Tiyatira’daki Kiliseye Mektup

  • Bu konu 1 izleyen ve 1 yanıt içeriyor.
2 yazı görüntüleniyor - 1 ile 2 arası (toplam 2)
  • Yazar
    Yazılar
  • #25795
    Anonim
    Pasif

    :kiliseye:
    Tiyatira’daki Kiliseye Mektup
    (Hanspeter Tiefenbach)

    ‘Tiyatira`daki kilisenin* meleğine yaz. Gözleri alev alev yanan ateşe, ayakları parlak tunca benzeyen Tanrı`nın Oğlu şöyle diyor:

    19`Yaptıklarını, sevgini, imanını, hizmetini, sabrını biliyorum. Son yaptıklarının ilk yaptıklarını aştığını da biliyorum.

    20Ne var ki, bir konuda sana karşıyım: Kendini peygamber diye tanıtan İzebel adındaki kadını hoşgörüyle karşılıyorsun. Bu kadın öğretisiyle kullarımı saptırıp fuhuş yapmaya, putlara sunulan kurbanların etini yemeye yöneltiyor.

    21Tövbe etmesi için ona bir süre tanıdım, ama fuhuş yapmaktan tövbe etmek istemiyor.

    22Bak, onu yatağa düşüreceğim; onun yaptıklarından tövbe etmezlerse, onunla zina edenleri de büyük sıkıntıların içine atacağım.

    23Onun çocuklarını salgın hastalıkla öldüreceğim. O zaman bütün kiliseler, gönülleri ve yürekleri denetleyenin ben olduğumu bilecekler. Her birinize yaptıklarınızın karşılığını vereceğim.

    24-25`Ama size, yani Tiyatira`da bulunan öbürlerine, bu öğretiyi benimsememiş, Şeytan`ın sözde derin sırlarını öğrenmemiş olanların hepsine şunu söylüyorum: Ben gelinceye dek sizde olana sımsıkı sarılın. Üzerinize bundan başka bir yük koymuyorum.

    26-28Ben Babam`dan nasıl yetki aldımsa, galip gelene, yaptığım işleri sonuna dek sürdürene ulusların üzerinde yetki vereceğim. Demir çomakla güdecek onları, Çömlek gibi kırıp parçalayacaktır. Galip gelene sabah yıldızını da vereceğim.

    29Kulağı olan, Ruh`un kiliselere ne dediğini işitsin.`”(Vahiy 2:18-29)

    Tarihi ve Coğrafi Konumu

    Kiliselere gönderilen mektup dizisinden en uzun olanıdır. Bulunduğu şehir hakkındaki bilgilerimiz diğerleri kadar fazla değildir. Tiyatira’nın bir zamanlar Lidyalılar tarafından Pelopia adıyla kurulmuş olduğu bildiriliyor. İ.Ö 3.yüzyılda İskender’in ardıllarından Seleukos Nikator tarafından fethedilmiştir.

    Çantada Keklik

    Sonraki yıllarda Selefkiler (Selenkos Nikator tarafından kurulan Selefki hanedanı), gittikçe güçlenen Bergama krallığına karşı, kendi topraklarını korumak için, fethettikleri şehri Tiyatira adı altında sınırda tampon bölge olarak kullandılar. Bütün bu önlemlere karşın İ.Ö 190 yılında şehir Attaloslar’ın eline geçti. Attaloslar Tiyatira’yı bir garnizon şehrine dönüştürerek çok sayıda askerle güçlendirip surları pekiştirdiler. Bu şekliyle Tiyatira, başkent Bergama’yı savunmak üzere öncü görev almış oldu. Ancak bu ‘ayrıcalıklı’ görev çok verimsiz bir sorumluluktu. Nitekim geniş bir ovada hızla yaklaşan düşmana karşı kolaylıkla direnilemezdi.

    Bugün Akhisar adıyla bilinen ve İzmir, Bursa karayolu üzerinde bulunan Tiyatira, Pergamon ve Sardis (Salihli, Sart) arasında kuruluydu. Smynrna’dan Bizans’a ve Pergamon’dan Sart , Filadelfiya (Alaşehir) ve Leodikya’ya (Denizli, Eskişehir) uzanan yollar bu verimli geniş ovada kesişiyordu. Bunlar sayesinde Tiyatira en azından bir ticaret merkezi olarak önemliydi.

    Dini Yönden Önemsiz

    Dini yönden Tiyatira, uluslar arasında pek önemli bir yer üstlenmiyordu. Bulunan paralardan buralarda güneş tanrısı Apollo-Tyrimnos’un yüceltilmiş olduğu anlaşılmıştır. Daha sonra Roma İmparatoru, beden almış Apollon olarak nitelendirilmeye başlamıştır.

    Tiyatira’da, falcılık yapılan kutsal bir yerin dışında, imparatora ya da Grek ilahlara adanmış önemli bir tapınak yoktu. Smyrna veya Bergama’dakilere kıyasla buradaki İnanlılar inançları uğruna zulüm ve tehdit görmediler.

    #31650
    Anonim
    Pasif

    İsa Mesih’in Kimliği
    Tanrısal Yetki

    Bu topluluğa gönderilen mektubun girişinde, İsa Mesih’in gözleri alev alev yanan ateşe ve ayakları parlak tunça benzeyen Tanrı’nın yüce Oğlu olarak tanımlanır. Esinleme yazısının birinci bölümünde de dile getirilen aynı betimde İsa Mesih İnsanoğlu olarak tanımlanırken burada Tanrı’nın Oğlu olarak karşımızdadır. Tiyatira İnanlılar Topluluğunun, Mesih’in kesin yetkisini ve günaha karşı olan nefretini anlayıp kavramları için bu önemli vurguyu duymaları gerekirdi.

    Günah ve dünyevi ödünleri hakça yargılayan gerçek hakimi, ismini taşıyan kilisesini her şeyi açığa çıkaran ışığı getirmeden önce, altı halkadan oluşan bir övgü zinciriyle onurlandırıyor.

    Tiyatira Kilisesinin Özellikleri

    Yaptıkları

    Burada İnanlılar imanın iyi işlerini eylemlerine yansıttılar. Tüm Mesih inanlıları Tiyatira’dakiler gibi olsalardı, Yakup 2:14-26 ayetlerindeki uyarıya gerek kalmazdı. İsa Mesih’in üvey kardeşi Yakup, Kutsal Ruh’un esinlemesiyle, bu ayetlerde kendilerini inanlı diye tanımlayan ama imanın meyvelerini taşımayan ve görülebilmesi için gerekli çabayı göstermeyenlere şiddetle karşı koyuyor. Yakup: ‘Eylemsiz iman ölüdür’ diye açıkça yazıyor. Bunu bildirirken Elçi Pavlus’un Efesliler’e yazdığı, ‘İman yoluyla kurtuldunuz.. iyi işlerin ödülü değildir’ (Efesliler 2:8-9) gerçeğine ters düşmüyor, ama İsa Mesih’in çarmıhta tamamlamış olduğu kurtuluşa iman etmiş kişide, Tanrı’nın sağladığı ruhsal yeni doğuş sayesinde kesin değişiklikler olduğuna dikkat çeker.

    Kişi artık aynı kişi değildir (2.Korintliler 5:17). İçinde konut kurmuş olan Kutsal Ruh sayesinde Tanrı’yı eylemleriyle yüceltme arzusu büyümektedir. Bu da günahlarının bağışlanması ve sonsuz yaşama kavuşmasının en yalın şekilde minnet ifadesidir. Kişisel iman yaşamının bu temel belirtileri Tiyatira’daki İnanlılarda açıkça belirgindi.

    Sevgi

    İsa Mesih, inanlıların eylemlerle bağlantılı sevgilerini de övmektedir. Sevginin kanıtı eylemlerdir. Yuhanna yazmış olduğu yazıda İnanlıları şu sözlerle uyarmaktadır: ‘Yavrularım, sözle ve dille değil, eylemle ve içtenlikle sevelim’ (1.Yuhanna 3:18).

    Yuhanna 14:21 ise, Tanrı’ya olan sevgimizi pratikte nasıl gösterebileceğimizi açıklar. Diğer inanlılara ve genelinde tüm inanlılara olan sevgimiz de eylemlerimizle ayrılmaz bir bütün oluşturuyor (bkz. Galatyalılar 6:9; 10:1; Yuhanna 4:7-21).

    İman

    Üçüncü olarak buradaki İnanlılar Topluluğu’nun imanı övülmektedir. İbraniler 11:6açık bir şekilde, iman olmaksızın Tanrı’yı hoşnut etmenin mümkün olmadığını belirtmektedir. Tanrı’nın Sözü’nde bizlere sağlanmış olan vaatlere güvenimizi ve imanımızı geliştirmekle iyi ediyoruz. İman büyümeli. Bu da imanla atılan uygun adımlarla ve imanda kazanılan deneyimlerle mümkündür.

    Hizmet

    İsa Mesih’in kendisi Markos 10:45’te hizmet edilmeye değil, ama hizmet etmeye ve yaşamını birçokları uğruna vermeye geldiğini söylemektedir. Pavlus Korint kentinde yaşayanlara kendisini Mesih uğruna bir hizmetçi olarak tanımlıyor (2.Korintliler 4:5), Matta20:26’da Tanrı’nın egemenliğinde gerçek büyüklüğe nasıl erişildiğini okuyoruz. Demek Tiyatira’daki İnanlılar bu konuda da ruhsal yaşamlarında başarılı oldular.

    Sabır

    İsa Mesih’in, topluluklarına gönderdiği mesajların dördüncüsünde görülen bir başka ruhsal meyvedir. Bu konu birçok Mesih izleyicisi için çok çetin olabilir. Kendine, başkalarına ve Rab’bin işinde sabırlı olma niteliği her inanlı tarafından yaşama geçirilmelidir. Sabır Tanrı’nın iyi yönlendirilişine ve işlerine güvenmenin bir meyvesidir.

    İsa Mesih, övülecek bu niteliğe sahip olan topluluğuna sözlerini: ‘Son yaptıklarının, ilk yaptıklarını aştığını biliyorum’ diyerek noktalıyor. Sevginin azaldığı Efes topluluğuna karşın buradaki İnanlılarda gelişme ve büyüme söz konusuydu.

    Başdanışmanımızın Yöntemi

    Yuhanna’nın İsa Mesih’in adına bu inanlılar grubuna ilettiği övgü ve takdirler hem çok uzun hem de çok önemliydi. Yersiz gurura fırsat vermeden takdir edilmek cesaretlendiricidir ve insanı yüreklendirir. Ayrıca bunlar canların danışmanı olan Mesih İsa’nın topluluklara gönderdiği mektuplardaki tipik ‘elyazısıdır’. Topluluğun yaşamındaki iyi nitelikleri tespit ettikten sonra onları över. Ondan sonra parmağını üzerine gidilmesi gereken yerlere koyar. En sonunda İnanlılara yeniden hedefi gösterir. Onları, bu hedefe ulaşmaları için teşvik eder. Gerçek danışmanlığın bu uygulaması bizm için de bir örnek olsun.

    Bu ayetlerde, bütün okuyup sevindiğimiz niteliklerden ayrılmamıza acımasızca neden olacak bir gerçekle karşı karşıyayız. Tiyatira kilise topluluğu aralarında putperestliği ve cinsel uygunsuzluğu teşvik eden, öğretileri savunan bir kadını hoş görüyordu. İsa Mesih’in uyarısı da özellikle karşı konulması gerekirken göz yumulan bu öğretiyi hedefliyor. Bergama’daki Balam öğretisi ve Nikolas yanlıları da buna benzer inanç akımlarını yayıyorlardı. Tiyatira’da ise bu yıkıcı görüşler, kendini peygamber diye ilan eden ve topluluğu tüm yönden etkileyen bir kadın tarafından savunulmuştur.
    İzebel ismi, Eski Antlaşma döneminde tüm İsrail’de yıkıcı putperest eylemlere neden olan Kral Ahav’ın evlendiği Sidon kralının kızı İzebel’in olumsuz etkisini çağrıştırmak için kullanılmış olabilir. Başkaları ise bu metinde bir zamanlar İzebel’i yöneten aynı kötü ruhtan söz edildiğini düşünürler. Tıpkı bir zamanlar kocası tarafından yönetilen halk, İzebel’in etkisiyle Baal ibadetine ve bununla ruhsal zinaya teşvik edildiği gibi aynı kötü ruh şimdiki İnanlıları, Tanrı’dan ve O’nun Sözü’nden ayırmaya çalışıyordu (bkz.1.Krallar 16:3-33).

    Başka Bir Kadın

    Elçilerin İşleri yazısından anlaşıldığına göre, bu sapık peygamber kadının karşısında, aynı şehirden çıkan bambaşka imanlı bir kadın görülmektedir. Pavlus arkadaşlarıyla birlikte, Sevinç Getirici Haberi Makedonya şehirlerinden Filipi’ye duyurduğu zaman orada başlanan ve mora boyanmış kumaş ticareti yapan Lidya, Mesih İsa’ya iman etti. Böylece Lidya, Avrupa topraklarında kurtulan ilk kişilerden biri oldu (Elçilerin İşleri 16:14-15). Bazılarının tahmin ettiği gibi Tiyatira İnanlılar topluluğunun tohumu Lidya’nın tanıklığıyla atılmış olabilir. İsa Mesih’in bu kadar nitelikler bulduğu Tiyatira kilisesinde, nasıl olur da şimdi başka bir kadının yıkıcı öğretisi rahatlıkla savunulabilir?

    Açık Bir Kapı

    Tiyatira antik çağlarda boya işleri ve yün ticaretiyle ün kazanmıştı. Burada adı geçen Lidya da ekmeğini erguvan çiçeği renginde kumaş ticareti yaparak kazanıyordu. Ayrıca Eski Akhisar çok sayıda esnaf loncalarıyla mehşhurdu. Boya ve yün ticaretinin dışında, bakırcılar, dericiler, kumaşçılar, tunç işçileri, çömlekçiler, fırıncılar, tabakçılar ve köle tacirleri de meslek dernekleri kurarak organize olmuşlardı.

    Tiyatira’daki inanlılar zulüm görmedikleri ve diğer inanlılar gibi zor iman savaşları vermedikleri halde, bu meslek kurumları onlar için çok büyük bir sorun oluşturuyordu. Loncalara üye olmayan kişi kısa sürede ticari hayatının iflasa doğru gitmekte olduğunu görürdü. Mesih inanlısının bu kurumlara üye olmaması için bir nedeni var mıydı? Onu engelleyen neydi? W. Barclay, bu konuda iki şey belirtmek gerektiğini söylüyor:

    1.) Bu esnaf loncaları çok sayıda toplu yemek şölenleri tertiplerlerdi. Bu yemekler hem ilahlarla barışmanın, hem de onlarla olan birlikteliğin bir sembolüydü. Herhangi bir yerde yapılabilen ama çoğu zaman bir tapınakta gerçekleştirilen bu şölenler putlara sunulan bir kurbanla başlardı. Yemekte sunulan et de putlara kesilen hayvanlardandı.
    2.) Bunun yanı sıra bu şölenler, çoğunlukla sınırsız içki ve şehvet alemleriyle sona eriyordu.

    Nereye Kadar?

    Mesih inanlıları böyle toplu faaliyetlere katılmalı mıydı? İzebel ve yanlılarının bu konuda vermek için bol reklam yaptıklarını tahmin etmek zor olmasa gerek. ‘Bu kadar dar görüşlü olmanın ve ticari faaliyetleri baltalayacak ayrı bir çizgide gitmenin anlamı yok. Toplumda kabul görmüş yaşam biçimine uymanın ne zararı olabilir ki?’ gibi nedenler sayarak görüşlerini savunmuş olabilirler.

    Buna benzer sesleri Bergama’dan da tanıyoruz. İnanlı topluluklarının da bu duruma nasıl düştüklerini anlamak çok şaşırtıcı. Her iki kilise de harika tanıklığa sahipti. Pergamon’da Mesih’i izlemenin bedeli hor görülmek ve zulümdü. Buna rağmen kilise üyeleri Antipa’nın günlerinde bile Mesih’e sadık kaldılar. Tiyatira’da zulüm yoktu ama Mesih’in buyruklarına ödün vermeden itaat eden inanlı ticari yönden ‘ofsayta’ koşabiliyor, geçimini sağlayacak paradan yoksun kalabiliyordu. Her iki toplulukta da övülecek niteliklere ve iman yaşamlarında gerçekleşen zaferlere karşın, dünya sistemlerine ödün verme konusunda öğreti yayan ve insanın günaha düşerek imandan sapma eğilimini destekleyen öğretmenlerin rahatlıkla taraftar kazanmaları bizim için ciddi bir uyarı olsun. Pavlus, bu durumu her zaman göz önünde tutmamız gerektiğini şu sözlerle açıkça belirtiyor: ‘Onun için ayakta durduğunu sanan dikkat etsin, düşmesin’ (1.Korintliler 10:12).

    Toslaşma

    21. ayette Rab, İzebel’e tövbe edip dönmesi için zaman verdiğini ama, kadının, ahlaksızlığından dönmek istemediğini hatırlatıyor. Bunun için gözleri alev alev yanan yüce Egemen; İzebel’e yaşadığı ve direndiği günahın yargısını açıklıyor. Bu saptırıcı peygamber kadın ve kendisiyle birlikte ruhsal zinaya katılarak tüm İnanlıların ‘göksel damadı’ Mesih’e ihanet edenler üzerine ansızın gelecek bu yargıya katlanmak zorunda kalacaklar.

    Hemen sonraki ayette yer alan ‘Büyük sıkıntıların içine atacağım’ ve ‘çocuklarını vebayla öldüreceğim’ sözleri, gecikmeyen yargının vahim sonuçlarına ışık tutmaktadır. Onların sonu öylesine acı olacak ki, etrafta bulunan diğer bütün topluluklar ‘Gönülleri ve yürekleri denetleyenin İsa Mesih olduğunu ve herkese yaptıklarına göre vereceğini anlayacaktır.’ Elçi Pavlus, Galatyalılar 6:7’de konuya ilişkin önemli ikazda bulunuyor: ‘Aldanmayın! Tanrı alaya alınmaz. İnsan ne ekerse onu biçer’. Mesih inanlısı zaman zaman Tanrı’nın kutsallığını göz ardı ederek onu insan seviyesine indirme tehlikesini yaşayabilir. Bunu yaparken günahın binbir çeşidine karşı direnmenin gerekliliğini yeterince ciddiye almayabilir.

    Karanlıkta Bir Işık

    24. ile 25. ayetlere göre Tiyatira’da bu yıkıcı öğretiye kulak asmayan topluluk üyeleri de yok değildi. Metin, ‘Bu öğretiyi benimsememiş ve Şeytan’ın sözde derin sırlarını öğrenmemiş’ kişilerden söz ediyor. ‘Şeytan’ın derin gizleri’ ifadesi o dönemde geniş çapta yayılmış, Gnostiklerin etkisini kastediyor. ‘Gnosis’ öğretisi, insanın kurtuluşunda dışsal eylemlerinin ve tutumlarının hiçbir rol oynamadığını, kurtuluşa salt doğru anlayış ve bilginin gerçekleştirdiğini savunuyordu.

    Doğru anlayış kusursuzluğa götürür. Bununla Mesih’e itaat, günlük yaşam ve kutsallıkta ilerleme gereksiz olur. Güncel hayatta dışlanmamak ve ticari faaliyetleri tehlikeye sokmamak için putperest geleneklere ve uygulamalara yer verilebilir. Bu çizgi ise, Kutsal Kitap’ın verdiği ölçülere tamamen ters düşer ve ciddi tehlikelere götürür.

    Davet, Vaat, Ödül
    Evrenin Vekilliği

    Tiyatira topluluğunda bu öğretilere rağmen gittikleri yoldan şaşmayanlara Tanrı’nın Oğlu, Ben gelinceye dek sizde olana sımsıkı sarılın’ diye sesleniyor. Sonra da kendisiyle birlikte, gelecek egemenlikte hüküm süreceklerini vaat ediyor (Mezmur 2:8-9; 2.Timoteos 2:12; Esinleme 20:4-6). Grekçe’de egemenlik sürmek kelimeleri, ‘gütmek’ olarak da çevrilebilir. Galip gelene adaleti uygulamak ve ‘koyunu’ yani imanlıları güdüp onları korumak için bir çomak verilecek.

    2.Mezmur İsa Mesih’in egemenliğini ön plana koyuyorsa da Yuhanna’nın yazdığı bu kısa mektup galip gelene Mesih’le beraber egemenlik hakkını paylaşma ayrıcalığının emanet edileceğini belirtiyor (bkz 1.Korintoslular 6:2-3).

    En sonunda topluluğun efendisi, sadık olana sabah yıldızını vereceğini söylüyor. Venüs gezegeni akşamları ilk, sabahları ise son yıldız olarak görülebilir. John Walvoord bu konuda, Kutsal Kitap’ın bu ifadeyi fazla açıklamadığını ama bu ayetin, imanlının karanlık dünya tarihinin sonunda gerçekleşecek göğe alınışına ve daha sonra başlayacak olan Mesih’in bin yıllık barış dönemine de katılabileceğine dair bir belirti olarak algılanabileceğini düşünüyor.

2 yazı görüntüleniyor - 1 ile 2 arası (toplam 2)
  • Bu konuyu yanıtlamak için giriş yapmış olmalısınız.