Tanrı var mı? – İnanmak için sebepler.

  • Bu konu 1 izleyen ve 0 yanıt içeriyor.
1 yazı görüntüleniyor (toplam 1)
  • Yazar
    Yazılar
  • #27477
    Anonim
    Pasif

    Tanrı Var mı? – İnanmak İçin Sebepler
    Aşağıdaki metin, Tanrı’ya inanmamız için direk sebepler sunmaktadır…

    yazan: Marilyn Adamson

    Birisinin çıkıp Tanrı’nın varlığını basitçe ispatlayan bir delil göstermesi herkesin hoşuna giderdi, değil mi? “Sadece inanmak ve güvenmek zorundasın” ifadeleri yerine gerçek bir kanıt… Bu bölümde bu kanıtlara aday olarak gösterdiğimiz unsurları size sunacağız.

    Ancak ilk olarak şunu göz önüne almanız gerekir; eğer bir kişi Tanrı’nın varlığını bir olasılık olarak kabul etmiyorsa, bütün delilleri reddetmesi engellenemez. Eğer bir kişi insanların ayda yürüdüğüne inanmayı reddediyorsa, kendisine sunulacak bütün deliller onun düşüncesini değiştirmeye yeterli olmayabilir. Astronotların ay üzerindeki yürüyüşlerinin videoları, fotoğrafları, aydan gelen taş parçaları, tüm bunlar değersizdir çünkü bu kişinin kesin bir şekilde insanların aya gidemeyeceğine karar vermiştir.

    Konu Tanrı’nın varlığına geldiği zaman, Kutsal Kitap’ı yeterli kanıt gören insanlarda vardır (Romalılar 1:19-21). Diğer taraftan, Tanrı’yı bilmeyi isteyen kişiler için şöyle söylenmiştir: Yeremya 29:13-14 ” Beni arayacaksınız, bütün yüreğinizle arayınca beni bulacaksınız. Kendimi size buldurtacağım” diyor RAB.” Tanrı’nın varlığını destekleyen sebeplere bakmadan önce kendinize şu soruyu yöneltmenizi tavsiye ederim: Eğer Tanrı var ise, ben onu bilmeyi istiyor muyum?

    Tanrı’nın Varlığını Destekleyen Sebepler…

    1. Dünya tarihi boyunca, bütün kültürlerdeki insanlar, bir Tanrı’nın varlığını kabul etmişlerdir.

    Birisi bütün tarih boyunca gelmiş geçmiş bütün insanların, bütün ulusların ve kültürlerin hatalı, kendisinin haklı olduğunu nasıl söyleyebilir? Milyarlarca insan, çeşitli sosyolojik, zihinsel, duygusal ve eğitimsel çeşitliliği içeren milyarlarca insan, tek bir ağızdan bir Yaratıcı, bir Tanrı olduğuna karar kılmışlardır.

    Antropolojik araştırmalar, günümüzde bile en uzaklardaki, en izole olmuş ve en ilkel kabilelerde bile evrensel bir Tanrı inancı olduğunu gösterir. Dünya üzerinde yazılmış en eski, en antik tarih eserlerinde veya efsanelerde, orijinal bir Yaratıcı, Tanrı konsepti görülmektedir. Günümüzde veya antik çağlarda çok tanrılı inançlara sarılmış, bir birinden bağımsız ve alakasız toplumların bile kökenlerinde en yüksek ve en yüce olan bir Tanrı bilinci olduğu görülür.

    2. Gezegenimizin karmaşıklığı, sadece evrenimizi yaratan temkinli bir tasarımcıya işaret etmekle kalmaz bugün hala daha ona bağlı olduğunu gösterir.

    Tanrı’nın tasarımına işaret eden bir çok örnek hatta sonsuz örnek mümkündür ancak biz sadece bir kaçını verebileceğiz:

    Dünya . . . boyutu mükemmeldir. Dünyanın boyutu ve yer çekimi, oksijen ve nitrojen gazlarından oluşan ince bir tabakayı, yerden 50 mil yukarıya kadar tutmaktadır. Eğer dünya daha küçük olsaydı örneğin Merkür gibi, bir atmosferi olması imkansız olacaktı. Eğer dünya daha büyük olsaydı örneğin Jüpiter gibi, atmosferi özgür hidrojen içerecekti. Dünya, hayvan, bitki ve insanları yaşatabilen, doğru bir karışımdan oluşan atmosfere sahip tek gezegendir.

    Dünya, güneşten en doğru bir mesafede durmaktadır. Eğer dünya, güneşten daha fazla uzakta olsaydı, biz tamamen donardık. Daha yakın olsaydık hepimiz kavrulurduk. Dünyanın konumunundaki küçük bir değişiklik bile yaşamı imkansız hale getirirdi. Dünya, güneş etrafında 67,000 mph hızıyla dönerken bile bu mükemmel mesafeyi korur. Bunu gerçekleştirirken aynı anda kendi ekseninde de dönmektedir böylece yüzeyinin ısınmasını ve soğumasını sağlar.

    Ayın, boyutu ve dünyaya olan uzaklığı, dünya ile olan yerçekimi açısından mükemmeldir. Ay önemli okyanus gel-gitleri ve hareketleri böylece sular ne durgunlaşır ne de kıtaların üzerine tırmanır.

    Su . . . renksiz, tadsız ve kokusuz ancak hiçbir canlı onsuz hayatta kalamaz. İnsanların (üçte ikisi), bitkilerin ve hayvanların bedenlerinin çoğunluğu sudan oluşmaktadır. Suyun karakteristiklerin benzersiz bir şekilde yaşama uygun olmasına bakalım:

    Suyun olağandışı bir donma noktası ve yüksek kaynama noktası vardır. Su, dalgalanan çevre ısılarına uyum sağlamamızı ve beden ısımızın sabit kalmasını sağlayan unsurdur.

    Su evrensel bir çözücüdür. Dolu bir bardak suyu alalım, bir fincan şekeri ekleyelim, bardaktan hiçbir su taşmayacaktır, su basitçe şekeri içine çeker. Bunun anlamı şudur: Binlerce kimyasal, mineral ve besinlerin, en küçük damarlarımız boyunca ilerleyerek bedenimizin her yanına ulaşmasıdır.

    Su aynı zamanda kimyasal olarak etkisizdir. Taşıdığı maddelerin niteliğini bozmadan yiyeceklerin, ilaçların ve minerallerin absorbe edilmesini ve beden tarafından kullanılmasına imkan verir.

    Suyun benzersiz bir yüzey gerilimi vardır. Bitkilerin içerisindeki su yer çekimine aykırı bir şekilde yukarı doğru çıkabilmekte, en yüksek ağaçların en uç dallarına bile besin taşıyabilmektedir.

    Su, yukarıdan aşağıya doğru donmaya başlar böylece içindeki balıklar yaşamaya devam eder.

    Dünyanın suyunun yüzde doksan yedisi okyanuslardadır. Ancak dünyamızın içerdiği bir sistem bu suyum tuzdan arınmasını, buharlaşıp tüm dünyayı sulamasını sağlar. Buharlaşma, okyanusun sularını tuzdan ayırır ve kara üzerinde suyu dağıtması için rüzgar tarafından itilen, bitkileri, insanları ve hayvanları, kısacası yaşamı besleyen bulutları oluşturur. Bu sistem hem arındırmayı, hem tekrar kullanmayı hem besi sağlamayı içermektedir.

    İnsan beyni. . . . Eşzamanlı bir şekilde sayısız bilgiyi işler. Beynin, etrafındaki gördüğü şekilleri, renkleri, kokuları, ısıları, ayağının altındaki basıncı, ağzınızın nemini, elinizdeki ve üzerinizi kaplayan elbiselerin dokusunu aynı anda işler. Beynin duygusal yanıtları, anıları ve düşünceleri kaydeder. Aynı zamanda bedeninin düzenli işlerini sürdürür, nefes alman, göz kapaklarını açıp kapaman, yürümen, iç organlarını çalışması bunların bir kaçıdır.

    İnsan beyni bir saniyede bir milyondan daha çok mesajı işleme tabi tutar. Beynin bütün bu veriyi tartar, önemine göre süzgeçten geçirir, göreli olarak önemsiz gözükenleri geri plana atar. Dünya üzerinde yaşamanı ve işlev görmeni sağlayan işlemci, beynindir. Her saniye milyonlarca veriyi işleyen, bedeninin bilinçli ve bilinçsiz işlevlerini sürdüren ve sayısız etkinliği, yaratıcılığı olan insan beyninin şan eseri oluşmuş bir et parçası olduğunu kim iddia edebilir?

    NASA uzaya bir mekik gönderdiği zaman içine yerleştirdiği maymunun bu gemiyi inşa etmesi ve kullanması beklenmemiştir, sadece zeka ve yaratıcılık sahibi bir tür bunu yapabilir. Birisi insanı beyinin varlığını nasıl açıklar? Sadece insan beyninden daha bilgili ve zeki bir akıl bunu yaratabilir.

    3. “şans” yeterli bir açıklama değildir.

    Efes harabelerine ya da Dolmabahçe sarayına baktığınızda bu eserlerin şans eseri oluşmuş, doğal yapılar olduğunu düşünür müsünüz? Sınırsız zaman, rüzgar ve yağmur sağlansa bile doğa bu eserleri oluşturamaz. Sağ duyumuz bize bu eserlere baktığımızda, açık bir planlama ve ustalıkla oluşturulmuş, zeka ürünlerine baktığımız verisini verir.

    Bu makale, bizim dünyamızın birkaç şaşırtıcı yönüne dokunmaktadır: dünyanın güneşe konumu, suyun bazı özellikleri, insan bedeninin bir organı. Bunlardan herhangi birisi kazara olmuş olabilir mi?

    Seçkin astronom Frederick Hoyle, amino asitlerin insan hücrelerinde rasgele bir şekilde bir araya geldiği iddiasının matematiksel olarak gülünçlüğünü ortaya koymuştur. Bay Hoyle, “şans” ihtimalinin saçmalığını takip eden analojide resimlemiştir: “Bir kasırganın, bir hurdalık üzerinden geçerken parçaları şans eseri birleştirip, şans eseri çalışan ve uçmaya hazır pırıl pırıl bir Boeng 747 oluşturmasının şansı nedir? Olasılık o kadar küçüktür ki, sınırsız zaman ve sınırsız hurdalık verilmiş olsa bile bu olasılıkta yükselme görülemez!”

    Evrenin ve bizim yaşamımızın karmaşıklığı göz önüne alınıldığında, ihtiyacımız olan her şeyi yaratmış olan makul, sevgi dolu ve zeki bir Yaratıcıyı kabul etme durumunda kalırız. Kutsal Kitap, yaşamı yaratan ve sürdüren bu Yaratıcıyı Tanrı olarak tanımlar.

    4. İnsanlığın doğal olarak sahip olduğu yanlış ve doğru hisleri biyolojik olarak açıklanamaz (vicdan).

    Hepimizin içinde, bütün kültürlerde evrensel bir doğru ve yanlış hisleri mevcuttur. Bir hırsız bile kendisinden bir şey çalındığında haksızlık içerisinde olduğunu düşünür. İstisnasız bütün kültürlerde, ailesinden zorbalıkla çekilip alınan ve tecavüz edilen küçük bir kız olayı karşısında büyük bir öfke, tiksinti ve bu kötülüğü onaylayanlara karşı kızgınlık oluşur. Biz hissi nereden elde ettik? Bütün insanların vicdanlarında yer alan evrensel bir adalet, kötülüklerden tiksinme bilinci nasıl oluşmuştur?

    Cesaret, asil bir neden için ölmek, sevgi, merhamet, saygınlık, vazifeye sadakat, tüm bunlar nereden geldi? Eğer insanlar sadece fiziksel gelişimin ürünleriyse, “en güçlü olanın hayatta kalması” ise, niçin birbirimiz için canımızı feda ediyoruz? Yanlış ve doğru hakkındaki iç hisse nereden sahip olduk? Bizim vicdanımızın varlığına getirebileceğimiz en iyi açıklama, insanlığın kararlarına ve uyumuna önem veren, seven bir Yaratıcıdır.

    5. Tanrı kendisini sadece doğada ve insan yaşamında göstermedi; Kendisini daha özel bir biçimde Kutsal Kitap’da açıkladı.

    Tanrı’nın düşünceleri, kişiliği ve davranışları sadece Tanrı onları göstermeyi seçerse bilinebilir. Bunun dışındaki her bilgi insan spekülasyonudur. Eğer Tanrı bilinmeyi dilemezse, hepimiz kayboluruz. Ancak Tanrı O’nu bilmemizi istiyor. Kutsal Kitap O’nun karakterini ve O’nunla bir ilişki için ne yapmamız gerektiğini açıklamaktadır. Bu durum Kutsal Kitap’ın güvenilirliğini önemli bir unsur yapar.

    Arkeolojik keşifler, Kutsal Kitap’ın yanlışlığını değil doğruluğunu kanıtlamaya devam eder. Örneğin, Ağustos 1993’de kuzey İsrail’de yapılan arkeolojik bir keşif mezmurların yazarı Kral Davud’un varlığını ispatlamıştır. Ölü deniz tomarları ve diğer arkeolojik keşifler, Kutsal Kitap’ın tarihsel kesinliğini kanıtlamaya devam eder.

    Kutsal Kitap (Eski ve Yeni Antlaşma) 1600 sene süren bir zaman yelpazesi içerisinde, 40 farklı yazar tarafından, tam üç kıta (Asya, Afrika ve Avrupa) üzerinde kaleme alındı. Buna rağmen verdiği mesajda şoke edici bir tutarlılık vardır tüm Kutsal Kitap boyunca tek bir mesaj görülür:

    1. Tanrı bizim içinde yaşadığımız dünyayı yarattı ve özellikle O’nunla bir ilişkiye sahip olmamız için bizi yarattı.
    2. Tanrı bizi derinden sever.
    3. Tanrı kutsaldır ve bu yüzden günahkar insanlarla ilişki içerisinde olmaz.
    4. Tanrı, günahlarımız affedilmesi için bir yol sağladı.
    5. Bizden O’nun bağışlanmasını almamızı ve O’nunla sonsuza dek devam edecek olan bir ilişkiye başlamamızı istemektedir.

    Kutsal Kitap Tanrı’nın karakterini gösterir. Mezmur 145, Tanrı’nın kişiliğini, düşüncelerini ve bize karşı olan duygularını açıklar:

    “Ey Tanrım, ey Kral, seni yücelteceğim, Adını sonsuza dek öveceğim. Seni her gün övecek, Adını sonsuza dek yücelteceğim. RAB büyüktür, yalnız O övgüye yaraşıktır, Akıl ermez büyüklüğüne. Yaptıkların kuşaktan kuşağa şükranla anılacak, Güçlü işlerin duyurulacak. Düşüneceğim harika işlerini, İnsanlar büyüklüğünü, yüce görkemini konuşacak. Yaptığın müthiş işlerin gücünden söz edecekler, Ben de senin büyüklüğünü duyuracağım. Eşsiz iyiliğinin anılarını kutlayacak, Sevinç ezgileriyle övecekler doğruluğunu. RAB lütufkar ve sevecendir, aaa öfkelenmez, sevgisi engindir. RAB herkese iyi davranır, Sevecenliği bütün yapıtlarını kapsar. Bütün yapıtların sana şükreder, ya RAB, Sadık kulların sana övgüler sunar. Krallığının yüceliğini anlatır, Kudretini konuşur; Herkes senin gücünü, Krallığının yüce görkemini bilsin diye. Senin krallığın sonsuz bir krallıktır, Egemenliğin kuşaklar boyunca sürer. RAB verdiği bütün sözleri tutar, Her davranışı sevgi doludur. RAB her düşene destek olur, İki büklüm olanları doğrultur. Herkesin umudu sende, Onlara yiyeceklerini zamanında veren sensin. Elini açar, Bütün canlıları doyurursun dilediklerince. RAB bütün davranışlarında adil, Yaptığı bütün işlerde sevecendir. RAB kendisini çağıran, İçtenlikle çağıran herkese yakındır. Dileğini yerine getirir kendisinden korkanların, Feryatlarını işitir, onları kurtarır. RAB korur kendisini seven herkesi, Yok eder kötülerin hepsini. RAB’be övgüler sunsun ağzım! Bütün canlılar O’nun kutsal adına, Sonsuza dek övgüler dizsin.”

    6. Tanrı diğer esinlemelerinden farklı olarak İsa Mesih, Tanrı’nın en açık ve en özel resmidir.

    Niçin İsa Mesih? Büyük dünya dinlerine baktığımızda Buda’yı, Hz. Muhammed’i, Konfüçyüs’ü ve Musa’yı görürüz; bu kişiler kendilerini ya öğretmen ya da peygamber olarak tanıtmışlardır. Bu kişilerden hiç birisi Tanrı olduğunu iddia etmemiştir. şaşırtıcı şekilde, İsa Mesih bu iddiada bulunmuştur. İsa Mesih’i bütün diğerlerinden ayıran budur. İsa Mesih, Tanrı vardır ve sizlerde ona bakıyorsunuz demiştir. Babası hakkında konuşmuştur ancak bu bir ayrılığı işaret eden değil tüm insanlıktan farklı olan bir birliği ifade etmiştir. İsa Mesih, “Beni gören beni göndereni de görmüş olur, Bana inanan Baba’ya da inanmış olur” demiştir.

    Yuhanna 8:12 “İsa yine halka seslenip şöyle dedi: «Ben dünyanın ışığıyım. Benim ardımdan gelen, asla karanlıkta yürümez, yaşam ışığına sahip olur.»”

    İsa Mesih, sadece Tanrı’ya ait nitelikleri üstlenmiştir: insanların günahını affedebilmek, günah alışkanlığından kurtarmak, onlara cennette sonsuz yaşam ve bol yaşam vermek. İsmi geçen öğretmenler insanların sözlerine odaklanmasını isterken İsa Mesih farklı olarak insanların kendisine odaklanmasını istedi. İsa Mesih, “Benim sözlerimi izle, gerçeği bulacaksın,” demedi ancak (Yuhanna 14:6) “İsa ona, «Yol, gerçek ve yaşam ben’im» dedi. «Benim aracılığım olmadan Baba’ya kimse gelemez” dedi.

    İsa Mesih, Tanrı Olma İddiasını Nasıl Desteklemiştir?

    İsa Mesih, diğer insanların yapamayacağı şeyleri yani mucizeleri yaptı. İnsanları iyileştirdi. . . kör, sağır, sakat…hatta ölüleri diriltti. Nesnelerin üzerinde gücü vardı. . . Yoktan, binlerce insanı doyuracak yiyecek var etti. Doğa üzerinde de mucizeler yaptı: bir göl üzerinde yürüdü, öğrencileri için bir fırtınayı durdurdu. İnsanlar her yerde O’nu takip etti çünkü O, onların ihtiyaçlarını karşıladı, mucizeler yaptı. İnsanlara sözlerime inanmıyorsanız bile en azından gördükleri mucizelere inanmalarını istedi.

    (Yuhanna 14:11) “Bana iman edin; ben Baba’dayım, Baba da bendedir. Hiç değilse bu işlerden dolayı iman edin.”

    İsa Mesih, Tanrı’nın kişiliği hakkında neleri açıklamıştır? Tanrı’nın insanlığa karşı duyguları, düşünceleri ve beklentileri nelerdir?

    İsa Mesih, Tanrı’nın şefkatli, sevgi dolu, bizim bencilliğimizden ve kusurlarımızdan haberdar olan ancak yinede bizle bir ilişki isteyen olduğunu göstermiştir. İsa Mesih, Tanrı’nın bizi, cezalandırılmayı hakkeden günahkarlar olarak gördüğünü ancak bize karşı olan sevgisi yüzünden Tanrı’nın farklı bir plan sunduğunu açıklamıştır. Tanrı, bizim günahlarımızın cezası olarak Kendi Oğlunu kurban olarak vermiştir; İsa Mesih bunu gönüllü bir şekilde kabul etmiştir.

    İsa Mesih, tam olarak dokuz başlı bir kırbaç ile işkence görmüştür. Kafasına dikenli bir taç giydirilmiştir. Arkasından da O’nu bileklerinden ve ayaklarından çarmıha çakarak germişlerdir. İsa Mesih’in mucizelerini düşünürsek, O’nu çarmıhta tutanın o çiviler değil, bize karşı beslediği sevgi olduğunu anlarız. İsa Mesih, bizim yerimize, biz affedilebilelim diye canını vermiştir. İnsanlığın sarıldığı bütün dinlere baktığımızda, sadece İsa Mesih olarak beden alan Tanrı’nın bizlere bu kadar yakın olduğunu ve uzandığını görürüz; en yakın ilişki sadece İsa Mesih tarafından sağlanmıştır. İsa Mesih’in Tanrısal sevgisi, bizim ihtiyaçlarımızı bilir ve bizleri kendine çeker. İsa Mesih’in ölümünden dolayı bizler affedilebildik, Tanrı tarafından tamamen kabul edildik ve O’nun gerçek sevgisini tatdık. Tanrı, şöyle der: (Yeremya 31:3) “Ona uzaktan görünüp şöyle dedim: Seni sonsuz bir sevgiyle sevdim, Bu nedenle sevecenlikle seni kendime çektim.” İşte bu, eylem içerisindeki Tanrı’dır.

    İsa Mesih ‘in Tanrı olduğunu ortaya koyan en kesin kanıt, İsa Mesih’in en fazla tetkik edilmiş mucizesidir-Kendi Ölümünden Dirilmesi

    İsa Mesih, defni olduktan üç gün sonra tekrar yaşama döneceğini bildirmişti. Çarmıha gerilmesinden sonraki üçüncü gün, mezarının kapısında iki tonluk bir kaya dikilmiş, başında silahlı Roma askerleri dururken, kör edici bir aydınlıkta melek görülmüş ve geriye sadece İsa Mesih’in vücuduna sarılmış olan içi boş kefeni kalmıştır. Asırlar boyunca İsa Mesih’in ölümden dirilmesi üzerine yasal, mantıksal ve tarihsel analizler yapılmıştır ancak her defasında diriliş sonucuna varılmıştır.

    Eğer gerçekten Tanrı’nın var olup olmadığını öğrenmek istiyorsan, İsa Mesih ‘in hayatına bakmalısın: Yuhanna 3:16 “Çünkü Tanrı dünyayı o kadar çok sevdi ki, biricik Oğlunu verdi. Öyle ki, O’na iman edenlerin hiçbiri mahvolmasın, ama hepsi sonsuz yaşama kavuşsun.”

    Tanrı ile bir ilişkiye gerçekten başlamak ve Tanrı tarafından kabul edildiğini bilmek ister misin?

    Bu senin kararındır, hiçbir şekilde zorlama ile alınamayacak bir karardır. Ancak sen Tanrı tarafından affedilmeyi ve onunla bir ilişkiyi istersen, bunu yapabilirsin, hem de şimdi! İsa Mesih şöyle demiştir: Esinleme 3:20 “İşte kapıda durmuş, kapıyı çalıyorum. Eğer biri sesimi işitir ve kapıyı açarsa, onun yanına gireceğim, ben onunla ve o da benimle, birlikte yemek yiyeceğiz.” Eğer bunu yapmayı istiyorsanız ancak bunu nasıl yapacağınızı bilmiyorsanız şu dua size faydalı olabilir: “Sevgili Rabbim, sana gereksinimim var. Çünkü bana olan sevginden ötürü benim günahlarıma karşılık kendini kurban olarak sundun. Bu nedenle sana sonsuz teşekkürler sunarım. şimdi kalbimin kapısını sana açıyor ve Seni Kurtarıcım ve Rabbim olarak kabul ediyorum. Günahlarımı bağışlayıp bana sonsuz yaşam sunduğun için çok teşekkür ederim. Yaşamımın yönetimini benden al ve beni kendi istediğin gibi bir kişi yap, AMİN”

    Tanrı, O’nunla olan ilişkimizin asla bitmeyeceğini vaat etmiştir: Yuhanna 10:27-29 “Koyunlarım sesimi işitir. Ben onları tanırım, onlar da beni izler. Onlara sonsuz yaşam veririm; asla mahvolmayacaklar. Onları hiç kimse elimden kapamaz. Onları bana veren Babam her şeyden üstündür. Onları Baba’nın elinden kapmaya kimsenin gücü yetmez.”

    Bütün bu gerçeklere bakıldığı zaman, sevgi bir Tanrı’nın var olduğu, samimi bir şekilde bilinebilir olduğu sonucu ortaya çıkar.

1 yazı görüntüleniyor (toplam 1)
  • Bu konuyu yanıtlamak için giriş yapmış olmalısınız.