Kutsal Kitap’ın Çağları

  • Bu konu 1 izleyen ve 0 yanıt içeriyor.
1 yazı görüntüleniyor (toplam 1)
  • Yazar
    Yazılar
  • #25935
    Anonim
    Pasif

    Kutsal Kitap’ın Çağları (S.Paşaoğlu ve H.Bostancıoğlu)

    Kutsal Kitap’a baktığımızda insanlık taihinin farklı çağ ve dönemlere ayrıldığını görürüz. Kutsal Kitap’ta insanlık tarihi özellikle üç büyük çağa bölünür:
    ‘Geçmiş çağlar’ (bkz. Kol.1:25; Elçilerin İşl. 14:16),

    ‘Şimdiki bu çağ, (bkz Galatya.1:4; 1.Tim. 6:17; Matta 12:32; Efes.1:21).

    ‘Gelecek çağ, ya da çağlar’ (bkz. Matta 10:29-30; Luka 18:30; Efesliler 1:21; 2:7).

    Bu çağlar incelenince kendi içinde birkaç zaman dilimine ayrıldığı da göze çarpar. Üç ana çağı oluşturan zaman dilimleri toplam yedi dönemdir. Bu bölümlerin yanlışsız olmadığı belirtilmeli. Bölmeler sadece Kutsal Kitap’taki kurtuluş düzenini kısa ve özlü biçimde özetlemeyi amaçlıyor.

    Geçmiş Çağlar
    Günahsızlık Çağı. Adem’in yaratılışından cennetten kovuluşa dek.

    Doğallıkla bu çağın süresi kesin biçimde bilinmiyor. Bu süre evrenin ve insanın yetkinlikte yaratılışıyla başladı. Belirli bir süre insan kusursuz olarak Aden bahçesinde yaşadı, ama söz dinlemezlik sonucu yargılanıp cennetten kovuldu.


    Onları kutsayarak, “Verimli olun, çoğalın” dedi, “Yeryüzünü doldurun ve denetiminize alın; denizdeki balıklara, gökteki kuşlara, yeryüzünde yaşayan bütün canlılara egemen olun’ (Yaratılış: 1:28).

    ‘Sonra, “Adem iyiyle kötüyü bilmekle bizlerden biri gibi oldu” dedi, “Artık yaşam ağacına uzanıp meyve almasına, yiyip ölümsüz olmasına izin verilmemeli.”

    Böylece RAB Tanrı, yaratılmış olduğu toprağı işlemek üzere Adem`i Aden bahçesinden çıkardı’(Yaratılış 3:22-23).

    Bu dönemde önemli rolü Adem ile Havva oynadı. Önlerindeki temel sorumluluk, iyilik ve kötülüğü bilme ağacından yememeleri, Aden bahçesini sürekli düzende tutmalarıydı. Adem ve Havva Tanrısal kurala saygı göstermediler, söz dinlemezlik ettiler, cennetten kovuldular. Bunun sonucunda insanlık da, doğa da lanet altına düştü. Günah, hastalık, ölüm böylece insanın iç ve dış varlığına sokuldu. Ama Tanrı yargısını bildirirken inayetini de gösterdi. Gelecek çağlardan birinde bir kurtarıcı göndereceğini vaat etti.
    ‘Bunun üzerine RAB Tanrı yılana, “Bu yaptığından ötürü Bütün evcil ve yabanıl hayvanların En lanetlisi sen olacaksın” dedi, “Karnının üzerinde sürünecek, Yaşamın boyunca toprak yiyeceksin’ (Yaratılış 3:14).

    Vicdan Çağı
    Adem’in günaha düşüp cennetten kovuluşundan su tufanına dek


    Cenneten kovulduktan sonra insan iyiliğin, kötülüğün bilincinde yaklaşık bin yıl vicdan yönlendirmesinde yaşadı. Bu dönemde insanın temel sorumluluğu Tanrı karşısında vicdanının ışığı kapsamında hareket etmek, vicdanının sesini dinlemekti.
    İnatçılığın ve tövbesiz yüreğin yüzünden Tanrı`nın adil yargısının açıklanacağı gazap günü için kendine karşı gazap biriktiriyorsun’ (Romalılar 2:5).

    Ne var ki insan, vicdanın yönlendirmesiyle doğru biçimde yaşayamadı. Sadece Habil, Hanok ve Nuh gibi birkaç kişi iman kahramanı olarak yaşadı. Kain, kardeşini öldüren ilk katil oldu. Kaba kuvvet, kötülük ve sağtöresizlik evrensel çapta çoğaldı. En sonunda Tanrı insanlığı Tufan’la yargıladı, tümünü mahvetti. Bu çağ, Tufan yargılamasıyla kapandı. Nuh, Tanrı’nın gözünde ailesiyle birlikte inayet bularak hayatta kaldı. (bkz Yaratılış 4 ve 8.bölümler).

    İnsan Denetimindeki Çağ
    Su tufanından Babil kargaşalığına dek


    Dört yüz yıldan fazla süren bu dönemde insana Tanrı tarafından egemenlik yetkisi verildi. Tanrı bu dönemde Nuh aracılığıyla insanlığa izlenmesi gereken yeni kurallar açıkladı. Hayvanları öldürerek etlerinin yenmesine izin verildi. Yeryzünün bir daha evrensel çapta tufanla vurulmayacağı vaadedildi. Adam öldürmek büyük suç oldu, kan dökenlerin ölümle cezalandırılacağı yasası konuldu. Böylelikle insanlığa yaşamı yönetme yetkisi verilmiş oldu. Bu çağda insanlığın sorumluluğu bu kanunlar çerçevesinde yaşayıp tüm yeryüzüne yayılmaktı.

    Ama insan, Tanrı doğrultusunda değil, kendi istemi uyarınca egemen olmak istedi. İnsanın Tanrısız, büyücülüğe dayalı egemenlik sürme isteği Babil Kulesi’nin kuruluşuyla doruğa ulaştı. Tanrı onların dillerini karıştırarak insanları dünyanın farklı yerlerine dağıttı, onları böylece yargıladı. Bu çağ da böylece kapanmış oldu (bkz. Yaratılış 8:20’den Yaratılış 11:9’a kadar).

    Vaat Çağı
    İbrahim’in çağrılışından Mısır esirliğine dek.


    Kardeşler, insan yaşamından bir örnek vereyim. İnsanlar arasında yapılmış bile olsa, onaylanmış bir antlaşmayı kimse geçersiz saymaz, ona bir şey eklemez.
    Vaatler İbrahim`e ve soyundan olana verildi. Tanrı birçok kişiden söz ediyormuş gibi, “Ve soyundan olanlara” demiyor; “Soyundan olana” demekle tek bir kişiden, yani Mesih`ten söz ediyor.

    Şunu demek istiyorum: Dört yüz otuz yıl sonra gelen Yasa, Tanrı`nın önceden onayladığı antlaşmayı geçersiz kılmaz, vaadi ortadan kaldırmaz.

    Çünkü miras Yasa`ya bağlıysa, artık vaade bağlı değildir. Ama Tanrı mirası İbrahim`e vaatle bağışlamıştır.
    Öyleyse Yasa`nın amacı neydi? Yasa suçları ortaya çıkarmak için antlaşmaya eklendi. Vaadi alan ve İbrahim`in soyundan olan Kişi gelene dek yürürlükte kalacaktı. Melekler yoluyla, bir aracı eliyle düzenlendi. Aracı tek bir tarafa ait değildir; Tanrı ise birdir.
    Öyleyse Kutsal Yasa Tanrı`nın vaatlerine aykırı mıdır? Kesinlikle hayır! Çünkü yaşam sağlayabilen bir yasa verilseydi, elbette insanlar yasayla aklanırdı.

    Oysa İsa Mesih`e olan imana dayanan vaat iman edenlere verilsin diye, Kutsal Yazı bütün dünyayı günahın tutsağı ilan ediyor.
    Bu iman gelmeden önce Yasa altında hapsedilmiştik, gelecek iman açıklanıncaya dek Yasa`nın tutuklusuyduk.

    Yani imanla aklanalım diye Mesih`in gelişine dek Yasa eğitmenimiz oldu.
    Ama iman gelmiş olduğundan, artık Yasa`nın denetiminde değiliz.
    Çünkü Mesih İsa`ya iman ettiğiniz için hepiniz Tanrı`nın oğullarısınız.
    Vaftizde* Mesih`le birleşenlerinizin hepsi Mesih`i giyindi.

    Artık ne Yahudi ne Grek*, ne köle ne özgür, ne erkek ne dişi ayrımı var. Hepiniz Mesih İsa`da birsiniz.
    Eğer Mesih`e aitseniz, İbrahim`in soyundansınız, vaade göre de mirasçısınız’ (Galatyalılar 3:15-29).

    Tanrı, İbrahim’in sıra dışı imanını ödüllendirdi. ‘Avram RAB`be iman etti, RAB bunu ona doğruluk saydı’ (Yaratılış 15:6).

    Onu kendisine çağırdı, somut vaatlerde bulundu. İbrahim çok geniş bir soyun atası olacak, büyük bir topluluk oluşturacak, daha sonra da bir ülke edinerek bütün uluslara ışık ve kutluluk getirecekti. İbrahim’in vaatle kavuştuğu oğlu İshak daha sonra Yakup’la Esav’ın babası oldu. Yakup’un on iki oğlundan biri Yusuf’un kardeleri tarafından köle olarak Mısırlılar’a satıldı. Sonuçta Yusuf Tanrı’nın desteğiyle Mısır’ın yöneticisi oldu. Vaat edilen topraklarda kalmaları gerekirken kıtlık nedeniyle sıkıntı çeken Yakup’la oğulları Mısır’a gelip yerleşti. Uzun yıllar sonra Mısır’da Yusuf’u tanımayan bir Firavun tahta çıktı. İsrailliler’e büyük sıkıntı dönemi başladı. Bu yıllarda İsrail’i Mısır esaretinden kurtaracak olan Musa doğdu (bkz. Yaratılış 11, Mısır’dan Çıkış18.bölümler).

    Şeriat Çağı
    Sina dağından Golgota’da Mesih’in haçlanışına dek



    Musa’nın önderliğinde İsrailliler Mısır’dan özgürlükle ayrıldıktan sonra, kırk yıl süren uzun bir çöl yolculuğu başladı. Musa Sina dağındayken Tanrı YAHWEH’den ulusunun anayasasını çizen dinsel yasaları aldı, vaat edilen ülkeyi edindi. Ama İsrailliler yasaya bağımlı kalmadılar. İsrail ikiye bölündü, birçok kez cezalandırıldı, sürgüne gönderildi. Peygamberlikler uyarınca İsa Mesih’in gelişiyle, Tanrı Yahudiler’e yeni bir fırsat verdi. Yine söz dinlemediler, Mesih’i haça gerdiler. Bunun sonucunda Yahudiler Tanrı tarafından yargılandı, esarete ve sürgüne gönderildi. Onlar için tüm vaatler belirli bir süre dondurularak askıya alındı.

    Şimdiki Çağ
    İnayet veya Kilise Çağı


    Kilisenin kuruluşundan göğe kaldırılışına dek.Ölümden dirilen Mesih, Pentikost günü Kutsal Ruhu’nu göndererek Kilisesini kurdu; böylece inayet Kilise çağı açılmış oldu. Şu anda bizler bu kilise döneminde yaşıyoruz. Hiçbir ırk, ya da ulus ayırımı yapılmaksızın hem Yahudiler’den hem uluslardan kurtarıcı İsa Mesih’i kabul edenler O’nun bedeninin birer parçasıdır; Tanrı’nın utluluklarından pay alabiliyorlar. Bu dönemde insanlığın Tanrı önündeki başlıca sorumluluğu Mesih’in çarmıhta yerine getirdiği kurtuluşu imanla kabul edip yeni yaşamla Mesih’i izlemektir. Bu dönem Kilise’nin göğe kaldırılmasıyla bırakılan inançsız insanların büyük sıkıntıda yargılanmasıyla son bulacak.


    Gelecek Çağ
    Bin yıllık Hükümranlık Çağ ve Sonsuzluk


    Büyük sıkıntı dönemi İsa Mesih görkemle yeryüzüne gelecek. Kötülük güçlerini etkisiz biçime soktuktan sonra yeryüzünde bin yıllık egemenlik dönemini başlatacak. Bu dönemde Eski ve Yeni Antlaşma’daki tüm vaatler yerine gelecek. İsa Mesih tüm dünyanın yönetimini Kilisesi’yle birlikte ele alarak hükümranlık sürecek. İnsanlığın bu dönemdeki sorumluluğu İsa Mesih’e ve O’nun yasalarına uyruk olmaktır. Barışın, adaletin oturmuşluğuyla beliren bin yıl sonunda Şeytan son oyununu oynayabilmek için serbest bırakılacak. Bunun ardından kandıracağı insanlarla birlikte cehenneme atılacak. Tanrı günahlı insanlığı yargılayınca yeni gök, yeni yer ve yeni Yeruşalim belirecek ve böylecek sonsuzluk çağı açılacak. Bu gelişim son ve kusursuz düzenin kuruluşunda gerçekleşecek. İnanlılar topluluğu Tanrı egemenliğinde sonsuzlara dek egemen olacak.

1 yazı görüntüleniyor (toplam 1)
  • Bu konuyu yanıtlamak için giriş yapmış olmalısınız.