı bir toplumun ya da zümrenin malı etmek bakımından şaşırtıcı bir çelişkiye yol açar. Mesih hiçbir ulusal inanç kurmayı öngörmedi. Hiçbir ulusun işlerini yönetmek için şeriat vermedi. Tam tersine, bunun böyle olamayacağını önemle belirtti.

    Yüzyıllar boyunca, İncil öğretişinden ayrılan insanlar kendi çıkarları uğruna bir kiliseyi devlet dini niteliğinde saptadılar. Sonunda hem kiliseyi yozlaştırdılar, hem de bu girişimin cezasını pahalı ödediler. Tarih bu olumsuz yolu tutan nice ulusun mezarı olmuştur.


    Mesih inancının yeryüzünde yayıldığı günlerde inanlılar evlerde toplanırdı. Kovalanış nedeniyle tapınışları çoğu kez kapalı kapılar ardında yer alırdı. Bu inanlılar her türlü baskıya dayanırlar, burada dua ederler, ilahiler söylerler, vaaz dinlerler, ruhsal hizmete koyulurlardı. Rab’bin haçta asılan vücudunun ve dökülen kanının sembolleri olan bir parça ekmeği ve biraz da şarabı birarada yerler ve içerlerdi. Bu anı bugüne değin en anlamlı ruhsal birleşimdir. Başlangıçta tapınış görevine ne süs ne bezek eklenirdi.

    Aradan üç yüz yıl geçti, inancı devlet yönetimine araç yapmak özentisi ile davranan bazı kıt düşünceliler ulusal din sorununu ortaya çıkardılar. Oysa bu, İncil’in öğretişine kesinlikle aykırıdır. Bu insansal girişime başvuranlar bunun cezasını ağır ödediler. Ulusal din diye bir gidiş uygulamak, İsa Mesih öğretisi ile acıklı çelişkiye düşmektir. Günümüze değin, mutlu inanlılar Tanrı’ya devlet dini saplantısından büsbütün ayrılmış durumda bağlananlar ve tapınanlardır.

    Devletin parasından herhangi bir din davasına yarar sağlamak Mesih’in öğretişine ters düşer. İnanç, devletin yardımı ve desteğiyle ilerlemez. Onu zorla topluma maletmeye kalkışmak, Tanrı’nın yasasını anlamamaktır. Bir insan doğru tanıdığı, inandığı, sevdiği inancı seçer, onu kendi olanakları ile destekler ve sergiler. İnancına gerçekten bağlı birisi ise o, ne devletten ne de başka bir örgütten yardım-destek bekler. Aslında, devletin sırtından beslenen inanç yozlaşmış, yararlığını yitirmiştir. Çıkar uğruna inancı yozlaştırmak bencil duyguları tanrısal saygıya ön tutmaktır.


    ‘Ruh`un ürünüyse sevgi, sevinç, esenlik, sabır, şefkat, iyilik, bağlılık, yumuşak huyluluk ve özdenetimdir. Bu tür nitelikleri yasaklayan yasa yoktur’ (Galatyalılar 5:22-23).

1 yazı görüntüleniyor (toplam 1)
  • Bu konuyu yanıtlamak için giriş yapmış olmalısınız.