Kutsal Kıtap..Her Kültür’e Hitap Eder mi.?

  • Bu konu 3 izleyen ve 2 yanıt içeriyor.
3 yazı görüntüleniyor - 1 ile 3 arası (toplam 3)
  • Yazar
    Yazılar
  • #27788
    Anonim
    Pasif

    Giydiğimiz giysiler,yaşadığımız evler ,aile ilişkilerimiz,yaşam tarzlarımız,ahlak anlayışımız yaşadığımız toplumda ki örf ve adetlerimiz tarafından biçimlenmiştir.

    Dünyaya baktığımızda,bir ülkede doğru kabul edilen bir şey yada olgu,diğer bir toplumda kınanabiliniyor.yani açıkcası burada da toplumun benimsediği kurallar geçerli.bu sosyal yada ahlaki olsun farketmiyor.

    Bir kitap’ta okumuştum.Bir çok kabilede,bir erkeğin, birden fazla karısı olması kabul edilir bir şeyken,Tibet’te kadınların bir den fazla koca sahibi olmaları teşvik edilirmiş.

    Veya bazı eskimo kabilelerinde sakat bebeklerin soğuğa bırakılarak ölmelerine izin veriliyor ve bu normal kabul ediliyormuş.
    Ve..Fiji adalarında ihtiyar anne ve babalar öldürülebiliniyormuş.

    Şimdi tüm bu olgulara baktığımız zaman “Neyin uygun olup ,neyin uygun olmadığını, Toplumun koyduğu kuralların belirlediğini görebiliriz.

    Bu gün dünyadaki hrıstıyanlara baktığımızda, Hristıyanların ,değişik kültür ortamında bulunduklarını görebiliriz.Hintlisi,avrupalısı,afrikalısı
    arab’ı,filipinlisi,yada türk’ü..
    Acaba..?
    Hristıyanlığı kendi kültürel geleneklerimize uygun şekilde mi yaşıyoruz.?
    Tanrı Kutsal Kıtap’la konuşmuştur.Tanrı’nın Kutsal Kitap’ta söylediği şeyler evrensel dir bunu biliyoruz ve tüm toplumlar için geçerlidir bunu da biliyoruz.Tanrı’nın nasıl olduğunu ve bizlerden neler istediğini biliyoruz.
    Ahlaki,yada sosyal konular..öf ve adetler…?
    Kutsal kıtap’ı okuduğumuz zaman Tanrı’nın ahlaki konular üzerine yapmış olduğu açıklamalar O’nun kendi doğasının dışa vurumu gibi.her buyruk net ve açıktır.Ahlaksal yasası Tanrı’nın kendi karekterinin bir yansıması, gerçeği bizlere bildirir.
    Yaratılış yasaları insana bir ibrani’li yada mesih inanlısı veya kutsal kıtapta bölge olarak geçer, bir Korintli olarak verilmemiştir.Evrenseldır. Tanrı’nın insanla yaptığı antlaşmanın şartlarını belirler.

    Ya içinde yaşadığımız kültürel şartlanma..?
    Zaman, dil,gelenekler yaşanılan kültür engelleri..?
    Şunu düşünebiliriz,kültür engeli bizleri inançsızlığa ve Tanrı Söz’ünü anlamazlığa götürmez.Kültür engeli Tanrı Söz’ünün gücünü yok edemez.

    Sizler ne düşünüyorsanız yazın...

    Kutsal Kıtap, değişik zamanlarda,değişik yerlerde,değişen çağlarda, adetler gelenekleri, birbirinden farklı insanların, Ruhsal gerçeklerine hitap etmesi hakkında ne düşünüyorsunuz.?

    Yada Kutsal KItap, kendi Kültürel ortamı ve uygulama alanı da, kendi kültürel ortamı ile mi sınırlıydı.?

    Esenlikle..

    #37165
    Anonim
    Pasif

    “Tanrı sevgidir,seven insan tanrıdandır”.
    Sevgi gibi evrensel bir şey yoktur.Saygıda evrenseldir ama sevginin bir alt kriteridir.

    Yanısıra insanlararası karanlıktan çıkış yollarıda vermekte ışık da tutmaktadır Rab.
    “Neyle yargılarsan onunla yargılanırsın” diyerek.Buda tüm dünya için geçerlidir.Tabii uzaylı varsa da geçerlidir.

    İsa,hikayelerinde tüm insanlığa hitap etti.Yoksa sadece yahudileri hikayelerinde kullanırdı.

    İncili yazıp,herbir örneği gösterebilirdim ama en ve tek evrensel olan sevgidir.Buda incilde vardır.İnsanlarda,hayvanlarda,Tanrının yarattıklarına,bizim

    #37171
    Anonim
    Pasif

    @datatip 23428 wrote:

    “Tanrı sevgidir,seven insan tanrıdandır”.

    Bildiğimiz kadarıyla soyut ya da somut her olgu bir temele dayanır. Bu “temel”leri irdeleyen, samimiyetle anlamak ve öğrenmek isteyen kişi, çektiği fikir çilleleri neticesinde daha öteye gidilemeyen bir noktaya gelir ki; ya Tanrı’yı farkeder, ya da inkâra saplanıp kalır.

    Tanrıya giden aşamalarda “sevgi” diye sık tekrarlanan kavram hangi basamakta bulunmaktadır ?
    Tanrı’yı neden severiz, ya da sevmek zorundayızdır ?
    “Çünki, Tanrı sevgidir” gibi bir ezberden çok daha fazlasına ihtiyâcım var.

    Pavlus Korintliler 13/2’de şunu söyler.

    “Peygamberlikte bulunabilsem, bütün sırları bilsem, her bilgiye sahip olsam, dağları yerinden oynatacak kadar büyük imanım olsa, ama sevgim olmasa, bir hiçim.”

    Sevgi mâdem bu kadar mühimdir.
    Sevgi madem MESİH imanlısının sâhip olduğu imanın esasını oluşturmaktadır.
    O zaman nasıl olmuş da Pavlus, sevgi olmadan “dağları yerinden oynatacak” bir imandan söz edebilmiştir ?

    Meselâ; bir “öte dünya” olmasa, insanlar Cennet hayali ile Tanrı’ya inanmasalar; Tanrı da çıkıp, “Kullarım görüp/göreceğiniz hayat bu hayattır. Sizleri öldürdükten sonra tekrar dirltmeyeceğim. Prensiplerime uyuun ve yaşadığınız dünyayı kendinize ‘Cehennem’ etmeyin” deseydi, Yaradan’ı kaç kişi “ip”lerdi ?
    Öte dünya beklentisi olmadan, MESİH imalılarının dilinden eksik etmediği “sevgi” gene de görülür müydü ?

    Biz gerçekten bir Tanrı’ya mı; yoksa, beklenti ve menfaatlerimiz üzerinden Tanrılaştırdığımız bir “hayâl”e mi inanmaktayız ?

3 yazı görüntüleniyor - 1 ile 3 arası (toplam 3)
  • Bu konuyu yanıtlamak için giriş yapmış olmalısınız.