Tekamül bir ‘kadın’dan geçer…

  • Bu konu 4 izleyen ve 10 yanıt içeriyor.
11 yazı görüntüleniyor - 1 ile 11 arası (toplam 11)
  • Yazar
    Yazılar
  • #27270
    Anonim
    Pasif

    Unutmayalım… Rab İsa Mesih… bir kadın sayesinde et, kemik edinip yaratılarak dünyaya geliyor. Sonsuz Tanrı’nın Kelamı’nı sadece bir kadının letafeti kendisinde barındırabilip maddı olarak da ortaya çıkartabiliyor.

    Her gerçek Mesih izleyicisi Meryem’in bu letafetini hayatında ortaya çıkartamadı mı Mesih’e ‘hamil’ kalıp hayatında doğup gelişmesine imkan tanıyamaz.

    Kadim Mesihin geleneklerdeki Meryem Ana’ya değiniş ısrarı hep bu gerçeğe işareten vardır. Kadınlık letafetini tümden şereflendiren bir kadının duyarlılığından geçer hep, Mesih’i ‘doğurmak’ da ondan.

    Tüm burdaki kadın arkadaşlarımıza, günün anlamından dolayı candan dilekler… : – )

    #35999
    Anonim
    Pasif

    Kardeşler özür dilerim ama… bana sormadan metindeki bazı kelimeleri değiştirmişsiniz. Biliyorum, amacınız metni Osmanlı’cadan arındırmak ama metni yazana sormadan olmamalı. Bu herşeyden evvel bir hassasiyet ve nezaket kuralı. Kaldı ki bugünkü Türkçe’yi Osmanlıca’dan bu derecede arındırmak elde sakat bir dille kalmak anlamına gelir.

    ‘Tekamül’ kelimesi ‘gelişim’ kelimesinden çok daha engin anlamlar içeren bir kelime… daha ziyade ‘olgunlaşma’, ‘bütünleşme’ ve ‘kemal’e erme’ anlamlarında bir kelime. Sade bir ‘gelişim’ kelimesinin kullanılması anlamını o kadar daraltıyor ki… Metin içeriğinden olmaya başlıyor artık bu daralmayla.

    Sonra ‘tezahür etmek’ ‘ortaya çıkarmak’ şeklinde değiştirilmiş… ‘Kadim Mesihi gelenekleri’, ‘Sonsuz Mesih’in gelenekleri’ diye değiştirilmiş. ‘Kadim’ kelimesinin ‘sonsuz’ ile ne alakası vardır… ‘kadim’, ‘eski, tarihi geçmişin derinliklerinde yatan’ anlamındadır. Zaten ‘Sonsuz Mesihi gelenekleri’ cümlesinden bir anlam çıkmaz, dolayısıyla okuyan hiç bir şey anlayamaz. Kafası karışır sadece.

    İyisi mi bu mesajı siliverin lütfen… anlamı değişmiş, anlaşılmaz bir hale gelmiş çünkü. Biliyorum, Protestant olmayan Mesihi görüşlerine karşı bir tepkiniz var ama… gereğinde ‘yayınlayamayız’ dersiniz olur biter. Öyle habersizce değiştirmenin hiç bir geçerli gerekçesi olamaz, gerçekten.

    Teşekkürler…

    #36000
    Anonim
    Pasif

    Sevgili Viran Dede.

    Sen sevdiğimiz bir abimizsin.Bunu bildiğinide biliyorum.Bak sana yazdım diye bana kırılma sakın.

    Güzel Abim.Paylaşımların Harika ve senden bir çok bilmediğim konuyu öğrendiğimi bilmeni, isterim.

    Yanlız, kulağa hoş gelen ve derin anlamlar içeren ve paylaşımlarında kullandığın sözcükleri çoğu zaman ben bile çözemiyorum.çözmek için yanımda bir osmanlıca sözcük bulundurmak gerekiyor.Çözülmeyen ve anlamını bilmediğimiz sözcükler bazen konuyu anlamamızın önüne geçebiliyor.Oysa şunu da biliyorum.sen en iyi şekilde ifade edip bizlerin bundan faydalanması için emek,yanında zamanını da harcıyorsun.
    Eminimki düzeltmeyi yapan kardeşler senin gösterdiğin çaba ve emeğin karşılığı olan bilği alışverişinin burdaki kardeşlere (buna bende dahilim)daha faydalı olması için çalışmişlardır.

    Seni çok seviyoruz.İyiki varsın ve iyiki bizimlesin.Lütfen kırılma ve yaz ama ne olur anlamlarını parantez içine alarak bazı sözcükleri yaz.
    Ben gibi bilgisizlerin, bu şekilde daha iyi konuyu kavramasında yardımcı olabilirsin,(şundan eminimki anlamamızı sende istersin)Çünkü bu Sitede bulunmamızın nedeni, paylaşma aydınlatma,RAB’bin Müjdesi,Müjdelerken de başka kardeşlerden bilinmeyenleri öğrenme.

    RAB’bin güç’ü klavyeye basan parmaklarında bize bereket getirsin.

    #36001
    Anonim
    Pasif

    Sevgili kardeşim Saba, bunca hassas ve güzel mesajın için candan teşekkürler. Samimiyetle yazmış olduğunu biliyorum. Rab’bimiz bereketini üzerinde eksik etmesin hiç.

    Benim sorunum bir metnimin foruma yerleştirilip yerleştirilmemesiyle değil. Dil konusundaki itirazları da anlarım, anlayışla karşılarım. İtirazım metne haber verilmeden ve izin istenmeden müdahale ediliyor olması. Tek hoşuma gitmeyen şey o yani. Haber verilse, kendim değiştirir yeniden yollarım.

    Birinin benle fikir birliğinde olmaması gayetle doğal bir şey. Herkes bizle hemfikir olacak değil ya. Maksat fikir birliğinde olmamamıza rağmen birbirimizi sevmemiz. Yoksa ne işe yarar ki Rab’den bahsediyor olmamız…

    Neyse, olan oldu şimdi… aşırı üzerinde durmamızın bir faydasının olacağı yok. Bir daha olmamasını dilerim sadece. Forum yöneticileri tarafından hergangi bir yazdığımın anlaşılmayacağı düşünülüyorsa bir not düşüversinler, zor bir şey değil ki.

    Sevgiler, herkese…

    #30347
    Armagan
    Anahtar yönetici

    Sevgili Viran dede kardesim, bu basliktaki yazinizdaki dili guncellestirme konusundaki bu moderasyon sizin haberiniz olmadan yapildigi icin sizden ozur dilerim. Zaten daha onceki hicbir yaziniza mudahele edildigini animsamiyorum. Saba’nin da belirttigi gibi, ve sizin de ustte belirttiginiz anlamda, genc kusagin yazilanlari anlayabilmesi icin cagdas Turkce sozcuklerin kullanilmasi cok daha uygun olacaktir. Belki siz soylemek istediklerinizi osmanlica veya farsca sozcuklerle cok daha iyi yazabiliyorsunuz; ama okuyanlarin cogunlugu bu yazilanlari anlayamadan geciyorsa, mesajiniz okuyucuya ulasmiyor demektir.

    Yazdiginiz yaziyi edit edebilme yetkinizi kullanarak gerekli duzeltmeleri siz kendiniz yapabilirsiniz..

    Rabbin esenliginde olmaniz dilegiyle..

    #36003
    Anonim
    Pasif

    Ben ise sayın ve çok sevgili Viran Dede, tamamen şaşkınlık içerisindeyim. Neredeyse, “Mesih’i Mesih yapan bir kadındır” diyorsunuz ve Mesih’in bile, insandan öte bir yücelik vermediği bir kadını, adeta ilâhlaştırıyorsunuz. “Bu konulara girmiyelim, birbirimizi rencide etmiyelim” dendiği halde, tam tersini yapıyorsunuz ve kimse de birşey söylemiyor. Ben şahsen, İncil öğretisine ters düşen bu yaklaşımı, İncil’i öğrenmek isteyenler uğruna, hiç yayınlamazdım. Yayınlayan kardeşim, kim ise, bence size nezaket göstermeye çalışmış. Rencide etmemek için uğraşmış. Bence siz ondan özür dilemelisiniz.

    Sizin yazınıza gelince, bence siz de ‘sevgiden ve iyi yürekle’ yazdınız. Kadınlar gününde, onlara sevgi ve saygı göstermeye çalıştınız. Ama bu biraz da, ‘Kedi, eve (ev sahibine), fare getirip armağan eder’ gibi oldu. Biz fare yemeyiz. Hiçbir insanoğlunu da ilahlaştırmayız. Tanrı Ruhu’nu taşıyan herkes, yani tüm hakikî Hristiyanlar, tüm yüreğiyle “İsa Rab’dir” diyenlerin hepsi ‘Aziz’dirler. Meryem de bunlardan bir tanesidir. Ve, İsa’nın Tanrısallığına hiçbir katkısı olmadı.

    Yalnızca, biz günahkârlara ‘egemen olan’ insan bedenini, tuş edip, hiçe sayıp, çarmıha germesi için, bir beden verdi. “Mesih’in Sünneti” denilen budur işte. Bu sünnette, kesilip atılan, Meryem’in İsa’ya vermiş olduğu, katkıda bulunabildiği tek şeydi. Meryem da dahil, kadınlarımız da dahil, hepimiz günahkâr hiçleriz Tanrı huzurunda. Meryem de dahil, hepimiz ancak, Mesih’in lütfu ile kurtulabiliriz. Hiçbirimiz O’na, günahlarımızın dışında birşeyler armağan etmiş değiliz.

    Bunları söyledikten sonra, “Seni seviyorum” desem, bana inanmayacaksın ama yine de söylüyorum, çünkü hakikattir. Ama Rab’be sadakat, herşeyden önde gelir. Dostluk adına sessiz kalsaydım, annemi, babamı, bacımı, kardeşimi ve neredeyse tüm akraba ve arkadaşlarımı yitirmiş olmaz, dünyada öksüzler gibi yaşamazdım.

    #36004
    Anonim
    Pasif

    Kemal abi, itirazını veya görüş ayrılığını ifade etmen başka, hiç bir küfür, saldırganlık vs barındırmayan, değişik bir görüş ifade eden bir yazıyı yayınlamayı reddetmen bambaşka.

    ‘Sadece görüş birliğinde bulunduğumuz şeylerin ifade edilmesine izin veririz’ zihniyetini hiç ama hiç Hristiyan’ca bulmuyorum şahsen. Küfür, saldırganlık, tehdit veya ukalalık içermeyen her görüşe kapısı açıktır Mesih müridinin… edebi budur çünkü, Yeni Ahit’in tüm metinlerinden de kolayca anlaşılabileceği gibi. Değişik görüşü olan birinin ise sadece değişik bir yaklaşımı var diye özür dilemesi mantık dışıdır tamamen.

    Hz. Meryem’i illahlaştıran kim ki üstelik? Katolik’lerin vardır öyle bir sorunu ama bu tüm öbür kadim Hristiyan geleneklerinin görüşü değildir asla. Hz. Meryem köksel günaha tabi biri olarak doğmuştur. Ama itaat ve teslimiyeti her Mesih müridinin baş örneğidir, itaat ve teslimiyet konusunda. Biz bu günaha tabi olanlar Hz. Meryem ile soydaşız daha ziyade. Ondandır ki kendisinde teselli buluruz, kendisini örnek alırız, hayat yaklaşımı olarak. İsa Mesih köksel günaha tabi olmadan gelmiştir dünyaya… ezeli İllahi Kelam’ın maddeye bürünmüş, insan olmuş halidir, insanın varlığının bir sonraki aşamasındadır yani. Amacımız O’dur şüphesiz ama… O’nun aşkınlık berisindeki eşiği Hz. Meryem’in teslimiyetindedir. Ve Meryem bir kadındır. İllahi idare’nin içeriğindeki hiç bir şey ise tesadüfi değildir elbet.

    Herşeye kadir olan Tanrı Kelam’ını durup dururken ışınlanma misali bir yolla da tezahür ettirirdi herhalde. Öyle bir şeye imkanı yok değil nasılsa ama… bir kadından doğurtuyor, öyle Holivudvari bir şekilde davranacağına. Bir hikmeti var bunun elbet. Durup dururken, ebedi bahtiyarlığında, kimseye muhtaç olmadan varken, dünyayı yaratmasında olduğu gibi aynen…

    Bir kadından başlayan varlıksal düşkünlük yarası (Havva’dan) yine bir kadın sayesinde şifa bulup sona eriyor (Hz. Meryem). Bu tespit Hristiyanlık illahiyatının en temel unsurlarındandır. Dolayısıyla Meryem nasıl sevilip sayılmasın ki… (dikkat, tapılsın demiyorum, sevilsin sayılsın diyorum… aradaki fark mutlak bir fark).

    Kilise yaşayan bir vücut, bağ misali her mensubunun her mensubu ile organik bir bağlantıda bulunduğu bir ağ ve ailedir. Bir ailede annenin yeri başkadır, kardeşlerin yeri başkadır. Hepsi sevilir, sayılır ama… hepsine de teker teker, değişik bir şekilde hitab edilir, ayrı bir şekilde saygı gösterilir. İşte Kilise’de Hz. Meryem ondan anamızdır, ondan ‘Meryem Ana’ deriz ona.

    Sevgiler…

    #36012
    Anonim
    Pasif

    “Bir Kadın Sayesinde …”

    Hayır Viran Dede,
    Size katılamıyorum. Yapmıyorum dediğiniz şeyi yapıyor, Meryem’i ilâhlaştırıyorsunuz. “İsa’nın çarmıhını yapan bir marangoz sayesinde kurtulmuş oluyorsunuz” demek gibi birşey oluyor söyleminiz. Böyle bir söylem ne kadar doğru ise; “Bir kadın sayesinde” söylemi de, ancak o kadar doğru olur.

    Ölümüne itaat eden bir yığın kardeşimiz ve kızkardeşimiz varken, birtek Meryemi ayırıp, tapacak derecede yüceltmek (aslında tapmak) çok yanlıştır. Mahiret Meryem’de ise, onun diğer çocukları da çok çok özel olmalı. Ama onlar ancak senin, benim gibi. Bu kadın onlara bir zırnık bile daha fazla verememiş; senin ve benim annemin, bizlere verdiğinden.

    Önemli olan, “benim görüşlerime” uygunluk değil. Kutsal Kitap öğretisine uygunluktur. Pavlus, İncil öğretisinden bir virgül bile taviz vermemek için, nelere katlandı. ‘Gelenekleri’ reddediyor, ‘beğenilmek’ adına insan öğretilerine göz yummayı görev kabul etmiyoruz. Veya kendi adıma konuşayım: “Ben bunu yapamam. Yazınızı okuduğumda, içimdeki Kutsal Ruh’un hüzünlendiğini, yüreğimin düğümlendiğini hissederim”

    Konuyu uzatmıyacağım. Bu konuya başka cevap da yazmıyacağım. Farkında isen, Katolik ve Ortodoks düşüncesinin tam karşısında yer almış biri olduğum halde ve Martin Luther’in, bu iki mezhep hakkındaki düşüncelerine neredeyse tamamen katılıyor olmama rağmen; bu tartışmalı konuları açan hep başkaları, yani bu iki mezhepten kişiler oluyor. Ve ben de, cevaben, düşüncelerimi ifade ettim diye, gücenip, Forum’dan uzaklaşan kişiler oluyor. Acaba esas sansürcü kim?

    #36017
    Armagan
    Anahtar yönetici

    Cok degerli Kemal Basaran ve Viran Dede kardeslerim, Forum’un farkli dusunce ve goruslerin paylasildigi ve tartisildigi bir platform oldugunu zaten hepimiz biliyoruz. Elbette kisisel inanc, dusunce, gorus, anlayis, deneyim ve degerlendirmelerimizde digerlerinden farkli olacagiz. Meryemin Hristiyan gelenegindeki yeri gibi teorik konular etrafinda dusuncelerimizi savunurken Kutsal Kitap ayetleriyle desteklememiz gerekir diye dusunuyorum. Kutsal Kitap’ta acikca ornegi olmayan ve desteklenlemeyen hristiyan gelenegini savunmak bence kisisel bir gorusun ortaya konmasidir.. Saygi gosterilir, ama imanin bir geregi olarak gosterilemez.

    #36020
    Anonim
    Pasif

    Cevap vermiyecektim ama, göz göre göre incilin yanlış aktarılmasına göz yumamadım. Luka 1:46-48’i şöyle nakletmişsiniz:

    ‘Meryem ise ‘‘canım Rab’bı yüceltiyor, ruhum kurtarıcım olan Tanrım’da huzur buldu… şu naçiz kulunu şereflendirdi çünkü… işte şimdiden sonra tüm nesiller bana şükran methiyelerinde bulunacak’’ dedi’. (Luka 1. 46,47,48)

    Yani, kelimeleri çarpıtma, buna derler işte. Aslı ise şöyledir:

    “Canım Rab’bi yüceltir, ruhum Kurtarıcım Tanrı sayesinde sevinçle coşar. Çünkü O, SIRADAN BİRİ OLAN kuluyla ilgilendi. İşte bundan böyle bütün kuşaklar beni mutlu (blessed) sayacak.”

    Yine de sen, tabii istediğine tapabilirsin.

    #36021
    Anonim
    Pasif

    Kemal abi özür dilerim ama… sen çeviriyi İngilizce’den yapmışsın her halde… benim çevirim ise doğrudan metnin Yunanca aslından. Orijinal metnin kelimelerini teker teker incelemeye varsan inceleyelim… hiç bir itirazım olmaz.

    Ama yine değişmeyeceksin… niyetin değişmemekte çünkü. Ben Meryem’e tapmıyorum diyorum… sen ille de ‘taptıracaksın’ : – ))) Tapmıyor olduğumu saptasan çünkü tüm kendi inançlarını yeniden kontrolden geçirmek zorunda bırakacak seni… ama o en zor olanı. İnançları değiştirmek hayatın tümünü kökten değiştirmek anlamına gelir çünkü.

    ‘Blessed’ nerden neraye ‘mutlu’ demekmiş… Hiç bir alakası yok. İngilizce’de bile ‘blessed’ mutlu değildir. Kaldı ki kelimenin Yunanca’daki orijinali ‘mutlu’ olarak çevirilmesine hangi dereden su getirilirse getirilsin hiç bir olanak tanımayan bir kelime… : – )

    İngilizce’de ‘blessed’ kutluluk anlamında kutsanmışlığı ifade eden bir kelimedir. Yunanca’daki ‘euloghimeni’ kelimesi ise tam anlamıyla İllahi bir kaynaktan özel olarak kendi hakkında iyi söz edilmiş, yani ‘kutsanmış’ anlamında olan bir kelimedir (ama bu ayette hiç kullanılmamıştır zaten… ‘makariousi’ kelimesi kullanılmıştır ki hem ‘mutlu ve kutlu olarak ama hem de aynı zamanda sevgi ve şükranla anacaklardır’ anlamındadır… kelime edilgen değil etkendir).

    Yunanca’da ‘makarios/makaria’ ‘the one having bliss’ anlamındadır, ‘euloghimenos/euloghimeni’ (erkil ve dişil konumlarda) ise ‘the blessed one’ anlamındadır. Anlam olarak değişik durumlara işaret eden içerikleri vardır her iki kelimenin. Söz konusu ayette kullanılmış olan ‘Makarizo’ kelimesi ‘bana ettiği iyilikten dolayı teşekkür ediyorum, bahtiyarlık diliyorum, şükranla anıyorum’ anlamında olup bugünkü Rumlar tarafından da gayetle sık bir şekilde kullanılan bir kelimedir… Gidin soruverin hem Türkçe’yi hem Yunanca’yı (Rumca’yı) iyi bilen bir tanıdığınıza, hemen söyleyiverecek size ne anlama geldiğini.

    Anlıyorum ama ben burdaki kardeşleri… Anadolu’nun (ve genelde Doğu’nun) kadim gelenekli Hristiyan cemaatleri etnik bir kimliğe tıkılı kalıp havarilik ve beynelmillelik niteliklerini yittirip herkese yabancılaşınca işi Protestant’lar üstleniyor. Normaldir öyle olması… Mesihilik hakkında merağı doğmuş bir çağdaş Türk kimin kapısını çalsın ki. Gidecek kendi kültürüne tamamen yabancı Alman’ın veya Amerikalı’nın kapısını çalacak, eli mahkum.

    Ondandır ki şovenizm ve milliyetçilik birinin manevi dokusuna bulaşabilecek en lanetli zehirdir derim her zaman. Ortodoks’luk Yunanlı’lık veya Rus’lukla bunca bağlandı mı sonuç bu olur.

    Bir de… Osmanlıca kelimeleri dışlamamaktaki ısrarım… tam bu nedenden işte. Bu tür çok büyük anlam kargaşlarına sürükleyecek yanlışlıklardan çok daha kolay kaçınılabileceğinden. Osmanlıca’nın tüm kelime zenginliğiyle bugünün bunca basite indirgenmiş Türkçesi’nin olanakları aynı mı… İmla Osmanlıca olsun demiyorum elbet ama… bunca engin kelime hazinesi niye kullanılmasın ki…

    Rab hepimizi korusun, salihlik versin, kurtarsın, başka diyecek bir şey bulamıyorum…

11 yazı görüntüleniyor - 1 ile 11 arası (toplam 11)
  • Bu konuyu yanıtlamak için giriş yapmış olmalısınız.