Yedi Uyuyanlar..

  • Bu konu 2 izleyen ve 1 yanıt içeriyor.
2 yazı görüntüleniyor - 1 ile 2 arası (toplam 2)
  • Yazar
    Yazılar
  • #27747
    Anonim
    Pasif

    İLK ZULÜMLER

    İSA MESİH, öğrencilerini şöyle uyarmıştı:

    ” Bana zulmettilerse, size de zulmedecekler,”

    İlk baskılar Romalılardan değil Yahudilerden geldi. İlkönce roma hükümeti, Mesih inanlılarını, Yahudilerden ayırt etmedi. Her ikisine de Roma hukukunun tanıdığı birer din topluluğu olma ayrıcalığı verildi.

    Yahudilerin başlattıkları en şiddetli zulüm hareketlerinden biri,Mesih uğruna ilk şehit olan istefan’ın öldürülmesinden sonra başladı.
    Petrus ve pavlus hemen hemen konuştukları her şehirde Yahudilerin saldırılarına uğradılar.

    Roma hükümeti, İsa,nın her şeyden üstün olduğu dolayısıyla, İmparator da dahil herkesin O’na boyun eğmesi gerektiği düşüncesini anlayamadı. Mesih inanlıları puta tapmak gibi birçok geleneklere karşı çıktılar.

    Gladyatörlerin ölesiye dövüştükleri ve halkı eğlendirmek için aslanların önüne atıldıldıkları arena oyunlarını maruz kaldılar.

    Buhur yakmak ve toprağa şarap dökmek gibi putperest törenlere katılmayı reddettiklerinden, kamu görevlilerini kabul etmediler.
    Bunun sonucu olarak, bir çok kişi onlara kötü gözle baktı.

    M.S. 64 yılında Rome şehrini yaktırmış olan imparator Neron,un öfkesinden kurtulmak için suçu Mesih inanlıların üzerine attı.

    Baskılar artıkca, Neron’dan nefret eden ünlü Roma tarihçisi Takitus (M.S. 35-100) bile, iparatora yaranmak için, Mesih’ ciliği
    ”çok kötü inanç” olarak nitelemiştir;Mesih inanlılarını ”insanlığın düşmanı oldukları için öldürüldüklerini” belirtmiştir.

    Neron’un Roma;daki gaddarlığı anlatır gibi değil. Sayısız Mesih inanlısı öldürüldü;kimi hayvan derisine sarılıp vahşi köpeklere atıldı,kimi çarmıha gerildi,kimi de zift fıçılarına atılarak ya da üzerlerine zift dökülerek tutuşturuldu. Neron, bahçesini aydınlatmak için yanan Mesih inanlılarını meşale olarak kullandı.

    YEDİ UYUYANLAR

    Hıristiyanlığın Roma Devleti içine iyice yayılmaya başladığı sıralarda yedi Romalı askerin başından geçen ve “Yedi Uyurlar-Seven Sleepers” olarak bilinen bir anlatı.

    M.S. 67 yılında Efes kentine gelen İsa’nın havarilerinden Aziz Paulus, üç buçuk yıl burada Hıristiyanlığı yaymak için mücadele etmiştir.

    Önceleri Romalı yöneticiler bu dinin yayılmasına aldırış etmemişler ve kendileri için tehlikeli bulmamışlarsa da, gittikçe yaygınlaşması ve kitlelere mal olması, Romalıları korkutmaya başlamıştır.

    249 yılında başa geçen İmparator Decius, devletinin birliğini tehlikede görerek bu yeni dinin taraftarlarına karşı şiddet ve baskı devrini başlatmış, öncelikle bu dini gizli bir örgütleme; devlet birliğini bozmaya yönelik bir suikast girişimi olarak kabul ederek yeni Hıristiyanları ağır bir biçimde cezalandırmak için elinden geleni yapmaya başlamış

    Artık Roma dininin gereklerinin yerine getirilip getirilmediği sık bir biçimde takip ediliyor. Bu yükümlülüklerden kaçınanlar derhal cezalandırılıyor, Roma mahkemeleri Hıristiyanları sorgusuz sualsiz yargılayarak mahkum ediyor, işkence uygulamalarına göz yumuluyordu. Bir yandan da Hıristiyanlıktan dönenler “liberlus” denilen bir resmi belge ile bazı ayrıcalıkla tanınarak ödüllendiriliyor ve teşvik ediliyordu.

    İşte tam bu sırada Efes kentinde yaşayan altı genç artık dayanılmaz olan bu baskıdan kaçarak dağlara sığınmaya; dinlerinin gereğini olan ibadetlerini burada her türlü baskıdan uzakta gerçekleştirmeye karar verdiler.
    Bir Ağustos günü kentten gizlice ayrılarak yola koyuldular. Sığınacak bir yer aramaya başladılar. Tam bu sırada karşılarına bir çoban denk geldi. Çobana dertlerini anlattılar. Kendisi de Hıristiyan olmuş ve baskıdan bıkmış olan çoban:

    “ Eğer beni de aranıza alırsanız, bildiğim bir mağara var sizi oraya götürürüm” dedi.

    Çobanın yanındaki Kıtmir ismindeki köpek de gruba katılarak mağaraya doğru yürümeye başladılar. Ne kadar köpeği kovdularsa da, köpek bir türlü yanlarından ayrılmak istemedi. Böylece yanlarında köpek ile birlikte yedi genç mağaraya ulaştılar.

    Mağarada uykuya daldılar. Böylece İmparatorun bir ferman ile ilan ettiği Putperest Kurban törenine katılmaktan kurtulmuşlardı.
    200 sene uyuduklarını iddia etmektedir.

    Bu süre içinde İmparator ölmüş, Hıristiyanlar üzerindeki baskı kalkmış, herkes yeni dini geliştirmenin yollarını armaya başlamıştır. Gençler bir sonbahar günü (27 Temmuz, 3 Ağustos veya 22 Ekim) uyanırlar.

    En sonunda gençler uyanır ve birbirleriyle konuşmaya başlarlar:
    “ Ne kadar süre burada kaldık” der biri.
    Diğerleri
    “bir gün veya daha kısa bir süre” diye cevap verirler.
    Mağarada kısa bir süre kaldıklarına inana gençler iyice açıkmışlar ve kente inmekten de korkmaktadırlar. Aralarından birini; Yemliha’yı yiyecek alması için kente göndermeye karar verirler.

    Yemliha elinde üç yüz sene öncesinin parası ile olanlardan habersiz yola çıkar. Yola Hıristiyan hacıları görse bile, uyku sersemi olanlara bir anlam veremez.. Ancak kente girerken giriş kapısı üzerindeki haç figürünü görünce, bir gün içinde nasıl olur da bu kadar çok şeyin değişmiş olabileceğine oldukça şaşırır.
    Kendi açlığı ve arkadaşlarının beklemesi sebebiyle pek inceleme yapmadan doğrudan bir fırına girerek elindeki parayı fırıncıya uzatarak ondan bir ekmek ister. Fırıncı artık tedavülden kalkmış gümüş sikkeye bir bakar:
    “Her halde bu adam hazine bulmuş olacak”
    diye düşünüp etrafı birbirine katar. Hemen üzerinde İmparator Decius’un resminin bulunduğu parayı Romalı askerlere götürür,askerler,Yemliha’yı hazinenin yerini söylemesi için sıkıştırırlar. Yemliha olanlara anlam veremez. Başından geçenleri anlatır.
    Onları inandıramaz ve:
    “Beni İmparator Decius’a götürün, ona’da her şeyi anlatacağım” der. Çevresindeki şaşkın kalabalık Decius’un iki yüz yıl kadar önce öldüğünü söylerler.
    Yeni İmparator genci heyecanla karşılar, öyküsünü dinler. Yuhanna kilisesinden bir rahibi de beraberlerine alarak İmparator, Yemliha ve Efes halkı mağaraya giderler.

    Yedi Uyurlar efsanesinin bilindiği ve anlatıldığı her yerde mutlaka bir “Yedi Uyurlar Mağarası” bulunmakta ve buranın gerçek mağara olduğu iddia edilmektedir.
    İran’da Kiev’de, Fransa’da, İtalya’da, Hindistan’da ve daha bir çok değişik din gruplarının bulunduğu ülkelerde bulunduğu iddia edilen mağaraların en ünlüsü mutlak suretle hikayede adı geçen Efes’deki Panayır Dağı’nın güneyindeki mağaradır.

    Bu noktadan sonra bu konuyla ilğili, değişik anlatımlarda bulunmaktadırlar.

    Birine göre, İmparator diğer gençleri ve köpeği bularak yanına alır, onları kutsayarak ölene kadar sarayında onlara bakar.
    Diğer bir efsaneye göre ise İmparator ve Yemliha mağaraya gelince; Yemliha önden içeriye girer; yanındakiler korkuya kapılarak giremezler, İmparatorun emretmesi üzerine girmek zorunda kalırlar ve yedi genci köpek ile birlikte uyur vaziyette görürler.

    #37041
    Anonim
    Pasif

    anlatı için teşekurler…

2 yazı görüntüleniyor - 1 ile 2 arası (toplam 2)
  • Bu konuyu yanıtlamak için giriş yapmış olmalısınız.