Ölümden Geri Döndüm! (misak Günay)

  • Bu konu 1 izleyen ve 0 yanıt içeriyor.
1 yazı görüntüleniyor (toplam 1)
  • Yazar
    Yazılar
  • #24014
    klaus
    Anahtar yönetici

    “Sevinçli yürek iyi ilaçtır; fakat kırılmış ruh kemikleri kurutur.” (Sül. Mes. 17: 22.)

    Son zamanlarda maalesef çok kötü bir ruhsal ortam yaşadım. Maalesef pek çok haksızlık, iftira, bencillik, zorbalık, ihanet, nankörlük, ikiyüzlülük, vefasızlık veya vurdumduymazlık gibi şeylerle karşılaştım… Bu gibi olaylar karşısında; yukarıdaki ayetin dediği gibi, “kırılan” ve son derecede üzülen “ruhum”, maalesef “kemiklerimi de kuruttu.” Yaşamış olduğum sevgisizlikler ve hayal kırıklıklarının verdiği stres ve üzüntüler o denli büyüktü ki, kemiklerimi kurutmakla beraber maalesef kalbime de vurdu. Kalbimdeki koroner damarlarının beş tanesinin kireçlenmesine yol açarak tamamen tıkamıştı. Geriye kalan tek koroner damarım da yarıya kadar tıkanmıştı.

    Uzun süre göğsümde ağrı vardı. Biraz yol yürüyünce, heyecanlanınca, üzülünce hemen başlardı. “İzordil” (dil altı hapı) kullanarak geçiştirirdim. Yaşadığım nankörlükler, vefasızlıklar ve ihanetler karşısında sinirlerim de çok bozulmuştu. Hemen geceleri uyuyamazdım. Göğüs ağrılarımı “sinirsel spazma” veya “depresyona” bağlardım. Ama gün geldi, artık “İzordil” de işe yaramaz oldu. Eskiden beş miligramlık bir İzordilin tüm gün beni rahatlatmasına rağmen; son zamanlarda sadece on, yirmi dakika etkisi sürüyordu.

    Nihayet bir Pazar günü Cerrahpaşa hastanesinin acil kısmına gidip (E.K.G.) çektirdim. E.K.G. o denli bozuk çıktı ki, beni derhal yoğun bakıma aldılar. Yaşamımda ilk kez yoğun bakıma girmiştim. Bedenimin her yerine aletler, kablolar, serumlar, kanüller… bağladılar. Tıbbın modern aletleri beni kımıldamaksızın yatağa tutsak etti. Gece gündüz on dakika arayla mekanik tansiyon aleti de kolumu sıkıyordu. Şöyle ki yaklaşık dört gün yoğun bakımda kalarak, gece gündüz uyku uyuyamadan işkence çektim.

    Sonra beni yoğun bakımdan çıkardılar ve “Anjiyografi” yaptırmamı istediler. Böylece S.S.K. dan sevk alarak Memorial hastanesinde Anjiyografi olmaya gittim. Giderken, her şey temiz çıkacak ve ben geri eve döneceğim düşüncesiyle gittim. Oysa anjiyodan sonra doktor bana, “beş damarımın tamamen ve altıncı damarımın da yarıya kadar tıkalı olduğundan beşli bay pas ameliyatı olmamın şart olduğunu” söylüyordu. Bu durum ortaya çıkmasaydı, büyük bir ihtimalle, bir gün bir yerde yığılıp kalacak ve bu hayata veda edecektim!

    Nihayet, bir cuma günü öğleden sonra beni sedye ile ameliyathaneye götürüyorlardı. Bir anda nelerle karşılaşacağım bir film şeridi gibi gözlerimin önünde canlandı. Göğüs kaburga kemiklerim testereyle kesilecekti. Sonra iki yana çekilerek kalp açık duruma getirilecekti. Daha sonra da altmış yıl hiç durmadan çalışan kalbim, ameliyat için durdurulacaktı. Nefes alan akciğerlerim de durdurulacaktı. Bunlar bir makineye bağlanacak, sonra da bacaklarımdan alınacak damarlar, kalbin beş yerinden ayrı dikilecekti… Ameliyattan ayılmamak riski de vardı. Ameliyattan ayılsam bile, bir trombus'un (kan pıhtısının) beyin kılcal damarlarına giderek felç etme riski de vardı… Şöyle ki, soğuk ameliyathanede bana narkoz veya anestezi yapılmadan önce, dua ile bu yaşama ait tüm bağlarımdan kendimi kopardım. Zaten daha önceleri, her an ölüme hazır olduğumdan, kollarım masaya bağlanırken, kendimi Yaratıcıma, beni ameliyat edecek doktorumu da Onun bilgeliğine dua ile teslim ederek kendimden geçtim.

    Beş buçuk saat süren ameliyattan uyandırıldığımda, doktorum bana “başarılı bir ameliyat geçirdiğimi” söylüyordu. Ancak gözümün önündeki görüntüler bir acayipti. Her şey sanki gidip geliyor, sallanıyor, dönüyordu. Doktora teşekkür etmek istiyordum ancak hiç sesim çıkmıyordu. Bir an için dehşete kapıldım. Ameliyatta ses tellerimin de kesilerek hasar gördüğünü ve bir daha asla konuşamayacağımı zannettim. Ancak az sonra ağzımdan üzeri kanlar ve balgamlarla dolu genişçe bir lastik çıkardılar. Bundan sonra önce hırıltılarla, sonra da normal konuşmaya başladığımda, Yaratıcıma hamtlar sunmaya başladım.

    Anestezinin etkisi geçince, ameliyatın verdiği ağrılar ortaya çıkıyordu. Her nefes alışımda göğsüme sanki bir hançer saplanıyordu. Bu, bir buçuk, ya iki gün sürdü. Bu ağrılar zamanında ölmeyi yeğlemişimdir! (İki gün içinde, her nefes alışımda, yaklaşık bir milyon iki yüz bin defa arka arkaya hançerleniyordum sanki…) Ayrıca ameliyat sonrası yoğun bakımda iken, aynı koğuşta kalan bir bebeğin de kalp ameliyatı olduğunu görüyordum. Gece ve gündüz o bebeğin çektiği acılar ile attığı çığlıklar, bana benim acılarımı unutturuyor, onun için dua ediyordum. Yine aynı koğuşta yatan genç bir delikanlı o da kalp ameliyatı olmuştu. Onun: “yeter artık Allahım! Dayanamıyorum, canımı al da bitsin her şey…” çığlıkları, hala kulaklarımda çınlıyor!

    Biz kolayca hastanelerin yanından geçip gideriz. Ama o hastanelerin içinden gece gündüz ne feryatlar, ne çığlıklar yükselir, yaşamadıkça, içine girmedikçe anlayamayız! Bu, tüm Türkiye'de böyle olduğu gibi, tüm dünyada da böyle, ve yüzyıllar boyunca sürüyor! Bu yazıları okuyan değerli kişi, lütfen sağlığının değerini bil ve Tanrının Egemenliğinin tez bu dünyaya gelmesi için içtenlikle dua etmeye devam et! Tanrı sadece “seni seviyorum Tanrım!” gibi kuru sözlerle yetinmiyor. Ama gerçek sevginin kanıtı, elem ve işkencelerle gerçekleştiğinden, kendisi uğruna işkence ve elemlere dayanabilmenin gerçek sevgisini bizlerden bekliyor. Bu yüzden gerek ameliyat öncesi gerek sonrası, çekmekte olduğum işkenceler için dahi Ona hamdediyorum!

    Herkese Çok Çok Teşekkürler!

    Beni ameliyat eden Sayın Kardiyolog Doç. Dr. Barbaros Kınoğlu beye, Memorial Hastanesinin o nazik doktorları, hemşireleri, sağlık memurları ve tüm müstahdemlerine teşekkür ve minnettarlıklarımı sunmak isterim. Ayrıca ben yoğun bakımda veya ameliyatta olduğum zamanlarda, telefonla evimizi arayan, telefonumuzu kitleyen, benim için dualarını eksik etmeyen değerli kardeşlerime de teşekkür ve minnettarlığımı sunmak isterim. Ayrıca ameliyat zamanında kan gerektiğinde kan vermek için Memorial hastanesine gönüllü olarak gelen tüm kardeşlerime, yürekten teşekkür ve minnettarlığımı sunarım. Yaklaşık kırk ya elli kardeş kan vermek için gelmişler. Onların içinden kan verenlerden en uygun olan kanlardan dört ünite kan bana verilmiş. Yani, değerli kardeşlerim: Ceni Midyat (Kramer), Dona Bristov, Murat ve oğlum Daniel'in kanları. Bu dört ünite kan şimdi benim bedenimde dolaşıyor. Kan verenlerin hepsini de Tanrım bereketlesin!

    Yukarda sözünü ettiğim, geçirdiğim haksızlıklar; vurdumduymazlıklar, ikiyüzlülükler, nankörlükler ve ihanetler yüzünden, önceden çok kişiler tarafından “silinmiş ve kirletilmiş bir mendil gibi” çöpe atıldığımı düşünüyordum. Ama maalesef bu ameliyatla başka gerçekleri görmek bana aşırı moral vermiştir. Gördüğüm gerçekler şu ki, bana hala değer veren, değerli kanlarını vermek için koşan, yarışan; telefonlarla telefonumuzu kilitleyen, değerli dualarıyla ameliyatın başarılı geçmesine dua eden… gerçek kardeşlerim daha varmış meğer! Meğer kardeşlerimin hepsini aynı kefeye, aynı kategoriye koymamalı imişim! Bana hak etmediğim ilgiyi ve sevgiyi gösteren değerli kardeşlerim: Karşılığınızı Rab'den alın! Hepinize çok teşekkürler! Minnettarlıklar!

    Sağlıklı Bir Kalp İçin

    Amerika'daki her insan sağlığı için şu üç şeye çok dikkat ediyor: 1). Kolesterol, 2). Diyet, 3). Egzersiz veya spor. Artık Türkiye'mizde de iyi biliniyor ki, kırmızı et, sert veya koyu yağlar, kremalar, pastalar, sigara, alkol, hareketsizlik, üzüntüler, stresler… ne kalp için ne de sağlığımız açısından iyi değil! Altı ayda bir veya en geç yılda bir, bir “çekap” yaptırmak gerekli. Yoksa, işin içinde sağlığı yitirmek olduğu gibi, hastane köşelerinde sürünmek, ameliyatlarla işkence çekmek ve tonlarla paraları da ödemek gerçeği bulunuyor.

    Sağlıklı Ruhsal Bir Kalp İçin

    Fiziksel kalbimiz sağlıklı değilse, ya ameliyat işkenceleri çekeriz, ya da fizikman ölürüz. Oysa fiziksel kalbimiz olduğu gibi, ruhsal kalbimiz de var. Ruhsal kalbimizin sağlıksız olmasının sonuçları, fiziksel kalbimizin sonuçlarından daha da kötüdür! Fiziksel kalbimizin hastalanması veya bozulması, bir ağrı, bir sıkışma, bir halsizlik, bir dermansızlıkla belli oluyor. Bu durumda insan hemen doktora koşuyor ve tedavi istiyor. Hastalığın aslı da ya E.K.G. ya da anjiyo ile belli oluyor. Hatta hasta kişi, tedavi için hem işkencelere hem de bir sürü para ödemeye katlanıyor. Oysa ruhsal kalp hastalıkları, fizikseli gibi insanı derhal harekete geçirmiyor. Ruhsal kalp hastalığını görüp tedavi için harekete geçen de hemen yok gibi. Sağlıksız ve dengesiz beslenme fiziksel kalpte kolesterol veya kireçlenme yapıyor. Oysa ruhsal kalbimizde ruhsal kolesterol veya kireçlenme yapan ruhsal etkenler var: Bunlar da sevgisizlik, egoizm, bencillik, hırs, tamah, kıskançlık, zorbalık, herkesten üstün olma kompleksi, hoşgörüsüzlük, sabırsızlık, kanaatsizlik ya da aç gözlülük ve gurur gibi şeylerdir.

    Bu gibi şeyler, ruhsal kalbimizde ruhsal damar sertliği, kolesterol veya kireçlenme gibi şeyler yapıyor. Ruhsal kalbi böylece bozulmuş olanlar ise, fiziksel bir ağrıyla değil de bir “vicdan dürtüsüyle” karşılaşıyorlar. İnsan da bu vicdan dürtüsünü kolayca bastırabiliyor. Çünkü bencillik veya çıkarcılık insana daha ağır basıyor. Böylece, belki de ruhsal kalbimizin karşılığı olan vicdanımız veya kişiliğimiz önce bozuluyor, sonra da hiç iş göremez durumda “dağlanıyor.” “Yalan söyleyenlerin ikiyüzlülüğü ile vicdanlar dağlanacak.” diyor İncil! (Bkz. 1.Tim. 4:2.) Dünyada vicdanı bozulmuş veya artık hiç iş görmez “vicdansız” insanlar çoğalıyor. İnsan, vicdanının bozulmasını veya artık hiç bir iş görememesini kaile almıyor, önem vermiyor ve bunun tedavisi için tek doktoru olan İsa Mesih'e gitmiyor!

    Şu güzel tanıklığa bir bakın! Aziz Pavlus, (Veya Sent Pol) ruhsal kalbine ne denli önem veriyor, ne denli diyet veya egzersiz yapıyordu! O şöyle diyor: “Ey kardeşler, ben bu güne dek Allah önünde bütün iyi vicdanla yaşadım.” (Bkz. İncilden Elçilerin İşleri 23:1.)

    Dünyamızda yapılan yeni istatistiklere göre, önceden var olan öldürücü verem, humma, veba, gibi hastalıklara kıyasen; kalp hastalıkları günlerimizde daha yoğunlaşmış ve ön sırada yer alıyormuş. Oysa zamanında bunu bilip önlem alanlar kurtuluyorlar. Peki, ruhsal kalp hastalıkları için kimler bilinçli olacaklar ve kimler tedaviye baş vuracaklar? Ruhsal kalp hastalıkları için kimler diyet ve egzersiz uygulayacak? İnsanların vicdanları veya kişilikleri mükemmel bir şekilde nasıl işleyecek? Bizleri bozuk ruh halinden, dağlanmış vicdanlardan veya vicdansızlıktan kim kurtaracak? Kişisel veya vicdansal bozukluklar için “bay pas” ameliyatı olup şifaya kavuşmak üzere, kimler tek Ruhsal Doktor olan İsa Mesih'e gidecek?

    Hepinize gerek fiziksel kalplerde, gerek ruhsal kalplerde sağlık dolu mutlu günler dileğiyle: Beşli Bay Pas ameliyatı olarak, ölümden geri dönen ve şimdiki yeni yaşamını tamamen Tanrıya adayan kardeşiniz:

    Misak Günay
    Araştırmacı Yazar

    Derleme

    Kapsam Gazatesi

1 yazı görüntüleniyor (toplam 1)
  • Bu konuyu yanıtlamak için giriş yapmış olmalısınız.