Protestanların Türkiye'de Karşılaştıkları Hak İhlalleri

  • Bu konu 1 izleyen ve 0 yanıt içeriyor.
1 yazı görüntüleniyor (toplam 1)
  • Yazar
    Yazılar
  • #24309
    Anonim
    Pasif

    Hristiyanların Türkiye’de Karşılaştıkları Hak İhlalleri

    Misyonerlik” Türkiye’nin fevkalade hızlı değişen gündeminin demir baş konularından birisi haline geldi. Gün geçmiyor ki gazetelerde ya da televizyonlarda ‘Misyonerlerin” “hayin planlarına’ ilişkin bir haberle karşılaşmayalım. Kamuoyundaki tartışmalar yoğunlaştıkça Hıristiyanlar üzerindeki baskı daha da artıyor. Türk hukuk mevzuatında misyonerlik ( yani kendi dinini yayma çabası) diye bir suç bulunmamakla beraber, cezası olmayan bu suç için kamuoyunda bir konsensus oluşmuş gibi. Devlet Bakanı Sayın Rüştü Kazım Yücelen’in Türkiye Büyük Millet Meclisinde bir soru önergesini yanıtlarken verdiği bilgilere göre; ‘1998-2001 yıllarında 140’ı Türk, 153’ü yabancı uyruklu olmak üzere toplam 293 kişi hakkında’, misyonerlik yaptıkları gerekçesiyle suç duyurusunda bulunulmuştur.

    (2)- Sayın Yücelenin bu açıklamasından suç duyurularının kaçının ceza davası açılması ve kaçının da mahkumiyetle sonuçlandığını öğrenemiyoruz. Ancak yaratılan ön yargılar son derece dramatik olayların meydana gelmesine neden olmaktadır: İncil dağıtırken yakalanıp tutuklananlar,

    [3]- Hıristiyan olduğu için ebeveynleri polis tarafından sorguya çekilen vatandaşlarımız

    [4]- göz altında dayak yiyenler,

    [5]- bütün bir cemaatin ibadet ettikleri sırada topluca gözlem altına alınması

    [6]- v.d gibi pek çok olay meydana gelmektedir. Hıristiyanların karşılaştıkları sıkıntılar bunlarla da sınırlı değil. Kiliselerinin önünde tehditkar gösterilere tanık oluyorlar, ibadetleri sırasında polis kameraları tarafından filme alınıyorlar, nüfus cüzdanlarındaki din hanesini değiştirmek için bin bir güçlükle karşılaşıyorlar v.s.

    Ancak bu kısa raporda Protestan Hıristiyanların Türkiye’de başlarına gelenlerin detaylı bir dökümünü yapmak niyetinde değiliz. Bu rapor üç konu üzerinde odaklanmaktadır: İlki aşağıda tam metnini verdiğimiz İçişleri Bakanlığı yazısının İl Emniyet Müdürlüklerine dağıtılmasını müteakiben Kiliselerin karşı karşıya kaldıkları kapanma tehdidi, (ki bazıları da kapatılmış bulunmaktadır) ikincisi Türkiye’de medyaca ‘Hıristiyanlık propagandası’ olarak lanse edilen inançlarını tanıtmanın (suç olmadığına göre) meşruiyetten yoksun bulunup bulunmadığı ve son olarak da örgütlenme özgürlüğü problemi ele alınmaktadır. Ancak bu konularda bir tartışmaya girişmeden önce Türkiye’de Hıristiyanların nasıl algılandığına dair genel bir tablo çizmek arzusundayız.

    [1]- İhsan Özbek’in yazar Türker Alakan’ın 17/05/2002 tarihli Radikal gazetesinde atıfta bulunduğu sözleri.

    [2]- Bkz. Dünya gazetesi, 24.03.2002

    [3]- 1 Mart 2000 tarihinde Ercan Şengül ve Necati Aydın İzmir’in Kemalpaşa ilçesinde İncil ve Hz. İsa’nın yaşamını anlatan kitaplar dağıttıkları sırada Jandarma tarafından gözlem altına alınmış, çıkartıldıkları mahkemede “İslam” dinine hakaret ettikleri gerekçesiyle tutuklanmışlardı. Kefalet talepleri reddedilmiş ve bir ay tutuklu kaldıktan sonra, yapılan duruşmada müştekiler sanıkların sadece kendilerine kitap verdiğini, İslam Dinine yönelik olarak herhangi bir beyanlarının bulunmadığını, daha önceki ifadelerini jandarmanın hazırlayıp kendilerine imzalattığını söylemeleri üzerine serbest kaldılar. Ercan Şengül ve Necati Aydın’ın haksız yere tutuklu kalmalarına neden olan jandarma görevlileri hakkında yaptıkları suç duyurusu Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü tarafından hiçbir gerekçe gösterilmeden reddedildi. Şengül ve Aydın’ın konuyla ilgili olarak Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine yaptıkları müracaatın incelenmesi devam etmektedir.

    [4]- bkz. İsmail Kulakçıoğlu’nun Bursa’da yayınlanan Olay Gazetesi’nin 6 Ağustos 2000 tarihli sayısına verdiği Mülakat.

    [5]- Avustralya vatandaşı Ian McLure 24.05.2000 tarihinde Avcılar İlçe Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Bürosunca “misyonerlik” faaliyetleri nedeniyle gözlem altına alınmış, gözaltında bulunduğu sırada çeşitli hakaretlere uğradığı gibi kaba dayağa da maruz kalmıştı. McLure darp ve cebir izlerini belgeleyen tıbbi rapor ile davacı olmuş, 2 yıl süren duruşmalar neticesinde mahkeme 13.06.2002 tarihinde sanık baş komiseri TCK 245’den suçlu bulmuştur.

    [6] –İzmir “ İsa Mesih Topluluğu (Karataş Protestan Kilisesi)”, cemaatinin ibadetlerini gerçekleştirdiği, 12 Eylül 1999 Pazar günü saat 11.00 civarında, İzmir Emniyet Müdürlüğüne bağlı bir grup polis, ellerinde otomatik silahlar ve yanlarında Star Gazetesi muhabiri olduğu halde, Kiliseye girmiş ve o esnada ibadet etmekte bulunan 40 kişiyi gözlem altına almış, ardından da Kiliseyi mühürlemişti. Cemaat, Terörle Mücadele Şubesine götürülmüş, geceyi burada geçirdikten sonra savcı önüne çıkarıldı. Cumhuriyet Savcısı “…eylemin 677 sayılı Yasa kapsamına nümas bulunmadığı, ancak izinsiz yerde ibadetin idari bir eylem olup cezai yaptırımın bulunmadığı gibi Anayasa’nın da ibadet ve inanç özgürlüğünü güvenceye aldığı, dolayısı ile eylemin suç oluşturmadığı”nı belirterek TAKİBATA MAHAL OLMADIĞINA karar vermiş; ayrıca, gözaltına alma işleminin savcılığa bilgi verilmeden gerçekleştirilmesi nedeniyle emniyet görevlileri hakkında suç ihbarında bulunmuştur. Aynı yılın Aralık Ayında Kilisenin açılmasına izin verilmişse de, İzmir Valiliği 2002 Martında yaptığı bir tebligatla bu yerin Kilise olarak kullanılamayacağını bildirmiştir.

    3 Ekim 1999 günü Zeytinburnu “İsa Mesih İnanlıları” Protestan Kilisesini basan İstanbul Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şubesine bağlı polisler, Pazar ibadetlerini yerine getirmekte olan 28 kişiyi gözlem altına almış ve izinsiz toplantı düzenlemek ve ayin icrasına mahsus mahaller haricinde ayin yapmak suçlamasıyla Savcılığa havale etmişti. Zeytinburnu Cumhuriyet Savcılığı 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri yasasının “ … 4/ b maddesinde gelenek ve göreneklere göre yapılacak toplantılarda izin alınmasına gerek olmadığı açıkça belirtildiğinden ve sanıkların dini inançları ve gelenekleri doğrultusunda ibadet yeri olarak belledikleri bu evde sırf ayin yapmak maksadı ile toplanmaları eyleminde 2911 Sayılı Kanuna aykırılık durumunun bulunmadığını” belirterek KOVUŞTURMA YAPILMASINA YER OLMADIĞINA karar verdi.

1 yazı görüntüleniyor (toplam 1)
  • Bu konuyu yanıtlamak için giriş yapmış olmalısınız.