Türk Hristiyanların Ruhani Lideri Alaturka İlahi Besteledi

  • Bu konu 1 izleyen ve 0 yanıt içeriyor.
1 yazı görüntüleniyor (toplam 1)
  • Yazar
    Yazılar
  • #23963
    klaus
    Anahtar yönetici

    Türk Hıristiyanlarının ruhani lideri alaturka ilahi besteledi

    Yirmi yaşında Hıristiyanlığı seçip Presbiteryenlerin “ruhani lideröliğine yükselen Turgay Üçal 40 yaşında da besteci oldu. 24 ilahisi iki albümde toplanan Üçal’ın sürprizi ise Hıristiyanlığı hicaz, rast ya da nihavent gibi klasik Türk musikisi makamlarıyla anlatması

    cum02.jpg

    MEHMET KENAN KAYA

    1970’li yılların sonunda üniversitede Arap Edebiyatı okurken “Sokaktaki kavgadan Tanrı’yı arayarak kurtulmaya çalıştığını ve sonunda Hıristiyan olmaya karar verdiğini” söyleyen bir “pastör” Turgay Üçal. (Pastör, Protestanlığın bir kolu olan Presbiteryenlikte bir çeşit din görevlisi. Üçal’ın deyişiyle İslamda imam neyse, Hıristiyanlıkta da pastör o.)
    Halen Türk Presbiteryenlerinin “ruhani başkanölığını yürüten ve adı hep “hıristiyan misyonerliği” tartışmalarıyla birlikte anılan Üçal, bu kez bütün bu tartışmaların uzağında bir söz yazarı ve besteci olarak gündemde. Çünkü o artık 24 ilahisi iki albümde toplanmış bir müzik adamı.
    Besteleri ilahilerden oluştuğu için Üçal’ı 40 yaşından sonra müzisyenliğe iten aslında yine onun dini kimliği ama sonunda ortaya çıkan iş tam bir sürpriz de. Çünkü Üçal, sözlerinde Hıristiyanlığı anlattığı ilahilerini klasik Türk müziği formlarında bestelemiş. Bir başka deyişle Türk-İslam kültürünün en yaygın müzik türünde. Mesela Üçal’ın İsa için yazıp bestelediği “Aldın Haçı Sırtına” hicazkar, “Canım Mesih” rast makamında.
    Moda’da Barış Manço’nun evinin karşısında bulunan -ve rivayet o ki; sanatçının bir zamanlar satın alıp kafe açmak istediği- kilisesindeki odasında bu ilahileri anlattı Üçal. Anlatırken de masasındaki İncil’in üzerinde Say Yayınları’ndan çıkan “Mevlana” adlı kitap duruyor, fonda da Itrî’nin “Kar-ı Neva Kâr”i çalıyordu.

    cum021.jpg

    Albümdeki ilahileri Sibel Üçal okudu Turgay Üçal’ın klasik Türk müziği formlarını kullanarak bestelediği Türkçe Hıristiyan ilahilerini kilise korosunda da görev yapan eşi Sibel Üçal seslendirdi.

    Bugüne kadar hep misyonerlik tartışmalarıyla gündemdeydiniz. Geçen hafta ise iki albümünüz birden çıktı piyasaya. Müzikle daha önce de ilgileniyor muydunuz?
    Hayır, sadece iyi bir dinleyici olarak takip ediyordum. İlk bestemi iki yıl önce yaptım.

    Sadece “iyi bir dinleyici” olarak beste yapmak zor olmadı mı?
    Sanıyorum belli bir birikimin sonucunda ortaya çıktı bu ilahiler. Zaten yaptığımız ayinlerde İncil’deki sureleri belli makamlarla doğaçlama olarak okuyordum. Bu ilahileri de yine böyle doğaçlamalarla mırıldanırken teybe kaydettim. Sonra da profesyonel müzik adamları onları düzenleyip notaya döktüler. Yani bende ruhsal manada oluşan bu eserler, hataları, amatörlükleri ayıklanıp düzenlendikten sonra bu albüme taşındı.

    Albüm aslında birçok açıdan şaşırtıcı. Bir kere bestelediğiniz Hıristiyan ilahilerinin hepsi Türkçe. Ama daha da önemlisi hepsi klasik Türk musikisi formunda.
    Bir din adamı olarak uzun yıllardır Türkçe konuşan bir cemaatin başındayım. Türkiye’de ciddi bir Türkçe ibadet boşluğu var. Klasik Türk musikisi de kültürümüzün önemli parçalarından biri olduğu için ibadetlerimizde bu formu kullanmaya karar verdik.

    Klasik Türk müziği bütün inceliklerine rağmen ancak sınırlı bir kitleye hitap ediyor. Mesela Batı’daki Presbiteryen kiliselerinde pop türü müzikler çalıyor hep. Siz ilahilerinizde neden bu kadar az dinlenen bir müzik türünü seçtiniz?
    Bu müzik şu sıralar revaçta değil belki ama bizim fıtratımızda var. Bir de biz kilise olarak Hıristiyan olmuş Türklerin kendi kültürlerine yabancı kalmadan dinlerini yaşayabilmeleri için bir görev üstlendik. Klasik müziğimizi hem ilahilerimizde yaşatmak hem de elden geldiğince dünyadaki diğer Hıristiyan kiliselerine tanıtmak istiyoruz. Söylediğiniz doğru. Artık Batı’daki çok az kilisede klasik Batı müziği çalıyor, çoğu bunların yüzüne bile bakmıyor. Biz de Türk Hıristiyanları olarak düşündük ki, Itrî’ye, Dede Efendi’ye, III. Selim’e neden sahip çıkılmasın. Tabii biz bu üstadların eserlerini düzenleyip Hıristiyan ilahileri yapacak değiliz ama bu kültürden de yararlanmak istiyoruz. Ayrıca o müziğin yarattığı mistik atmosfer pop müzikte falan yok.

    Daha önce benzer başka çalışmalar oldu mu Türk Hıristiyanları arasında?
    Tabii, Anadolu topraklarında ciddi bir musiki kökeni var. Süryani kilisesi, Ortodoks kilisesi yıllarca rast, hicaz, uşşak gibi makamları kullanıp ilahi okudular. Edirne Yahudileri, Mevlevi müziğinden yararlandılar. Türk-İslam kültüründe müthiş bir sufi zenginliği var. Klasik Türk müziği artık bu toprakların dini musikisi.

    Yine de bu müzik türü akla hemen İslam kültürünü getiriyor. Hıristiyanlık üzerine bir müzik temellendirirken, bu köklü İslam geleneği endişelendirdi mı sizi?
    Bunlar bizim çocukluğumuzdan beri duyduğumuz müzikler. Bizi çok iyi ifade ettiği, bize zorla kabul ettirilmediği için hiç rahatsız olmadık. Bu ilahiler sadece biz Türk Presbiteryenlerine mahsus bir çizgi oldu. Türkiye’de yeni kurulan birçok Protestan kilisesinin pop müziğe ağırlık verdiğini düşünürseniz de bu ilahilerin diğer Türk Hırıstiyanlarınca pek kabul göreceğimizi sanmıyorum. Ama yine de bu bizim kültürümüz ve biz seviyoruz. Gerisi de pek önemli değil.

    “Türkiye’deki Protestan cemaati 3 bin kişi kadar” Son zamanlarda cemaatiniz ve özellikle de siz, misyonerlik merkezli bir tartışmanın odağındasınız. Bu albümün de böyle bir misyonerlik faaliyeti olarak değerlendirileceğini düşünüyor musunuz?
    Evet, son yıllarda Türkiye’de Protestan misyonerlerin sayısında bir artış oldu. Bunu 18. ve 19. yüzyıllarda da denemişlerdi ama Müslüman Türk halkı üzerinde bir sonuç elde edememişlerdi. Bu yüzden azınlıkları özellikle Ortodoksları Protestanlaştırmaya çalıştılar. Sonraları bu faaliyetler kesintiye uğrasa da son yıllarda yeniden alevlendi. Tabii ben Kitab-ı Mukaddes’e çok farklı bir yönde döndüğüm için misyonerliği geç tanıdım. Bu inanca onlar tarafından çekilmedim. Türkiye’de misyonerler tarafından Hıristiyanlığa seçilmiş insanlar olsa da bunun korkutucu bir sayı olduğunu da sanmıyorum. 16 yıllık pastörlük hayatımda anladım ki Türk halkı neyi niçin yaptığını anlıyor. Zaten Türkiye’de 3 bin civarında bir Protestan kitle var ve bunun yarısı kadarı Türk. Ama biz yine de böyle tartışmalardan uzak kalmak için bu albümü profesyonel bir şirkete yaptırdık. Satışını ve dağıtımını onlar yapacak. Biz herhangi bir şekilde ücretsiz dağıtmayacağız.

    “40 yaşımdan sonra ut dersi almaya başladım” Cemaatin tepkisi nasıl oldu bu ilahilere?
    Bu cemaatin de hoşuna gitti. Çünkü bu müzik yüzyıllardır içimize işlediği için bizi birbirimize de yakınlaştırıyor. Ayrıca çok da ilgi gösteriyorlar. Zaten amacımız da cemaatimiz içinde bu müzikle ilgilenenlerin çoğalması. Ben mesela 40 yaşımdan sonra cahilane bir biçimde iki yıldır ut dersleri alıyorum. Ayrıca kanun, bendir gibi aletlere merak salanlar da oldu cemaatimizden.

    Albümdeki ilahilerin solistliğini de eşiniz yapıyor. O da sizin gibi müzikle bu ilahilerle birlikte mi uğraşmaya başladı?
    Evet, zaten o da uzun süredir kilise korosunda görev yapıyor. Sesi de güzel. Böyle doğal bir gelişme oldu. Ve albümdeki ilahileri de o okudu.

    “Din adamı oldum çünkü ortada kalmış bir cemaat vardı” 1970’li yılların kaosu içinde herkes siyasetle uğraşırken ben
    o sıkıntılardan inanç dünyalarını araştırarak sıyrılmaya çalıştım. Daha sonra Kitab-ı Mukaddes’te bir gönül kararım oldu. İstanbul Üniversitesi’nde Arap Dili ve Edebiyatı okudum. Daha sonra ABD’de Hıristiyan ilahiyatı üzerine mastır yaptım. Türkiye’ye döndüğümde Ermeni ya da Rum olmadıkları için Ortodoks kiliselerine gitmeyen, İtalyanca bilmedikleri için Katolik kiliselerindeki duaları anlayamayan ortada kalmış bir cemaat vardı. Bu yüzden din adamı olmak ve Türkiye’de kalmak istedim.

    http://www.milliyet.com/2002/08/10/cumartesi/cum02.html

1 yazı görüntüleniyor (toplam 1)
  • Bu konuyu yanıtlamak için giriş yapmış olmalısınız.