Yehova Şahitleri'nin Öğreti Değişiklikleri ve Sahte Peygamberlikleri

  • Bu konu 1 izleyen ve 0 yanıt içeriyor.
1 yazı görüntüleniyor (toplam 1)
  • Yazar
    Yazılar
  • #23948
    klaus
    Anahtar yönetici

    Yehova Şahitleri'nin Öğreti Değişiklikleri ve Sahte Peygamberlikleri (1)


    Daha önce de belirtmiş olduğumuz gibi Y. Şahitleri kendilerini Tanrı'nın zamanımızda kullanmış olduğu tek yersel kanalı, peygamberi, temsilcisi olduğunu ileri sürüp, tarihsel gerçeklerin de bunu açıkça onayladığını beyan ederler. Oysa tarihsel gerçekleri irdelediğimizde kanıtların hiç de bu yönde olmadığını tam tersine kanıtların bu teşkilatın yanılgı içinde bulunan sahte bir peygamber olduğunu gösterdiğini görmekteyiz.

    1'inci KANIT. ÖĞRETİ DEĞİŞİKLİKLERİ

    Biliyor musunuz ki, Y. Şahitleri 120 yıllık tarihleri boyunca sayısız öğreti değişikliğinde bulunmuştur ve hala da bulunmaktadır. Biliyor musunuz ki, Y.Şahitleri bir zamanlar İsa Mesih'in dönüşü ve son zamanlarla ilgili olarak şu tarihleri ileri sürmekteydi:

    Son günlerin başlangıcı 1799 yılıdır.
    İsa Mesih'in ikinci gelişi 1874 yılında gerçekleşmiştir.
    İsa Mesih 1878 yılında tahta oturup, Şeytanı gökten kovmuş ve yine 1878 yılında krallık ünvanına sahip olmuştur.
    Birinci diriliş 1878 yılında gerçekleşmiştir.
    Göksel sınıfa ait olma çağrısı 1881 yılında son bulmuştur.
    1914 yılında da kötü şeyler sisteminin sonu gelip yeryüzü cennete dönüştürülecektir.
    C.T.Russell işte bu görüşleri yaymak amacıyla, bu görüşler üzerine Tarassut Kulesi, Yehova Şahitleri teşkilatını kurmuştur. Zaten Tarassut Kulesi dergisinin başlığı önceleri şöyleydi: 'ZİON'S WATCH-TOWER HERALD OF CHRIST'S PRESENCE' Yani 'SİYON'UN TARASSUT KULESİ, MESİH'İN HUZURUNUN (1874'te gelişinin) HABERCİSİ ' olarak çıkmaktaydı. Russell bu dergilerin haricinde yazmış olduğu altı ciltlik MILLENIUM DAWN kitaplarını da bu mesajı ilan etmek amacıyla kaleme almıştır. Aynı zamanda Russell varını yoğunu ve tüm enerjisini bu mesajı insanlığa aktarmak için harcamıştır. Bu mesajlar ona göre bizzat Tanrı tarafından Russel'e açıklanmıştı. Tanrı bu mesajı insanlığa duyurmak için de Russell'i k endi peygamberi olarak özel bir şekilde atamış ve seçmişti. Russell ve grubu yaklaşık 50 sene bu öğretileri yaymakla ilgilendi. Bu mesaj onlar için Tanrı tarafından açıklanmış özel mesajlar idi.

    Ama biliyor musunuz ki, bu öğretiler şimdi tamam değiştirilmiştir? Verilen tarihlerin zamanla yanlış olduğunu anlayan Teşkilat şimdi bu tarihleri tamamen başka tarihlerle değiştirmiştir. Onlar şimdi bunların yerine şu tarihleri ileri sürerler:

    Son günlerin başlangıcı 1914 yılıdır.
    İsa Mesih 1914 yılında görünmez bir şekilde gelmiştir.
    İsa Mesih'in Şeytan'ı gökten kovup tahta oturması ve krallığı ele alması yine 1914 yılında olmuştur.
    Birinci diriliş 1918 yılında gereçekleşmiştir.
    Göksel sınıfa ait olma çağrısı 1935 de son bulmuştur vs…
    Şimdi Cemiyetin başlıca bildirisine bu düşünceler kaynaklık etmektedir. 1799,1874,1878 ve 1914 tarihleri tamamen yalan çıkmıştır. Bundan dolayıdır ki, 1916 yılında ölen Russell'în yerine başkanlığa getirilen J.F.RUTHERFORD Russell'in bu temel öğetilerini tamamen değiştirmiştir. Bu temel değişiklikleri göz önüne getirdiğimizde kaçınılmaz olarak şu sonuç ortaya çıkıyor: Bu durumda Russell tamamen yanılıyordu. Russell'in Rab tarafından ortaya çıkması ve öğretilerinin Tanrı'ya dayandığı düşüncesi tamamen yanlıştır. Bu gör ü şleri yaymak için meydana getirdiği Tarassut Kulesi yani Yehova Şahitleri Teşkilatı da boşuna, yanlış kanışlar üzerine yaratılmıştır. Her ne kadar daha sonra Cemiyetin başına getirilen Rutherford, Knorr, Franz… gibi kişilerin denetiminde yamalama ve süsleme senaryolarıyla bu Cemiyete yeni bir kimlik ve misyon verilmeye çalışılsa da gerçek gün ışığı gibi ortadadır.

    “Salihlerin yolu ise, doğan ışık gibidir, tam gün oluncaya kadar gitgide parlar.” (Sül.Mesl. 4:18).
    “Fakat sen ey Daniel, sonun vaktine kadar bu sözleri sakla ve mühürle; birçok adamlar arastiracaklar ve bilgi çogalacaktir.” (Dan.12:4).
    İşte Y. Şahitleri'nin öğreti değisikliklerini mümkün kılıp sahte peygamberliklerini örtebilmek için özellikle ileri sürüp, sığınmış oldukları ayetler bunlardır. Hemen belirtelim ki, YŞT'nın dünya sahnesinde belirmesi , devamı ve gelişmesi de bu ayetlerin ters kullanılması sayesinde mümkün olmuştur. Daha ilk zamanlarda Russell, “Kutsal Kitap Etüdü” kitaplarında bu ayetler üzerinde özellikle durmakta ve ortaya atmış olduğu yeni teşkilatı ve öğretilerini bu ayetlere dayanarak geçerli kılmaya çalışmaktaydı. Russell, özellikle Kutsal Kitap Etüdü'nün ilk cildinde bu konuya geniş bir yer vermekte ve 1799 yılından beri bu peygamberliklerin gerçekleştiği Tanrısal ışık l arın artacağı son dönemlerde bulunulduğunu iddia etmekteydi. Ona göre, ileri sürdüğü bütün öğreti ve görüşler bu ayetlerdeki, vaat uyarınca bizzat Rab'bin aydınlatması yoluyla, Kutsal Ruh'tan ileri gelmekteydi.

    Daha sonra Cemiyetin ikinci başkanı olan Rutherford da yine ayni ayetlere dayanarak, Russell'in hatalarını kapamaya ve kendi yeni görüşlerini geçerli kılmaya çalışıyordu. Rutherford ise son günlerin 1799'da değil de 1914 yılında başladığını bildirip, asıl hakikat ışıklarının parlama döneminin, 1918 yılında Rab'bin kendi tapınağına gelmesiyle başlamış olduğunu ileri sürüyordu. Zamanımızdaki Y. Şahitleri de yine söz konusu ayetlere dayanarak, ışıkların daha fazla artmış olduğu dönemde bulunduklarını bildirerek, Rutherford'un birçok görüşünü değistirir ve kendi yeni görüşlerini telkin ederler. Kısacası başa geçen her yeni başkan, Russell, Rutherford, Knorr, Franz, Henschel vs… içinde yaşadıkları dönemin, ışıkların artacağı son dönem olduğunu bildirip, bu ayetlere dayanarak sayısız öğreti değişikliklerin d e bulundular ve bulunmaktadırlar da. Isterseniz Rab'den geldiği ileri sürülen bu artan ışıklar teorisinin ne derece çarpık ve sapık olduğunu diğer bazı örneklerle de gözler önüne serelim:

    Romalılar 13'üncü bölümde sözü edilen yönetimlerle ilgili artan ışıklar

    Russell Rab'den aldığını iddia ettiği ışığa göre, Romalılar 13'üncü bölümde sözü edilip itaat edilmesi gereken yönetimlerin insansal hükümetler olduğunu söyler. Rutherford ise, 1929'da Rab'den almış olduğunu iddia ettiği yeni bir ışıkla söz konusu hükümetlerin, insansal hükümetler değil de bizzat Yehova'nın hükümeti ve O‘nun yersel temsilcileri (yani YŞT) olduğunu iddia eder. Bu görüş yaklaşık 37 sene Cemiyet tarafından savunuldu. Ama 1966 yılında YŞT, artan yeni ışıklar teorisiyle Rutherford'un bu gör ü şünü reddedip, buradaki hükümetlerin Yehova'nın değil de insanın hükümetleriyle ilgili olduğunu bildirerek, Russell'in ilk görüşüne döndü! Yerinde olarak şimdi sormalıyız; eğer Yehova Tanrı, 1929 yılında Russell'in yanlış görüşünü düzeltmek için YŞT'nın g ö zünü açtı veya aydınlattıysa, nasıl olur da YŞT 1966'da yine Yehova'dan aldığını iddia ettiği başka bir ışıkla Russell'in ilk görüş tarzına döner! Tanrı da insan gibi ikide bir düşünce mi değiştiriyor?!

    Sodom ve Gomorra halkıyla ilgili artmış olan ışıklar

    Giderek artan ışıklar teorisiyle yapılan diğer tuhaf bir değişiklik de Sodom ve Gomorra halkının geleceğiyle ilgilidir. Russell ve Rutherford uzun bir süre bu şehirlerde oturan kişilerin, kurtuluş için tam uygun bir fırsata sahip olmadıklarından, onlar için bir kurtuluş ümidinin mevcut olduğunu bildirdiler (K. K. E. cilt 1, sayfa 110).

    1954 yılında ise YŞT bu görüş tarzını tam olarak reddedip, Sodom ve Gomorra'nın tamamen harap edildiğini ve onlar için hiçbir ümidin bulunmadığını iddia etmeye başladı (T. K. 1 Şubat 1954, sf. 85). YŞT bu görüşü 10 sene azimle savunduktan sonra, yine Rab'den geldiğini iddia ettiği yeni bir ışıkla bu görüşü terkedip yeniden ilk görüşüne, yani bu kişiler için bir ümidin var olduğu görüşüne döndü! (T. K 1 Temmuz 1965, sayfa 395).

    Ama asıl tuhaf olan durum şudur ki, YŞT bu pozisyonunda da rahat durmayarak, 1988 yılında yeniden artan hakikat ışıkları teorisiyle bu son görüşü de reddedip, Sodom ve Gomorra' nın tam olarak harap edilip, onlar için hiçbir ümidin bulunmadı-ğı görüşünü y eniden ileri sürmeye koyuldu! (T.K. 1 Haziran 1988, sf.31).

    Şimdi biraz durup düşünelim. Acaba Rab tarafından öngörülen artan hakikat ışıklarının giderek parlaması veya artması bu şekilde mi olur? Rab hakikatlerini böyle çelişkili bir şekilde mi iletir? Bu ve buna benzer daha bir sürü örnekler bize açık bir şekilde göstermektedir ki, YŞT tarafından ileri sürülen “giderek artan ışıklar” teorisi iddia edildiği gibi hiç de sürekli artarak değil, daha ziyade ileri-geri, zikzak bir şekilde ve çoğu zaman birbiriyle tamamen çelişerek gerçekleşmektedir! Hayır, Rab bu şekilde iş görmez. Bizzat Russell'in de bir yazısında söylediği gibi:

    “Yeni bir hakikat görüşü, hiçbir zaman eskisiyle çelişemez. Yeni bir ışık hiçbir zaman eskisini silemez, bilakis onu tamamlar.” (T. K. Şubat 1881, sayfa 188, Ing.).
    YŞT'nın söz konusu “artan ışıklar” teorisinin çürüklüğünü, özellikle son günlerle ilgili öğreti ve yorumlarında gözlemekteyiz. Y. Şahitleri her fırsatta yayın ve konuşmalarında özellikle son günler üzerinde durur ve kendilerinin Esinleme kitabını en doğru şekilde yorumlamaya yetkili kılınmış tek teşkilat olduklarını övüne övüne vurgularlar. Her ne kadar YŞT sonla ilgili bu öğretilerle üyelerini sürekli azimli kılıp, hızlı bir şekilde gelişmesini sağlıyorsa da, aslında bunlar , tarihsel gerçekleri bilen bizlere bu teşkilatın ne derece insansal sapık bir teşkilat olduğunu, öğreti ve yorumlarının ne derece güvenden uzak olduğunu açık bir şekilde sergilemektedir. YŞT kuruldukları ilk günden bu yana, gelişen bu yeni ışıklar teori s iyle, Daniel, Hezekiel ve Esinleme kitaplarını tekrar tekrar yorumlayıp yayınladı. Örnek olarak yalnızca Esinleme kitabı bugüne dek tam beş kez, bu teoriyle yeniden yorumlanıp yazılmıştır! 1917'de “Mystere Accompli” , 1930' da “Lumiere”, 1963'te “Babylone, la grande est tombée” , 1969'da “Alors sera consommé le Mystere de Dieu” ve son olarak da 1988'de yayımlanan “La Révélation, le grand dénouement est proche!”.

    Ama tuhaf şey şudur ki, eğer bizler bu beş yorumun ilk giriş kısımlarını incelersek göreceğiz ki, her biri de, iddialı ve azimli bir şekilde, Esinleme kitabının sırlarının açılacağı son dönemlerde bulunduklarını ve söz konusu kitaplarını, Rab tarafından vaat edilen bu aydınlanış doğrultusunda yazıp yorumlandıklarını ileri sürerler! Oysa bu beş yorumu b irbirleriyle karşılaştırıp bir değerlendirme yaptığımızda, bunların nasıl ciddi bir şekilde birbirleriyle çeliştiğini hemen görürüz.

    Esinleme 16:17'de sözü edilen yedi tas ve yedi gürültü

    Örneğin Esinleme kitabının 1917'deki ilk yorumunda YŞT, Esinleme 16: 17'de sözü edilen “yedi tas” ve “yedi gürültünün” Russell'in yazmış olduğu “Kutsal Kitap Etüdü” kitaplarının 7 cildi olduğunu bildirir. Ama zamanımızdaki Y. Şahitleri'yse bunun, Kutsal Kitap Etüdü'nü değil de Rutherford‘un farklı kongre ve kitaplarında yap mış olduğu beyanname ve açıklayışlar olduğunu ileri sürer! (La Révélation, le grand dénouement est proche s. 129-160,205-234).

    Esinleme 6'da sözü edilen dört at ve sürücüleri

    YŞT, yine 1917'deki ilk yorumunda Esinleme 6'nci bölümündeki dört at ve binicilerinden söz ederken, sözü edilen atların yozlaşmış öğretileri, binicilerin de Şeytan'ın kontrolü altında bulunan Mesih karşıtını veya papalık sistemini sembol ettiğini bildirmekteydi. Ama şimdiyse Cemiyet burada sözü edilen ilk atlının, 1914'te krallığı ele almış olan Isa Mesih'i temsil ettiğini, diğer at ve atlılarınsa 1914'ten bu yana gelişip, son zamanlarda yaşanılan olayları simgelediğini ileri sürer!

    Esinleme 12'de sözü edilen doğurmak üzere olan kadın ve çocuğu yutmak için bekleyen ejderha

    YŞT yine 1917'deki ilk yorumda, Esinleme 12'nci bölümün yorumunu yaparken burada sözü edilen, doğurmak üzere olan kadının, politik güçlerle zina halinde olan ismen Hıristiyanlığı ve doğurduğu erkek çocuğun da Mesih karşıtı veya papalık sistemini sembol ettiğini iddia e diyordu. Kızıl ejderse, ilk Y. Şahitleri'ne göre papalığı yutup kendi hakimiyeti altına almak için hazır bekleyen putperest Roma Imparatorluğu'nu temsil etmekteydi. Ama sonuçta galip gelen papalık sistemiydi. Onlara göre bu bölümde sözü edilen Mikael papa y ı; onun melekleri de piskoposları sembol ediyordu! Aynı bölümde yükseltilen teren-nüm ilahisi de papalığın bir zafer şarkısıydı!

    Bugün ise Y. Şahitleri bu yorum tarzını tamamen reddederler. Zamanımızdaki, Y. Şahitleri'ne göre sözü edilen kadın, ismen Hıristiyanlığı değil, bizzat Tanrı'nın göksel teşkilatını temsil eder! Kadının doğurmuş olduğu çocuksa yine papalık veya Mesih karşıtı değil, tam tersine 1914'te gökte tesis edilmiş olan Tanrı'nın Mesihî krallığıdır! Söz konusu savaş da yine papalıkla, Roma Im p aratorluğu arasında yapılan bir savaş değil, Mesih ve meleklerinin 1914'te Şeytan'a karşı yaptığı savaştır!

    Esinleme 9:11'de sözü edilen Abadon YŞT 1917'deki yorumunda, burada sözü edilen Abadon'un Iblis Şeytan'ın kendisi olduğunu iddia eder. Ama en son yorumdaysa da bunun Şeytan değil, tam aksine Isa Mesih'in kendisi olduğunu ileri sürer!

    Doğrusu Y. Şahitleri'nin Rab'den geldiğini iddia ettikleri yorumların hiç de Rab'den gelmediği, tersine bunların tamamen insan görüşü olup, bu yorum tarzlarının hiç de güvene lâyık olmadığını belgeleyen daha yığınlarca örnekler sıralamamız mümkündür.

    Gerçi bizler, insansal sınırlamalar yüzünden hataların yapılıp daha sonradan da bunların düzeltilmesi fikrine karşı gelmiyoruz. Çünkü biz insanlar, sadece kendi aklımız ve tecrübemizle hareket ettiğimizden dolayı, sık sık yanılabilir ve öğrendiğimiz yeni şeyler sayesinde bilgide artarak yanlış görüşlerimizi değiştirebiliriz. Bu gayet normaldir. Ama bizim karşı olduğumuz şey, ne zaman ki bizler Y. Şahitleri'nin yapmış olduğu gibi, kendimizi Tanrı tarafından özel bir yetki ve güçle donatılmış bir sınıf olarak tanıtır, öğrenip, öğrettiklerimizin Tanrı'dan kaynaklandığını iddia eder, ardından da bunları değiştirirsek işte o zaman ciddi bir problem ve çelişkiyle karşı karşıya kalırız. Çünkü Tanrı'dan kaynaklanan herhanği bir bildiri, öğreti veya peygamberlik mutlak suretle yerine gelir ve asla daha sonradan değiştirilmeye veya düzeltilmeye gereksinim duyulmaz (Yak. 1:17).

    O halde bizler YŞT tarafından ileri sürülen, Süleyman'ın Meselleri 4:18 ayetini nasıl anlamalıyız? Bu YŞT'nın anladığı şekilde yorumlanabilir mi? Hayır, hiç de değil. Eğer bu ayeti bağlı olduğu bölümün ışığı altında yorumlayacak olursak, açık bir şekilde göreceğiz ki, Hz. Süleyman burada salihlerin ve kötülerin yo l u olmak üzere iki farklı yoldan söz ediyor ve bu iki yol arasında bir kıyaslama veya karşılaştırma yapıyor. Hz. Süleyman ayet 19'da “kötülerin yolunu”, çıkışı bilinmeyen ve git-gide kararan “koyu bir karanlığa” benzetir. Ama buna karşın “salihlerin yolu” i se hergün biraz daha ışıyan, izzete varan aydınlık bir yoldur. Süleyman peygamberin bununla bildirmek istediği tek şey, bu iki yol arasındaki farkı, gözlerimizin önüne sermektir. Birisi giderek kararır, diğeriyse giderek ışır. Bu ayet hiçbir zaman, herha n ği bir teşkilatın Tanrı'nın kavmı olarak, öğreti ve peygamberliklerinde sürekli hatalar yaparak gelişeceği şeklinde anlaşılmaz. Belki bir anlamda, zoraki bir yorumla bu ayeti, Eski Antlaşma'da mevcut olan tanrısal yasa ve uyğulamalarla ilğili olarak kullanabiliriz. Kutsal Kitap açık bir şekilde Eski Antlaşma'daki, öğreti ve uygulamalarının giderek gelişip Mesih'te tamlığa vardığına tanıklık eder. Gerçekten de bu simgesel gerçekler, yerini aslına bırakacağı Yeni Antlaşma zamanına kadar birer gölge idiler (Ib. 10:1).

    Zaten Tanrı'nın yeni halkını oluşturan ilk Hıristiyanlar da her şeyin Mesih'te bütünlüğe vardığına inandıklarından dolayı, kendilerinden sonra yeni ek ışıkların geleceğini asla beklemiyorlardı (Yu. 1:17; Ib. 1:1 vb.). Ve yine bundan dolayı, bu ilk Hıristiyanlar tüm Inanlılara şu ciddi çağrıda bulunuyorlardı:

    “Kutsallara ilk ve son kez emanet edilmiş olan iman uğrunda mücadeleye özendirmek üzere yazma gereğini duydum.” (Yah. 3).
    “Eğer biz, yahut gökten bir melek de size vazettiğimiz incilden başka b ir incil vazederse lanetli olsun.” (Gal.1:8-9).
    “Daha ileri gidip Mesih'in öğretisine bağlı kalmayan hiç kimsede Tanrı yoktur. Bu öğretişe bağlı kalanda ise hem Baba, hem de Oğul vardır.” (2. Yu. 9).
    “Duyduğunuz müjdenin verdiği ümitten kımıldanmadan, imanda temellenmiş ve yerleşmiş olarak kalın.” (Kol. 1:23 ve Esin. 22:18).
    2'inci KANIT: SAHTE PEYGAMBERLİKLER

    1. 1914 sahte peygamberliği

    Daha önce de vurguladığımız gibi, 1874 ve 1914 tarihleri Russell'in bildirilerinin kalbini veya merkezini oluşturmakta olup, meydana çıkışlarının kökeninde bile bu tarihle ilgili inanışlar yatmaktaydı. Russell, acaba bu meşhur 1914 yılı için neler öğretiyor ve neler öngörüyordu?

    Russell'e göre “milletlerin zamanının” 1914 yılında sona ermesi, insansal hükümetlerin bu tarihte tamamen yok edilmesi ve Tanrı Krallığı'nın tam olarak yeryüzünde kurulmasıydı. Yani, Russell bununla 1914'te insansal hükümetlerin tümünün yok edileceğini ve Tanrı Krallığı'nın yeryüzünde tam olarak kurulmuş olacağını peygamberlik etmekteydi. Aynı zamanda, ona göre sürekli tekrarlanan “gökte olduğu gibi yerde de senin iraden olsun” duası 1914 senesinde tamamen gerçekleşmiş olacaktı. İşte bununla ilgili beyanları:

    “Bu bölümde milletlerin zamanının tam sonunun, yani onların egemenlik sözleşmelerinin sonunun 1914'te biteceğini kanıtlayan Kutsal Kitap delillerini sunacağız. Bu tarih, kusurlu insan hükümetlerinin en son sınırı olacaktır. Sonuç olarak eğer bu gerçeğin Yazılar aracılığıyla güçlü bir şekilde desteklendiğini kanıtlarsak, o zaman bu şekilde ispatlamış oluruz ki: Rab'bin, 'Krallığın gelsin' diyerek bize öğrettiği Tanrı'nın Krallığı duası, bu tarihte evrensel yetki almış olup, kuvvetli bir şekilde o zaman yeryüzünde kurulmuş veya sağlanmış olacaktır.” (K.K.E. Cilt 2, Sf. 73, 1903, Fr.).
    Russell aynı kitabın 97'nci sayfasında yine aynı konuya değinerek şöyle der:

    “Kutsal Kitap'ın milletlerin zamanıyla ilgili bu güçlü kanıtları karşısında, bu dünya krallıklarının sonunun ve Tanrı'nın Krallığı'nın tam kuruluşunun 1914'te gerçekleşeceğini çok sağlam bir gerçek olarak görmekteyiz. O zaman, Rab'bin gitmiş olduğu günden beri istenilen, Krallığın Gelsin Duası cevaplanmış olacaktır. Daha sonra bu adaletli ve hikmetli yönetim altında bütün dünya Rab'bin yüceliğiyle, bilgi ve barışla dolacak (Mez . 72:19; İşa. 6:3; Hab. 2:14); Tanrı'nın iradesi gökte olduğu gibi yeryüzünde de gerçekleşmiş olacaktır.”.
    Dikkat edilsin ki, 1914 yılı için peygamberlik edilen, dünya krallıklarının sonu ve Tanrı krallığının yeryüzünde kuruluşu kısmî bir şekilde değil de, tam bir şekilde gerçekleşmelidir. Yani Tanrı'nın iradesi nasıl gökte uygulanıyorsa, 1914 yılında bütün insansal hükümetlerin tamamen yok edilmesiyle yeryüzünde de tam olarak uygulanacaktır!

    Russell'e göre İsa Mesih 1914 yılında yeryüzünün yeni idarecisi veya yönlendiricisi olarak hazır bulunacaktır:

    “Hükümet dizginlerini ele alma yetkisi kendisine ait olan kişi o zaman (yani 1914'te), yeryüzünün yeni idarecisi olarak hazır bulunacaktır. Yalnızca bu değil, O bu tarihten yeteri kadar uzun bir zaman önce de hazır bulunacaktır; çünkü onları bir çömlekçi kabı gibi parçalayıp (Mez.2:9; Esin.2:7) , onların yerine kendi adil hükümetini kurup, bu milletlerin hükümetlerinin devrilmesine direkt sebep olacaktır.” (Aynı kitap s. 73).
    1914 yılında, İsa Mesih'in kilisesi, başka bir deyişle Kutsal Kitap Etütçüleri göğe alınıp, Mesih'le birlikte yüceltilecektir:

    “1914 yılından kısa bir süre önce Tanrı tarafından Mesih'in gelini ve mülkhane kahini olarak tanınmış olan Mesih'in kilisesinin en sonuncu azası başı olan şefiyle birlikte yüceltilecektir. Bütün azaların huzuru olmaksızın sağlanamayacak olan Mesih'in krallığında bu (kiliseye) gerçekten aza olmuş olanlar Mesih'le birlikte hüküm sürüp, onunla ortak mirasçılar olacakdır.” (Aynı kitap sf.73 -74).
    1914 yılında, Yeruşalim artık milletler tarafından ezilmeyecek, Tanrısal lütfa erip, tam olarak yeniden bina edilmiş olacaktır:

    “Bu zamandan itibaren Yeruşalim artık milletlerin ayakları altında çiğnenmeyecektir, ama Tanrısal lütuftan düşüş, toz durumundan kaldırılmış olacaktır; çünkü milletlerin zamanları tamamlanmış olacaktır.” (Sf. 74).
    Yine 1914 yılında, İsrail kavmının ruhsal körlüğü tam olarak son bulacaktır:

    “Bu tarihte -hatta daha önce- İsrail'in körlüğü kaybolmaya başlamış olacaktır; çünkü bu kısmî körlük milletlerin tamamının girişine kadar (Rom.11:25) başka sözlerle milletlerden Mesih'in gelinini oluşturacak kişilerin tam sayısının seçilişine kadar sürmelidir.” (Sf. 74).
    Russell aynı zamanda büyük sıkıntı veya Armagedon Savaşı'nın 1914 yılında en son doruğuna varıp, bitmiş ola-cağını peygamberlik ediyordu:

    “Milletlerin oluşundan bu yana hiç görülmemiş olan büyük sıkıntı vakti bu tarihte doruğuna varıp, son bulacaktır. O zaman insanlar sakin olmayı öğrenip, Yehova'nın Tanrı olduğunu ve yeryüzünde yüceltilmek istediğini tanıyacaklardır (Mez.46:10-12). Kabaran deniz dalgaları, eriyen toprak, sarsılan dağlar ve ateş içinde olan gökler gibi sembolik dillerle anlatılan şeyler sistemi, bu zamanda geçmiş olup, yeni gök ve yeni yer dinlendirici bereketleriyle sıkıntı içinde ezilmiş insanlarca tanınmaya başlanacak. Rab'bin Mesih'i ve O'nun doğru ve adil yetkisi önce, büyük sıkıntı esnasında bu sıkıntıyı geçecek olan Tanrı çocuklarınca tanınacaktır … Daha sonra sıkıntı zamanının en sonunda bedene göre İsrail tarafından ve en sonunda da bütün insanlar tarafından tanınacaktır.” (Sf. 74).
    Yine aynı kitabın 99'uncu sayfasında Russell şunları bildirir:

    “Eğer bunu izleyen bölümlerde,Tanrı'nın Krallığı'nın çoktan başladığını, peygamberliklere göre 1878'de yetkisini kullanmaya başladığını ve şimdiki yersel hükümetlerin tam olarak yıkılışıyla, 1914'te sona erecek olan her şeye kadir Tanrı'nın büyük gününün savaşının çoktan başlamış olduğunu gösterirsek hiç şaşırılmamalıdır.”.
    Tanrı'nın 1874'te gökte teşkilatlanmış olan Krallığı, 1914 yılında yeryüzünde olmalı ve yeryüzünü cennete dö-nüştürmelidir:

    “Bu tarihten önce güçlü bir şekilde teşkilatlanmış olan Tanrı'nın Krallığı yeryüzünde olacaktır. O, milletlerin heykelini vurup ezmiş olacaktır (Dan. 2:34) .” (S. 74).
    Russell yine 1874'te başlamış olan hasat zamanının 1914 yılında son bulacağını ve yine bu tarihte Hıristiyanlık aleminin tamamen yok edileceğini iddia etmekteydi:

    “İsmen Hıristiyanlığın tam harabiyeti, onun (1878'de) reddedilişinden 37 sene sonra veya hasat vaktinin başlamasından (1874'ten) 40 sene sonra 1914'te gerçekleşiyor… Hasat işi… 1914'te son bulacaktır.” (Aynı kitap, sayfa 146, 255).
    Russell yine “Kutsal Kitap Etüdü” kitabının 3'üncü cildinin 265'inci sayfasında, kilisenin 1914'te yüceltilmesinden sonra İbrahim, İshak, Yakup ve Musa gibi Eski Antlaşma peygamberlerinin yeryüzünde diriltileceklerini ilan eder.

    İşte Russell ve ilk Y. Şahitleri'nin 1914 yılı hakkındaki öğretileri ve ilan ettikleri peygamberlikleri. Russell'in ve kurduğu teşkilatının başlangıçta vaaz ettiği ve Russell'in uğruna tüm varını ve enerjisini harcamış olduğu incil işte budur! Bu mesaj yaklaşık 40 sene azimle savunuldu. İleri sürülen bu tarihlerin her fırsatta tartışılmaz, sabit Kutsal Kitap gerçekleri ve “insanın değil Tanrı'nın tarihleri” olduğu vurgu-lanıp (T. K. Temmuz 1894), bunlara kesin bir şekilde inanılması gerektiği belirtildi. Ama sonuç ne oldu? Acaba öngörülüp, ümit bağlanan bu peygamberlikler gerçekleşti mi? Hemen belirtelim ki Y. Şahitleri'nin 1914 yılı için yapmış olduğu yukardaki 9 peygamberlikten bir tanesi bile gerçekleşmemiştir! 1914 yılında, ne milletlerin tam sonu, ne Kutsal Kitap Etütçüleri'nin göğe alınması, ne sıkıntı zamanlarının bitmesi, ne Armagedon Savaşı, ne Hıristiyanlık aleminin yok oluşu, ne İsrail kavmının bina edilişi, ne eski zamanın peygamberlerinin dirilişi, ne de Tanrı Krallığı'nın yeryüzünde kurulup, yeryüzünü cennete dönüştürmesi olayı, hiç ama HİÇ BİR ŞEY GERÇEKLEŞMEMİŞTİR!!! Aslında yalnızca bu olay bize, Russell' in ve onun kurmuş olduğu teşkilatının hiçbir şekilde Tanrı tarafından kullanılmadığını, bu teşkilatın ve urucusunun açık bir şekilde sahte ve sapık bir peygamber olduğunu gösterir.

    YŞT'nın 1914 sahte peygamberliklerini örtbas etme girişimleri

    Dünyanın sonuyla ilgilenen akımlar, tekrarlanan sahte peygamberlikler karşısında ya parçalanıp zamanla yok oluyor ya da getirilen çeşitli yeni yorum tarz-larıyla yaşanan hayalkırıklıkları hafifletilip atlatılmaya çalışılıyordu. (Oysa Musa'nın zamanında bu o kadar ciddi bir olaydı ki, sahte peygamberlikte bulunan sahte peygamberler, sahte peygamberliklerinin nedeni bile dinlenmeksizin taşa tutularak öldürülürdü!). YŞT zamanımızdaki yayınlarında da kargaşalık ve sahte peygamberliklerin yoğun olduğu bu 1914-1918 dönemlerini peygambersel bir havayla ‘denenme ve elekten geçirilme dönemi‘ olarak yorumlayıp kabul edilebilir bir hale sokmak istemektedir.

    Cemiyetin ikinci başkanı olan Rutherford ise, Russell'i sahte peygamber ilan edeceği yerde, uzun bir süre bazı değişikliklerle Russell'i ve onun kronolojik görüşlerini savundu. 1914 yılıyla ilgili beklentileri bazı aceleci, dikkatsiz Kutsal Kitap Etütçüleri‘ne mal ederek Russell'i ve Cemiyetini temize çıkarmaya ça-lıştı. Günümüzdeki Y. Şahitleri'nin 1914 ile ilgili tutumuna gelince, onlar da bu konuda hemen hemen aynen Rutherford'u izlerler. Rutherford'un sunduğu öğreti sistemini bazı değişikliklerle tamamen kabul edip, 1914 yılında gerçekleşmeyen sahte peygamberlikleri de çeşitli çarpıtmalarla hafifleterek, geçiştirip unutturmaya çalışırlar! (Les T.J. P.R.D. sf. 61-63).

    “Tü rkiye'de Laiklik İlkesi ve Y. Şahitleri” adlı kitap da, bu tarih konusunda oldukça çarpıtılmış ve doğru olmayan görüşler sunar. O da, bu ilk Kutsal Kitap Etütçüleri'nden övgüyle söz edip, 1914 tarihi konu-sunda, onların hiç de yanılgıya uğramadıklarını bildirir. 62'nci sayfada şu açıklama yapılmaktadır:

    “Milletlerin Zamanı ile ilgili olan en önemli peygamberliklerden biri, tam Kutsal Kitap Etütçülerin, bunu takriben otuz yıl öncenden ilan etmiş oldukları gibi gerçekleştiyse de bazılarının bekledikleri her şey arzularına göre olmayınca hayalkırıklığına uğradıkları görüldü.”.
    ” Bazılarının zannettikleri gibi (1914) bu sistemin sonu değildi.” (Sf. 61).
    Cemiyetin yapmış olduğu bu beyanlarda dikkatlerinizi özellikle şu iki noktaya çekmek isteriz. Birincisi burada Cemiyetin, ilk Kutsal Kitap Etütçüleri‘nin milletlerin zamanının sonunu 1914 yılı için yanılmaksızın çok doğru bir şekilde peygamberlik ettiğini bildirmesi. İkincisi de bu “Etütçülerin” içinden ancak bazılarının yanlış ümitler beslemiş olduklarını söyleyerek, sorumluluğu kendisinden bu bazı kişilere yüklemesidir . Bu beyanları okuyan kişilerin aklında oluşan ilk düşünce, Cemiyetin 1914 yılıyla ilgili tutumunun doğru olduğu, ancak bazı aceleci kişilerin yanlış beklentilerde bulunmuş olduğudur. Oysa bu tamamen yanlıştır. Bizzat kendi yayınlarından da göstermiş olduğumuz gibi bu iddialarda bulunarak bu ümidi beslemiş ve besletmiş olan, bizzat Cemiyetin kendisidir! Cemiyetin, Russell'i ve ilk Y. Şahitleri'ni, milletlerin zamanı konusunda çok doğru peygamberlikte bulundu diye övmesi de tarihsel gerçeklerin açık bir çarptırılmasından başka bir şey değildir! Russell'in 1914 yılı için milletlerin zamanının sonunu bildirdiği açıktır. Ama unutulmaması gereken önemli nokta şudur ki, ilk Y. Şahitleri'nin milletlerin zamanının sonuyla ilgili anlayışları, zamanımızın Y. Şahitleri'nin anlayışından tamamen farklıydı! YŞT'nın iddia-larının tam aksine, ilk Y. Şahitleri 1914 yılı hakkında hiç de şimdiki Y. Şahitleriyle aynı şeyleri ilan etmiyor v e öğretmiyordu! Daha önce Russell'in yazılarından göstermiş olduğumuz gibi Russell ve ilk Kutsal Kitap Etütçüleri için milletlerin zamanının 1914 yılında son bulması şu anlama geliyordu:

    Tanrı Krallığı'nın yeryüzünde tam olarak kurulması,
    Büyük sıkıntı zamanlarının sonu,
    Armagedon savaşının sonu,
    Kutsal Kitap Etütçüleri'nin göğe alınması,
    Hıristiyan aleminin tam olarak yok edilmesi,
    İsrail kavmının ruhsal körlüğünün tam olarak kaybolması ve kendi topraklarına dönmesi,
    Yeryüzünün cennete dönüş mesi ve 'krallığın gelsin ' duası-nın yerine gelmesi…
    Oysa bugünkü Y. Şahitleri için milletlerin zamanının 1914'te son bulması şu anlama gelmektedir:

    Şeytan'ın gökten kovularak Mesih'in tahta geçmesi,
    Tanrı Krallığı'nın gökte kurulması,
    Mesih'in kra llık yetkisini ve ünvanını ele alıp, kullanmaya başlaması,
    Büyük Sıkıntı'nın başlaması,
    Son'un başlangıcı…
    Değişiklikleri farkedebiliyor musunuz? Halbuki Russell, 1914'te milletlerin zamanının bitiminde, Tanrı'nın Krallığı'nın gökte değil de yeryüzünde tam olarak tesis edileceğini bildirmişti! Mesih'in ikinci gelişinin, huzurunun da 1914'te değil de 1874'te zaten gerçekleşmiş olduğunu ve Mesih'in krallık yetkisi ve ünvanını da yine 1914'te değil ama 1878 yılında ele almış olduğunu öğretmişti! Y. Şahi t leri Teşkilatı'nın daha ileri giderek 1914 ile ilgili bu farklı anlayışı kapamak ve ilk Y. Şahitleri'nin de aynı kendileri gibi düşündüğünü gösterebilmek için nasıl yalana başvurmuş olduklarına, özellikle dikkatlerinizi çekmek isteriz. “Tanrı Yalan Söylem ez” adlı kitaplarının 323'üncü sayfasında şunları okuruz:

    “Vakfolmuş ve vaftiz olmuş Hıristiyanlar, 'Milletlerin Zamanları' hakkında Temmuz 1879'da The Watch Tower mecmuasını yayımlamadan önce dahi, Kutsal Kitap'ın peygamberlik mahiyetindeki ayetlerinden bu zamanların 1914'te sona ereceğini ve o zaman Tanrı'nın krallığının gökte tam olarak tesis edilme zamanının gelmiş olacağını belirttiler. “.
    Evet “Tanrı Yalan Söylemez” bu bir gerçektir. Ama ne yazık ki, aynı şeyi YŞT için söyleyemiyoruz. Çünkü yukarıdaki beyanın tam tersine, ilk Kutsal Kitap Etütçüleri Tanrı'nın Krallığı'nın gökte değil, tam tersine yeryüzünde kurulacağını belirtmişlerdi! “Türkiye'de Laiklik İlkesi ve Y. Şahitleri” kitabı da aynı yalanı sürdürür:

    “Tanrı'nın kavmî (yani Y. Şahitleri), Kutsal Kitap'ın tetkiki sonucunda ekimde milletlerin zamanlarının sona ereceğini ve Tanrı'nın Krallığı'nın göklerde doğacağını biliyordu. Fakat bazıları başka şeyler de bekliyorlardı.” (Sayfa 59).
    YŞT, ‘Y. Şahitleri Dünya Çapında Birleşmiş Olarak Tanrı‘ nın İradesini Yapıyor‘ başlıklı tanıtıcı dergilerinde de Russel ve arkadaşlarının, aynı günümüzdeki Y. Şahitleri gibi Tanrı‘nın krallığının gökte kurulacağını öğretmiş olduğunu bildirerek yine yalan söylemektedir:

    ‘‘Russel ve arkadaşları, Mesih‘in huzurunun görünmez, yani ruhta olduğunu anladılar… Milletlerin Zamanlarının, 1914 yılında sona ermesi gerekiyordu. O aynı yılda Tanrı‘nın Krallığı gökte kurulmalıydı. Yehova‘nın Şahitleri bugün de aynı şeyleri öğretiyorlar .‘( sayfa 8).
    Y. Şahitleri Teşkilatı'nın başka bir yalanı daha:

    “Watch Tower Cemiyetinin ilk başkanı (yani Russell), milletlerin zamanının 1914'te son bulacağını ve bunun tüm dünyada benzeri olamamış bir sıkıntıya neden olacağını yazdı.” (T.K. Şubat 1976, sf. 110 fr.).
    Oysa yine ilk başkan Russell, hiç de 1914 yılı için büyük sıkıntının başlangıcını değil , tam tersine büyük sıkıntının sonunu yazmıştı! Y. Şahitleri Teşkilatı'nın dürüstlüğünü ciddi bir şekilde şüpheye sokup, güvenden uzak olduğunu gösteren diğer gerçeklerden birisi de, YŞT'nın yeni öğretileriyle ahenkte olması için eski kitapları üzerinde yapmış olduğu ciddi değiştirme ve çarpıtma eylemleridir. Örneğin sözünü etmiş olduğumuz Russell'in 7 ciltlik eseri, 1914 yılındaki, hayalkırıklığından sonra birkaç kez yeniden düzenlen i p yayınlandı. Ama ilginç olan şey, 1914 yılıyla ilgili rahatsız edici bütün beyanlar ve peygamberlikler bu yeni basımlarda ya tamamen değiştirilmiş ya da anlamından çıkarılmıştı! İşte bununla ilgili birkaç örnek: “Kutsal Kitap Etüdü” kitabının ikinci cild inin 1903 baskısında, 1914 yılıyla ilgili şunlar söyleniyor:

    “Bu dünya krallıklarının sonunun ve Tanrı'nın Krallığı'nın tam olarak kurulacağı tarihin 1914 olacağını çok sağlam bir gerçek olarak görüyoruz.” (Sayfa 97).
    Fakat aynı kitabın 1923 baskısında ise şu sözlerle karşılaşmaktayız:

    “Bu dünya krallıklarının sonunun ve Tanrı'nın Krallığı'nın tam olarak kuruluşunun 1914'ten sonra gerçekleşeceğini çok sağlam bir gerçek olarak görüyoruz.”.
    Yapılan değişikliği fark ettiniz mi? 1903'te Russell tarafından sö ylenen “1914'te” olacak sözü, 1923 baskısında değiştirilip “1914'ten sonra” gerçekleşecek oluyor! Ne sebepten dolayı YŞT böyle bir değişiklikte bulunma gereğini duyuyor dersiniz? Bir başka değişiklik daha:

    “Bu hesap, 1874 yılını sıkıntı zamanının başlangıcı olarak gösterir. Çünkü 1524 ile 1874 toplandığında 3416 sene yapar. Mısır Piramitleri böylece 1874 yılının bitimini kronolojik olarak sıkıntı zamanının başlangıcı olduğunu onaylar.” (K.K E. Cilt 3, sf 327).
    Ama aynı kitabın 1926'da yayınlanan Almanca baskısındaysa şu sözleri okuruz:

    “Bu hesap 1915 yılını sıkıntı zamanının başlangıcı olarak gösterir. Çünkü 1542, 1915 ile toplandığında 3457 sene yapar. Bu şekilde Piramitler, 1914 yılı bitiminin kronolojik olarak sıkıntı zamanının başlangıcı olduğunu onaylar .”.
    Bu iki ayrı baskıda söylenen sözleri karşılaştırdığımızda ne görüyoruz? Rutherford, 1926'daki baskıda, Russell'in öngördüğü ilk 1874 tarihini kaldırmakta ve onun yerine kendisinin öngörmüş olduğu 1914/15 tarihlerini koymaktadır! Neden böyle bir girişim? Ve neden böyle bir değişiklik? Yanıtı gayet basit. Çünkü YŞT, Russell'in yaptığı sahte peygamberliklerini kapayıp üyelerine, Russell'in bile aynı kendileri gibi inanıp öğrettiği izlenimini yaratmak istiyor. Acaba YŞT bu tutumuyla dürüst bir harekette bu l unuyor mu dersiniz? Bir başka değişiklik veya çarpıtma daha:

    “Şu kesindir ki, kutsalların özgürlüğe kavuşması 1914'ten biraz zaman ÖNCE gerçekleşecektir.” (1908'deki sözler).
    1914 yılından sonra yapılan bir başka baskıdaysa, aynı yerde şu sözleri okumaktayız:

    “Şu kesindir ki, kutsalların özgürlüğe kavuşması 1914'ten SONRA gerçekleşecektir.”.
    Burada da söylenen 1914'ten biraz zaman önce gerçekleşecek sözleri, daha sonra 1914'ten sonra gerçekleşecek olarak değiştiriliyor! İşte YŞT'nın Tanrısal kökenliliğini ciddi bir şekilde şüpheye sokan 1914 sahte peygamberliklerini örtbas etme uğrunda yayınlarında gerçekleştirmiş olduğu düzenbazca deği-şiklik ve çarpıtmalar. Bunlara daha başka birçok örnekler eklemek mümkündür. Ama sanırız ki, sırf bu veriler bile bize Y . Şahitleri Teşkilatı'nın Tanrı tarafından kullanılmadığını ve onun Tanrısal kökenlilikten ve güvenden uzak bir teşkilat olduğunu göstermeye yeterlidir.

    2. YŞT'nın 1918 yılıyla ilgili sahte peygamberliği

    Russell'in ölümünden sonra Rutherford'un da desteğiyle YŞT, 1917 yılında Russell'in 7'nci cildine dahil edilip, Esinleme kitabını ayet ayet yorumlayan “Finished Mystery” adlı kitabı yayınladı. Bu kitabın bir özelliği de sonla ve kilisenin göğe alınmasıyla ilgili bir seri yeni tarihler ileri sürmesiydi. Söz konusu kitap bazı değişikliklerle 1914 senesi için öngörülmüş olan göğe alınma ve Hıristiyanlık aleminin tamamen yok edilişi olayını 1918 yılı için ileri sürüyordu:

    “Küçük sürünün yüceltilişinin 1918'in içinde gerçekleşeceğini düşünmekteyiz… İnsanlar 1918 ile 1921 yılları arasında öğreneceklerdir ki, kilise gerçekten de göğe kaldırılmıştır.” (Sayfa 77).
    “Esinleme 3:14 yorumunda, küçük sürünün kurtuluşunun 1918 yılında gerçekleşeceğini öngören bazı sebepler belirtilmişti.” (Sf. 200).
    “1918 yılı, Hıristiyanlık aleminin (yani Babil'in) tam düşüşünü görecektir (Esinleme 18).” (Sayfa 146).
    “Yukarıda belirtilen yazıların incelenişi bize göstermektedir ki, 1918'in ilkbaharı Hıristiyanlık üzerine 1914'ten daha büyük, müthiş bir sıkıntı spazmı getirecektir. (Russell'in) Kutsal Kitap Etüdü'nün ikinci cildini… yeniden inceleyip, 37 rakamını 40'a değiştirelim, 70 rakamı 73 ve 1914 de 1918 oluyor. İnanıyoruz ki bu değişiklik tam olup, bunun yerine gelmesi büyük ve izzetli bir şekilde olacaktır .” (Sayfa 74).
    “Bu şekilde 1918 yılında Tanrı kilisenin milyonlarca üyesini yok ettiğinde…” (484-485).
    İşte YŞT'nın 1918 yılıyla ilgili yapmış olduğu peygamberlikleri. Yine hemen vurgulayalım ki, bu tarih için öngörülmüş olan ne göğe alınma ne de Hıristiyanlık aleminin tamamen yok ediliş olayı hiçbir şekilde gerçekleşmemiştir! Cemiyet bu tarihte yine büyük bir hayalkırıklığı ve feci bir krize maruz kaldı. Bunu atlatmak için de bu bekleyişin sorumluluğunu daha önce de yapmış olduğu gibi bazı aceleci ve dikkatsiz Y. Şahitleri'ne yü k lemeye çalıştı!

    3. Yehova Şahitleri'nin 1925 yılıyla ilgili yapmış olduğu sahte peygamberlikleri

    Yavaş yavaş YŞT'nın tartışılmaz şefi durumuna gelen J. F. Rutherford, 1920 yılında “Şimdi Yaşayan Milyonlarca İnsan Asla Ölmeyecektir!” başlıklı yeni bir kitap yayınladı. Bu kitabın milyonlarca nüshası birkaç sene gibi kısa bir zaman içinde dağıtıldı. Aynı zamanda büyük, işlek şehirlerin sokak başlarına “Şimdi Yaşayan Milyonlarca İnsan Asla Ölmeyecektir!” diye pankartlar yerleştirilip büyük bir yayım ve propaganda kampanyası düzenlediler. Kitabın içeriğine gelince, Rutherford bu kitapta bol bol Yahudi siyonistçiliğini övüyor ve aynı zamanda 1925 yılının, dünyanın sonu, Tanrı krallığının yeryüzünde kuruluşu, İbrahim, İshak ve Yakup gibi Eski Antlaşma peygamberl e rinin diriliş tarihi olduğunu ileri sürüyordu! YŞT'nın 1925 yılıyla ilgili iddia ettiği peygamberlikler şunlardır:

    “İnsan soyuna geri verilmesi gereken başlıca şey yaşamdır. Madem ki, diğer bölümler olumlu bir tarzda İbrahim, İshak, Yakup ve eski zamanın diğer sadıklarının dirilip ilk imtiyazlılar olacağını gösteriyor, böylece 1925 yılının, bu sadık kişilerin dirilişini görüp, onların kamil insan pozisyonuna gelerek, burada yeni şeyler sisteminin görünür yasal temsilcileri olacağını bekleyebiliriz.… Kurula n Mesihî krallık, büyük Mesih'i teşkil eden İsa ve yüceltilmiş kilisesi uzun zamandır özlenilip, ümit edilen ve onun için o kadar dua edilmiş olan bereketleri dünyaya dağıtacaktır. Bu vakit geldiğinde artık savaş olmayacak, ama peygamberin yüce bir anlatım l a söylediği gibi sulh olacaktır (Mika 4:1-4).”.
    “Gösterdiğimiz gibi büyük Yubil'in 1925'te başlaması gerekiyor. Krallığın yersel safasının tanınacağı tarih, işte bu tarihtir . İbraniler 11'inci bölümde elçi, Mesih'in ölümünden ve kilisenin seçiminden önce ölmüş bulunan sadık kişilerin uzun bir listesini verir. Bunlar göksel sınıfa ait olamazlardı. Onların gök-sel ümitleri yoktu. Ama Tanrı onlar için bazı güzel şeyler hazırlamıştı. Onların vaade göre kusursuz insan olarak dirilip, yeryüzünün idarecileri veya prensleri olmaları gerekir (Mez. 45:16; Yeşa. 32:1; Mat. 8:11).. Bu nedenle 1925'in, İbrahim, İshak, Yakup ve eski zamanın sadık peygamberlerinin… mükemmel insan durumunda dönüşlerini işaretleyeceğini güvenle bekleyebiliriz.” (Ş.Y.M. A.Ö. sf. 75-76).
    Ayn ı kitabın 83'üncü sayfasında Rutherford yine 1925 yılıyla ilgili olarak şunları bildirir:

    “Bundan önce verilmiş olan kanıtlarla (gösterildi ki), eski şeyler sistemi, eski dünya son bulup geçiyor, yeni şeyler sistemi kuruluyor ve 1925, eski zamanın sadıklarının dirilişini ve böylece yeniden bina edilişin başlangıcını görmelidir. Şimdi yeryüzünde yaşayan milyonlarca insanın 1925 yılında hâlâ yeryüzünde olacağı açıktır. Böylece Tanrısal sözün verileri üzerine dayanarak, olumlu ve çürütülemez bir şekilde söyl e meliyiz ki, şu anda yaşayan milyonlarca insan hiç ölmeyecektir.”.
    1924 yılında çıkan Altın Çağ başlıklı yayında (şimdiki Uyanın dergisi) şu açıklama yapılmaktadır:

    “Büyük güvenle bekliyoruz ki, şimdiki büyük sıkıntı, 1925 senesinin takriben sonbaharında en yüksek doruğuna varacak ve kesin sonuna erecektir (Dan.12; Mat.24; Luk.21:5-36). Bundan sonra Mesih ve sadık hizmetçilerinin adil yönetimi altında, her şeyin yeniden bina edilişi başlayabilir (Esin. 3:19-20 ve 20: 4-6). Kesin bir güvenle, büyük sıkıntıdan sonra bütün insanlığın dirilişini bekliyoruz . Bundan da öte bildirebiliriz ki, şimdi yaşayan milyonlarca insanın hiç ölmeye gereksinimleri kalmayacaktır. Gerçi bu kişiler büyük sıkıntının eziyetlerinden geçecekler ama 1925'ten sonraki altın çağa, yeryüzünde ebedi hayat ve bereketleri için diriltilmiş olan insanlarla pay almak için sağ olarak geçecekler.” (Altın Çağ, 15. 3. 1924).
    Kullanılan büyük güvenlikle ve kesin güvenlikle ifadelerine dikkat edin. YŞT 1925 yılından önce yayınladığı “Der Weg zum Paradies” adlı başka bir kitabında, bu tarih hakkında yine şu beyanlarda bulunur:

    “Yahudilerin siyasi sivil yılı, bizim 1 Ekim'in sonbaharında başlamaktadır. Bu sebeple 1926 yılı takriben 1 Ekim 1925'te başlamış olacaktır. Bundan dolayı, bundan kısa bir zaman sonra Tanrı'nın lütfunun Yahudilere döneceğini beklemek mantıksaldır … İlk olarak Mesih, Yahudiler'le, eski galiplerle ilgilenmeye başlayacak… Bunun için 1925'ten kısa bir zaman sonra… Habil, Hanok, Nuh, İbrahim, İshak vb. gibi daha başka birçok kişi n in dirilişlerini bekleyebiliriz… Gerçekleşmesi gereken ilk şeylerden birisi de Yeruşalim'in, dünyanın başkenti olarak tertip edilmesidir.” (Sf. 214).
    Eğer bu beyanları dikkatlice inceleyip, özetleyecek olursak, Y. Şahitleri'nin 1925 yılı için şu olayların gerçekleşmesini peygamberlik ettiğini görürüz. Bu tarihte:

    Kutsal Kitap'ta sözü edilen büyük sıkıntı en son doruğuna varıp son bulacaktır.
    Vaat edilen her şeyin yeniden bina edilişi ve bütün insanların dirilişi gerçekleşecek.
    Kilise göğe alınıp, Me sih ile yüceltilecek.
    İbrahim, İshak, Yakup ve eski zamanın diğer sadık kişileri yeryüzünde diriltilip, prensler olarak hizmet görecekler.
    Tanrı'nın krallığı bu tarihte yeryüzünde tamamen kurulmuş olup, vaat edilen bütün bereketler insanlığa dağıtılaca k.
    Büyük Yubil başlayacak.
    Yahudi halkı Tanrısal lütfa erip, Yeruşalim dünyanın başkenti olacak.
    Burada vurgulamamız gereken diğer önemli bir nokta da Y. Şahitleri'nin 1925 yılını, Kutsal Kitap tarafından tespit edilmiş kesin ve açık bir tarih olarak ileri sürmesi gerçeğidir. Onlara göre 1925 tarihi, 1914 yılından daha da açık olarak tesbit edilmiş bir tarihtir:

    “1925 yılı Kutsal Yazılar'da açık ve kesin bir şekilde, hatta 1914'ten daha açık olarak işaretlenmiş bir tarihtir .” (T. K. 15 Temmuz 1924, sayf a 211, İng.).
    “1925 yılı Kutsal Yazılar tarafından daha da net bir şekilde
    işaretlenmiştir. Çünkü bu tarih Tanrı'nın İsrail halkına vermiş olduğu yasa aracılığıyla tespit edilmiştir.” (T. K. Ocak 1925, sf. 15, Alm.).
    Nihayet coşkuyla beklenilen 1925 yılı gelir çatar. Cemiyet büyük bir hayalkırıklığını önlemek amacıyla bu tarihten biraz önce her zaman yaptığı gibi iki tartı iki ölçü kullanmaya başlayıp temkinli olmaya çağırır, ama çok geç olmuştur. Büyük ve feci bir hayalkırıklığı daha! Yine bu tarih için b ildirilen ve beklenen hiçbir şey gerçekleşmez! Ne göğe alınış, ne İbrahim, İshak ve Yakub'un dirilişi, ne yeniden bina ediliş, ne Tanrı'nın krallığının yeryüzünde kuruluşu, ne de Yeruşalim'in dünyanın başkenti oluşu, hiçbir şey gerçekleşmez! Kendisini Tan r ı'nın tek sözcüsü, peygamberi ve yeryüzü kanalı sayan YŞT, bu şekilde bir kez daha yanılıyor ve bir kez daha bununla açığa çıkıyordu ki, bu teşkilat Tanrı tarafından kullanılmıyordu.

    4. Y. Şahitleri'nin Beth-Sarim eviyle ilgili yapmış olduğu sahte peygamberlikler

    1925 sahte peygamberliğinden dört sene sonra 1929 yılında YŞT, “Beth-Sarim” adını verdiği bir ev yaptırdı. YŞT'nın bu evi yaptırmasının başlıca gayesi, dirilişi her zaman beklenen İbrahim, İshak, Yakup gibi sadık kişilerin dirilişlerinden sonra bu evde konuk olup, buradan dünya işlerini yönlendirmekti! İşte bizzat Rutherford tarafından bu ev için yapılan peygamberlikler :

    “1929'da Kaliforniya'nın San Diego kentinin küçük bir bölümünde İbranice “Prenslerin Evi” anlamına gelip,”Beth- Sarim” ismini taşıyan bir ev yapıldı. Bu arazinin satın alınıp, bu konutun yaptırılmasının amacı, bugün Tanrı'ya, Mesih'e ve krallığına kesin bir imana sahip bazı kişilerin, pek yakında, her şeye kadir Olan'ın, eski vaktin vakfedilmiş hizmetçilerini bu dünya işlerinin yöne t imini kendilerine teslim etmek için, ölülerden dirilteceğine kanaat getirmiş olduklarına gözle görülür bir ispat oluşturmasıdır. “Watch-Tower and Tracty Society”e ait olan bu konut, yeryüzüne dönen prenslerine teslim edileceği zamana kadar Cemiyetin başk a nına ve iş arkadaşlarına aittir. Bu bir gerçektir ki, o zaman gezegenimizdeki her şey Rab'be ait olacaktır ve ne O'na ne de prenslerine diğerlerinin evler yapmasına gerek kalmayacaktır. Fakat O'nun yüce ismine şehadet olması için, bu evin bina edilmesi, T a nrı için kıvançlandırıcı ve iyi olduğu gö-rüldü. Çünkü bu Yüce Olan'ın maksatlarını gerçekleştireceğini bekleyen kişilerin imanlarının güçlü bir göstergesidir. Sayısız kişi bu konutun maksadını bilmektedir. İmansız kişiler (bu ev hakkında) hakaretli alayl a rda bulundular; ama buna rağmen (bu ev ) Yehova'nın adına bir şehadettir. Dirilen birkaç prens orada oturduğunda alaycılar şaşkınlıkta kalıp Beth- Sarim'i yapanların imanları onaylanmış olacaktır.” (Salut 1929, sayfa 272-273).
    Bu beyanlardan da anlaşılacağı gibi YŞT, söz konusu ev hakkında kısa olarak şu peygamberliklerde bulunuyordu:

    Bu ev Y. Şahitleri'nin imanlarının gerçekliğine gözle görülür bir kanıt olacaktır.
    Eski zamanın peygamberleri yani İbrahim, İshak ve Yakup gibi diğer sadık kişiler dirilerek bu evde konuk edileceklerdir.
    Yehova'nın adına bir şehadet olup, O'na şeref getirecektir.
    Bu evin yapılışıyla alay eden kişiler susturulacak ve böylece Y. Şahitleri'nin imanı onaylanmış olacaktır.
    Ama yine ilginç olan şey şudur ki, uzun bir bekleyişten sonra beklenilen eski zamanın peygamberleri dirilmeyince YŞT, bu evle ilgili yaptığı bütün bu peygamberliklere birer sünger çekerek söz konusu evi satışa çıkardı! Böylece Y. Şahitleri'nin bu evle ilgili bütün önbildiri ve iddiaları suya düşmüş oldu! Bu e v, ne Yehova'nın adına şeref getirdi, ne de eski vaktin peygamberleri dirilip bu evde konuk oldu! Aynı zamanda, ne alaycılar susturuldu ne de Y. Şahitleri'nin imanlarının doğruluğu onaylandı! Fakat tam tersine alaycılar değil, Y. Şahitleri susturulmuş o ldu. Ve yine beklenilen bu olayın gerçekleşmemesiyle bizzat Tanrı Y. Şahitleri'nin iman ve öğretilerinin Kendisinden kaynaklanmadığını bir kez daha göstermiş oldu (Bkz. Markos 16:20).

    5. Y. Şahitleri'nin 1975 yılı hakkında yapmış olduğu sahte peygamberlikler

    Daha önce sıralamış olduğumuz 1914, 1918, 1925 ve Beth-Sarim eviyle ilgili gerçekleşmeyen bütün bu sahte peygamberliklerle de uslanmayan YŞT bir kez daha, Tanrı'dan başka hiç kimsenin bilmediği ve bilemeyeceği son günün tarihini hesaplamaya koyulur! (Matta 24:36; Elçi. 1:7). YŞT, bu kez çoğalma ritmlerinin hızlanmasını sağlamak ve görülen bazı gevşeklikleri önlemek için 1975 yılını Armagedon Savaşı'nın ve Millenyum'un başlangıcı olarak ilan etmeye koyulur. İşte Y. Şahitleri'nin 1975 yılıyla ilgili yapmış olduğu bazı açıklamaları: DEVAMI 2 de

1 yazı görüntüleniyor (toplam 1)
  • Bu konuyu yanıtlamak için giriş yapmış olmalısınız.