Neye yarayacak…

  • Bu konu 1 izleyen ve 0 yanıt içeriyor.
1 yazı görüntüleniyor (toplam 1)
  • Yazar
    Yazılar
  • #27055
    Anonim
    Pasif

    ‘İnsan ruhu pahasına tüm dünyayı kazansa nesine yarayacak ki…’ der Efendimiz öğretisinde (Matta 16.26, Markos 8.36)…

    Gerçekten de şöyle oturup bir düşünsek: farzedelim ki bir insan tüm dünyayı kazansın diye ruhunu satıyor, ruhsuz kalıyor. Peki, ruhsuz kazandığı dünyayın nasıl zevkine varacak ki? Zevkin alınması için ruhun olması gerekir. Zevki alan ruhtur. İnsanın benliğidir. Benliksiz, kişiliksiz kalan insan neyle tadacak kazanmış olduğu nimeti?

    Evet… dünya uğruna ruhlarını, Tanrı’nın kendilerine verdiği biriciklik, kişisel irade haysiyetlerini satanlar neticede bu alış veriş neticesinde kazanmış oldukları dünyevi nimetin de zevkine varamazlar. Boşuna girişilmiş bir ticarettir bu.

    Ne yazık ki ama günlük hayatta dünyevilik ayartısı öyle kandırır insanları… ‘boyun eğ, Tanrı’nın sana verdiği şahsi iradeyi, biriciklik haysiyetini feda et ben sana zenginlik, şan, şöhret, zevk vereyim’ diye fısıldar… ‘fakir fukara süründüğünde irade haysiyetin neye yarayacak… aptal olma, sen mi kurtaracaksın dünyayı… dünya böyle gelmiş böyle gidecek’ türünden alaylarda bulunur. Rab’bın her tür zorluktan kurtarıcı gücünün olduğuna inanamayan inançsız da kanar… satar şahsiyetini, ruhunu… Neticede ise dünyevilik ayartısının vaad ettiğini de tadamaz.

    ‘Gelecek’ için azimle para biriktirenler vardır. Var güçleriyle çalışırlar ilerki zamanlarda gelecek bir ‘istikbal’ için… Ve bu uğraşları hiç bitmez… göçer giderler bu fani hayattan hiç zevkine varılmamış bir ‘istikbal’ uğruna… Doğ, çocuk yap, ‘istikbal’ için didin, öl… çocukların da doğsun, çocuk yapsın, ‘istikbal’ için didinsinler, ölsünler… anlamı olmayan bir kısır döngü.

    Katolik gelenekteki azizlerden aziz Fransis derdi ki: Hani size o karınca, ağustos böceği masalını anlatmışlar ya… kanmayın o masala… Sizler karınca gibi gelecekle ilgili endişelere harcamayın hayatınızı… Ağustos böceği gibi olun… Herşeyi Tanrı’ya teslim edin… size yakışan ruhunuzun coşkunluk ile Rab’be şükran illahileri okumasıdır… Rab her ihtiyacınızı sağlar, yeter ki güvenin, merak etmeyin’…

    … … …

    Tüm bunlar bir tembellik vaazı teşkil etmiyor elbet… ama insan Rab’be değil de kendi nefsi gücüne, işine hatta amel ve ahlağına (manevi, dini anlamda olsa bile) yatırım yaptığında neticede çıkmaza girer. Maddi olsun, manevi olsun Her tür rızkımızı sağlayan Rab’dır, işimiz, mesleğimiz, nefsi beceri ve başarımız değildir kesinlikle. Nihai kurtuluş bulacağımız varsa bizim becerimizden olacağı yoktur… Rab’bın merhametinden olacağı vardır. Ve hayat yollarımız sadece bu gerçeğin derinden farkında olduğumuz sürece açıktır, anlamlıdır, ebedi huzura kavuşturucudur.

    Hristiyanlık’taki ‘bedavaya kurtuluş’ öğretisi işte tam bu tür bir hayat anlayışında yatar… ‘Kurtuluş bedava’yadır ama bu ‘bedavalığa’ avuç açabilmek… ‘ağır hastayım, o kadar ki şifa dilenmeye bile sesim çıkmaz olmak üzere… kudret Sen’de, şifalandırmak elinde Rab’ diye haykırıp dize gelmek… şelale misali yaşa boğulmak… kendine methiyeler düzmeyi, küstahlığı nerdeyse tabiat edinmiş nefse kolay mı…

    Esenlikler…

1 yazı görüntüleniyor (toplam 1)
  • Bu konuyu yanıtlamak için giriş yapmış olmalısınız.