Tövbe Etmeyen Kayin

  • Bu konu 1 izleyen ve 0 yanıt içeriyor.
1 yazı görüntüleniyor (toplam 1)
  • Yazar
    Yazılar
  • #25980
    Anonim
    Pasif

    Tövbe Etmeyen Kayin

    Size esenlik olsun.

    Adem ve Havva’nın ilk iki oğlu olan Kayin ve Habil’in her birinin Tanrı’ya, nasıl tapınmak istediğini ve O’na sundukları kurbanlarının neler olduğunu bir önceki paylaşımda inceledik. Kayin, kendi yetiştirmiş olduğu ürünlerden bazılarını aldı ve onları Tanrı’ya sundu. Ama Habil Tanrı’ya lekesiz bir kuzu sundu ve bu kuzuyu günahı örten bir kurban olarak boğazladı.

    Kutsal Yazılar şunu beyan eder: “RAB, Habil’i kabul etti, ama Kayin’i reddetti.”
    Tanrı, Habil’i kabul etti, ama Kayin’i neden kabul etmedi?
    Çünkü Tanrı’nın ön gördüğü doğruluğun yolu, kanı dökülen bir kurban talep etti. Tanrı, Habil’i doğru olarak kabul etti, çünkü o Tanrı’nın Sözü’ne inandı ve Tanrı’nın talep ettiği sunuyu getirdi. Kayin ise, Tanrı’nın onu kabul etmemesine neden olan kendi çabaları ve düşünceleri aracılığı ile Tanrı’ya yaklaşma girişiminde bulundu.

    Tanrı, Kayin’in getirdiği sunuyu reddettikten sonra ne olduğunu biliyor musunuz?
    Kutsal Yazılar şöyle der: “Kayin çok öfkelendi, suratını astı.” (Yaratılış 4:5)
    Kayin neden öfkelendi?
    Bunun nedenini anlamak hiç de zor değil. Bir örnek verecek olursak, diyelim ki, ben kötü bir şey yapıyorum ve biri bana şöyle diyor: “Yanlış yaptın! Yollarını değiştir ve doğru olanı yap!” Beni bu şekilde azarlayan birine nasıl karşılık verebilirim? Ya kendimi alçaltır ve söylediği sözleri kabul ederim ve yollarımı değiştiririm ya da bu kişiye kızarım ve hatalı davranışımı devam ettiririm.

    Bir kurban olarak sunduğu ellerinin işlerinin O’nun önünde değersiz olduğunu fark edebilmesi için Tanrı Kayin’i azarladı.
    Tanrı, Kayin’in tövbe etmesini ve Habil’in yaptığı gibi lekesiz bir kuzuyu kurban olarak getirmesini istedi.
    Tanrı, Kayin’i doğru yol olan bağışlama yoluna yönlendirmek istedi.
    Ama Kayin gururlu davranarak Tanrı’nın önündeki suçunu itiraf etmeyi reddetti.
    Böyle yapmak yerine Kayin; kızdı, öfkelendi ve morali bozuldu.

    Böylece, Rab Kayin’e şöyle dedi: “‘Niçin öfkelendin?’ diye sordu. ‘Niçin surat astın? Doğru olanı yapsan seni kabul etmez miyim? Ancak doğru olanı yapmazsan, günah kapıda pusuya yatmış bekliyor, ama sen ona egemen olmalısın.” (Yaratılış 4:6,7)
    Tanrı, Kayin’i neden bu şekilde sorguladı? Ona bu soruları sordu, çünkü Kayin’in mahvolmasını istemedi. Tanrı, Kayin’in günahlarından tövbe etmesini ve doğru yolu izlemesini arzuladı.
    Tanrı, Kayin’i, onu ve soyunu yok etmek ile tehdit eden korkunç bir düşman konusunda uyarıyordu. Bu düşmanın adı, Günah’tır!

    Günah nedir?
    Günah, tüm dünyanın problemidir. Günah bizim en kötü düşmanımızdır. Öldürücü zehir ile dolu bir yılana benzer. Büyük bir ormanı yakabilecek küçük bir kıvılcıma benzer. Günah, Şeytan’ın dünyayı yaktığı bir meşaledir.
    Tanrı Sözü şöyle der: “Yapılması gereken iyi şeyi bilip de yapmayan, günah işlemiş olur.” (Yakup 4:17)
    Günah, yasaya karşı gelmek demektir. Günah işleyen İblis’tendir. Çünkü İblis başlangıçtan beri günah işlemektedir.” (1.Yuhanna 3:4,8)
    Günah, bedenlerimizin üyelerinde hareket eden ve gerçek ve iyi olana karşı savaşan güçtür.
    Günah, Tanrı’nın isteği ile uyuşmayan herhangi bir şeydir.
    Günah, Tanrı’nın Sözü’ne inanmayı ve ona itaat etmeyi reddetmektir. Kendi yoluma dönmek günahtır. ‘’Hepimiz koyun gibi yoldan sapmıştık, Her birimiz kendi yoluna döndü.’’ (Yeşaya 53:6a)

    Kendi yollarına dönen ve Tanrı’ya inanmayı ve O’na itaat etmeyi reddedenlerin sonu ne olacak?
    Böyleleri RAB’bin varlığından ve yüce gücünden uzak kalarak sonsuza dek mahvolma cezasına çarptırılacaklar.” (2.Selanikliler 1:9)
    Tanrı’nın buyurduğu kurtuluş yolu aracılığı ile gelenlere sonsuz yaşam ihsan edilecek. Ama gerçeğe karşı yüreklerini sertleştirenler, Tanrı’nın gazap ve yargısı ile karşı karşıya kalacaklar.
    Ancak yine de Kutsal Yazılar, Tanrı’nın “kimsenin mahvolmasını istemediğini, herkesin tövbe etmesini istediğini” (2.Petrus 3:9) bildirirler.
    Tanrı, Kayin’in günahının içinde mahvolmasını istemedi. Kayin’den yapmasını istediği, tövbe etmesi, seçmiş olduğu kötülük yolundan vazgeçmesi ve doğruluk yolunu seçmesiydi.

    Rab Tanrı, günahkarların O’nun önünde doğru kılınmalarını sağlayacak bir plan açıklamıştı. Habil, Tanrı’nın planına inandı ve günahı örten bir kurban olarak lekesiz bir kuzu boğazladı.
    Habil, Tanrı’nın söylediklerine inandı: “Günahın cezası ölümdür” ve “kan dökülmeden günah bağışlaması olmaz.
    Kuzunun dökülen kanı nedeni ile Habil, Tanrı’nın önünde temiz bir vicdana sahip oldu. Habil, Tanrı’nın vereceği cezayı hak eden suçlu bir günahkar olduğunu biliyordu, ama aynı zamanda Tanrı’nın talep etmiş olduğu gibi, O’na masum bir kuzu sunmuş olduğunu da biliyordu.
    Habil’in sunduğu kuzu, insanın günahını sonsuza kadar iptal edecek olan bir kurban olarak Yaşamını sunmak üzere dünyaya gelecek olan Kurtarıcının bir örneğiydi.
    Kayin ise Tanrı’ya inanıyormuş gibi yaptı, ama eylemleri bu tutumunu inkar ettiler. Kayin Tanrı’yı ağzı ile onurlandırdı, ama yüreği Tanrı’dan çok uzaklardaydı. Tanrı’nın talep ettiği bir kuzunun dökülen kanıydı, ama Kayin O’na ellerinin işini sundu.
    Kayin’in tapınması Tanrı’nın önünde kesinlikle değersizdi, çünkü Kayin Tanrı’nın ön gördüğü yolu kabul etmedi.

    Tanrı Kayin’i sunduğu değersiz kurban nedeni ile azarladıktan sonra neler olmuştu?
    Kutsal Yazı’da şöyle der: “Kayin kardeşi Habil’e, “Haydi tarlaya gidelim’ dedi. Tarlada birlikteyken kardeşine saldırıp onu öldürdü.” (Yaratılış 4:8)
    Kayin ne yaptı? Tövbe etti mi? Tanrı’ya inanıp, O’na günah için bir kurban olarak bir kuzunun dökülen kanını getirdi mi? Hayır!
    Kayin kardeşi Habil’e saldırarak ve onu öldürerek günaha başka bir günah daha ekledi.

    İnanılmaz bir şey!
    Günahlarını bağışlayabilmesi için Tanrı’ya bir kuzunun dökülen kanını sunmayı reddeden Kayin şimdi doğru kardeşinin kanını döktü!
    Bu konu hakkında ne düşünüyorsunuz?
    Kayin’in zihnine kardeşini öldürme fikrini kim koydu?
    Kayin kimin söylediğini dinliyordu?
    Kayin, Şeytan’ı dinliyordu. Kutsal Yazılar, Kayin’in, kardeşini öldürmesinin nedenini şöyle açıklar: “Kayin, Şeytan’a ait olduğu için kardeşini öldürdü.” (1.Yuhanna 3:12)
    Daha önce, Tanrı’nın, dünyada iki grup insan olacağını nasıl duyurduğunu görmüştük; Tanrı’nın halkı ve Şeytan’ın halkı.
    Habil Tanrı’ya aitti, çünkü Tanrı Sözü’ne, ona itaat edecek kadar inandı. Kayin Şeytan’a aitti, çünkü Tanrı’nın Sözü’ne inanmadı.

    Gelin şimdi Kayin küçük kardeşini öldürdükten sonra Tanrı’nın ona ne söylediğine bakalım:
    Rab Kayin’e, ‘Kardeşin Habil nerede?’ diye sordu. Kayin, ‘Bilmiyorum, kardeşimin bekçisi miyim ben?’ diye karşılık verdi. RAB, ‘Ne yaptın?’ dedi, ‘Kardeşini kanı topraktan bana sesleniyor. Artık döktüğün kardeş kanını içmek için ağzını açan toprağın laneti altındasın. İşlediğin toprak bundan böyle sana ürün vermeyecek. Yeryüzünde aylak aylak dolaşacaksın.” (Yaratılış 4:9-12)

    Tanrı, şu sözleri ile Kayin’i cezalandırdı: “İşlediğin toprak bundan böyle sana ürün vermeyecek.” (Yaratılış 4:12)
    Tanrı, Kayin’i yargılamak için cezalandırmamıştı, sadece onun günahından tövbe etmesini, gerçeğe inanmasını ve kurtulmasını istedi.
    Ama Kayin ne yaptı? Tövbe etti mi? Hayır, tövbe etmedi. Kutsal Yazılar şöyle der: “Kayin Rabbin huzurundan ayrıldı ve Aden bahçesinin doğusunda Nod topraklarına yerleşti.” (Yaratılış 4:16)
    Tanrı’nın Sözü’nü önemsemeyen Kayin O’nu yaşamından çıkartarak Tanrı’ya sırt çevirdi.
    Kendisini Kayin’den ayıran Tanrı değildi, ama Kayin kendisini Tanrı’dan ayırdı.

    Bugün, Adem’in soyunun çoğu kendi yollarında devam ederek ve yüreklerini Tanrı’nın sesine kapatarak Kayin gibi davranırlar.
    Dudakları ile “Tanrı yücedir!” derler, ama yüreklerinde “Tanrı çok uzaklarda!
    O’nu hiç kimse tanıyamaz!” diye düşünürler. Ama Tanrı Sözü yine de bize, Tanrı’nın hiç birimizden uzak olmadığını gösterir. Çünkü herkese, yaşam, soluk ve her şeyi veren O’dur. Tanrı bize, kendi yürek atışlarımızdan daha yakındır. Tanrı sizi kişisel olarak tanır ve sizin de O’nu kişisel olarak tanımanızı ister!

    Dünyayı ve içindekilerin tümünü yaratan, yerin ve göğün Rabbi olan Tanrı, elle yapılmış tapınaklarda oturmaz. Herkese yaşam, soluk ve her şeyi veren kendisi olduğuna göre, bir şeye gereksinmesi varmış gibi O’na insan eliyle hizmet edilmez. Tanrı, bütün ulusları tek insandan türetti ve onları yeryüzünün dört bucağına yerleştirdi. Ulusların sürelerini ve yerleşecekleri bölgelerin sınırlarını önceden saptadı. Bunu, kendisini arasınlar ve el yordamıyla da olsa bulabilsinler diye yaptı. Aslında Tanrı hiçbirimizden uzak değildir. Nitekim, ‘O’nda yaşıyor ve hareket ediyoruz; O’nda varız.’ Bazı ozanlarınızın belirttiği gibi, ‘Biz de O’nun soyundanız.’ “Tanrı’nın soyundan olduğumuza göre, tanrısal özün, insan düşüncesi ve becerisiyle biçimlendirilmiş altın, gümüş ya da taştan bir nesneye benzediğini düşünmemeliyiz. Tanrı, geçmiş dönemlerin bilgisizliğini görmezlikten geldi; ama şimdi her yerde herkesin tövbe etmesini buyuruyor. Çünkü dünyayı, atadığı Kişi aracılığıyla adaletle yargılayacağı günü saptamıştır. Bu Kişi’yi ölümden diriltmekle bunun güvencesini herkese vermiştir.” (Elç.17: 24-31)

    ’Ne deniyor? “Tanrı sözü sana yakındır, Ağzında ve yüreğindedir.” İşte duyurduğumuz iman sözü budur. İsa’nın Rab olduğunu ağzınla açıkça söyler ve Tanrı’nın O’nu ölümden dirilttiğine yürekten iman edersen, kurtulacaksın. Çünkü insan yürekten iman ederek aklanır, imanını ağzıyla açıklayarak kurtulur. Kutsal Yazı, “O’na iman eden utandırılmayacak” diyor. Çünkü Yahudi Grek* ayrımı yoktur, aynı Rab hepsinin Rabbi’dir. Kendisine yakaranların tümüne eliaçıktır. “Rab’be yakaran*fx* herkes kurtulacak.” (Rom.10: 8-13)

    O zaman neden insanların çoğu Tanrı’yı (kişisel) olarak tanımıyor?
    Tanrı Sözü, bu sorunun yanıtını verir. Tanrı, “Yargı da şudur: Dünyaya ışık geldi, ama insanlar ışık yerine karanlığı sevdiler. Çünkü yaptıkları işler kötüydü. Kötülük yapan herkes ışıktan nefret eder ve yaptıkları açığa çıkmasın diye ışığa yaklaşmaz.” (Yuhanna 3:19,20)

    İnsanlar Tanrı’yı tanımazlar, çünkü Kayin gibi, Tanrı’nın Sözü’ne sırtlarını dönmüşlerdir.
    Tanrı’nın peygamberi Davut şöyle yazdı: “(Tanrı’nın) Sözü adımlarım için çıra, yolum için ışıktır.”
    Eğer Tanrı’nın Sözü’nün ışığına sırtınızı döndüyseniz, günahın karanlığı içinde kalacak ve Tanrı’yı hiç bir zaman tanıyamayacaksınız. Tanrı size sizden uzakmış gibi görünecek.
    Ama Tanrı her şeye rağmen O’nun size uzak olmadığını bilmenizi ister. Tanrı sizin arkanızdadır. Tanrı sizin yanınızdadır. Tanrı sizin tam önünüzdedir. Tanrı sizi seviyor ve sizin ile yakın bir ilişkiye sahip olmak istiyor.
    Ama yüreğini sertleştiren ve Tanrı’nın doğruluk yolunu kabul etmeyi reddeden Kayin gibi olmamalısınız. Tanrı, Kayin’in tövbe etmesini istedi.
    Tanrı hala bugüne kadar her kişiye tövbe etmesini, O’na dönmesini ve O’nun Sözü’ne inanmasını istiyor.

    Tövbe etmenin anlamını biliyor musunuz?
    Düşüncelerinizi ve eylemlerinizi değiştirmeniz anlamına gelir.
    Tövbe etmek, Tanrı’nın önünde şu itirafta bulunmanızdır, “Senin ön gördüğün kurtuluş yolu ile ilgili düşüncem yanlıştır!” Tövbe etmek, kendinizi O’nun adil yargısından kurtarmanız için hiç bir çarenizin bulunmadığı konusunda Tanrı ile aynı fikirde olmak ve sonra O’na dönmek ve O’nun kurtuluş yoluna boyun eğmektir.

    Gerçekten tövbe eden bir kişiyi örnekleyecek olursak eğer;
    Trene binmek isteyen bir yolcuya benzer. Bu yolcu bir bilet satın alır ve trene biner. Trendeki yolculuğu sırasında, bindiği trenin yanlış olduğunu farkeder, gitmek istediği yere gidemeyeceğini gören yolcunun yapması gereken nedir? “Tövbe etmektir.”
    Yani, yanlış yöne gitmekte olduğunu itiraf etmelidir, bir sonraki istasyonda trenden inmeli ve asıl gidilmesi gereken yöndeki bir başka trene binmelidir.
    Böylece, içten tövbenin iki yönlü olduğunu görürüz: yanlışı reddetmek ve doğruyu kabul etmek. Gerçek tövbe iki eylemi içerir. Birincisi, kendinizden, günahlarınızdan, putlarınızdan ve Tanrı’nın iyiliğini kazanmak için kendi çabalarınızdan dönmeniz gerekir. Sonra Tanrı’ya ve size nasıl kurtulacağınızı söyleyen Tanrı Sözü’ne dönmelisiniz. Gerçek tövbe budur.

    Kayin’e gelince, o asla tövbe etmedi. Kayin, kendi yolunda yürümeye devam etmeye karar verdi. Binmiş olduğu trenden asla inmadi. Tanrı’nın ön gördüğü kurtuluş yoluna boyun eğmeyi reddetti. Bu nedenle Kutsal Yazılar şöyle der: “Kayin kötülük yolunda mahvoldu. Onu sonsuza kadar sürecek koyu karanlık bekliyor.” (Yahuda 11,13)

    Sevgili kardeşler, Kayin gibi olmayalım! Tanrı’nın, “Tövbe etmezseniz hepiniz böyle mahvolacaksınız!” (Luka 13:3) diyen ciddi uyarısına kulak verelim.
    Tanrı’nın yargısı kesindir ve bu yargı, günahlarından hiç bir zaman temizlenmemiş olan tüm bu kişilerin üzerine inecektir.

    Bu konu hakkında hiç bir yanılgı ya da hata olmamalıdır: kendi iyi işleriniz temel alınarak Tanrı’nın önünde doğru kabul edilmeniz hiç bir zaman gerçekleşmeyecektir.
    Kayin gibi pek çok kişi, kendi dinlerinin kuralarını ve uygulamalarını izledikleri takdirde, Tanrı’nın yargısından kaçacaklarına inanırlar. Ama dindar olmak kişiyi doğru yapmaz.

    Tanrı’nın Sözü şöyle der: “Yasa’nın gereklerini yapmak ile hiç kimse Tanrı katında aklanmayacaktır.Hepimiz murdar olanlara benzedik, bütün doğru işlerimiz kirli adet bezi gibi. İman yolu ile lütuf ile kurtuldunuz. Bu sizin başarınız değil, Tanrı’nın armağanıdır. Kimsenin övünmemesi için iyi işlerin ödülü değildir.” (Romalılar 3:20; Yeşaya 64:6; Efesliler 2:8,9)

    Okuduklarınız üzerinde dikkatle düşünürken, Tanrı sizi bereketlesin.
    Kutsal Yazılar şöyle der: “Tanrı size karşı sabrediyor, çünkü kimsenin mahvolmasını istemiyor, herkesin tövbe etmesini istiyor. Ama tövbe etmezseniz, hepiniz mahvolacaksınız!” (2.Petrus 3:9; Luka 13:3)

    Sevgiyleeeeee

1 yazı görüntüleniyor (toplam 1)
  • Bu konuyu yanıtlamak için giriş yapmış olmalısınız.