Kutsal Kitap’tan Çelişki İddialarına Cevaplar

  • Bu konu 1 izleyen ve 2 yanıt içeriyor.
3 yazı görüntüleniyor - 1 ile 3 arası (toplam 3)
  • Yazar
    Yazılar
  • #27728
    Anonim
    Pasif

    İstiyorum ki bu başlıkta Kutsal Kitaba yöneltilen çelişki iddialarına cevap verelim. Ne dersiniz? Aktif katılımı içerik olgunlaşabilir ve iyi bir çalışma çıkarabiliriz.

    İlk olarak ben başlıyorum. Siz de görüşlerinizi bildirebilirsiniz.

    Kutsal Kitap’tan Soru-Cevap:

    Kral Saul, Davud’u hizmetinde çalışması için önceden çağırdığı halde (1. Samuel 16:18-23) , Davud Golyat’ı öldürdükten sonra neden ona “Sen kimin oğlusun?” diye sordu? (1. Samuel 17:58) Kutsal Kitap’taki bu kayıtlarda bir çelişki yok mu?

    Bazı bilginler, Saul’un, Davud’un kim olduğunu unutmuş olabileceğini çünkü ilk görüşmelerinin çok kısa sürdüğünü iddia ediyor. Ancak, 1. Samuel 16:18-23’teki kayıt Kral Saul’un Davud’u hizmetine özel olarak çağırdığını, zamanla onu çok sevdiğini ve silahlarını ona taşıttığını gösterdiğinden bu pek olası değildir. Makul olarak düşünebiliriz ki, Saul Davud’u iyi tanıyor olmalıdır.

    Eski Antlaşma’nın, MÖ ikinci yüzyılda tamamlanan çevirisi olan Yunanca Septuagint’in bazı kopyalarında 1. Samuel 17:12-31 ve 17:55-18:5 ayetleri bulunmadığından kimi Kutsal Kitap bilginleri bunların sonradan ilave edildiğini düşünüyor. Fakat bu pasajlar, Eski Antlaşma metinlerinin, güvenilir olarak kabul edilen başka elyazmalarında yer aldığından, sadece Septuagint’in bu kopyalarını temel alarak böyle bir sonuca varmak akıllıca olmayacaktır.

    Önce Abner’e ve ardından Davud’a bu soruyu sorduğundan Saul’un sadece Davud’un babasının adını öğrenmekle ilgilenmediğini anlıyoruz. Golyat’ı yenen Davud’un kişiliğinin yeni bir özelliğini, yani büyük imanını ve cesaretini gören Saul böyle bir çocuğu nasıl bir adamın yetiştirdiğini öğrenmek istedi. Saul, Davud’da görülen bu cesaretin ailesinde de olacağını düşünüp, Davud’un babası Yesse’yi ya da akrabalarını da orduya katmayı düşünmüş olmalıdır.

    Davud’un 1. Samuel 17:58’de sadece şu kısa cevabı yer alır: “Kulun Beyt-lehemli Yessenin oğluyum.” Fakat kaydın sonrasından da anlaşılabileceği gibi daha fazla sohbet etmiş olabilirler. Bu tezimizi destekleyen veriler yine Kutsal Yazılarda bulunmaktadır. Bakınız,1. Samuel 18:1’de ‘Saul’la Davut’un konuşması sona erdiğinde‘ ifadesi, uzun bir sohbete işaret ettiğinden bu, ailesiyle ilgili olarak Saul’la ayrıntılı bir şekilde konuşmaya devam ettiğinin açık bir kanıtıdır.

    Tüm bunlardan “Sen kimin oğlusun?” sorusuyla Saul’un, Davud’un kim olduğunu değil, geçmişini öğrenme niyetinde olduğu sonucunu çıkarabiliriz.

    Devam edecek..

    #36952
    Anonim
    Pasif

    Yazar Henry Van Dyke bir keresinde şöyle yazdı: “Kutsal Kitap, bir Doğulu olarak üzerine giydiği şark usul ve tasvirleriyle, bütün dünyada, insanlara aşina gelen adımlarla dolaşır ve bir ülkeden diğerine geçerek her yerde kabul görür. Yüzlerce dilde insanın yüreğine hitap etmeyi öğrenmiştir. Çocuklar onun hikâyelerini hayranlık ve zevkle dinler, hikmetli adamlar ise onları, hayatı anlatan meseller olarak düşünür. Kötü ve gururlu kişi onun uyarıları karşısında titrer, fakat gönlü yaralı ve tövbekâr kişi için onda bir annenin sesi vardır. . . . . Bu hazineye sahip olan hiçbir insan yoksul ve acınacak durumda değildir.”

    K. Kitap gerçekten ‘yüzlerce dilde konuşmayı öğrenmiştir.’ 66 kitabının en azından biri 1970 dile tercüme edilmiştir. Milyonlarca kişi Kutsal Kitabı Tanrı’dan gelen bir hediye olarak görür ve ondan yararlanarak, zevkle okur. Bununla birlikte başkaları, onda çelişki olduğunu ve bundan dolayı da güvenilir olmadığını söyler. Acaba dikkatli bir araştırma hangi gerçeği ortaya koyar?

    Tanrı, K. Kitabı yazdırmak için sadık erkekleri kullandı. Gerçekten K. Kitabın dikkatli bir incelemesi, onun, 16 yüzyılı geçen bir dönemde yaklaşık 40 erkek tarafından yazıldığını gösterir. Acaba onlar profesyonel yazarlar mıydı? Hayır. Onların arasında çoban, balıkçı, vergi memuru, doktor, çadırcı, kâhin, peygamber ve krala rastlanabilir. Yazılanların çoğu 20. yüzyılda yaşayan bizlere yabancı gelen insanlardan ve âdetlerden söz eder. Gerçi, K. Kitabın yazarları da yazdıkları şeyin anlamını her zaman kavrayamadı. (Daniel 12:8-10) Bu nedenle K. Kitabı okurken bazı güçlüklerle karşılaşırsak şaşmamalıyız.
    Acaba bu gibi güçlükler halledilebilir mi? K. Kitap kendisiyle çelişir mi? Bu soruların cevabını bulmak için bazı örneklere bakalım.

    Kain karısını nereden aldı? (Yar. 4:17)

    Habil’in öldürülmesinden sonra yeryüzünde sadece onun suçlu ağabeyi Kain ve ana-babası olan Âdem ile Havva’nın kaldığı düşünülebilir. Oysa Âdem ile Havva’nın büyük bir ailesi vardı. Tekvin 5:3, 4’e göre Âdem’in Şit adında bir oğlu vardı. Kayıt şunları ekler: “Âdem . . . . Şitin babası olduktan sonra, Âdem’in günleri sekiz yüz yıl oldu; ve oğullar ve kızlar babası oldu.” Böylece Kain, kızkardeşlerinden, belki de yeğenlerinden biriyle evlendi. O zaman insanlık kâmilliğe oldukça yakın olduğundan, bu tür bir evliliğin, bugün böyle bir birleşmeden doğan çocukların sağlık açısından karşılaştığı riskleri taşımadığı açıktır.

    Yusuf’u Mısır’a kimler sattı?

    Yaratılış 37:27 Yusuf’un erkek kardeşlerinin onu İsmailîlere satmaya karar verdiğini söyler. Fakat bir sonraki ayet şöyle der: “Ve Midyanîler, tacirler, geçiyorlardı; ve [Yusuf’un erkek kardeşleri] Yusufu çekip kuyudan çıkardılar, ve Yusufu İsmailîlere yirmi gümüşe sattılar. Ve onlar Yusufu Mısıra götürdüler.” Yusuf, İsmailîlere mi yoksa Midyanîlere mi satıldı? İbrahim yoluyla İsmailîlerle akrabalığı olan Midyanîler, İsmailîler olarak da adlandırılmış olabilirdi. Veya Midyanî tacirler İsmailîlerin bir kervanıyla birlikte seyahat etmiş olabilir. Her nasılsa, Yusuf’un kardeşleri onu sattılar; dolayısıyla Yusuf sonra “Mısıra sattığınız kardeşiniz Yusuf ben im” diyebildi.—Yar 45:4.

    Moablı kadınlarla ahlaksız ilişkilerde bulunmaları ve Baal-Peor tapınmasına katılmaları nedeniyle kaç İsrailli öldü?

    Sayılar 25:9 şunu gösterir: [Kötü davranışları nedeniyle, Tanrı tarafından gönderilen] vebada ölenler yirmi dört bin kişi idi.” Oysa resul Pavlus şöyle dedi: “Ve zina etmiyelim, nitekim onlardan bazıları [çöldeki İsrailliler] zina ettiler, ve bir günde yirmi üç bin kişi düştüler.”
    (I. Korintoslular 10:8)

    Öldürülenlerin sayısı belki 23.000 ile 24.000 arasındadır; bu durumda her iki sayı da uygun olurdu. Bununla birlikte Sayılar kitabı bu suçla ilişkisi olan “kavmın bütün reisleri”nin hâkimler tarafından öldürüldüğünü özellikle belirtir. (Sayılar 25:4, 5)

    Bu suçlu “reisler” 1.000 kişi olabilir; ki, Pavlus tarafından sözü edilen 23.000 kişiye eklendiği zaman, toplam 24.000 kişi olur. Görünüşte 23.000’i doğrudan doğruya Tanrı’dan gelen cezayla öldürüldüyse de 24.000 kişinin tümü Yehova tarafından cezalandırılmış oldu, zira onlardan her biri O’nun olumsuz hükmünün gereği olarak öldü.—Tesniye 4:3.

    Agag, İsrail kralı Saul’un çağdaşı olduğuna göre, Balam’ın aynı adı taşıyan bir kraldan çok daha önce söz etmesi bir çelişki değil midir?

    MÖ yaklaşık 1473 yılında Balam, İsrail’in “Agagdan boylu” bir kralı olacağını önceden bildirdi. (Sayılar 24:7) Sonra kral Saul’un saltanatına kadar (MÖ 1117-1078) bir daha Agag’dan söz edilmedi. (I. Samuel 15:8) Bununla birlikte, bu bir çelişki değildi, çünkü “Agag,” Mısır’da kullanılan Firavun terimi gibi bir krallık unvanı olabilirdi. Ayrıca Agag, Amalekli yöneticiler arasında sık kullanılan kişisel bir isim de olabilirdi.

    Davud’un İsraillileri saymasına kim neden oldu?

    II. Samuel 24:1 şöyle der: “Ve İsraile karşı RABBİN öfkesi yine alevlendi, ve: Git, İsraili ve Yahudayı say, diye Davudu onlara karşı tahrik etti [veya “Davud tahrik edildi,” Reference Bible’ın dipnotu].”

    Fakat Kral Davud’u suç işlemeye yönelten Rab değildi, çünkü I. Tarihler 21:1 ayeti şöyle der: “Ve Şeytan [veya ‘karşı koyan biri’] İsraile karşı kalktı, ve İsraili saymak için Davudu tahrik etti.” Tanrı İsraillilerden hoşnut olmadığı için İblis Şeytan’ın onlara bu günahı işletmesine izin verdi. Bu nedenle II.*Samuel 24:1 ayetinde, sanki bunu Tanrı’nın Kendisi yapmış gibi ifade edilmektedir.

    Joseph B.*Rotherham’ın tercümesinde ilginç olarak şöyle yazar: “Yahve’nin öfkesi İsrail’e karşı alevlendi, şöyle ki, git İsraili ve Yahudayı say diyerek, Davud’un onlara karşı harekete geçirilmesine izin verdi.”

    Bir kimse Davud’un sayımında İsrailliler ve Yahudalılar için verilen farklı sayıları nasıl bağdaştırabilir?

    II. Samuel 24:9 ayeti askerlik çağındaki 800.000 İsrailli ve 500.000 Yahudalı erkekten söz ederken, I. Tarihler 21:5’te İsrail’de 1.100.000 ve Yahuda’da 470.000 erkekten söz ediyor. Her biri krallık hizmetinde yılda bir ay hizmet eden 24.000’er kişilik 12 gruptan oluşan 288.000 kişi devamlı kayıtlıydı.

    Ek olarak sıptların 12 reisinin hizmetinde bulunan 12.000 kişi vardı ki, toplamı 300.000 kişi ediyordu. I. Tarihler 21:5’teki 1.100.000 sayısı herhalde zaten kaydedilmiş bu 300.000 kişiyi içerir, oysa II. Samuel 24:9 bu 300.000 kişiyi sayıya katmaz. (Sayılar 1:16; Tesniye 1:15; I. Tarihler 27:1-22)

    Yahuda konusuna gelince, II. Samuel 24:9’da herhalde I. Tarihler 21:5’teki sayıya katılmayan fakat Filistin sınırına gözcü olarak yerleştirilen 30.000 asker de bulunmaktadır. (II. Samuel 6:1) Eğer II.*Samuel ve I. Tarihler kitaplarının farklı görüş ve hedefleri olan iki erkek tarafından yazıldığını göz önünde bulundurursak sayıları kolayca bağdaştırabiliriz.

    Şealtiel’in babası kimdi?

    Bazı kayıtlar, Yekonya’nın (kral Yehoyakin) Şealtiel’in bedeni babası olduğunu gösterir. (I. Tarihler 3:16-18; Matta 1:12) Fakat İncil yazarı Luka, Şealtiel’i “Neri oğlu” olarak adlandırdı. (Luka 3:27) Neri, kızını herhalde Şealtiel’e verdi. İbraniler, özellikle soy hattı sıralamasında genelde bir damadı oğul olarak saydıklarına göre, Luka haklı olarak Şealtiel’i Neri oğlu olarak adlandırabilirdi. Benzer biçimde gerçekte Heli, Yusuf’un karısı Meryem’in babası olmasına rağmen, Luka Yusuf’a, Heli oğlu olarak değinir.—Luka 3:23.

    devam edecek

    #36954
    Anonim
    Pasif

    Yeni Antlaşma ( İncil) dan devam edelim.

    İsa Mesih, domuz sürüsüne giren cinleri kaç kişiden çıkardı?

    İncil yazarı Matta iki adamdan söz eder, oysa Markos ve Luka sadece bir adamdan söz eder. (Matta 8:28; Markos 5:2; Luka 8:27) İsa cine tutulmuş adamlardan biriyle konuştuğu ve onun durumu daha çok göze çarptığı için, Markos ve Luka’nın sadece o adama dikkat çektiği anlaşılıyor. Herhalde bu adamın durumu çok daha kötüydü veya daha uzun süredir cinin kontrolü altında kalarak ıstırap çekmişti. Sonra belki de yalnız bu adam İsa ile birlikte gitmek istedi. (Markos 5:18-20) Buna benzer bir olayda Matta, İsa tarafından iyileştirilen iki körden söz etti, oysa Markos ve Luka sadece bir kişiden söz eder. (Matta 20:29-34; Markos 10:46; Luka 18:35) Bu çelişki değildi; çünkü söz konusu durumda en az bir adam vardı.

    İsa’nın, öldüğü günkü giysisinin rengi neydi?

    Markos (15:17) ve Yuhanna’ya (19:2) göre, askerler İsa’ya erguvani giysi giydirdiler. Fakat Matta (27:28’de), rengini vurgulamak üzere onu “kırmızı bir kaftan” olarak adlandırdı. Erguvani hem kırmızı hem de mavi renklerin bir bileşimi olduğuna göre, Markos ve Yuhanna kaftanın kırmızının bir tonu olduğunu kabul etmektedir. Işığın yansıması ve arka plan, giysiye farklı ton vermiş olabilir ve İncil yazarları kendileri veya bilgi edindikleri kişiler açısından en çarpıcı olan renkten söz ettiler. Az önem taşıyan bu fark, yazarların kişilik farklılığını gösterir ve herhangi bir hilenin söz konusu olmadığını kanıtlar.

    İsa’nın işkence direğini kim taşıdı?

    Yuhanna (19:17) şöyle der: “O, [İsa] İbranice Golgota denilen Kafa kemiği adındaki yere kendi haçını taşıyarak çıktı.” Fakat Matta (27:32), Markos (15:21) ve Luka (23:26) ‘dışarı çıkarken, Simun adlı Kirineli bir adam buldular, İsa’nın haçını taşısın diye onu angaryacı ettiler’ der. Yuhanna’nın söylediği gibi İsa kendi işkence direğini taşıdı. Bununla birlikte, Yuhanna özlü bir anlatımı olan kaydına daha sonra Simun’un İsa’nın işkence direğini taşımaya zorlandığını eklemedi. Böylece İncil kayıtları bu açıdan uyum içindedir.

    Yahuda İskariyot nasıl öldü?

    Matta 27:5 Yahuda’nın kendini astığını söyler, oysa Elç. İşleri 1:18 “başaşağı düşüp ortadan çatladı, bütün barsakları döküldü” der. Matta’nın, intihar girişiminin türünü belirttiği görülürken, Resullerin İşleri sonucu tasvir eder. Yahuda herhalde bir ağacın dalına bir ip bağlayıp, boynuna bir düğüm geçirdi ve bir kayadan atlayarak kendini asmaya kalkıştı. Ya ipin koptuğu ya da dalın kırıldığı anlaşılıyor, öyle ki aşağıya doğru fırladı ve aşağıdaki kayaların üstüne düşüp parçalandı. Yeruşalim dolaylarının topoğrafyası böyle makul bir sonuca varmamıza neden olur.

    Meselelere Nasıl bakacağız??

    Kutsal Kitapta farklılık gibi görünen şeylerle karşılaşırsak, insanların çelişki gibi göründüğünü söylediği bu şeylerin çok kere kolaylıkla açıklanabildiğinin ve anlaşılabildiğinin farkına varıyoruz. Örneğin bir işadamı sekreterine bir mektup yazdırarak biriyle mektuplaşabilir. Ona sorulduğunda mektubu kendisinin gönderdiğini söyleyecektir. Fakat mektubu daktilo edip postaladığı için sekreter de onu gönderdiğini söyleyebilir. Benzer şekilde Matta’nın (8:5) bir yüzbaşının yardım dilemek üzere İsa’ya geldiğini söylemesi bir çelişki değildi; oysa Luka (7:2,*3) onun temsilciler gönderdiğini söyledi.

    Şimdiye dek ele alınan örnekler Kutsal Kitapta karşılaşılan güçlüklerin çözümlenebileceğini gösterir. Bu nedenle K. Yazılara karşı olumlu bir tutuma sahip olmak üzere iyi bir neden vardır.

    Bu güçlüklerle başa çıkmak üzere en uygun tutum, onları mümkün olduğu kadar ortadan kaldırmak ve henüz açıklığa kavuşmamış bazı noktalar olsa da, hakikate sıkıca bağlı kalıp tabi olmaktır. Ögrencilerden bazıları ‘çetin’ olarak adlandırdıkları söz yüzünden gücenip Mesih’i terk ettiklerinde her itirazı şöyle susturan elçilerin örneğini izlemeliyiz: ‘Ya Rab biz kime gideceğiz? ebedi hayatın sözleri sendedir. Biz de iman ettik, ve biliyoruz ki, Allahın Kuddûsu sensin.’ . . . . Biz hakikatin görünüşte, başka bir hakikatle çeliştiğini gördüğümüzde onları bağdaştırmaya çalışalım ve herkese böylece bağdaşmış şekilde gösterelim.—Yuhanna 6:60-69.

    K. Yazıların içindeki uyumu gösteren sadece birkaç örneği inceledikten sonra Tanrı’ya şöyle diyen mezmur yazarının söylediklerini kabul edeceğinizi ümit ediyoruz:

    “Sözünün TÜMÜ hakikattir.”

    (Mezmur 119:160)

3 yazı görüntüleniyor - 1 ile 3 arası (toplam 3)
  • Bu konuyu yanıtlamak için giriş yapmış olmalısınız.