Kutsal Kitap ve Kürtaj

  • Bu konu 10 izleyen ve 11 yanıt içeriyor.
12 yazı görüntüleniyor - 1 ile 12 arası (toplam 12)
  • Yazar
    Yazılar
  • #23529
    Anonim
    Pasif

    Kutsal Kitap ve Kürtaj


    Bildiğimiz gibi kürtaj, günümüzde oldukça yaygın işittiğimiz terimlerden biri. Ülkemizde de başka ülkelerde de kürtajı hem savunanlar hem de reddedenler var. Kürtajı doğum kontrolü olarak kabul edenler hiç azımsanamayacak sayıdalar. Bazen de toplumsal baskılar, korkular özellikle gençleri kürtaja itmektedir. Evlilik dışı ilişkilerde hamile kalan gençler ailelerinin tepkisinden korktukları için akıllarına hemen kürtajı getiriyorlar. Adeta bir utancın ortadan kaldırılması için başka bir utancı tercih ediyorlar. Buna eğitimsizlik, bilgisizlik, acizlik gibi birçok şey eklendiğinde kürtaj geri dönülmez birçok sorunları da beraberinde getiriyor. Bazen de aileler ekonomik sorunları nedeni ile ikinci ya da üçüncü bir bebeği istemedikleri için bebeği aldırma yoluna gidiyorlar. Karıkocanın çalışan aileler de istemediği hamileliği yine kürtaj yoluyla ortadan kaldırıyorlar. Yepyeni bir yaşamın ortadan kaldırılması ile insanlar kendi yaşamlarını kurtardıklarını düşünüyorlar. Oysa o yaşamının başlangıcında olan küçük ceninin Allah’tan yaşam aldığı unutuluyor. Bunun Allah’ın “Katletmeyeceksin” buyruğuna tamamen aykırı bir davranış olduğu düşünülmüyor.

    Bugün ne yazık ki dünyamızda birçok aile bir bebek sahibi olamadıkları için üzüntü içindeyken, binlerce kişi umursamaksızın milyonlarca yeni yaşamı katletmeye devam ediyor. 1968’de yapılan istatistiklere göre 33 milyon kişinin kürtaj yaptırdığını görüyoruz. 1990 yılında ise bu sayının 55 milyona çıktığını görüyoruz. Verilere göre ise ne yazık ki bu sayı azalmak yerine daha da yükselmeye devam ediyor. Başka bir deyişle zamanımızda her saniyede bir bebeğin yaşamı kürtaj sonucu engelleniyor.

    Birçok insan bu yeni başlayan hayatı öldürme hakkına sahip olup olmadıklarını sorgulamıyorlar bile. Aslında bu bir günah sorunudur. Hem günah hem de bir ahlak sorunudur. Ama Allah ile ilişkisini tam olarak netleştirememiş birçok insan için ne günah ne de ahlak kavramı pek fazla bir şey ifade etmemektedir. Bu nedenle rahimde yeni yaşama başlamış olan bu küçük cenin onlar için hiçbir hakka sahip değildir. Feministler kadının kendi bedeni üzerinde hakkını kullanması konusunu dile getirerek, rahimdeki bebeğin alınması ya da alınmamasına karar vermenin sadece kadınının kendisine ait olduğunu söylemektedirler.

    Kürtajın karşısında olanlar ise kürtajın bir yaşamı sona erdirmek, daha halkça bir tabirle bir cinayet olduğunu savunmaktadırlar. Bu kişilere göre doğmamış bebeklerin yaşama hakları vardır.

    Bu konuyu özellikle Hıristiyan ahlakı açısından ele alırsak şu temel sorulara yanıt verme zorunluluğumuz vardır: Kürtaj yoluyla alınan şey nedir? Gerçekten bir insan yaşamına son mu verilmektedir? Yoksa cenin henüz bir insan yaşamı değil midir? Bu sorulara vereceğimiz cevaplar kürtaj hakkında karar vermemizi sağlayacaktır. Aslında sorulması gereken en esaslı soru “İnsan yaşamı ne zaman başlar?” Bu sorunun karşılığı kürtajı en iyi değerlendirmemizi sağlayacak cevap olacaktır.

    Kürtaj, ilk bakışta büyük problemleri ortadan kaldırabilecek oldukça pratik bir çözüm olarak görünmektedir. Ama aslında bu yalnızca bir görünümdür. Önemli olan kürtaja kadar gelinmeden önce istenmeyen hamilelikleri önlemedir. Bu konuya daha ilerde değineceğiz. Şimdi esas sorulması gereken sorumuza bakalım.


    İnsan Yaşamı Ne Zaman Başlar?

    İmanlı olmayanlardan bu soruya oldukça farklı cevaplar verilmektedir; verilen cevaplar üzerinde de farklı yorumlar yapanlar vardır. Gerçekten yumurtayı dölleyen nedir? Bu yumurtanın gerçekten canlı olduğunu gözlemlememiz kolaydır. Çünkü yumurta sürekli büyümekte ve gelişmektedir. Bu döllenmiş yumurta tam anlamı ile bir insan yumurtasıdır. Ne bir hayvan, ne bir bitki, ne de bir bakteridir. Bunu ulaştığı sonuçta zaten görmemiz mümkündür. Bütün bunlara rağmen kadının rahminde gelişen bu döllenmiş yumurtaya tam anlamı ile “yaşayan insan” demek mümkün müdür?

    Bazılarına göre döllenmiş yumurtaya “yaşayan insan” demek mümkün değildir. Henüz yerinden alınabilir ve yok edilebilir. Çünkü bu kişilere göre döllenmiş yumurta tam anlamı ile bir yaşamı içermez. Bu adeta dişimizin ağrıması sonucunda dişimizi çektirme gibi bir olaydır. Bundan çıkan sonuca göre şöyle bir tanımlama yaparlar. “Tıbbi anlamda ve resmi olarak cenin annenin bedeninin bir parçasıdır ve henüz yaşayan bir can olarak değerlendirilemez.”[10] Aslında cenin oluşumundan itibaren annenin rahminde ama annenin bedeninden farklı bir oluşum olarak gelişmektedir. Anne bedeninin bir parçası olarak düşünülemez. Cenin kendisine ait bir genetiğe sahiptir. Tam anlamı ile kendisine has ve oldukça farklı bir genetik kodda gelişir. Ayrıca ceninin her adımı kendi başına yaşamını sürdürebileceği şekilde gelişmesine yöneliktir. Yani ayrı bir varlığın nokta halinde oluşumudur.

    Bazıları hamile kalındığı andan doğuma kadar olan süreç içersinde ceninin insan yaşamına dönüştüğü uygun bir dönemi ararlar. Acaba hamileliğin ilk anından doğuma dek döllenmiş yumurtanın insan olarak kabul edilmesi hangi döneme rastlar? Ya da bizim bunu bu şekilde değerlendirme hakkımız nedir? Farklı kişilere göre döllenmiş yumurtanın insan olarak kabul edilmesi farklı dönemler olarak belirtilmiştir.

    Döllenme: Bazıları döllenme sonucunda döllenmiş yumurtanın uterus duvarına yapışması ile “insan yaşamı başlar” demektedirler. Fakat bu yalnızca ceninin yer değiştirmesine bir işaret olan dönemdir, ceninin kendisinde bir durum ya da karakter değişimi söz konusu değildir.

    Bebeğin hareketi

    Bazılarına göre annenin bebeğin hareketlerini hissettiği an döllenmiş yumurtanın insan olarak kabul edilebileceği andır. Ama tıp biliminin bulgularına göre bebeğin hareketleri daha anne hissetmeden çok önceleri başlamıştır.


    Kendi kendine yeterlilik
    Bazılarına göre ise kendi kendine yeterli hale gelen bebek “insan” olarak kabul edilmektedir. Bu rahimden çıkmaya hazır hale gelme durumudur. Ama tıptaki gelişmeler, teknolojinin ilerlemesi, bebeğin kendi kendine yeterlilik durumunu oldukça erkene çekmiştir. Artık 24 haftalık bir bebeğin doğması durumunda bile yaşama şansı çok yüksektir. Bu durumda modern teknoloji ile karşılaşmadan önce doğmuş ama yaşayamamış bebeği insan kabul etmeyecek miyiz?

    Doğum: Bazılarına göre bebeğin dünyaya gelmesi ile tam olarak insan yaşamı başlamaktadır. Bu kişilere göre bebek o anda kendi başına soluk almaya ve annesinden ayrı olarak yaşamaya başlar. Bu görüş kabul edilemez. Çünkü bebek henüz kendi başına yaşayabilecek yetenekte değildir. Hala annesine bağımlıdır. Ailesinin koruması altında belli bir yaşa kadar büyütülmesi gerekmektedir. Buradaki sorun ceninin gelişiminin yaşayan can, insan olarak değerlendirilmemesi ya da değerlendirilmesi üzerindedir. İnsan yaşamının ne zaman başladığı konusunda karara varacak olan kimdir? İnsan olmanın gereken ve yeterlik nitelikleri nelerdir?

    Artık modern teknoloji bize henüz dünyaya gelmeden önce bir bebeğin geçirdiği bütün evreleri açık bir şekilde gösterebilmektedir. Bebek daha 3.5 haftalıkken kalbi atmaktadır. 6/7 haftalıkken beyin fonksiyonları faaliyete başlamaktadır. Genelde çoğu kadın hamile olduğunu fark etmezler bu zamana kadar. Sekiz haftalıkken parmaklar, parmak izi bütün bu çıkıntılar belirginleşmeye başlar. 13 haftalıkken cenin ışığa ve gürültüye karşılık vermeye başlar. Aynı zamanda acıyı duymaya, hıçkırmaya bile başlar. Beşinci ayın sonunda artık bebeğin saçları, kaşları ve tırnakları çıkmıştır. Ağlayabilir, tekmeleyebilir. Bazen bu gibi hareketler kürtaj sırasında bile görülebilir.

    Lennart Nilsson’un fotoğrafları ana karnında bebeğin hangi aşamalardan geçtiğini görüntülemiştir. Bu fotoğraflar insanın inanılmaz gelişimin göstermektedir. O zaman “insan yaşamı ne zaman başlar?” diye yeniden sorabiliriz. Bu zamana ilişkin bir görüş daha vardır.


    Bebeğin hareketi
    Bazılarına göre annenin bebeğin hareketlerini hissettiği an döllenmiş yumurtanın insan olarak kabul edilebileceği andır. Ama tıp biliminin bulgularına göre bebeğin hareketleri daha anne hissetmeden çok önceleri başlamıştır.

    Kendi kendine yeterlilik


    Bazılarına göre ise kendi kendine yeterli hale gelen bebek “insan” olarak kabul edilmektedir. Bu rahimden çıkmaya hazır hale gelme durumudur. Ama tıptaki gelişmeler, teknolojinin ilerlemesi, bebeğin kendi kendine yeterlilik durumunu oldukça erkene çekmiştir. Artık 24 haftalık bir bebeğin doğması durumunda bile yaşama şansı çok yüksektir. Bu durumda modern teknoloji ile karşılaşmadan önce doğmuş ama yaşayamamış bebeği insan kabul etmeyecek miyiz?

    Doğum: Bazılarına göre bebeğin dünyaya gelmesi ile tam olarak insan yaşamı başlamaktadır. Bu kişilere göre bebek o anda kendi başına soluk almaya ve annesinden ayrı olarak yaşamaya başlar. Bu görüş kabul edilemez. Çünkü bebek henüz kendi başına yaşayabilecek yetenekte değildir. Hala annesine bağımlıdır. Ailesinin koruması altında belli bir yaşa kadar büyütülmesi gerekmektedir. Buradaki sorun ceninin gelişiminin yaşayan can, insan olarak değerlendirilmemesi ya da değerlendirilmesi üzerindedir. İnsan yaşamının ne zaman başladığı konusunda karara varacak olan kimdir? İnsan olmanın gereken ve yeterlik nitelikleri nelerdir?

    Artık modern teknoloji bize henüz dünyaya gelmeden önce bir bebeğin geçirdiği bütün evreleri açık bir şekilde gösterebilmektedir. Bebek daha 3.5 haftalıkken kalbi atmaktadır. 6/7 haftalıkken beyin fonksiyonları faaliyete başlamaktadır. Genelde çoğu kadın hamile olduğunu fark etmezler bu zamana kadar. Sekiz haftalıkken parmaklar, parmak izi bütün bu çıkıntılar belirginleşmeye başlar. 13 haftalıkken cenin ışığa ve gürültüye karşılık vermeye başlar. Aynı zamanda acıyı duymaya, hıçkırmaya bile başlar. Beşinci ayın sonunda artık bebeğin saçları, kaşları ve tırnakları çıkmıştır. Ağlayabilir, tekmeleyebilir. Bazen bu gibi hareketler kürtaj sırasında bile görülebilir.

    Lennart Nilsson’un fotoğrafları ana karnında bebeğin hangi aşamalardan geçtiğini görüntülemiştir. Bu fotoğraflar insanın inanılmaz gelişimin göstermektedir. O zaman “insan yaşamı ne zaman başlar?” diye yeniden sorabiliriz. Bu zamana ilişkin bir görüş daha vardır.

    İnsan yaşamı yumurtanın döllendiği ilk andan başlar


    Bu erkek yumurta ile dişi yumurtanın döllendiği andır. Son araştırmalara göre 24 saat içinde 46 kromozom yeni insan kimliğini şekillendirmektedir. Bu genetik kodun oluşumundan itibaren döllenmiş yumurta tam bir insan oluşumu için gereken her şeye sahip olmaktadır. Bu anda şekillenen bu kişilik artık bütün yaşam boyu sürecek fiziksel nitelikleri bu anda kazanmaktadır.

    1967 yılında yapılan İlk Uluslararası Kürtaj Konferansı’nda “Spermle yumurtanın birleşme anından bebeğin doğumuna kadar geçen süre içinde bu insan yaşamı değildir diyebileceğimiz bir nokta bulamayız” şeklinde bir ifade kullanılmıştır. Bu açıklamayı Kutsal Kitap desteklemektedir. Kutsal Kitap doğum önceki yaşam konusuna birçok kere değinmektedir. Kaza sonucu erken doğum yapan bir kadının durumu bile Eski Antlaşma’da yerini almıştır:

    “Ve eğer adamlar kavga edip bir gebe kadına çarparlar, ve onun çocuğu düşerse, ve bir zarar olmazsa, kocasının kendi üzerine tayin edeceği gibi tazmin edecek, ve hakimler vasıtası ile verecektir. Fakat zarar olursa, o zaman can yerine car….” (Çık. 21:22 -23).

    Bu ayete dikkat ederseniz ister kadına, ister bebeğine olsun, eğer bir zarar söz konusu ise uygun bir cezanın verilmesi gerekmektedir. ceza söz konusudur. Yani, hem annenin hem de bebeğin hayatı eşit olarak değerlendirilmektedir. Birbirinden ayrı tutulmamaktadır. Yine çok iyi bilinen Kutsal Kitap bölümlerinden birinde, doğum öncesi insan yaşamı çok şiirsel bir dille anlatılmaktadır. Allah’ın insanı nasıl yarattığı burada dile getirilmektedir.

    “Çünkü böbreklerimi sen teşkil ettin; Anam karnında beni ördün.
    Sana şükreylerim; Çünkü heybetli ve şaşılacak surette yaratılmışım;
    İşlerin aciptir; Ve canım bunu pek iyi bilir.
    Gizli yerde yaratıldığım zaman, dünyanın derin yerlerinde şaşılacak surette kurulduğum zaman bedenim sana gizli değildi.

    Gözlerin beni cenin iken gördü; Ve daha onlardan hiç biri yokken benim için tayin olunan günlerin hepsi Senin kitabında yazılmıştılar.”
    (Mez. 139:13-16).


    Burada özellikle ana karnında örülme olayının ne kadar büyük bir olay olduğunu tanımlamaktadır. Bütün bu heybetli ve şaşılacak şekilde oluşan örme olayı ana karnında yani rahimde gerçekleşmektedir. Aynı zamanda bu sözlerde bu görkemli işlemi gerçekleştirenin oluşturduğu bedeni daha ana karnında iken, yani rahmin içinde iken gördüğünü söylemektedir. Yazarın anlayışına göre Allah ana rahminde örülme aşamasında olan bu küçük cenini, henüz şekil almamış bedeni canlı ve üstüne üstlük insan olarak kabul etmektedir. Şimdi aynı görüşü bir başka bölümde görelim:

    “Senin ellerin her yanımdan bana şekil verdi, beni yarattı; Yine sen beni helak etmedesin.
    Hatırla, niyaz ederim, sen balçık gibi bana şekil verdin; Ve beni peynir gibi katılaştırmadın mı?
    Beni süt gibi dökmedin mi, Ve beni peynir gibi katılaştırmadın mı?”
    (Eyub 10:

    Bu sözleri söyleyen kişinin yetişkin olduğunu düşünün. Fakat burada “bana” ve “beni” şeklinde ifadeleri hem kişinin doğumu öncesi hem de doğumu sonrası için kullanmaktadır. Dikkat edilecek nokta doğum öncesi ile doğum sonrası arasında hiçbir kesintiden bahsetmemekte, aksine bir devamlılığa dikkat çekmektedir. Bu durumun altı çizilmelidir. Aynı zamanda daha doğumundan önce Allah tarafından bilindiğini vurgulamaktadır.

    Hıristiyan inancı, yumurta ve spermin bir araya gelerek yumurtanın döllenmesi anından itibaren cenin tam bir insan olarak değerlendirilmektedir. Bu demektir ki cenin anne karnın da yalnızca potansiyel bir insan değildir. Potansiyel açıdan olgunlaşması gereken ve bunun için belli bir sürece gereksinimi olan yepyeni bir yaşamdır. Yaşayan insandır. Sonradan insan olacak bir model insancık şeklinde asla düşünülmemekte ve kabul edilmemektedir. Bu insanın bütün geleceği adeta bir diskete kaydolmuş program gibi bu ceninde yüklenmiş ve olgunluk zamanını beklemektedir.

    Buna diğer güzel örneklerden biri de bazı Allah adamlarının söyledikleridir. Bu kişilerden bazıları kendileri için olan çağrının daha dünyaya gelişlerinden önceye dayandığını dile getirmektedirler. Bunun için Yeremya Peygamber’in kitabındaki Allah sözlerine bakalım:

    ‘Ana karnında sana şekil vermeden önce seni tanıdım, ve sen doğmadan önce seni takdis ettim; seni milletlere peygamber ettim (Yer. 1:5).

    Elçi Pavlus da buna benzer bir tanımlamada bulunmaktadır. O’nun anlatımı ile kendisi de daha henüz annesinin karnında iken Allah’ın çağrısını almıştır:

    “Ne var ki, doğuşumdan önce beni kendisine ayıran ve kayrasıyla çağıran Allah hoşnut olunca….” (Gal. 1:15).

    Bu örneği Luka’dan da vermek mümkündür. Luka bildiğimiz gibi bir doktordu ve iyi bir Grekçe’ye sahipti. Grekçe olarak kullandığı brephos kelimesini daha henüz dünyaya gelmemiş Vaftizci Yahya için kullanmıştır. Aynı kelimeyi yeni doğmuş Rab İsa’yı tanımlamak için ve aynı zamanda çocukları tanımlamak için kullanıyordu. Bununla rahimdeki bir insan ile dünyaya gelmiş bir insan arasında fark olmadığını dile getiriyordu. O’nun için rahimdeki döllenmiş yumurta dünyaya gelecek insanın yaşamını taşıyordu ve o da bir insandır.

    Bütün bu örneklerden görebileceğimiz gibi Allah için insan yaşamı anne rahmine düştükten itibaren başlamaktadır. O daha oradayken Allah’ın insanı olarak dünya için beklemeye başlamıştır. Orada bir yaşam saklıdır. Adeta koskoca bir elma ağacının programının küçücük bir elma çekirdeğinde var olması gibi; yaşayan, soluk alan ve ileride bütün duygu ve düşünceleri ile dünyadaki yerini alacak insan bu küçük döllenmiş yumurtadadır.

    Yıllar önce Canterbury başpiskoposu: “İnsan cenini gelecekte Allah’ın şanını yansıtacak bir yaşam cenini olarak saygı görmelidir” şeklinde bir söz söylemişti. Eğer henüz doğmamış olan cenin Allah benzeyişinde yaratılmış bir insan yaşamı ise, o zaman burada inanlı için oldukça önemli bir ahlaksal sorumluluk söz konusudur. Doğmamış bir insanın öldürülmesi resmen katilliktir. Bu doğmamış yaşamı yaşam süren her kişi için göstermemiz gereken saygı çerçevesi içerisinde değerlendirmemiz gerekmektedir. Çünkü bu rahimdeki yaşam günün birinde sizin ve benim gibi bir yaşam olacaktır.


    #28786
    Anonim
    Pasif

    kürtaj günahtır yaptırmayın :ikili:

    #29310
    Anonim
    Pasif

    Kürtaj yaptırmayınız. Kutsal Kitaba aykırıdır

    #29323
    Anonim
    Pasif



    Bir bebeğin karnında nasıl hayat bulduğunu bizzat yaşamış bir ‘ANNE’ olarak söylüyorum, sakın kürtaj gibi bir hata yapmayın. Tanrı’nın en güzel mucizelerinden biri çocuk sahibi olmak. Şu an oğlum yanımda uyuyor ve ben ne kadar yorgun,üzgün hatta kızgın olursam olayım ona her baktığımda gülümsüyorum. Bu duyguyu bana yaşattığı için Rabbime her gün şükrediyorum.

    #30494
    Anonim
    Pasif

    sizi anlıyabiliyorum ama peki evlilik dışı hamile kalanları ne yapmamız gerkecek?onlariçin bir nevi mecburiyet.

    #33279
    Anonim
    Pasif

    bu konu benım en zayıf yanım

    ben de bu hatayı bır erkek olarak yaptım suan tum samımıyetımle soyluyorum uyuyamıyorum ve de utanıyorum bazen de korkuyorum

    Geriye baktığımda en buyuk ayıpım olarak kalacak olması ve benım değiştiremem benı cok uzuyor ve de kendımle barısık olmamı tamamen etkılıyo

    #29677
    Anonim
    Pasif

    KısayolKale;14594 wrote:
    bu konu benım en zayıf yanım
    KısayolKale;14594 wrote:
    ben de bu hatayı bır erkek olarak yaptım suan tum samımıyetımle soyluyorum uyuyamıyorum ve de utanıyorum bazen de korkuyorum

    Geriye baktığımda en buyuk ayıpım olarak kalacak olması ve benım değiştiremem benı cok uzuyor ve de kendımle barısık olmamı tamamen etkılıyo

    Sayın KısayolKale,
    Çocuk aldırmak ya da aldırtmak Tanrı’nın gözünde cinayettir. Bundan pişmanlık duymak çok önemlidir. Ama pişmanlık duymakla bitmiyor herşey… Yaptırdığınız şeyin ne denli günah olduğunu Tanrı size göstererek birinci adımı kendisi attı, ama ikinci adımı siz atmalısınız. Tanrı’nın önünde diz çökerek bu günahınızı itiraf etmeli ve İsa Mesih’in adında tövbe etmelisiniz. Bunu yapmadığınız takdirde, Şeytan’ın sizi suçlamak için eline koz vermiş olursunuz. Sizi ruhsal olarak çökertir ve sevincinizi çalar, ve yaşantınızı mahvetmek için elinden geleni yapar ta ki size yokedinceye dek.

    Fakat sevgili kardeşim, tövbe etmek ve bu günahın getirdiği lanetten özgür olmak istiyorsanız, lütfen yüreğinizi sertleştirmeyin. İsa Mesih’e yaklaşın. O’nu ararsanız, sizi endişe, şüphe, korku, ümitsizlik, şehvet ve diğer günahlardan özgür kılacaktır. O, sizi sadece bu günahlarınızdan değil, geçmişteki ve gelecekteki tüm günahlarınızdan arındırmak ve sonsuz ölümden kurtarmak istiyor. O, çarmıhta sizin günahlarınızı taşıdı ve ödemeniz gereken bedeli kendisi ödedi. Rab Tanrı sizden fazla bir şey istemiyor. Sadece günahlı olduğunuzu, kurtulmaya muhtaç olduğunuzu kabul edip Tanrı’nın önünde durmalısınız, İsa Mesih’in sizin için sağlamış olduğu SONSUZ YAŞAM armağanını imanla almalısınız. Sonsuz yaşam, dindarlıkla, iyi işler yaparak elde edilemez. Bunu sadece İSA MESİH’e imanla elde edebilirsiniz. Tanrı, size İSA MESİH’te kurtuluş elini uzatıyor. Henüz fırsat varken bu kurtuluş eline sarılın, yoksa bu fırsatı bir daha yakalayamayabilirsiniz ve sizin için çook geç olabilir.

    ‘İsa, ‘Yol, gerçek ve yaşam Ben’im’ dedi. ‘Benim aracılığım olmadanBaba’ya kimse gelemez’ (Yuhanna 14:6).

    ‘Eğer bir kimse Mesih’teyse, yeni yaratıktır; eski şeyler geçmiş, her şey yeni olmuştur’ (2. Korintliler 5:17).

    Rabbin, ruhsal gözlerinizi açmasını ve sizi bolca bereketlemesini diliyorum.

    Sevgilerimle

    #33353
    Anonim
    Pasif

    Bekarken kürtaj yaptırdım. yıllar sonra evlendim.. eşimin ve benim tıbbi yetersizliklerimizden dolayı yıllarca tüp bebek tedavisi gördüm. Yedi yıl sonra bebek sahibi oldum. Yıllarca bu yolda çektiğim her acıyı yaptırdığım kürtaj yüzünden bir ceza olarak gördüm. Halen bazen doğsaydı şu yaşta olurdu diye düşünürüm. Bu, erkek arkadaşımla verdiğimiz ortak karardı, ama son sözü ben söylemiştim. onun tamamlanmamış bir eğitimi ve önünde uzun bir uzmanlık dönemi vardı. Evlilikle bütün bunları mahfedebileceğimizi düşünmüştük. Sonuç kürtaja gitti tabi. İki yıl içersinde de çeşitli sebeplerle ayrıldık, evlilik nasip olmadı.

    Nedense bazen bu durumdan kendimden çok onu suçlarım. tabi çocuk sahibi olma yolunda tüm eziyeti benimle yaşayan eşimin bundan hiç haberi yok. Ne sordu ne de söyledim. Söylemek istediğim şu: bazen gençliğin de verdiği acizlikle hatalar yapıyoruz ve bunlar hayatımıza mal olabiliyor. oğlumu çok seviyorum.. o bana Allahın verdiği en değerli hediye. kürtaja şiddetle karşıyım. Dilerim hic kimse bu hataya düşmez. o canlıdır, vardır, aldırmaksa cinayettir, ama zamanı geri almak mümkün olmuyor.

    Saygılar.

    #33623
    Anonim
    Pasif

    Benim şahsi görüşüm bu konuda kürtaj yapmak yerine kürtaja sebep olabilecek bir durumun hiç olmamasıdır. Yani bu konuda baştan tedbir alınmalı. Beklenmedik anda çocuk sahibi olmak, çok iyi birşey değil. Eğer ilişkilerde planlı olunursa, ve bu konuda önlem alınırsa bir sorun olmaz kanımca. Önemli olan bence işin hiç kürtaja varmaması.
    Tabi kürtaj sakıncalı birşey bence ama ancak tecavüz gibi durumlardan sonra kalınan hamilelikte olabilir. Çünkü kişinin isteği dışında bir durum bu.

    #33624
    Anonim
    Pasif

    kürtaj yaprtırmak benim gözümde tam bir cinayet demektir ha gitmişsiniz sokakta birini öldürdünüz ha kürtaj yaptırdınız tanrının size olan en büyük lütfü ve hediyesi olan bir canı alıyorsunuz ancak tanrının verdiğini tanrı alır tanrı sizi kutsasın

    #33625
    Anonim
    Pasif
    heryy;15457 wrote:
    kürtaj yaprtırmak benim gözümde tam bir cinayet demektir ha gitmişsiniz sokakta birini öldürdünüz ha kürtaj yaptırdınız tanrının size olan en büyük lütfü ve hediyesi olan bir canı alıyorsunuz ancak tanrının verdiğini tanrı alır tanrı sizi kutsasın

    Çok haklısın heryy, kürtaj yaptırmak Tanrı’nın gözünde cinayettir. Hiçbir neden, kürtaj yaptırma hakkını vermez insana. İman etmiş bir kimse, iman etmeden önce çocuk aldırmışsa, bu günahından da tövbe etmeli, Tanrı’dan af dilemelidir.

    #37094
    Anonim
    Pasif

    hristiyanlığı bu kadar iyi biliyorsanız bana da bu konu da yardımcı olursnız sevinirim..

12 yazı görüntüleniyor - 1 ile 12 arası (toplam 12)
  • Bu konuyu yanıtlamak için giriş yapmış olmalısınız.