Pavlus ve sevgi üzerine.

  • Bu konu 4 izleyen ve 14 yanıt içeriyor.
15 yazı görüntüleniyor - 1 ile 15 arası (toplam 15)
  • Yazar
    Yazılar
  • #27864
    Anonim
    Pasif

    Biraz mantık yürütelim.
    Önerme:

    Tanrı sevgidir.
    Hristiyanlık sevgi dinidir.

    Pavlus;
    “Peygamberlikte bulunabilsem, bütün sırları bilsem, her bilgiye sahip olsam, dağları yerinden oynatacak kadar büyük imanım olsa, ama sevgim olmasa, bir hiçim.” I. Korintliler: 13/2

    Tanrı “sevgi” ise, Hristiyanlık “sevgi dini” ise; Pavlus, sevgi olmadan dağları yerinden oynatabilecek imanın gerçekleşebileceğini nasıl düşünmüş olabilir ?
    İnsan Tanrı değildir.
    Tanrısal prensipler ve Tanrı’nın istekleri yine Tanrı esini olmadan kavranamaz.
    Ancak Tanrı, mantıksal hatâ da yapmaz.
    Dört yıldır İncil’i öğrenme gayretindeyim.
    Fakat maalesef, Pavlus’u anlayamadım/özümseyemedim henüz.

    #37274
    Anonim
    Pasif

    Sayın Zakay,
    İsa Mesih’in son buyruğu “birbirinizi sevin” idi. Mesih ile beraber yıllar geçirmiş, iman etmiş olmalarına rağmen öğrencileri, bu “etkin ve yetkin sevgiye” henüz sahip değillerdi. Ama imanlılardı ve Rab tarafından Tanrı’nın Çocukları olmaya kabul edilmişlerdi. Bu kabul edilişi, İsa Mesih’e olan imanlarıyla yaptıkları mucizelerden ve yaşamlarından anlıyoruz. Ama “etkin ve yetkin sevgi” mükemmelliğin “tacı” gibidir. İnsansal gayretlerle ulaşmak, imanlı olsanız bile imkansızdır. Zaman alır. Rab’be duayla , bu etkin ve yetkin olan sevgiye sahip olmayı istemelisiniz. Hergün, her an, buna sahip olmak ve bu sevgiyi gösterebilmek için Rab’be bakmalısınız. Ancak Rab’de kaldığınız sürece, Rab’bin arzuladığı mükemmelliğe ulaşabilirsiniz. O mükemmelliğin özü, tacı, temeli bu tanımda ki sevgidir. Herkes, hemen buna ulaşamaz. Rab de bunu biliyor zaten. Bu nedenle bize örnek olarak Mesih’ini verdi, sonra da içimizde olabilmesi ve her zaman bizle olabilmesi için Kutsal Ruhu verdi. Bunları yapmasının bir tek sebebi vardı; Mükemmel, Kutsal Olan Tanrı’ya yaraşır, Tanrı Çocukları olabilmemiz için. Bu bir süreçtir. Rabde kaldığımız sürece o mükemmelliğe bir adım daha yaklaşırız ve en sonunda taçlanırız. Ama Rabbi, Tek Gerçeği kabul eden herkes, Tanrı Çocukları olma hakkına ve ayrıcalığına sahiptir. Eski benlik bir anda yok olmaz, bu nedenle etkin ve yetkin olan sevgi de bizde hemen %100 bir şekilde hakim olmaz. Yavaş yavaş yok olur o eski benlik. Yeni benliğe yaşam verdikçe, imkan verdikçe, eski biz yok olmaya mahkumdur. Ama tamamen ölene kadar bizi yanlış eylemlere ve düşüncelere sürükleyebilir. Burada ki önemli nokta, eski olana imkan ve söz hakkı vermemek, yok saymak ama yeni olanı geliştirmektir, bunu da Rab’de kalarak yapabiliriz. Rab’be dayanarak, ondan yardım isteyerek yaparız. Petrus’u düşünün. Petrus Kutsal Ruhu aldıktan sonra bile o mükemmel sevgiye yaraşmayan eylemde bulunmuştu. Greklerden uzak durup, yahudilerden çekindiği için onların sofrasına oturmamıştı. Bu Petrus ki Rab’bin adıyla ölüyü diriltmiş, görümler görmüş, peygamberlikte bulunmuş ve kötürümleri iyileştirmişti. Evet, bunları Rab’be iman ederek yapmıştı. Rab kendisini kabul edeni, ve samimi olarak ona hizmet etmek isteyeni geri çevirmez. Ama mükemmel olmadığını Petrus biliyordu,Gücün kendisine ait olmadığını ama Rab İsa’nın olduğunu söylüyordu,güvencesi ve gücü ve dayanağı Rab’di, kendisi değildi. Bu nedenle o harika işleri Petrus’un eliyle gerçekleştirmeye Rab razıydı. Aynı zamanda hem Rab, hem Petrus kendisinin mükemmel olmadığını, yenilenme sürecinin devam ettiğini biliyordu. Petrus Rab’de olduğu sürece yenilenmeye devam edecekti. Bu tüm imanlılar için geçerlidir. Sonunda Galip gelecektir. Gerçek Dal’da, Asma’da kaldığımız sürece ve onun istediği değişikliklerin bizde olmasına izin verdiğimiz sürece değişmeye devam ederiz. Rab’bin bizde görmek istediği o “Yeni Yaşam”, “Yeni Biz”, Yani Rab’be %100 ait olan bizler ortaya çıkar, doğar. Bu da O tanımda ki “Mükemmel Sevgiye” sahip olan imanlılardır. Rab’bin gözünde mükemmellik o tanımda ki sevgiye sahip olmaktır. Rab’bin işi ve amacı da bizi, istediği ve Kendi gözünde geçerli olan mükemmelliğe ulaştırabilmektir.

    #37275
    Anonim
    Pasif

    Pavlus;
    “Peygamberlikte bulunabilsem, bütün sırları bilsem, her bilgiye sahip olsam, dağları yerinden oynatacak kadar büyük imanım olsa, ama sevgim olmasa, bir hiçim.” I. Korintliler: 13/2

    Tanrı “sevgi” ise, Hristiyanlık “sevgi dini” ise; Pavlus, sevgi olmadan dağları yerinden oynatabilecek imanın gerçekleşebileceğini nasıl düşünmüş olabilir ?
    İnsan Tanrı değildir.
    Tanrısal prensipler ve Tanrı’nın istekleri yine Tanrı esini olmadan kavranamaz.
    Ancak Tanrı, mantıksal hatâ da yapmaz.
    Dört yıldır İncil’i öğrenme gayretindeyim.
    Fakat maalesef, Pavlus’u anlayamadım/özümseyemedim henüz.

    Sevgili Zakay.
    Diyorsun Ki:

    Tanrı “sevgi” ise, Hristiyanlık “sevgi dini” ise; Pavlus, sevgi olmadan dağları yerinden oynatabilecek imanın gerçekleşebileceğini nasıl düşünmüş olabilir ?

    Pavlus,”dağları yerinden oynatabilecek iman”derken ne demek istiyor.?

    Tanrısal esintiler, bazen doğa üstü verilebilinir,bence Pavlus’un burdaki düşüncesi “İmanın” güç olarak sahip olduğu değeri vurgulamaktır.bu vurguyu da “dağları yerinden oynatma” olarak ele alışıdır, “Doğaüstü verilen tanrısal bilği”
    Derken,şunu demek istiyorum,Tanrı bazen esinlerken bunu da yapabilir.yani,olağan üstü şeyleri de kullanabilir,burda yaptığı, sevgideki güç tanımıdır.
    Pavlus 1 Korintliler 13’cu ayet sonunda diyor ki: İşte kalıcı olan üç şey vardır İman umut ,sevgi.Bunların en değeri sevgidir.
    Sevgi her şeyin başıdır.sevgisiz kuru bir iman sizce saçma değil mi.? Sabır,sevkat,hoşgörü,itaat,sevinç,mutluluk,inayet,anlayış,paylaşım,dinginlik,iç huzur bunlar sevgi ile var olan kavramlardır.Sevgi olmadan İMAN olmaz,aynı şekilde sevgi olmadan umut olmaz.
    Pavlus diyor ki:
    “Tanrı’nın saklı bilgeliğinden gizemli biçimde söz ediyoruz.”Tanrı’nın bize lütfettiklerini bilelim diye,bu dünyanın ruhunu değil,Tanrı’dan gelen Ruh’u aldık Ruhsal kişilere ruhsal gerçekleri açıklarken,Tanrı’nın lütfetiklerini insan bilgeliğinin öğrettiği sözlerle değil,Ruh’un öğrettiği sözlerle bildiririz.1 Korintliler 2:12

    Pavlus’u anlayamadım özümseyemedim diyorsunuz.
    Kutsal Kıtap’ta yer alan,Pavlus’un 13 mektubu, İncil’in büyük bir bölümünü oluşturur.

    İsa’nın Mesih’in ,göğe alınmasından sonra mucizevi bir şekilde İsa’yla karşılaşmış ve iman ederek, kurtuluş müjdesini Yahudi olmayan uluslara iletme görevini almış ,Kutsal Ruh’un esiniyle değişik kişi ve topluluklara mektuplar yazmıştır
    Bu mektuplar sırasıyla, Romalılar, I. ve II Korintliler. Galatyalılar, Efesliler, Filipililer, Koloseliler, I. ve II. Sela*nikliler, I. ve II. Timoteos, Titus ve Filimon’dur.Bu mektuplar sırasıyla, Romalılar, I. ve II Korintliler. Galatyalılar, Efesliler, Filipililer, Koloseliler, I. ve II. Sela*nikliler, I. ve II. Timoteos, Titus ve Filimon’dur.

    Kutsal Kıtapta 2 Korintlilerde:
    “Aklımı kaçırmış gibi konuşuyorum. Ben Onun daha üstün bir hizmetkârıyım. Ben daha çok emek verdim, hapse daha çok girdim, sayısız dayak yedim, çok kez ölümle burun buruna geldim. Beş kez Yahudilerden otuz dokuzar kırbaç yedim. Üç kez değnekle dövüldüm, bir kez taşlandım, üç kez deniz kazasına uğradım. Bir gün bir gece açık denizde kaldım.Sık sık yolculuk ettim. Irmaklarda, haydutlar arasında, gerek soydaşlarımın gerekse öteki ulusların arasında tehlikelere uğradım. Kentte, kırda, denizde, sahte kardeşler arasında tehlikelere düştüm.Emek verdim, sıkıntı çektim, çok kez uykusuz kaldım. Açlığı, susuzluğu tattım. Çok kez yiyecek sıkıntısı çektim, soğukta çıplak kaldım. Öbür sorunların yanısıra, bütün kiliseler için her gün çektiğim kaygının baskısı var üzerimde. Kim güçsüz olur da ben güçsüz olmam? Kim günaha düşürülür de ben onun için yanmam?”
    Şamda Kral Aretasın valisi beni yakalatmak için kenti denetim altına almıştı. Ama beni küfe içinde surdaki bir pencereden sarkıttılar; böylece onun elinden sıyrılıp kaçtım”
    2 Korintliler: 11

    Bu kadar açık ve net kendisini anlatan Pavlus’u nasıl anlayamadınız ,? Bende bu, dediğinizi anlayamadım.!
    Tanrı’nın lütfu, İsa Mesih’in sevgisi, seninle olsun sevgili Zakay.

    Esenlikle.

    #37276
    Anonim
    Pasif

    Sn. Saba;

    Burada bahse konu olan, Pavlus’un Hizmetleri değil.
    Alıntıladığım âyette mantık hatâsı var.
    Tanrı ise hatâ yapmaz.

    Diyorum ki; “Mâdem MESİH inancında en güçlü/değerli oklan sevgidir. O zaman Pavlus, sevgi olmadan “dağları yerinden oynatacak iman” dan nasıl söz edebilmiştir ?
    Ayrıca bu âyet’te İman gücüne değil, sevgiye vurgu yapılmakta.
    İman gücüne vurgu olduğunu da nereden anladınız ?

    Başka bir örnek:

    1 –*Herkes, baştaki yönetime bağlı olsun. Çünkü Tanrı’dan olmayan yönetim yoktur. Var olanlar Tanrı tarafından kurulmuştur.
    2- Bu nedenle, yönetime karşı direnen, Tanrı buyruğuna karşı gelmiş olur. Karşı gelenler yargılanır.
    3- İyilik edenler değil, kötülük edenler yöneticilerden korkmalıdır. Yönetimden korkmamak ister misin, öyleyse iyi olanı yap, yönetimin övgüsünü kazanırsın.
    4- Çünkü yönetim, senin iyiliğin için Tanrı’ya hizmet etmektedir. Ama kötü olanı yaparsan, kork! Yönetim, kılıcı boş yere taşımıyor; kötülük yapanın üzerine Tanrı’nın gazabını salan öç alıcı olarak Tanrı’ya hizmet ediyor.
    5- Bunun için, yalnız Tanrı’nın gazabı nedeniyle değil, vicdan nedeniyle de yönetime bağlı olmak gerekir.
    6 – Vergi ödemenizin nedeni de budur. Çünkü yöneticiler Tanrı’nın bu amaç için gayretle çalışan hizmetkârlarıdır.
    7- Herkese hakkını verin: Vergi hakkı olana vergi, gümrük hakkı olana gümrük, saygı hakkı olana saygı, onur hakkı olana onur verin.

    Evet bütün yönetimlerin kurulmasına müsaade eden Tanrıdır.
    Ama Tanrı’nın her müsaade ettiği yönetimi aynı zamanda onayladığı da iddia edilebilir mi ?
    Bu “yönetime bağlılık” mevzûsunu kullanan Engizisyon’un halka neler yaptığı Tarihi kayıtlarda durmakta henüz.
    Pavlus; iyilik yapanların, yönetimlerin övgüsünü kazanacağını söylüyor.
    Peki en büyük iyilik MESİH’e iman değil mdir ?
    İlk dönemlerde Romanın Mesih imanlılarına neler yaptığı ortadayken, Pavlus bunları nasıl olmuş da söyleyebilmiştir ?
    Ayrıca bir MESİH imanlısının öncelikli görevi Tanrı’nın övgüsüne mazhar olmaktır.
    Yönetenler de imanlı kişişler ise, herkesin niyeti/amacı aynı olacağından, “yönetimin övgüsü” için, ayrıca gayret sarfetmeye de gerek yoktur.

    “Kimse kendini aldatmasın. Aranızdan biri bu çağın ölçülerine göre kendini bilge sanıyorsa, bilge olmak için akılsız olsun!” I.Korintliler: 18

    Süleyman, özdeyişerinde bilgeliği ve aklı ön plâna çıkarırken; Pavlus ‘akılsız olun’ diyor.
    Akıl övünmek için değildir.
    Tanrısal yüceliği bir nebze idrâk edebilmiş hiç kimse O’nun lütuf ve nimetleriyle yaşarken övünmeyi düşünemez.
    Herşeyimiz O’nun.
    Övünülecek neye sahibiz ki ?

    Bâzı mektuplardaki cümleler bana çelişkili görünüyor.
    Anlatmak istediğim bu.
    Diğer taraftan; Matta/Markos/Luka ve Yuhanna incilerdinde var olan MESİH’in öğretilerindeki eşsizlik ve derinlik yanında, – Bana göre – Pavlus’un mektupları son derece sıradan kalıyor.

    #37277
    Anonim
    Pasif

    Zakay Kardeş,

    Böyle sorguluyor olmanız bence çok yararlıdır. Yıllardır İmanda olan kişilerin bile bazen sormadığı, sorgulamadığı düşüncelere değiniyorsunuz. Bu yüzden de, ‘yavaş ilerleyen bir iman’ gibi gözükse de, sağlam temellere oturtulmaktadır. Şu da var ki, kimse Rab’bi tümüyle, her detayı ile kavrayamaz. ‘Ruhsal Gıda’mız olan Tanrı Kelâmı, bebek önüne konmuş, biftekli-pirzolalı bir yemeğe benzer. Bebek, önce sadece suyundan veya yumuşak yerinden yiyebilir. Büyüdük sonra bile, halâ kolayına hazmedemiyeceği şeyler vardır. Olmasaydı zaten, ilk okumadan sonra, bir tarafa bırakılırdı. ‘biliyorum, okudum’ denirdi. Ama, ‘tükenmeyen okyanuslar gibi’ olan bu Kitab’ı, 100. defa bile okusak, içinde yeni yeni hazineler, zenginlikler buluruz. Bu da ancak Kutsal Ruh sayesinde oluyor. Yoksa ‘Kurtuluş’ sadece ‘Zeki Kişiler’e nasip olurdu.

    “Ben zekiyim, herşeyi bilirim veya bilebilirim” diyen kişilere, Rab ruhsal bilgeliği sunmuyor. Ama sadece alçak gönüllü olanlara, basit kişilere, bebeklere sunuyor. Bu yüzdendir ki Pavlus, “Akılsız olun ki, bilge olasınız (ruhsal anlamda)” diyor. Yoksa bu dünyasal bilgelik değildir.

    “Tanrı’nın olanı Tanrı’ya, Sezar’ın olanı Sezar’a” derken, Sezar’ın hakkını Sezar’a teslim etmek için, Rab’bimizin hakkını vermemezlik etmemeliyiz. Yani, Hitler’in yaptığı gibi, Sezar da “Bütün Yahudileri (veya zencileri, veya kötürümleri) öldürün deseydi, buna itaat, Rab’be itaatsızlık olurdu ve böylece yanlış olurdu. Ama bir devlet yetkilisi, bu yoldaki sürat sınırı 65 km’dir derse veya vergi oranı %25’dir derse, bunlara uymakla Rab’be itaatsizlik etmediğimiz için, Rab “Uyun!” diyor.

    Petrus’tan misal verildi. Kutsal Ruhu aldıktan çok sonra bile ‘doğru olmayanı’ yapıyordu diye Pavlus onu azarladı (Galatyalılar). Ama bir de şuna dikkat çekmek isterim. Kutsal Ruh’u almış kişiler, ‘Hemen, herşeyi’ bilmiyorlardı. Yavaş yavaş, adım adım öğrendiler. Mesela, yine Petrus’un Kornilyas ile ilgili olayı. Söylenenler, gösterilenler Petrus’a o kadar tersti ki, itiraz eden Petrus’u Rab 3 kez azarladı. “Benim temiz kıldığıma sen ‘murdar’ diyemezsin” dedi. Petrus da, diğer imanlı Yahudiler de, bunu Kutsal Ruh’u aldıktan ve mucizeler yaptıktan çok sonra öğrendiler.

    Yani, hem bilgelikte, hem kutsallıkta ve hem de sevgide (bilhassa diğer uluslara karşı hissedilen aşağılayıcı duygular) var olmasına rağmen, onlara ölüleri bile diriltecek güç ve yetki verilmişti. ‘Kutsal Ruh’un Armağanları’ hemen verilir; Kutsal Ruh’un Meyvesi ise, benliğin ölümüne bağlı olduğu için zaman alır. Çünkü Rab’be ağzımızla “evet” dediğimiz halde, çarmıhı gördüğümüzde, hemen kaçarız. Ama çarmıhını alıp, peşine düşen, ‘hergün öldürülen’de Mesih’in hayatı kendisini gösterir. İşte bazı kişiler de, (Peygamberlik armağanını almış olabilir veya şifa verebilir, cinleri kovabilir İsa adına), ama bu günlük çarmıhı reddediyorlarsa, dünyalıdan hiç farkları olmayan bir hayat süregelirler ve dünya sevgisiyle yanıp tutuşmaya devam ederler. İşte bunlaradır ki Rab, peygamberliklerde bulunmuş olmalarına rağmen, mucizeler gerçekleştirmiş olmalarına rağmen, son günde “Sizi hiç tanımadım ey günah işleyenler” diyecek (matta 7:21-23).

    Rab tüm kardeş ve kızkardeşlerimizi bereketlesin.

    #37286
    Anonim
    Pasif

    @KUTSAL YOL 23647 wrote:

    …Yani, hem bilgelikte, hem kutsallıkta ve hem de sevgide (bilhassa diğer uluslara karşı hissedilen aşağılayıcı duygular) var olmasına rağmen, onlara ölüleri bile diriltecek güç ve yetki verilmişti. ‘Kutsal Ruh’un Armağanları’ hemen verilir; Kutsal Ruh’un Meyvesi ise, benliğin ölümüne bağlı olduğu için zaman alır. Çünkü Rab’be ağzımızla “evet” dediğimiz halde, çarmıhı gördüğümüzde, hemen kaçarız. Ama çarmıhını alıp, peşine düşen, ‘hergün öldürülen’de Mesih’in hayatı kendisini gösterir. İşte bazı kişiler de, (Peygamberlik armağanını almış olabilir veya şifa verebilir, cinleri kovabilir İsa adına), ama bu günlük çarmıhı reddediyorlarsa, dünyalıdan hiç farkları olmayan bir hayat süregelirler ve dünya sevgisiyle yanıp tutuşmaya devam ederler. İşte bunlaradır ki Rab, peygamberliklerde bulunmuş olmalarına rağmen, mucizeler gerçekleştirmiş olmalarına rağmen, son günde “Sizi hiç tanımadım ey günah işleyenler” diyecek (matta 7:21-23)…

    Efendim; iki mesajdır yazıyorum.
    Ama; derdimi sizin gibi imanda olgunlaşmış ve bilge kişilere anlatamazsam,
    Beni kim dinler;
    Kimler anlar ?

    Bakınız Markos: 9/38-39-40 şöyle der.

    38 – Yuhanna O’na, «Öğretmenim» dedi, «senin adınla cin kovan birinigördük, ama bizi izleyenlerden olmadığı için ona engel olmaya çalıştık.»
    39 – «Ona engel olmayın!» dedi İsa. «Çünkü benim adımla mucize yapıp da hemen ardından beni kötüleyecek kimse yoktur.
    40 – Bize karşı olmayan, bizden yanadır.

    Burada Azizlerin imanı gibi bir imandan söz edilmiyor.
    MESİH’in yüce adı bâzı mûcizelerin gerçekleşmesini sağlıyor.
    Bu, başka bir şey.
    Ben bundan söz etmiyorum.

    I. Korintliler 13/2 de “…dağları yerinden oynatacak kadar büyük imanım olsa…” denirrken, burada Pavlus sahiplendiği bir imandan söz ediyor. Kutsal Ruh’un gücüyle gerçekleşebilen mûcizelerden bahsetmiyor.

    Bir insanda, sevgi olmadan yüzeysel bir iman olabilir.
    Ama bu imanın muhtemelen şahsın kendisi de dâhil kimseye bir faydası yoktur.
    Rab MESİH bu imanı kabul eder-etmez onu bilemem.
    Şahsın imanı vardır.
    Fakat Yakup, bu tip imanı eleştirir.

    19 – Sen Tanrı’nın bir olduğuna inanıyorsun, iyi ediyorsun. Cinler bile buna inanıyor ve titriyorlar!
    20 – Ey akılsız adam, eylem olmadan imanın yararsız olduğuna kanıt mı istiyorsun?

    Görüldüğü üzere “eylem” olmadan iman yararsız oluyorsa;
    Sevgi olmadan “Dağları yerinden oynatacak iman” nasıl olabilir ?”

    Bu gün 3 milyar Hrsitiyan var.
    Kâğıt üzerinde bunların hepsinin imanlı olduğuna hüsn-ü zan ile şahitlik edilebilir.
    Ama; imanlı olduklarından hareketle her Hristiyanın Kutsal Ruh esiniyle konuştuğunu iddia etmek doğru olmaz.

    Pavlusun kimi mektuplarında mantıksal çelişkiler görüyorum.
    Pavlus gibi bir elçi’nin bu tip basit mantıksal hatâlara düşmemesi gerekir.
    Hele Kutsal Ruh esiniyle konuşulduğunda bu tip basit/sıradan bir çelişki asla mümkün olmamalı.

    “Ne demek istiyorsun ?” denirse;

    Ortada ikji ihtimal görünüyor.
    Ya bu mektupların bir kısmı Pavlusa âit değil.
    Ya da, Pavlus’un Kutsal Ruh esiniyle konuştuğu düşüncesi doğru değil…

    #37288
    Anonim
    Pasif

    Hayır Zakay, bir ihtimal daha var, ki aslında tek bir ihtimal var, çünkü bizler imanda olan kişiler Pavlus’u anlıyoruz ve o yazdığınız iki ihtimal kesinlikle doğru olamaz. Olan tek şey sizin henüz o anlayışa sahip olmadığınızdır. Ruhsal yeniden doğuşta, yeni yaradılışdan mükemmelliğe doğru yol alan ruhsal yaşam sürecinde iki ana konuda gelişme sağlanır. İmanda gelişmek ve sevgide yetkin olmak. İmana sahip olmak, yetkin sevgiye sahip olmaktan daha kolaydır. Siz hemen Mesih gibi oldunuz mu? İman ettiğiniz günün akşamında, ya da bir süre sonrasında Mesih’in sahip olduğu mükemmel sevgiye, sabıra, merhamete, anlayışa sahip oldunuz mu? Şimdi sahip misiniz? Değilsiniz. Ama yine Kutsal Kitap’tan şunu biliyoruz ki Tanrı’yı sadece Mesih İsa hoşnut etmiştir. Bizi Rab Tanrı, birer İsa’ya dönüşmüş olarak görmek istiyor ama bunun zamanla olacağını da söylüyor. Rab İsa şu örneği vermişti. Matta 13:33 de Rab’bin egemenliği, bir kadının 3 ölçek una karıştırdığı mayaya benzer denir, sonunda tüm hamur kabarır denir. Bunu anladığınızda Pavlus’u anlamaya da o kadar yakınlaşacaksınız. Burada 3 ölçek un, bizi oluşturan 3 yapıdır ya da özdür. Bizler Tanrı’ya benzer yaratıldık. Bizler de üçlü birlikten oluşuruz. Kişi olan biz, ruh olan biz ve beden olan biz. Sonunda hepsi olacak. Hepsinin olgunlaştığını, Mesih’e benzer oluşunu belli bir zaman sonra görürüz. Hemen görünmez. Ama işlem başlar. Önce iman olur, bunu kişi ve ruhda yaparız. Ruhda ve kişinin en olgunlaştığı durumda da yetkin sevgiye, gerçek sevgiye, Rab İsa Mesih’te ki sevgiye daha daha çok benzer olur. En son bedende benzerlik gerçekleşecektir, bu da diriliş gününde olacaktır. Yazılan cevaplar doğrudur. Anlaşılmayan bir durum yoktur. Kimse hemen Mesih olmaz. Mesih’e benzer olarak değiştirilmek bir süreçtir. Mesih’in en önemli özelliği Sevgisi idi. Bizde olmayan O mükemmel sevgi. İmanda gelişmek, sevgide yetkin olmaktan daha kolaydır.

    Ama şu da bir gerçektir ki İman olmadan da Rab sevgisi ve Rab’bin sevgisine benzer sevgiye sahip olmak da mümkün değildir. Rab’bi sevmeyen, hümanist ama ateist bir kimsenin sevgisi Rab’bin gözünde pek işe yarar değildir. Çünkü o sevgiye sığınarak aslında kişi kendisini kandırıyor.Ben ne kadar iyiyim diyor, ama Rab’bi kabul etmiyor. Pavlus’un bahsettiği böyle bir sevgi de değildi. İman ile etkili olan, Mesih’e benzer olarak değiştirilen kişide büyüyecek olan sevgiden bahsediyordu. Rab’be iman olmadan, O’na olan sevgi ve başkalarına da O’ndan dolayı sevgi göstermek mümkün değildir. Çünkü imanda gelişen kişide de kaçınılmaz olarak o bahsedilen sevgi gelişir. Eğer imanıyla övünen varsa ama sevgiden br haberse onun imanı da samimi değildir. Yuhanna bunu 1.mektubunda çok sık söylemiştir. Ama bunun bir süreç işi olduğunu ve zaman aldığını da unutmamak gerekir. Mesih’in örneğinde de görüldüğü gibi, bu bir süreç işidir.
    Kutsal Kitabı dua ile okuyunuz, ve Rab’den o sözleri size açıklaması için dua ederek okuyunuz. Kutsal Kitapta herhangi bir çelişki yoktur. Pavlusun bu sevgi üzerine yazısı ile Yuhanna’nın 1. mektubu çok uyumludur. Sevgi çok önemlidir.Her ikisi de en önemli hedefi vurgular. Sevginin de aşamaları vardır. Sevgide geliştikçe (ama şunu unutmayın, sevgide gelişmek için öncelikle iman temeliniz olmalı) sevgi sandığınız davranışların, sözlerin ya da düşüncelerin bile bencilce olduğunu anlarsınız. Yetkin sevgi olmalı bizde.

    #37290
    Anonim
    Pasif

    Sn.tuba demiş ki;

    Ama şu da bir gerçektir ki İman olmadan da Rab sevgisi ve Rab’bin sevgisine benzer sevgiye sahip olmak da mümkün değildir.

    Sevgi ve merhamet olmadan iman olur mu ?
    Bakınız Pavlus’un anlattığı sevgiyi doğru dürüst anlamamışken; benim uykularımı kaçıran, birkaç yıldır üzerinde düşünmeme sebep olan – maalesef henüz cevap bulabilmiş de değilim – hususa cevap verdiğinizi düşünüyorsunuz. Bu cümleyi kötü niyetle yazmıyorum. Benim sorumu siz anlamamışsınız. Müslümanların “gayb’dir/müteşâbihtir” savunmasıyla sıkıntıları halının altına süpürdükleri gibi, siz de “imanda olgunlaşma”dan söz ediyorsunuz. İmanda olgunlaşma, mantıksal çelişkiler ile test edilmez. Bunu test eden hayatın çileleri/zorluklarıdır. Bir otomobili test sürüşüne çıkarmadan evvel, onun sağlam üretildiğinden emin olunmalı değil mi ? Benim iman durumum üretim aşamasındaki otomobil’e benziyor. Siz, neyin testinden söz ediyorsunuz ?

    Sn.tuba demiş ki;

    Rab’bi sevmeyen, hümanist ama ateist bir kimsenin sevgisi Rab’bin gözünde pek işe yarar değildir. Çünkü o sevgiye sığınarak aslında kişi kendisini kandırıyor.Ben ne kadar iyiyim diyor, ama Rab’bi kabul etmiyor.

    Hrisityan bir çevrede mi dünyaya geldiniz yoksa, sonradan mı Hristiyan oldunuz bilmiyorum. Fakat; savunageldiğiniz bu düşünce tipik müslüman refleksi. Kur’anda Allah; iyiliği, kendisine ve Muhammed’e iman olarak görür. Tüm dünyayı felâketten kurtarsanız da, İslâmı din olarak seçmemişseniz; sonunuz Cehennemdir. Nitekim on yıl müddetle Muhammed’e kol kanat geren amcası Ebû Talip, imansız gitmiştir. Peygambere yapılan bunca iyilik imana yol açmazken, hasbel kader İslâmi toplumda doğan ve müslümanım deyip ölenler Cehennemde cezâlarını çektikten sonra ebedi Cennet’e girecek fakat; Ebû Tâlip bu imkândan mahrum kalacak.

    Bu paragrafta müslümanlarla aynı dili konuşmaktasınız. Bilmiyorum; farkında mısınız ?

    İçimizde sevgi/merehamet/adâlet/dürüstlük gibi duygular tomurcuklanmamışsa, bunların akıl ve mantıkla muhteşem koordinasyonundan yararlanarak, Tanrısal prensiplerin varlığını nasıl idrak edeceğiz ? ‘Saf’ımızın hangi yönde olduğunu nasıl belirleyeceğiz ? Tanrı’yı Nesnel olarak tespit ve ıspat mümkün değil çünki. Sizin “işe yaramaz” deyip burun kıvırdığınıuz ateist’teki sevgi çok mühimdir aslında. Çünki; kişide sevgi/dürüstülük/merhamet ve adâlet vardır, ancak; yanlış yönlendirlmiştir. Bu kişinin ileride iyi bir imanlı olacağı umulur. Ama; bahsettiğim hasletlere sahip olmadığı hâlde, Hristiyan bir toplumda doğmuş; aidiyet duygusu ve kendisine verilen kültür kimliğini “iman” zannetmiş, içinde sevgi/merhamet vs. gibi duyguların kırıntısı dahi bulunmayan kişi(ler) ise hesapların görüldüğü günde MESİH’in şu sözlerine muhatap olacak(lar)dır.

    ‘Sizi hiç tanımadım, uzak durun benden, ey kötülük yapanlar!’ Matta: 7/23

    Sn.tuba demiş ki;

    Pavlus’un bahsettiği böyle bir sevgi de değildi. İman ile etkili olan, Mesih’e benzer olarak değiştirilen kişide büyüyecek olan sevgiden bahsediyordu. Rab’be iman olmadan, O’na olan sevgi ve başkalarına da O’ndan dolayı sevgi göstermek mümkün değildir. Çünkü imanda gelişen kişide de kaçınılmaz olarak o bahsedilen sevgi gelişir. Eğer imanıyla övünen varsa ama sevgiden br haberse onun imanı da samimi değildir. Yuhanna bunu 1.mektubunda çok sık söylemiştir. Ama bunun bir süreç işi olduğunu ve zaman aldığını da unutmamak gerekir. Mesih’in örneğinde de görüldüğü gibi, bu bir süreç işidir.

    Bakınız; ben kendimden söz etmiyorum. İnceden “Sen bu işlerde yenisin henüz; anlayamazsın” gibi, esas sorudan uzaklaşmış ve kişiselleşmiş cümlelerle sonuç alamazsınız. Bu tip refleksler, sahibini tatmin edebilir de; muhataba sıradan bir tebessümden başka bir şey sağlamaz. Önce ilgili cümleyi dikkatli okuyun. Orada ne dendiğini anlamaya çalışın. Sonra bana ‘cevap'(!) görüntüsünde istediğiniz gibi saldırabilirsiniz. İmanda sizin seviyenize belki gelemedim henüz. Ama; “sevgi” kavramının arkasına saklanmış ‘şişkin ego’ları iyi tanırım.

    Sizin hareket noktanızı ölçü alarak tekrar yazayım.
    Sevgi, imanla birlikte gelişip olgunlaşıyorsa, kişide bu sevgi gelişmeden, “dağları yerinden oynatacak iman” nasıl şekillenebilir ?
    Bakın, lütfen daha dikkatlice okuyun.
    Kişideki iman düzeyine bakılmaksızın, verilen görev gereği, Kutsal Ruh aramağanı olarak gerçekleşen mucizlerden söz etmiyorum.
    MESİH’in kim olduğunu ilk bilen Petrus idi.
    Ama “Horozlar ötmeden üç defa MESİH’i inkâr eden de kendisiydi.

    Umuyorum; bu defâ anlatabilmişimdir.

    Siz diyorsunuz ki; “Önce iman oluşur, bu imana paralel olarak kişide sevgi gelişir.”

    Ben de diyorum ki; kişide temel düzeyde sevgi/merhamet/dürüsütlük/adâlet gibi hasletler olmadan gerçek mânada iman olmaz. Nasıl okudukça, araştırdıkça kişideki zekâ performansı artıyorsa, her insanda var olan bu hasletler de, imandaki olgunluğa paralel olarak daha da gelişir. Buna itirâzım olmaz.Tanrı hemen her insana bu hasletleri verir. Ama kişi, dünyada yaşadığı müddetçe yaptığı tercihler doğrultusunda, bu hasletler ya gittikçe gelişir, ya da tamâmen körelir.

    Sizin “iman” zannettiğiniz şey, şartlanmışlıktır/kültür taklitçiliğidir.

    Sn.tuba demiş ki;
    Sevgide geliştikçe (ama şunu unutmayın, sevgide gelişmek için öncelikle iman temeliniz olmalı) sevgi sandığınız davranışların, sözlerin ya da düşüncelerin bile bencilce olduğunu anlarsınız. Yetkin sevgi olmalı bizde.

    Sizi böyle bir cümle kurmaya yönelten ana etken nedir ?
    Beni tanıdığınızı sanmıyorum.
    Buna rağmen, parantez içine alarak imanımla ilgili göndermelerde bulunmuşsunuz.
    Sorular bizleri rahatsız ediyorsa; cevap aramak mı, yoksa soru sahiplerini itham etmek mi daha kolaydır ?
    Hele hele, sizin gibi gerçek ve olgun bir imana sahip olduğunu satır aralarına sıkıştırıp başkalarına ‘tavsiye'(!)lerde bulunan bir “İmanlı”ya hangisi yakışır ?

    Ateşle barut’un yana yana durabileceğine, bir gün birsi çıkıp beni iknâ edebilir belki.
    Ama ezber ile imanın yan yana duracağına asla !…

    Aslında söylenebilecek çok daha fazla şey var ama, mevzû kişiseleşecek.
    Burada noktayı koyayım.

    Bir önceki mesajımda, ihtimâlleri eksik sıralamışım.
    Tekrar edeyim.

    – Bu mektupların bâzısı, Pavlus’a ait değil.
    – Pavlus, ileri sürldüğü gibi Kutsal Ruh esiniyle konuşan elçi değil. Hristiyanlığa büyük emekler harcamış bir aiziz.
    – İlk İncil metinleri Grekçe idi. Muhtemelen, çeviri yanlışları veya algı hatâları var.

    #37291
    Anonim
    Pasif

    Sayın Zakay,
    Parentez içinde söylediklerim söylemek istediğimi nitelemk ve açmak içindir. Sonradan hristiyan oldum, müslüman bir toplumda, müslüman bir ailede büyüdüm ve benim bahsettiklerimin kesinlikle müslüman görüşüyle alakası yoktur. Tüm sıraladığınız ihtimaller, kesinlikle gerçek olan şeyler değildir ve bunu kabul etmek ya da etmemek size kalmış tabi.
    Evet, iman olmadan sevgi olmaz. İman olmadan gelişemezsiniz, iman olmadan doğruyu seçemez ve kabul edemezsiniz. Bu herşeyin ilk adımıdır ama iman sayesinde artık siz sevgiye dayanarak, içinizde iman yardımıyla etkinleşmiş ve olgunlaşmış sevgiyle Tanrı’nın istediği o mükemmel insana dönüşebilirsiniz. Sadece sevgi olup da iman olmadan Tanrı’yı hoşnut etmeniz imkansızdır. İsa Mesih “hardal tanesi kadar imanınız olsa” demiştir. Herşeyin başlangıcı imandır. Rab insanları doğru yola çağırırken de “iman edersen” demiştir , iman edersen, tövbe edersen kurtulacaksın. Ama orda kalmayacaksın, o “sadece bir başlangıç, temel” . Ama sonra temel daha da derinleşecek, derinleşmeli, o derin temeli de ilk kazı olmadan derinleştiremezsiniz. İman temel için ilk kazıdır. Ama sevgide yetkinleşip güçlenerek sağlam, olması gereken bir yapı inşa edersiniz. Hardal tanesi kadar iman olmadan o sevgiye asla ulaşamazsınız. Asla. Ve O sevgiye ulaşan ama imanını yitiren de kimse olamaz, olmadı da.
    İnsanlar tamamen ruhsal bilgiden ve anlayıştan mahrum olarak, ya da bu yetenekten bi haber olarak dünyaya gönderilmedi. Her insan sevginin, merhametin, şefkatin tüm iyilikleri tanır, en kötü bile, farkına varır, doğru ve iyi olduğunu bilir. Bunun doğru ve iyi olduğu bilgiini zaten Tanrı kendisi her insanı yaratırken yüreklerine yerleştirmiştir. Önemli olan ilk adımdır. O ilk adım da kabul etmek, iman etmektir. Sonra mükemmelleştirilmek için Tanrı’ya imkan vermiş olursunuz. Bu yüzden , işte bu söylediklerim nedeniyle islam görüşüyle, sözlerimin ne de pavlusun dediklerinin en ufak bir yakınlığı ya da benzerliği bulunmaktadır.

    Pavlus bir elçidir, sadece bir imanlı aziz değil. Rab İsa kendisi onu elçi atamıştır. Bunu diğer tüm elçilerde kabul etmiştir. Diğer uluslara Rab tarafından elçi olmaya atanmıştır. Pavlus Şam yolundayken, sevgiyle mi hareket ediyor du? Ne yapıyordu? Ne için yapıyordu. O imanlıları tutuklamak için yoldaydı ama bunu yine kendisinin anlayışına göre Rab’be hizmet ettiğini sanarak, Tanrı’ya küfredenleri cezalandırmak amacıyla yapıyordu. Tanrı sevgisi, ya da korkusu onda yok muydu? Hayır, tam tersine, vardı, o yüzden yasa konusunda çok gayretli ve ciddiydi ama gerçeği görememişti. Rab İsa, Pavlus’a Şam yolundayken görünerek onu durdurdu, kendisini gösterdi. Pavlus bu karşılaştığı durumu yok saymadı, kabul etti. Ve İsa Mesih’in gerçekten Rab olduğunu duyurmaya başladı. O elçi olmak üzere atandı, diğer elçiler gibi, bizzat Rab İsa Mesih tarafından hem de. Onun sözlerini anlamayanlar için Petrus uyarıda bulunur, çünkü dikkatli olmalı ve Pavlus’un da sözlerinin Rab esiniyle yazıldığını unutmamak ve kabul etmemiz gerekir.

    2.Petrus 3.Bölüm

    15 Sevgili kardeşimiz Pavlus`un da kendisine verilen bilgelikle size yazdığı gibi, Rabbimiz`in sabrını kurtuluş fırsatı sayın.

    16 Pavlus bütün mektuplarında bu konulardan böyle söz eder. Mektuplarında güç anlaşılan bazı yerler var ki, bilgisiz ve kararsız kişiler, öbür Kutsal Yazılar`ı olduğu gibi bunları da çarpıtarak kendi yıkımlarını hazırlıyorlar.

    17 Bu nedenle, sevgili kardeşlerim, ilke tanımayan kişilerin aldatmasıyla sürüklenip kararlılığınızdan sapmamak için bunları önceden bilerek sakının.

    18 Öte yandan Rabbimiz ve Kurtarıcımız İsa Mesih`in lütfunda ve O`nu tanımakta ilerleyin. Şimdi ve sonsuza dek O`na yücelik olsun! Amin

    Son olarak çeviri hatası genelde hrsitiyan karşıtlarının arkasına sığındığı bir bahanedir. Çeviri hatası diye birşey söz konusu olsaydı sadece türkçede benzer ayetleri bulmazdınız. Yunanca, italyanca, ingilizce çevirileri ile uyumludur. Bu dillerden birini biliyorsanız bakınız.

    Pavlus diğer elçilerden daha çok çalışmıştır. Bu bir gerçektir. Rab İsa Mesih’in gerçekten dirilmiş olduğunun en önemli delilidir. Pavlus gibi bir yahudi yasa savunucusunu ve inandığı yasa sebebiyle hristiyanların zulmedicisini değiştirmiş, kendi elçisi yapmıştır. Rab Pavlus gibi bir zenginliğinin sözlerinin değiştirilmesine neden izin vermiş olsun? Dİğer yandan Pavlus’un sözleriyle diğer elçilerin yazıları arasında bir çelişki yoktur.

    #37292
    Anonim
    Pasif

    Sn.tuba demiş ki;

    …Evet, iman olmadan sevgi olmaz. İman olmadan gelişemezsiniz, iman olmadan doğruyu seçemez ve kabul edemezsiniz. Bu herşeyin ilk adımıdır ama iman sayesinde artık siz sevgiye dayanarak, içinizde iman yardımıyla etkinleşmiş ve olgunlaşmış sevgiyle Tanrı’nın istediği o mükemmel insana dönüşebilirsiniz. Sadece sevgi olup da iman olmadan Tanrı’yı hoşnut etmeniz imkansızdır…

    “Siniz”li “Sınız”lı konuştuğunuza göre; ya zât-ı âli’niz bu hususlardan muaf, ya da ‘sevgi’ mevzûsunu sular-seller gibi öğrenmiş ve hayatınızda uygulamışsınız. Her ne kadar bu “birikim”iniz, yazdığınız mesajlara pek yansımasa da, vardır bir hikmeti değil mi efenim ?

    Öyle anlaşılıyor ki bana “doktor” değil, benim düştüğüm “dam” dan düşen biri lâzım.

    Sn.tuba demiş ki;

    Onun sözlerini anlamayanlar için Petrus uyarıda bulunur, çünkü dikkatli olmalı ve Pavlus’un da sözlerinin Rab esiniyle yazıldığını unutmamak ve kabul etmemiz gerekir.

    Ben iyice düşünüp anlamadığım hiç bir şeyi kabul edemem.
    Kabul etmiş gibi görünüp kendimi kandıramam.
    Çünki, kendime saygım var.
    Riyâkârlık da edemem.
    Çünki, imanlılara saygım var.

    16 Pavlus bütün mektuplarında bu konulardan böyle söz eder. Mektuplarında güç anlaşılan bazı yerler var ki, bilgisiz ve kararsız kişiler, öbür Kutsal Yazılar`ı olduğu gibi bunları da çarpıtarak kendi yıkımlarını hazırlıyorlar.

    Ben, tehditler karşısında tırsıp boyun eğmeyi “iman” zannedecek kadar ‘zavallı’ olsaydım;
    Aslâ ve kat’a İslamdan irtidat etmezdim.
    Okuduysanız, bilirsiniz.
    Kur’anda bu tip tehditlerin bin beteri var.

    Sn. tuba demiş ki;

    Son olarak çeviri hatası genelde hrsitiyan karşıtlarının arkasına sığındığı bir bahanedir. Çeviri hatası diye birşey söz konusu olsaydı sadece türkçede benzer ayetleri bulmazdınız.

    “Çeviri hatası” ihtimâlini hiç bir yerde okumadım.
    Kendi düşüncemdir.
    Bu beni “Hristiyan karşıtı” yapmaz.
    Ama; OrtaÇağ asilzâdesi ya da “Engizisyon papazı” gibi burnu havada dolaşan “Hristiyan”(!)ların karşısında durduğumu iftiharla söyleyebilirim.

    Konuyu değiştirerek bana cevap vermiş olmuyorsunuz.
    Şimdiye kadar, yazdığım hususa dâir tek satır cevap verebilmiş de değilsiniz.
    Fakat; beni “muhatap” alır gibi yaparken;
    Aslında, burada yazdıklarınızı tâkip eden bâzı mühim zevâta ince mesajlar gönderiyorsunuz.
    Bu gün veya yarın Kilisede bir üst göreve terfi edebilirsiniz.
    Duyarsam, ilk tebriği de ben yaparım.
    Ne kadar çabaladığınızın, yakînen tanığıyım çünki.

    Ha, ben de bu arada bir yabancı dil kurslarına gideyim bâri.
    Zât-ı âli’nize göre imandan sınıfta kaldık lâkin;
    Umulur ki, yabancı dilden bir şeyler yapabiliriz.

    Sn.tuba demiş ki;

    Yunanca, italyanca, ingilizce çevirileri ile uyumludur. Bu dillerden birini biliyorsanız bakınız.

    Selâmetle…

    #27955
    Anonim
    Pasif

    Bir önce ki adınızı hatırladım. O zamanlar da aynı anlaşamamazlık durumu olmuştu.Nedense bizim yanıtlarımıza hep bir bahane bulmuştunuz. Aradan uzun bir zaman geçti, bu adla yazdığınız yazıları okudum ve farkettim ki bu karakteri tanıyorum. Profilinize baktım ve yanılmadığımı anladım. Size yanıt vermeyeceğim. Çünkü biliyorum ki ağzımla kuş tutsam gözünüzde bir itibari ya da anlamı olmayacak.

    Not: “Siz” li hitap size karşı değildi, genel bir hitaptı.

    #37294
    Anonim
    Pasif

    Sn.tuba demiş ki;

    Bir önce ki adınızı hatırladım. O zamanlar da aynı anlaşamamazlık durumu olmuştu.Nedense bizim yanıtlarımıza hep bir bahane bulmuştunuz. Aradan uzun bir zaman geçti, bu adla yazdığınız yazıları okudum ve farkettim ki bu karakteri tanıyorum. Profilinize baktım ve yanılmadığımı anladım. Size yanıt vermeyeceğim. Çünkü biliyorum ki ağzımla kuş tutsam gözünüzde bir itibari ya da anlamı olmayacak.

    Not: “Siz” li hitap size karşı değildi, genel bir hitaptı.

    Sâhip olduğunuzu iddia ettiğiniz “yetkin sevgi” size bunları mı söyletiyor ?
    …ağız yürekten taşanı söyler” Matta: 12/34

    İlk defa zât-ı âli’nizle aynı fikirdeyim.
    Karşılıklı yazmasak, daha isâbetli olacak.
    Selâmetle.

    #37296
    Anonim
    Pasif

    Sayın Zakay,
    Yetkin sevgiye sahip olduğumu iddia etmedim. Size karşı neden bir düşmanlık besleyim. Siz Mesih’e iman etmiş, Rab için çok değerli birisiniz. Biliyorum, benim de törpülenecek daha çok pürüzlerim var.
    Sevgiler ve Esenlikler dilerim.

    #37301
    Anonim
    Pasif

    Sn.tuba

    Ben sizin bayan olduğunuzu bilmiyordum. Kullandığınız müstear bayan adı gibi görünmesine rağmen, önceki yıllarda okuduğum kimi mesajlarınızdan, sizin erkek olduğunuza dâir bir zan kalmış aklımnda nedense. Kalvinizm’in birinci doktrini isimli başlıktaki #4 no’lu mesajda, sn Toğrul’un size hitaben “Sevgili kızkardeşim” dediğini görünce, şoke oldum. Pavlus konusunda yazdıklarımın arkasındayım. Ama üslûbum, bir hanımefendi’ye karşı pek şık bir üslûp olmamış.

    Beni bağışlamanızı istirhâm ediyorum.
    Saygıyla.

    #37303
    Anonim
    Pasif

    Sayın Zakay,
    Yazdıklarınızla ilgili bir sıkıntım ya da kırgınlığım yok. Bağışlanacak kötü bir şey yapmadınız.

    Pavlus ile ilgili soru işaretleriniz de çözülecektir. Çünkü elçilerin işleri, mektuplarında bahsettiği, yaşadığı tüm onca kötü deneyimleri, Rab için yaşadı. Rab’be hizmet ettiği, O’nun kölesi olmayı kabul ettiği için ezildi, sonunda da öldürüldü. Onun yaşamını düşünürseniz, onun yaptığı herşeyin Rab için olduğunu göreceksiniz. Gayreti sadece Rab’be layık olmak ve O’na layıkıyla hizmet etmek içindi. Pavlus Rab uğruna, bir zamanlar el üstünde tutulduğu kendi cemaati, yahudi din adamları topluluğunun nefretini aldı. Pavlus’un bu seçiminden sonra, bunu öğrendiklerinde onu öldürmek istediler. Neden bir insan, sahip olduğu bu çeşit bir ünü, toplumda yer etmiş adını ve yaşamından vazgeçsin. Ama Pavlus bunu insansal nedenlerle yapmadı. Çünkü bu değişimi yaptırabiliecek hiçbir dünyasal neden yoktur ama bu neden Gökten ona geldi. Rab’bin kendisi O’na seslendi. Kendi gözleriyle gördüğü bu gerçeği reddetmedi ve artık Gerçeğin Kölesi oldu. Önceden toplumda takdir gören, gözde, seçkin biriyken, o tüm bunları reddetti, Rab uğruna hiç ve süprüntü saydı. Böyle yaptığını ve samimi olduğunu da çektiği sıkıntılardan ve bunun uğruna canını verdiğinden anlıyoruz. Rab için dünyasal zenginliğini, rahatlığını, ismini bıraktı ve Pavlus oldu. Rab’bin Pavlus’u oldu. Pavlus , kendisini değiştiren Şam yolunda yaşadığı deneyimin kendi uydurması olmadığını bu ayetlerde anlatıyor. Onun yaşadığı deneyim gerçekti, ve Göktendi.

    1.Korintliler 15.Bölüm

    29 Diriliş yoksa, ölüler için vaftiz* edilenler ne olacak? Ölüler gerçekten dirilmeyecekse, insanlar neden ölüler için vaftiz ediliyorlar?

    30 Biz de neden her saat kendimizi tehlikeye atıyoruz?

    31 Kardeşler, sizinle ilgili olarak Rabbimiz Mesih İsa`da sahip olduğum övüncün hakkı için her gün ölüyorum.

    32 Eğer insansal nedenlerle Efes`te canavarlarla dövüştümse, bunun bana yararı ne? Eğer ölüler dirilmeyecekse, “Yiyelim içelim, nasıl olsa yarın öleceğiz.”

    32. ayet beni çok etkiler. Pavlus insansal nedenlerle müjdeyi yaymadı. Rab’den aldığı çağrı uyarınca yaptı. Ve buna karşılık insansal tüm güvencelerini reddetti, ve onlar tarafından da reddedildi ve onların nefretini kazandı. Bunun pahasına, hem yahudilerin hem de greklerin nefretini kazandıran Rab’bin müjdesinin elçisi ve kölesi olmakdan vazgeçmedi. Bakın bir diğer mektubunda müjdenin elçisi olmakla nasıl zorluklarla karşılaştığını anlatıyor Pavlus. Bu aldığı işin ne kadar zor ve insansal nedenlere dayanmadığından bahsediyor. Bu zorluklara katlanmasının hiçbir menfaat beklentisinden kaynaklanmadığını görüyoruz. Çünkü Pavlus tüm o menfaat sahiplerinin aldığı çağrıya uyarak nefretlerini kazandı. Onlar bilhassa Yahudilerdi.

    1. Korintliler 4. Bölüm

    8 Zaten tok ve zenginsiniz! Biz olmadan krallar olmuşsunuz! Keşke gerçekten krallar olsaydınız da, biz de sizinle birlikte krallık etseydik!

    9 Kanımca Tanrı biz elçileri, en geriden gelen ölüm hükümlüleri gibi gözler önüne serdi. Hem melekler hem insanlar için, bütün evren için seyirlik oyun olduk.

    10 Biz Mesih uğruna akılsızız, ama siz Mesih`te akıllısınız! Biz zayıfız, siz güçlüsünüz! Siz saygıdeğer kişilersiniz, bizse değersiziz!

    11 Şu ana dek aç, susuz, çıplağız. Dövülüyoruz, barınacak yerimiz yok.

    12 Kendi ellerimizle çalışıp emek veriyoruz. Bize sövenlere iyilik diliyoruz, zulmedilince sabrediyoruz.

    13 İftiraya uğrayınca tatlılıkla karşılık veriyoruz. Şu ana dek adeta dünyanın süprüntüsü, her şeyin döküntüsü olduk.

    14 Bunları sizi utandırmak için değil, siz sevgili çocuklarımı uyarmak için yazıyorum.

    Filipililer 3. Bölüm

    3 Çünkü gerçek sünnetliler Tanrı`nın Ruhu aracılığıyla tapınan, Mesih İsa`yla övünen, insansal özelliklere güvenmeyen bizleriz.

    4 Ben aslında bunlara da güvenebilirdim. Eğer başka biri bunlara güvenebileceğini sanıyorsa, ben daha çok güvenebilirim.

    5 Sekiz günlükken sünnet oldum. İsrail soyundan, Benyamin oymağından, özbeöz İbrani`yim. Kutsal Yasa`ya* bağlılık derseniz, Ferisi`ydim*.

    6 Gayret derseniz, kiliseye* zulmeden biriydim. Yasa`ya dayanan doğruluk derseniz, kusursuzdum.

    7 Ama benim için kazanç olan her şeyi Mesih uğruna zarar saydım.


    8-9 Dahası var, uğruna her şeyi yitirdiğim Rabbim İsa Mesih`i tanımanın üstün değeri yanında her şeyi zarar sayıyorum, süprüntü sayıyorum. Öyle ki, Mesih`i kazanayım ve Kutsal Yasa`ya dayanan kişisel doğruluğa değil, Mesih`e iman etmekle kazanılan, iman sonucu Tanrı`dan gelen doğruluğa sahip olarak Mesih`te bulunayım.

    10-11 Ölümünde O`nunla özdeşleşerek O`nu tanımak, dirilişinin gücünü ve acılarına ortak olmanın ne demek olduğunu bilmek ve böylece ne yapıp yapıp ölümden dirilişe erişmek istiyorum.

    Hedefe Doğru Koşalım

    12 Bunlara şimdiden kavuştuğumu ya da yetkinliğe eriştiğimi söylemiyorum. Ama Mesih İsa`nın beni kazanmakla benim için öngördüğü ödülü kazanmak için koşuyorum.

    13-14 Kardeşler, kendimi bunu kazanmış saymıyorum. Ancak şunu yapıyorum: Geride kalan her şeyi unutup ileride olanlara uzanarak, Tanrı`nın Mesih İsa aracılığıyla yaptığı göksel çağrıda öngörülen ödülü kazanmak için hedefe doğru koşuyorum.

15 yazı görüntüleniyor - 1 ile 15 arası (toplam 15)
  • Bu konuyu yanıtlamak için giriş yapmış olmalısınız.