"Ya Rab! Kendi işini canlandır"

  • Bu konu 1 izleyen ve 0 yanıt içeriyor.
1 yazı görüntüleniyor (toplam 1)
  • Yazar
    Yazılar
  • #27082
    Anonim
    Pasif

    Musa’ya o Kutsal ateşte görünüp kendi asıl varlığını “BEN OLANIM” diye bildiren Rab YHVH (Tanrı), ağzının her sözünün olacağını tüm çağlarda insanlara göstermek (izhar etmek) için söylemiş! (Çıkış 3:14). Bu sözün Musa’ya verilişinden binlerce yıl sonra İsrail’de Kutsal Ruh’un gücü ile Meryem adında bakire bir kızın rahminde bir erkek çocuk oluşmuş! Tanrı’nın iradesi ve gücü ile doğan bu çocuğa (dikkat edelim: yaratılan değil; fakat Tanrı iradesi ile doğan bu çocuğa), yine Tanrı’nın iradesi ve emri ile “YAHŞUA” adı verilmiş (dilimizde ‘İsa’ diye anılıyor). “BEN OLANIM” diyen Rab, böylece, insanlar arasında ve insana benzer olarak “BEDEN”, yani “İNSAN” olmuş! (Yuhanna 1:14). Rabbin ağzından çıkan her söz, “OLMAK” içindir!

    İNCİL’de İsa’nın bir şeyi anlatırken “doğrusu ve doğrusu ben size derim” ifadelerini sıklıkla kullandığı, her nasıl oluyorsa, dikkatimi ve ilgimi üzerine çekiyor! Ben mi dikkat ediyorum, yoksa o mu dikkatimi çekiyor? Bu sözleri, beni düşündürüyor, ya da, beni düşünmeğe sevk ediyor! Eğer ben dikkat ediyorsam, bu, benim irademin göstergesidir. Eğer o, yazılı sözlerine benim dikkatimi ve ilgimi çekiyorsa, bu, onun iradesi ve bende başardığı işidir!

    Yine İNCİL’de dikkatimi ve ilgimi çeken şeyler yanında, diğer yazılı sözleri, dikkatimi ve ilgimi çekmiyorlar. Ama öyle zamanlar oluyor ki, geçmişte dikkatimi ve ilgimi çekmeyen sözler, şimdi nasıl oluyorlarsa, dikkatimi ve ilgimi üzerlerine çekiyorlar! Ebedî ve eşsiz bir hazine bulmuşum gibi, bir zamanlar değer vermediğim o sözler, şimdi içimde sevinç dolu hazinem oluyorlar! Demek oluyor ki, İNCİL’de yazılı sözleri bana açıklayan ve onları görmemi sağlayan irade (istek), benim isteğim değil; onun isteğiymiş meğer!

    İNCİL’de yazılı bir metni okurken, anlamadığım bir gizemle onu benimsiyorum; irademin aceleciliği ile ileri fırlayıp onu başkalarına anlatırken kendi irademi kullanmakta olduğumu fark etmiyorum. Daha sonra, bir zamanlar açıkladığım o şeyin başka bir irade ile içimde bilinir olması ile ne kadar yanıldığımı ve utandığımı kimseye açıklayamıyorum! Kendi iradem, gerçeğin iradesi karşısında yıkılması gereken duvarlardan biriymiş meğer! İşte bunun içindir ki, İNCİL’de yazılı şu sözler, benim için gerçek oldu:

    “İşte, Sion’da seçilmiş, değerli köşe Taş’ı koyuyorum; ve ona iman eden asla utandırılmayacaktır.
    Onun için, değerlilik, iman eden sizler içindir; ama itaatsizler için, ‘Yapıcıların Reddettikleri Taş, işte bu, köşenin baş Taş’ı,

    Ve sürçme Taş’ı ve tökezleme kayası oldu;’ onlar ki, itaatsiz olup Söz’de sürçerler; bunun için de tayin olunmuşlardır”(1. Petrus 2 : 6 – 8).

    İNCİL’de yazılı bu gerçeği düşünürken, sözü daha bilmeden söylemekte ne kadar aceleci olduğumu fark ettim! Nedir beni acelecilik ayartısına iten şey? Benlik arzusu değil mi? Hâlbuki Kurtarıcımız ve Yapıcımız Rab İsa Mesih, göklerin egemenliğinin iradesinden söz etmiş! İşte o irade, “Mesih İsa’da Yaşam veren Ruh’un kanunu”na göre işler yapar!(Rom.8 : 2). Bu kanun, bizim seçeneğimiz değilse de, bu kanuna göre yargılanıyorsak, bu kanunun bağımlılarıyız demektir. Evet, İNCİL sözlerini beğendim ve benimsedim, ama, beden arzularımın hâlâ işlerlikte olduğunu bilmeden neden İncil sözlerini etrafıma yaymağa giriştim? Arzularım, hâlâ bana egemenler! Tipik bir irade aceleciliği! Bu konuda düşünürken, Kurtarıcım ve Yapıcım Rab İsa Mesih’in “Benden önce gelenlerin hepsi hırsız ve haydutturlar” sözü bu bağlamda hatırıma geldi!(Yuhanna 10 : 8). Mesih’in Ruhu üzerime konarsa, artık bedende değil, fakat Ruh’tayım demektir(Rom.8:9)). Bedenin şeylerini değil, fakat Ruh’un şeylerini düşünmeğe başlarım(Rom. 8:5). Çünkü Ruh’un iradesi ve etkisi altındayım.
    Demek oluyor ki, beden arzularına göre İNCİL’de yazılı sözleri düşünüyor ve öyle söylüyorsak, yetiştirdiğimiz öğrencilerimiz, bizim gibi olacaklardır. Yani onlar, bizim işimizin ürünüdürler! Kurtarıcımız ve Yapıcımız Rab İsa Mesih, şu sözü kiliselere söylemiş:

    “ve bütün kilise toplulukları, gönülleri ve yürekleri araştıranın ben olduğumu bilecekler; ve her birinize, işlerinize göre vereceğim.”(Vahiy 2:23).

    İNCİL’de Mesih İsa’nın “YOL, GERÇEK ve YAŞAM” olduğu yazılıdır(Yuhanna 14:6).

    İsa Mesih’in yol, gerçek ve yaşam olduğuna kendi irademle hiçbir zaman erişemedim. Ona erişmek için, irademin tüm rezervlerini kullanarak edindiğim bilgiler de, özlediğim bu Kurtarıcıya beni eriştiremediler. İncil’de bu sorunuma yanıt verdiğini fark ettiğim şu söz, ne kadar doğruymuş meğer:

    “Çünkü evlerin içine sokulup da, günahlarla yüklü, çeşitli arzularla sürüklenen, her zaman öğrenen ve asla gerçeğin bilgisine erişemeyen şaşkın kadınları tutsak eden adamlar bunlardandır”(2.Timoteos 3:6,7).

    İnsan öğretişleri, tanrısal arzuyu içermediklerinden, ortaya çıkan iş de, insan işidir! Çünkü, insan öğretişinin temelinde yıkılmamış benlik ve arzusu hâlâ vardır. Benlik arzularımız oldukça, yaptığımız her iyi iş üzerine ilâhi ışık parlamalıdır. O ışık da, İsa’nın hakikat ve hayat varlığıdır. Bir kardeş, bende günah görüp “tövbe et” diyor ve ondan sonra başka bir etkinlik yapamıyorsa, nasıl tövbe edeyim? Ama hakikat ve hayatla, o gerçek ışıkla yüzleştiğim ve onunla muamele olunduğum zaman, onun ilâhi etkisi altında kalarak dize gelir ve onun zuhuru ile gördüğüm günahları ona itiraf ederim(1.Yuhanna1:8,10). Çünkü o kusursuz Yaşam’ın yemini, İNCİL’de şöyle yazılıdır:

    “Ben yaşadığım gibi! Her diz bana çökecektir ve her dil Tanrı’ya itirafta bulunacaktır” (Yeşaya 45:23; Rom.14:11)

    Kurtarıcımız ve Yapıcımız Rab İsa Mesih, asla kusur işlemez ve bize de, asla kusur işletmez Yaşamdır. Onun bize vaat sözü, İNCİL’de şöyle yazılıdır:

    “Sizi öksüz bırakmayacağım; size geleceğim. Az bir zaman daha ve dünya artık beni görmez, ama siz beni görürsünüz; ben yaşadığım için siz de yaşayacaksınız”(Yuhanna 14:18,19).

    Kurtarıcımız ve Yapıcımız Rab İsa Mesih, günahlarımıza ve ölüme karşılık, sonsuz Yaşam’ımız olsun diye o haçta, Baba Tanrı’nın iradesine itaat ederek öldü ve onun gücü ile ölüler arasından dirilerek ölüm üzerinde egemen sonsuz Yaşam varlığını sürdürüyor! Onun ölüm üzerinde etkin iradesi ve gücü ile kutsanmışız! Bu olay, İNCİL’de şöyle ifade ediliyor:

    “İsa Mesih’in bedeninin tek bir kez sunulmasıyla ki, biz o tanrısal istek ile kutsal kılındık.”(İbraniler 10:10).

    Beden arzularıma büyülenmişçesine uyarak yaşıyorken, İsa Mesih beni ziyaret etti! İçimde başka birinin hüzünlü sesinin Rabbe şöyle dediğini işittim:

    “Ya Rab! Kendi işini canlandır”

    Bundan sonra, içime doğan o istekle, yıllardır okumadığım Kitabı Mukaddes’i raftan elime aldım, tozlarını silkeledim ve bıraktığım yerden yıllar sonra tekrar okumağa başladım. Sözleri okudukça içimde okuma ve onları düşünme zevki bana geri döndü! İçimde hâlâ beden arzularım var, onlardan tamamen kurtulmuş olduğumu iddia etmiyorum. Ama, İNCİL’de hürriyet için çağırılmış her kardeşim ve hemşirem gibi, ben de, Rab İsa Mesih’in lütfu ile çağırılmışım! (Galatya. 5:13). Bu özgürlüğün nasıl bir şey olduğunu şu İncil sözlerinin açıklanışı ile fark ediyorum:

    “Ama diyorum: Ruh’ta yürüyün ve bedenin arzusunu asla yerine getirmezsiniz. Çünkü beden Ruh’a karşı ve Ruh bedene karşı arzu eder; bunlar birbirine karşı koyarlar; öyle ki, istediğiniz her ne ise, o şeyleri yapmayasınız. Ama Ruh tarafından yönetiliyorsanız, Yasa altında değilsiniz.”(Galatya. 5:16-18).

    Yazılı Yasa’ya kendilerini uydurmağa çabalayanlar, bu uyumu kendi iradeleri ile başaracaklarına kapılmışlardır. İtiraf edeyim ki, ben de, İNCİL’de harflerle ifade edilmiş emirlere uymam gerektiğini sanarak, benzer yükümlülüğün altına girmiştim. Ama aynı irademle, İNCİL’de yazılı emirlere uymayan şeyler işledim! İNCİL’de yazılı emirleri kendi iradeleri ve çabaları ile uygulayıp başarılı olduklarını iddia edenlerdeki insan iradesi, bende de, aynı tabiatta iradedir. Arada fark nedir? Hepimizin iradesi, insan iradesidir. Fakat İNCİL’de tanrısal iradeden söz ediliyor! İNCİL’i kendi iradem ile okuyabiliyorum; fakat Rab İsa, “sana görüneceğim şeylerin hizmetçisi ve tanığı olacaksın” dediğine bakılırsa, o, başka bir iradedir!(Res.İşl.26:16). Bizim insan irademizi ve faaliyetini durduran başka bir irade ve egemenliği söz konusu ediliyor İNCİL’de! Galatyalılara mektubun 5. Bölüm, 16. ve 17. âyetlerinde sözü edilen Mesih Ruhu’nun iradesi, insan iradesi üzerinde egemenliğini icrâ ediyor! İNCİL’de anlatılan “Ruhta olmak” budur!(Rom.8:9; Vahiy 1:10).

    İNCİL’de açıklanan zina, pislik, şehvet, putperestlik, büyücülük, düşmanlıklar, çekişmeler, kıskançlıklar, öfkeler, kavgalar, ayrılıklar, mezhepler, çekememezlikler, cinayetler, sarhoşluklar, zevk ve eğlenceler ve bunlara benzer şeyler, bedenin işleri, ya da, benliğin işleri diye tanımlanıyorlar(Galatya 5:19-21). Pavlus, “bunlara benzer şeyler” dediğine göre bedenin daha çok şeyleri de var demektir! Örneğin, bedene göre dindar olmak, bedene göre doğru ve dürüst davranışlar sergilemek, kelamı paylaşırken düşündüğünün doğruluğuna karşıdaki insanları ikna etmeğe çalışırken tartışmalara girmek, kendi doğruluğunu savunmak, inancını karşısındakine baskı kullanarak kabul ettirmeğe çabalamak, kendi iradesini işleterek dünya kitaplarından, biraz buradan, biraz şuradan alıntılar yaparak, kültürlü ve bilgili biri olduğunu ispata çalışmak, kendini alçak gönüllü göstermeğe çalışmak, Tanrı’ya iman etmeğe kendini zorlamak ve kendini bu işe şartlandırmak, kendini zorlayarak Tanrı’ya tapınmak, hoşuna giden sözleri ezberleyerek onları insanlara anlatırken kendi kendini tatmin etmek, v.b. İNCİL’de yazılı şu söz, ne kadar düşündürücü! Söz, söyle yazılı:

    “çünkü eğer bedene göre yaşarsanız, öleceksiniz; fakat eğer bedenin işlerini Ruh ile öldürürseniz, yaşayacaksınız.”(Rom.8:13).

    İNCİL’de yazılı Mesih İsa emirlerini bir vakitler bedene göre yaşamağa çalışmış olduğumu şimdi gibi göremiyordum! Yani, yazılı emirlere kendimi uydurmağa çalışarak iyi bir Hıristiyan olduğumu ispata çalışıyordum. Fakat bu itaatlerimi benlik arzularımla yapabileceğimi düşünüyor ve işin doğrusunu yapmak istiyordum. Ama aynı arzularımla İNCİL’de yazılı emirlere uymayan şeyler işledim! İçinde bulunduğum çelişkiyi anlamadan yıllarca cahil bir Hıristiyan olarak acılar çektim! Zamanla, bu başarısızlıklarım nedeni ile cesaretten düştüm ve arzuma uyan şeylere gönül verdim. Kötü arkadaşlıklar ve kötü alışkanlıklar edindim! İstediğim gibi yaşamanın zevkli rezaletleri içinde büyülenerek kayıplara karıştım.

    Yaşadığım o kötü şeylerden beni döndürüp buraya getiren irade, eğer Rabbimin isteği ise, bunu düşünmeğe değer. Eğer kendi isteğimle dönmüşsem, hâlâ özgür değilim demektir. Geçmişimden beni alıp buralara kadar getiren irade her ne ise, onu içimde tanımak istiyorum. Geçmişime bu ışıkta baktığım zaman fark ettim ki, içimde Rabbe yakaran o sesteki irade, benim iradem değildi. Benim için Rabbe yakaran içimdeki o, kimdi acaba? Ondan sonra, kötü arkadaşlıklardan ve kötü yoldan dönmek için, içimde yeni bir arzu doğdu! O arzu ile kitaplıktaki tozlanmış Kitabı Mukaddes’e uzandım ve onu zevkle okumağa başladım; bu zevki bende fark ettim! Evet, içimde başka birinin Rabbe çağrısındaki o içtenlik dolu iradeye karşılık, cevap gecikmedi; işte, Kitabı Mukaddes’i o irade ile okumağa başladım bile! Şimdi de, Tanrı’nın beni dünya âlemine uymaktan alıkoyan “iyi, makbul ve kusursuz iradesi” üzerinde derin düşüncelere dalışlarım oluyor! (Rom.12:2). Kitabı Mukaddes’de yazılı şu söz, dikkatimi ve ilgimi çekiyor:

    “İşleri kendi Tanrı’larına dönmeğe onları bırakmıyor; çünkü içlerinde zina ruhu var, ve RABBİ tanımıyorlar.”(Hoşea 5:4).

    “İşleri kendi Tanrı’larına dönmeğe onları bırakmıyor” sözünü anladığım zaman, nerede düştüğümü fark ettim! Benim iyi işlerim, benim doğrularım, benim iyiliklerim, benim hayır işlerim, benim gayretlerim, benim sözlerim, ve daha bir çok iyi hizmetlerim, o kadar putlaşmışlardı ki, Rabbime dönmeğe ve onunla temasa beni bırakmamışlar! Geçmişime bu ışıkta yine baktığım zaman yaşadığım bir olayı anımsadım: Galatyalılar 5:22 ve 23. âyetlerde sıralanan Ruh’un ürünleri olan sevginin, sevincin, esenliğin, dayanmanın, lûtfun, iyiliğin, sadakatin, yumuşak huyluluğun, özdenetimin bir listesini hazırlayıp onları yapmağa çalıştım. Yaptıklarım çoğunlukta idi, ama yapamadıklarıma dair Rabbe söz verdim. O gece huzur içinde, kendime güvenerek yattım. Tam uykuya dalmak üzere iken, gözlerim önüne Rom.8:8 şeklinde yeşilimsi bir dijital yazı geldi! ‘Bu, nedir?’ diye uyanıp merakla kalktım ve İNCİL’i açtım. Romalılara Mektup’un 8.Bölümde, 8. âyeti okuyup hayretler içinde kaldım! Rab, düşüncelerimi, övündüğüm şeyleri biliyor! Söz, İNCİL’de şöyle yazılıdır:

    “Ve bedende olanlar Tanrı’yı hoşnut edemezler”

    Ne kadar iyi işler yapsak, bedene göre yapılmaları, Tanrı’yı hoşnut etmiyor. Bu işleri de, Mesih Ruhu ile öldürmemiz gerekiyor. Yani, bedene fırsat olmasın diye, Mesih Ruhu (hakikat Ruhu) içimizde daima olmalıdır. Çünkü bedene göre işlediğimiz iyiliklere bakmak da, ayrı bir tutkudur ve Rabbe dönmemize engel olur. Çünkü, işi yapan Rabdir!

    Habakkuk’un Duası:”Ya Rab,senin haberini işittim, ve korktum;
    Ya Rab, yılların ortasında kendi işini canlandır;
    Yılların ortasında onu bildir;
    Öfke içinde merhameti an.”
    (Habakkuk 3:2).

1 yazı görüntüleniyor (toplam 1)
  • Bu konuyu yanıtlamak için giriş yapmış olmalısınız.