Sivaslı Ramazan’ın Tanıklığı

  • Bu konu 1 izleyen ve 0 yanıt içeriyor.
1 yazı görüntüleniyor (toplam 1)
  • Yazar
    Yazılar
  • #25149
    Anonim
    Pasif

    Sivaslı Ramazan, kız tavlamaya kiliseye gitti rahip olup çıktı

    23 Ağustos 2003
    Şermin SARIBAŞ

    [IMG]http://hurarsiv.hurriyet.com.tr/goster/arsivimage.aspx?picid=96059[/IMG]

    Siz hiç Ramazan isminde bir rahip duydunuz mu? Ben duymamıştım. Antalya’da bir başka haberin peşinde koşarken, tesadüfen Ramazan adında bir rahip olduğunu öğrendim. Kendisini bulup telefonla konuştuğumda, sanki durumu çok normalmiş gibi ‘‘Niye özellikle benimle görüşmek istediğinizi anlamadım ama buyrun gelin” dedi.

    Uçarak gittim. Dinlediklerim, 28 yaşında bir gencin hayat içindeki arayışlarının hikayesiydi. 2,5 yıldır Antalya’daki St Paul kilisesinin rahibi. 150 kişilik bir cemaati var. Ama hikayesi bundan ibaret değil: Müslüman anne ve ateist bir babanın, önce Müslüman sonra ateist olan evlatları. DHKP-C sempatizanı olmuş, ülkücülerden kafası kırılıp gözü moraracak kadar dayak yemiş, kız tavlamak için kiliseye gidip sonunda Hıristiyan olmuş.

    Biraz bodoslama olacak ama isminiz Ramazan, dininiz Hıristiyan. Bu nasıl iş? Nasıl bir özgüven?

    – Adımı babaannem koymuş. İsmimi bilen ama ne iş yaptığımı bilmeyenler, rahip olduğumu öğrenince şaka sanıp kahkaha atıyorlar. Adımdan hiçbir zaman rahatsız olup, değiştirme gereği duymadım. Hatta böyle olunca, insanlar niye Hıristiyan olduğumu daha çok merak ediyorlar. İnançlarımı paylaşma fırsatı çıkıyor.

    Size Ramazan ismini koyan aileniz, sırtınızı sıvazlayıp ‘‘ne iyi yaptın da Hıristiyan oldun” demedi herhalde.

    – Sivas’ta Müslüman bir ailede doğdum. Annem ve kardeşlerim Müslüman, babam ateisti. Bazen Allah’ın varlığına inanır, bazen şüpheye düşerdi. Ama sülalemiz genellikle aşırı derecede dincidir. Hatta aralarından bazılarının Sivas katliamına katıldığını duydum. Annem ‘‘Oğlum sen iyi ki Hıristiyan oldun, Hıristiyan olduktan sonra adam oldun” dedi. Ailemle aramızda çok özel, iyi bir ilişki var. İnançlar ve düşünceler hiçbir zaman ilişkimizde problem yaratmadı. Bizim evimiz biraz Kudüs’e benziyor. Kudüs’te nasıl farklı dinler birarada toplanmışsa, bizim ev de öyle.

    Çevrenizden nasıl tepkiler aldınız peki?

    – Babamın ateist olduğunu bilenler, ‘Bu ağaçtan bu meyve çıkardı zaten’ dediler.

    Hıristiyanlıkla ilgili din eğitimi aldınız mı?

    – Açıköğretim Hıristiyan İlahiyat Fakültesi’ni bitirdim ve Selçuk’taki İncil Okulu’na gittim.

    Nüfus cüzdanınızda din hanesinde ne yazıyor?

    – Hıristiyan olarak değiştirdim. Çok zor oldu. Antalya’da din değiştiren ilk ben olduğum için nüfus dairesi ne yapacağını bilemedi. Mahkemeden karar istediler, mahkemelerin buna karışmadığını söyledim, kiliseden bir belge alıp gittim, biraz zorluk çıkardırlar. Üç ay sonra değiştirebildim. Din hanemde G. Hrs yazıyor.

    Ne demek o?

    – Hıristiyanlığa geçti demekmiş. Doğrudan Hıristiyan diye yazmadılar. Kütüğüm Sivas’taydı. Oradan gelen faksta kısa bir yer olduğu için uzun uzun yazamamışlar ve G.Hrs diye kısaltmışlar. Nüfus memuru da, bana biraz gıcık olduğu için hıristiyan yerine ordan ne geldiyse aynısı yazdı.

    28 yaşındasınız ve Müslümanlık, ateistlik, Hıristiyanlık her mecrada dolaşmışsınız. Daha bunun 38’i, 48’i, 58’i var. Hayatınızda başka değişiklikler olmayacağından emin misiniz?

    – Benim dünyevi arayışlarım İsa’da çözümlendi. 7,5 yıldır Hıristiyanım ve her geçen gün ona daha yakın hissediyorum. Diğer inançları, dinleri de okuyorum ama Hıristiyanlığın son noktam olduğuna kesinlikle inanıyorum.

    Tamam rahipsiniz ama öte yandan 28 yaşında genç bir erkeksiniz. Kadınlarla ilişkilerinizde bocalamıyor musunuz?

    – Hıristiyanlık inancında evlenmeden yapılan ilişkiler zinadır. Ama evlilikte tabii böyle bir ilişki serbesttir. Hatta Hıristiyanlıkta cinsellik Tanrı’nın insana verdiği bir hediyedir.

    Müslüman bir kıza aşık olsanız, evlenir misiniz?

    – Hıristiyanlıkta başka inançta insanlarla evlenilmesi Tanrı’nın onayladığı bir şey değil. Bizim hayatımızda en önemli şey Tanrı’dır. Eğer ben hayatımdaki en önemli şeyi, eşimle paylaşamıyorsam o evliliğin bir anlamı kalmıyor.

    Yani duygularınızı alaşağı edip, mantığınızı dinlersiniz.Öyle mi?

    – Duygulara önem veriyorum ama duygularıyla hareket eden biri değilim. Mantık benim için önemli. Kutsal kitap böyle bir şeyi onaylamıyorsa kendimi uzak tutarım.

    Bu yazıyı okuyan bazı radikaller nasıl olsa soracaklardır. Onlar sormadan ben sorayım. Gençlerin beyinlerini yıkıyor musunuz? Ajan yetiştiriyor musunuz? Misyonerlik yapıyor musunuz?

    – Bu söyledikleriniz bizim için yeni şeyler değil. İsa, İncil’de ‘‘beni insanlarla paylaşın” diyor. Hıristiyanlığın özünde misyonerlik vardır. Her bir Hıristiyan misyonerdir aslında. Ama Türkiye’de anlaşıldığı gibi ajan değil. İsa bize böyle buyurduğu için, insanlarla inancımızı paylaşıyoruz. Kimseye zorla Hıristiyanlığı anlatacak değiliz. Dinlemek isteyene seve seve anlatıyoruz. Ne beyin yıkıyoruz, ne de anlaşıldığı gibi misyonerlik yapıyoruz.

    Bu kadar açık olmak aynı zamanda hedef olmaktır. Korkmuyor musunuz?

    – Kesinlikle korkmuyorum. Yaşamak benim için mesih, ölmek kazançtır. Eğer yaşarsam Tanrı için ve Tanrı’yı insanlara anlatmak için yaşarım. Ölürsem bu benim için kazançtır. Ve öldüğümde nereye gideceğimi kesinlikle biliyorum. Cennete gideceğime inanıyorum.

    Tarikatçıyken ateist oldu ateistken Hıristiyan oldu

    DİN DERSİ ÖĞRETMENİM TARİKATA YÖNLENDİRDİ

    Babam ateist olduğu için Sivas’ta sevilmiyordu ve orada barınamadık. Dört yaşındayken ailemle birlikte Kalkan’a yerleştik. Annemden ve komşulardan duyduğum kadarıyla Müslümanlığı tanıyan biriydim. Ama Müslümanlık nedir tam bilmiyordum. Ortaokulda dersleri kötü bir öğrenciydim. Din öğretmenim, hem derslerime yardımcı olurlar, hem de inancım pekişir diyerek beni bir tarikata yönlendirdi. Tarikatta benimle çok ilgilendiler, çok sevdim orayı. Liseye kadar her gün o tarikata gidiyordum. Bütün arkadaşlıklarım Müslüman çevredendi.

    Kalp gözün kapalı dediler, tarikati o an terkettim

    Lise bittikten sonra çalışmak zorundaydım ve bir baharatçıya girdim. Kendimi sosyalist ve ateist bir çevrede buldum. Onlarla sohbetlerimiz sırasında, Kuran’daki çelişkileri konuşuyor, kafamı karıştırıyorlardı. İnancımı daha fazla araştırmak için Kuran-ı Kerim’i okudum. Okuduğum zaman biraz şaşırdım, kötü bir tercümesini okudum herhalde diyerek, bu kez Elmalılı Hamdi Yazır’ın tefsirini okudum. Ama çelişkilerimi gideremedim, kafamda hálá sorular vardı. Diyanet İşleri’ne gidip, çelişkilerimi aydınlatmalarını istedim. Benimle uğraştılar, sorularıma cevap verdiler ama bir süre sonra sıkılıp başlarından savdılar. Tatmin olacağım cevaplara ihtiyacım vardı. Eski tarikatıma gidip yardım istedim. Kafamdaki her soruyu sordum. Belli bir süre sonra tarikat lideri bana, ‘Sen buraya gelme artık. Senin kalp gözün kapanmış’ dedi. Kuran-ı Kerim’de ‘‘Habibim sen onlara ne kadar anlatırsan anlat, onlar seni anlamayacak. Çünkü biz onların kalp gözlerini kapattık” ayeti var. Bana bu ayeti söyleyince sinirlendim, ‘Allah benim gözlerimi kapatıyorsa, kör olarak yaşarım’ dedim ve bir daha tarikata gitmedim.

    Dhkp-c gazeteleri sattım
    Yavaş yavaş İslam inancından uzaklaşıyordum. Allah’a inanıyor ama dine inanmıyordum. Daha sonra okuduğum sosyalist kitapların da etkisiyle bu kez, Allah’ın varlığından da şüphe etmeye başladım. O dönemde siyasi etkinliklere katıldım. DHKP-C’ye sempatim vardı. Gazetelerini sattım. Başım ülkücülerle çok derde girdi, çok dayak yedim. Hayatımda seks, alkol vardı, küfür her şey vardı. O yıllarda Hıristiyan biriyle tanışmıştım. Bana İncil hediye etmişti. Onu kırmamak için okudum. Hikaye okumuş gibi oldum, çok saçma geldi. Böyle düşünmeme rağmen, bana Hıristiyanlığı anlatmaya başladı. Daha sonra onun inancını çürütmek için, İncil’i daha detaylı okumaya başladım. Çok sorular sorup onu çelişkiye düşürmek istiyordum. Fakat her soruma, ikna olacağım bir cevabı vardı.

    Kız tavlamaya gittim

    Beni bir gün kiliseye davet etti. O zamana kadar hiç kiliseye gitmemiştim. Kilise dedikleri yer bir otelin toplantı salonuydu. Kiliseye gidiş amacım, kutsal kitabı araştırmak veya Tanrı’yı tanımak değildi. Yabancı bir kız tavlayıp, evlenir yurtdışına kaçarım diye düşünüyordum. Kiliseye gittiğimde bana inanılmaz bir ilgi gösterdiler. Zaten kız da yoktu. Bana davranışları çok hoşuma gidiyordu, kiliseye katılıp, İncil hakkında daha fazla şey öğreniyordum.

    Ağlayıp tövbe ettim
    Tam o dönemde askere çağrıldım. İlk dokuz günüm kabus gibi geçti, kaçmaya karar verdim. Kaçacağım gece nöbet tutarken aklıma hep İncil’den pasajlar geldi. Depo önünde nöbet tutuyordum, diz çöküp ağlamaya başladım. O an kendimin ne kadar zayıf olduğumu, tek başıma hiçbir şey olmadığımı düşündüm. İncil’den bir bölümü düşündüm. ‘‘Sizin için tasarılar biliyorum. Kötü tasarılar değil. Umutlu bir gelecek sağlayacak esenlik tasarıları bunlar. O zaman beni çağıracak, gelip bana yakaracaksınız, ben de sizi işiteceğim” diyordu. O an Tanrı’nın beni işittiğini düşünerek, ateist dönemimden sonra ilk defa dua ettim. Ağlayarak günahlarımı affetmesi için tövbe ettim. Tanrı’ya çok borcum vardı. Ertesi gün uyandığımda içimde bir esenlik oldu. Askerliği bitirecek gücü buldum kendimde. Ve ağlayıp tövbe ettiğim o günden beri Hıristiyanım.



1 yazı görüntüleniyor (toplam 1)
  • Bu konuyu yanıtlamak için giriş yapmış olmalısınız.